Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/12 E. 2021/66 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/12 Esas
KARAR NO : 2021/66

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/11/2016
KARAR TARİHİ : 21/04/2021

Mahkememizden verilen 30/11/2017 tarih ve … Esas- … sayılı ilamı istinaf edilerek İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesine gönderilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 12/01/2021 tarih, … Esas- … Karar sayılı ilamı ilamı ile mahkememiz kararının kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” marka ve logosunu kullanarak kahvaltılık sos benzeri ürünler ürettiğini, sattığını, davalı şirketle aralarında 19/06/2015 tarihli ürün satış sözleşmesi yapıldığını, ancak davalının ticari dürüstlüğe ve tahammüle aykırı olarak bu marka ve logoyu taşıyan ürünleri başkalarının satamayacağını ileri sürdüğünü ve izinsiz olarak kuruma başvurup kendi adına bu markayı aldığını, tescillediğini, müvekkile karşı haksız rekabet oluşturan eylem ve ifadelerde bulunduğunu, müvekkile ihtarname çektiğini, oysa müvekkilinin marka sahibi olduğunu, çocukları … ve …’nin isimlerini birleştirerek oluşturduğunu, internet tanımları için …com, …com, info@…com ibarelerini kullanmaya başladığını, … ve benzeri ortamlarda sayfalarında paylaştığını belirterek, öncelikle davalının haksız kullanımının tedbiren durdurulmasını, kötü niyetle tescillenen “…” markasının hükümsüzlüğünü, kötü niyet tescil ve itibar kaybı nedeniyle 50.000 TL tazminatın, dava tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız olduğunu, ürün satış sözleşmesi yapıldığının doğru olduğunu, ancak, markanın davacıya ait olduğunu göstermeyeceğini, iddialarının dayanaksız olduğunu, müvekkilinin 3. kişilere 10/05/2013 tarihinden önce yaptırdığı fason üretimlerde “…” markasını yazdırdığını, buna dair 01/09/2011 tarihli fason üretim sözleşmesi bulunduğunu, müvekkilinin sözleşmeye aykırı davranmadığını, markanın hükümsüzlüğünü gerektirir yasal koşullarının bulunmadığını, markayı almak, tescillemek eylemlerinin haksız rekabet olmadığını, kötü niyet bulunmadığını, manevi tazminatın şartlarının da hukuken oluşmadığını savunmuştur.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de Kötüniyetli tescilin hükümsüzlük nedeni olarak kabul edildiğine dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Eski KHK döneminde Kötüniyetli tescilin hükümsüzlük sebebi olarak kabulü YHGK 2008/11-501 E – 2008/507 K ve 16/07/2008 tarihli kararı ile olmuştur. Söz konusu kararda 556 Sayılı KHK’nın 42. Maddesinde “kötüniyetli tescilin” hükümsüzlük sebebi olarak düzenlenmemiş olsa dahi hukukun genel hükmü ve temel prensibi olan Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesi uyarınca kötüniyetin korunması söz konusu olamayacağından her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötüniyetli gerçekleştirdiği anlaşılan marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Dürüstlük kuralı Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinde düzenlemiştir. Bu maddeye göre; Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Dürüstlük kuralına uymayan davranış hakkın kötüye kullanılmasıdır. YHGK kararında ilk olarak davalı eyleminin kötü niyetli marka tescili oluşturup oluşturmadığı irdelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Sonrasında ise tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tescillerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Kötüniyet hususunu her somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. YHGK kararı ile Kötüniyetli tescil hükümsüzlük sebebine dönüşmüş ve 556 sayılı KHK’da bulunan boşluk doldurulmuştur.
Davacı vekilinin 13.07.2017 tarihinde sunduğu beyan dilekçesi ekindeki mail çıktıları incelendiğinde 25.03.2014 tarihli logo ve marka tasarımının … olduğu, davalı markası ile aynı olduğu, mail tarihinin davalı başvuru tarihinden önce olduğu, 06.03.2014, 10.03.2014, 11.03.2014, 19.02.2016 tarihli mail içeriklerinde de … logosunun yer aldığı, davalı markası ile aynı olduğu, davacının davalının başvuru tarihinden çok önce logo çalışmaları yaptığı, basım görüşmeleri yapıldığı, belli bir çalışma ve yatırım yaptığı anlaşılmıştır. Yine Davacı, davalı arasında 19.06.2015 tarihinde ürettiği … markalı ürünleri davalıya teslim edeceği şeklinde sözleşme imzaladığı, yine Davacı tarafından davalı tarafa … ibaresinin yer aldığı 28.03.2016 tarihli fatura düzenlediği, faturada yer alan … ibaresi ile davalı markası ile aynı olduğu her iki ibarede de alt ve üst çizgilerinin yer aldığı, yine 20.04.2016, 28.04.2016 tarihlerinde de aynı faturalar düzenlendiği, davacının sosyal medya ve internet sitesi kayıtlarında da … markasını 2015 yılında kullandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı 2011 tarihli dava dışı üçüncü kişi ile … markasına ilişkin fason üretim sözleşmesi sunmuş ise de bu belgenin adi yazılı olduğu, sonradan düzenlenebileceği, bu sözleşmeyi tasdikler, fatura, fiş ve internet kaydı gibi somut yeterli delil sunmadığından bu belgeye itibar edilmemiştir. Dosyadaki deliller dikkate alındığında davacının … ibaresine 2014 yılından bu yana yatırım yapmakta olduğu, logo, sosyal medya ve internet çalışmaları yaptığı, belirli ürünleri bu ibare üzerinden üretim yaptığı, davalının … ibaresinin davacının kullanımında olduğunu bildiği, aralarında sözleşme imzalandığı, bunu bilmesine rağmen ve davacının belirli bir düzeyde bir yatırım yapmasına rağmen bu yatırımına ilerde engel olunabilecek şekilde, … ibaresini kötüniyetli şekilde tescil ettirdiği anlaşılmakla davacının kötüniyetli tescil iddiası yerinde bulunarak markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Her ne kadar davacı markaya belirli bir yatırım yapmış ise de bu yatırım ve üretimin … markasını yerelden çok geniş coğrafyada ayırt edici hale getirmedeiği, 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 42/1-b maddesindeki şartların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Manevi tazminat kişi varlığında eksilme veya zedelenmenin karşılığı olan tazminattır. Marka hakkı tecavüz uğrayan kişi 556 sayılı KHK’nın 62/1-b maddesi uyarınca manevi tazminat isteyebilmektedir. Yargıtay 11. HD 2010/785 E – 2011/8627 K ve 11.07.2011 tarihli ilamında da belirtiği üzere; kötü niyetli tescilin tek başına dahi terkin nedeni olabileceği, ancak maddi ve manevi tazminat için ise kötü niyetli edindiği markayı kullanma sınırını aşarak gerçek marka sahibinin ticaretini engellemeye yönelik hareket etmesi gerektiği, davacının davalının tescilinden 6 gün sonra hükümsüzlük davası açtığı, bu kısa süre içerisinde dosyada davalının davacıya karşı marka hakkını kullanımını gösteren delile rastlanmadığı, davacının kişilik haklarına saldırının tespit edilemediği anlaşılmakla davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davacının davasının kısmen kabulüyle,
Davalı adına tescilli … nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkine,
Davacının manevi tazminat talebinin reddine,
Alınması gereken 59,30 TL karar harcının, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 853,88 TL harçtan mahsup edilerek, fazla 794,58 TL harcın talep halinde davacı tarafa iadesine, davacı tarafından yatırılan 59,30 TL harcın davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini davası kabul edilmekle AAÜT.’ne göre belirlenen 5.900 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen 5.900 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davada red/ kabul oranının %50-%50 olduğuna yargılama giderinin yanlar arasında bu orana göre pay edilmesine,
Davacı tarafından bozma öncesi yapılan yargılama giderine ek yapılan yargılama gideri ile beraber toplam 1.581,60 TL nin %50’si olan 790,8 TL ‘nin davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından bozma sonrası yapılan yargılama giderine ek yapılan yargılama gideri ile beraber toplam 15,70 TL yargılama giderinin %50’si olan 7,85 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, İstinaf Kanun yolunun İzmir Bölge Adliye Mahkemelerinin 11. Ve 20. Hukuk İstinaf Daireleri nezdinde açık olduğuna dair verilen karar, davalının huzurunda davacının yokluğunda usulen okunup anlatıldı. 21/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır