Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/15 E. 2021/244 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/15 Esas
KARAR NO : 2021/244

DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/02/2021
KARAR TARİHİ : 17/11/2021

Davacı vekili tarafından 03/02/2021 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 06.02.2019 tarihinde yaptığı başvuru neticesinde “…” markasını 13.09.2019 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde adına tescil ettirdiğini, davalı tarafın müvekkilinin markası ile iltibas teşkil edecek şekilde müvekkili ile aynı alanda “…” adıyla faaliyet göstermekte olduğunu, tabelalarında da bu unvanı kullanmakta olduğunu, müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu belirterek, davalı tarafından kullanılan “…” ibaresinin kullanımı bakımından tecavüzün önlenmesini, bu anlamda bu ibarenin yer aldığı reklam, kartvizit, broşür gibi tüm yazılı belgeler ve tanıtım vasıtaları ile tabela ve yol kenarında halka açık alanlarda bulunan levhaların toplatılmasını ve imhasını, müvekkilinin markasına vaki tecavüzün men’ini ve durdurulmasını, zarar tutarı net olarak belli olduktan sonra artırma hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ve davalının temerrüde düştüğü 11.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, müvekkilinin uğradığı zararın tazmini amacıyla 20.000,00 TL manevi tazminatın davalının temerrüde düştüğü 11.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 11 yıldan bu yana … ili … ilçesinde … … olarak faaliyet göstermekte olduğunu, Ticari unvanının ayırt edici kısmının “…” olduğunu, ” …” ibaresinin müvekkilinin kliniğinin … hizmete tabi olduğu için, resmi kamu kurum ve kuruluşlarından olmadığını belirtmek üzere kullanılması zorunlu olan bir ifade olduğunu, bu ibarenin unvanların ayırt edici unsuru olmadığını, “…” ibaresinin ise bulunduğu coğrafi konumu belirtmek üzere kullanılmakta olduğunu, davacı tarafın haksız bir şekilde bir yer adını tekeline almaya çalıştığını, her iki unvan arasında haksız rekabete neden olacak şekilde iltibas bulunmamakta olduğunu, iltibas dolayısıyla haksız rekabet oluşturabilmesi için rakip tacirin kendi şahsi görüşlerinden ziyade, iltibasa hedef olan ve aldatılmak istenen müşterilerin anlayışının önemli olduğunu, iltibasın varlığından bahsedebilmek için normal ve orta seviyedeki bir müşteriyi, göz ve kulaklarda bıraktığı tesir yüzünden, yanıltacak vasıf ve mahiyette olması gerektiğini, her iki şirket unvanları karşılaştırıldığında aynı olan ibarelerin iltibas oluşturacak nitelikte olmadığını, ayırt edici olan çekirdek kısımlarının (… ve …) unvanları olduğunu, bir bütün olarak değerlendirildiğinde tüketici grubu üzerinde üzerinde aynılık algısı oluşturmamakta olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
BİLİRKİŞİ RAPORU
22/10/2021 tarihli marka vekili bilirkişinin sunmuş olduğu raporda ”Davacının …/… sayılı markasının 44.sınıftaki tıbbi hizmetlerde tescilinin bulunması ve davalı kullanımlarının tıbbi hizmetlerden olan ağız ve diş sağlığı hizmetine ilişkin olması nedeniyle davacının …/… sayılı markası davalının kullanımları arasında sınıfsal yönden ayniyet bulunduğu , Ağız ve diş sağlığı hizmetlerine yönelik potansiyel müşteri kitlesinin dikkat ve özeninin, alınan hizmetin insan sağlığına ilişkin olması, düşünmeyi gerektireceği ve çok da ucuz olmaması nedeniyle ortalamanın biraz üzerinde olacağı, dosya içerisinde davacının coğrafi yer adı olan “…” sözcüğünü uzun yıllardır kullanımına, ağız-diş sağlığı sektöründeki bilinirliği nedeniyle artık bu ibarenin … semtini değil de işletmenin kendisini yani hizmetin kaynağını gösterdiğine, bu anlamda potansiyel tüketicinin davacının hizmetini satın alırken geldiği coğrafi bölgeye değil de hizmetin kaynağı olan davacı kliniğine yönelerek tercih yapar hale geldiğine dair belgelere rastlanmadığı, tüm bu açıklamalar zımmında somut olayda “…” sözcüğünün ilgili hizmetin alıcısı olan potansiyel tüketiciye semt adını çağrıştıracağı, ilgili tüketicinin zihninde oluşturacağı asıl anlamın “…” semti olacağı ve karıştırılma ihtimali incelemesinde dikkate alınamayacağı; “…” sözcüğünün verilen hizmetin niteliğini yani “kamu hizmeti olmadığını belirten tanımlayıcı ibare olmakla esas unsur olamayacağı; “…” v.b. sözcüklerinin verilen hizmetin cinsini belirtmekle ayırd edicilik vasfının olamayacağı; davacı markasındaki “…” ve davalı kullanımlarındaki “…” ibareleri yönünden farklılık bulunduğu ve neticeten ayırt edici özelliği olmayan “…” sözcüklerinden ibaret benzerliğin global açıdan ilgili tüketicinin karıştırma ihtimalinin varlığını kabul için yeterli olmayacağı” şeklinde teknik inceleme yapmıştır.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Marka, bir işletmenin mal ve/veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal ve/veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.
Markanın başkaları tarafından haksız kullanımı ve marka hakkının ihlali durumunda marka sahibi SMK’nın 149. Maddeki talepler ile 150 ve 151. Maddesinde düzenlenen maddi tazminat ve yoksun kalınan karı isteyebilecektir.
Bu kapsamda aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılmaktadır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 6769 sayılı kanunun 7. maddesinde belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini
kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit
edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu
hakları üçüncü kişilere devretmek.
Markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken bakılması gereken ilk husus markaların yanı ya da benzer mal veya hizmetler sınıfı için mi kullanılıp kullanılmadığı hususudur. Markaların kullanıldığı mal veya hizmet sınıfları aynı ya da benzer bulunursa bir sonraki aşama olan markaların benzerliğinin değerlendirilmesine geçilmektedir. Söz konusu markaların benzerlik değerlendirilmesi yapılırken yerleşik içtihatlara göre görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri bakımından incelenmeli daha sonra markaların bir bütün halinde tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali doğurup doğurmayacağı değerlendirilmelidir.
Dosyada toplanan deliller ve bilirkişi raporunda da belirttiği üzere; dava konusu olayda “…” sözcüğünün ilgili hizmetin alıcısı olan potansiyel tüketiciye semt adını çağrıştıracağı, ilgili tüketicinin zihninde oluşturacağı asıl anlamın “…” semti olacağı ve karıştırılma ihtimali incelemesinde dikkate alınamayacağı; “…” sözcüğünün verilen hizmetin niteliğini yani kamu hizmeti olmadığını belirten tanımlayıcı ibare olmakla esas unsur olamayacağı; “…” v.b. sözcüklerinin verilen hizmetin cinsini belirtmekle ayırd edicilik vasfının olamayacağı; davacı markasındaki “..” ve davalı kullanımlarındaki “…” ibareleri yönünden farklılık bulunduğu ve neticeten ayırt edici özelliği olmayan “…” sözcüklerinden ibaret benzerliğin global açıdan ilgili tüketicinin karıştırma ihtimalinin olmadığı anlaşılmakla davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davacının davasının reddine,
Alınması gereken 59,30 TL karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 358,63 TL harçtan mahsubu ile fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası reddedilmekle AAÜT’ne göre belirlenen miktar, 1.000 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası reddedilmekle AAÜT’ne göre belirlenen miktar, 5.900 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, markaya tecavüzün tespiti, men’i davası reddedilmekle AAÜT’ne göre belirlenen miktar, 5.900 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 881,40 TL yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 8,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, İstinaf Kanun yolunun İzmir Bölge Adliye Mahkemelerinin 11. Ve 20. Hukuk İstinaf Daireleri nezdinde açık olduğuna dair verilen karar, hazır bulunan tarafların huzurunda usulen okunup anlatıldı.17/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)