Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/520 E. 2021/822 K. 04.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO: ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : ****
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/10/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperalifçe alınan genel kurul kararı doğrultusunda kesin hesap ve ek kesin hesap maliyeti çıkartıldığını, …2018 tarihli genel kurul toplantınsın 8. maddesi ile kesin maliyet sonucu belirlenen üye borçlarının 24 eşit taksitte ödenmesinin kabul edildiğini, aynı toplantının 9. maddesinde Denizbank A.Ş. tarafından kredinin kat edilmesi ve inşaat maliyetlerinin artması nedeni ile kök maliyete ilave olarak ek maliyet çıkartılması, çıkan bu ek maliyetin de kök maliyete ilave edilerek 8. madde şartları dahilinde ödenmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, daha sonra 24/05/2019 tarih 24 sayılı ve kayyım onaylı kooperatif yönetim kurulu kararı ile toplamda 4 taksit ödemeyi geciktiren kooperatif üyeler aleyhine yasal işlemlerin başlatılması için kooperatif vekiline yetki verildiğini, verilen yetkiye istinaden toplam 260 ortağa ilamsız icra takibi başlatıldığını, bunların büyük çoğunluğunun takiplere itiraz ettiğini ve itiraz eden ortaklara karşı itirazın iptali davaları açılmaya başlandığını, davalı her ne kadar takibe itiraz ederek kooperatif ortağı olmadığını ve borcu olmadığını ileri sürse de kooperatif ana sözleşmesinin 61. maddesine göre, kendisine konut tahsis edilen ortakların, kesin maliyet hesabı yapılmadan kooperatif ortaklığından çıkmasının mümkün olmadığını, davacı kooperatifte takip dayanakları olan kesin maliyet hesabı ile ek maliyet dışında daha önce kesin maliyet hesabı yapılmadığını, bu nedenle davacının “borcun kalmadığı” yönündeki itirazlarının yerinde olmadığını, kooperatifte ilk defa 2010 yılında kesin hesap yapılması ve ortakların borçlarının belirlenerek ferdileşme yoluyla tapu verilmesi konusu genel kurulun gündemine geldiğini, ***2010 tarihli genel kurulun 6. maddesinde hu konuda yönelim kurulunca yapılan hesap kabul edilmemiş ve yönetimce yetki verilmesi teklifi de reddedildiğini, 2015 yılmda oluşturuları teknik heyet marifeti ile kesin hesap maliyeti çıkartıldığını bu maliyet raporu ***Noterliği’nin ***2015 tarih ve ***yevmiye sayılı onaylandığını, kooperatif tarafından tüm üyeleri için esas sözleşme ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na uygun olarak yapılan bu kesin maliyet ve şerefiye hesabı usulünce üyelerine tebliğ edildiğini, itiraz imkanı verildiğini ve yapılan itirazları cevaplandırarak ortakların kesin maliyet hesabı borçlarının kesinleştiğini, kooperatif üyelerinin bir kısmı bağımsız bölüm tapularını devralmalarını firsat bilerek borçlarını ödemeye yanaşmadığı için, daha önce yapılandırılan banka borçları zamanında ödenemediğini ve inşaatlara devam edilemediğini, üyelerin bu davranışları nedeni ile kooperatif acze düştüğünü, kooperatif 2014 yılından beri iflas erteleme sürecinde olduğunu, davalı … ‘in kooperatife toplam borcunun 71.725,63-TL olup 01/02/2019 tarihinden başlamak üzere 31/01/2021 tarihine kadar her ay 2.988,57-TL ödemesi gerektiğini, davalının 4 taksit geciktirdiği için Kayseri ***. İcra Dairesi’nin ***Esas sayılı takip dosyası ile 11.954,28-TL asıl alacak 324,24-TL işlemiş faiz toplam 12.278,52-TL üzerinden icra takibi yapıldığını, davalının takibe yapmış olduğu itiraz sonucu takibin durdurulduğunu belirterek davalının Kayseri ***. İcra Dairesi’nin *** Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, takip konusu borcun usulünce kesinleştirilmiş ve davalıya tebliğ edilmiş olan kesin maliyet hesaplarma dayanması ve alacak kalemlerinin likit olması sebebiyle davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kooperatife olan borcunu ödediğini ve ***/2010 tarihinde kat mülkiyeti tapusunu aldığını, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olmadığını, müvekkilinin tapuyu aldıktan sonra yapılan hiçbir genel kurula davet edilmediğini ve hazirun listesinde isminin bulunmadığını, fakat dava dilekçesinde belirtildiği üzere kooperatifin 2014 yılı itibariyle ödemesi gereken Denizbank kredisini ödeyememesi ve acze düşmesi sebebiyle kooperatife borcu olmayan, tapusunu alan ve aldıktan sonraki genel kurullara çağrılmayan hazirun listelerinde yer almayan, dolayısıyla üye olmayan müvekkiline ve müvekkili gibi başka üyelerin de kötüniyetli olarak …2018 tarihinde yapılan genel kurula davet edilerek yeniden borç çıkarılmasının kötüniyetli olduğunu, bu sebeple üye olmayan müvekkilinin yıllar sonra haziruna eklenerek genel kurulda borç çıkarılması kanuna da aykırı olduğunu, davacı kooperatifin her ne kadar …2018 tarihli genel kurul kararı ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatmışsa da müvekkilin kooperatifteki üyeliğinin yıllar önce, 2010 yılında sona erdiğinden üyelikten kaynaklanan bu borçtan sorumlu olmasının mümkün olmadığını, yapı kooperatifleri ana sözleşmesi uyarınca davalının alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, yapı kooperatifleri ana sözleşmesinin ortakların şahsi sorumlulukları başlıklı 20. maddesinde; “Her ortak, kooperatifin borçlarına karşı, taahhüt ettiği pay tutarı kadar sorumludur. Kooperatiften ilişkisi kesilen ortağın sorumluluğu, ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl devam eder.” şeklinde düzenlenmiş olup müvekkilinin 2013 yılında kat mülkiyeti tapusunu aldığını, dolayısıyla kooperatif ile ilişiği 2013 yılında kesilen müvekkiline bu kadar yıl sonra yeniden borç çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı kooperatifin alacak talebine dayanak ettiği genel kurul ve alınan karar yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin davalı kooperatife üye olduğu ve üyelikten kaynaklanan borcu olduğunu kesinlikle kabul etmemekle birlikte davacının talebinin zamanaşımına uğradığnı, kooperatiflerde açık kapı ilkesi olduğu hususunun dikkate alınmadığını, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun ortaklıktan çıkma serbestisi başlıklı 10. maddesinin “Her ortağın kooperatiften çıkma hakkı vardır. Çıkma keyfiyetinin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürmesi halinde ayrılmak isteyen ortağın, muhik bir tazminat ödenmesine dahi hüküm anasözleşmeye konulabilir.” şeklinde düzenlendiğini, davacı kooperatif tarafından talep edilen ek ödemenin her ne kadar inşaatların tamamlanması, banka borçları ve diğer borçların ödenmesi için kararlaştırılan bir esas ödeme olduğunu iddia etmekteyse de davacı kooperatifin talep ettiği ödemenin bilanço açığını kapatmak için talep edilen bir ödeme olduğunun açık olup kararın ortakların ¾ ünün rızasının gerektiği, zira müvekkilden bu ödeme talep edilirken dava dilekçesinde Denizbank’tan çekilen kredinin ödenemediği, ayrıca diğer borçlarında ödenemediği belirtilmiş olup, kooperatifin iflas erteleme sürecinde olduğu da dikkate alındığında bu durumda davacının belirttiğinin aksine kooperatifin bilanço açığının olduğunu, bu sebeple genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olup hüküm ifade etmeyeceğinden davacının takibe ve davaya dayanak ettiği alacağın dayanaksız olduğunu beyanla davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddine , %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Taraflarca Kayseri ***. İcra Dairesi’nin *** Esas sayılı takip dosyasına, davalının kooperatif üyelik dosyaları ile kooperatifin defter ve kayıtlarına, kesin maliyet ve şerefiye hesabı ve ek maliyet hesabı belgelerine, ***/2010 tarihli genel kurul toplantı tutanağına, ***/2019 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ile tüm genel kurul kararları ile genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetvellerine, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü nezdinde tutulan kooperatife ait kayıtlara, ***/2019 tarihli ve 24 sayılı ve kayyım onaylı kooperatif yönetim kurulu kararına, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dava dosyasına, noter ihtarnamesine, tapu kaydına ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanmışlardır.
Kayseri *** İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir. Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı S.S. … Konut Yapı Kooperatifi tarafından davalı borçlu … aleyhine kooperatif aidat borcundan kaynaklanan 11.954,28-TL asıl alacak 324,24-TL işlemiş faiz toplam 12.278,52-TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız takip başlatıldığı, davalı borçlunun 13/06/2019 tarihli dilekçe ile ödeme emrine, borca faiz ve ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememizin *** Esas -***karar sayılı ilamı dosya arasına alınmıştır.
Davacı vekili ***/2019 tarihli dilekçesi ile ***Noterliği’nin ***2015 tarih ve ***yevmiye sayılı onaylı maliyet raporu ve ***/2019 sayılı ***yevmiye numaralı onaylı ek maliyet raporunu dosyaya sunmuştur.
Kayseri Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacı kooperatifin tadilatlarıyla birlikte ana sözleşmesi ve tüm genel kurul kararlarının tasdikli suretleri celp edilmiştir.
Melikgazi Tapu Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak üyeliği nedeniyle davalı adına tapuya tescil edilen taşınmazın tapu kayıt örneği celp edilmiştir.
Tüm deliller toplandıktan sonra HMK’nun 266. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince dava dosyasının re’sen seçilecek bir muhasebeci (mali müşavir) bilirkişiye tevdine, bilirkişiye HMK’nun 268. maddesi gereğince davacı kooperatifin defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapması, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemesi için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince davalının davacı kooperatifin ortağı olup olmadığı, davalının kooperatfi ortaklığından geçerli bir istifasının bulunup bulunmadığı, davalının ortaklığı nedeni ile kooperatife yaptığı ödemeler incelenmek sureti ile icra takibine konu edilen nedenlerden dolayı davacının davalıdan alacağı olup olmadığı, varsa asıl alacak ve işlemiş faiz miktarının kaçar TL olduğu hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine, karar verilmiştir.
Mali Müşavir Bilirkişi ***tarafından düzenlenen ***/2020 havale tarihli raporda özetle; “Tespit edilen hususlar, dava dosyası kapsamı ve kooperatifin defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucunda icra takibine konu edilen nedenlerden dolayı davacının davalıdan alacaklı olduğu, icra takibine konu 11.954,28-TL asıl, rapor tarihi itibariyle 1.792,16-TL işlemiş faiz toplam 13.746,44-TL alacağı olduğu, davacının davalıdan yine icra takibine konu edilmemiş 20 taksit tutarı 59.771,40-TL asıl alacağının olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı” bildirilmiştir.
Tarafların önceki bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları ile yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin talepleri, ayrıca dosyaya kazandırılan diğer tüm delilerin değerlendirilmesi amacıyla dosyanın farklı bir muhasebeci bilirkişiye tevdiine, bilirkişiye HMK’nun 278. maddesi gereğince davacı kooperatifin defter ve kayıtları üzerinde HMK’nun 278. maddesi uyarınca yerinde inceleme yapmak ve düzenleyecği rapora esas alacak olup da dosyada bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretini raporuna ekleme yetkisi verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince davalının takip ve dava tarihi itibari ile ve halen davacı kooperatifin ortağı olup olmadığı, davalının kooperatif ortaklığından usulüne uygun ve geçerli bir istifasının bulunup bulunmadığı veya ortaklıktan çıkarılıp çıkarılmadığı bu konuda kooperatif tarafından alınan bir karar olup olmadığı, davalının ortaklığı nedeniyle kooperatife yaptığı ödemelerin tespiti, tüm kooperatif genel kurul kararları ile …2018 ve ***/2010 tarihli genel kurul kararlarının içeriği incelenerek takip ve dava tarihi itibariyle davalının davacıya borcu olup olmadığı, varsa asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden alacağının ve toplam alacak miktarının kaç TL olduğu, önceki rapora taraf vekillerinin beyan ve itirazları ile sunulan ve celp edilen tüm delillerin değerlendirilmesi hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli rapor tanzimi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine, karar verilmiştir.
Mali Müşavir Bilirkişi ***tarafından düzenlenen ***/2021 tarihli raporda özetle; “*** Esas sayılı dava dosyasını iddialar ve savunmalar çerçevesinde dayanağını teşkil eden davacı defterleri ve mevcut belgeler dahilinde inceledim. İnceleme safhasını detaylı olarak raponun üst kısmında açıkladım. Davacı kooperatif tarafından ibraz edilen 2019 yılı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin mevcut olduğu, 2020 yılı defterinin açılış tasdikinin bulunmasına karşılık henüz kapanış yasal tasdik süresinin dolmadığı, davalı defterlerinin sahibi lehine delil teşkil edebileceği, davacı defterlerinin dava konusu hesaplar açısından muhasebe kayıtlarının usulüne uygun olduğu, davalının kooperatiften istifa ettiğine ilişkin kooperatif kayıtlarında herhangi bir belgenin bulunmadığı, mevcut belgeler üzerinden davalının halen kooperatif üyesi olduğu, davacı kooperatife ait defter ve belgeler incelenmekle birlikte davalının davacı kooperatife 2002 yılında üye olduğu davacı kooperatife 161.098,60-TL ödeme yaptığı ve ***/2010 tarihinde kendisine teslim edilen dairenin tapusunun verildiği, davalı tarafından 2013 yılından sonra takip tarihine (10/06/2019) kadar herhangi bir ödeme yapmadığı, ayrıntısı raporun inceleme kısmında belirtilmekle beraber kooperatif tarafından yaptırılan ve …2018 tarihli genel kurul toplantısının 8. gündem maddesinde kabul edilen kesin ve ek maliyetler neticesinde davalının kendisine teslim edilen konuttan kaynaklı 71.725,63-TL’nın 24 eşit taksitte ödenmek üzere borcunun bulunduğu, davacı kooperatifin yönetim kurulunun genel kurul tarafından kendisine verilen yetki dahilinde taksit ödemelerini 4 ay aksatan üyenin borçlarını icra yoluyla tahsil edebileceğine karar verildiği, davalın 28/02/2019, 31/03/2019, 30/04/2019 ve 31/05/2019 tarihinde ödemesi gereken her biri 2.988,57-TL. olan toplam 11.954,28- TL taksit borcunu davacıya ödemediği, söz konusu tutarın takip alacağı ile örtüştüğü, davacının ayrıca 324,24-TL davalıdan birikmiş faiz alacağının olduğu” belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava, davacı kooperatif tarafından kesin ve ek maliyet alacağına ilişkin olarak kapatılan Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ile başlatmış olduğu ilamsız takibe davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ilişkindir.
Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, takip alacaklısının davacı kooperatif ve takip borçlusunun davalı … olduğu, ödeme emrinin davalıya *** tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilinin ***/2019 tarihinde borca itiraz ettiği, davanın İİK’nun 67. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Tüzel kişilik sahibi kooperatifler, ana sözleşmesinde yazılı amaca ulaşma konusunda organları ile organize olmuş ve bu yapılaşması ile ortaklarından bağımsız bir varlığa sahip hak sujesi hukuki varlıklardır. Türk Medeni Hukuku’nun tanıdığı hak ve yükümlülüklerin sahibi olma imkanının tanınmış olması, bizi tüzel kişilik kavramına götürür (Kooperatifler Kanunu’nun 7. maddesi). Tüzel kişilerde, hak ve borçlara sahip olma imkanı amaç (gaye) ile sınırlandırılmıştır. Bu genel prensip, kooperatifler için Kooperatifler Kanunu’nun 6/son maddesi hükmü ile “Kooperatifin faaliyeti kooperatifin amacı ve çalışma konusuyla sınırlıdır” şeklinde tekrar edilmiştir. Ana sözleşmesi ile belirli veya belirtilmese de amacı ve çalışma konusuyla sınırlı olarak belirlenecek faaliyeti, kooperatifin medeni hakları kullanma ehliyetinin sınırını oluşturacaktır. İşte kooperatif bu sınır çerçevesinde, tüzel kişiliğin zorunlu unsuru organları iradesi aracılığıyla alacaklı konuma geçebileceği borç ilişkileri yaratabilecektir. Yani ana sözleşme ile birlik ilişkisi içine giren ortaklardan her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç altına girer. Ana sözleşme hükümlerine bağlı ortaklar, doğrudan doğruya ana sözleşmeden doğan veya Kooperatifler Kanunu’na göre ana sözleşmenin yetkili kıldığı organların kararına dayalı olarak doğan borçlarla yükümlü olmayı peşinen kabullenmiş durumdadırlar. Böylece alacaklı kooperatif karşısında borçlu konumda ortaklar (kurucu olarak ana sözleşmeyi imzalayan ve açık kapı ilkesi uyarınca daha sonra ortaklık ilişkisine giren) hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi uyarınca (Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi) kanun ve ana sözleşmeye dayalı olarak doğan borçlarla yükümlü olacaklardır.
Kooperatiflerin diğer ticaret ortaklıklarından farklılığına dayalı olarak ortaya çıkan özellikleri vardır. Genel hükümlere dayalı olarak bir akit ilişkisinden doğan ortaklık ilişkisinin ana unsurlarından olan sermaye unsuru, yapı kooperatiflerinde ve diğer bazı kooperatiflerde sembolik bir anlam taşır hale gelmiştir. Yapı kooperatiflerinde, tüzel kişilik amacı doğrultusunda kullanılacak sermaye yerini ortaklık payı dışındaki ödemelere bırakmıştır. Başka bir deyişle, bilançonun pasifindeki itibari rakamın karşılığını oluşturan aktifler, kooperatif amacının elde edilmesinde asli fonksiyonunu görmemektedir. Ticaret ortaklıkları, sermayeleriyle amacına ulaşmakta iken kooperatifler, Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi hükmü ile ele açıklığa kavuşturulduğu gibi, “belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını sağlayıp korumak” şeklinde genel bir ifade ile belirlenen amaçlarını yine aynı hüküm uyarınca, “karşılıklı vardım, dayanışma ve kefalet” suretiyle elde ederler. Anılan türde ekonomik menfaatleri karşılamak, hiç bir şekilde kazanç paylaşma amacına dönüşemez. İşte bu şekilde, ticaret ortaklıklarından farklı olarak kendi ekonomik yararlarını sağlamak üzere bir kişi topluluğu oluşturan ortaklar, manevi nitelikte kavramlar olan karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet yükümlülüğü ile bir araya gelmiştirler. Ekonomik yararın elde edilebilmesi anılan manevi yükümlülük yanında akçalı bir unsura ihtiyaç gösterir ki, bu da sermayedir. Sermayesiz bir kooperatif düşünülemeyeceği bilinen bir gerçektir (Kooperatifler Kanunu’nun 4. maddesi). Ancak, diğer ticaret ortaklıklarında olduğu gibi sermaye, kooperatiflerde kazanç elde etme amacı ile kullanılmamaktadır. Bu noktadaki önemli farklılık sermayenin öncelikle yapı ve daha birçok kooperatif türünde öneminin azalmış bulunmasına yol açmıştır. Çünkü daha çok somut olarak düşük gelirli kimselerin ekonomik yararını gözeten kooperatiflerde bu özelliğin doğal uzantısı olarak başta ortaya konan yüksek miktarlı ortaklık payları yerine aylık ödemeler şeklinde ortaya çıkan yükümlülüklerle karşılıklı yardım ve dayanışma sağlanmaktadır.
Kooperatifler Kanunu, ortaklık payı borcunun ödenmesi yanında ek ödeme yüklemi adı altında borç yaratmış bulunmaktadır. Buna göre, “ana sözleşme ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak ek ödemelerin yalnız bilanço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır. Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarda veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir” hükmü getirilmiş bulunmaktadır (Kooperatifler Kanunu’nun m. 31). Ana sözleşmede böyle bir hüküm bulunması halinde ek ödeme yüklemi getirilebilmesi Kooperatifler Kanunu’nun 52/I. maddesi hükmünce Kooperatifler Kanunu’nun 5l. maddesinde belirtilen çoğunluktan farklı bir çoğunluğa bağlanmış olup; “ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir”. Görüldüğü gibi ancak ana sözleşme ile düzenlenmek ve yalnızca bilanço açıklarını kapatmada kullanılmak üzere ek ödeme yükümleri adı altında ödentiler getirilebilir. Bilanço açığının saptanması muhasebe konusudur. Kanunen tutulması gerekli defterlere bakılarak, Kooperatifler Kanunu’nun m. 38/V fıkra hükmünce, “bir yıllık faaliyet neticeleri menfi olduğu takdirde, ancak yedek akçelerden ve bunların kafi gelmemesi halinde ek ödemelerle veya ortak sermaye paylarıyla karşılanır” hükmünce hareket edilmelidir. Özetle sonuç belirlemek gerekirse, bir yıllık faaliyet sonucunda aktifte oluşan menfi kayıplar, zarar adı altında bilanço açığına yol açarak ek ödeme yüklemlerine ihtiyaç gösterebilir. Bunun dışında, ek ödeme yüklemlerine ihtiyaç yoktur. Tüm bu açıklamalardan sonra; Mahkememizce uyuşmazlığın çözümünde ilk olarak dava konusu genel kurulun 8. maddesinde alınan kararın, Kooperatifler Kanunu’nun 32. ve 54. maddeleri uyarınca ek ödeme yükümlülüğü anlamına gelip gelmediği üzerinde durmak gerekmiştir. Ortaklarından gelişen yeni olaylar veya enflasyonun etkisi ile mevcut aidatların yetişmemesi nedeni ile ek bazı taleplerde bulunan kooperatiflerde sırf bu ek olma özelliği ile anılan yükümlülüklerin ek ödeme yüklemi olarak adlandırılmaması gerekir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın yerleşik kararlarına göre inşaatların tamamlanması, hızlandırılması ve kooperatif borçlarının ödenmesi amacı ile aidat miktarının arttırılması veya ek gider alınmasına karar verilmesi, ek ödeme anlamına gelmemektedir. İnşaatın tamamlanması için toplanan giderler, kooperatifin sermayesine dâhil olan ortaklık borcudur. Yapı kooperatifleri bakımından Kooperatifler Kanunu’nun temel aldığı bakış açısı, ortakların sermayeye katılım borcu işe borçlu olmalarıdır. Ek ödeme yükümlüğü ise ortaklık payı haricindeki ödemelerdir.
Davaya konu ödemenin ek ödeme yükümlülüğü olmadığının tespitinden sonra Mahkememizce öncelikle bu kararın şeklen batıl olup olmadığı üzerinde durulmuştur. Davacı kooperatif …2018 tarihli genel kurulun 8 numaralı kararı ile “kesin maliyet sonucu ile belirlenen üye borçlarının, ödeme şekli ve şartlarının (tapusunu alan dairenin teslimi, alan ve almayan üyeler itibariyle ayrı ayrı veya birlikte) belirlenmesi hakkında görüşmelere geçildi. *** açıklamalarda bulundu. Kesin maliyet sonucu belirlenen üye borçlarının 24 eşit taksit ile ödemesini teklif edildi. Teklif 6 ret oyuna karşı 96 kabul oyuyla kabul edildi.” şeklinde karar almıştır. Kooperatifler Kanunu’nun 45. maddesinde toplantı yeter sayısı, üye sayısının ¼’ü olarak belirlenmiştir. Hazirun cetvellerine göre davacı kooperatifin 383 üyesinin olduğu anlaşılmıştır. 383 üyenin ¼’ü 96 kişiye tekabül etmektedir. Genel kurula ise 102 kişi katılmış; toplantı yeter sayısının oluştuğu görülmüştür. Kooperatifler Kanunu’nun 51. maddesinde karar yeter sayısı, toplantıya katılanların ½’si olarak belirlenmiştir. Davacı kooperatifin toplantısına 102 kişi katılmış olup, 102 /2 + 1 = 52 kişi yapmaktadır ve kararın 96 kişi tarafından alındığı, dolayısı ile karar yeter sayısının oluştuğu görülmüştür.
Somut olayda genel kurul kararının oy çokluğu ile alındığı görülmektedir. Kararların oy birliği şart olmayan hallerde tipik özelliği, geçerli çoğunlukla alınmaları halinde karara katılmayan veya aykırı yönde oy kullanan kişileri de birlik ilişkisi içinde yer almaları sonucu bağlamalarıdır. Bu hukuki sonucun konumuz açısından özelliği genel kurul kararına katılmamış ya da çekimser veya muhalif kalmış kooperatif ortaklarının da ortaklık payı dışındaki ödemelerle yükümlü olacaklarıdır. Yukarıda izah edildiği gibi kooperatif üyelerinin alınan genel kurul kararı ile bağlı olduğu açıktır.
Konut yapı kooperatifleri örnek ana sözleşmesinde isabetli olarak ortaklık payı dışındaki ödemeler düzenleme konusu yapılmıştır. Buna göre, “ortaklar, taahhüt ve tediye ettikleri ortaklık payı bedelleri dışında, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak üzere genel kurulca kararlaştırılacak miktarlardaki, arsa, alt yapı, inşaat ve benzeri gider taksitlerini ödemek zorundadırlar” hükmü konmuştur (m. 21). Görüldüğü gibi, çeşitli amaçlarla toplanabilecek bu ödemelerin taksit ile ödeneceği ifade edilmiştir. Genel hükümler açısından kıyasen uygulanacak olursa bir nevi borcunun birden fazla defada ödenmesinin taksit oluşturacağı ifade edilebilir. Somut olayda da inşaat maliyetinin ve ek maliyetinin 24 eşit taksit halinde ödeneceği kararlaştırılmış olup, bu kararın ana sözleşmeye uygun olduğu görülmektedir.
Tıpkı miktar konusunda olduğu gibi ortaklık payı dışındaki ödemelerin ifa zamanı konusunda da genel kurul iradesi sınırlandırılmamıştır. Borçların ifa zamanının saptanması Borçlar Kanunu’nun konusu içindedir. Borçlar Kanunu’nun ifa zamanının düzenleyen 90. ve devamında düzenlenen hükümler çerçevesinde, genel kurul ani edim olarak bir defada veya aralıklı şekilde belirli bir zaman ölçüsüne bağlı olarak ifa zamanını belirleyebilir. Somut olayda da borcun 24 eşit taksitte ödeneceği kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu anlamda alınan kararın ana sözleşmeye, Kooperatifler Kanunu’na, Borçlar Kanunu’na ve iyi niyet kurallarına uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davacı kooperatifin önceki genel kurullarında kesin maliyet bedelinin hesaplanmasına karar verilmiştir. Yukarıda yapılan tüm tespitlerden sonra, önceki genel kurul kararına istinaden kesin maliyet hesabı çıkarılmış olmasına rağmen genel kurulda karar alınarak önceden çıkarılan kesin maliyetin iptal edilemeyeceği, yeni kesin hesap maliyeti çıkarılıp çıkarılamayacağı, bu durumun keyfiliğe mahal verip vermeyeceği üzerinde durmak gerekmektedir. Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurulda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi, daha önce alınan ve uygulanan kararların değişen koşullar ve eşitlik ilkesi gerektirdiğinde, değişen koşullarda eşitlik sağlanmak üzere değiştirilmesi mümkün ve geçerli olup, bu durumda kazanılmış hakların ihlalinden söz edilemez (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2011/12 Esas 2012/995 Karar sayılı emsal içtihadı). Kooperatif genel kurulunda konutların kesin maliyet hesaplarının yeniden yaptırılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesi, bunun üzerine yönetim kurulunca yeniden kesin maliyet hesaplanması konusunda ana sözleşme hükümlerine göre işlemler yapılarak maliyet raporlarının ve kesin hesap cetvelinin düzenlenmesi, kooperatifin genel kurulunca önceden yapılan kesin maliyetin iptal edilerek yeniden kooperatifin ana sözleşmesi hükümlerine göre komisyon oluşturarak şerefiye hesaplarının düzenlenmesine ve bu konuda yönetim kurulana yetki verilmesine ilişkin her hangi bir yasaklayıcı hüküm ve yasaya aykırılığın bulunmamaktadır (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2011/2634 Esas 2012/724 Karar sayılı içtihadı). Kooperatifin ana sözleşmesinin 61. maddesinde konut maliyetlerinin tespitinde uygulanacak metodun ne olduğunun açık bir şekilde düzenlenmiş olup, bu metoda uygun şekilde davacı kooperatifin ilk kesin maliyet olarak davalının ödemesi gereken bir bedeli belirlemiş ve bunu da davalıya tebliğ etmiş ise sonradan ve yeniden yönetim kurulu tarafından kesin maliyet çıkarılması mümkün değildir. Çıkarır ise de bu işlem yetkisiz kurulun çıkarmış olduğu bir işlemdir ve Türk Medeni Kanun’un 2. maddesi kapsamında iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Ancak genel kurul toplantısında yeniden kesin hesap maliyeti çıkarmanın sebepleri açıkça anlatılarak bir gündem maddesi şeklinde ortaklara sunulur ve ortaklar tarafından da kabul edilir ise alınan genel kurul kararı tüm üyeleri hukuken bağlayacağından yapılacak yeni bir kesin hesap maliyeti ile üyelere yasal gerekçelerle borçlu olarak yeni bir kesin hesap maliyeti çıkarılması mümkündür ve bu şekildeki bir genel kurul kararı iptal edilmedikçe de üyeler yönünden bağlayıcı ve hukuki sonuçlar doğurur. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/8894 Esas 2020/396 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde daha önceden çıkarılan kesin maliyet bedelini ödediğini, borcunun kalmadığını ileri sürmüştür. Davalının borcunun kalmadığına dair kooperatif yönetim kurulunun vermiş olduğu belge, belgenin verildiği tarih itibari ile davalının borcunun kalmadığını gösterir. Ancak davacı kooperatifin inşaatlarının devam ettiği bilinmektedir. Söz konusu belge düzenlendikten sonra kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, belgede borç miktarının belirlendiği tarihin yazılı olması gözetildiğinde, ana sözleşmenin 61. maddesindeki kesin hesabın somut olayda söz konusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. Dosyada bulunan ibraname, tapu tescili öncesi hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesine yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermemektedir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2020/1502 Esas ve 2020/1398 Karar sayılı emsal kararı da bu yöndedir. Böyle bir ibra belgesinin verilmesi, kooperatifin uzunca bir süre aidat talep etmemesi, söz konusu belge tarihinden sonra üyenin kooperatif genel kurullarına çağrılmaması, adının hazirun tutanaklarında gösterilmemesi, üyeliğinin son bulduğu anlamına gelmez. Yargıtay 11. ve 23. Hukuk Dairesi Başkanlıkları’nın sayısız kararında da değinildiği üzere kooperatiften tapu almak, genel kurula çağrılmamak, hazirun listesinde üyenin adının görünmemesi, üyelik sıfatının son bulmasına sebebiyet vermez. Kooperatifin davalıyı genel kurullara davet etmemesi, davalının üyeliğinin son bulduğu yönünde bir zımni kabul anlamına gelmez zira bir hakkın doğumu, düşmesi ve son bulması zımnen olmaz, açık irade beyanı gerekir. Davalının iddia ettiği gibi bir yorum, kooperatif yöneticilerinin şahsi dostluk yahut çıkar ilişkisi içinde olduğu bir kısım üyelerin diğer üyelerden çok daha az maliyetle daire sahibi olmalarına yol açar. Kooperatifi mali açıdan büyük sıkıntılara maruz bırakır ve Kooperatifler Hukuku’nun temel ilkelerinden olan “hak ve vecibelerde eşitlik” ilkesine de aykırı düşer. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. madde hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumda olduklarından, yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği taktirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunmak zorundadır. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın, (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğuna engel değildir (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2013/2106 Esas ve 2013/3484 Karar sayılı emsal içtihadı).
Kooperatiften karşı edimi (tapusunu) alan ortağın, bu edimi iade etmediği sürece ortaklıktan çıkması hüküm ve sonuç doğurmaz. Davalı da tapuyu davacı kooperatife iade ettiği yönünde bir iddia ileri sürmediği gibi mahkememizce celp edilen tapu kaydında taşınmazın davalı adına tescil edildiği görülmüştür. Kooperatif üyesi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/6738 Esas 2019/4723 Karar sayılı emsal içtihadı).
Yapılan tüm açıklamalar ışığında, somut olayda, davacı, davalıdan kooperatif ana sözleşmesinin 61 ve 63. maddeleri gereği çıkarılmış bir kesin maliyet talep etmiştir. Davalı, kooperatifin ortağı olup, genel kurulca ödeme şartları belirlenmiş kesin maliyeti ödemekle yükümlüdür. Alacağın nitelikli inceleme ve hesaplama gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmış, 05/03/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda ödemelerin endekslenmiş tutarı düşülmek suretiyle davacı kooperatifin davalıdan kesin maliyet alacağının 55.423,74-TL ve ek maliyet farkı alacağının 16.301,89-TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı kooperatifin kesin maliyet alacağını talep edebileceği açıktır. Ancak, davacı kooperatifin 2015 yılında yaptığı kök maliyetin 492 kişi için, ek maliyetin 378 kişi için hazırlandığı, ister kök maliyet ister ek maliyet olsun Kooperatifler Kanununun 23. maddesi gereğince tüm üyeler için yapılması gerektiği, söz konusu maliyetin eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bahse konu ek maliyetin ancak kök maliyette olduğu gibi 492 kişi için ve nispi eşitlik ilkesine uygun olarak yapılması durumunda talep edilebileceği, mevcut haliyle hatalı ek maliyet bedelinin talep edilemeyeceği görülmüştür.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmiş buna göre; davalının kooperatif üyeliğinden ayrıldığına ilişkin herhangi bir kayıt ve belge bulunmadığı, kooperatif tarafından taahhüt edilen taşınmazın tapu kaydının davalı adına tescili halinde dahi davalının kooperatif üyeliğinden çıktığı şeklinde yorumlanamayacağı, bu nedenle bilirkişi raporunda yapılan tespit ve değerlendirmelerin kanun ve ana sözleşmeye uygun olduğu, kesin maliyet hesabı sonucu çıkarılan borcu davalının ödemekle yükümlü olduğu, icra takibinde talep edilen ek maliyet yönünden ise üyelere verilen dairelerin m² büyüklükleri farklı olmasına rağmen belirlenen ek maliyetin üye sayısına bölünerek bütün üyelere eşit tutarda belirlenmesinin eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle talep edilemeyeceği, usulüne uygun alınan 24/05/2019 tarihli ve 24 sayılı yönetim kurulu kararı ile alacağın 24 eşit taksitte alınmasının kararlaştırıldığı, buna göre 55.423,74-TL kesin maliyet bedelinin 24 taksite bölünmesi ile takipte talep edilen Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs 2019 aylarına ait her biri 2.309,32-TL olan borç tutarının davalı tarafından ödenmediği açıktır. Davacı kooperatifin genel kurulunda daha önce alınan gecikme faizi kararı adiat alacaklarına ilişkin olup kesin maliyet alacaklarına da gecikme faizi alınacağına yönelik genel kurul kararı bulunmamaktadır. Dava ve takibe konu edilen aidat alacağı olmayıp kesin maliyet alacağı olduğundan, kesin maliyet alacaklarına gecikme faizi alınacağına yönelik genel kurul kararı bulunmadığından istenebilecek faiz türü yasal faizdir. Buna göre takipte talep edilen taksitler için bilirkişi tarafından hesaplanan faiz tutarları doğru görülmemiş, faiz hesabı basit matematiksel işlem olduğu için bu konuda ek rapor alınması gerekli görülmediğinden mahkememizce hesaplama yapılmıştır. Şubat 2019 taksitinin ödeme tarihi 28/02/2019, taksit tutarı 2.309,32-TL, ödenmeyen gün sayısı 101, işlemiş yasal faiz oranı %9, buna göre işlemiş faiz tutarı 58,08-TL olarak, Mart 2019 taksitinin ödeme tarihi 31/03/2019, taksit tutarı 2.309,32-TL, ödenmeyen gün sayısı 70, işlemiş yasal faiz oranı %9, buna göre işlemiş faiz tutarı 40,43-TL olarak, Nisan 2019 taksitinin ödeme tarihi 30/04/2019, taksit tutarı 2.309,32-TL, ödenmeyen gün sayısı 40, işlemiş yasal faiz oranı %9, buna göre işlemiş faiz tutarı 23,35-TL olarak ve Mayıs 2019 taksitinin ödeme tarihi 31/05/2019, taksit tutarı 2.309,32-TL, ödenmeyen gün sayısı 9, işlemiş yasal faiz oranı %9, buna göre işlemiş faiz tutarı 5,69-TL olarak hesaplanmış, toplam işlemiş faiz miktarı 127,55-TL olarak bulunmuştur.
Takip tarihi itibari ile davalıdan kesin maliyet alacağı için 9.237,28-TL asıl alacak ve 127,55-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.364,83-TL olduğu hesaplanmış, icra takibinde talep edilen ek maliyet yönünden ise üyelere verilen dairelerin m² büyüklükleri farklı olmasına rağmen belirlenen ek maliyetin üye sayısına bölünerek bütün üyelere eşit tutarda belirlenmesinin eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle talep edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Yapılan tüm açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; davacının takip tarihi itibari ile davalıdan kesin maliyet alacağı için 9.237,28-TL asıl alacak ve 127,55-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.364,83-TL alacağının olduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde süresi içinde zaman aşımı def’ini ileri sürmüş ise de üyenin inşaat maliyeti ile ilgili aidat yükümlülüğü zamanaşımına uğramaz (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/391 Esas 2020/1615 Karar sayılı, 2016/8913 Esas 2020/237 Karar sayılı ve 2016/8366 Esas 2019/5332 Karar sayılı içtihatları). İzah edilen nedenle davalının zaman aşımı def’i yerinde görülmemiştir.
Davacı, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davacı kooperatif alacağı, kesin ve ek maliyet hesabı sonucu çıkarılan ve ödeme tablosu davalıya tebliğ edilen borç tutarından kaynaklanmakta olup, davalı borçlu tarafından kendisine devredilen taşınmazın m² cinsi büyüklüğü, kesin maliyet bedelinin kooperatif genel kurul kararında alınmış olması, dolayısıyla alacağın belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle alacağın likit nitelikte olduğu anlaşılmış, haksız itiraz nedeniyle yasal koşulları oluşan icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davanın reddine karar verilen kısmı yönünden ise davacının takip başlatmakta kötüniyetli olduğunun davalı tarafça ispatlanamaması nedeniyle kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmayacağı sonucuna varılmıştır.
İşbu dava ile aynı mahiyette olan Kayseri ***. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas ve *** Karar sayılı kararında mahkemece kesin maliyet alacağı yönünden icra takibine vaki itirazın iptaline, kesin maliyet alacağından kaynaklanan fazlaya ilişkin talep yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, söz konusu hükme karşı yapılan istinaf başvurusu sonucu Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2021/838 Esas 2021/969 Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
İzah edilen nedenlerle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile 9.237,28-TL asıl alacak ve 127,55-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.364,83-TL üzerinden icra takibinin devamına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 9.237,28-TL asıl alacağa yıllık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, sübut bulmadığından davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali isteminin reddine, likit olduğundan itirazın iptaline karar verilen alacağın takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının takipte kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından yasal koşulları bulunmayan davalının kötüniyet tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiş ve mahkememizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
1-Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının KISMEN İPTALİ ile 9.237,28-TL asıl alacak ve 127,55-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.364,83-TL üzerinden İCRA TAKİBİNİN DEVAMINA,
2-Takip tarihinden tahsil tarihine kadar 9.237,28-TL asıl alacağa yıllık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine,
3-Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali isteminin REDDİNE,
4-İtirazın iptaline karar verilen 9.364,83-TL’nin takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Koşulları bulunmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
6-92 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 639,71-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 148,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 491,41-TL karar ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden davanın kabul red oranına göre belirlenen 1.006,76-TL’nın (yargılama gideri) davalıdan alınarak vebakiye 313,24-TL’nın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan başvurma harcı 44,40-TL, peşin harç 148,30-TL harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 62,00-TL e-tebligat gideri, 2,10-TL KEP gideri, 16,20-TL müzekkere gideri ve 1.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.080,30-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranı dikkate alınarak belirlenen taktiren 821,08-TL’nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye gider avansının davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
9-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen kısım üzerinden 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır