Emsal Mahkeme Kararı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/27 E. 2021/672 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

ESAS NO: 2019/27 Esas
KARAR NO : 2021/672
T.C.
KARŞIYAKA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/27 Esas
KARAR NO : 2021/672

HAKİM : …
KATİP :
DAVACILAR : 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av….
Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/01/2019
KARAR TARİHİ : 02/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH :24/12/2021

Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesi mahkememiz esas defterine kaydı yapıldıktan sonra yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesinde, davalı tarafın Karşıyaka 3. İcra Müdürlüğünün 2018/9961 E.sayılı dosyası ile müvekkilleri aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip başlattığını, ancak icra takibine konu senet üzerindeki imzanın davacı müvekkili …’a ait olmadığını, davacı …’ın ise …’ın oğlu olduğunu, …’ın ise annesine ait işyerinde ona yardım ettiğini, senet üzerindeki yazı, rakam ve imzaların müvekkili …’a ait olmadığı, iki adet imzanın …’a ait olduğunu, ancak … tarafından bu bononun bedelsiz olarak hatıra binaen davalıya verildiğini, boş olarak verilen bu bononun davalı tarafından doldurulduğunu bildirerek, sözü edilen icra takibine konu bononun iptaline, %20 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili tarafından mahkememize cevap dilekçesi ile; davacı …’ın senet üzerindeki imzaları ikrar ettiğini, …’ın şirket adına belgeler imzaladığını, …’ın kullandığı farklı imzalar olup olmadığının, yok ise imzasının taklit edilmesine rıza gösterip göstermediğinin araştırılması gerektiğini, bonoda soyutluk ilkesinin geçerli olduğunu bildirerek, davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava İİK’nun 72. Maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacılar vekili delil olarak, Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2018/9961 E sayılı dosyası ve münderecatı, ödeme emri,senet sureti ve satış talebine ilişkin belgeler, davacıya ait imza örnekleri ve bilirkişi incelemesi, İzmir 30.Noterliğince alınan 21.01.2019 tarih ve … yevmiyeli vekaletname, Yapıkredi Bankası Gaziemir ubesindeki davacıya ait İmza örnekleri, PTT Gaziemir şubesindeki davacıya ait imza örnekleri, Kadifekale Vergi Dairesindeki davacıya ait imza örnekleri, Ticari defterler, Yargıtay içtihatları, tanık beyanlarına dayanmıştır.
Davalı vekili karşı delil olarak, Karşıyaka 3. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9961 E. Sayılı dosyası, … şirketine ait fatura ve belgeler, bilirkişi incelemesi, tanık beyanlarına dayanmıştır.
Uyuşulmayan noktaların dava ve takip konusu 20.10.2018 tanzim tarihli 23.10.2018 vadeli 17.000,00 TL bedelli bonodaki keşideci ve davacılardan …’a atfen atılmış imzaların davacı …’ın eli mahsulu olup olmadığı, davacı …’ın imzası sonrasında iddiada belirtilen hatır senedi vakıasının gerçek olup olmadığı, dolayısıyla bu bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadıkları noktalarında olduğu tespit edilmiştir.
Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2018/9961 Esas sayılı dosyası, Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/4189 ve 2021/3765 sayılı soruşturma dosyaları UYAP üzerinden işbu dosya içine alınmış,
İzmir Vergi Dairesinden …’ın imza örneklerinin bulunduğu evrak asılları gönderilmiş,
Yapı ve Kredi Bankası Gaziemir Şubesince …’ın 20/10/2018 tarihinden önce imzalanmış bireysel müşteri sözleşme aslı gönderilmiş,
PTT Gaziemir Müdürlüğünce 7 adet posta çeki ödeme varakaları gönderilmiş, Yapı ve Kredi Bankası Çiğli AOSB Şubesince …’ın imzalarını içerir belge asılları gönderilmiş,
Davalı vekilince 24/03/2021 tarihinde 2 adet fatura aslı dosyaya sunulmuştur.
Mahkememizin 17/09/2020 tarihli duruşmasında davacı … ve …’ın imza örnekleri alınmış, ayrıca dava ve takip konusu 20.10.2018 tanzim tarihli 23.10.2018 vadeli 17.000,00 TL bedelli bonodaki keşideci ve davacılardan …’a atfen atılmış imzaların davacı …’ın veya davacı …’ın eli mahsulu olup olmadığ hususunda grafoloji raporu düzenlenmesi için dosyanın resen bilirkişi olarak seçilen grafoloji uzmanı …’a yemin tutanağı ile tevdiine karar verilmiş, bilirkişi 08/02/2021 havale tarihli raporunda, tetkike konu, alacaklısı … ödeyecek … ve … olarak düzenlenmiş 20.10.2018 tanzim ve 23.10.2018 ödeme tarihli “17.000” TL bedelli senedin ödeyecek bölümünde … adına atılı bulunan 2 adet imzanın (senedin ödeyecek bölümünde firmaya ait kaşe izinin alt kısmında “H” harfi ile başlayan imzalar), mevcut mukayese imzalarına kıyasen, … eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı, inceleme konusu … adına atılı imzaların (… eli ürünü olmadığı belirtilen) ise, tespit edilen kaligrafik ve itiyadi ayırıcı özellikler doğrultusunda, … eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Mahkememizin 18/03/2021 tarihli duruşmasında, davacılar vekilinin itirazı ve davalı vekiline ait 18/02/2021 uyap tanzim tarihli dilekçe içeriği nedeniyle dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, dava ve takip konusu 20.10.2018 tanzim tarihli 23.10.2018 vadeli 17.000,00 TL bedelli bonodaki keşideci ve davacılardan …’a atfen atılmış imzaların davacı …’ın veya davacı …’ın eli mahsulu olup olmadığı hususunda, … – … tarafından davalı … hitaplı düzenlenmiş 31/05/2018 tarihli 114116 ve 114117 sıra nolu iki adet fatura aslı üzerindeki … – … kaşesi
üzerindeki imzanın davacıların eli mahsulü olup olmadığı hususunda grafoloji raporu düzenlenmesinin istenmesine karar verilmiş, Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen raporda, inceleme konusu faturalarda kaşe izi üzerine atılı imzalar ile inceleme konusu senette alt tarafta …’a atfen atılı imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’ın eli ürünü olduğu, inceleme konusu senette üst tarafta …’a atfen atılı imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ın eli ürünü olmadığı, söz konusu imzalar atan şahsın tanı unsurlarını … açısından teşhise yeter oranda yansıtmadığından …’ın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile açılan takibe ilişkin menfi tespit davasıdır. Davacı …, takibe dayanak belgeler üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığı iddiasında bulunmuştur. Davacı … ise senet üzerindeki imzasını kabul etmiş ancak senedin hatır senedi olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkememizce yapılan imza incelemesi sonrasında senet üzerinde …’a ait olduğu iddia edilen imzaların bilirkişi marifeti ile incelenmesinde, söz konusu imzaların …’a ait olmadığı ve … eli ürünü olup olmadığının da tespit edilemediği görülmüştür. … yönünden takibe dayanak kambiyo evrakının hukuken sonuç doğurabilmesi için imzanın kendisine ait olması gerekmektedir. Oysa yapılan incelemede söz konusu imzanın …’a ait olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle bu davacı yönünden imzanın davacıya ait olmaması sebebi ile davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili son celsede “mahkemenizce yapılan 17/09/2020 tarihli duruşmada davacı … tarafından oğlu olan diğer davacıya verilen vekaletname kapsamında işlerin oğlu tarafından yürütüldüğünü beyan etmiştir, bu nedenle noterlerden herhangi birisine müzekkere yazılarak davacı … tarafından diğer davacıya verilen herhangi bir vekaletname olup olmadığının araştırılmasını” talep etmiştir. Bu talep mahkememizce kabul edilmemiştir. Zira, öncelikli olarak 6100 sayılı HMK’nun 319. Maddesine göre “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.”. Davalı vekili cevap dilekçesinde böyle bir hususu ileri sürmemiş olup bu talep kabul edilerek notere müzekkere yazılsa ve … tarafından davalı …’a verilmiş bir vekaletname tespit edilse dahi bu durum esasa etkili olmayacaktır. Zira yapılan kriminal incelemede, senet altında … adına atılmış imzanın … tarafından atılıp atılmadığı da tespit edilememiştir. Dolayısı ile … tarafından …’a verilmiş bir vekaletnamenin varlığı, davaya ve takibe konu senet altındaki imzanın … tarafından …’a vekaleten atıldığı sonucunu doğurmayacağından dosyamıza bir şey kazandırmayacağı gibi yargılamanın da gereksiz yere uzamasına neden olacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı … tarafından senet altındaki imza kabul edilmiş ancak senedin hatır senedi olduğu ileri sürülmüştür. Dosya içerisindeki senedin incelenmesinde, davalı …’ın senedin asıl borçlusu olmadığı aval veren sıfatını taşıdığı anlaşılmaktadır.
“Öte yandan, kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. Öncelikle kefalet sözleşmesi, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 484 üncü maddesi hükmü uyarınca, geçerliliği yazılı şekle tabi olup; bu sözleşmede kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktar gösterilmesi gerekir. Bunun yanında, BK’nun 497 nci maddesi hükmü uyarınca kefil, borçluya ait def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkına sahiptir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 4.7.2001 gün ve E:2001/19-534, K:2001/583 sayılı ilamı). Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı YİBK’nın Gerekçesi). Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır. Kefaletin fer’i nitelik taşımasının sonuçlarından biri de, kefilin sorumluluğunun, asıl borçludan daha ağır olamayacağıdır. Asıl borçluya karşı yapılan iyileştirmeler (faizin düşürülmesi gibi) kefil için de etkili olur “ (2013/19-557 Esas, ve 2014/379 karar numaralı HGK)
6102 sayılı TTK’nun 778/3. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanunun 702/1. maddesine göre; “Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur.” Aval ile kefaleti birbirinden ayırmak gereklidir. Kefalet, fer’i nitelikte olmasına karşın, aval, bağımsız ve aslî bir nitelik taşır. Aval veren, lehine aval verilenin ileri sürebileceği ve senedin şekline ilişkin olanlardan başka geçersizlik sebeplerini, def’i veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremez. Oysa kefil, asıl borçluya ait kişisel def’ilerden yararlanabilir. Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde, aval şerhinin, mutlaka poliçe, bono, çek veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur (TTK.702. maddesi). TTK.nun 778/1-d. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanunun 724. maddesi hükmü gereğince, kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esas olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel hükümler olması nedeniyle, kambiyo senetlerinde TBK’nun 584. ve 603. maddeleri uygulanamaz. (Yargıtay 12. HD., 28/01/2016 tarih ve 2015/25240 E., 2016/2668 sayılı kararı). TTK’nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK’nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678. maddesi gereğince; şirket yetkilisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK’nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701 ve 702. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. TTK’nun 702/1. maddesi hükmüne göre; aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmiş ise aynen onun gibi sorumlu olur. Ayrıca, bonoda lehine aval verilen kimse, mutlaka bono borçlusu olmalıdır. Bonoda sorumlu olarak görülmeyen bir kimse için verilen aval geçersizdir (Prof. Dr. Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku s. 802).
Açıklandığı üzere, davacı …’ın davaya ve takibe konu kambiyo evrakından dolayı olan sorumluluğu, diğer davacı asıl borçlu …’ın sorumluğunun devam etmesi ve geçerli olması koşuluna bağlı olup herhangi bir nedenle borcun düşmesi ya da geçersiz hale gelmesi halinde avalist konumundaki davacı …’ın sorumluluğu da düşecektir. Yukarıda da açıklandığı üzere davacı …’ın senet altındaki imzalarının kendisine ait olmaması nedeni ile senet nedeni ile herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Hal böyle olunca da aval veren sıfatını taşıyan …’ın sorumluluğu da kalmayacaktır. Bu nedenle de davanın bu davacı yönünden de kabulüne karar vermek gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
İcra takibinin dayanağı olan bonoda davalı/alacaklının lehtar olduğu bu durumda, davalı – alacaklının davacılar ile doğrudan ilişki içinde olduğu belirlendiğinden, alacaklının borçlunun imzasının, adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerekir. Davacı/borçlunun imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının, imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte en azından ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiğinden, İİK’nun170/4 maddesi uyarınca davalının asıl alacağın % 20’si oranında kötü niyet tazminata mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, İcra dosyası, bilirkişi incelemeleri ve taraflarca sunulan deliller kapsamında yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak mahkememizce davacıların davasının kabulüne ve davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve hakimin taktirine göre:
Davacıların davasının kabulü ile Karşıyaka 3. İcra müdürlüğünün 2018/9961 Esas sayılı takibin davacılar yönünden iptaline,
3.400,00-TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.169,71-TL karar harcının peşin olarak alınan 292,43 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 877,28-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davacı vekilinin hizmet ve mesaisine karşılık hesap edilen taktiren 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 292,43-TL peşin harç, 44,40-TL başvurma harcı, 6,40-TL vekalet harcı, 2.067,20-TL müzekkere, tebligat, bilirkişi Adli Tıp Kurumu Fatura bedeli olmak üzere toplam 2.410,43-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Sarf edilmemiş gider avansının bulunması durumunda kararın kesinleşmesinden sonra yatıran taraflara iade edilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu döküman 5070 Sayılı Kanun gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.