Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/78 E. 2022/52 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/78
KARAR NO : 2022/52

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/10/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

Davacı vekili tarafından 03/10/2018 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yana ait …/… başvuru nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinin “….com.tr” alan adının 3. kişilere devrinin önlenmesini, iptalini talep ve dava etmiştir.
Müvekkilinin tescilli markalarında “…” ve “… …” ibaresinin asli unsur olarak yer aldığını, davalının markasının “…” ibaresinden oluştuğunu, müvekkilinin …’daki şubesiymiş gibi algınlanmasına sebebiyet verdiğini, davalının markası ile müvekkilinin markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, ortalama tüketiciler tarafından karıştırıldığını, ilişkilendirildiğini, davalının markasında müvekkilinin markası olan “… …” ibaresinin aynen yer aldığını, “…” ibaresinin ise bir coğrafi yer adı olması nedeniyle ayırt edicilikten uzak olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı …/… başvuru nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetki itirazında bulunmuş, yetkili mahkemenin davalının bulunduğu yer mahkemesi olan … Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir.
Öte yandan, davacı tarafından … CBS’na suç duyurusunda bulunulduğunu, …/… hazırlık sayılı dosya ile müvekkilinin “… … … …” ibareli markanın kullanıldığı ve logosunun davacıya ait logo ile hiçbir benzerliğinin bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair verildiğini savunmuştur.
Esasa ilişkin beyanlarında ise, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davacının markasından haberdar olmadığını, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin Savcılıktaki hazırlık evrakı ile davacının markasından haberdar olduğunu, davacının askı ilan süresinde itiraz hakkını kullanmadığını, markalar arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, logoların benzer olmadığını, her iki markanın ayırt edici unsurunun birbirinden farklı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
DELİLLER : TPMK Kayıtları, Bilirkişi Raporu, Tüm Dosya Kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili müvekkilinin tescilli markalarında geçen “…” ve ” … …” ibarelerinin asli unsur olduğunu, davalının markasının “… … …” şeklinde bulunduğunu, bu durumun ise davalının müvekkilinin … şubesi şeklinde algılanmasına neden olduğunu, davalının markasının müvekkilinin markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, her iki markanın ilişkilendirilip karıştırıldığını, müvekkilinin markası olan “… …” ibaresinin davalının markasında aynı şekilde yer aldığını, fazladan olarak “…” ibaresinin bulunduğunu, bu ibarenin ise coğrafi yer adı olduğunu, ayırt edicilik vasfının bulunmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek, davalı adına tescilli …/… başvuru nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, “….com.tr” şeklindeki alan adını iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili yetki itirazında bulunmuş, yetkili mahkemenin müvekkilinin bulunduğu yer … mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça yapılan şikayet üzerine … CBS’nin …/… hazırlık sayılı dosyasında müvekkilinin markası ile davacı taraf markası arasında bir benzerlik bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, müvekkilinin davacının markasından haberdar olmadığını, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, durumdan soruşturma esnasında müvekkilinin haberdar olduğunu, davacı tarafın askı ilan süresinde itiraz hakkını kullanmadığını, logoların benzer olmadığını, her iki markanın ayırt edici vasıflarının birbirinden farklı olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde …/… Esas-…/… Karar sayılı … tarihli karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin …/… Esas-…/… Karar sayılı kararı ile … tarihli duruşmada davalı vekilinin mazeret bildirmesine rağmen mazeret hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden tahkikat aşamasının bitirilip sözlü yargılama aşamasına geçilerek esas hakkında karar verilmiş olması ve bu itibarla davalı vekilinin hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmış olduğu gerekçesi ile kaldırılmış, mahkememizce dosya …/… Esasa kaydedilerek yargılamaya devam edilmiş, … tarihli celsede tahkikat aşamasının bittiği ve gelecek duruşmanın sözlü yargılama duruşması olarak icra edileceği hususunda ara karar oluşturulmuş ve bu durum duruşmada hazır bulunmayan davalı vekiline tebligat ile bildirilmiştir. … tarihli sözlü yargılama duruşmasında taraf vekilleri dinlenmiş ve işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Dava Markanın hükümsüzlüğü ve alan adının iptali istemine ilişkindir.
Marka hükümsüzlüğü talepli davalarda 556 sayılı KHK’nın 63/3 maddesi gereğince davalı marka sahibinin ikametgah mahkemesi yetkili ise de davacının markasına dayalı olarak talep ettiği, davalı markasının hükümsüzlüğü ve terkini ile alan adı iptalinin talep edildiği davada 556 KHK ‘nın 63/1 maddesi gereğince davacının ikametgah mahkemesi de yetkilidir. Bu halde davacının ikametgahının İzmir ilinde bulunması gözetildiğinde davalı tarafın yetki itirazına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Davacı şirketin …’de kurulduğu, İzmir’de …-… alanında faal olduğu “… …” markasını kurduğu, …/… nolu “… … …” markasının, …/… nolu “… ” markasını tescillediğini 41. ve 43. markasında korunduğunu kanıtlamıştır. Davalı şirketin markayı ihlal ettiği “esas unsuru aynen kullandığı” iddiasıyla … CBS’de soruşturma açıldığı ve bu arada davalı şirketin …/… nolu “…” ibareli 41.sınıfta marka tescili ibare ettiği belirlenmiştir. Mahkememizce tarafların kanıtları toplanmış, davalının 07.07.2017 tarihinde başvurarak 41. sınıfta talep ettiği “… … …+…” markasının 07.12.2017′ de tescillediği belirlenmiştir.
Davacı önceye dayalı tescilli markadan doğan 41. sınıftaki marka hakkına dayanarak davalının bir tescile dayanan “…” ibaresini içeren kullanımlarının marka ihlali olduğunu ileri sürmekte, davalı da bu kullanımı inkar etmemektedir. Davalı taraf yetki itirazında bulunmuş ise de davacının önceki tarihi taşıyan tescilli markaya dayanması nedeniyle 3. kişi sayılamayacağı, davayı kendi ikametgahında açabileceği anlaşılmıştır. Esasen iki taraf eğitim hizmet alanında faal olsa da , farklı coğrafyalarda hizmet vermektedir. Bununla birlikte günümüzde iletişim ve medya yaygınlaşmış olup, bir tarafın markaya yaptığı tanıtım ve halkla ilişkiler çabaları, en az yurt genelinde olmak üzere sonuçlar doğurmakta, itibar sağlamaktadır. Kural olarak, marka tescili ülkesel ve sınıf esaslıdır. Davacının “…” unsurunu taşıyan marka tescillerini davalıdan çok önce, 2011 ve 2012’den itibaren elde ettiği kurum kayıtlarıyla sabittir. İki tarafın faaliyet alanları, emtiaları aynı olduğu gibi markalarında ki “…” unsuru da çakışmaktadır. İki tarafın markalarının esas unsuru ise karşılaştırıldığında, soyutlama yapıldığında “…” esas unsuru üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ortalama ilgili tüketicinin alım veya tercih yapmadan önce zihninde kalan marka bilgisi ile hareket ettiği tartışmasızdır. Markaların detayları, şekil unsurları, hayatın olağan akışı insan zihninin doğası gereği olduğu gibi zihinde kalmamakta, saklanamamaktadır. Dolayısıyla tüketicinin genel olarak markanın kök unsurunu bildiği kabul edilmektedir. Davacı markasının kök unsuru “…” ibaresidir. Şekil unsuruyla … sözcüğü yan unsur oluşturmaktadır. Davalı markasında ise “… …” ibaresi vurgulanmakta, öne çıkarılmaktadır. Yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bu markalar için esas unsur yine “…” ve “… …” olacaktır. Önceki tescilli markayı bilenlerin işletmeler arasında iltibasa düşebilecekleri, önceki marka sahibinin …’ da ki şubesi veya yeni işletmesi olduğu düşünebilecekleri anlaşılmaktadır. Davalının savunduğu şekil, renk, detay farkları ise markanın yan unsurları bakımından söz konusudur. “…” sözcüğü ise önceki davacı markasındaki esas unsur olduğundan davalının sadece yer bildiren … sözcük ekiyle yeterince ayırt edicilik kazanamamaktadır. Bu haliyle genel izlenimdeki renk farklılıklarına rağmen markaların karışma olasılığı bulunmaktadır.
SMK’nın 155. maddesi uyarınca, marka tescil sahibi davanın hak sahibi olmasına rağmen bu hakkını sair 3. kişilere karşı ileri sürebilecek, konumda olmasına rağmen davacıya karşı ileri süremeyecektir. Çünkü “…” esas unsuru bakımından davacı firma önceki başvuru tarihini taşıyan bir tescil elde etmiş, marka hakkı kazanmıştır. Dolayısıyla SMK’nın 155. maddesi davalı firmaya, tescilden doğan bir sınai mülkiyet hakkı savunması yapmasını önlemektedir. Dolayısıyla SMK’ nın 6/1. bent uyarınca nispi red sebebi davacı lehine mevcuttur. Bilirkişi de bu yönde rapor düzenlemiştir. Öncelikle üstünlük dikkate alınarak davalı adına sonradan kaydedilen …/… nolu markanın hükümsüzlüğü gerekmektedir.
Davalının fiilen kullandığı alan adının “….com” olduğu, fiilen kullanmadığı “….com.tr” alan adının dava konusu edildiği; esas unsur bakımından davacı markasıyla benzerlik arz etmekte olup, alan adının hem teknik kullanımı, hem de tanıtımda kullanımları karışıklığa meydan verir mahiyettedir. Bu nedenle davalı alan adının davacının üstün marka hakkı dikkate alınarak iptali, erişime kapatılması gerekmektedir. Alan adının “tr” uzantılı olmaması nedeniyle ancak erişime kapatılabileceği değerlendirilmiştir. Bu kararın davalı markasının hükümsüzlüğü kararıyla aynı mahiyette olduğu değerlendirilmiştir. Kötü niyet ileri sürülmüşse de bu yönde ciddi bir kanıt bulunmadığı, markalar arasında renk farklılıkları aksini düşündürdüğü anlaşılmıştır.
Mezkur nedenlerle davalı adına kayıtlı …/… sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, “….com.tr” alan adının iptaline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davanın KABULÜNE,
Davalı adına kayıtlı …/… sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na bildirilmesine,
Markanın kaydına koyulan ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, kesinleştiğinde kendiliğinden kalkacağına,
“….com.tr” alan adının kaydına konulan tedbirin devamına, iptaline, infaz için … alan adları yönetimine karardan bir örneğin gönderilmesine,
Davacı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; karar tarihinde yürürlülükte bulunan AAÜT. Hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 80,70 TL karar harcının davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile, eksik 44,8 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 795,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davalı tarafından yapılan toplam 249,78 TL yargılama giderinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili taraflara iadesine,
Gerekçeli hükmün tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, usulen okunup anlatıldı.
19/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır