Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/771 E. 2021/734 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :***
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/09/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı kooperatifin ***numaralı üyesi olduğunu, davalı kooperatifte görev yapan yetkili ziraat mühendisi Yusuf Metin Karanfil hakkında kooperatifteki usulsüz işlemleri nedeni ile, görevi kötüye kullanma ve nitelikli dolandırıcılık, yöneticiler hakkında da zimmet ve görevi kötüye kullanmak suçlarından Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ***soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını, usulsüz işlemler nedeni ile bir çok kooperatif üyesinin borçlandırıldığını, müvekkilinin kooperatif ile hiç bir sıkıntı yaşamayıp borçlarını zamanında ödeyen bir ortak olduğunu, kooperatiften hiç nakdi kredi kullanmamış olmasına rağmen yapılan sorgulamada, ***numaralı senet karşılığı almadığı 6 ton kömüre binaen kooperatife borçlandırıldığını, müvekkilinin yıllık 6 ton kömür kullanmadığı gibi böyle bir kömür de almadığını, buna karşılık 3.600,00-TL kredi kullandığının tespit edildiğini, müvekkilinin kooperatifle herhangi bir borcu olmadığını, ziraat mühendisi ……. tarafından bu senedin diğer bir kısım evrak ve senetlerin arasına karıştırılarak hileli davranışlar ile müvekkiline fark ettirilmeden imzalattırıldığını, müvekkilinin durumunun gayet iyi olduğunu nakit kredi ihtiyacının bulunmadığını, müvekkili gibi yüzlerce çiftçinin de dolandırıldığını belirterek, müvekkilinin davaya konu ettiği senetten dolayı borcunun olmadığının tespitine senedin iptaline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA: Davalı vekile cevap dilekçesinde; müvekkili kooperatif ile davacı arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olmadığını, bu nedenle ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, görev yönünden davanın reddini, davacının ***numaralı senedin düzenlenmesini gerektirecek bir talebi olmadığını iddia ettiğini ancak davacının imzasını taşıyan dilekçe incelendiğinde, davacının borcunun yenilenmesini talep ettiğinin görüldüğünü, senet yenilemenin ihtiyaç kredisi olduğunu, çiftçinin kooperatife olan borçlarının çıkan Bakanlar Kurulu kararları ve genelgeleri doğrultusunda yapılandırıldığını, kullanmadığını iddia ettiği kredi için davacının senet imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kooperatifin kredi ile ilgili senetleri, kağıtları ve taahhütnamelerinin ilam hükmüne haiz olduğunu, davacının iddialarını ispat etmesi gerektiğini, davacının dava tarihinden önce davaya konu borcu ödediğini, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddine, %20 oranında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Taraflar delillerini sunmuş, kredi sözleşmesi, borç senetleri., kooperatif kayıtları, banka kayıtları, soruşturma dosyası delil olarak bildirilmiş, celbi gereken kayıtlar celp edilerek incelenmiştir.
GEREKÇE: Dava, ***düzenleme tarihli, ***vade tarihli, ***-TL bedelli, ***numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti istemi ile açılan menfi tespit davasıdır.
Felahiye Tarım Kredi Kooperatifi Müdürlüğü’nün ***tarihli ***sayılı yazısı ile ***nolu senet bedelinin ***tarihinde 3.993,63-TL olarak ödendiği bildirilerek, yazı ekinde de mahsup fişi sunulmuştur.
Davacı vekili davaya konu edilen senedin dava tarihinden önce ödendiğine dair cevap verilmiş ise de, kooperatif tarafından geçmiş borçlar yapılandırıldığı için ödeme olarak gözüktüğünü, muhtemelen müvekkilinin borcunun da bu şekilde ödendiği olarak gözüktüğünü davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istediklerini beyan etmiştir.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra hukuk mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17/03/2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07/12/2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Dava şartlarından birisi de dava açılmasında davacının hukuki yararının bulunmasıdır. Dava hakkı hukuki yararla sınırlıdır. Tespit davasında hukuki yarar da, başka şekilde hukuki korunmanın sağlanamaması halinde vardır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu, tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının dava açmada hukuki yararı yoktur.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili ***düzenleme tarihli, ***vade tarihli, ***TL bedelli, ***numaralı kredi borç senedinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkememizce celp edilen davalı kooperatif kayıtları dikkate alındığında ***nolu senet bedelinin ***tarihinde 3.993,63 TL olarak ödendiği ödediği anlaşılmıştır. İşbu dava ise ***tarihinde açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/01/2016 tarihli 2014/19-674 esas, 2016/76 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere borçlu borcunu ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması gerekmektedir. TBK’nın 77. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca dava açılması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre hukuki yararın dava şartı olması ve mahkemece her aşamada gözönüne alınması gerekmesi nendeniyle HMK’nın 114/1-(h) ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğuna ilişkin dava şartı yokluğundan davacının davasının usulden reddine ve mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmediği için davalının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararları olamayacağından İİK’nun 72/4 maddesinde yazılı tazminat koşulları bulunmadığından davalının %20 oranında tazminat isteminin de reddine mahkememizin ***tarih ***Esas ***Kara sayılı ilamı ile karar verilmiştir.
Mahkememiz kararı davacı vekilince istinaf incelemesi talebinde bulunmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin ***tarih ***Esas ***Karar sayılı ilamı ile “Dosya kapsamından; davalı kooperatifin ***tarihli, ***nolu senede ait kredi borcu için mahkemeye müracaat edilmesi, itiraz olmaması halinde borcun ödenmesi, aksi halde cebri icraya başvurulacağı yolundaki yazısı üzerine, ***tarihinde bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebiyle iş bu davanın açıldığı, yargılama aşamasında, davalı kooperatif vekilinin ***tarihli dilekçesi ile dava konusu edilen ***nolu senedin *** tarihinde ödendiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177. maddesi,
“(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükmünü içermektedir.
Dava konusu edilen senedin, dava tarihinden önce ödenmiş olduğunun davalı kooperatifçe bildirilmesi üzerine, davacı vekilince 07.09.2016 tarihli duruşmada, “…borç davadan önce ödenmişse de ıslah etme hakkımız vardır.”, 19.12.2018 tarihli duruşmada da, “…Biz davamızı istirdat davası olarak devam ettirmek istiyoruz, bu konuda beyanda bulunmak üzere süre talep ediyoruz.” şeklinde beyanlarda bulunulduğu, 19.12.2018 tarihli duruşmada, İlk derece Mahkemesince, “Davacı vekilince davayı istirdat davası olarak devam ettirmek istedikleri şeklinde sözlü beyanda bulunduğundan HMK’nun 30. Maddesi ve dosya kapsamı gereği bu konuda süre verilmesine yönelik talebin reddine…” karar verildikten sonra, istinafa konu karar verilmiştir.
Buna göre İlk derece Mahkemesince, HMK’nın 177. maddesi uyarınca, ıslahın bir tarafın mahkemeye karşı, yazılı veya sözlü olarak, tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılacağı, ıslahın tamamlanmasının karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı, somut olayda da, davacı vekilinin, davalı vekilinin de hazır bulunduğu duruşmada davaya istirdat davası olarak devam etmek istediklerine ilişkin ıslah beyanında bulunduğu gözetilerek, tarafların delillerinin bu çerçevede toplanıp değerlendirilmesi gerekirken, iş bu davanın ortada icra takibi ve icra dosyasına yapılmış bir ödeme bulunmadığından İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olmadığı, ıslah edilmiş şekliyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davası olduğu hususları gözardı edilerek, İİK’nın 72. maddesindeki menfi tespit davasına ilişkin ilke ve açıklamaları içerir Hukuk Genel Kurulu kararı esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, esasını incelemeden İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için kararı veren mahkemeye gönderilmesine” karar verilmiştir.
Mahkememizce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin ***tarih ***Esas ***Karar sayılı ilamında belirtilen gerekçelerde nazara alınarak, davaya sebepsiz zeginleşmeye dayalı istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiğinden bu hususta taraflara delillerini bildirmeleri için süre verilmiştir.
Davacı tarafça tanık deliline de dayanılmış olmakla, tanıklar … ve … dinlemiş olup;
Tanık … beyanında; davalı kooperatife 2014 yılının 8. ayında tayin olduğunu, davaya konu olayların 2014 yılının 4. ayında olduğunu olaylarla bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir.
Tanık … beyanında; davacıyı aynı kooperatife üye olmaları nedeniyle tanıdığını, davacınında kendisi gibi gibi çiftçi olduğunu, kooperatif ile alışveriş içinde olduklarını, halen de bu ilişkinin devam ettiğini, 2011 yılından itibaren 2018 – 2019 yılına kadar kooperatifte işlerin hızlı olması için boş kağıda veya boş evraka imza atılması şeklinde yürütüldüğünü, evrakı imzalardık üzerini kooperatif yetkililerinin doldurduğunu, davacının imzalamış olduğu senet ile ilgili somut görgüye dayalı bilgisi olmadığını, ancak biraz önce söylediği gibi herkes boş evrak ve senet imzaladığını, davacının senedi neye istinaden imzaladığını bilmediğini, ancak kendisinin kömür almadığını, zira annesi yeşil kartlı olduğu için kaymakamlıktan kömür verildiğini, kendisinin de kooperatife karşı davası olduğunu, o davayı kaybettiğini, davacının kullandığı kredilere ilişkin kefilliğinin olabileceğini, olmayabileceğini de tam emin olmadığını zira kredi kullanılırken 5-6 kefil istendiğini, kime kefil olduğunu unuttuklarını beyan etmiştir.
Dosya kapsamı dikkate alınarak, dosyanın kooperatif uygulamaları ve alacakları alanında uzman mali müşavir veya hukukçu bir bilirkişiye tevdi ile davacının davalı kooperatiften istirdata ilişkin alacak talebinde bulunup bulunamayacağı, var ise ne kadar alacağı olduğu hususlarında rapor alınmış olup, bilirkişi SMMM Bağımsız Denetçi ***yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonucu düzenlediği ***tarihli raporunda; Davacının davalı kooperatife ***tarihinde ***nolu senet ile 3.600,00 TL kredi tutarında “Tüketim senedi” imzalamış olduğunu kooperatif kayıtlarında söz konusu kredinin “tüketim kredisi” olarak görülmekte olduğunu, söz konusu kredinin kefillerinin …., …., ……. ve … olduğunu, senet bedelinin ***tarihinde ***TL olarak ödenmiş olduğunu, dosya da söz konusu kredinin ödenip ödenmediğine dair herhangi bir belge bulunmadığını, tespitler doğrultusunda takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere iki ihtimalli durum ortaya çıktığını, 1. İhtimalin davacının iddiaları olan söz konusu senedin davacıya hile ile imzalatıldığının kabul edilmesi halinde davacının almadığı kredi için 3.993,63TL ödeme yapmış olduğunu, davalı kooperatiften 3.993,63 TL alacaklı olduğunu, 2. İhtimalin ise davacının iddiaları olan söz konusu senedin davacıya hile ile imzalatıldığının kabul edilmemesi halinde davacının almış olduğu kredinin karşılığı olan borcunu ödemiş olduğu, davalı kooperatiften herhangi bir alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını belirlemiştir.
Tarafların bilirkişi raporuna itirazları nazara alınarak ek rapor alınmış, bilirkişi ***, *** tarihli ek raporunda; kök raporda belirtilen görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik olmadığını belirlemiştir.
***tarihinde halen devam ettiği anlaşılan Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ***soruşturma sayılı hazırlık soruşturmasının sonucunun beklenmesinin iş bu davadaki yargılamayı uzatacağı, davacının iddia ettiği hususların mahkememizce de incelenip değerlendirildiği ve iş bu alacak davasında davacının iddiaları yönünden gerekli araştırmanın mahkememizce yapılmış olması nedeniyle HMK’nın 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak iş bu dava dosyasının sürüncemede kalmaması için Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ***soruşturma sayılı dosyasının akıbetinin beklenilmesinden ve bekletici mesele yapılmasına dair ara karardan vazgeçilmesine karar verilmiştir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin ***tarihli ***Esas, ***Karar sayılı ilamına konu davalısının Felahiye Tarım Kredi Kooperatifi olan benzer nitelikteki uyuşmazlıkta Cumhuriyet Savcılığı ceza soruşturmasının beklenmesine gerek bulunmadığına dair görüş bildirilmiştir.
Toplanan tüm deliller dosya kapsamı, alınan uzman bilirkişi ve ek rapor içeriği dikkate alındığında; davacının davalı kooperatife ***tarihli ***nolu senet ile 3.600,00 TL kredi tutarında “tüketim kredisi” olarak borçlu görülmekte olduğu, davacının davalı kooperatife *** tarihinde kredi borcunu 3.993,63 TL olarak ödemiş olduğu bu ödemenin kooperatif kayıtlarında yer almadığı, buna ilişkin bir belgenin mevcut olmadığı, ancak ödemenin davalı kooperatifin de kabulün de olduğu, dosya kapsamındaki davalı kooperatif ile taraflar arasındaki borç ve alacak ilişkisinin tarafları açısından yegane ve kesin delil olarak kabul edilmiş olan kooperatifin kayıtlarında yer aldığı ve işlendiği, dayanak belgelerinin de tarafların imzasını içerdiği, bu belgeler yönünden açık şekilde bir sahtelik ya da imza inkarının bulunmadığı, davacının bu konudaki işlemler yönünden davalı kooperatif çalışanının hata, hile vs. davranışları bulunduğuna dair iddialarının da somut, yazılı, kesin ve yeterli delil ve belgelerle ispat edilemediği, davacının fazladan hileli belgelerle fazladan para tahsil edildiği ve davaya istirdat davası olarak devam etmek istediklerine ilişkin ıslah beyanında bulunduğu gözetilerek tarafların bu çerçevede sundukları deliller toplanıp değerlendirildiği ve bilirkişi raporu ve ek rapor ile davacı tarafın sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasını toplanan tüm deliller ve alınan uzman bilirkişi raporu ile ispat edemediği anlaşıldığından Mahkememizde hasıl olan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL ilam harcının, dava açılışı sırasında tahsil edilen 61,48-TL peşin harçtan mahsubuna, artan 2,18-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacının yatırdığı gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan 32,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlüktü bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davalıya ödenmesine,
7-6100 sayılı HMK 120 ve 333.maddeleri gereğince davacı tarafça yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde taraflarca numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
8- Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203.maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 15/09/2021

Katip …

Hakim …