Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/141 E. 2022/26 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/141
KARAR NO : 2022/26

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü ve Ticaret Unvanı Terkini
DAVA TARİHİ : 10/02/2021
KARAR TARİHİ : 27/04/2022

Davacı vekili tarafından 10/02/2021 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin asansör sektöründe faaliyet gösteren tanınmış, … üretiminde simge haline gelmiş, sektöründe öncü bir firma olduğunu, müvekkilinin 2011 yılından bu yana 10 yıldır kazasız ve nizasız bir şekilde “…” markasını ve ticaret ünvanını kullandığını, “…” ve “…” ibarelerinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret ünvanının esaslı unsurları olduğunu TPE nezdinde …/… başvuru numarası ile tescilli “…” ibareli markanın 06. sınıfta; “Kaldırma, yükleme ve nakil için madeni paletler, madeni halatlar, yük kaldırma ve taşımada kullanılan madeni askılar, bağlar, kolonlar, kuşaklar, bantlar ve şeritler”, 07. sınıfta; Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar”, 37. sınıfta; “Asansör tamiri ve bakım hizmetleri”, 40. sınıfta; “Adi metallerin işleme hizmetleri, malzemelerin montajı” hizmetleri ile tescilli olduğunu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, davalının kötü niyetli olarak ticaret ünvanını kullanmak yerine “…” ibaresini tescil ettirerek müvekkili ile bir bağı varmış izlenimi yarattığını, davalıya ait “…” markasının müvekkilinin “…” markası ile açıkça iltibas yarattığını, her iki markanın ayniyet derecesinde benzer olduğunu, her iki markanın halk tarafından karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, hükümsüzlüğü istenen marka ile müvekkilinin markasının yazılışının da birebir aynı olduğunu, Yargıtay kararlarında da sabit olduğu üzere marka ibarelerinde harf farklılığının markaya farklılık kazandırmayacağını, müvekkiline ait markanın hitap ettiği kitlenin ülkenin dört bir yanında yaşayan farklı kültür seviye ve gruplarına ait tüketici kitlesi olduğunu, müvekkili markası ile son derece büyük bir benzerlik sağlayan ve müvekkili seri markalarından biri olarak kabul görebilecek … markasının orta düzey tüketici grubunu yanıltmasının son derece muhtemel olduğunu, müvekkilinin daha fazla haksızlığa uğramaması açısından davalı … şirketi hakkındaki tüm kullanım haklarının ortadan kaldırılması, ticaret sicilinden terkin edilmesi gerektiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı adına tescilli …/… başvuru numaralı “…” markasının tüm sınıflarda hükümsüz bırakılmasına ve ticaret ünvanının ticaret sicilinden terkini ile Ticaret Sicili Gazetesinde ilanına, markanın 3.kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haksız rekabet ve tecavüz sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, bu anlamda … ibaresinin her türlü araç, gereç, kartvizit, fatura, alan adı vs. maddi kullanımının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156. maddesinin 5. fıkrasına göre üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin ticari merkezinin Buca/İzmir’de olduğunu, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının tedbir talep etmesinde hiçbir hukuki yararı bulunmadığını, müvekkilinin Türkiye Patent Marka Kurumu nezdinde “…” markasının tescili için başvuruda bulunduğunu, yapılan inceleme sonucu 13.12.2018 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle markanın tesciline karar verilerek resmi gazetede yayınlandığını, ilan sonrasında ne davacı tarafça nede üçüncü şahıslarca herhangi bir itiraz ile karşılaşılmadığını, dava konusu edilen markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, her iki markanın fonetik ve görsel açıdan farklı olduğunu, tarafların ticaretle uğraşan ve konusunda uzman basiretli tacirlere hitap ettiğini, davacının ortalama tüketici algısını baz almak sureti ile hak elde etmeye çalışmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının markasının tanınmış marka olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, her iki şirket arasında ticari ilişki olduğunu, davacının ticari hırsları ile tamamen kötü niyetli olarak davayı açtığını, müvekkili ile davacının birlikte katıldıkları bir çok fuar olduğunu, davacının müvekkili ile olan ticari ilişkilerinin varlığına rağmen yıllar sonra bu davayı açmasının davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu belirterek öncelikle yetkisizlik nedeniyle davanın usulden, zamanaşımı nedeniyle süre yönünden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
BİLİRKİŞİ RAPORU
Sınai Mülkiyet Uzman bilirkişiden alınan raporda özetle; Dava dosyası içinde davacının … veya … ibarelerini; davalının marka başvuru tarihi olan 13/12/2018 tarihinden evvel marka işlevine uygun şekilde, ciddi ve kesintisiz olarak kullandığını ispatlayan delillerin bulunmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan lisans sözleşmesinin, … markası için yapılan TPMK nezdinde yapılan işlemler veya Ticaret Sicil Gazetesi örnekleri veya whatsapp konuşma ekran görüntüsü gibi belgelerin ise davacının iddiasının aksine markasal, ciddi kesintisiz kullanımı göstermemekte olduğunu, davacı tarafından sunulan delillerin önceki tarihli kullanımı ispatlamadığını, davacının … Sanayi Ve Ticaret anonim Şirketi şeklindeki ticaret unvanının bu tescil edildiği haliyle davalının “…” ibaresiyle karıştırılma ihtimalinin kolay görünmediğini, dava dosyası ve ekleri kapsamında davalıya ait … … tescil sayılı “…” markasının SMK 6/3 ve 6/6 maddeleri kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini, davacı markasındaki … hecesi ile davalı markasındaki … kelimesinin varlığının, aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerliği ortadan kaldırdığından, taraf markaları arasında SMK 5/1-c maddesi kapsamında ayniyet ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığını, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, taraf ticaret unvanlarının benzerliği açısından yapılan inceleme sonucunda davalının “… Demir Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi” adlı ticaret unvanı ile davacının “… Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi” şeklindeki ticaret unvanının asli ek unsurları olan “…” ve “…” ibarelerinin marka bölümünde detaylı olarak belirtilen nedenlerle birbirine benzemediğini, ticaret unvanlarının çekirdek kısımları arasında farklılık bulunmakta olduğunu, taraf ticaret unvanları arasında benzerlik bulunduğunu veya iltibas bulunduğunun olması ihtimalinin mümkün görünmemekte olduğunu rapor etmiştir.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi Madde 25- “(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” 25. maddenin atıfta bulunduğu 5. ve 6. maddede ise aşağıdaki hükümler sayılmıştır:
“Marka tescilinde mutlak ret nedenler”
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler. f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler. g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler. ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler. h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler. ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler. i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri”
Madde 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.…(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. (5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.……..(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/11-338 E. sayılı kararında karıştırılma ihtimali hakkında “Tüketicinin, her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabildiğini düşünmek hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi markada yer alan yardımcı unsurlar ile ve ayırım gücü az olan ifadeleri her zaman hatırında tutabileceği de düşünülemez…. Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir” şeklinde karar verilmiştir.
Markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken bakılması gereken ilk husus markaların yanı ya da benzer mal veya hizmetler sınıfı için mi kullanılıp kullanılmadığı hususudur. Markaların kullanıldığı mal veya hizmet sınıfları aynı ya da benzer bulunursa bir sonraki aşama olan markaların benzerliğinin değerlendirilmesine geçilmektedir. Söz konusu markaların benzerlik değerlendirilmesi yapılırken yerleşik içtihatlara göre görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri bakımından incelenmeli daha sonra markaların bir bütün halinde tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali doğurup doğurmayacağı değerlendirilmelidir.
Hukukumuzda haksız rekabetin tanımı yapılmamış olmakla birlikte, TTK m.54’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir.
TTK m.55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Düzenlemede belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak olarak belirtilmiştir.
Uyuşmazlık ile ilgili olan filler ise maddede “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” biçiminde, haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık ile ilgili düzenleme, eski TTK’da ki iltibas hükmünün yeniden ifade edilmesidir. Bu bağlamda eski kanun kapsamında söz konusu olan iltibas yeni kanunda karıştırılma halini almıştır. Nitekim kanun hükmünün gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Haksız rekabetin hangi koşulda var sayılacağı ise yargı kararlarında “… Serbest yararlanma ve benzetmenin, taklit ve halkı aldatıcı düzeydeki benzerlik boyutuna ulaşması ve bir işletmenin yıllar suren yatırımını ve özenli çalışması sonucunda oluşturduğu imajı simgeleştiren bir ürünün taklidi halinde haksız rekabet vardır. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşuluyla herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkına sahiptir. Ancak dürüstlük kuralının ihlal edildiği noktada koruma başlar…” şeklinde belirtilmiştir.
Bu meyanda; bir başkasının iş ürünleri veya ticari faaliyetleriyle ya da bir hakka dayalı olarak kullandığı ad, unvan, marka, tasarım, patent gibi fikri ve sınai haklara yönelik işaretler ile karışıklığa neden olabilecek davranışlarda bulunulması dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığı için haksız rekabet sayılmaktadır. Ayrıca düzenleme fikri mülkiyete ilişkin hükümler ile haksız rekabete ilişkin hükümlerin kümülatif olarak uygulanmasına izin vermektedir. Diğer bir deyişle fikri mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan kişilerin özel düzenlemeler yerine haksız rekabetin bu genel düzenlemesi kapsamında haklarının korunmasını talep etmesi mümkündür.
Dosya kapsamında toplanan deliller ve bilirkişi raporu dikkate alındığında; Davacı markasındaki … hecesi
ile davalı markasındaki … kelimesinin varlığı, aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerliği
ortadan kaldırdığından, taraf markaları arasında SMK 5/1-ç maddesi kapsamında ayniyet ya da
ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmamaktadır. Bu kapsamda somut uyuşmazlıkta SMK 5/1-ç maddesi kapsamında hükümsüzlük koşullarının oluşmamıştır.
Taraf markalarının münhasır esas unsurları olan “… ve …” ibareleri arasındaki
anlamsal farklılık ve … ibaresinin ülkemizde farklı sektörlerde çok sayıda markada yaygın
olarak kullanımının bulunması ve davacı markası ile davalı markası arasındaki görsel ve işitsel
kısmi farklılıklar da dikkate alındığında; davacı markası ile davalının markası arasında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek kadar fonetik,
görsel, kavramsal benzerlik olmadığı ve davalı markasının bütün olarak değerlendirildiğinde, ortalama tüketiciler nezdinde, davacı markasından farklılaştığı anlaşılmıştır.
SMK m.6/3 ve 6/6 hükümlerinin uygulanabilmesi için, her şeyden evvel itiraz hakkı sahibinin
kendi tescilsiz markası veya ticarette kullandığı sair işareti ile tescili talep olunan marka
arasında bir “ayniyet” ya da “benzerlik” bulunması gerekir. bulunulabilir. Dava dosyası içinde davacının … veya … ibarelerini davalının marka başvuru tarihi olan 13/12/2018 tarihinden evvel marka işlevine uygun şekilde, ciddi ve kesintisiz olarak kullandığını ispatlayan delillerin bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulan lisans sözleşmesi, … markası için yapılan tpmk nezdinde yapılan işlemler veya Ticaret Sicil Gazetesi örnekleri veya whatsapp konuşma ekran örüntüsü
gibi belgeler ise davacının iddiasının aksine markasal, ciddi kesintisiz kullanımı
göstermemektedir. Dosya kapsamında sunulanan deliller ile davacı önceki kullanımı ispatlayamamıştır. Davacının … SANAYİ VE TİCARET
ANONİM ŞİRKETİ şeklindeki ticaret unvanının daha önce de değindiğimiz üzere tescil edildiği haliyle davalının “…” ibaresiyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından sunulmuş, söz konusu markanın Türkiye’de tanınmış marka statüsüne getirildiği, promosyon sonucunda herkesçe bilinir olduğu, toplumun önemli bir kesiminde belirli bir mal ve hizmete ilişkin olarak gerekli çağrışımı yaptığı hususlarını ispata
yönelik Türkiye çapında yapılmış, ciddi, yoğun bir reklam ve tanıtım faaliyetine dair evrak,
bilgi, belge dosya içeriğinde mevcut değildir. Bu sebeple davacının tanınmış marka talepleri yerinde görülmemiştir. Yine davacı taraf davalının yönünden kötüniyet iddialarını net somut deliller ile ispatlayamamıştır. Yine davacı ve davalı unvanlarının asli unsurları olan … ve … ibarelerinin farklılık bulunduğu iltibas oluşturacak mahiyette benzemediği anlaşılmakla davacının ticaret ünvanı terk talebi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda saydığımız gerekçeler ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davacının davasının reddine,
Alınması gereken 80,70 TL peşin harcın davacı tarafından yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile eksik 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT.’ ne göre belirlenen miktar 7.375 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 1.155,80 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan toplam 40 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, İstinaf Kanun yolunun İzmir Bölge Adliye Mahkemelerinin 11. Ve 20. Hukuk İstinaf Daireleri nezdinde açık olduğuna dair verilen karar, hazır bulunan tarafların huzurunda usulen okunup anlatıldı. 27/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır