Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/36 E. 2022/50 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/36
KARAR NO : 2022/50

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/02/2018
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

Davacı vekili tarafından 16/02/2018 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tanınmış markası sahibi olduklarını, … nolu “…” markasının … tarihli Türk Patent kararı ile tanınmışlığının tespit edildiğini, davalının ise, …/… nolu markayı 19. sınıfta … tarihinde tescillediğini, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını, marka hakkına tecavüz ettiğini belirterek, davalı markasının hükümsüz kılınmasını, terkin edilmesini dava etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin başka bir sektörde faal olduğunu, … … ve … alanında kendi müşteri kitlesini oluşturduğunu, “….com.tr” web sitesi bulunduğunu, … yılında kurularak bugünkü haline geliştiğini, o tarihte davacının markasının tanınmış statüsünün bulunmadığını, davacının uzun süre sessiz kaldığını, dava hakkının düştüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLER :TPMK Kayıtarı, Ticaret Sicil Kayıtları, Bilirkişi Raporları, Tüm Dosya Kapsamı
SAFAHAT: Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde …/… Esas-…/… Karar ile davanın reddine karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından yapılan İstinaf incelemesi neticesinde …/… Esas-…/… Karar sayılı karar ile … tarihli ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun içerik olarak davaya esas uyuşmazlık noktalarında yeterli bilgi ve incelemeyi içermediği ve bu haliyle hükme esas alınamayacağı, mahkemece aralarında sektör bilirkişisinin de bulunacağı üç kişilik bilirkişi heyetinden dosya kapsamı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-18 Esas – 2021/532 Karar sayılı kararında belirtilen hususlarında inceleneceği denetime elverişli rapor aldırılması suretiyle sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerektiği gerekçeleri ile mahkememizce verilen karar kaldırılmış ve dosya mahkememize gelmiştir. Mahkememizce dosya …/… Esas sırasına kaydedilip yargılamaya devam edilmiş, İstinaf Dairesi’nin kaldırma kararı gerekçesinde belirtilen evsafta bilirkişi heyeti oluşturularak rapor aldırılmış, yargılamaya devamla hüküm kurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili, davalı adına tescilli bulunan “…” ibareli …/… başvuru numaralı markanın, müvekkili adına tescilli “…” ibareli marka ile birebir benzer olduğunu, bu durumun iltibasa neden olduğunu, müvekkiline ait markanın tanınmış marka olduğunu, davalının bu durumdan faydalandığını, diğer yandan bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek davalıya ait markanın müvekkiline ait marka ile birebir benzer olduğunu ve iltibasa meydan verdiğinin tespitine, davalı adına tescilli “…” ibareli …/… tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığını, müvekkili şirketin 2005 yılında kurulduğunu ve yapı malzemeleri ile plastik sektöründe uzun yıllardır faaliyet icra ettiğini, davacı tarafın farklı alanlarda ve ayrı iş kollarında faaliyetleri bulunduğunu, müvekkilinin faaliyetleri dolayısıyla davacıya ait markanın zarar görmesinin mümkün olmadığını, faaliyet alanlarının farklı olması nedeniyle müvekkilinin davacının isminden yararlanmak suretiyle kendi sektöründe bir fayda elde etmesinin mümkün bulunmadığını, müvekkili şirketin … sistemleri ve … alanında uzmanlaşmış olduğunu, bu alanda kendi müşteri portföyünün oluştuğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava, tescilli markadan haksız yararlanmanın tespiti ile markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde …/… Esas-…/… Karar ile davanın reddine karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından yapılan İstinaf incelemesi neticesinde …/… Esas-…/… Karar sayılı karar ile … tarihli ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun içerik olarak davaya esas uyuşmazlık noktalarında yeterli bilgi ve incelemeyi içermediği ve bu haliyle hükme esas alınamayacağı, mahkemece aralarında sektör bilirkişisinin de bulunacağı üç kişilik bilirkişi heyetinden dosya kapsamı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-18 Esas – 2021/532 Karar sayılı kararında belirtilen hususlarında inceleneceği denetime elverişli rapor aldırılması suretiyle sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerektiği gerekçeleri ile mahkememizce verilen karar kaldırılmış ve dosya mahkememize gelmiştir. Mahkememizce dosya …/… Esas sırasına kaydedilip yargılamaya devam edilmiş, İstinaf Dairesi’nin kaldırma kararı gerekçesinde belirtilen evsafta bilirkişi heyeti oluşturularak rapor aldırılmış, yargılamaya devamla hüküm kurulmuştur.
Tescil edilen marka, zamanında yenilenmezse geçerlilik süresi olan 10 yıl sona erinceye, markadan feragat edilmesine kadar veya hükümsüzlük kararı ile terkin edilene kadar meşru sonuçlar doğuracaktır. Marka hakkının sona erme sebeplerinin başlıcası hükümsüzlük davasıdır. Bu dava, marka geçerli kaldığı sürece ve hak düşümüne uğramamak kaydıyla açılabilir.
Marka tescilli sahibine tescil edildiği işaret edildiği meşru hak ve yetkiler sağlamaktadır. Markanın tescillinde tarihsel öncelik sahibi olmak önemli sonuçlar doğurmaktadır. Tescil hak sahipliği için sağlam bir karine olmakla birlikte önceye dayalı haklar da gerçek hak sahipliği bakımından sonuçlar doğurmaktadır.
Öncelikle çekişmeli markanın hükümsüzlüğüne ilişkin iddiaların hangi mevzuata göre değerlendirileceği belirlenmelidir. 6769 sayılı SMK 10/01/2017 de yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra başvurulan markalar bakımından SMK’nın uyulacağı tartışmasızdır. Bununla birlikte SMK’nın geçici 1. maddesi yürürlükle ilgili açıklama içermektedir. Kanundan önceki marka ve sair başvuruların başvuru tarihinden önceki mevzuata tabi olacağı öngörülmüştür.
(Çekişmeli marka ise 26/04/2012 de başvurulduğunda MarkKHK hükümlerine göre incelenerek hükümsüzlük konusundaki akıbeti belirlenecektir. )
Kural olarak dava konusu marka ile davacı markası ilgili tüketici gözüyle değerlendirilmek suretiyle iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, önceki tanınmış markanın ününden haksız yararlanıp yararlanmadığı veya onun ayırt ediciliğine itibarına zarar verip vermediği değerlendirilmelidir.
Dava konusu markanın tescillendiği … tarihinden itibaren başlayan 5 yıllık süre dolmadan … tarihinde dava açılmıştır. Dolayısıyla açılan dava 5 yıllık hak düşürücü süre geçmeksizin açılmıştır. Davacı açısından sessiz kalma söz konusu değildir.
Dava konusu marka …/… nolu ”…” markasıdır. Marka davalı firma adına 19. sınıf ürünler bakımından … de başvurularak … de tescillenmiştir.
Davacı ise; aynı ticaret unvan kılavuz sözcüğü ile kurulu ve tescilli marka sahibi bir firmadır. Davacı uzun yıllardır otomotiv ve iş makineleri alanında faal bulunmaktadır. Davacı şirketin dayandığı … nolu ”…” markası getirtilmiş olup markanın … itibariyle …-… sayılı başvuru üzerine sektöründe tanımış olarak kayıtlandığı anlaşılmaktadır.
Davacı şirketin ayrıca, 4,7,11,12,35,37 ve 42. sınıfta kayıtlı yerel ve yabancı ülke tescilleri bulunmaktadır.
Davacı şirket tanınmışlık iddiası bakımından çok sayıda ülkede pazar sahibi olduğunu ortaya koymaktadır. Davalının tescillediği markanın ise kendi markalarına göre farklı sınıfta olmasına rağmen tanınmışlık özelliğinden kaynaklanan MarkKHK 8/4 madde şartları gerçekleştiğinden hükümsüzlüğe tabi olduğunu ileri sürmektedir. Davalı ise öncelikle tamamen farklı bir sektörde faal olduğunu, kendi müşteri kitlesinin farklı ürünler bakımından oluştuğunu savunmaktadır. Davalı keza …, … ve benzeri ürünler ürettiklerini, 2005 de kurularak bugüne kadar şirketi geliştirdiklerini, karşı tarafın markasının o tarihlerde tanınmışlık özelliği taşımadığını ve uzun süre dava konusu markaya sessiz kaldıklarını savunmaktadır.
Aynı veya benzer markanın tescil edildiği veya başvurusunun yapıldığı, aynı veya benzer emtiada başkası adına tescillenmemesi veya varsa tescilinin hükümsüz kılınması temel bir ilkedir. Keza, sınıf ötesi tescil engeli ise tanınmışlık özelliği bulunan marka ile aynı veya benzer işaretin belirli hallerde; tanınmış markanın ayırt ediciliğine zarar vermesi, itibarını zedelemesi veya onun itibarından haksız yararlanması hallerinde söz konusu olmaktadır.
Davacının dayandığı … nolu marka ”…+şekil” markasıdır. Bu markanın kompozisyonu ve kaligrafisi dava konusu edilen markadan görsel olarak farklıdır. Davacı markası 7,11 ve 12. sınıf ürünlerde kayıtlıdır. Bunlar : ”su arıtma tesisi, sınai klima tesisatı, oda ve pencere tipi klima cihazı, tank, römork, trayder, pulverizatör, toprak vurgusu, diskaro, gübre atma makinesi, harman makinesi, pulluk kanal açma makinesi, yazar kasa, hesap makinesi, lastik tekerli yükleyici, otobüs, kamyon, pickup, foklift ve yedek parçalar” şeklindedir. Marka … de başvurularak … de sicile kayıt ettirilmiştir. Markanın ana unsuru … sözcüğünden ibarettir. Ancak son hece ”…” daire içine alınarak vurgulanmaktadır. Dolayısıyla sözcüğünün kompozisyonu kendine özgü bir grup şirketi algısını vermektedir.
Davalı markası ise yukarda ki ürünlerle ilgisi veya bağlantısı olmayan 19. sınıftaki ”inşaat yol yapımı, tamirat ve kaplama amacıyla kullanılan kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, alçı malzemeleri; beton, alçı, kil, toprak, doğal ve yapay taş, ahşap, plastik, sentetikten yapılan yapılar, inşaatlar, yol yapım amaçlı malzemeler, yapı elamanları, taşınabilir bu malzemeden yapılmış malzemeler, direk, bariyer (ahşap ve sentetikten kapı pencere dahil), yollar için metal, mekanik ve aydınlatmasız trafik işaretleri, beton, taş veya anıt, heykel;tabaka veya şerit halinde tabi veya sentetik yüzey kaplamaları, ısı yapıştırılabilen sentetik kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar; inşaat için cam ürünler, metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları, akvaryum kumları” ürünler için tescillidir.
Davacının sair markalarında da bu ürünler yer almamaktadır. Davacı daha ziyade kara taşıma araçları ve yedek parçaları bakımından itibar sahibidir. Markalarının emtiası da bu alanda yoğunlaşmıştır. Bu durumda davalı markasının MarkKHM’nın 8/1-b madde bakımından hükümsüzlüğü gerekmemektedir.
Bununla birlikte davacı sektörel tanınmışlığı nedeniyle hükümsüzlük koşulları bulunduğunu ileri sürmektedir.
Kural olarak iltibas tehlikesi değerlendirilirken işaret benzerliği bakımından mal ve hizmetin benzerliği, malların birbirine yakınlığı, ikame edilebilirliği, ne sıklıkta tüketime konu oldukları, aynı reyon veya pazarlama ortamında sunulu olup olmadıkları göz önüne alınmaktadır. Ortalama tüketicinin günlük alış veriş konusu olan, sık tüketilen düşük fiyatlı ürünlerde alım kararını çabuk verdiği, zihninde kalan marka algısına göre davrandığı bilinmektedir. Ancak fiyatı daha yüksek olan ve dayanıklı ihtiyaç maddeleri bakımından tüketici tutum ve davranışları, alış veriş süreçleri farklıdır. Tüketici dayanıklı ve pahalı ürünleri alırken etraflıca araştırma yapmakta, fiyat ve ürün özellikleri üzerinde düşünmekte, karşılaştırmalar yapmakta ve ürünün hangi kaynaktan geldiğini dikkatle değerlendirmektedir. Ancak davalı şirketin marka tescilli alanındaki ürünler sık tüketilen düşük fiyatlı ürünler olmadığı gibi davacı ürünleri bakımından bu durum tamamen ihtimal dışıdır. Dolayısıyla iki taraf açısında da ilgili tüketiciler bilinçlidir. Diğer deyimle mal ve hizmetin kaynağı konusunda etraflıca düşünen ve değerlendirme yapan veya bu durumda olan tüketicilerdir.
Bir markanın hükümsüzlüğünün değerlendirilmesinde esas olan marka sahibi firmaların ticari ve sınai büyüklüklerinden ziyade markayı tescilleme, kullanma tarihleri ve süreleridir. Buna göre ikinci önemli nokta sonraki markanın yasaya uygun olarak tescillenip tescillenmediğidir. Temel kural sınıf esaslı koruma olduğundan aynı işaretin farklı mallar için başvuru konusu edilmesi yasaya uygundur. Nitekim davalı da 1998’den beri mevcut olan … nolu davacı markası (ve diğer seri markaları) karşısında farklı bir emtiada aynı sözcüğü tescilleme cihetine gitmiştir. Bu tarih itibariyle başvurusunda esas unsur, ”…” ibaresi aynı karakterlerle … zemin üzerine yazılıdır. İbarenin altında ve üstünde … figürü bulunmaktadır. Böylece genel izlenimiyle davacı markasından farklılaşmıştır. Tescillendiği emtia ise; davacının hitap ettiği müşteri kitlesinden tamamen farklı bir alıcı kitledir. …,… gibi ürünlerin otomotiv endüstrisi ürünlerini hatırlatması söz konusu değildir. Bu ürünler bakımından davacının önceki markadan haksız yararlanmasına ilişkin herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Öte yandan anılan ürünlerde ”…” markasının yer alması davacı markasının ayırt ediciliğine zarar verecek veya onun sulanmasına, itibar kaybına neden olacak mahiyette değildir. Çünkü otomotiv ürünler bakımından edinilmiş itibarın aşağılaması veya kötülenmesi söz konusu değildir. Davacı ürünlerinin o ürünlerle doğrudan veya dolaylı bir bağlantısı yoktur. Birbirlerine ikameleri veya birbirlerini tamamlamaları, birlikte kullanılmaları söz konusu değildir. Dolayısıyla MarkKHK’nın 8/4 maddedeki şartlarının herhangi birinin gerçekleştiğine dair geçerli bir kanıt ve ihtiyaç bulunmamaktadır.
Mahkememizce dosya kapsamı, taraf talepleri, dosyada mevcut rapor ve İzmir Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı kapsamında dosya rapor aldırılmak üzere aralarında sektör bilirkişisinin de bulunduğu üç kişilik heyete tevdii edilerek rapor aldırılmıştır. Söz konusu rapor da; davacının …/… numaralı markası ile davalı adına tescilli …/… başvuru numaralı markası arasında sınıfsal açıdan farklılık bulunduğu, hükümsüzlüğe esas iltibas değerlendirmesinde bu hususun dikkate alınamayacağı, 556 Sayılı KHK madde 8/1- b ve 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddeleri kapsamında davalıya ait markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacının otomotiv (otobüs, midibüs) sektöründe tanındığı, taraf markalarının genel görünüm, biçim, bıraktıkları izlenim hususlarında bünyelerinde yer alan ürünlerin ve hizmetlerinin potansiyel müşteriler nezdinde karıştırmaya sebebiyet verebilecek derecede benzer bulunmadığı, potansiyel müşteri kitlelerinin farklı olduğu ve her iki işletmeyi karıştırmayacağı, bu nedenlerle potansiyel müşteri kitlesinin tarafların ürün ve hizmetleri arasında bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı etki ile satın alma tercihlerine yön vermeyeceği, bu halin ise tanınmış markadan haksız yararlanma veya tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme, tanınmış markanın itibarına zarar verme neticelerini doğurmayacağı, tüm bu nedenlerle ise davalı markası açısından hükümsüzlük koşullarının oluşmayacağı tespit edilerek yapılmıştır. Söz konusu rapor, dosya kapsamına ve bilimsel verilere uygun bulunarak mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınabilir kabul edilmiştir.
Mezkur nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davanın reddine,
Davalı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. Hükümlerine göre hesapla takdir edilen 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile eksik 44,8 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan toplam 2.972,9 TL yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan toplam 71,58 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı ve gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.12/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır