Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/46 E. 2021/197 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/46 Esas
KARAR NO : 2021/197

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/02/2014
KARAR TARİHİ : 13/10/2021

Davacı vekili tarafından 02/11/2007 tarihinde, davalı aleyhine açılan dava, Mahkememizce verilen 28/09/2017 tarih ve …/… Esas …/… sayılı kararı üzerine, Yargıtay … HD.’nin 23/02/2021 tarih ve …/… Esas – …/… Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, mahkememizin esas defterine yeniden kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı tarafın TPE’de … sayılı Faydalı Model belgesi ile damacanalarda kullanılan pompalar için “…” adlı ürünün sahibi olduğunu ve müvekkili şirketin bu ürünü yasadışı olarak imal ettiği iddiası ile müvekkili şirket hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu, davalı tarafın 29/03/2005 tarihinde İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı müracaatla müvekkili şirket aleyhine 551 sayılı Patent Haklarının Konuması Hakkında KHK’ye gereği Faydalı Model belgesi bulunan ürünlerinin taklidinin yapıldığı iddiası ile şikayette bulunduğunu ve bu şikayet neticesinde İzmir Fikri Sinai Haklar Ceza Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine dava açıldığını, ilgili şikayet ile ihlale konu olduğu iddia edilen ürünler ile ilgili olarak toplatma talep olunduğundan müvekkilini işyerinde toplatma kararının uygulandığını, ilgili yargılama neticesinde müvekkili şirket yetkilisi …’ın beraatine karar verildiğini, yargılama neticesinde müvekkili şirkete ait 13056 takım adet … ve bu borulara ait … kalıbına el konulduğunu, bu toplatma kararı ve akabinde açılan ceza davasının müvekkili şirketi derinden etkilediğini ve işlerini aksattığını, şirketin itibarını olumsuz bir şekilde yaraladığını, müşteri kaybına sebep olduğunu, bu süreç içerisinde müvekkili şirketin maddi kaybı ile birlikte munzam zararı da olduğunu, müvekkiline ait el konulan 13.056 adet satışa hazır haldeki ürün toplatma esnasında teker teker ambalaj kutuları açılarak içlerinden alındığını, böylece ürünlere ait ambalajların kullanılmaz hale geldiğini, ambalajların sökümü esnasında işgücü kaybının yaşandığını, el konulan 13.056 adet borunun yerine yeniden başka bir model boru üretilmek zorunda kalındığını, el konulan malzemelerin … kullanılan sıhhi malzemelerden olduğu için yargılama boyunca beklediği için kullanılmaz durumda olduklarını, müvekkilinin yaklaşık 20.000 TL zararının olduğunu, ayrıca müvekkilinin yargılama boyunca toplatmaya konu bulunan ürünleri imal edemediğini, pazarlayamadığını, davalının bu şikayeti yapmasının gerçek gayesinin de bu olduğunu, bu yol ile pazarda bu ürün bakımından tek satıcı konumuna geldiğini, bu nedenle müvekkilinin maddi zararı ve faizle karşılanamayan zararları bakımından 20.000 TL munzam zarar taleplerinin bulunduğunu, arz edilen nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin toplatma ve ikame olunan haksız ceza davası ikamesi dolayısı ile uğramış olduğu 20.000 TL maddi ve 20.000 TL munzam zararının cem’an 40.000 TL’ni ürünlerin toplatılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ve reddi gerektiğini, davacı yanın ürünlerine savcılık kararı ile el konulduğunu ve toplatıldığını, bu el konulma neticesinde ürünler zarar görmüş ise yahut davacı maddi ve munzam zarara uğramışsa bu zararlardan müvekkili şirketin hiç bir sorumluluğunun bulunmadığını, ürünlerin toplanması kararını verenin yargı mercileri olduğunu ve suç şüphesi kanaati uyandığı için işbu kararın verildiğini, müvekkili şirketten bağımsız olarak verilmiş bir karar olduğunu, davacı yanın bu zararı iddia edecekse bunu husumet bakımından devlete yöneltmesi gerektiğini ve görev yerinin de idari yargı mercileri olması gerektiğini, bu nedenle husumet ve görev itirazında bulunduklarını, davacı yanın müvekkilinin kanundan doğan hakkını kullanması nedeni ile zarara uğradığı iddiası davacı yanın da belirttiği üzere 19/03/2005 tarihinde öğrendiğini, söz konusu davanın 22/06/2006 tarihinde ise davacının beraati ile sonuçlandığını, bu durumda işbu davanın en geç 22/06/2007 tarihinde açılmış olması gerektiğini, fakat şikayet tarihi üzerinden 2,5 yılı aşkın bir zaman geçtiğini, bu nedenle zamanaşımı bakımından reddi gerektiğini, her ne kadar anılan ceza davası davacı şirket yetkilisinin beraati ile sonuçlanmışsa da, müvekkilinin patent hakkına tecavüz edildiği gerçeğinin aşikar olduğunu, müvekkili şirket davacı taraftan 2,5 yıl önce ilgili ürünü tasarlamış olduğunu, tescilli ürün piyasada benzer işlerle uğraşan şirketlere öncülük ettiğini, ve diğer şirketlerce örnek alınarak faydalanıldığını, davacı şirketin de müvekkiline ait tescilli üründen esinlenerek ve hatta taklit ederek faydalı model tasarladığı ortada olduğunu, açıklanan nedenlerle davacı yanın ürününün müvekkili şirketin patent hakkını ihlale sebebiyet verecek boyuttaki benzerliği nedeniyle davacı şirket hakkında şikayette bulunmak zorunluluğunun hasıl olduğunu, şikayetlerinin haklı görülerek kamu davası açıldığını, açıklanan nedenlerle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, zamanaşımı ve görev ile husumet itirazlarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
BİLİRKİŞİ RAPORU:
Marka- patent vekili ve mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; -…nolu ürünün 07.06.2001 ile 06.06.2011 tarihleri arasında koruma kapsamında olduğunu, -13.056 adet ürüne ve bu ürünlerin 1 adet kalıbına 30.03.2005 tarihinde el konulduğunu, el koyma kararının mahkemenin gerekçeli kararının taraflara tebellüğ tarihi olan 08.08.2006 tarihinde son bulduğunu, el koyma ve el koymanın son bulma tarihlerinin faydalı modelin koruma tarihleri arasında olduğunu, dolayısıyla üretime mahsus kalıbın toplam üretim ömründen/süresinden 30.03.2005 tarihi ile 08.08.2006 tarihi arasındaki üretim adedinin/süresinin (bu süre 1 yıl 4 ay 11 günlük veya 496 günlük ömre denk gelmektedir) düşülmesi gerektiğini, 30.03.2005 tarihinde el konulan 13.056 adet … ve … kalıbının el koyma tedbirinin kalktığı tarih itibariyle durumu, bunların değeri, … kalıbına el konulması nedeniyle kalıpla üretilecek mala hasren şeklinde mali yönden yapılan değerlendirmeye göre; hesaplanan maddi zararın : 13.5.2014 tarihli raporda yapılan kutu maliyeti ve işçilik hesaplaması yoksun kalınan kazanca dahil edilmiş olduğunu, Ambalaj Kutuları maliyeti : 2.350,08 TL İş gücü kaybı 83,93 TL, kalıbın çalışmaması dolayısıyla Munzam Z. :20.265,00 TL, Ürünlerin Satılamaz hale gelmesi nedeniyle : 20.296,63 TL olmak üzere, toplam zararı 42.995,64 TL rapor etmişlerdir.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Dava, faydalı modelin yasal şartları taşımadığı halde haksız kullanımı nedeniyle tazminat davasıdır.
Haksız rekabet hükümleri kural olarak, bozulmamış rekabet düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik olarak tasarlanmıştır. Bu alandaki hükümler subjektif anlamda tescile bağlı olarak korunan hakları ve kişisel fikri mülkiyeti değil, piyasada hakim olması gereken davranış kurallarını konu etmektedir. Haksız rekabet hükümleri sadece bireysel menfaatleri değil, tüketici ve toplumun menfaatlerini de gözetmek durumundadır. Nitekim, 6102 sayılı TTK’daki haksız rekabet hükümleri de bu amaca uygun olarak önceki yasaya göre büyük ölçüde genişlemiştir.
Bu davada sorun, dilekçe, şikayet haklarının hukuka aykırı biçimde kullanılıp kullanılmadığı, diğer deyimle, haksız rekabet halinin bulunup bulunmadığıdır. Öncelikle, TTK’nın 54. ve 55. maddelerinin (6162 sayılı TTK’da 56. ve 57. maddeler) incelenmesi gereklidir. Sayılan örnek kabilinden haksız rekabet eylem tipleri arasında, “şikayet hakkının kötüye kullanılarak, haksız rekabette bulunulması” şeklinde bir eylem bulunmamaktadır. Bununla birlikte, genel kuralın da dikkate alınması ve eylemin bu çerçevede amaca uygun yorumlanması gerekir.
Dürüstlük kuralı haksız rekabet ilkelerinin merkez ögesidir. Diğer deyimle, TTK’nın hedefi rekabetin dürüstçe yapılması temin etmek ve aksine davranışları, uygulamaları haksız eylem olarak nitelemek ve yaptırıma tabi tutmaktır.
Mahkememizin bu dosyada verilmiş ve başlangıçta onanmış olsa da, karar düzeltme ile bozulan hükmü, davalının hak arama kastıyla belgeyi kullandığı varsayımının aksinin kanıtlanmadığı gerekçesine dayanmaktadır.
Çekişmenin doğduğu tarih bakımından …nolu, 07.06.2001 tarihli faydalı model sahibi olan davalı lehine 10 yıl süreyle tekelci hak sağlamaktadır. Davalı belge sahibi, koruması 06.06.2011’de son bulacak olan faydalı modeli gerekçe göstererek CBS’den 29.03.2005 tarihli toplatma kararını elde etmiştir. Davacıya ait 13.056 adet ürün toplanmış yediemine verilmiştir. Ancak daha sonra bu belgenin geçerliliği hükümsüzlük davasında incelenmiş, hükümsüzlük kararı verilmiştir.
İzmir FSHCM’nin …/… esas sayılı dosyasında, faydalı modelin ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak düzenlenen teknik rapor, patent vekili ve makine mühendisi imzalıdır. Bilirkişi kurulu bu belgenin uzun yıllardır bilinen, iki farklı çapta borunun herhangi bir aktarım veya koruma amaçlı kullanımına mahsus olduğunu, süpürme makine borularının iç içe geçmesi, iç içe geçen oto antenleri örnekleri ile aynı olduğunu; yenilik bulunmadığını rapor etmiştir. Nitekim belgenin 1873 tarihli ABD patentlerine kadar giden bir öğretiyi içerdiğini ek raporda açıklamışlardır. İçecekler için uzayabilir boru sistemi adlı, 1988 tarihli, Koichi patenti ve diğer benzer belgeler yeniliği öldürmektedir. Bu dosyadaki raporu düzenleyen bilirkişiler faydalı modelin yenilik taşımadığını tereddütsüz bildirmişlerdir. İncelemesiz sistemden yararlanılarak yenilik taşımayan tekniğin faydalı model olarak tescilinin sağlandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan İzmir … AHM’nin …/…-…/… sayılı kararı ile bu belgenin hükümsüz kılındığı, kararın Yargıtay’ca onandığı anlaşılmıştır. Hükümsüzlük olgusu bu karar ile netleşmişse de karar geçmişe etkilidir. PatKHK 131 gereğince belge baştan beri geçersizdir. Bu durumda, bu belgeye dayalı olarak yapılan tedbir ve toplatma uygulamaları “haksız tedbir” mahiyeti taşımaktadır. Faydalı model sahibinin sırf rakibinin şeref ve ticari itibarına zarar kastıyla davrandığına dair kanıt olmamakla birlikte sonuç olarak haksız tedbirden doğan maddi zarar söz konusudur.
Mahkememizce verilen hüküm Yargıtay tarafından 30.03.2005 tarihinde el konulan 13.056 adet … ve … kalıbının el koyma tedbirinin kalktığı tarih itibariyle ne durumda olduğu tespit edilmeden ve yediemin sıfatıyla davacının elinde bulunan malların tedbirin kalktığı tarihteki değeri belirlenmeden sadece davacının malları kullanamama ve satamama iddiasına değer verilerek tüm mallar yönünden karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davacının üretimde kullandığı … kalıbına el konulması nedeniyle hesaplanacak zarar miktarınında ancak bu kalıpla üretilecek mala hasren yapılması ve ürünlere el konulduğu tarihle ürünlerin davacıya iade edildiği tarih arasındaki zararın hesaplanması gerektiğinden bahisle bozulmuş, bozma ilamındaki eksiklikler tamamlandıktan sonra davacı zararının 42.995,64 TL olduğu, ancak kararın davalı lehine bozulduğundan önceki kararımızdaki tazminata hükmedilmiştir. Yukarıda saydığımız gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacının davasının kısmen kabulü ile,
39.638,72 TL tazminatın 31.03.2005’den işleyen yasal faiziyle davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Alınması gereken 2.707,72 TL karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 540 TL harçtan mahsubu ile eksik 2.167,72 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 540 TL harcın da davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT.’ne göre belirlenen 5.945 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT.’ne göre belirlenen 361 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Davada red/ kabul oranının takdiren %5’e – %95 olduğuna yargılama giderlerinin yanlar arasında bu orana göre pay edilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 2.702,30 TL yargılama giderinin %95’i olan 2.567,19 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 1.279,03 TL yargılama giderinin %5’i olan 63,95 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 15 gün içinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne temyiz yolunun açık olduğuna dair verilen karar, hazır bulunan tarafların huzurunda usulen okunup anlatıldı.13/10/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)