Emsal Mahkeme Kararı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/782 E. 2021/231 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

ESAS NO: 2018/… Esas
KARAR NO : 2021/…
T.C.

ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/… Esas
KARAR NO : 2021/…

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI :…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/03/2019
KARAR TARİHİ : 16/04/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 26/05/2021

Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesi mahkememiz esas defterine kaydı yapıldıktan sonra yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde; davalı …’un, müvekkili şirketin eski çalışanı olduğunu, şirkette 02.03.2014 tarihinde çalışmaya başladığını, davalı işçi tarafından iş ilişkisinin kurulduğu 02/03/2014 tarihinde düzenlenen gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesi imzalanmış olup davalı işçi taahhütnamede yer alan maddelere aykırı davranarak 30.12.2015 tarihinde şirketten ayrılıp müvekkili şirketle aynı sektörde hizmet veren … Kaplama Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketinde çalışmaya başladığını, davalının hizmet sözleşmesinin 4.14 maddesi ve gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdünü ihlal ettiğini, davalıya karşı 02.03.2016 tarihinde, işçinin, Gizlilik, Sır Saklama ve Rekabet Yasağı Taahhüdü’ne aykırılığı nedeniyle 100.000,00 TL’lik icra takibi başlatıldığını, takibin itiraz neticesinde durdurulduğunu, ancak haklı takibin devamı gerektiğini, …’un, müvekkili şirkete dair birçok teknik bilgiye sahip olduğunu, müvekkili şirketin işi ve işvereni ile ilgili kritik bilgilere de sahip olduğunu, hal böyleyken işçinin işvereni olan ilişkisinde bu bilgileri gizleme yükümlülüğü olması gerektiğini, Türk Borçlar Kanununda “Hizmet Sözleşmeleri” üst başlığı altında düzenlemiş olduğu işçinin sadakat yükümlülüğü ile bu hususa yasal zemin yarattığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 396. Maddesi işçinin özen ve sadakat yükümlülüğünü “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine tesiim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürecet sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” maddesi davalının sadakat yükümü olduğunu açıkça düzenlediğini, madde metni açık olup bir işçinin hizmet süresi içerisinde uyması gereken yükümlülüğünü düzenlemekte ve işçinin sadakat yükümlülüğüne aykırı herhangi bir davranışta bulunamayacağını düzenlediğini, açıklanan nedenlerle; davalının icra takibine yaptığı haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının kötü niyetli itirazı nedeni ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davayı kabul etmediğini, öncelikle davanın süresinde açılmadığını, davacı tarafından açılan …. İcra Müdürlüğünün… E. Sayılı takibe tarafından 10.03.2016 tarihinde itiraz edildiğini ve İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiğini, itiraz tarihinden itibaren 1 yıl içinde itirazın iptaline ilişkin dava açılmadığı için, itirazın iptali davası açma hakkı bulunmadığını, bu nedenle davanın süre yönünden reddi gerektiğini, itiraz tarihinden itibaren 2 yıl 9 ay 21 gün geçtiğini, icra dosyası incelendiğinde durumun anlaşılacağını, davacıya ait işyerinde, proje planlama mühendisi/ sorumlusu olarak çalıştığını, ücretinin de sadece 1.600,00 TL olduğunu, hatta bir dönem beden işçisi olarak gösterildiğini, üretilen parçaların görsel final kalite kontrollerinin yapılması ve hazırlık saflarında parçalara boya sürülmesi süreçlerinde de çalıştırıldığını, işyerinde huzur olmadığı, sürekli baskı yapıldığı için, ihbar süresinde çalışarak, ayrılmak zorunda kaldığını, görev ve sorumluluklarının haricinde tarafından iş istemesinden rahatsız olarak işyerinden ayrılmak istediğini bildirdiğini ve 30.11.2015 tarihinde işyerinden ayrıldığını, ayrıldıktan sonra bir süre dinlendiğini, ancak yaşamını sürdürebilmek için çalışmak zorunda olduğundan şu anda çalıştığı şirkette işe girdiğini, davacı şirket ile, şu anda çalıştığı şirketin aynı sektörde olması, davacının iddialarını haklı göstermediğini, davacı şirketinde çalıştığı sıradaki görevinin, şirketin sırlarını bilmeyi gerektirecek bir görev olmadığını, işinin müşterilerden gelen sipariş miktarlarını üretimle paylaşmak, hammaddenin temini, yeni bir proje olduğunda bunların üretimdeki organizasyonu yönünde olduğunu, davacı tarafın şirkette bulunduğu süre içerisinde hiçbir yazılı ve sözlü ihtar almadan iş kanunu ve iş ahlakına uygun olarak çalıştığını, çalıştığı süre içerisinde hiçbir suretle tarafına bu bilgi/ belge gizlidir şeklinde bir ihbar ve bildirim yapılmadığını, yine çalıştığı süreçte hiçbir idari yönetim toplantı ve kararında bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi şirketin Teknik ve Know How yönünden tarafıyla hiçbir bilgi ve sır elde etmediğini, davacı şirketinde kilit bir görevde yer almadığını, iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacının sadece 1,5 yıl gibi kısa bir süre Proje Planlama bölümünde çalışmış/çalışan sıradan bir mühendise şirketin gizli bilgi/belge, Teknik ve Know How bilgilerinin aktarılmış ve aktarılacak olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şu anda çalıştığı şirkette ise, görevinin kalite yönetim sistemi ve laboratuvar doğrulama testlerine bakmak olduğunu, aynı iş olmadığını, gizlilik ve rekabet yasağına aykırı bir çalışmasının söz konusu olmadığını, kimya mühendisi olduğu için çalışma alanının kısıtlı olduğunu ve mesleğinin icrası ile ilgili bir konuda “gizlilik ve rekabet yasağı sözleşmesi” geçerli olamayacağını, mesleğini icra etmesini engelleyecek bir sözleşmenin geçerli olamayacağını, böyle bir sözleşmenin tarafına teslim edilmemekle birlikte varsa dahi, Anayasadan kaynaklanan çalışma hürriyetinin kısıtlanması olduğunu ve geçerli olamayacağını, açıklanan nedenle; haksız ve mesnetsiz olarak açılmış olan dava ve taleplerin reddine, yargılama giderleri ve ileride avukat tutmam halinde vekalet ücretlerinin davacı üzerine bırakılmasına, aleyhine haksız yere icra takibi yapıldığından ve dava açıldığından % 20’den az olmamak üzere inkar tazminatının davacıdan alınarak lehine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, T.B.K.’nun 444.madde hükmüne göre açılmış, rekabet yasağı ihlalinden doğan cezaî şart tahsili istemine ilişkindir.
Harçlandırılan dava değeri: 101.553,42-TL’dir.
Davacı vekili delil olarak ; ….İcra Müdürlüğünün 2016/… E.sayılı dosyası, işçiye ait SGK kayıtları, işyeri kayıtları, hizmet sözleşmesi, gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü, Ticaret Sicil Gazetesi kayıtları, davalının çalışmaya başladığı iş yerinin faaliyet alanını gösteren internet sitesi ve buna dair bilgi ve belgeler, ilgili yazışmalar, davalının davacı şirkette gerçekleştirmiş olduğu Almanya seyahatine dair belgeler, Yargıtay kararları, bilirkişi incelemesine dayanmış dayanak belgelerini dosyaya sunmuştur.
Davalı vekili karşı delil olarak; … İcra Müdürlüğünün 2016/… E. Sayılı dosyası, Hizmet sözleşmesi ve gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesi, SGK kayıtları, hizmet döküm cetveli, işe giriş bildirgesi, banka kayıtları, aldığı ücretin, çalışmasının “gizlilik, sır saklama” yı gerektirecek bir iş, olmadığı açısından, tanık deliline dayanmıştır.
… İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının davacı, borçlusunun davalı olduğu, takibin 100.000,00-TL asıl alacak, 1.553,42-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 101.553,42-TL üzerinden yapılan ilamsız icra takibi olduğu, takibin dayanağının 30/12/2015 tarihli asıl alacak olarak gösterildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya 07/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, takibe davalı-borçlu tarafından 10/03/2016 tarihli dilekçesi ile borcu bulunmadığından ödeme emrine, yetkiye, takibe, borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, takibin durduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında icra ve dava konusu olan miktar kadar davacı alacağı bulunup bulunmadığı, davalının davacı ile yapmış olduğu sözleşme uyarınca rekabet yasağına aykırı davranıp davranmadığı, davacı tarafın cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın yerinde olup olmadığı yönünde uyuşmazlık bulunduğu tespit edildi.
Mahkememizin 25/10/2019 tarihli duruşmasında dinlenen ;
Davacı tanığı … beyanında, ”ben davacı şirkette üretim ve kaplama bölüm sorumlusu olarak çalışmaktayım, davalı davacı şirkette 2014 yılında üretim ve planlama sorumlusu olarak çalışmaya başladı 2015 yılı sonunda da işten ayrıldı, … hanım bizden ayrıldıktan sonra …firmasında çalışmaya başladı, davacı şirketteki çalıştığı dönemde tüm müşteriler ile iletişimi o kurar ve bana da o gün içerisinde neleri yapacağımız konusunda talimatlar verirdi, …firmasında çalışmaya başladıktan sonra bizim işlerimiz %50 azalmaya başladı, öncesinde biz …’ın tüm işlerini yaparken … hanımın …’de çalışmaya başlamasından sonra …firması da …’ın işlerini yapmaya başladı, …’in yan sanayisidir, davalı davacı şirketin sorumlusu olarak yurtdışı firmaları ile de görüşmek üzere yurtdışına giderdi, davalı davacı şirkette çalışırken haftasonları da dahil olmak üzere eğitimler almıştır, davalı davacı firmada benim bildiğim dönemde sadece planlama ve üretim sorumlusu olarak çalışmıştır, firmalardan gelen siparişler direkt … hanıma gelmekteydi, bütün ilişkileri … hanım bildiği ve İngilizcesinin de olması sebebiyle yurtdışına birlikte gittik, ben yurtdışına malın yüzey kontrolü ve kaplamanın uygun olup olmadığı yönünde teknik bilgiye sahip olduğum için gittim, haftasonu eğitimlerine fabrikada çalışan beyaz yakalılar katılmıştır, mavi yakalılardan da … ile ben katıldım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı …beyanında, ” ben davacı şirkette 21 yıldır final kalite kontrol bölümünde sorumlu olarak çalışmaktayım, … 2014 yılında çalışmaya başladı, 1,5 yıl kadar çalıştıktan sonra işten ayrıldı ve firmadan ayrıldıktan 1 ay kadar sonra rakip firma … firmasına geçiş yapmıştır, bu … firmasına geçmesinden sonra bizim …firmasından aldığımız siparişlerde %50 oranında azalma olmuştur, ….’in yan sanayisidir, … firması …’ın siparişlerinden almaya başlamıştır, bunu duydum, … firmasından gelip giden kişilerden duydum, …davacı şirkette çalışmaya başladıktan sonra eğitim için haftasonları çalışmaya gelmiştir, diğer firmalardan gelen siparişlerde de düşüşler olmuştur, ancak bunun neden kaynaklandığı konusunda bilgi sahibi değilim, … planlama ve üretim sorumlusu olarak çalışmaktaydı, ben …un ne ücret aldığı konusunda bilgi sahibi değilim, benim ücretim ile ilgili herhangi bir bilgi vermek istemiyorum, …’nin çalışmaları ile ilgili bilgi sahibi değilim, eğitimlere beyaz yakalılar katılmaktaydı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 07/02/2020 tarihli duruşmasında;
Davalı tanığı … beyanında, ”davalı …’u 2016 yılının Mart ayından beri tanırım, kendisi 2015 yılı Aralık ayında şu an çalıştığım … Plastik isimli firmada çalışmaya başlamıştır, kalite kontrol görevlisi olarak çalışır, çalıştığımız işyeri plastik üzerine krom kaplama işini yapmaktadır, … hanım da laboratuvardaki işleri kontrol eder ve üretim ile ilgili kısmı kontrol eder, üretimden çıkan malzemelerin kontrolünü yapar, … hanımın davacı şirkette ne iş yaptığı kısmını bilmem, … ve .. ile … şirketi uzun zamandan beri çalışmaktadır, tüm şirketler ile görüşmeleri … bey yapar, … hanımın işe başlamasından sonra bu şirketler ile herhangi bir ticari alışverişinde dikkate değer bir artış olmamıştır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı … beyanında, ”ben …’de üretim mühendisi olarak 2013 yılında çalışmaya başladım, üretim yoktu, … numune çalışması yapmaktaydım, daha sonra bu çalışmalar sebebiyle birkaç mühendis daha işe başladı, … hanım da üretim planlamaya bakmaktaydı, … bey de satış ve pazarlama kısmından sorumluydu, biz işe başladıktan sonra benden 1 buçuk yıl sonra bir sözleşme imzalamam istendi, ben imzalamayacağımı söyledim, imzalamadığım takdirde işten çıkartılacağımı söylediler, diğer arkadaşlardan da aynı sözleşmeyi imzalamaları istendi, işe başladıktan üç dört ay sonrasında bu sözleşmenin imzalanması istendi, ben imzalamadım, sonrasında baskı uygulanmaya başlandı, yapmış olduğum işten daha farklı işler yaptırılmaya başlandı, mesai saatleri dışında da çalışmam istendi, ben işten ayrıldım, …’deki çalışma usulü her birim kendi eş değer birimi ile karşı firmanın görevlileri ile görüşerek işlem yapar, … hanım da üretim planlamadan sorumlu olduğu için görüşülecek olan firmalar ile de bu işi yapan kişilerle de görüşmekteydi, … hanımın işe başladıktan ne kadar süre sonra bu sözleşmenin imzalatıldığını tam hatırlamıyorum, işe başladıktan daha kısa ya da daha uzun süre de olabilir, ben … dışında başka firmalarda da çalıştım, ben …, … ve … ile de çalışmaktaydım, … ben ilk işe başladığımda … başka metaller üzerinde de kaplama işi yapmaktaydı, plastik üzerine kaplama işine yeni girmişlerdi, yurt dışındaki müşteri ile görüşmeye ben gidecektim, görüşme ayarlanmıştı, daha sonra benim de önerim ile … beyin gönderilmesi düşünüldü ancak onun da yabancı dil bilmemesi sebebiyle … hanımın yanında gönderilmesi kararlaştırıldı, … hanım …’nin tüm üretim yaptığı firmaları tanır, ben de tanırım, mühendislerin tamamı haftasonları eğitim amaçlı eğitim aldılar, … beyin …’den ne zaman ayrıldığını tam olarak bilmiyorum, ben ayrılmadan yaklaşık birkaç ay önce ayrılmış olabilir, ben 2015 yılında ayrıldım, tarihi tam olarak hatırlamıyorum, … beyi tanırım, ancak iş dışında başkaca bir arkadaşlığım yoktur, ben de …’ye karşı işçi alacakları davası açmıştım, dava lehime sonuçlandı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı … beyanında, ”ben ….l’un şu anki çalıştığım iş yerinde yaklaşık 4 yıl önce işe başlaması sebebiyle tanırım, kendisi kimyager olup, kalite kontrol analizler konusunda görevlidir, …’deki çalışmasını bilmem, biz çok eski bir firmayız, bu sebeple …, … ve … ile iş yapmaktayız, zaten büyük firmalar da tek bir firma ile çalışmamaktadır, tamamen finansal ve kalite durumuna bakarak çalışmalarını belirlerler, finansal konular ve müşteri ilişkileri şirket ortaklarından … Bey’in yetkisindedir, … bey de kimyagerdir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 26/06/2020 tarihli duruşmasında; dosyanın SMMM ve İş Hukuku alanında uzman bilirkişilere verilerek söz konusu uyuşmazlık konusunda rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişiler … ve …’ın sundukları 28/09/2020 tarihli raporda ; dosyaya mübrez 02.03.2014 tarihli 4 sayfadan oluşan iş akdinin ve yine “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü’ başlıklı 02.03.2014 tarihli 2 sayfadan oluşan sözleşmenin en son sayfalarının davalı işçi tarafından imzalandığı, önceki sayfalarında ise imza yer almadığı, bu hali ile davalı tarafin sözleşmenin içeriği ve geçerliliğine ilişkin itirazlarının kısmen veya tamamen geçerli kabul edilip edilmeyeceği hususlarının münhasıran mahkeme takdiri dahilinde olduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre davacı şirketin faaliyet konusunun metal kaplama ve metal kaplama işi ile bu işe yönelik malzeme ithalat, imalat ve satışı ile kimyevi madde alım satımına yönelik ticari faaliyetleri içerdiği, davalı işçinin sonradan çalışmaya başladığı dava dışı … Plastik Ahşap Metal Kaplama San Ve Tic Ltd Şti’ nin faaliyet konusunun plastik, ahşap ve metal kaplama işi ile bu işe yönelik imalat, satış ve pazarlamasına yönelik ticari faaliyetleri içerdiği, hali ile her iki şirketin faaliyet konusu itîbarı ile aynı sektörde yer aldıklarının kabulü gerekeceğine; Davalı işçinin davacı şirket adına tescilli … S.G.K sicil nolu işyerinden ayrıldığı tarih ile dava dışı şirket adına tescilli olduğu anlaşılan … S.G.K sicil nolu işyerinde çalışmaya başladığı tarih arasında 15 gün süre bulunduğuna, bu hali ile ”’gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü’ başlıklı 02.03.2014 tarihli sözleşmenin birinci sayfasında yer alan takip dayanağı 1.2 no lu maddede öngörülen “2 yıl süre ile aynı alanda faaliyet gösteren başkaca işyerinde çalışmama koşulunu” ihlal edilmiş kabul edilip edilmeyeceği hususunun münhasıran mahkemenin takdiri dahilinde olduğunu, dosya kapsamında mevcut kayıt ve belgeler itibarı ile somut uyuşmazlıkta davacı şirketin ticari kayıt, bilgi ve sırlarının davalı işçi tarafından ifşa edilip edilmediği, dava dışı şirketle ve/veya başkaca 3. kişilerle paylaşılıp paylaşamadığını tespite elverişli herhangi bir veriye rastlanılmadığını, taraflar arasındaki “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü” başlıklı 02.03.2014 tarihli sözleşmede öngörülen koşulların mevcut olup olmadığı hususu mahkeme takdiri dahilinde olmak üzere, şayet mahkemece yasal koşulların mevcut olduğunun kabulü cihetine gidilir ise dava konusu …. İcra Müdürlüğünün 2016/… E. Sayılı icra takip dosyasında 03.03.2016 (harç ikmal tarihi) tarihi itibari ile takip talebi ve ödeme emrine konu edilebilecek takip çıkışı alacak tutarının : şayet mahkemece taraflar arasındaki “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü” başlıklı 02.03.2014 tarihli sözleşmenin, imzalı olan 2. Sayfasında yer alan düzenlemeye nazaran takip öncesi temerrüt İhtarı bulunmaması nedeni ile temerrüt koşullarının oluşmadığının kabulü cihetine gidilir ise takip talebi ve ödeme emrine konu edilen 1.553,42 TL tutarındaki takip öncesi işlemiş faiz tutarı nispetinde olmak üzere fazla talepte bulunulduğunun kabulü gerekeceği, bu hali ile 03.03.2016 tarihli takip talebi ve ödeme emrine konu edilebilecek takip çıkışı alacak tutarının münhasıran asıl alacak kalemi olan 100.000,00 TL cezai şart tutarı olabileceğinin kabulü gerekeceğini, buna karşılık mahkemece, arasındaki “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdü” başlıklı 02.03.2014 tarihli sözleşmenin, imzalı olan 2. Sayfasında yer alan düzenleme itibarı ile takip öncesi işlemiş faiz talebi yönünden ayrıca temerrüt ihtarına gerek olmadığı yönünde kanaat hasıl olur ise takip öncesi işlemiş faiz yönünden 24,66 TL eksik talepte bulunulduğunun kabulü gerekeceğinden takip talebinde 100.000,00 TL asıl alacak ve 1.553,42 TL takip öncesi faiz olmak üzere 101.553,42 TL olarak talep edilen takip çıkışı alacak tutarına nazaran herhangi bir fazlalık veya eksiklik tespit edilemediği bildirilmiştir.
Mahkememizin 20/11/2020 tarihli duruşmasında; taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda önceki bilirkişi heyetine kimya mühendisi bir bilirkişi daha eklenerek dosyanın ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler …, …ve …’ın sundukları 11/02/2021 tarihli raporda; dosya kapsamında mevcut kayıt ve belgelerin kimya mühendisliği yönünden incelenmesi neticesinde, davalı kimya Mühendisi …’un, davacı …San. Tic. Ltd. Şti.nin iş sırlarına vakıf, özel bilgi ve beceri isteyen görevleri yapabilecek teknik ve mesleki donanıma sahip olmasının muhtemel olduğu, ancak bununla beraber taraflar arasındaki “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdüne” uymamasından dolayı davacı …San. Tic. Ltd. Şti.nin varsayılan bir elemanı olarak bu bilgi ve teknolojiyi rakip firmayla paylaşması ve ayrıca işverenin müşteri çevresini rakip firmaya yönlendirmesi eylemlerinin gerçekliği hususunda herhangi bir veri ve tespite ise ulaşılamadığı; sair hususlardaki taraf itirazları temelinde yapılan incelemelerde ise evvelce ilk raporda ortaya konulan tespitler ve dava konusu icra takibi kapsamında talep edilebilecek asıl alacak kalemleri ve fer’ ileri ile takip çıkışı alacak tutarları yönünden ortaya konulmuş olan hesaplama alternatiflerine ilişkin yeni ve ilave herhangi bir tespit ve hesaplamaya ulaşılamadığına dair ek tespitleri bildirilmiştir.
İşçinin, iş akdinin devamı süresince işveren ile rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken bazı koşullarla sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir rekabet yasağı sözleşmesi yapılmasını kararlaştırabilirler. TBK.’nun 444. md. göre fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağının getirilmesindeki amaç, işçinin iş yerinde öğrendiği üretim sırlarını veya işverenin işleri hakkındaki bilgisini, iş ilişkisi sona erdikten sonra işveren ile rekabet edecek tarzda kullanmasının önüne geçmektir. TBK.’nun 444/2. md. uyarınca rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olabilecek nitelikteyse geçerlidir. Rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında, işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Rekabet yasağı sözleşmesine konu olacak üretim sırları ve iş ile ilgili bilgilerin mahrem bilgi ve sır niteliği taşıması gerekir. TBK’nun 444/2 md. gereği rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesinin diğer koşulu, işçinin konumu itibariyle işverenin müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağına sahip bulunmasıdır. İşçinin işverenin müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağına sahip olması, onlarla az veya çok bir kişisel ilişki içinde bulunmasını, müşterilerin kişisel özelliklerini, istek ve ihtiyaçlarını bilebilecek ve bu bilgileri kendi adına ekonomik bir değer olarak kullanabilecek durumda olmasını gerektirir. Bununla beraber, müşteri çevresinin, işçinin ehliyeti, kişisel niteliği, yeteneği ve bilgisi dolayısıyla sağlanmış olduğu hallerde rekabet yasağı sözleşmeleri geçerli değildir. Çünkü, bu gibi hallerde işverenin muhtemel zararı, işçinin müşterileri tanımasının değil, kişisel ehliyetinin ve becerisinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. TBK.’nun 444/2. md. uyarınca, işçi işverenin üretim sırları ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağına sahip olsa bile, bu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte değilse, yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçerli sayılamaz. İşverene ait bilgilerin kullanılmasının, kazançlarda veya sipariş sayısında ciddi bir düşüş doğurması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye gidiş yaratması, iş yapma olanaklarının gözle görünür bir biçimde sınırlandırılması, zararın kolayca telafi edilemeyecek olması gibi hallerde önemli bir zararın varlığından söz edilebilir. Zararın fiilen ortaya çıkması zorunlu değildir. Yaşamın olağan akışına göre önemli bir zarar tehlikesi ihtimalinin varlığı yeterlidir.
Rekabet yasağı sözleşmesi hiçbir şekilde işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemelidir. TBK.’nun 445/1. md. göre rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında 2 yılı aşamaz. Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve işin türü bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir, aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Yasa hükmünün sınırlayıcı niteliği, şüphe halinde yargıcın, sözleşmenin işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürdüğü yönünde yorumlanmasını zorunlu kılar. TBK.’nun 445/2. md, “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı ve süresi bakımından sınırlayabilir” hükmü ile yargıca kapsamı veya süresi bakımından aşırı rekabet yasaklarını sınırlama yetkisi tanınmıştır. Yargıç somut olayın özelliğini ve rekabet yasağını kabul etmesi karşısında işçiye bir bedel yani karşı edim ödenip ödenmediğini dikkate alarak, rekabet yasağını hakkaniyete uygun sınırlar içine çekebilir. Hukukumuzda rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için işverenin işçiye bir bedel ödemesi zorunluluğu öngörülmemiş, TBK.’nun 445/2. md. ile “işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edim”den söz edilmek suretiyle bunun sözleşmeyle kararlaştırılmış olabileceğine, yargıcı rekabet yasağını sınırlaması konusunda takdirini etkileyecek bir olgu olarak işaret edilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 02/03/2014 tarihli gizlilik sır saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesinin 1.2 maddesinde maddesinde “işveren ile arasındaki hizmet ilişkisinin her ne şekilde olursa olsun sona ermesi halinde sona erme tarihinden itibaren 2 iki yılbir süre ile Türkiye sınırları içinde işveren ile aynı iştigal konusunda başkaca bir firmada herhangi bir şekilde çalışmayacak herhangi bir şekilde destek ve hizmet vermeyecek bu firmalara ortak olmayacağını tek başına ya da üçüncü kişilerle birlikte iş kurmayacağımı şimdiden açıkca kabul ve taahüt ederim.” 2.3 maddesinde ise sözleşmenin 1.2,1.3 maddesinin ihlali halinde işverene verilen tüm zarar ziyan haricinde 100.000,00 TL cezai şart olarak ödeneceğinin düzenlendiği, davalı işçinin davacı şirketten 30/11/2015 tarihinde ayrıldığı, dava dışı şirket nezdinde 15/12/2015 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyet başlığı altında düzenlenen 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. 818 sayılı BK’nın 19. maddesinde bir akdin mevzunun, kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunabilir denilmekle birlikte 20. maddesinde de akdin mevzunun gayrimümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) aykırı olması halinde o akdin batıl olacağı belirtilmiştir.
Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de, bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. 818 sayılı BK’nın 19, 20, 161 maddelerinde bu özgürlüğün sınırları çizmiştir. Sözleşmede öngörülen cezai şartın borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalının imzaladığı hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde yer alan coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsadığından yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olup bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerekmektedir Diğer yandan kimya mühendisi bilirkişinin katılımı ile alınan bilirkişi ek raporunda davalı kimya Mühendisinin” …un, davacı … San. Tic. Ltd. Şti.nin iş sırlarına vakıf, özel bilgi ve beceri isteyen görevleri yapabilecek teknik ve mesleki donanıma sahip olmasının muhtemel olduğu, ancak bununla beraber taraflar arasındaki “gizlilik, sır saklama ve rekabet yasağı taahhüdüne” uymamasından dolayı davacı …San. Tic. Ltd. Şti.nin varsayılan bir elemanı olarak bu bilgi ve teknolojiyi rakip firmayla paylaşması ve ayrıca işverenin müşteri çevresini rakip firmaya yönlendirmesi eylemlerinin gerçekliği hususunda herhangi bir veri ve tespite ise ulaşılamadığı, plastik malzemelerin elektrolitik yolla kaplanması bilgi ve teknolojisinin ülkemizde yaygın ve pek çok işletmede kullanıldığı, bilimsel ve teknolojik gizlilik yanının çok da yüksek olmadığı, ülkemizde plastik üzeri yüzey işlemleri sektörü çok yönlü katma değer sağlamakla birlikte endüstriyel bakımdan çok gelişmiş ülkelerdeki türden araştırma geliştirme (ARGE) konusu yapılmamakta ve yeni uygulama ve modellere kaynaklık etmemekte olduğu, plastik malzemelere metal kaplama teknolojisinin ülkemizde çok yaygın olduğu laboratuvar vb.araç gereç bakımından yeterince donanımlı olmayan atölyelerde bile yapıldığı, kodlanmış ve sır olarak korunan bilgilerin çok değerli ve önemli olmadığı kanaatini bildiren raporu doğrultusunda davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın reddine karar verilmesi halinde İİK’nın 67. maddesi uyarınca davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için takibin haksız ve kötüniyetli olması gerekmektedir. Somut olayda mahkemece yargılama yapılmış, bilirkişilerin görüşleri de değerlendirilerek davacının alacaklı olmadığı kabul edilmiştir. Bu durumda davacının haksız davranışı ve kötüniyetli olarak takibe geçtiğinin kabulü mümkün olamayacağından davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
HÜKÜM :
Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve hakimin taktirine göre:
Davanın REDDİNE,
Davalı lehine talep edilen kötüniyet tazminatının REDDİNE,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL karar harcının 1.734,28-TL’si peşin olarak alındığından, bakiye 1.674,98-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davalı vekilinin hizmet ve mesaisine karşılık hesap edilen taktiren 13.597,57-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 88,00-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Sarf edilmemiş gider avansının bulunması durumunda kararın kesinleşmesinden sonra yatıran taraflara iade edilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu döküman 5070 Sayılı Kanun gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.