Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/782 E. 2021/869 K. 11.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/782
KARAR NO : 2021/869

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1-
: 2- … – …,
3-
4- … – …,
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. …
Av. …

DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 2- ***
VEKİLLERİ : Av. …
Av. … –
DAVALI : 3- … – …,
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. …
DAVA İHBAR OLUNAN : 1- …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA İHBAR OLUNAN : 2- …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan tazminat (ölüm sebebiyle açılan tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilerinden davacı …’in eşi, küçük ….., ….. ve ………..’nın annesi olan muris …’in üçüncü çocuğu olan Burcu Rüveyda’ya gebelik süreci boyunca Kayseri’de bulunan davalı Özel ***Hastanesi’nde görev yapan dava dışı Opr. Dr. ***tarafından takip edildiğini, ***/2016 gecesi sezeryan ile doğuma alındığını ve davacı küçük …….’nın doğduğunu, sezeryan doğum akabinde en az iki gün takibi yapılıp daha sonra taburcu olması gereken ancak 27/05/2015 günü erken saatlerde taburcu edilen müteveffa …’in saatler ilerledikçe kendini kötü hissettiğini, nefes alamadığını, sırt ve göğüs ağrılarının olduğunu söylediğini, lohusalığın erken döneminde; taburcu olduktan hemen sonraki 4. günde; ***/2015 gecesi davalı Özel ***Hastanesi acil polikliniğine, hırıltılı solunum, nefes alıp verirken zorlanma ve solunum sıkıntıları şikayeti ile başvurduğunu, henüz sezeryan doğum yaptığını ve öyküsünü anlatarak davalı acil hekimi ***muayene olduğunu, muayene sonrasında müteveffadan kan tetkikleri ve akciğer filmi istendiğini, davalı doktorun, müteveffa ve davacı eş Nazım’a muris ….’ya sezeryan sırasında fazla narkoz verildiğini, bu nedenle ciğerlerinde büzüşme ve yapışma olduğunu, bunun nefes egzersizleriyle geçeceğini, evine gidip balon şişirmesini tavsiye ettiğini, akabinde müteveffanın çekilen akciğer filmi ve yapılan tetkiklerinde zatüre hastalığına teşhis koymasına rağmen o sırada sadece bir serum ve oksijen takviyesinde bulunduğunu ve serum sonrası müteveffayı taburcu ettiğini, tedavi sonrasında muris ……’nın davalı acil hekimine rahatlamadığını söylemesine rağmen davalı doktorun murisin takibini yapan kadın doğum doktoruna ya da zatüre tedavisi için ilgili branş doktoruna danışma gereği duymadığını ve hastayı sadece 30 dakikalık tedavi sonucunda o halde taburcu ettiğini, o gece davalı hekime güvenerek eve gitmek zorunda kalan müvekkillerinin murisinin henüz 24 saat bile geçmeden daha da ağırlaştığını, davacı müvekkilinin bu kez aynı gün saat öğlen 11:30’da murisi …’ne götürdüğünü, orada hastaneye yatırmak için geç kalındığını yine de ellerinden geleni yapacaklarını söylediklerini ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen hastanın kurtulamadığını ve 19/10/1982 doğumlu ve henüz 32 yaşında olan müteveffa …’in vefat ettiğini, murise yapılan ilan otopsi tutanağında ölüm nedeni olarak “Pnömonlmitral yetmezlik ve akciğer ödem” olarak belirtildiğini, bu tanının basit bir tanı olmayıp davalı acil hekiminin müteveffaya koyduğu tanıyı doğrular nitelikte olduğunu, nitekim davalı doktorun da müteveffaya zatüre teşhisi koyduğunu ve bu hususu ***/2016 tarihli epikriz raporunda da belirttiğini, davalı acil hekiminin ***2015 günü aynı hastanede geçirdiği sezeryan operasyonundan sadece dört gün sonrasında muayene için gelen, söz konusu sıkıntılarını beyan eden müteveffaya gerekli tüm tetkikleri yaptıktan sonra EKG’sini de çektirmesi, çekilen akciğer grafisini özenle incelemesi, bu konuun uzmanı bir hekimin görüşünü aldıktan sonra müteveffayı hastaneye yatırması gerekirken; davalı Dr. ………’nun, müteveffaya bir hekimin göstereceği dikkat ve özeni göstermediğini ve “balon şişir” gibi tıbbi tedavi ile ilişkisi olmayan ancak tamamlayıcı tedavi olarak verilebilecek, herhangi bir vatandaşın tavsiye edeceği bir telkinle hastaneden gönderdiğini, haricen yaptıkları araştırmada ***2015 günü müvekkillerin murisinin acilde çekilen akciğer filmi başka hekimlere inceletildiğini ve alınan cevabın bu akciğer filmini gören her hekimin bu hastaya acil yatış vermesi gerektiği yönünde olduğunu, müteveffa ve davacı eşinin asgari ücretli, geliri ve maddi durumunun elverişsizliğine rağmen; tedavi ve doğum için davalı özel ……. Hastanesini tercih ederken bu hastanede verilen hizmetin niteliğine ve kalitesine güvenerek geldiğini, oysaki yaşanan bu olaylar ve uygulanan yanlış tedavi neticesinde müteveffanın ölümü, müvekkili ……ın ve küçük çocuklarının telafisi mümkün olmayan bir acıya mahkum edildiğini, müteveffanın ölümünden geriye davacı eş … ile ortak çocukları 10 yaşındaki ………. 8 yaşındaki ……… ve annesinin-ölümünden henüz birkaç gün önce doğan ……..’nın kaldığını, müvekkillerinin murisin ölümü neticesinde hem bedensel hem de ruhsal anlamda büyük bir çöküş yaşadığını, küçük çocuklar …… ve ……………..’nın aileye yeni bir birey, bir kardeş beklerken, kardeşlerinin gelişinin annelerinin sonu olduğunu, anne sevgisi, bakımı ve şefkatine son derece ihtiyaç duyulduğu bu yaştaki çocukların bu travmayı atlatmalarının hayatları boyunca mümkün olmayacağını, küçük bebek …….’nın ise henüz dört günlük bir bebekken öksüz kaldığını, anne sütü dahi içemediğini ve anne kokusundan mahrum büyümekte olduğunu, davalıların mesleki sorumluluklarının gereğini, gerekli özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirmemelerinin maliyetinin müvekkilleri açısından son derece ağır olduğunu beyanla, tahkikat sonucunda madddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.500,00-TL maddi tazminat ve müvekkili ………….. için 80.000,00-TL, ….. için 40.000,00-TL, …… için 40.000,00-TL, …… için 40.000,00-TL olmak üzere 200.000,00-TL manevi tazminatın, toplamda: 202.500,00-TL maddi ve manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 31/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi birlikte davalılardan (davalı … Anonim Şirketi yönünden sadece maddi tazminat yönünden ve poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı …Ş. vekilince verilen cevap dilekçesinde özetle; davacıların dilekçesinde iddia ettiği tüm hususların mesnetsiz olduğunu ve kabul etmediklerini, müteveffa …..’nın müvekkili hastaneye 26/05/2015 tarihinde müracaat ettiğini ve sezeryan yoluyla doğum gerçekleştirilip, 27/05/2015 tarihinde sağlıklı bir şekilde doğum yapıp hastaneden ayrıldığını, doğum öncesi ve sonrası hastane kayıtlarının tetkikinde görüleceği üzere müteveffanın hastaneye alındığı andan itibaren evvela 15 dakikada bir, daha sonra saat başı olmak üzere gözlem altına alındığını; tansiyon, nabız ve kalp hareketlerinin an be anı takip edildiğini, sezeryan ameliyatı ile 3.650 Gr ağırlığında, 50 cm boyunda, son derece sağlıklı bir bebek dünyaya getirildiğini, müteveffanın hastaneden sağlıklı bir şekilde taburcu edildikten 5 gün sonra nefes darlığı ve öksürük şikâyeti ile tekrar acil servisten giriş yaptığını, kendisine her tür tıbbi desteğin sağlandığını, müteveffa hastaneden taburcu edildikten sonra artık hastanenin sorumluluk alanından çıktığını, kendisine doğum sırasında uygulanmış veya uygulamaya mesnet bir ölümün gerçekleşmediğinden ayrıca ölümün de başka hastanede gerçekleşmesinden dolayı müvekkili hastane açısından illiyet bağının kesildiğini, müvekkili hastanenin, Tababet Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Borçlar Kanunu ve ilgili yasal hükümler çerçevesinde müteveffayı; uzman hekime teslim ettiğini, koruyucu tedbirleri aldığını, en emin yolu tercih edip seçtiğini, halin icaplarının gerektirdiği bütün önlemleri aldığını, hastayı gereksiz riskler altına sokmadığını, hastasına değer verip şifa ile hastaneden taburcu ettiğini, dolayısıyla somut olayda müvekkiline atfedilecek bir kusur, ihmal veya hata olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İmamoğlu vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili doktorun ………. Hastanesi acil servis nöbetinde bulunmakta iken gece 02.00 sularında doktor eşi …’nun müvekkilini ziyarete geldiğini, sekreterin de biraz hava almak istediğini söyleyerek dışarı çıktığını, birkaç dakika sonra müvekkilinin … ve …’in giriş aldığını gördüğünü, kayıt ekranına düşünce de kendilerini içeri aldığını, sekreter koltuğunda oturan kişinin de eşi doktor … olduğunu söyleyerek tanıttığını, hasta ve yakını davacının, müvekkilinin acil muayene odasına girdiklerinde müvekkilinin, hastanın eşinden destek almadan, ayakta ve nefes nefese kalmadan gayet sağlıklı durduğunu gözlemlediğini, daha sonra müvekkilinin hastanın anamnezini (öyküsünü) almaya başlayarak öncelikle şikayetini sorduğunu, hastanın nefes darlığı, hırıltı ve ateşinin olduğunu ve 3 gün önce doğum yaptığını ifade ettiğini, müvekkilinin ne kadar süredir nefes darlığı olduğunu sorduğunu, nefes darlığının doğumdan sonra başladığını, yatarken oksijen verildiğini, oksijen alırken rahatladığını söylediğini, müvekkilinin doğumunun sezeryan mi normal doğum mu olduğunu, ameliyatının uyutularak mı belden uyuşturularak mı yapıldığını, ameliyatında herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadığını sorduğunda hastanın, uyutularak sezaryen yapıldığını, bir sorun herhangi bir sıkıntı olmadığını, ancak ameliyatın biraz uzun sürdüğünü beyan ettiğini, davacı eşinin de ameliyatın uzun sürdüğünü söylediğini, müvekkilinin de hastanede yattığı dönemde akciğerinde bir büzüşme, sekresyonlarda birikme olabileceğini, buna yönelik 3 top egzersizi, balon şişirme egzersizi tavsiye edilebileceğini, bu egzersizlerin rahatlamasına yardımcı olabileceğini ve dolayısıyla böyle bir tavsiyede bulunup bulunmadıklarını, tedavi olarak hastaya ne önerildiğini sorduğunu, hasta ve davacı eşin böyle bir tavsiyede bulunulmadığını, antibiyotik ve demir hapı yazıldığını, ancak bebeğini emzirirken antibiyotik kullanmayacağını ve kullanmadığını beyan ettiğini, sonra anamnezine devam edilerek bilinen bir hastalığı, kalpte bilinen bir ritim bozukluğu veya kalp kapak hastalığı olup olmadığı, kalp ameliyatı geçirip geçirmediği, göğüs ve sırt ağrısı olup olmadığının, baş dönmesi, gözlerde kararma, bayılma olup olmadığının müvekkili tarafından sorulduğunu, sadece gebelikte şeker yüksekliği nedeniyle birkaç sefer insülin kullandığını dile getirdiğini, diğer bütün sorulara olumsuz yanıt verdiğini, 3 gündür bu rahatsızlığı ile ilgili bir hekime başvurup başvurmadığının sorulduğunda hastanın buna da antibiyotik yazıldığı, yani ilaç tedavisi verdikleri için gelmediğini ifade ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin hastaya sezeryanla doğum yaptığı için başta yara yeri enfeksiyonu olmak üzere birçok enfeksiyonun kendisinde gelişebileceğini, bu nedenle antibiyotik kullanması gerektiğini, kendisine ilaç reçete eden doktorun da uzman bir hekim olduğunu, yazdığı ilaçları güvenle kullanabileceğini ifade ettiğini, müvekkilinin hastalara her ayrıntısına kadar bilgi vermeyi görev edinmiş bir hekim olarak hasta ve davacı eşine, doğum yapmış bir hastanın aktif bir şikayeti yoksa, 10 gün sonra aktif şikayeti olduğu zaman daha erken poliklinik kontrolü hakkının ücretsiz olduğunu da hatırlattığını, ayrıca her ne kadar dava dilekçesinde hasta …’in sezeryanla doğum yapmasının hemen akabinde taburcu edildiği iddialarının yer alsa da 2 gün boyunca kadın doğumda yatış önerilmesine rağmen ertesi gün sabah kendisinin hastaneden ayrıldığını, müvekkilinin hastanın ve davacı eşin verdiği anamnezde, verilen tedavi ve önerileri dikkate almadığını, ilaç kullanmamakta ısrarcı olduğunu görmesi sebebiyle, hastaya öncelikle kendisine gereken tetkikleri yapacağını, sonrasında kendisini rahatlatacağını ifade ettiğini, kendisini taburcu etse bile sabah öncelikle kendi kadın doğum hastalıkları uzmanına, sonra dahiliye veya göğüs hastalıkları uzmanına mutlaka görünmesi gerektiğini dile getirdiğini belirttiğini, hastanın genç ve bir anne olduğu için ölümü adli vaka olarak değerlendirildiğini ve otopsisi yapıldığını, otopsi raporunda da görüleceği üzere müvekkilinin hastaya koymuş olduğu tanıda bir yanlışlığın söz konusu olmadığını, İl Sağlık Müdürlüğü’nde, Bakanlık’tan anne ve çocuk sağlığı ilgili biriminden gelen bir komisyonla bu konuda neler yapılabileceğinin konuşulduğunu, komisyonda hepsi kendi branşlarında uzman birçok profesör doktor komisyon üyeleri tarafından müvekkiline herhangi bir ihmal atfedilmediğini, dava dilekçesinde haksız fiil sorumluluğuna dayanılmış olsa da; haksız fill sorumluluğundan söz edebilmek için ortaya çıkan zararın haksız fiili meydana getiren fiil neticesinde olması gerektiğini, bir diğer ifade ile davranış ile zarar arasında sebep sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini, haksız fiil sorumluluğunun bir şartı olarak illiyet bağının gerekliliğinin TBK’nun 49. maddesinde öngörüldüğünü, söz konusu maddede “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fülle başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” denildiğini, illiyet bağının ne olduğu konusunda farklı teoriler ileri sürüldüğünü, bunlardan en önemlilerinin “şart teorisi” ile “uygun illiyet bağı teorisi” olduğunu, bugün Türk, İsviçre ve Alman hukuku bakımından hâkim teorinin uygun illiyet bağı teorisi olduğunu, bu teoriye göre; söz konusu fiilin genel hayat tecrübelerine göre ve olayların normal akışına göre, davranışın somut olayda gerçekleşen türden bir zararı, mahiyeti ve ana temayülü itibarıyla gerçekleştirmeye müsait olması, en azından zararın doğumuna ya da artmasına katkısının bulunması gerektiğini, bazı durumlarda davranış ile zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesinin mümkün olduğunu, bu durumlarda davranış gerçekleştiren kişiyi haksız fiilden sorumlu tutmanın mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın iddialarının değerlendirilebilmesi ve müvekkil şirketin hukuki sorumluluğunun tespiti açısından söz konusu müdahalede bir komplikasyon mu yoksa malpraktis mi mevzu bahis olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, tıbbi kötü muamele ile komplikasyonun birbirinden farklı kavramlar olup, tıp biliminin gereğini yapan ve tıbbi standartı doğru şekilde uygulayan hekim ile hastanenin elinde olmayan sebeplerle gelişen zararlardan sorumlu tutulmamakta olduğunu, davaya konu olayda tıbbi kötü uygulama mı yoksa komplikasyon mu olduğunun tespiti için Adli Tıp ilgili ihtisas dairesinden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, alınacak raporda dava konusu yapılan iddiaların değerlendirilmesini, yapılan tıbbi müdahalenin tıp kurallarına uygun olup olmadığı belirlenerek, buna göre hukuki sorumluluğun mahkemece tespitini talep ettiklerini, dava konusu olayda sigortalı hastanenin kusurlu olduğu iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, zira hastanenin sorumluluğunun doğabilmesi için, gerçekleştirilen teşhis ve tedavi yöntemlerinde tıbbi standartın uygulanmamış olması gerektiğini, tıbbi standartın uygulandığı yerde, müdahalenin tıp biliminin gereklerine de uygun ise hastanenin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, tıbbi standardın, tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan hekimin/hastanenin tecrübesi, doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade ettiğini, sigortalının hastanesi bünyesinde çalışan hekimlerin tıbbın gerektirdiği azami beceriyi gösterdiğini, yapılabilecek en iyi tedaviyi gerçekleştirdiğini, mesleğinin gereğinin başarılı bir şekilde uygulandığını, olayda sigortalı hastanenin hiçbir kusuru bulunmadığını, salt komplikasyon sebebiyle oluşan bir zarar nedeniyle hastaneye kusur addetmenin tıp literatürünün genel kabul görmüş kurallarına ve hukuka aykırı olacağını, nitekim sigortalı hastanenin, bünyesinde çalıştıracağı personelleri her türlü dikkat ve özen içinde mesleğinde başarılı, yeterli diplomaya sahip kişiler arasından seçmekte olduğunu, işveren olarak da üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiğini, dava konusu olayda iddia edilen zararın, müvekkili şirket sigortalısı hekim/hastane tarafından uygulanan teşhis ve tedavi işlemleri ile illiyetinin bulunup bulunmadığının araştırılmasını talep ettiklerini, müvekkili nezdinde…………’a ait 02/04/2015-2016 vade tarihli tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlenmiş olduğunu, sunulan belgelerden sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği anın belirlenemediğinden ve işbu davanın poliçenin vadesinin bitmesinden sonra açılmış olduğundan müvekkilinin söz konusu poliçe kapsamında hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Taraflarca Özel ….. Hastanesi ve …..Kayseri Hastanesi kayıtlarına, tedavi evrak, grafi ve kayıtlarına, ölüm tutanağına, nakil ve def’in ruhsatına, savcılık soruşturma dosyası ifade tutanaklarına, sigorta poliçesi ve hasar dosyasına, SGK kayıtlarına, nüfus kayıtlarına, sosyal ve ekonomik durum araştırmasına, tanık anlatımlarına adli tıp ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Davacılar …, …, … ve …’in sosyal ve ekonomik durumunun tespiti amacı ile Melikgazi İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmıştır. 17/05/2016 tarihli tutanak ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Müteveffa …’in ölmeden önceki sosyal ve ekonomik durumunun tespiti amacıyla Melikgazi İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmıştır. 17/05/2016 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Davalı …’in sosyal ve ekonomik durumunun tespiti amacı ile Kocasinan İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmıştır. 17/05/2016 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’na müzekkere yazılarak, davalı Özel …… Hastanesi’ne ait son 3 yıllık gelirine ilişkin beyanname örneğinin istenilmesine karar verilmiştir. 26/05/2016 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Davacıların ve davalı … İmamoğlu’nun T.C. Kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle davalı …Ş.’ne müzekkere yazılarak tıp doktoru olan davalı sigortalı …’e ait 0059697257-0 poliçe sayılı tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden dolayı davacıların murisi …’in davalı doktor …’in tedavisi nedeni ile 01/06/2015 tarihinde ölümü nedeniyle davacıların ihbar ve talepte bulunup bulunmadığının, ihbar tarihinin ve akıbetinin sorulmasına, ihbar tarihini gösterir kayıt ve belgelerin, sigorta poliçesinin, hasar dosyasının, davacılara yapılan ödemeler varsa ödemelere ilişkin kayıt ve belge örneklerinin çok ivedi olarak gönderilmesi istenilmiştir. 12/08/2016 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Müteveffa …’in T.C. kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle davalı Özel ….. Hastanesi’ne müzekkere yazılarak, …’in 31/05/2015 tarihinde bu hastanenin acil polikinliğine yapılan kan testleri, akciğer filmi, EKG ve yapılan tüm tedavilerin yazıldığı tüm hasta epikrizleri, reçete edilen ilaç bilgileri, aynı şahsın daha önce kadın doğum polikinliğindeki tedavi sürecine ilişkin tahlil, tedavi ve reçeteleri, sezeryan doğum öncesinde, yatış sonrası sezeryan olmasına herhangi bir engelinin olup olmadığına dair ilgili branş konsultasyonları, sezeryan dosyasındaki tüm tedavileri bilgileri, ameliyat esnasında herhangi bir komplikasyon olup olmadığına dair epikriz bilgileri, sezeryan sonrası yapılan tedavi, gözlem bilgileri, hasta taburcu epikrizlerinin ve ilgili sair tıbbi kayıtları bulunduğu hasta dosyasının onaylı örneğinin film ve grafilerin CD formatında gönderilmesi istenilmiştir.10/015/2016 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
Müteveffa …’in T.C. Kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle Özel …….. Kayseri Hastanesi’ne müzekkere yazılarak 31/05/2015 tarihinde 27271127 hasta numarası ile solunum sıkıntısı şikayetiyle gelen ve 01/06/2015 tarihinde vefat eden …’in tedavisine ilişkin hasta tabela müşahade kağıtları, epikrizleri, tüm tıbbi rapor, tahlil, reçete, kayıt ve belgeler ile varsa film ve grafilerin CD formatında birer örneğinin gönderilmesi istenilmiştir. 25/03/2019 tarihinde müzekkeremize cevap verilmiştir.
Davacıların ve müteveffa …..’in T.C. Kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle SGK Kayseri İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak …’in 01/06/2015 tarihinde ölümü nedeni ile SGK tarafından davacılara rücua tabi maaş veya gelir bağlanıp bağlanmadığının, ödeme yapılıp yapılmadığının sorularak varsa maaş veya gelir bağlama ya da ödeme yapma kararının, peşin sermaye değerinin hesaplanmasına ilişkin tabloların ve bunlar dayanak yapılan kayıt ve belgelerin onaylı örneklerinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak, 2015/20400 Soruşturma sayılı dosyanın akıbeti sorulmuş, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmişse soruşturma dosyasının gönderilmesi istenilmiştir. Dosya örneği gönderilmiştir.
Yargılama sırasında taraflarca bildirilen tanıklar usulünce dinlenmiştir.
Davacı Tanığı … duruşmada; “Davacılardan … benim halamın oğlu olur, bu yüzden davacıları tanırım. Onun eşi … hamileydi. Doğumdan önce herhangi bir rahatsızlığı yoktu. ………. Hastanesi’nde sezeryan yöntemi ile doğum yaptı. Sezaryanla doğum yaparken sezeryan işlemi hemen bitmemiş, normalde yarım saat kırkbeş dakikada çıkması gerekirken ameliyat odasında 3 saat kalmış. Çıktığında da ağzında hava almasına yardımcı aparatlar takılıymış. Doğumdan sonra 1 gece hastanede kaldı. Ertesi sabah evine geldi. 2-3 gün sonra evinde rahatsızlaşmış. Sol bacağı yani, vücudunun sol yarısı tamamıyla şişti. Ben bunu bizzat gözlerimle gördüm. O gün akşam yani hastaneden çıktıktan 2-3 gün sonra akşam fenalaşınca tekrar …… Hastanesi’nin acil servisini götürmüşler. Bildiğim kadarıyla……. pek müdahale yapılmamış, sadece eve gidince balon şişirirsen düzelir denmiş. Ben o gün …….’nın neden rahatsızlandığını bilmiyorum. Acilden geldikten sonra ertesi günü beni aradılar. Bu sefer ben yanında idim. …’nin aciline beraber gittik. Giderken ….’nın çok nefesi daralıyordu, konuşmakta zorlanıyordu. Sık soluk alıp veriyordu. Hırıltısı yoktu ama sırtım ağrıyor diyordu. Bu hastenin acilinde 5-10 tane hastane personeli ……’nın başına toplandılar, telaşlandılar. …..’ya bu durum ne zaman oldu diye sordular. Bir gün önce oldu ve acile gittim dedi. Bir şey yapmadılar geri gönderdiler dedi. …’nin doktoru, ilk acile gittiğin zaman bizim şimdi yaptığımız müdahaleyi yapsalardı sıkıntı olmazdı dedi. Daha sonra …’yı yoğun bakıma aldılar. Bir gece yoğun bakımda yattı, sabaha vefat etti. Benim bildiğim söyleyeceklerim bunlardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı Tanığı … duruşmada; “Davacılar benim komşum olur, bu nedenle kendilerini tanırım. … ve ben aynı dönemlerde hamile idik. Beraber ……. Hastanesi’ne gebelik süresince gidip geldik. Hamileliğimizin takibini beraberce gidip gelip yaptırdık. Bu süre içerisinde …… da herhangi bir sağlık sorunu çıkmadı, yoktu. Daha sonra ber normal yolla doğum yaptım, …… ise sezeryan yoluyla doğum yaptı. Ben …’nın sezeryanı sırasında hastanede yanında değildim ama doğum yapıp da evine çıktığı gün evine gittim ve onu gördüm. Bir gün sonra tekrar gittim ve tekrar evinde gördüm. Hastaneden ilk çıkıp evnie geldiği gün Rüveyda’nın herhangi bir rahatsızlığı yoktu, nefes alıp verme konusunda bir sıkıntısını görmedim. 3. veya 4. günü telefonda konuştuk, konuştuğumuzda ……..’nın nefes alıp vermede zorlandığını rahat konuşamadığını gördüm. Bir gün öncesinde gece….. Hastanesi’nin aciline gittiğini söyledi. Sanırım 31 Mayıs’tı. Gece iki gibi ……. Hastanesi’nin aciline gittik, bana hava verdiler, doktor evine gidince balon şişir dedi, diye anlattı. Zaten bu telefon konuşmamızdan sonra da …’nin aciline gitmiş bir daha da geri gelmedi. Zaten doğuma gece 3:30 gibi girmiş 6:00 – 6:30 gibi çıkmış. Doğumdan çıktığında ağzında havayla hava vermeyi sağlayan maskeyle çıkmış. Ben ……’ya doğum yaptıran doktorun doğumdan sonra bir ilaç kullanması için ilaç verip vermediğini bilmiyorum. Gebeliğinin son döneminde gebelik şekeri çıkmıştı, doktoru doğumdan sonra bunun geçeceğini söylemişti. Benim bildiklerim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı Tanığı … duruşmada; “Davacı …’ın eşi olan …..’nın hamileliğinden önce veya hamileliği sırasında nefes alma verme konusunda herhangi bir sorunu yoktu. Bunun dışında da başkaca sağlık sorunu yoktu. …’in doğum yapıncaya kadar herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Doğumdan sonra …… evine geldikten sonra ben yanına gittiğimde nefes almalarında kesiklik vardı. Hastaneden geldikten 2 gün sonra gece kardeşim ……’yı …… Hastanesi’nin aciline götürmüş. Çünkü hamilelik süreci bu hastanede takip edilip, doğum doktoru da orada olduğu için oraya gitmişler. Sabaha kadar …… Hastanesi’nde oksijen tüpü bağlandığını, acildekilerin o günün sabahı eve gidebilirsin, eve gittiğinde balon şişir demişler. Bunları bana kardeşim Nazım anlattı, bu sebeple bilgi sahibiyim. Acilden geldikleri günün öğleye doğru bir zamanında beraberce çalıştığımız iş yerine gelmişti. Ben kendisine ……’yı …’ne götür, ordaki doktorlar daha iyi dedim. Kardeşim iş yerindeyken babam telefon etti. ……’nın rahatsızılığının arttığını söyledi. Bunun üzerine ben de …’ne götürmesini önerdim. ….. yerinden çıkıp eve gitti. …’le beraber……..’yı alıp …’ne götürdüler. ……, …’nin acil girişini yaptıktan sonra bana telefon etti. Acilen buraya gelmemi söyledi. Ben …’ne gittim. Gittiğimde …..’yı yoğun bakıma almışlardı. Yoğun bakımdaki doktor, bu hastaya ….. Hastanesi’nde bizim şimdi yaptığımız tetkikleri neden yapmamışlar diye çok şaşırdı. Bu hastayı nasıl bırakmışlar dedi. Hastanın röntgenin çekilmemisini, eğer çekildiyse bile bu rahatsızlığının görülmemesinin çok büyük bir ihmal olduğunu söyledi. Eğer hastaya bu tetkikler yapılsaydı, hastamız şu an yaşıyor olacaktı. …’nde ……’nın ciğerinin bası yapmasından dolayı ciğerinin kalbine baskı yaptığını bu yüzden kalp krizi geçirdiğini, ciğerinin sezeryanla ameliyat olma sırasında ameliyathanede çok bekletilmesi nedeniyle bu hale geldiğini …’nin doktorları söyledi. Ben ………nın doğum yapmasından sonra doğum yaptıran doktorun ona ilaç verip vermediğini, verdiyse …..’nın ilacı kullanıp kullanmadığını bilmiyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı … İmamoğlu tanığı …, talimat mahkemesinde ; “Olay günü ben dışarıya işlerim nedeniyle çıkmıştım ve eve dönüşte özel hastanede acil nöbeti bulunan eşimi ziyarete gittim. Saat itibariyle bir yoğunluk bulunmadığından eşimle beraber muayene odasında oturup bir süre birlikte zaman geçirdik. Bu arada ekrana acil bir hasta kaydı düştü ve eşim ben muayene odasında olduğum halde hastayı muayene odasına aldı. Doktor olmam sebebiyle beni dışarı çıkarma gereği duymadı. Hasta yakınlarına da tanıtarak, müzakere ve muayene sırasında odada bulunmama izin verdi. Bu nedenle olaylara tanık oldum. Ayrıca hasta ya da yakınları tarafından da ses çıkarılmadı. Eşim öncelikle hastaya ne şikayeti bulunduğunu sordu. Müteveffa ateş, hırıltılı solunum ve öksürük, nefes darlığı sıkıntısı şikayetlerinin bulunduğunu belirtti. Bunun üzerine eşim yaklaşık 15 dakkalık bir hastanın önceki öyküsünü araştırmak üzere hastayla karşılıklı müzakereye başladı; geçirdiği ameliyatları, daha önce herhangi bir solunum sıkıntısı bulunup bulunmadığını, ateşinin çıkıp çıkmadığını ayrıntılı bir şekilde sordu. Müteveffa bir süre önce ameliyat olduğunu, ameliyattan sonra doktorunun kendisine antibiyotik ve demir hapı reçete ettiğini, ancak bunları kullanmayacağını, hiç bir şekilde de kullanmayacağını, çünkü bebeğine zarar vereceğini açıkladı. Davalı eşim bu ilaçları kullanması gerektiği, yazan kişinin uzman bir doktor olduğunu, ameliyat nedeniyle enfeksiyon riski bulunduğunu açıkladı. Ayrıca ameliyatla ilgili bir takım sorular sordu, ameliyat sırasında bir uzama, herhangi bir komplikasyon, sıkıntı çıkıp çıkmadığını sordu; buna da olumsuz yanıt verdi. Yine herhangi bir nefes açma egreszisi, üç top balon şişirme ekzersizi yapılıp yapılmadığını, önerilip önerilmediğini sordu; bunlara da olumsuz yanıt verdi. Müteveffa geldiğinde ayaktaydı ve acilen yatırılacak derecede sıkıntılı görünmüyordu. Davalı eşim hastanın öyküsünü dinledikten sonra ayrıntılı bir şekilde muayenesini yaptı ve akciğer grafisi, hemegrom kan tahlili istedi ve o an uygulanmak üzere tedavi yazarak müşaade odasına gönderdi. Tetkikler çıktıktan sonra değerlendirmek üzere yeniden konuşacaklarını hastaya bildirdi. Ayrıca taburcu olsa bile dahiliye yada gögüs hastalıkları ve kendi uzmanına yarın mutlaka başvurması gerektiğini ve 10 gün boyuncu ücretsiz kontrol hakkı bulunduğunu müteveffa hastaya açıkladı. Benim bilgim görgüm bundan ibarettir, bundan sonrası hakkında herhangi bir görgüm bulunmamaktadır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı …Ş. tanığı … duruşmada; “Ben davalı … Anonim Şirketi’ne ait …… Hastanesi’nde sağlık teknisyeni olarak çalışmaktayım. 28 Şubat 2015 tarihinden bu yana çalışmaya devam ediyorum. Ben hastanenin acil bölümünde çalışıyorum. Ben … isimli şahsı tanımıyorum, bu davaya konu olaylarla ilgili hiçbir bilgi sahibi değilim. Neden tanık gösterildiğimi bilmiyorum. Ben …’in …….. Hastanesi’nin aciline getirildiği söylenen gece onun gelip gelmediğini hatırlamıyorum. Hatta o gün çalışıp çalışmadığımı bile hatırlamıyorum. Nefes alma verme darlığı yaşayan hasta bu şikayetle acile geldiğinde öncelikle oksijen verilir rahatlatılır. Serum takılır, doktor hangi ilacı uygun görülürse o ilaçlar verilir. Doktor isterse kan tetkiki, röntgen ve akciğer grafisi çektirilebilir. Doktor kimse onun uygun gördüğü tedavi doktorun bize verdiği talimatlar doğrultusunda yapılır. Hastanın taburcu olmasına veya başka bir yere sevkine de yine doktor karar verir. Biz de sağlık görevlileri ve teknisyenleri olarak doktorun uygun gördüğü işleri, verdiği talimatları yerine getiririz. Hasta rahatlatılmadan kendisi çıkmak istemediği sürece taburcu edilmez. Ben bunun aksine çalıştığım süre içinde hiç denk gelmedim. Acile gelen hasta yapılan müdahaleye rağmen rahatlamadıysa ve hasta buna rağmen hastaneden çıkmak istiyorsa bizim hastanede kendi isteğiyle hastaneden çıkış formumuz var, onu doldurarak hastanın çıkmasına izin veriyoruz. Hastanın kendi isteğiyle çıktığına dair belge imzalamadan doktor hastaneden çıkmasına izin vermez. Hasta bizimle tartışabiliyor. Biz doktora yönlendiriyoruz. Hasta doktora gitmeden kendiliğinden hastaneden çıkıp gidebiliyor. Hastanın kendiliğinden forum doldurmadan çıkıp gitme ihtimali de vardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İlgili delillerin toplanmasından sonra Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanlığı’na müzekkere yazılmasına, dava dosyasının tüm ekleriyle birlikte müzekkere ekinde gönderilmesine, iddia, savunma, celp edilen tıbbi evrak ve grafiler, hastane kaytları, tanık anlatımları, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/20400 sayılı soruşturma dosyası, sunulan ve celbedilen tüm delillere göre 01/06/2015 tarihinde vefat eden …’in ölüm sebebinin ne olduğu, acil hekimi olan davalı Doktor …….’nun tanı, teshiş ve tedavisinin tıbben doğru, yeterli ve uygun olup olmadığı, …’in ölüm olayı ile davalı Doktor ……’nun yaptığı teşhis ve tedavileri ile hekimlik mesleği gereği yapması gereken işlere uygun illiyet bağı olup olmadığı, …’in ölümüne sebebiyet verici davranışları, teşhis ve tedavileri olup olmadığı, kusuru olup olmadığı, bu ölüm olayında kim veya kimlerin ne oranda kusurlu olduğu hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 16/10/2017 tarihli raporda özetle; “… hakkındaki evrak Kurulumuzca tetkik edildi. 1- Kişinin otopsisi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve preperatlarının temini, 2- Kişinin 31/05/2015 günü ……. Hastanesi’ne başvurusu sırasında muayenesini yaparak tedavisini düzenleyen Dr. ……..lu’nun olaya ilişkin bilgisini ve muayeneye ait tespitlerini içerir ifadesinin temini” istenerek mahkememiz dosyası geri çevrilmiştir.
Bildirilen eksiklikler tamamlandıktan sonra, dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1.Adli Tıp İhtisas Kurulu’na gönderilerek, Gönderilen bilgi ve belgeler ışığında iddia, savunma, celp edilen tıbbi evrak ve grafiler, hastane kaytları, tanık anlatımları, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/20400 sayılı soruşturma dosyası, sunulan ve celbedilen tüm delillere göre 01/06/2015 tarihinde vefat eden …’in ölüm sebebinin ne olduğu, acil hekimi olan davalı Doktor …….’nun tanı, teshiş ve tedavisinin tıbben doğru, yeterli ve uygun olup olmadığı, …’in ölüm olayı ile davalı Doktor Zeliha İmamoğlu’nun yaptığı teşhis ve tedavileri ile hekimlik mesleği gereği yapması gereken işlere uygun illiyet bağı olup olmadığı, …’in ölümüne sebebiyet verici davranışları, teşhis ve tedavileri olup olmadığı, kusuru olup olmadığı, bu ölüm olayında kim veya kimlerin ne oranda kusurlu olduğu hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı raporun düzenlenmesi istenmiştir.
Adli Tıp Kurumu Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 10/01/2018 tarihli raporda özetle; “… hakkındaki evrak Kurulumuzca tetkik edildi.16/10/2017 tarih, 4610 nolu müzekkeremizde talep edilen kişinin otopsisi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve preperatların gönderilmediği anlaşıldığından, mevcut blok ve preperatların teminen gönderilmesi” gerektiği gerekçesiyle iade edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 04/01/2018 tarihli geri çevirme yazısı uyarınca, eksiklikler tamamlanmış, yine Adli Tıp 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ nun 10/01/2018 tarihli yazısında belirtilen …’in otopsisi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve preparatların gönderilmediğinden bahisle mevcut blok ve preparatların teminen gönderilmesi talep edilmiş olup; Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenilen konulardaki otopsi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve perepartların celp edilerek, ekte sunulmuştur. Ölen …’in ölüm sebebinin ne olduğu, acil hekimi olan davalı Doktor …….’nun tanı, teshiş ve tedavisinin tıbben doğru, yeterli ve uygun olup olmadığı, …’in ölüm olayı ile davalı Doktor ……..’nun yaptığı teşhis ve tedavileri ile hekimlik mesleği gereği yapması gereken işlere uygun illiyet bağı olup olmadığı, …’in ölümüne sebebiyet verici davranışları, teşhis ve tedavileri olup olmadığı, kusuru olup olmadığı, bu ölüm olayında kim veya kimlerin ne oranda kusurlu olduğu hususlarında ayrıntılı olarak düzenlenecek adli tıp raporunun ve dava dosyamızın mahkememize gönderilmesi istenmiştir.
Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nca düzenlenen 30/11/2018 tarihli raporda özetle; “26/05/2015 tarihinde sezaryen ile doğum sonrası nefes darlığı şikayeti ile başvurduğu Tekden Hastanesi’nde yapılan muayene ve tedavisi sonrası taburcu edilen ancak şikayetlerinin artması nedeni ile aynı gün başvurduğu …’nde 01/06/2015 günü öldüğü bildirilen……./1982 doğumlu ….. kızı … hakkında düzenlenmiş adli, tıbbi belgelerde ve otopsi raporunda bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde; 1-Adli dosyada mevcut belgelere göre, 26/5/2015 taihinde Özel ……… Hastanesi miad gebelik, sancılı olarak geldiği, yapılan yatışı sonrası tetkiklerinin istendiği, SAT ile 37+5, USG ile;37, tahmini kilosu 3357 gr, amnios sıvısı yeterli FKA +, 3650 gr ağırlığında 8/10 apgarlı kız bebek doğurtulduğu, parol, cefaks 500 tb, gynoferro sanol kp. reçete edildiği, Ritm bozukluğu ve DM’u bulunan annenin takibinde KŞ 09.00:81, 13.00:86, 17.00:145, 21.00:86, 06.00:197/ olduğu kristalize insülin 6 Ü yapıldığı şeklinde kayıtlı olduğu,31/5/2015 günü Özel ……. Hastanesi Ateş, öksürük, hırıltılı solunum, nefes alıp verirken zorlanma, solunum sıkıntısı, bulantı, midede yanma-ekşime şikayetleri ile başvurduğu, uzun zamandır nefes darlığı, çektiği, postop oksijen tedavisi aldığının öğrenildiği, ateş:37.6, genel durum orta, boğaz hiperemik, akciğer sesleri kaba+her iki bazalde railer mevcut, karında epigastrik hassasiyet ve batın sağ üst kadranda hassasiyet olduğu, dudaklarda siyanoz olmadığı, tetkiklerinde; AST:19, ALT:17, Na:142, K:4.88, CM04.3, Kreatinin:0.54, WBC:9.14, Hgb:9.5, Hct:30.2, Plt:303, Neu%:71.7, Lym%:21.8, bun: 8.8 akut farenjit, ateş, üşüme, Akut bronşit, alerjik rinit, karın ağrısı, bulantı-kusma, gastrit ve pnömoni ön tanıları ile damar yolu açılarak nebulizatör ile ilaç uygulaması yapıldığı, izotonik sodyum %0.9 500ml, prednol-l 40 amp, novopyrine amp, esomen 40 flk, primsel amp, ventolin nebul, pulmicort nebul uygulandığı ve hastaya reçete yazıldığı ancak hastanın reçeteyi almadığı ve kontrole gelmek üzere taburcu edildiği, kişinin aynı gün yapılan ikinci kaydında ise yapılan muayene ve tetkikleri sonrası postop atelektazi ve akciğer enfeksiyonu olabileceği düşünülerek hastaya takip ve tedavi amaçlı yatış yapıldığının kayıtlı bulunduğu,ancak hastanın taburcu edilmiş olduğu, aynı gün …………. Kayseri Hastanesi’ne nefes darlığı ve çarpıntı şikayeti ile ile başvurduğu, TA:89/49 mmHg, Nb:171/dk, sat:82 tespit edildiği, hastada ciddi solunum sıkıntısı mevcut, yardımcı solunum kasları aktif, nörolojik muayenesi doğal, 5 gün önce doğum yaptığı, hastada akciğer ödemi düşünüldüğü, 02 +Ventolin nebül inh ve 1000 mİ izotonik içinde 40 mg prednol iv inf uygulandığı, tansiyonların 179/86 olması üzerine 100 mİ izotonik içinde perlinganit iv inf 10 ml/sa başlandığı, 1gr morfin iv puşe ve 3 amp lasix iv puşe uygulandığı. 02 4lt/dk nazal verilmeye başlandığı, idrar sondası takılarak tekrar amp lasix iv puşe uygulandığı, ventolin +pulmicort nebül inh uygulandığı, hastanın saturasyonlarının düşmesi üzerine yoğun bakım hekimi tarafından entübe edilerek yoğun bakım servisine yatışı sağlandığı, steradin ve dopamin desteği başlandığı, yeterli tansiyon oluşunca dopamini stoplandığı ve 5 ampul lasix toplamda yapılan hastada yavaş yavaş idrar çıkısı oluşmaya başladığı. 180lere ulaşan ritmi kırılmayınca 3 kez kardiyoversiyon denendiği ancak yanıt alınamadığı, beloc 2.5 mg ıv puşe yapıldığı ve hemodinamik takibe devam edildiği, ciddi asidozuna bikarbonat ve ventilator destekleri ile müdahale edildiği, hemodinamik açıdan taşikardiye yeterli yanıt alınamayan hastaya brevibloc ınfuzyonu başlandığı velampul digoksin yapıldığı, antibiyoterapisine unacefin 1 gr2x1 olarak başlandığı, tetkiklerinde; D-Dimer:>4, BUN:14, Üre:30, Kreatin,n:0.7, GFR:115.01, Ca:8.9, ALT:22, AST:26, Na:139, K:4.4, Cl:108 WBC:16.3, Hgb:11, Hct:35, 01.06.2015 08:40’da genel durumu oldukça kötü, GKS:3, pupiller fix dilate, taşikardik NB:160/dk, breviblok inf alıyor, tansiyonu oldukça düşük, yüksek doz noradrenalin ve adrenalin infna rağmen tansiyonları toparlamadığı, volüm yüklemesine rağmen idrar çıkımı olmadığı, yüksek ateşi mevcut olduğu, antibiyoterapisine mofelox 400 mg eklendiği, kardioloji konsültasyonunda; kalp ritmik taşikardik 170/dk, EKG’de SVT? Ritmi, Akciğerlerde bilateral apekse kadar railer, EKO’da 3 MY(taşikardi esnasında IV çapları normal LA 43 mm) yapılan EKO’da ağır MY tespit edildiği, hemodinami anstabil olduğundan SVT için kardiyoversiyon yapılması önerildiği, saat 08:30 da kardiak arrest geliştiği, hemen CPR a başlanan hastada yanıt alınamaması üzerine saat 09:12 de exitus olarak kabul edilen kişinin ölümünün postpartum pnömosepsis sonucu meydana gelmiş olduğu, 2- Adli dosyada mevcut belgelere göre,26/5/2015 taihinde Özel ………. Hastanesi miad gebelik, sancılı olarak geldiği, yapılan yatışı sonrası tetkiklerinin istendiği, SAT ile 37+5, USG ile;37, tahmini kilosu 3357 gr, amnios sıvısı yeterli FKA +, 3650 gr ağırlığında 8/10 apgarlı kız bebek doğurtulduğu, parol, cefaks 500 tb, gynoferro sanol kp. reçete edildiği, ritm bozukluğu ve DM’u bulunan annenin takibinde KŞ 09.00:81, 13.00:86, 17.00:145, 21.00:86, 06.00:197/ olduğu kristalize insülin 6 Ü yapıldığı şeklinde kayıtlı olduğu,31/5/2015 günü Özel …. Hastanesi ateş, öksürük, hırıltılı solunum, nefes alıp verirken zorlanma, solunum sıkıntısı, bulantı, midede yanma-ekşime şikayetleri ile başvurduğu, uzun zamandır nefes darlığı, çektiği, postop oksijen tedavisi aldığının öğrenildiği, ateş:37.6, genel durum orta, boğaz hiperemik, akciğer sesleri kaba+her iki bazalde railer mevcut, karında epigastrik hassasiyet ve batın sağ üst kadranda hassasiyet olduğu, dudaklarda siyanoz olmadığı, tetkiklerinde; AST:19, ALT:17, Na:142, K:4.88, CM04.3, Kreatinin:0.54, WBC:9.14, Hgb:9.5, Hct:30.2, Plt:303, Neu%:71.7, Lym%:21.8, bun: 8.8 akut farenjit, ateş, üşüme, Akut bronşit, alerjik rinit, karın ağrısı, bulantı-kusma, gastrit ve pnömoni ön tanıları ile damar yolu açılarak nebulizatör ile ilaç uygulaması yapıldığı, izotonik sodyum %0.9 500ml, prednol-l 40 amp, novopyrine amp, esomen 40 flk, primsel amp, ventolin nebul, pulmicort nebul uygulandığı ve hastaya reçete yazıldığı ancak hastanın reçeteyi almadığı ve kontrole gelmek üzere taburcu edildiği, kişinin aynı gün yapılan ikinci kaydında ise yapılan muayene ve tetkikleri sonrası postop atelektazi ve akciğer enfeksiyonu olabileceği düşünülerek hastaya takip ve tedavi amaçlı yatış yapıldığının kayıtlı bulunduğu, ancak hastanın taburcu edilmiş olduğu, kişinin solunum parametrelerinin değerlendirecek oksijen saturasyonu, solunum sayısı, kangazı bulgularının bakıldığına dair dosyada belge olmadığı, bunların yapılması gerektiği,böyle bir hastanın yatırılarak tedavi edilmesi gerektiği, kişiye ait aynı tarihli iki epikriz olduğu, birinci epikrizde reçete verilerek önerilerle taburcu edildiği yazılı olup, bu epikrizin kabullü halinde hekimin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı, ikinci epikrizde ise yatış önerildiği, kişinin yazılan ilaçları kullanmayı red ettiği, bu epirizin kabulü halinde hekimin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, aradaki çelişkinin adli tahkikat ile aydınlatılmasının uygun olacağı” bildirilmiştir.
Özel ….. Hastanesi’ne müzekkere yazılarak müteveffa …’in 26/05/2015 tarihinde giriş, 27/05/2015 tarihinde çıkış yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmakla, 2015 yılı mayıs ayına ilişkin kayıtların bulunduğu hastane seyir defterinin aslının gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Müteveffa …’in T.C. kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle SGK Kayseri İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak 31/05/2015 tarihi itibariyle Kayseri Özel …………. Hastanesi’nden Doktor …….. tarafından … hakkında düzenlenen reçete olup olmadığı, varsa bu reçetede yazılı ilaçların … tarafından alınıp alınmadığı, reçetenin düzenlenme tarih ve saatinin ne olduğu sorularak ilgili kayıt ve belge örneklerinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Müteveffa …’in ve davalı doktor ………..’nun T.C. kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle İl Sağlık Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak Özel ……. Hastanesi acilinde 31/05/2015 tarihinde acil hekimi Dr. …..’nun müdahale ettiği hasta …’in 01/06/2015 tarihinde vefat etmesi nedeniyle İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı bünyelerinde yapılan tüm soruşturma evraklarının tamamınını okunaklı ve tasdikli fotokopilerinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Daha sonra, İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına, üniversitelerden resen seçilecek akademik kariyere sahip bir adli tıp uzmanı, bir anestezi ve rehabilitasyon uzmanı, bir acil tıp uzmanı, bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, bir göğüs hastalıkları uzmanı ve bir kardiyoloji uzmanından oluşan bilirkişi kuruluna dosyanın tevdii ile, HMK’nun 273. maddesi gereği tarafların iddia ve savunmaları, …’in hastalık ve tedavi öyküsü, celp edilen ve ibraz edilen tüm tedavi evrak ve grafileri, savcılık soruşturma dosyası, bu dosyada alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı’nın 16/09/2015 tarihli raporu, Adli Tıp Uzmanı’nın 01/12/2015 tarihli raporu, İl Sağlık Müdürlüğü’nün ve SGK İl Müdürlüğü’nün cevabi yazıları, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan otopsi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve preparatlar, Adli Tıp 8. İhtisas Kurulu’nun 28/11/2018 tarihli raporu, bu rapora karşı tarafların beyan ve itirazları, tanık anlatımları, Özel Tekden Hastanesi’nde 31/05/2015 tarihinde düzenlenen 1867 ve 2645 protokol numaralı iki ayrı epikriz raporu, diğer tüm deliller ve dosya kapsamı ayrıntılı bir şekilde incelenip değerlendirilmek suretiyle 01/06/2015 tarihinde vefat eden …’e Özel Tekden Hastanesi’nde acil servisinde nöbet tutan davalı doktor …….’nun tanı, teşhis ve tedavisinin, yaptığı müdahalelerin tıbben doğru, uygun ve yeterli olup olmadığı, bu doktor tarafından düzenlenen ve birinde hastanın taburcu edildiği, diğerinde ise yatarak tedavi görmesi gerektiğine dair rapor içerikleri, bu konudaki davacıların iddiaları, davalı …’nun savunmaları ve tüm delillere göre bu raporların hangisinin gerçeği yansıttığı ve kabul edilebileceği, bu davalının savunmalarında ileri sürdüğü üzere iki ayrı epikriz raporunun düzenlenmesinin SGK açısından bir zorunluluk olup olmadığı, bu yöndeki savunmanın SGK ve hastanelerin genel uygulamalarına uygun ve doğru olup olmadığının, dava dışı ……….Kayseri Hastanesi’nde …’e yapılan müdahale ile ölümü arasında yine davalı doktor ……’nun …’e müdahale, teşhis ve tedavileri ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağı olup olmadığı, davalı doktorun …’in ölümüne sebebiyet veren davranışları, teşhis, tedavi ve uygulamaları olup olmadığı, kusuru bulunup bulunmadığı, yine acil doktoru ……’nun uygulamaları ve gerekse …’in daha önce sezaryen operasyonu sırasında adı geçene fazla dozda anestezi uygulanıp uygulanmadığı, öyle ise bu durum ile ölüm arasında uygun illiyet bağı olup olmadığı, ölüm ile acil doktoru …..’nun uygulamaları dolayısıyla hekimlik mesleğinin gereği yapması gereken işler yönünden uygun illiyet bağı bulunup bulunmadığı, bu ölüm olayında kim veya kimlerin ne oranda kusurlu olduğu, davalı doktora ve davalı …Ş. (…… Hastanesi)’ne yüklenebilecek atfı kabil bir kusur olup olmadığı, varsa kusur oranının ne olduğu hususlarında nedenlerini açıklayıcı, davacı ve davalıların Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Dairesi’nin raporuna karşı olan itirazlarını karşılayacak mahiyette hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişilere yetki ve görev verilmesinin ve bu hususlarda alınacak ayrıntılı bilirkişi raporunun mahkememize gönderilmesinin istenmesine karar verilmiştir.
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından talimatımız üzerine, Marmara Ünv. Tıp Fakültesi Kadın Hast. Ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. ……, Marmara Ünv. Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. ……, Marmara Ünv. Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. ……, İ.Ü, İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. ….., İ.Ü, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. …….., İ.Ü, İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. ……………’dan oluşturulan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 25/08/2020 tarihli raporda özetle; “Dava dosyasında bulunan merhume … hakkında düzenlenmiş tüm tıbbi ev ve görüntülemeler, savcılık soruşturma dosyası, tarafların iddia ve savunmaları, …’in hastalık ve tedavi öyküsü, Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı’nın 16/09/2015 tarihli raporu! Adli Tıp Uzmanı’nın 01/12/2015 tarihli raporu, İl Sağlık Müdürlüğü’nün ve SGK İl Müdürlüğü’nün cevabi yazıları, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan otopsi sırasında alınan iç organ örnekleri üzerinde yapılan histopatolojik incelemeye ait blok ve preparatlar, Adli Tıp 8. İhtisas Kurulu’nun 28/11/2018 tarihli raporu, bu rapora karşı tarafların beyan ve itirazları (ile tanık anlatımlarından elde edilen bilgi ve bulgular birlikte değerlendirilip yukarıda ayıntılandırıldığı üzere; 1) …’in, 21/05/2015 tarihinden itiharen takibinde olduğu Op. Dr. …. tarafından değerlendirilerek, 26/05/2015 tarihinde Özel ……. Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi’nde sezaryen operasyonu geçirdiği, 31/05/2015 tarihinde nefes darlığı ve öksürük şikayeti ile Özel …… Hastanesi Acil Servisi’ne başvurduğu, Dr……… tarafından muayene ve tetkiklerinn yapıldığı ve hastaneden ayrıldığı, aynı gün içerisinde nefes darlığı ve sırt ağrısı şikayeti ile Özel Kayseri … Acil Servisi’ne başvurduğu, durumunun kötüleştiği, ileri düzeyde kalp kapak yetmezliği ve ritm bozukluğu geliştiği, Yoğun Bakım Servisi’ne yatırılarak takip edildiği, yapılan müdahalelere yanıt alınamayarak 01/06/2015 günü 09:12’de öldüğünün anlaşıldığı, ; 2) Kişi hakkında düzenlenmiş tıbbi belgeler ile ölü muayene ve otopsi bulguları göz önüna alındığında; mitral kapak hastalığı ve ritm bozukluğu bulunan kişide ölümün doğum sonrası gelişen lober pnömoni ve akut mitral yetmezliğine bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu meydana gelmiş olduğu, 3) Özel ….. Hastanesi’ne ve Özel Kayseri …’ne ait hizmet kusuru bulunmadığı, hastane Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi, Acil Servisi ile Yoğun Bakımı Servisi’nde görev yapan ve …’in tıbbi takip ve tedavisini yaparak değerlendiren hekimlerin tanı takip ve tedavi sürecini tıp kurallarına uygun olarak yönettikleri, 4) Özel ………… Hastanesi Acil Servisi’nin 31/05/2015 tarihli 02:02:59 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:43:13 saatli çıkış epikrizi ile aynı zaman aralığını kapsayan Acil Servisi’nin 31/05/2015 tarihli 02:21:01 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:39:46 saatli çıkış epikrizinde bulunan iki değerlendirmenin biribiri ile çelişkili olduğu, bu çelişkinin detayları yukarıda belirtildiği üzere yapılacak adli tahkikat ve hastane bilgisayar sisteminin teknik kişiler aracılığıyla ve log kayıtları incelenerek aydınlatılabileceği” bildirilmiştir.
Dosyanın aktüerya alanında uzman bilirkişiye tevdi ile davacıların talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatı hususunda hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor düzenlemesi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir.
Aktüer bilirkişi …………… tarafından düzenlenen 28/01/2021 tarihli raporda özetle; “B.l- Davacıların Hesaplanan Destek Zararları (PMF 1931 – %l0 artırım ve iskonto):
– Davacı eş …’in deştek zararının; işlemiş aktif dönem zararı 41.345,24-TL, işleyecek aktif dönem zararı 284.998,23-TL, işleyecek pasif dönem zararı 93.832.29-TL ve destek zararının 420.175,76-TL olduğu,
– Davacı çocuk …’in destek zararının; işlemiş dönem zararı 20.672.62-TL, aktif dönem zararı 24663.81-TL ve destek zararının 45.336,43-TL, olduğu,
– Davacı çocuk …’in destek zararının; işlemiş dönem zararı 20.672,62-TL, aktif dönem zararı 14.035,30-TL ve destek zararının 34.707,92-TL olduğu,
– Davacı çocuk …’in destek zararının; işlemiş dönem zararı 20.672,62-TL, aktif dönem zararı 96.743,09-TL ve destek zararının 117.415,71-TL olduğu, davacıların toplamı destek zararının (420.175,76 + 45.336,43 + 34.707,92 +117.415,71 =) 617.635,82-TL olduğu, dava dilekçesinde, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken bunun yanında çocukların büluğ çağına kadar bir bakıcı ve ev işlerini yapacak sürekli bir temizlikçi olmak üzere iki eleman giderinin de ayrıca ve eksiksiz hesaplanması gerektiği beyan ve talep edilmiş ise de destek olan annenin gerek parasal gerekse yardım ve hizmetlerinden yoksun kalan davacı çocukların belirtilen bu gerekçelerle destekten yoksun kalan hak sahipleri olarak kabul edildiği ve destek zararlarının hesaplandığı, davacılar tarafından belirtilen diğer zararların da destek zararı olduğu, destek zararı dışında başkaca hesaplanması gereken bir zarar bulunmadığı” bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava, vekalet akdi, hizmet sözleşmesi ve tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Müteveffanın davalı …Ş.’ne ait hastanede tedavi gördüğü, davalı Doktor …….’nun muayene ettiği, 01/06/2015 tarihinden vefat ettiği hususları tarafların kabulündedir. Tarafların uyuşmazlık noktaları bir kısım davalıların husumet itirazları ve iş bölümü itirazının yerinde olup olmadığı, uyuşmazlık konusunun sigorta poliçesi vade teminatı kapsamında olup olmadığı, …’in ölümünden davalıların sorumlu olup olmadığı, …’in ölümünden davalıların sorumluluğunun olup olmadığı, davacıların maddi ve manevi zararların olup olmadığı, varsa davalıların bu zararlardan sorumlu olup olmadıkları konularında toplanmaktadır.
Davacılar vekilince dava dilekçesindeki talepleri 02/02/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırılmış, bu dilekçede “…615.135,82-TL artırarak ıslah ettiğimizi beyan ediyor, fazlaya ilişkin talebimiz saklı kalmak kaydı ile ıslah talebimizin kabulü ile, müteveffa …’in ölümü nedeni ile; davacı eş … için; 420.175,76-TL, davacı … için; 45.336,43-TL, davacı … için; 34.707,92-TL, davacı küçük … için 117.415,71-TL olmak üzere toplamda; 617.635,82-TL destekten yoksun kalma tazminatının 31/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminatla ilgili olarak dava dilekçisindeki taleplerimizin kabulüne karar verilmesini talep ederim.” şeklinde beyan ve talepte bulunmuştur. Islah edilen kısımlar yönünden ilgili harçlar yatırılmıştır.

6502 sayılı Yasa’nın 3. maddesi kapsamında, davacının tüketici olduğu, davalı sigortalı doktorun davacıya verdiği tıbbi hizmetin vekalet akdi kapsamında tüketici işlemi niteliğinde bulunduğu; benzer şekilde, davacının davalı şirkete ait özel hastaneden almış olduğu hizmetin de yine tüketici işlemi niteliğinde olmakla anılan Yasa’nın 73/1 maddesi kapsamında tüketici mahkemesinin görev alanında olduğu açıktır. Ancak davalı … şirketi açısından; 6102 sayılı TTK’nın 4/1(a) maddesinde, “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanun’da … öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları” mutlak ticari dava olarak sayılmıştır. Somut ihtilafa konu tazminat davası, 6102 sayılı TTK’nun 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenen sigorta sözleşmelerinden doğan riziko tazminatı alacağına ilişkin olduğu gibi davalı … şirketinin sorumluluğu anılan Kanunun 1473. maddelerinden kaynaklanmakla ihtilafın TTK hükümleri uygulanmak suretiyle çözülecek olması nedeniyle davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğundan davalı …Ş. Vekilinin iş bölümü ve görev itirazına itibar edilmemiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya mahkememiz görevlidir. Zira dava tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinini düzenleyen sigorta şirketine karşı da açılmıştır. Yine müteveffanın davalı …Ş.’ne ait Özel ……… Hastanesi’nde tedavi gördüğü, müteveffayı davalı Doktor ………’nun muayene ettiği açık olduğundan davalı …Ş.’nin ve davalı Doktor ‘nun husumet itirazları yerinde bulunmamıştır.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca dava değeri itibarı ile dava, mahkememiz heyeti tarafından sonuçlandırılmıştır.
Davacıların desteği olan …’in davalı …Ş.’ne ait Özel …………… Hastanesi’nde 25/05/2015 tarihinde sezeryanla doğum yaptığı, 30/05/2015 gününü 31/05/2015 gününe bağlayan gece yarısı ateş, hırıltılı solunum ve öksürük, nefes darlığı sıkıntısı şikayetleri ile Özel ……… Hastanesi’nin acil servisine gittiği, burada onu davalı Doktor ………….’nun muayene ettiği, Özel …….. Hastanesi Acil Servisi’nin 31/05/2015 tarihli 02:02:59 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:43:13 saatli çıkış epikrizi ile aynı zaman aralığını kapsayan Acil Servisi’nin 31/05/2015 tarihli 02:21:01 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:39:46 saatli çıkış epikrizi düzenlendiği, bunların biri biri ile çelişkili olduğu, …’in 31/05/2015 günü saat 18:30 sularında ……….. Kayseri Hastanesi Acil Servisi’ne götürüldüğü, burada yoğun bakıma alındığı, postpartum pnömosepsis sonucu 01/06/2015 günü saat 09:12’de vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olaya ilişkin olarak Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/20400 soruşturma dosyası üzerinden yapılan soruşturmalar sonucu 09/12/2015 tarihinde 2015/29952 karar sayılı karar ile …’in …… Hastanesi’ndeki doğumu sonrasında hastaneden çıkarılıp götürüldüğü evinde nekahat dönemi geçmeden iklim şartları da göz önüne alındığında zatürre hastalığına yakalandığı ve bu nedenle solunum yetmezliği çektiği anlaşıldığından kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmektedir.
6098 sayılı TBK’nun 74. maddesine göre; hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Buna göre; ceza davasındaki kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin karar da, hukuk hâkimi için bağlayıcı değildir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle davacıların murisi ile davalı hastane ve davalı doktor arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine dair açıklamalarda bulunulması yararlı görülmüştür.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. maddesinde; “Yaşamak, herkesin hakkıdır.” denilmiş; sağlık hakkı 25. maddede temel insan hakkı olarak kabul edilerek “Gerek kendisi gerek ailesi için tıbbi bakım da dâhil olmak üzere, sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık veya geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksun bırakacak başka durumlarda” herkesin sahip olması gereken güvence hakkı şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım gereği sağlık hakkı kişinin içinde yaşadığı toplum (ülke, devlet) tarafından tanınan ve güvence altına alınan temel insan haklarından biridir (Er, Ü.: Sağlık Hukuku, Ankara 2008, s. 31).
1976 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin sağlık standardına ilişkin 12. maddesinde; “Bu sözleşmeye taraf olan devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.
Sözleşmeye taraf olan devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir;
Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması …” şeklinde belirlenmiştir (Akıllıoğlu, T.: İnsan Haklarının Korunması Alanında Uluslararası Belgeler, Ankara 1995, s. 55).
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde ise; “Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.” denilmek suretiyle uluslararası alanda konunun önemi karşısında kişiler bakımından garantiler sağlanarak devletlere de bu hakların iç hukukta yerine getirilmesi ödevinin yüklenmek istendiği, nitekim Anayasa’nın 90. maddesinin 5. fıkrası “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar Kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz (Ek cümle: 07.5.2004-5170/7 md.). Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” şeklindeki düzenlemeden anlaşılmaktadır.
Böylece uluslararası belgelerde teminat altına alınan sağlıklı yaşam hakkının iç hukukumuza yansıması bakımından konuya yaklaşıldığında ise; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17/1. maddesine göre; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” ve 56/3. maddesine göre de “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” Aynı maddenin dördüncü fıkrasında; “Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” hükmü mevcut olup bu düzenlemeler ile kişilerin sağlık hukuku teminat altına alınmıştır.
Bu açıklamalardan sonra taraflar arasındaki hukuki ilişkinin temelinin ne olduğunun tespiti gerekir.
Bilindiği üzere borç ilişkilerinin kaynakları, dava tarihi itibariyle somut olayda uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerinde, birinci kısımda ve üç fasılda gösterilmiştir. Buna göre; sözleşme, haksız eylem ve sebepsiz zenginleşme, borç ilişkilerinin kaynağı olarak düzenlenmiştir.
Özel hastane ile hasta arasındaki hukuki ilişkinin, bir sözleşme ilişkisi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Sözleşme ile ilgili olarak açıklamalardan önce hasta ve özel hastane kavramlarının açıklanmasında yarar görülmüştür.
Yasalarımızda hasta tanımına açık olarak yer verilmemiş ise de Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 4/1. maddesinde hasta, sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacında olan kimseler olarak tanımlanmıştır.
2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu’nun 1. maddesinde; “Devletin resmi hastanelerinden ve hususi idarelerle belediye hastanelerinden başka yatırılarak hasta tedavi etmek veya yeni hastalık geçirmişlerin zayıfları yeniden eski kuvvetlerini buluncaya kadar sıhhi şartlar içinde beslenmek ve doğum yardımlarında bulunmak için açılan ve açılacak olan sağlık yurtları hususi hastanelerden sayılır.” denilmek suretiyle özel hastanelerin tanımı yapılmıştır.
Kuruluş, örgütleniş ve işleyiş biçimi itibariyle devlet veya diğer kamu tüzel kişisi dışındaki kişiler tarafından hizmet yürüten ve yatırılarak tedavi etme, rehabilitasyon ve doğum yardımlarında bulunmak amacıyla kurulan sağlık kuruluşunun, özel hastane olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir (Canbolat, F.:Kamu Hastanesinde Yapılan Tıbbi Müdahalede Hekimin Özel Hukuktan Doğan Sorumluluğunun Dayanağı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ocak-Şubat 2009, Sayı:80, s. 158).
Özel hastane ile hasta arasında var olduğu kabul edilen sözleşmenin kurulması, sözleşmenin hukuki niteliği, bu hukuki niteliğe uygun olarak uygulanması gereken yasal hükümlerin neler olduğu, taraflara düşen hak ve borçlar ile bunlara aykırılığın varlığı hâlinde sorumluluklarının tespiti uyuşmazlığın çözümünde önem taşır.
Özel hastanelerde kural olarak hekim ile hasta arasında değil; hastane ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi vardır. Özel hastane ile hasta arasındaki sözleşme, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş tipik bir sözleşme değildir. Özel hastaneye başvuran bir hasta veya kanuni temsilcisi ile yapılan ve özel hastane işleticisinin hem tıbbi hem de diğer mutad edimleri (oda, yiyecek, bakım vb otelcilik hizmetleri) yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeye hastaneye kabul sözleşmesi adı verilmektedir.
Hastaneye kabul sözleşmesinin kurulması için herhangi bir şekil şartına uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır; hatta bu sözleşmenin zımni irade açıklaması ile kurulması dahi mümkündür. Bu şekilde hastaneye (hasta) kabul sözleşmesi adı altında, birden fazla edimi içeren, karma yapıda ve nitelikte bir sözleşme ilişkisinin kurulması söz konusudur. Bu sözleşme, özel hastane sahibi/işleticisinin, ayrıca bir tedavi yükümünü üstlenmiş bulunup bulunmamasına göre, tam (bölünmemiş) ya da kısmî (bölünmüş) hastaneye kabul sözleşmesi görünümünde kurulmuş olabilir. Özellikle, tam hastaneye kabul sözleşmelerinde, hastane işleticisinin hastaya karşı; hastalığın teşhis ve tedavisi için gerekli tıbbi hizmetlerin verilmesi edimi başta olmak üzere, hastane bakımının sağlanması, hastanenin organizasyonu ve işleyişini gerçekleştirme yükümleri asli edim yükümleri olarak ortaya çıkmaktadır (Hakeri, H.: Hastane Yönetiminin Sorumluluğu, Sağlık Hukuku Kurultayı, Ankara Barosu Yayınları 2009, 2. Baskı, s.163; Canbolat, F.: Kamu Hastanesinde Yapılan Tıbbi Müdahalede Hekimin Özel Hukuktan Doğan Sorumluluğunun Dayanağı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ocak-Şubat 2009, Sayı: 80, s. 160; Er, Ü.: Sağlık Hukuku, Ankara 2008, s. 69 vd.; Özsunay, E.: Hekim ve Hastanenin Sorumluluğu, A’dan Z’ye Sağlık Hukuku Sempozyum Notları, İstanbul Barosu Yayınları 2007, s. 93; Demir, M.: Hekimin Hukuksal Sorumluluğunun Kaynakları ve Özel Hastane-Kamu Hastanesi Ayrımı, Prof.Dr.Ali Naim İnan’a Armağan, Ankara 2009, s. 276; Kıcalıoğlu, M.: Yargı Kararları Işığında Doktorun (Hekimin) Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluğu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Yıl:1, Sayı:4, Aralık Ankara 2006, s. 23 vd.; Akkanat, H.: Hastaneye Kabul Sözleşmesinin Görünüm Tarzları ve Sorumluluk Düzeni, Prof. Dr.Özer Seliçi’ye Armağan, Ankara 2006, s. 25 vd; Tandoğan, H.: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.I/1, 4. Bası, Ankara 1985, s. 71; Cevdet, Y.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, İstanbul 2002, s. 22).
Hastaneye kabul sözleşmesi günümüzde gerek Alman ve İsviçre hukuklarında gerekse Türk hukukunda “karma sözleşme” olarak kabul edilmektedirler. Ancak uygulamada getirilen çözümlerde farklılıklar görülmektedir. Örneğin, Alman hukukunda kabul sözleşmesinin çeşidi ne olursa olsun, hizmet sözleşmesi hükümleri uygulanır. İsviçre hukukunda, hasta ile özel hastane arasındaki ilişki, aynen serbest çalışan bir hekim ile hasta arasındaki hukuki ilişkide olduğu gibi, “vekâlet” olarak nitelenmektedir. Türk hukukunda ise, hastaneye kabul sözleşmesinin, asıl edimini oluşturan tıbbi tedavi ediminin ait olduğu tip, yani vekâlet sözleşmesi hükümlerine tabi tutulması, ancak diğer yükümlülüklere ilişkin tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanmasının amaca elverişli olacağı belirtilmiştir (Er, s. 70,71).
Hastane işleticisinin “hastane bakımı” kavramı içinde yer alan edimleri konusunda her hâl ve şart için geçerli olabilecek kesin bir sayma yapmak mümkün değildir. Ancak, sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış olsa bile hastanın sağlık durumu, hastalığın tipi ve ağırlığına göre dürüstlük ilkesinin zorunlu kıldığı bütün tedbirleri almak zorundadır. Aksi takdirde, gerekli testler yapılmadan hastalığın teşhisine gidilmesi, kan grubu tespitinde hata yapılması, cerrahi müdahalede kullanılan araç ve gereçlerin bozuk olması, ameliyatı takiben kullanılan kompresin gereğinden fazla sıcak olması ve yanıklara yol açması, ruh hastasının kontrol edilmemesi nedeniyle intiharı, yangına karşı gerekli tedbirlerin alınmaması, bozuk yiyecek verilmesi yüzünden zehirlenmelere yol açılması, yeterli ısıtma yapılmadığı için hastalığın ağırlaşması veya yeni hastalığa sebebiyet verilmesi gibi hâllerde hastane işleticisi oluşan zararı tazmin etmek zorundadır. Bunun dışında hastane yönetiminin somut organizasyon yükümlülükleri de bulunmaktadır. Öncelikle hekim dâhil bütün sağlık personelinin seçimi, denetlenmesi ve organizasyonuna ilişkin görevler, gereği gibi yerine getirilmelidir. Örneğin, bir görevin uzmanı olmayan bir kişiye verilmesi hâlinde organizasyon kusuru söz konusudur ve yönetimin tazminat sorumluluğu söz konusu olur (Hakeri, H.: Hastane Yönetiminin Sorumluluğu, Sağlık Hukuku Kurultayı, Ankara Barosu Yayınları 2009, 2.Baskı, s.166; Hatırnaz Erol, G.: Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları, 2.Baskı, Ankara 2009, s.58-59).
Hasta, hastaneye kabul edilmekle hastane yetkililerinin himayesine girmiş olur ve haklı olarak kendisine mümkün olan en iyi tedavi ve bakım hizmetinin verilmesini ister. Hastane işletmecisinin “organizasyon yükümlülüğü” aslında onun hastanın şahsına göstermekle yükümlü olduğu özen borcunun bir görünüm tarzından ibarettir (Devermann, M.: Organisationsverschulden im klinischen Bereich, Dissertation Osnabrück 2003, s.1; aktaran-Akkanat, s.32). (benzer nitelikte Yargıtay HGK’nın 04/06/2020 tarihli ve 2017/13-669 esas – 2020/346 karar sayılı ilamı).
Ayrıca Hasta Hakları Yönetmeliği (R.G. 01.08.1998–23420)nin “Güvenliğin Sağlanması” başlığını taşıyan 37. maddesinde; “Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır… Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.”
Davalı …Ş. ve davalı Doktor ………….. hakkındaki davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayanılmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2014/38807 Esas ve 2016/3080 Karar sayılı emsal kararında “…Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayanılmıştır. (818 s. BK. 386- 390) Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle sağlık memuru ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yîne gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.” denilmektedir.
Somut olay bakımından; …’in 26/5/2015 taihinde Özel ………… Hastanesi miad gebelik, sancılı olarak geldiği, yapılan yatışı sonrası tetkiklerinin istendiği, SAT ile 37+5, USG ile;37, tahmini kilosu 3357 gr, amnios sıvısı yeterli FKA +, 3650 gr ağırlığında 8/10 apgarlı kız bebek doğurtulduğu, parol, cefaks 500 tb, gynoferro sanol kp. reçete edildiği, ritm bozukluğu ve DM’u bulunan annenin takibinde KŞ 09.00:81, 13.00:86, 17.00:145, 21.00:86, 06.00:197/ olduğu kristalize insülin 6 Ü yapıldığı şeklinde kayıtlı olduğu, …’in 31/5/2015 günü Özel ………. Hastanesi Acil Servisi’ne ateş, öksürük, hırıltılı solunum, nefes alıp verirken zorlanma, solunum sıkıntısı, bulantı, midede yanma-ekşime şikayetleri ile başvurduğu, uzun zamandır nefes darlığı, çektiği, postop oksijen tedavisi aldığının öğrenildiği, ateş:37.6, genel durum orta, boğaz hiperemik, akciğer sesleri kaba+her iki bazalde railer mevcut, karında epigastrik hassasiyet ve batın sağ üst kadranda hassasiyet olduğu, dudaklarda siyanoz olmadığı, tetkiklerinde; AST:19, ALT:17, Na:142, K:4.88, CM04.3, Kreatinin:0.54, WBC:9.14, Hgb:9.5, Hct:30.2, Plt:303, Neu%:71.7, Lym%:21.8, bun: 8.8 akut farenjit, ateş, üşüme, akut bronşit, alerjik rinit, karın ağrısı, bulantı-kusma, gastrit ve pnömoni ön tanıları ile damar yolu açılarak nebulizatör ile ilaç uygulaması yapıldığı, izotonik sodyum %0.9 500ml, prednol-l 40 amp, novopyrine amp, esomen 40 flk, primsel amp, ventolin nebul, pulmicort nebul uygulandığı ve hastaya reçete yazıldığı ancak hastanın reçeteyi almadığı ve kontrole gelmek üzere taburcu edildiği, kişinin aynı gün yapılan ikinci kaydında ise yapılan muayene ve tetkikleri sonrası postop atelektazi ve akciğer enfeksiyonu olabileceği düşünülerek hastaya takip ve tedavi amaçlı yatış yapıldığının kayıtlı bulunduğu, ancak hastanın taburcu edilmiş olduğu, kişinin solunum parametrelerinin değerlendirecek oksijen saturasyonu, solunum sayısı, kangazı bulgularının bakıldığına dair dosyada belge olmadığı, bunların yapılması gerektiği, zatürre teşhisi konulan böyle bir hastanın yatırılarak tedavi edilmesi gerektiği, …’e ait bu hastanede düzenlenen aynı tarihli iki epikriz olduğu, birinci epikrizde reçete verilerek önerilerle taburcu edildiği yazılı olup, bu epikrizin kabullü halinde hekimin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı, ikinci epikrizde ise yatış önerildiği, kişinin yazılan ilaçları kullanmayı red ettiği, bu epirizin kabulü halinde hekimin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu alınan adli tıp raporu ve üniversitelerin tıp fakültelerininden seçilen uzman hekimlerden oluşturulan bilirkişi kurulu raporu ile anlaşılmaktadır.
Özel ……. Hastanesi Acil Servisi’nde ilk epikrizden 4 dakika sonra hazırlanan 31/05/2015 tarihli 02:21:01 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:39:46 saatli çıkış epikrizde “hastanın muayenesi ve tetkikleri sonucu hastanın muayenesi sonrası post op atelektazi ve akciğer enfeksiyonu olabileceği düşünülerek hastaya tedavi ve takip amaçlı yatış yapıldı.” yazıyor olmasına rağmen …’e hastaneye yatışının yapılmadığı, yatışa ilişkin herhangi bir belgenin sunulamadığı, ikinci epikrizde yazdığı üzere …’e yatış önerildiği halde adı geçenin yazılan ilaçları kullanmayı ve yatış ile tedaviyi red ettiğine ilişkin hastanenin tıbbi evrakları arasında tedavi/yatış red tutanağı olmadığı, davalı tarafça bunun ispatlanamadığı, dinlenen tanık anlatımlarının da 31/05/2015 tarihli 02:02:59 saatli giriş ve 31/05/2015 tarihli 02:43:13 saatli çıkış epikrizi ile örtüştüğü dikkate alındığında bu epikrizin içeriğinin doğru olduğu, Özel ………. Hastanesi Acil Servisi’nde Doktor ……….. tarafından …’e, klinik durumunun iyi olmamasına rağmen birinci epikriz yazıldığı gibi muayenesi ve tetkiklerinin yapılmasından sonra taburcu edildiği, oysaki böyle bir hastanın yatırılarak tedavi edilmesi gerektiği, bu nedenle davalı doktorun uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı Doktor Zeliha İmamoğlu tıp kurallarına uygun olmayan uygulamaları nedeniyle meydana gelen zararlardan sorumludur. Davalı …Ş. ise, hastane işleticisi olarak hastaya karşı; hastalığın teşhis ve tedavisi için gerekli tıbbi hizmetlerin verilmesi edimi başta olmak üzere, hastane bakımının sağlanması, hastanenin organizasyonu ve işleyişini gerçekleştirme yükümleri asli edim yükümleri yerine getirmek konumundadır. Bunun dışında hastane yönetiminin somut organizasyon yükümlülükleri de bulunmaktadır. Öncelikle hekim dâhil bütün sağlık personelinin seçimi, denetlenmesi ve organizasyonuna ilişkin görevler, gereği gibi yerine getirilmelidir. Örneğin, bir görevin uzmanı olmayan bir kişiye verilmesi hâlinde organizasyon kusuru söz konusudur ve yönetimin tazminat sorumluluğu söz konusu olur (Hakeri, H.: Hastane Yönetiminin Sorumluluğu, Sağlık Hukuku Kurultayı, Ankara Barosu Yayınları 2009, 2.Baskı, s.166; Hatırnaz Erol, G.: Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları, 2.Baskı, Ankara 2009, s.58-59). olarak ortaya çıkmaktadır çalıştırdığı hekimlerin yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmaları, hastaneye yatış ve taburcu işlemlerinde gerekli organizasyonları yapma konusunda tedbirleri almak zorundadır. Davalı …Ş. de bu nedenle meydana gelen zararlardan sorumludur.
Davalı …Ş. hakkındaki dava hukuki niteliği itibarıyla tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanmaktadır. Davalı Doktor …….. ile davalı …Ş. arasındaki tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin 02/04/2015-02/04/2016 tarihleri için düzenlendiği görülmektedir.
Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Konusu” başlıklı B.1 maddesi “Sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin olarak sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortaya başvurduğu anda riziko gerçekleşmiş sayılır.” şeklindedir.
Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Konusu” başlıklı B.5 maddesi “Zarar gören uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.”
Çözümlenmesi gereken sorun davacıların destekten yoksun kalma zararlarının poliçe teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkindir. Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Sigortanın Konusu” başlıklı B.1 ve devamı maddeleri incelendiğinden riziko gerçekleşme tarihinin sigortalı doktor ve sigortacı arasındaki hak ve yükümlülüklerin düzenlendiği anlaşılmıştır. Genel Şartlar, uygulamada “claims made” (talep esaslı) olarak bilinen tekniğe uygun bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, sadece sigortalıya sigorta süresi içinde (uygulamada kural olarak bir yıldır) ileri sürülen talepler, sigorta koruması altındadır. Claims made sigortalarda tazminat talebinin sigortalı hekime karşı ileri sürülmesine ek olarak sigorta süresi içinde sigortacıya “ulaştırılmış” olması da öngörülür. Rizikonun gerçekleştiği anda geçerli olan poliçeyi düzenlemiş olan sigorta şirketi, tazminatı ödemekten sorumlu olacaktır.
Somut olayda sigorta poliçesi özel şartları dikkate alındığında 02/04/2015-04204/2016 vadeli sigorta poliçesinin 02/04/2016 tarihinde sona erdiği ve poliçenin yenilenmediği, davalı Doktor …………..’nun sorumluluğuna yol açan tıbbi uygulama sonucu oluşan zararla ilgili davacıların tazminat talebini davalı … şirketine iş bu dava tarihinde, diğer bir deyişle poliçe süresinden sonra bildirdiği dolayısıyla, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B-5. bendi uyarınca tazminatın sigortacı tarafından karşılanabilmesi için gerekli bulunan “tazminat talebinin sigortalıya poliçe süresi içinde (veya varsa uzatılmış bildirim süresi içinde) bildirilmiş olması” şartının olayda gerçekleşmediği ve poliçenin yenilenmediğinin belirlendiği dikkate alınarak davalı davalı …Ş. hakkındaki davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Toplanan tüm deliller, dosya kapsamı, dosya kapsamına uygun düzenlenen adli tıp raporu ile üniversitelerin tıp fakültelerininden seçilen uzman hekimlerden oluşturulan bilirkişi kurulu raporu, davacılar tarafından itiraz edilmeyen aktüer bilirkişi raporu içeriği dikkate alındığında davacıların davalılardan … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki maddi tazminat davasının kabulü ile davacı … için 420.175,76-TL, davacı … için 45.336,43-TL, davacı … için 34.707,92-TL ve davacı … için 117.415,71-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, vefat tarihinin 01/06/2015 olması nedeniyle davacıların hükmedilen maddi tazminata 31/05/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine ve davacıların davalı …Ş. hakkındaki maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Zaman itibarı ile somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünü zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedelsel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarında da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca 22/06/1966 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda manevi tazminat, bir ceza ya da gerçek anlamda bir tazminat olmayıp, zarara uğrayan kişinin manevi ıstırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araç olabileceğini belirtmiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Bu açıklamalar, TBK’nun 56/2. maddesi hükmü ve dosya kapsamındaki tüm delillere nazaran; davalı …Ş.’ne ait hastanenin acil servisinde doktor olarak görev yapan davalı … …’nun tıp kurallarına uygun olmayan uygulamaları nedeniyle davacıların murisi Rüveyda Tikir’in 01/06/2015 tarihinde vefat ettiği, olayın davalı tarafı kusurundan kaynaklandığı, davacılardan …’in ölenin eşi, davacılar …, … ve davacı …’in ise ölenin çocukları olduğu, oluş şekli, kusur durumu, zararın ağırlığı, davacıların kaza sonrası duyduğu elem ve üzüntüler, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihine göre paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkeleri, TBK’nun 56. maddesi hükmü ve yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı bir arada değerlendirildiğinde davacının manevi tazminat talebinde haklı olduğu değerlendirilmiş ve davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için 70.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL ve davacı … için 30.000,00-TL manevi tazminatın vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, vefat tarihi 01/06/2021 olduğundan davacıların hükmedilen manevi tazminata 31/05/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine, yine sübut bulmadığından davacıların davalı … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2. maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmü yer almaktadır. Bu husus dikkate alınmak suretiyle red edilen talep yönünden vekalet ücretine hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların davalılardan … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki maddi tazminat davasının KABULÜ ile davacı … için 420.175,76-TL, davacı … için 45.336,43-TL, davacı … için 34.707,92-TL ve davacı … için 117.415,71-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine,
2-Davacıların hükmedilen maddi tazminata 31/05/2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine,
3-Davacıların davalı …Ş. hakkındaki maddi tazminat davasının REDDİNE,
4-Davacıların … ve Kayseri …………… hakkındaki manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile davacı … için 70.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL ve davacı … için 30.000,00-TL manevi tazminatın vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine,
5-Davacıların hükmedilen manevi tazminata 31/05/2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine,
6-Davacıların davalı … Ve Kayseri ……………… Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin REDDİNE,
7-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince maddi tazminat yönünden alınması gereken 42.190,70-TL harçtan dava açılırken peşin harç olarak alınan 691,94-TL ve 1.417,90-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 40.081,16-TL nispi karar ve ilam harcının davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince manevi tazminat yönünden alınması gereken 10.929,60-TL karar ve ilam harcının davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
9-Davacılar tarafından peşin yatırılan 29,20-TL başvurma harcı, 691,64-TL peşin harç ve 1.417,90-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.138,74-TL harcın davalılar … ve Kayseri ……….. Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak davacılara verilmesine,
10-Davacılar tarafından maddi tazminat davası yönünden yapılan 78,60-TL posta masrafı, 2,00-TL KEP masrafı, 6,50-TL müzekkere masrafı, 494,95,00-TL tebligat masrafı, 137,50-TL e-tebligat masrafı, 200,15-TL talimat ve ATK’na dosya gönderme masrafı, 5.500,00-TL bilirkişi ve talimat bilirkişi masrafı ile 1.006,00-TL ATK fatura bedeli olmak üzere toplam 7.425,70-TL yargılama giderinin davalılar … ve Kayseri …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
11-Davalılar … ile Kayseri ……. Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından maddi tazminat davası yönünden yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
12-Davalı …Ş. tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
13-Manevi tazminat talebi yönünden taraflarca ayrıca yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
14-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
15-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 47.931,79-TL nispi ücretinin davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak davacılara verilmesine,
16-Davalı …Ş. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 47.931,79-TL nispi ücretinin davacılardan alınarak davalı …Ş.’ne verilmesine,
17-Maddi tazminat davası yönünden davalılar … ve Kayseri ……………… Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
18-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince manevi tazminat yönünden hesap ve taktir olunan 9.900,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve Kayseri ……… Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak bu davacıya verilmesine,
19-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince manevi tazminat yönünden hesap ve taktir olunan 4.500,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak bu davacıya verilmesine,
20-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince manevi tazminat yönünden hesap ve taktir olunan 4.500,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve Kayseri ……………….Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak bu davacıya verilmesine,
21-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince manevi tazminat yönünden hesap ve taktir olunan 4.500,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve Kayseri Kardiyoloji Merkezi Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak bu davacıya verilmesine,
22-Davalılar … ve Kayseri ………….. Ticaret Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı …’in manevi tazminat talebinin ret olunan kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu ücretinin davacı …’den alınarak bu davalılara verilmesine,
23-Davalılar … ve Kayseri…… Ticaret Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı …’in manevi tazminat talebinin ret olunan kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu ücretinin davacı …’den alınarak bu davalılara verilmesine,
24-Davalılar … ve Kayseri …… Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı …’in manevi tazminat talebinin ret olunan kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu ücretinin davacı …’den alınarak bu davalılara verilmesine,
25-Davalılar … ve Kayseri ………..i Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı …’in manevi tazminat talebinin ret olunan kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu ücretinin davacı …’den alınarak bu davalılara verilmesine,
Dair, davacılar vekili Av. … ve davalı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş. vekili Av. …, davalı … vekili Av. …’ın yüzüne karşı, davalı …Ş.’nin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/10/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

TASHİH ŞERHİ

Her ne kadar Mahkememiz kararının hüküm kısmının 2 ve 5. bentlerinde zuhulen “… 31/05/2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine,” şeklinde yazılmışsa da hükmün 2 ve 5. bentlerinin “…31/05/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine,” olarak düzeltilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir. 11/10/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır