Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/772 E. 2021/735 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … –
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/09/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan “Menfi Tespit” davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı kooperatifin *** numaralı üyesi olduğunu, davalı kooperatifte görev yapan yetkili ziraat mühendisi ***hakkında kooperatifteki usulsüz işlemleri nedeni ile, görevi kötüye kullanma ve nitelikli dolandırıcılık, yöneticiler hakkında da zimmet ve görevi kötüye kullanmak suçlarından Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın **soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını, usulsüz işlemler nedeni ile bir çok kooperatif üyesinin borçlandırıldığını, müvekkilinin kooperatif ile hiç bir sıkıntı yaşamayıp borçlarını süresinde ve zamanında ödeyen bir ortak olduğunu, kooperatiften hiç nakdi kredi kullanmamış olmasına rağmen yapılan sorgulamada, ***numaralı senetle masrafları ile birlikte toplam 7.150,32-TL kredi kullandığının tespit edildiğini, müvekkilinin kooperatifle ilgili gerek kendisi adına gerekse vekili olduğu kooperatifin ***numaralı üyesi olan İtibar Karaoğlan adına var olan evrakları adı geçen nakdi ihtiyaç kredisine ait senedi de hileli davranışları ile müvekkiline fark ettirilmeden imzalattırıldığını, müvekkilinin durumunun gayet iyi olduğunu nakit kredi ihtiyacının bulunmadığını, müvekkili gibi yüzlerce çiftçinin de dolandırıldığını belirterek, müvekkilinin davaya konu ettiği senetten dolayı borcunun olmadığının tespitine senedin iptaline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili kooperatif ile davacı arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olmadığını, bu nedenle ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, görev yönünden davanın reddini, davacının ***numaralı senedin düzenlenmesini gerektirecek bir talebi olmadığını iddia ettiğini ancak davacının imzasını taşıyan dilekçe incelendiğinde, davacının borcunun yenilenmesini talep ettiğinin görüldüğünü, senet yenilemenin ihtiyaç kredisi olduğunu, çiftçinin kooperatife olan borçlarının çıkan Bakanlar Kurulu kararları ve genelgeleri doğrultusunda yapılandırıldığını, kullanmadığını iddia ettiği kredi için davacının senet imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kooperatifin kredi ile ilgili senetleri, kağıtları ve taahhütnamelerinin ilam hükmüne haiz olduğunu, davacının iddialarını ispat etmesi gerektiğini, davacının dava tarihinden önce davaya konu borcu ödediğini, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddine, %20 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Taraflar delillerini sunmuş, kredi sözleşmesi, borç senetleri., kooperatif kayıtları, banka kayıtları, soruşturma dosyası delil olarak bildirilmiş, celbi gereken kayıtlar celp edilerek incelenmiştir.
GEREKÇE: Dava, ***düzenleme tarihli, ***vade tarihli, 7.233,44 TL bedelli, ***numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti istemi ile açılan menfi tespit davasıdır.
Felahiye Tarım Kredi Kooperatifi Müdürlüğü’nün ***tarihli 306 sayılı yazısı ile ***nolu senet bedelinin ***tarihinde 8.440,00-TL olarak ödendiği bildirilmiş olup, yazı ekinde de tahsil fişi sunulmuştur.
Davacı vekili davaya konu edilen senedin dava tarihinden önce ödendiğine dair cevap verilmiş ise de, kooperatif tarafından geçmiş borçlar yapılandırıldığı için ödeme olarak gözüktüğünü, muhtemelen müvekkilinin borcunun da bu şekilde ödendiği olarak gözüktüğünü davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istediklerini beyan etmiştir.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra hukuk mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17/03/2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07/12/2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Dava şartlarından birisi de dava açılmasında davacının hukuki yararının bulunmasıdır. Dava hakkı hukuki yararla sınırlıdır. Tespit davasında hukuki yarar da, başka şekilde hukuki korunmanın sağlanamaması halinde vardır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu, tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının dava açmada hukuki yararı yoktur.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili ***düzenleme tarihli, ***vade tarihli, 7.233,44 TL bedelli, ***numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkememizce celp edilen davalı kooperatif kayıtları dikkate alındığında ***nolu senet bedelinin ***tarihinde 8.440,00 TL olarak ödendiği olarak ödendiği anlaşılmıştır. İşbu dava ise ***tarihinde açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/01/2016 tarihli 2014/19-674 esas, 2016/76 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere borçlu borcunu ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması gerekmektedir. TBK’nın 77. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca dava açılması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre hukuki yararın dava şartı olması ve mahkemece her aşamada gözönüne alınması gerekmesi nendeniyle HMK’nın 114/1-(h) ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğuna ilişkin dava şartı yokluğundan davacının davasının usulden reddine, mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmediği için davalının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararları olamayacağından İİK’nun 72/4 maddesinde yazılı tazminat koşulları bulunmadığından davalının %20 oranında tazminat isteminin de reddine mahkememizin ***tarih ***Esas ***Karar sayılı ilamı ile karar verilmiştir.
Mahkememiz kararı davacı vekilince istinaf incelemesi için talepte bulunulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin ***tarih ***/881 Esas *** Karar sayılı ilamı ile “Dava konusu edilen senedin, dava tarihinden önce ödenmiş olduğunun davalı kooperatifçe bildirilmesi üzerine, davacı vekilince ***tarihli duruşmada, “…Bu sebeple davamızın istirdat davası olarak görülmesini talep ediyoruz.”, ***tarihli duruşmada da, “…Biz davamızı istirdat davası olarak devam ettirmek istiyoruz, bu konuda beyanda bulunmak üzere süre talep ediyoruz.”şeklinde beyanlarda bulunulduğu, ***tarihli duruşmada, İlk derece Mahkemesince, “Davacı vekilince davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istedikleri şeklinde sözlü beyanda bulunduğundan HMK’nun 30. Maddesi ve dosya kapsamı gereği bu konuda süre verilmesine yönelik talebin reddine…” karar verildikten sonra, istinafa konu karar verilmiştir.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, HMK’nın 177. maddesi uyarınca, ıslahın bir tarafın mahkemeye karşı, yazılı veya sözlü olarak, tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılacağı, ıslahın tamamlanmasının karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı, somut olayda da, davacı vekilinin, davalı vekilinin de hazır bulunduğu duruşmada davaya istirdat davası olarak devam etmek istediklerine ilişkin ıslah beyanında bulunduğu gözetilerek, tarafların delillerinin bu çerçevede toplanıp değerlendirilmesi gerekirken, iş bu davanın ortada icra takibi ve icra dosyasına yapılmış bir ödeme bulunmadığından İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olmadığı, ıslah edilmiş şekliyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davası olduğu hususları gözardı edilerek, İİK’nın 72. maddesindeki menfi tespit davasına ilişkin ilke ve açıklamaları içerir Hukuk Genel Kurulu kararı esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, davalı kooperatifin unvanının ticaret sicili kaydına uygun olarak yazılmamış olması, HMK’nın 297/(1)-b. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, esasını incelemeden İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için kararı veren mahkemeye gönderilmesine” karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin *** tarih *** Esas *** Karar sayılı ilamında belirtilen gerekçelerde dikkate alınarak, davaya sebepsiz zeginleşmeye dayalı istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiğinden bu hususta taraflara delillerini bildirmeleri için süre verilmiştir.
Davacı tarafça tanık deliline de dayanılmış olmakla, tanıklar … ve … dinlemiş olup;
Tanık … beyanında; davalı kooperatife 2014 yılının 8. ayında tayin olduğunu, davaya konu olayların 2014 yılının 4. ayında olduğunu olaylarla bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir.
Tanık …, beyanında; davacının eşi olduğunu davalı kooperatif ile gübre, mazot, tohum alımı nedeniyle devamlı irtibat halinde olduklarını, gübre, tohum ve mazot aldığımızda kendilerine evrak getirildiğini ve o evrakları imzaladıklarını, daha sonra da harman zamanı hesaplaşıldığını, eşinin senet nedeniyle kooperatife borcu olmadığını, daha önce kooperatife borçlarının olduğunu ancak onu ödediklerini ancak daha sonra kooperatif yetkilileri ihtiyaç kredisi adı altında belgeye imza attırdıklarını öğrendiklerini ve kendilerini borçlu yaptıklarını ihtiyaç kredisi kullanmadıklarını, zaten kooperatif ihtiyaç kredisi vermediğini, eşinin emekli olduğunu, aynı zamanda çiftçilik yaptığını, paraya ihtiyaçlarının olmadığını, bu nedenle ihtiyaç kredisi kullanmalarının mümkün olmadığını, kooperatif ile ticari ilişkilerinin devam ettiğini, ancak bu aralar pek fazla bir şey almadıklarını, kendisinin kooperatife üye olmadığını, davasının da olmadığını, beyan etmiştir.
Dosya kapsamı dikkate alınarak, dosyanın kooperatif uygulamaları ve alacakları alanında uzman mali müşavir veya hukukçu bir bilirkişiye tevdi ile davacının davalı kooperatiften istirdata ilişkin alacak talebinde bulunup bulunamayacağı, var ise ne kadar alacağı olduğu hususlarında rapor alınmış olup, bilirkişi SMMM Bağımsız Denetçi ***yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonucu düzenlediği ***tarihli raporunda; Davacı ile ilgili dosyada bulunan belgelerin incelenmesi davacının davalı kooperatife ***tarihinde ***nolu senet ile 7.233,44 TL kredi tutarında “Kredi Borç Senedi “ imzalamış olduğunu, kooperatif kayıtlarında söz konusu kredinin “Yenileme Genel İhtiyaç” kredi olarak görülmekte olduğunu, davacının davalı kooperatife ***tarihinde dilekçe ile kredi borcunun 960 TL’ sini ödemiş olduğunu ve kullandırılacak kredi ile ise geçmiş kredi borcunun ödenmesini talep etmiş olduğu senet bedelinin ***tarihinde 8.440,00 TL olarak ödenmiş olduğunu, davacının vekili olduğu ***ile ilgili belgelerin incelenmesinde, davacının davalı kooperatife vekili bulunduğu ***için ***tarihinde ***nolu senet ile 8.320,29 TL kredi tutarında “Kredi Borç Senedi ” imzalamış olduğu kooperatif kayıtlarında söz konusu kredinin “Yenileme Genel İhtiyaç” kredi olarak görülmekte olduğunu, dosya da söz konusu kredinin ödenip ödenmediğine dair herhangi bir belge bulunmadığını, yukarıdaki tespitler doğrultusunda takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere iki ihtimalli durum ortaya çıktığını, 1.İhtimal; davacının iddiaları olan söz konusu senedin davacıya hile ile imzalatıldığının kabul edilmesi halinde davacının almadığı kredi için 8.440,00 TL ödeme yapmış olduğu, davalı kooperatiften 8.440,00 TL alacaklı olduğu, davacının vekili olarak imza atmış olduğu ***için senet imzalanmış olduğunu, ancak dosyada ödeme ile ilgili herhangi bir belge bulunmadığını, 2. ihtimal; davacının iddiaları olan söz konusu senedin davacıya hile İle imzalatıldığının kabul edilmemesi halinde davacının almış olduğu kredinin karşılığı olan borcunu ödemiş olduğu, davalı kooperatiften herhangi bir alacağının bulunmadığı sonucuna varıldığını belirlemiştir.
Tarafların bilirkişi raporuna itirazları nazara alınarak ek rapor alınmış, bilirkişi ***, *** tarihli ek raporunda; kök raporunda belirtmiş olduğu görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik olmadığını belirtmiştir.
***tarihinde halen devam ettiği anlaşılan Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ***soruşturma sayılı hazırlık soruşturmasının sonucunun beklenmesinin iş bu davadaki yargılamayı uzatacağı, davacının iddia ettiği hususların mahkememizce de incelenip değerlendirildiği ve iş bu alacak davasında davacının iddiaları yönünden gerekli araştırmanın mahkememizce yapılmış olması nedeniyle HMK’nın 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak iş bu dava dosyasının sürüncemede kalmaması için Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ***soruşturma sayılı dosyasının akıbetinin beklenilmesinden ve bekletici mesele yapılmasına dair ara karardan vazgeçilmesine karar verilmiştir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 23/11/2017 tarihli 2017/725 Esas, 2017/1149 Karar sayılı ilamına konu davalısının Felahiye Tarım Kredi Kooperatifi olan benzer nitelikteki uyuşmazlıkta Cumhuriyet Savcılığı ceza soruşturmasının beklenmesine gerek bulunmadığına dair görüş bildirilmiştir.
Toplanan tüm deliller dosya kapsamı, alınan uzman bilirkişi ve ek rapor içeriği dikkate alındığında; davacının davalı kooperatife 03.10.2013 tarihinde 12193 nolu senet ile 7.233,44 TL kredi tutarında “Kredi Borç Senedi” imzalamış olduğu, kooperatif kayıtlarında söz konusu kredinin “Yenileme Genel İhtiyaç” kredisi olarak görülmekte olduğu, davacının davalı kooperatife ***tarihinde dilekçe ile kredi borcunun 960 TL’ sini ödemiş olduğu ve kullandırılacak kredi ile ise geçmiş kredi borcunun ödenmesini talep etmiş olduğu, senet bedelinin ***tarihinde 8.440,00 TL olarak ödendiği, bu ödemenin davalı kooperatifin de kabulünde olduğu ve ödeme ile de kullandırılan kredi ile geçmiş borçlarının ödendiği, dosya kapsamındaki davalı kooperatif ile taraflar arasındaki borç ve alacak ilişkisinin davalı kooperatifin tarafları açısından yegane ve kesin delil olarak kabul edilmiş olan kooperatifin kayıtlarında yer aldığı ve işlendiği, dayanak belgelerinin de tarafların imzasını içerdiği, bu belgeler yönünden açık şekilde bir sahtelik ya da imza inkarının bulunmadığı, davacının bu konudaki işlemler yönünden davalı kooperatif çalışanının hata, hile vs. davranışları bulunduğuna dair iddialarının da somut, yazılı, kesin ve yeterli delil ve belgelerle ispat edilemediği, davacının fazladan hileli belgelerle fazladan para tahsil edildiği ve davaya istirdat davası olarak devam etmek istediklerine ilişkin ıslah beyanında bulunduğu gözetilerek tarafların bu çerçevede sundukları deliller toplanıp değerlendirildiği ve bilirkişi raporu ve ek rapor ile davacı tarafın sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasını toplanan tüm deliller ve alınan uzman bilirkişi raporu ile ispat edemediği anlaşıldığından Mahkememizde hasıl olan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL ilam harcının, dava açılışı sırasında tahsil edilen 128,26-TL peşin harçtan mahsubuna, artan 68,96-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacının yatırdığı gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan 32,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlüktü bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davalıya ödenmesine,
7-6100 sayılı HMK 120 ve 333.maddeleri gereğince davacı tarafça yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde taraflarca numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
8- Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203.maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 15/09/2021

Katip …

Hakim …