Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/252 E. 2021/1049 K. 22.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- ***
2-***
a)… – …
b) … – …
c) … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket …Tic. San. Ve Tic. A.Ş. ile davacı tarafların arasında akdedilen … ve … tarihli ütü masası pazarlaması distrübütörlük sözleşmelerine göre davacı tarafın devre dışı bırakılarak davalı tarafından ABD’de sözleşme dışı bırakılan firmalar haricinde ticari faaliyet yürütüldüğü, Amerika Birleşik Devletleri’nde davacının devre dışı bırakılarak yapılan ticaretler nedeniyle sözleşme gereği 250.000,00-USD cezai şartın davacıya ödenmesi için Ankara ***. Noterliği’nden … tarihli … yevmiye no ile ihtarname çekildiği, dava öncesinde zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığı ancak anlaşma sağlanmadığı, dolayısıyla bahis konusu sözleşmeler sebebiyle zarara uğradığını belirterek dava konusu sözleşmeler sebebiyle müvekkillerinin devre dışı bırakılması suretiyle …Tic. Ve San. A.Ş. tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan satışlar sebebiyle, 250.000,00 Amerikan Doları cezai şart bedelinin (ödeme günündeki Merkez Bankası Döviz Efektif Satış Kuru karşılığının) ihtarname tarihinden itibaren işlemiş faiziyle (3095 Sayılı Kanun’un 4/a. maddesi gereğince Amerikan Dolarına Devlet bankalarınca açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranı) birlikte davalıdan alınarak ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin distrübitörlük sözleşmesi olmadığı, davacılara münhasırlık yetkisi verilmediği, davacının davaya konu ettiği satış yapılan firmaların davacının getirip tavsiye ettiği firmalar olmadığı, sözleşmede adı geçen davacının aracı olduğu *** Industries İnc. firmasıyla yapılan ticaretten sözleşme gereği belirlenen yaklaşık 22.309,00-USD tutarındaki komisyonların ödendiği, davacı ile aralarında olanı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden dolayı ayrıca davacıya 110.000,00-USD ödeme yapıldığı davacının bu ödemeye karşılık kamisyon faturası düzenlediği, davalının bu sebepten mağdur olduğu, dolayısıyla sözleşmeye istinaden dava konusu cezai şarta ilişkin bir ihlal de söz konusu olmadığı için davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Kayseri Gümrük Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı …’nin (Kayseri Serbest Bölgede faaliyet gösterdiği bildirilen) 2012 yılından bu yana A.B.D. (USA)’ne yaptıkları ihracat belgelerinin birer suretinin gönderilmesi istenmiştir. Bu müzekkeremize 17/06/2019 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … ve Metal Dış Ticaret A.Ş. ‘nin ve Muhico İç Ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin hangi tarihte kurulduğu, ortaklarının kimler olduğu, şirketlerin kayıtlı adreslerinin ve faaliyet konularının ne olduğu sorularak, ilgili sicil kaydı örnekleri istenilmiştir. Bu müzekkeremize 10/12/2019 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Kocasinan Tapu Scil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, *** İlçesi, *** ada, 8 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki, tüm aktif ve pasifi ile birlikte takyidatlı tapu kayıt örnekleri getirtilmiştir.
Kayseri Gümrük Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … ve Metal Dış Tic. San. A.Ş. ve Muhiko İç Ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin 2012 yılından bu yana ABD ‘ye yaptığı ihracata ilişkin ihracat belgelerinin ve faturalarının örneklerinin gönderilmesi, ayrıca Muhiko İç Ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin Kayseri Anbar Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösterdiğine ilişkin kayıt ve beyanlar olmakla bir kez daha bu şirketin serbest bölgede faaliyeti olup olmadığının veya geçmişte faaliyet gösterip göstermediğinin araştırılması, ilgili kayıt bilgi ve belge örneklerinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize 13/02/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Davacılardan …’nun T.C. nosu ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak bu şahsın 2012 yılından bu yana yurt dışına çıkış ve girişlerine ilişkin pasaport kayıt ve dökümleri istenilmiştir. Bu müzekkeremize10/02/2020 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı *** Ve San. A.Ş.’nin şirket yetkililerinin, kurulduğu tarihten bu yana kimler olduğu, …’nın şirket yetkili olup olmadığı sorulmuştur. Bu müzekkeremize 03/02/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Denizbank Kayseri Ticari Merkez Şubesi Müdürlüğü’ne yazılan yazının bila tebliğ iade döndüğü görülmekle 09/03/2020 tarihli yazımız doğrultusunda Kayseri OSB, *** Ada *** Parsel, 11. Cadde, No:9/B, Kat:1, Melikgazi – Kayseri adresine gönderilmek üzere Denizbank Kayseri Ticari Merkez Şubesi’ne yeniden müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Bu müzekkeremize 20/07/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Kocasinan Tapu Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak Kayseri İli, *** İlçesi, *** Ada, ** Parsel’in aktif, pasif tüm taşınmaz bilgilerinin, maliklerini gösterir şekilde istenmesine, ifraz, taksim ve tevhid işlemleri uygulandı ise ana taşınmaz maliklerini, aktif ve pasif takyidat bilgilerini ve şu anki taşınmaz maliklerinin isimlerinin güncel tapu kayıt bilgilerinin bildirilmesi ve ilgili kayıt örneklerinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize 06/07/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Taraf vekilleri delil olarak dayandıkları belgeleri dava dosyasına ibraz etmişlerdir.
İlgili delillerin toplanmasından sonra HMK’nun 266. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince dava dosyasının re’sen seçilecek bir muhasebeci bilirkişi ve bir ticaret hukuku uygulamalarında nitelikli hesap bilirkişisinden oluşacak bilirkişi kuruluna tevdine, Bilirkişilere HMK’nun 268, maddesi gereği davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapması, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemesi için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığının, açılış ve kapanış tasdiklerinin olup olmadığı, iddia, savunma, taraflar arasındaki … ve … tarihli sözleşmeler, davacının banka hesap ekstreleri, gümrük müdürlüğü ve serbest bölge kayıtları, banka kayıtları, noter ihtarı, davalının ticari defter ve kayıtları ile sunulan ve celbedilen diğer tüm deliller ve beyanlar incelenmek sureti ile aralarındaki sözleşmelere, akdi ilişkiye göre davacıların davalıdan cezai şart talep etme koşullarının mevcut olup olmadığı, ve varsa davacıların talep edebileceği cezai şart miktarının kaç USD olduğu hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişilere yetki ve görev verilmesine, karar verilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişi *** ile İcra-İflas ve Ticaret Hukuku Hesap Bilirkişisi Doç. Dr. ***’den oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 05/04/2021 tarihli raporda özetle; “1-Davalı defterlerinin incelenmesinden davalı …Tic. San. Ve Tic. A.Ş.’nin toplam ABD ihracatının 7.987.067,59-USD olduğu; 2- Raporda detayları ve açıklamaları gerçekleştirildiği şekilde sözleşme ihlali kapsamında 859.148,59-USD satış gerçekleştirildiğinin hesaplandığı; 3- Sözleşmeye aykırılık kapsamında yapılan satışlar toplamının 859.148,59-USD olması nedeniyle talep edilen 250.000-USD cezai şartın fahiş olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu; 4- Davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin 22/12/2017 tarihinde şirket yetkilisine tebliğ edildiği noter belgesinde görüldüğünden verilen 10 günlük süre de ilave edildiğinde, 2 Ocak 2018 Salının temerrüt tarihi olarak tespit edildiği; dava dilekçesinde davacı tarafından USD para cinsine Devlet Bankalarınca açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına fiilen uygulanan en yüksek faiz talep edildiğinden; temerrüt tarihinden kamu Bankalarınca Amerikan Doları üzerinden açıları 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına fiilen uygulanan faiz oranları üzerinden yapılan hesaplamada 02/01/2018 temerrüt tarihi ile 08/05/2019 tarihi arasında faiz miktarı 18.701,25-USD faiz hesaplandığı; 5- Ev satışı nedeniyle para gönderildiği iddialarının raporda izah edildiği şekilde takdirinin mahkemeye ait olduğu;” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları ile talep üzerine, dava dosyasının rapor veren bilirkişi kuruluna tevdine, tarafların iddia ve savunmaları, 05/04/2021 havale tarihli rapora karşı beyan ve itirazları dikkate alınarak dosyadaki bilgi ve belgeler ile ibraz ve celbedilen tüm delillerin gerekli görülürse davalının ticari defterlerinin yeniden incelenmesi ve düzenlenecek rapora dayanak yapılacak kayıt ve belgeler olursa bunların birer suretinin alınarak rapora eklenmesi sureti ile Gold B İnc ve United Tronics Co. firmalarına yapılan satışların tarihleri, … Ve Metal Dış Ticaret San. A.Ş.’nin 22/03/2010 tarihinde kurulduğunun, davalı vekilinin itiraz dilekçesinde davalının ödediği paranın komisyon bedeli olmayıp ev bedeli olduğuna dair beyanları, önceki raporda istisna olduğu yazan şirketlere yapılan satışlara yönelik davacıların itirazları, taraflar arasında düzenlenen … ve … tarihli sözleşmelerin yasada açıklanan hangi tür sözleşme kapsamında olduğu, distiribitörlük, tek satıcılık, acentelik, tellallık sözleşmelerinden hangisine uygun olduğu, hangisinin unsurlarını taşıdığı hususlarında ve taraf vekillerinin önceki rapora karşı yazılı ve duruşmadaki sözlü olarak bildirdikleri tüm beyan ve itirazları hakkında itirazları karşılar şekilde HMK’nun 281/2. maddesi gereğince ek rapor tanzim etmeleri için bilirkişilere yetki ve görev verilmesine, karar verilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişi *** ile İcra-İflas ve Ticaret Hukuku Hesap Bilirkişisi Doç. Dr. ***’den oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen *** tarihli ek raporda özetle; “1- Davalı defterleri ile ***Şirketi defterlerinin incelenmesinden davalı *** Şirketi tarafından toplam 6.953.250,19-U8D, ***Şirketi tarafından da 841.832,97-USD olmak üzere 2014 tarihli sözleşme kapsamında toplam 7.798.083,16-USD 2014 tarihli sözleşme dışı satış yapıldığının hesaplandığı; talep talep edilen cezai şartın fahiş olup olmadığının takdiri de mahkemeye alt olduğu; 2-Davacılar tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin 22/12/2017 tarihinde şirket yetkilisine tebliğ edildiği noter belgesinde görüldüğünden verilen 10 günlük süre de ilave edildiğinde, 2 Ocak 2018 Salı temerrüt tarihi olarak tespit edildiği; 8- Dava dilekçesinde davacı tarafından USD para cinsine Devlet bankalarınca açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına fiilen uygulanan en yüksek faiz talep edildiğinden; temerrüt tarihinden kamu bankalarınca Amerikan Doları Üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına fiilen uygulanan faiz oranları üzerinden yapılan hesaplamada 02/01/2018 temerrüt tarihi ile 08/05/2019 tarihi arasında faiz miktarı 18.701,25-USD faiz hesaplandığı; 4- Ev satışı nedeniyle para gönderildiği iddialarının yukarıda ve asıl raporumuzda izah edildiği şekilde ek belge sunulamaması nedeniyle takdirinin mahkemeye alt olduğu” şeklinde rapor düzenlendiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, distribütörlük (tek satıcılık) sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre taraflar arasında akdi ilişki olduğu tarafların kabulündedir. Tarafların uyuşmazlık konuları, davalının zamanaşımı definin, yetki ve uyuşmazlığa ABD hukukunun uygulanması gerektiği yönündeki itirazının kabul edilebilir olup olmadığı, taraflar arasında imzalanan … ve … tarihli sözleşmeler nedeniyle davacı tarafın davalıdan cezai şart bedeli talep edip edemeyeceği, davalının cezai şart ihlali yapıp yapmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Mahkememizce ön inceleme duruşmasında taraflar arasında akdi ilişki bulunduğundan TBK’nun 146. maddesi gereği davalının zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir. Davalı şirketin merkezinin Kayseri’de olması, müteveffa davacı …’nun da Türk vatandaşı olması, Türk uyruklu davalının merkezinin bulunduğu yerde kendisini daha iyi savunmasının mümkün olması, yetki itirazının yerinde olmadığı, hususları ve dosya kapsamına göre MÖHUK’nun 24/4. maddesi gereğince ihtilafa ABD hukukunun uygulanması gerektiğinden bahisle davanın esasına girilmeden reddine karar verilmesine yönelik davalı isteminin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında … tarihli ve … tarihli ek sözleşme imzalandığı görülmüştür. Bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasında … tarihli sözleşme incelendiğinde; taraflarının müteveffa davacı … veya … Inc. Şirketi ile davalı …Tic. San. Ve Tic. A.Ş. olduğu, bu sözleşme ile müteveffa davacı … veya … Inc. Şirketi’nin ABD ve diğer ülkelerden getirdiği, tavsiye ettiği müşterilerine, satılan her üründen adet başına sözleşmede kararlaştırılan miktarlarda komisyon ödemeyi, bu müşterilerle olan ticaret devam ettiği sürece komisyon ödemelerinin aksatılmadan ve müşteriden alındığı andan itibaren en geç 2 iş günü içinde bildirilecek banka hesabına ödemenin yapılacağı, herhangi bir sebepten dolayı ticaretin akması veya durması durumunda bu müşterilerle en az 5 yıl boyunca herhangi bir ticaretin yapılamayacağı, yapılması halinde 50.000,00-USD cezai şart ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Taraflar arasında son olarak imzalanan … tarihli sözleşme incelendiğinde; müteveffa davacı … veya … Inc. Şirketi’nin distribütör sıfatıyla, davalı …Tic. San. Ve Tic. A.Ş.’nin üretici tedarikçi sıfatıyla imzaladığı, bu sözleşmede “… … tarihli protokolde …Tic. San. Ve Tic. A.Ş. olarak … veya … Inc.’nin ABD ve diğer ülkelerden getirdiği ve tavsiye ettiği müşterilerine, sattığımız her üründen adet başına exworks teslim 9,00 doların altı satışlar için %3, exworks teslim 9,00 doların üstü satışlar için %6 ürün başına komisyon ödemeyi, bu müşterilerle ticaretimiz devam ettiği sürece bu ödemenin aksatılmadan ve müşteriden ödeme alındığı tarihten itibaren en geç 2 iş günü içinde …’nun bildireceği bir banka hesabına ödemenin yapılacağı, herhangi bir sebepten dolayı ticaretin akması veya durması durumunda bu müşterilerle en az 5 yıl boyunca herhangi bir ticaretin yapılamayacağını, yapılması durumunda ise 50.000,00 Amerikan doları cezai şart ödeneceğini beyan ve taahhüt ederiz.
Distribütörlük sözleşmesi, Amerika Birleşik Devletleri: işbu protokol, … tarihinde yapılan protokolün ekidir ve 2011 tarihinden bugüne … veya … Inc. Şirketi’nin su protokol çerçevesi dahilinde yapmış olduğu tüm girişimleri (Polder Industries Inc. ve diğerleri) için hakları bakidir.
Kayseri merkez ofisimizde gerçekleştirdiğimiz görüşme sonunda, ürünlerimizi aktif bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nde pazarlayacağız. Amerika Birleşik Devletleri’nde maksimum seviyede ticari ilişkilerimizi geliştirmek için … veya … Inc. firması bizim distribütörümüz olarak görev alacaktır. Bu distribütörlük sözleşmesinde Phlips (Hollanda) ve Demachinor (Amerika Birleşik Devletleri) firmalarının tedarikçi/ üretici firma ile yapacakları ticari ilişkileri muaftır. Şirket ortaklarından herhangi birinin yeni bir şirket kurması veya şahısları adına ticaret yapmak sureti ile aynı cins malları üretime geçirmeleri halinde dahi bu protokol onlar için de (Yeni oluşan şirket veya ticareti yapacak olan şahıs) için de geçerlidir.
Bu günden itibaren ürün gamına eklenecek bütün ürünlerde komisyon tutarı %4 olarak hesaplanacaktır.
….
Cezai şart 50.000,00-USD’den 250.000,00-USD’ye çıkartılmıştır.
Bu ek protokol … tarihinden itibaren geçerlidir. Tedarikçi/ üretici ve distribütörün ortak bir şekilde yapacağı görüşmeden sonra alacakları ortak karar ile şartları yenilenebilir veya iptal edilebilir.
Bu ek protokol tedarikçi/ üretici ve distribütör tarafından imzalanarak tüm konuların anlaşıldığı ve kabul edildiği anlamına gelir.” yazıldığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden komisyon sözleşmesinin, distribütörlük sözleşmesinin, acente sözleşmesinin, simsarlık sözleşmesinin, vekalet sözleşmesinin ve tek satıcılık sözleşmesinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Vekalet sözleşmesi, TBK’nun 502. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, vekalet sözleşmesi vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Simsarlık sözleşmesi ise, TBK’nun 520. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında sözleşme kurulması imkanını veya sözleşmenin kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği sözleşmelerdir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasında acenta “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisini haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Komisyon sözleşmesi TBK’nun 532. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, komisyoncunun bir menkulün veya kıymetli evrakın alım satımını üstlendiği ve bunun karşılığında vekalet verenden iş karşılığı ücret talep ettiği sözleşmelerdir. Komisyoncu, kendi adına hareket etmesine rağmen işlerini kendi hesabına değil müvekkili hesabına yürütür. Bunun karşılığında da müvekkilinden belirli bir komisyon alır ve ücreti bundan ibarettir; müvekkilin tayin ettiği bedelde ucuza alım veya fazlasına satım halinde bu muamelelerden istifade edemez ve farkı müvekkiline vermeye mecburdur (TBK’nun 535). Müvekkilin tayin ettiği fiyattan düşüğüne satması halinde ise, satışı yapmasaydı müvekkilinin daha fazla zarara uğrayacağını ve halin yeniden emir almaya müsait olmadığını kanıtlamadıkça, bedelin noksanını tazmine mecburdur. Ayrıca, komisyonda, alım ve satımı yapılan malın mülkiyeti müvekkile aittir. Distribütör ise kendi nam ve hesabına iş yapar; elde ettiği karlar tamamıyla kendisine aittir, üreticinin fazlayı talep hakkı yoktur, çünkü distribütör satış miktarını ve satış fiyatını kendisi belirler. Distribütörlük sözleşmelerinde ise, bu sözleşme tipinin ortaya çıkış sebebi ve amaçları gereğince ürünün satışı için yatırımı yapan distribütördür ve bu yatırım ve masraflarının karşılanmasını üreticiden talep edemez.
Distribütörlük sözleşmeleri, kanunla düzenlenen sözleşme tipleri ile ortak bazı özellikler taşımasına rağmen, bunlardan hiçbiri ile birebir örtüşmeyen farklı unsurlara sahip bir sözleşme türüdür. Bu anlamda, herhangi bir veya birkaç sözleşmenin bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulmuş da değildir. Bu nedenle, doktrindeki bazı görüşlerin aksine bir karma sözleşme olarak değil, farklı esaslı unsurları ile kendine özgü bir sözleşme türü olarak nitelendirilmesi daha doğru olacaktır. Yukarıda açıklandığı üzere, distribütörlük sözleşmesi ile yaratılan ilişkinin ve tarafların yüklenmiş olduğu edimlerin sürekliliği dolayısıyla, distribütörlük sözleşmelerine, sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelere ilişkin kuralların uygulanması yerinde olacaktır. Distribütörlük sözleşmelerine çeşitli unsurları bakımından benzerlik gösterdiği sözleşme türlerine uygulanan hükümler de, niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanabilecektir. Sözleşme tarafları arasında gerçekleştirilen satış işlemlerine satışa ilişkin kurallar, fesih hakkında sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerine ilişkin kurallar, Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri ve özellikle sözleşme serbestisi, tazminata ilişkin hükümler; iyi niyet, taraflar arasında eşitlik gibi genel kurallar; karşılıklı borç yükleyen sözleşmelere ilişki genel hükümler, distribütörlük sözleşmelerinin yapısına uygun düştüğü ölçüde uygulanabilecektir.
Doktrinde ve Yargıtay kararları incelendiğinde; “Tek satıcılık sözleşmesi, yapımcı (üretici/ithalatçı) ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekliliği olan öyle bir sözleşmedir ki; bununla yapımcı mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir.” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 28/09/2016 tarihli 2016/5707 E., 2016/12723 K. sayılı emsal kararı)
Yapılan bu tanım neticesinde tek satıcılık sözleşmesinin unsurları;
a- ) Belirli bir bölgede satış tekeli sağlanması,
b- ) Sürekli borç doğuran bir sözleşme olması,
c- ) Tek satıcının bir yandan kendi adına ve hesabına sözleşme konusu malları satması diğer yandan üreticinin dağıtım ağıyla bütünleşmesi,
d-) Tek satıcının dağıtım ve sürümü arttırıcı faaliyette bulunma yükümlülüğü
şeklinde sıralamak mümkündür.
Bu unsurlar çerçevesinde hukuki niteliğine değindiğimizde; tek satıcılık sözleşmesini ne bir satış sözleşmesi ne bir ön sözleşme ne de bir acenta sözleşmesi olduğunu söyleyebiliriz. Tam tersine tek satıcılık sözleşmesi tarafların tüm ticari ilişkilerini düzenleyen bir çerçeve sözleşme niteliğine haizdir. Böylelikle tek satıcıya sözleşme bölgesinde sözleşme konusu malları bizzat satma hakkının tanınması yanında; üreticiye de, bu bölgede doğrudan satış yapmayı ve rekabet hukukuna aykırılık oluşturacak şekilde malları üçüncü kişilere sattırmasını engelleyen yükümlülükler koydurmaktadır. Bunun karşılığında tek satıcı da sözleşme bölgesinde malların sürümünü arttırıp geliştirmeyi ve hızlandırma yükümlülüğü altına girmektedir. Bu yükümlülükler ve haklar tek satıcılık sözleşmesinin taraflar arasındaki çerçeve sözleşme konusunu oluşturmaktadır. Diğer taraftan üreticinin malları tek satıcıya teslim etme hak ve borcu ile tek satıcının malları teslim alıp bedelini ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu safhadaki hak ve yükümlülükler ise; sözleşmenin uygulama aşamasını oluşturmaktadır.
Tek satıcılık sözleşmesinin tipik özelliğini oluşturan münhasırlık kavramı ise, tek satıcılık kavramını distribütörlükten ayırmaktadır.
Cezai şart, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 s. TBK) 179-182. maddelerinde “ceza koşulu” kavramı ile düzenlenmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan fer’i bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etmek imkanını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlali halinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341-343).
Ayrıca cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Köksal Kocaağa, Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK. m. 158-161), Ankara 2003, s. 40-42).
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacı tarafa düşer; yani davacı taraf davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen … tarihli protokolde “…Tic. San. Ve Tic. A.Ş. olarak … veya … Inc.’nin ABD ve diğer ülkelerden getirdiği ve tavsiye ettiği müşterilerine, sattığımız her üründen adet başına exworks teslim 9,00 doların altı satışlar için %3, exworks teslim 9,00 doların üstü satışlar için %6 ürün başına komisyon ödemeyi, bu müşterilerle ticaretimiz devam ettiği sürece bu ödemenin aksatılmadan ve müşteriden ödeme alındığı tarihten itibaren en geç 2 iş günü içinde …’nun bildireceği bir banka hesabına ödemenin yapılacağı, herhangi bir sebepten dolayı ticaretin akması veya durması durumunda bu müşterilerle en az 5 yıl boyunca herhangi bir ticaretin yapılamayacağını, yapılması durumunda ise 50.000 Amerikan doları cezai şart ödeneceğini beyan ve taahhüt ederiz.” yazdığı görüldüğünden içeriği itibarı ile bu sözleşmenin distribütörlük, acente veya tek satıcılık niteliğinde sözleşme türlerinden olmadığı, aracılık sözleşmesi kapsamında TTK’nun 520. maddesinde düzenlenen bir sözleşme kurulması veya hazırlanmasına aracılık eden ve kurulması halinde ücrete hak kazanan simsarlık sözleşmesi ve TTK’nun 100. maddesinde düzenlenen ücret karşılığı ticari işlere yönelik sözleşme kurulması konusunda taraflar arasında aracılık faaliyetine dayalı ticari işler tellallığı olabileceği, zira bu sözleşmenin davacıların ABD ve diğer ülkelerden getirdiği ve tavsiye ettiği müşterilere yapılan satışlardan komisyon ödemesinin yapılmasının kararlaştırıldığı görülmüştür.
Taraflar arasında son olarak imzalanan … tarihli sözleşme incelendiğinde davacıların davalı şirketin ABD satışlarında aracılık etmeyi üstlendiği, davalının ürettiği veya tedarik ettiği malları davalıdan satın almadığı, bunları kendi nam ve hesabına ABD’de satmadığı görülmektedir. Davacılar vekili 10/07/2019 tarihli dilekçesi ekinde müvekkillerinin, davalının ürettiği malları Amazon isimli internet satış sitesi üzerinden satılmaya başladıklarını bildirip ekran görüntüsü sunmuştur. Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında davacılara davalı şirket tarafından mal satışının hiç yapılmadığı, … Ve Metal Dış Ticaret Sanayi A.Ş. tarafından 21/03/2016 tarihli fatura ile 35.606,85-USD tutarlı toptan mal satış faturası düzenlendiği, karşılığında davacı şirketten 06/09/2016 tarihinde 5.500,00-USD, 28/09/2016 tarihinde 11.00,00-USD ve 11/10/2016 tarihinde 822,85-USD havale girişi olduğu tespit edilmiştir. … ile Mustafa Tetiker arasındaki 08/12/2016 tarihli ev satış sözleşmesinde satış bedelinin 30.000,00-USD’lik kısmının ütü masası olarak ödeneceği yazmaktadır. Başkaca davalı şirketin davacılara mal satışı olduğuna ilişkin hiç bir delil bulunmamaktadır. Davacıların davalıdan sürekli ve düzenli olarak kendi nam ve hesabına mal alıp bunları ABD’de sattığı ispat edilememiştir. Davacı tarafa münhasır satış yetkisi verilmiş olduğunu gösterir şekilde ticari ilişkinin gerçekleştiğini ispat edici delil de bulunmamaktadır.
Ayrıca sözleşmeler incelendiğinde, 27/11/2011 tarihindeki sözleşmede davacının ”getirdiği ve tavsiye ettiği” müşterilere satış yapılması halinde ücret kazanacağı açıkça bellidir. Bu sözleşmedeki koşullara göre davacı herhangi bir şekilde distribütör veya tek satışı olmadığı açıkça bellidir. HMK’nun 33 üncü maddesindeki “uygulanacak hukuk normunun resen hakimce tespit edilmesi ve uygulanması hakime aittir” ilkesi gereğince … tarihli sözleşmenin başlığında davacıyı taraflar ”distribütör” olarak adlandırılarak 27/11/2011 sözleşme tekrar edilmiş ve aynı sözleşme içinde ”distribütörlük sözleşmesi ve Amerika Birleşik Devletleri” başlıklı yeni bir sözleşme imzalanmıştır. Tarafların sözleşmede kullandığı terimlere değil, sözleşmenin içeriğine, tarafların sözleşme ile kararlaştırdığı hak ve yükümlülüklere bakılarak sözleşmenin nitelendirilmesi gerekmektedir. Anılan sözleşmede ”ürünlerimizi aktif bir şekilde pazarlayacağız” ifadesi geçmektedir. Anılan ifade incelendiğinde kimin pazarlayacağı ve davacı ürünleri pazarlayacak ise kendi nam ve hesabına pazarlayacağı belli değildir. Dosya kapsamında davacının kendi nam ve hesabına süreklilik arz eden bir satışı olmadığından sözleşmeye konu edimin 27/11/2011 sözleşme tekrar edilmiş 27/11/2011 tarihindeki sözleşmede kapsamında ”getirdiği ve tavsiye ettiği” müşterilere ait satışlara ilişkin olduğu kanaatine varılmıştır. Davacının ”ürünlerimizi aktif bir şekilde pazarlayacağız” pazarlayacağız ibaresinden distribütör olarak kabulü halinde ise tek açıkça münhasırlık yetkisi verilmediğinden tek satıcı olarak değerlendirilemez.” distribütörlük sözleşmesi ve Amerika Birleşik Devletleri” başlıklı kısımda bu sözleşme için cezai şart geçerli olacağı kararlaştırılmamıştır. Zira ikinci sözleşmede ” cezai şart 50.000,00-USD’den 250.000,00-USD ye çıkarılmış” ifadesi yer aldığından 27/11/2011 tarihindeki sözleşmede davacının ”getirdiği ve tavsiye ettiği” müşterilere satış yapılması halinde ücret kazanacağına dair sözleşmedeki cezai şart arttırılmıştır. İkinci sözleşmede cezai şart maddesi yer almamaktadır. İkinci sözleşmenin ”ürün bazında belirlenen komisyon ve cezai şart yeni oluşacak oluşumlar için de geçerlidir” ibaresi yer almaktadır. ”Yeni oluşacak oluşumlar” kelime grubundan kasıt aynı paragrafta şirket ortakların yeni şirket kurması veya kendi adına ticaret yapmalarıdır ve bu kısım 27/11/2011 tarihli sözleşmede davacının ”getirdiği ve tavsiye ettiği” müşterilere satış yapılması halinde ücret kazanacağı ait sözleşmenin devamı niteliğindedir ve bu sözleşmeye aittir. İkinci sözleşmeye ait olmadığı açıktır.
Sonuç olarak taraflar arasında düzenlenen sözleşmesinin tek satıcılık, distibütörlük veya acentelik sözleşmesinin karakteristik özelliklerini taşımadığı, taraflar aralarındaki ilişkinin ilk sözleşmede olduğu gibi simsarlık sözleşmesi ilişkisi olduğu değerlendirilmiştir…. tarihli protokolde, … tarihinde yapılan protokolün eki olduğu açıkça yazılmıştır. Her iki sözleşme de içeriği bakımından simsarlık sözleşmesi mahiyetindedir. Bu durumda sözleşme ile davacılara ABD’de münhasır satış hakkı, yani tekel hakkı tanınmadığı, davacıların davalıya müşteri bulma ve aracılık etmesi durumunda satılan ürünlerden komisyon alacağı yönünde bir ilişkilerinin olduğu, davalının simsarlık mahiyetindeki sözleşme kapsamına girmeyen ticari faaliyeti nedeniyle davacıların davalıdan cezai şart talep etme hakkının olmadığı kanaatine varılmıştır. Eldeki davada simsarlık ilişkisi çerçevesinde davalının sözleşmeyi ihlal ettiği ise iddia edilmemiş ve bu doğrultuda bir cezai şart talep edilmemiştir.
Yargılama sonunda tarafların iddia ve savunmaları, toplanan tüm deliller, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin maddeleri değerlendirildiğinde; taraflar arasında tek satıcılık, distibütörlük veya acentelik sözleşmesi kapsamında bir ticari ilişki bulunmadığı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerde kapsamı belirlenen ilişkinin simsarlık ilişkisi niteliğinde olduğu, simsarlık çerçevesinin dışında davalının Amerika Birleşik Devletleri’nde simsarlık sözleşmesi kapsamında olmayan kişi ve şirketlere doğrudan satış yapmasının cezai şartı gerektirmediği sonuç ve kanaatine varılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 59,30-TL karar harcının peşin alınan 26.332,66-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 26.273,36-TL’nın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 16,80-TL müzekkere giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
7-Davacılar lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın reddi nedeniyle hesap ve taktir olunan 86.768,25-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/11/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır