Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/79 E. 2022/53 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/79
KARAR NO : 2022/53

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 13/12/2018

Birleşen …/… Esas- …/… Karar sayılı dosya bakımından;

DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

Davacı vekili tarafından 21/12/2017 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “…”, “…” ibarelerinin tasvir edici mahiyette olduğunu, ancak davalı tarafından tescillenerek kullanıldığını, haksız rekabet edildiğini, bu nedenle davalı adına kayıtlı …/… nolu 44 ve 45. sınıfta kayıtlı “…”, …/… nolu aynı sınıflarda “…”, …/… nolu 44. sınıfta kayıtlı “…”, …/… nolu 45. sınıfta kayıtlı “…”, …/… nolu 41. sınıfta kayıtlı “… + …” ve …/… nolu 41, 44. sınıfta kayıtlı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğünü, terkin edilmesini, öncelikle kayıtlarına tedbir konulmasını dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili tarafından …/… Esasta davacıya karşı bir marka tecavüz davası açıldığını, o yüzden kötü niyetle bu davayı açtıklarını, markanın usulüne uygun tescillendiğini, davacının dayandığı red sebeplerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen …/… Esas- …/… Karar sayılı dosya bakımından;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası ile … temelinde yer alan işyeri hekimliği, … ve diğer sağlık personeli hizmeti verdiğini ve ayrıca …/… nolu “…” ibareli, …/… nolu “…” ibareli, …/… nolu “…” ibareli, …/… nolu “…” ibareli ve …/… nolu “…” marka tescillerinin sahibi olduğunu belirtmiştir.
Davalı yanın ise, müvekkili ile aynı faaliyet alanında, aynı işletme adıyla ve aynı il sınırları içerisinde, müvekkili şirketin fiilen kapsadığı hizmetle aynı hizmeti vermekte olduğunu, müvekkili adına tescilli “…” işletme adını haksız olarak kullandığını, ticari faaliyetinde ayırt edilemeyecek derecede benzer şekilde kullandığını belirterek, müvekkilinin marka hakkına tecavüz niteliğindeki eylemlerinin tespitini, durdurulmasını, müvekkiline ait tescilli marka ve logonun davalıya ait şirket evraklarında, web sitesi alan adı, şirket reklamları ve tabeladan silinmesini, davalının ticaret unvanının terkinini, maddi zararın tespiti ile fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminat, 45.000 TL manevi tazminat ve 5.000 TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini, ilan yapılmasını talep ve dava etmiştir.
Öte yandan, müvekkilinin uğradı maddi zararın SMK’nın 151/2. maddesinin b bendi uyarınca tespitini istemiştir.
… tarihli ıslah dilekçesi ile dava açılış tarihinde 1.000- TL olan maddi tazminat talebini 19.000- TL arttırarak 20.000- TL talep etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hukuka aykırı olarak açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, reddi gerektiğini savunarak, usulü itirazda bulunmuştur.
Ankara 3. FSHHM’nin …/… Esas sayılı dosyası ile TPE YİDK marka kararı iptali ve hükümsüzlüğü talepli dava açılmış olduğu ve bu davanın … tarih ve …/… Karar ile reddedildiğini, dosyanın halen Ankara Bölge İstinaf Mahkemesinde derdest olduğunu, davanın bekletici mesele olarak kabul edilmesini talep etmiştir.
Esasa ilişkin itirazlarında ise, müvekkilinin davacıya ait unvanı ve markayı kullanmadığını, sosyal platformlarda ve fiili faaliyetlerinde “…” olarak tanınıp, bilindiğini, öte yandan, müvekkili şirketin Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünden … hizmetlerinde görev alabilmek için alınması zorunlu olan … tarih ve … nolu yetki belgesinde unvanının “…” şeklinde olduğunu, Bakanlıktan alınan yetki belgesine istinaden oluşturulmuş olan internet sitesinin davacı şirketin marka hakkına tecavüz oluşturmadığını savunmuştur.
Davacının tescil ettirmiş olduğu logonun özgün ve orijinal bir şekilde olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte biran için davacı tarafın logosunun özgün ve orijinal bir içeriğe sahip olduğu kabul edilse dahi, müvekkilinin logosu bir bütün halinde incelendiğinde dahi davacı tarafın tescilli logosu ile iltibas yaratacak nitelikte olmadığını, renk ve yazı kombinasyonu olarak müvekkilinin logosunun açık renk olduğunu, şekilden ziyade ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olduğunu belirtmiştir.
Öte yandan, davacının büyük emekler sonucu yarattığı, tanınmışlığı ile elde ettiği müşteri çevresinin şirketin kuruluşundan 14 gün sonra ortaya çıkması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 151/3 madde kapsamında inceleme yapıldığında davacı şirketin herhangi bir maddi zararının olmadığının ortaya çıkacağını, hukuki dayanaktan yoksun olan maddi ve manevi tazminatın reddi gerektiğini, itibar tazminatı bakımından ise mesnet ettiği vakaları ispatlayamadığı için reddi gerektiğini savunmuş, Ankara 3. FSHHM’nin …/… Esas- …/… Karar sayılı dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ederek, davanın reddini istemiştir.
DELİLLER : TPMK kayıtları, bilirkişi raporları, İstinaf Mahkemesi kararı, tüm dosya kapsamı
SAFAHAT: Mahkememizce …/… Esas -…/… Karar sayılı dosya üzerinden yapılan yargılama neticesinde verilen … tarihli karar, İzmir Bölge Adliyesi 20. Hukuk Dairesi tarafından …/… Esas -…/… karar sayılı karar ile 6100 sayılı HMK’nın 297/2. Maddesi kapsamında hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükmün gösterilmesi gerekli olduğu düzenlemesi bulunmasına rağmen mahkemece birleştirilmesine karar verilen …/… esas sayılı davada davacı taleplerinden itibar tazminatı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesi ile kaldırılmış, dosya mahkememize tevzi edilerek …/… Esas sırasına kaydedilip yargılamaya devamla hüküm kurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, asıl dosyada markaların hükümsüzlüğü, birleşen dosyada ise markaya tecavüzün tespiti, maddi- manevi tazminat ve itibar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Önce … firması Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli bulunan markalarının davalı tarafından ihlal edildiğini ileri sürerek marka tecavüzünün tespit ve men edilmesi ile 51.000 TL’lik tazminat davası açmıştır. Davacı “… + …” ibareli 41. sınıfta kayıtlı …/… nolu marka; “…” ibareli … tarihli 44 ve 45. sınıfta kayıtlı …/… nolu marka; “…” ibareli … tarihli 45. sınıfta kayıtlı …/… nolu marka; “…” ibareli 41 ve 44. sınıfta kayıtlı … tarihli …/… nolu marka ve “…” ibareli … başvuru nolu 44. sınıfta kayıtlı …/… nolu markalarına dayanmıştır.
Davalının ise aynı hizmet alanında faal olduğunu ve eylemlerinin bu markaları ihlal ettiğini; davalının “….com” alan adını kullandığını, kendi alan adlarından sadece “tr” uzantısı ile ayrıldığını, öte yandan tabelalarında (…) markasını kullandığını, böylece markaya yanaştığını, logonun da çok benzer olduğunu, bunun da haksız rekabet ve marka ihlali olduğunu; davalının web sitesi, ticari yazışmalarında “…, …, … ve …” şeklinde logo kullandığını, karıştırmaya meydan verdiğini belirtmektedir.
Bunun üzerine davalı taraf da markaların hükümsüzlüğe tabi olduğunu savunduğu gibi, hükümsüzlük davası da açmıştır. Esasen, marka ihlalinde bulunmadıklarını belirterek, Ankara 3. FSHHM’de …/… Esas ile kurum kararı iptali davası açtıklarını, bunun bekletici sorun olduğunu; marka ihlali iddialarının yersiz olduğunu ve anlaşılamadığını, internet sitesinin bakanlıktan alınan resmi izin belgesine dayandığını, kendi unvanlarının “…” ve “…” ibarelerini içerdiğini, bu faaliyetin niteliği gereği isimden ziyade teknik ve sağlık uzmanlarının ön plana çıktığını, yanaşma gayreti iddialarının dayanaksız olduğunu, ayrıca ortalama bir insanın fark edebileceği ayırt edicilik özelliğinin bulunduğunu savunmaktadır.
Mahkememizce bağlantı nedeniyle iki dosya birleştirilmiştir. Öncelikle tecavüz iddialarının dayanağı olan markaların nispi ve mutlak red nedenlerine takılıp takılmayacakları konusunun halli gerekmektedir. Diğer deyimle ana dosyadaki hükümsüzlük konusu çözümlenmelidir. Hükümsüzlük davası bakımından temel iddia MarkKHK 7/1-d-f bendine dayanmaktadır.
Davacının 2013 ila 2015 tarihleri arasında tescillediği markaların o tarihteki mevzuata göre incelendiği ve kaydedildikleri belirlendiğinden hükümsüzlük davası MarkKHK’nın hükümlerine göre ele alınacaktır (SMK’nın geçici 1/1. maddesi).
Mahkememizce bilirkişi görevlendirilerek koruma kapsamı ve hükümsüzlükle ilgili rapor alınmıştır.
Markanın hükümsüzlüğüne ilişkin karar geçmişe etki doğurup, başvuru tarihinden itibaren markayı geçersiz kılmaktadır. Dolayısıyla davacı markaları hükümsüz bulunduğunda tecavüz ve tazminat iddiaları dinlenemez (MarkKHK’nın 44, 43 ve 42. maddeleri).
MarkKHK’nın 7/1-d maddesi uyarınca “ticaret ve sanatta bir meslek grubunda olanların yaygın olarak kullandığı işaretler marka olma vasfına sahip değildir” bu hüküm mutlak red sebebidir. O ticari veya sınai alanda faal olan meslek erbabının normal olarak kullanacağı ibareler ayırt edicilik taşımaz. Dolayısıyla, bu türden ibareler tescillenemez veya tescillenmişse hükümsüzlük davası ile terkin edilebilir.
MarkKHK’nın 7/1-f maddesi ise, ibarelerin malın veya hizmetin kalitesi, üretim yeri, coğrafi kaynağı konularında yanıltıcılık taşıması halini düzenlemektedir. Bu türden sözcük ve işaretler de mutlak redde tabidir. Öte yandan, 7/1-c maddesi uyarınca vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi köken gibi üretim yeri, hizmetin verildiği yer, malın karakteristiğine ilişkin sözcük ve adlandırmalar münhasır anlamda marka olamaz. Yani, bu türden sözcüklere esas unsur olarak marka kıymeti verilemez. Tek başına tescillendiklerinde hükümsüzlüğe tabidir.
Dava konusu olan markalar işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında kullanılmaktadır. İki tarafta aynı alanda rekabet halindedir. “…” ibaresi her şekilde 7/1-d madde anlamında sonuç doğuran sözcüklerdendir. Bununla birlikte bu tür sözcüklere ayırt edici ana unsur eklenmek suretiyle, marka tesciline sokulmaları mümkün olabilir. Bu halde de anılan sözcükler yan unsur niteliği taşıyacaktır. Bu olgu hem tescil hem de koruma kapsamı bakımından etkilidir. Görevlendirilen marka uzmanı bilirkişi, dava konusu olan bu markalardan …/…, …, …,… ve … nolu markaların tescillendikleri marka hizmetleri bakımından ayırt edici olmadıklarını, MarkKHK 5. maddeye uymadıklarını, ayrıca, 7/1-c ve d maddeleri uyarınca mutlak redde tabi olduklarını rapor etmiştir. Ayrıca, davacının uzun süreli kullanımı ile ayırt edicilik kazanıldığına dair kanıtların da bulunmadığını rapor etmiştir. Bundan ayrı, bu markaların 7/1-f maddesi kapsamında yanıltıcılık taşıyıp taşımadığının da mahkemece değerlendirilebileceğini rapor etmiştir.
Öte yandan, davacının dayandığı ve aynı zamanda hükümsüzlüğe konu olan bir diğer markanın ise işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş yeri personel sağlığı, danışmanlığı hizmetlerinde tescillenmediği gelen tescil dosyasından anlaşılmaktadır. Buna karşılık bilirkişi … tarihli raporunda bu markanın tescillendiği 41. sınıf eğitim, öğretim hizmeti faaliyetinin yukarıdaki hizmet sınıfları ile ilgili özel eğitimler kapsamında değerlendirilebileceğini bağlantılı olduğunu ve bu markadaki unsurların tanımlayıcı karakterde olduğunu, 3. kişilerin kullanımlarına katlanma yükümlülüğü bulunduğunu rapor etmiştir. Markada yer alan “…” sözcüğü ve “…”nin tarihi ve kültürel ortak değer olduğunu, tek kişinin münhasır alanına bırakılamayacağını rapor etmiştir.
Bu durumda davacının dayandığı markalardan 8. paragrafta bahsedilenler 7/1-d madde uyarınca hükümsüzlüğe tabidir. Bu markaların ihlali bakımından da açılan dava dayanaksızdır.
41. sınıfta kayıtlı olan …/… sayılı marka ise jenerik unsurlardan kompoze edilmiştir. … şekli üzerine yazılı sözcükler “…” ibareleri anılan 44., 45. sınıflar bakımından tanımlayıcıdır. Ancak, 41. sınıf bakımından “…” ibaresi doğrudan tanımlayıcı değildir. … ortasında yer alan …, … ve … şekilleri de eğitim hizmetleri bakımından doğrudan tanımlayıcı değildir. Ancak, tüm bu yan unsurlar ve … logo birlikte 41. sınıfta marka olma kapasitesine sahiptir. Bununla birlikte, davalı tarafın tecavüz olarak gündeme getirilen kullanımlarının bu markayı ihlal etmediği de bellidir. Davalının kullanımı 44 ve 45. sınıflar bakımından sonuç doğurucudur. Kurulan benzerlik ise, yukarıda 8. paragrafta belirtilen markalara ilişkin olup, hükümsüzlüğe tabi olduklarından marka tecavüzünden söz edilemez. Nitekim, davalının kullandığı marka ve logolar aynı yan unsurlardan ayrıca ve baskın biçimde “…” ibaresi yer almaktadır. Ortalama müşteri kitlenin …’yı algılayacağı yanında hizmete ilişkin işaret ve sözcükleri algılayacağı bellidir. Bu bakımdan, anılan markaya tecavüz iddiası da yerinde değildir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği, iş yeri danışmanlığı gibi hizmet alanında faal olan tarafların verdikleri hizmeti tanımlayan sözcükleri markasallaştırma gayretleri basiretli tacir olma vasfıyla bağdaşmamaktadır. Bu sözcüklerin ancak ayırt edici bir ana unsurun yanında yan unsur olabileceği unutulmaksızın markaların kompoze edilip, tescile konu edilmesi gereklidir.
Sınai Mülkiyet Hakkına tecavüz sayılan fiileri işleyen kişilerin, hak sahibine karşı zarar tanzim yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda hakka konu ürün veya hizmetlerin mütecaviz tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi şeklindeki eylemler nedeniyle Sınai mülkiyet hakkı sahibinin itibarının zarara uğraması durumunda ayrıca tazminat istenebileceği yasal düzenlemelerle belirlenmiştir. Somut olayda (birleşen …/… sayılı dosyada) davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin davacının Sınai Mülkiyet Hakkını kötüye kullandığı ve yasada belirtilen eylemleri ika etmek suretiyle Sınai Mülkiyet Hakkı sahibinin itibarını zarara uğrattığı hususları somut, kesin ve her türlü şüpheden uzak bir şekilde ispat edilememiştir. Zaten Sınai Mülkiyet Hakkına konu bir kısım markalar yönünden hükümsüzlük kararları da verilmiş bulunmakla itibar tazminatı iddiasına mahkememizce itibar edilmemiştir. Bu sebeplerle birleşen davada davacı tarafın itibar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmıştır.
Birleşen dosyada davalı vekili tarafından hükümden sonra ve gerekçeli karar yazılmadan önce reddine karar verilen itibar tazminatı istemi yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve bu kapsamda 6100 sayılı HMK’nın 305/ a maddesi gereğince hükmün tamamlanması talep edilmiştir. Bu talep mahkememizce kabul edilerek gerekçeli kararın hüküm kısmında 6100 sayılı HMK’nın 305/a maddesi gereğince tamamlama yapılmak suretiyle, birleşen dosyada reddedilen itibar tazminatı yönünden davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, hüküm bu şekilde tamamlanmıştır. Bu talebin kısa karardan sonra ve fakat gerekçeli karar yazılmadan önce yapılması, usul ekonomisi ve olası infaz durumunda karışıklığa mahal verilmemesi gerekçeleri ile bu düzeltme ve tamamlama tavzih veya tashih şeklinde yapılmamış, gerekçeli kararda bu husus değerlendirilmek suretiyle uygulama yapılmıştır.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Ana dosyada,
Davanın KISMEN KABUL- KISMEN REDDİ ile,
…/…, …/…, …/…, …/… ve …/… nolu markalar yönünden davanın kabulüne, bu markaların hükümsüzlüklerine, sicilden terkinlerine,
…/… nolu marka bakımından davanın reddine,
Birleşen dosyada,
Markaya tecavüzün önlenmesi, maddi tazminat, manevi tazminat ve itibar tazminat taleplerinin REDDİNE,
Ana dosya bakımından;
Alınması gereken 80,70 TL karar harcının davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile eksik 49,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davacı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT.’ne göre belirlenen 15.000 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak, davacı …’ya ödenmesine,
Davalı … Şirketi kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT.’ne göre belirlenen 15.000 TL vekalet ücretinin davacı … Şirketin den alınarak, davalı … Şirketine ödenmesine,
Davada red/kabul oranın takdiren %20 – %80 olduğuna, yargılama giderlerinin yanlar arasında bu orana göre pay edilmesine;
Davacı … tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 51,70 TL tedbir talebi harcı, 6 tebligat gideri 100 TL, 3 müzekkere gideri 19,50 TL, 1.260 TL talmat gideri, 1.467,20 TL bozma öncesi yapılan yargılama giderine ek olarak 13 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.480,20- TL yargılama giderinin %80’i olan 1.184,16 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı … tarafından yapılan 9 TL posta masrafı, 25,73 TL istinaf dosya gönderim ücreti olmak üzere toplam 34,73 TL yargılama giderinin %20’si olan 6,94 TL’nin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Birleşen …/… sayılı dosya bakımından;
Alınması gereken 80,70 TL karar harcının davacı tarafından yatırılan 1.200 TL harçtan mahsubu ile fazla harcın karar kesinleştiğinde istek halinde iadesine,
Davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen miktar, 15.000 TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak, davalı … Şirketine ödenmesine,
Davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası ve itibar tazminatı talebi reddedilmekle AAÜT.’ne göre belirlenen 15.000 TL vekalet ücretinin …’den alınarak davalı … Şirketine ödenmesine,
Davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, markaya tecavüzün tespiti davası reddedilmekle AAÜT.’ne göre belirlenen 15.000 TL vekalet ücretinin …’den alınarak davalı … Şirketine ödenmesine,
Davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, itibar tazminatı istemi reddedilmekle AAÜT.’ne göre belirlenen 5.000 TL vekalet ücretinin …’den alınarak davalı … Şirketine ödenmesine,
Davacı … tarafından yapılan toplam 1.941,26- TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … tarafından yapılan toplam 37,60- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı ve gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.19/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır