Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/92 E. 2021/253 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/92 Esas
KARAR NO : 2021/253

DAVA : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Durdurulması, Giderilmesi (Karşı Dava; Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 24/11/2021

Davacı vekili tarafından 21/10/2020 tarihinde davalı aleyhine açılan dava, mahkememizin esas defterine kaydedilmiş olup, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Müvekkili şirketin 1995 yılından beri … … Limited Şirketi ticari ünvanı adı altında İzmir ilinde faaliyet gösterdiğini, deniz, kara ve hava taşımacılığında öncü olduğunu, 25 yıldır kullandığı ticari ünvanının kılavuz kelimesinin ” … ” kelimesi ve … figürlerinden ibaret işareti markasal mahiyette olduğunu, dava konusu işaretin markasal ve ticaret ünvanı olarak 25 sene tescilsiz kullanımının yanı sıra ../… ve …/… sayılı markalarının bulunduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin ortaklarından olan biri tarafından kurulduğunu, davalıya marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerine son vermesi amacıyla İzmir … Noterliği’ nin 17/02/2020 tarih ve
… yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini ancak davalının bunun üzerine …/… sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin itirazı çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda davalının marka başvurusunun reddine karar verildiğini, davalının işyerinde ve internet adreslerinde inceleme yapılmasını, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin durdurulmasını, davalının ticari ünvanından ” … ” sözcüğünün terkininine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davacının Tescilli Markasının “…” değil, “… …” ifadesinden oluştuğunu, davacının kendi adına tescilli …/… ve …/… başvuru numaralı markaları dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine “…” kelimesinden oluşmadığını, marka koruması tarihinin ise yıllar öncesinden değil, sadece 09/08/2019 tarihinden başladığını, davacı tarafından … işareti talep konusu yapılırken, delil tespiti sırasında bilirkişinin bunun ötesine incelemede bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, delil tespitinin asıl talebin önüne geçemeyeceğini, bu nedenle bilirkişinin, davacı adına tescilli “… …” markası ile müvekkil tarafından kullanılan “…” işareti arasında benzerlik incelemesinde bulunması gerektiğini, dava dilekçesinin özellikle sonuç-istem kısmı incelendiğinde; tarafların kullandıkları görsel işaretler ve şekillerin talep konusu yapılmadığı görüleceğini, sadece … sözcüğü/işaretinin talep konusunu oluşturduğunu, hal böyle olunca, davacının tescilli markasını oluşturan bütün sözcükler dikkate alınarak “…” ile ilişkisinin değerlendirilmesi gerekirken ve daha da önemlisi, talep edilmemesine rağmen sadece görsel benzerlik üzerinde durulmasının kabul edilemeyeceğini, SMK m. 5/c uyarınca deniz taşımacılığında faaliyet gösteren davacı açısından “…” anlamına gelen … sözcüğünün tek başına veya esaslı unsur olarak marka korumasından yararlanmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin … işareti üzerinde SMK’ nin 6/3 maddesi uyarınca geçmişe yönelik hak sahibi olduğunu, müvekkilin eski ticaret unvanının “… … Limited Şirketi” olduğunu, (“… …”) dava konusu olan …+… işaretinin logosu bizzat müvekkili şirket tarafından …’ a yaptırıldığını, yine bu firmadan reklam/tanıtım hizmeti satın alındığını, …+… işareti yine ilk defa müvekkile ait olan“www….” sayfasında kullanıldığını, müvekkili şirketin 2011 yılından itibaren …+… işaretini internet sitesinde kullanmaya başlarken, davacı şirketin internet sitesini daha sonraki yıllarda açtığını, davacı şirketin, müvekkili şirketin kurulduğu tarihe kadar denizcilik sektöründe taşıma ve … faaliyetinde bulunmadığını, davacının geçmişe dönük ticari defter ve kayıtları ile faaliyetleri bilirkişi aracılığı ile incelendiğinde denizcilik sektöründe fiili olarak faaliyette bulunmadığının görüleceğini, müvekkilin … işareti üzerindeki geçmişe yönelik olarak hak sahibi olması sebebiyle müvekkile yönelik haksız rekabet (TTK m. 54 vd.) isnadının herhangi bir hukuki dayanağı olmayacağını, karşı dava yönünden; SMK’ nin 5/c maddesi uyarınca davacının markasında yer alan … sözcüğünün hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacının markasının, “… …” olmasına rağmen … sözcüğünü esaslı unsur olarak ticari hayatta kullanmakta olduğunu, bizzat huzurdaki yargılamada müvekkile karşı ileri sürülen iddialar dikkate alındığında …’ nın esaslı unsur olarak kullanıldığı ve bu sözcük üzerinde davacının kendi yararına mutlak hak peşinde koştuğunun görülmekte olduğunu, davacının markasında yer alan … sözcüğünün SMK’ nin 5/c ve SMK m. 25 uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin … sözcüğü üzerinde sicile kayıtlı hak sahibi olduğunu iddia etse de, … üzerinde taşımacılık sınıfında yer alan başka bir şirketin 31/12/2012 tarihinden itibaren marka tescili korumasından yararlandığı tespit edildiğini, dava dışı … … Limited Şirketi’ ne ait …/… Tescil numaralı markanın TPMK’ nin kayıtlarında görüldüğünü belirtmiş, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı tarafın karşı dava yönünden savunması; Cevap dilekçesindeki davanın dayanağının sanki sadece müvekkili şirketin tescilli markaları dolduğuna ilişkin beyanların yanıltma amaçlı olduğunu, dava konusu işareti ( … + … ) uzun süreli eskiye dayalı markasal mahiyetteki kullanımı nedeniyle davacının gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait olduğu davalı tarafında da zaten bilindiğini, ” … ” işaretinin değiştirileceğine, kullanımına son verileceğine, gerekli değişikliğin yapılacağına, Eylül 2019′ a – en azından Haziran 2019 sonuna kadar kullanmak için müvekkilinden izin istediğine, hatta gerekirse bu konuyla ilgili imzalı bir belge/protokol verebileceğine dair davalı şirket yetkilisinin e-posta yazılarına, müvekkilinin tescilli-tescilsiz markalarına, marka tescil başvurusuna, ünvanına ve internet alan adına, davalının kötü niyetine dayanmakta olduğunun aşikar olduğunu, davalının iddiaların çoğuna cevap vermediği gibi bir kısım iddialara da karşı verdiği cevaplarının dosyadaki belgelerin aksine gerçeği yansıtmadığını, bazı beyanların kendisi ile çelişkili olduğunu, hangi markanın hükümsüzlüğünün talep edildiğinin belirtilmediğini, somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, hükümsüzlük sebebi olarak gösterilen …/… sayılı marka ile müvekkilinin markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek kadar belirgin ve güçlü benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin ” … ” işaretini …/… sayılı markanın tescil başvuru tarihi olan 11/12/2012 tarihinden çok önceden ( 1995 senesinden ) beri 39. Sınıfta yer alan hizmetlerde tescilsiz olarak markasal mahiyette kullandığı için ” … ” işaretinin gerçek hak sahibi olduğunu belirtmiş, davalının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmesine, haksız karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİLİRKİŞİ RAPORU
SMK uzmanı bilirkişiden alınan raporda özetle; Asıl Dava Açısından; Davalı tarafın … şeklindeki markasal kullanımlarının ve unvan değişikliğinin davacı marka tescil başvurularından önceki tarihte başlaması nedeniyle davalının … şeklindeki markasal kullanımlarının ve … Limited Şirketi şeklindeki ticaret unvanının davacı adına
… … ve … … sayı ile tescilli markalardan doğan hakları ihlal etmediğini, davacının … şeklindeki fiili kullanımı ile davalının … şeklindeki fiili kullanımı arasında iltibasa yol açabilecek derecede benzerlik olduğundan davacı kullanımlarının, TTK kapsamında davalı kullanımları ile karıştırılmaya yol açtığını, taraf ticaret unvanları arasında var olan benzerlik ve iltibas nedeniyle davacı … … Limited Şirketi’nin davalının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin terkini yönünde talepte bulunabileceğini ve uyuşmazlıkta davalı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkini koşullarının oluştuğunu, Karşı Dava Açısından; dava dosyası kapsamında davacı adına … … sayı ile tescilli ve … … sayı ile tescilli markalarının aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik, tasvir edicilik ve eskiye dayalı kullanım gerekçeleri ile hükümsüz kılınması koşullarının mevcut olmadığını rapor etmiştir.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Asıl davada markaya tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulması, giderilmesi, karşı davada markanın hükümsüzlüğü dava edilmektedir.
Marka hakkına tecavüz sayılan haller 6769 sayılı SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. maddede düzenlenmektedir. Kanunun 29/1-a bendinde 7. maddeye atıf yapılarak, “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın” marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olduğu belirtilmekte, daha sonra marka hakkına tecavüz sayılan diğer haller sıralanmaktadır. Bu durumda, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken 7. maddeyle 29. maddenin birlikte dikkate alınması gerekir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29/1-a maddesi marifetiyle 7/2-a maddesinde, “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması”, 7/2-b maddesinde ise, “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında sıralanmıştır.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/2-c maddesine göre ise, “Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” 29/1-a maddesi marifetiyle marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdendir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/3-ç maddesine göre, “İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması”, 7/3-d maddesine göre ise “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.” hallerinde işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi Madde 25- “(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” 25. maddenin atıfta bulunduğu 6. maddede ise aşağıdaki hükümler sayılmıştır:
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri”
Madde 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.…(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. (5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.……..(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/11-338 E. sayılı kararında karıştırılma ihtimali hakkında “Tüketicinin, her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabildiğini düşünmek hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi markada yer alan yardımcı unsurlar ile ve ayırım gücü az olan ifadeleri her zaman hatırında tutabileceği de düşünülemez…. Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir” şeklinde karar verilmiştir.
Markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken bakılması gereken ilk husus markaların yanı ya da benzer mal veya hizmetler sınıfı için mi kullanılıp kullanılmadığı hususudur. Markaların kullanıldığı mal veya hizmet sınıfları aynı ya da benzer bulunursa bir sonraki aşama olan markaların benzerliğinin değerlendirilmesine geçilmektedir. Söz konusu markaların benzerlik değerlendirilmesi yapılırken yerleşik içtihatlara göre görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri bakımından incelenmeli daha sonra markaların bir bütün halinde tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali doğurup doğurmayacağı değerlendirilmelidir.
Hukukumuzda haksız rekabetin tanımı yapılmamış olmakla birlikte, TTK m.54’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir.
TTK m.55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Düzenlemede belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak olarak belirtilmiştir.
Uyuşmazlık ile ilgili olan filler ise maddede “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” biçiminde, haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık ile ilgili düzenleme, eski TTK’da ki iltibas hükmünün yeniden ifade edilmesidir. Bu bağlamda eski kanun kapsamında söz konusu olan iltibas yeni kanunda karıştırılma halini almıştır. Nitekim kanun hükmünün gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Haksız rekabetin hangi koşulda var sayılacağı ise yargı kararlarında “… Serbest yararlanma ve benzetmenin, taklit ve halkı aldatıcı düzeydeki benzerlik boyutuna ulaşması ve bir işletmenin yıllar suren yatırımını ve özenli çalışması sonucunda oluşturduğu imajı simgeleştiren bir ürünün taklidi halinde haksız rekabet vardır. Dürüstlük kurallarına aykırı olmamak koşuluyla herkes başkasının emeğinin sonuçlarından yararlanarak daha iyisini gerçekleştirmek ve rekabete katılmak hakkına sahiptir. Ancak dürüstlük kuralının ihlal edildiği noktada koruma başlar…” şeklinde belirtilmiştir.
Bu meyanda; bir başkasının iş ürünleri veya ticari faaliyetleriyle ya da bir hakka dayalı olarak kullandığı ad, unvan, marka, tasarım, patent gibi fikri ve sınai haklara yönelik işaretler ile karışıklığa neden olabilecek davranışlarda bulunulması dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığı için haksız rekabet sayılmaktadır. Ayrıca düzenleme fikri mülkiyete ilişkin hükümler ile haksız rekabete ilişkin hükümlerin kümülatif olarak uygulanmasına izin vermektedir. Diğer bir deyişle fikri mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan kişilerin özel düzenlemeler yerine haksız rekabetin bu genel düzenlemesi kapsamında haklarının korunmasını talep etmesi mümkündür.
Asıl dosya kapsamında toplanan deliller ve hükme esas alınan 13/09/2021 ve 25/10/2021 tarihli bilirkişi raporları dikkate alındığında; davalı tarafın pay devri esnasında unvan değişikliğini de kabul ettiği ve unvanını bu sebeple değiştirdiği, unvan değişikliğinin söz konusu olması nedeniyle davalının pay devrinden sonra da devam eden sürekli ve davacıdan bağımsız bir …/… işareti kullanımından söz edilemeyeceği, davalı şirketin … ibaresi kullanımlarının davacı şirketle organik bağının bulunması nedeniyle yapılan kullanımlar olduğu, bu kullanımların davacı şirketin devirden sonraki kullanıma rıza göstermemesi nedeniyle şirket pay devri ile sonlandırılması gerektiği ve davalı şirket yetkilisinin de bu hususu kabul ettiği dolayısıyla davalı şirketin … işareti üzerinde pay sahipliği devrinden sonraya sirayet eden bir hak sahipliğinin bulunmadığı ve netice olarak davalının … ve … sözcüğünü markasal olarak ve ticaret unvanında ek olarak kullanma hakkının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının markalarının esas unsurunun … ibaresi ile birlikte ve davalının kullanımının esas unsurunun ise … ibaresi ile birlikte olduğu tespit edilmiştir. Taraflarca kullanılan …ların ve taraf markalarında asli unsur/asli unsurlardan biri olarak yer alan “… ile …” ibaresi arasında benzerlik birlikte dikkate alındığında davacı adına tescilli markalar ile davalı kullanımları arasında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzerlik olduğu anlaşılmıştır.
Davacının markalarının kapsamında bulunan sınıf kodu 39: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” gibi hizmetler ile davalı tarafından sunulan … ve liman hizmetleri arasında ayniyete yakın derecede benzerlik olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davalının kullanımına konu hizmetler ile davacı markalarının kapsamındaki hizmetler arasında ayniyet bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının unvanını 16/07/2019 tarihinde … … Limited Şirketi olarak değiştirdiği, buna karşılık davacı marka başvurularının ise bundan yaklaşık 23 gün sonra 09/08/2019 tarihinde yapıldığı tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle ve takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere davalı tarafın kullanımlarının ve unvan değişikliğinin davacı marka tescil başvurularından önceki tarihte başlaması nedeniyle bilirkişi davalının … şeklindeki markasal kullanımlarının ve … … Limited Şirketi şeklindeki ticaret unvanının davacı adına … … ve … … sayı ile tescilli markalardan doğan hakları ihlal etmediği anlaşılmıştır.
Tarafların kullandığı …ların ve taraf kullanımlarında yer alan “… ile …” ibareleri arasında benzerlik birlikte dikkate alındığında iltibasa yol açabilecek derecede olduğu kanaatine ulaşmıştır. İltibas yaratacak derecede benzer
kullanımları gören ortalama tüketicilerin ise hizmetin kaynağı konusunda yanılarak davacı yerine davalıya yönelebileceği veya davacı ile davalı arasında ortaklık, bayi, şube, distribütör gibi bir bağlantı olduğunu var sayabilecekleri düşünülmüştür. Davacı fiili kullanımı ile davalı fiili kullanımı arasında iltibasa yol açabilecek derecede benzerlik olduğu ve bu durumun hizmetin kaynağı konusunda karışıklığa neden olabileceği sonucuna ulaştığından davacı kullanımlarının, TTK kapsamında davalı kullanımları ile karıştırılmaya yol açtığı ve davalı kullanımlarının haksız rekabet oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı ile davalının iştigal konularının bağlantılı ve benzer olduğu gibi tarafların ticaret unvanlarının asli ayırt edici unsuru ve ticaret unvanının eki olan “…” ve “…” ibareleri arasında da yüksek oranda benzerlik bulunmaktadır. Öte yandan davacı şirketin 1995 tarihinde kurulmasına karşın davalı şirket unvanını 2019 yılında değiştirmiştir. Tarafların ticaret şirketi olması hasebiyle ticaret unvanlarının tüm yurtta korunması hem 6762 sayılı TTK, hem de meri 6102 sayılı TTK uyarınca yasal zorunluluk olup sonraki kurula şirketin öncekilerden ayırt edilmesini sağlayacak ekleri kullanması gereklidir. Oysa davalı şirketin kullandığı ” … ve … ” ibareleri faaliyet alanlarını gösteren, ticaret unvanına tam olarak ayırt edicilik katmayan ve unvanları farklılaştırmaya yeterli olmayan kelimelerdir. Bu nedenle bilirkişi davacı şirketin … … Limited Şirketi şeklindeki ticaret unvanıyla davalı şirketin … … Limited Şirketi unvanı arasında 6102 sayılı TTK kapsamında da karıştırılma ihtimali diğer bir deyişle iltibas bulunduğu, TTk.m.45,50 ve 52 maddeleri uyarınca davacının terk talebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Karşı dava kapsamında toplanan deliller ve hükme esas alınan 13/09/2021 ve 25/10/2021 tarihli bilirkişi raporları dikkate alındığında; karşı davacının örnek olarak sunduğu marka ile davacı karşı davalı markaları arasında sloganlar ve logolar arasında farklılık bulunduğu gibi markaların tertip tarzları ve markalarda kullanılan renkler arasında da farklılık bulunduğu, farklılıklar nedeniyle taraf markaları arasında aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten
bahsedilmesi mümkün olmadığı, somut uyuşmazlıkta aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar SMK.m.5/1-ç uyarınca benzerlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı karşı davalı markaları münhasıran … ibaresinden oluşan salt kelime markası değil, kelime ve şeklin birleşiminden oluşan karma markalar olup bu marka örneklerinde logo da bulunmaktadır. Tüm bu açıklamalar zımnında her ne kadar … ibaresini ihtiva etseler bile davacı markalarının bütün olarak değerlendirildiğinde asgari ayırt ediciliğe sahip olduğu SMK.m.5/1-c uyarınca tanımlayıcı ve tasvir edici olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı karşı davacının …kullanımlarının en erken 2011 yılından başladığı belirlenmekle birlikte davacının …
şeklindeki markasal kullanımlarının bundan çok daha önce en geç 1998 yılında başladığı tespit edilmiştir. Üstelik yukarıda da belirtildiği gibi davalı şirket, davacı şirketle arasındaki organik bağ nedeniyle … ibaresini kullandığından, davalı şirketin … işareti üzerinde davacıdan bağımsız kullanımından veya davalı şirketin … ibaresi üzerinde sahip olduğu haktan söz etmek de mümkün değildir. Bu sebeple davalının marka üzerinde öncelik hakkını
ispatlayamadığından davası yerinde görülmemiştir. Yukarıda saydığımız gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Asıl dava kapsamında davacının davasının kısmen kabulü ile,
Davalının … + … Logolu fiili kullanımlarının davacı yönünden haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, menine, giderilmesine, haksız rekabet teşkil eden maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yaratan her türlü işaretin ticari amaç ile bulunduğu yerden toplatılmasına, her cins tabela, fatura, irsaliye, kartvizit, broşür, antetli kağıt v.b. iş evrakı ve reklam/tanıtım gereçlerinin, bulundukları yerlerden kaldırılmasına, üzerlerinden haksız rekabet yaratan ibare ve biçimlerin silinmesine, silinemiyor veya haksız rekabetin önlenmesi için kaçınılmaz ise imhalarına, haksız rekabet oluşturan tanıtımların engellenmesine;
Davalının www…biz, https://www.instagram.com/…./ , https://www.facebook.com/…-…-…-…-…-… , https://www.facebook.com/…-…-… uzantılı internet sitelerini kullanmasının durdurulmasına, menine, erişimin engellenmesine; internet ortamında ve davalı- karşı davacıya ait sosyal medya hesaplarında “…” ibaresini kullanmasının durdurulmasına, menine
Davalının ticari unvanından “…” sözcüğünün terkinine
Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan bir gazetede giderleri davalıdan alınmak suretiyle ilan edilmesine,
Davacının markaya tecavüzün tespiti, durdurulması ve meni davasının reddine
Karşı dava kapsamında davacının davasının reddine
Asıl dava yönünden;
Alınması gereken 59,30 TL karar harcının davacı/ karşı davalı tarafından 54,40 TL yatırılan harçtan mahsup edilerek, eksik 4,90 TL harcın davalı/ karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı/ karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın davalı/ karşı davacıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı/ karşı davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT.’ne göre belirlenen miktar 7.375 TL vekalet ücretinin davalı/ karşı davacıdan alınarak davacı/ karşı davalı tarafa ödenmesine,
Davalı/ karşı davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT.’ne göre belirlenen miktar 7.375 TL vekalet ücretinin davalı/ karşı davacıdan alınarak davacı/ karşı davalı tarafa ödenmesine,
Davada red/ kabul oranının takdiren %40-%60 olduğuna, yargılama giderlerinin yanlar arasında bu oran üzerinden pay edilmesine,
Davacı/ karşı davalı tarafından yapılan başvuru harcı 54,40 TL, vekalet harcı 7,80 TL, keşif harcı 384,90 TL, posta masrafı 28 TL, taksi ücreti 150 TL, bilirkişi ücreti 850 TL olmak üzere toplam 1.475,10 TL yargılama giderinin %60’ı olan 885 TL kısmının davalı/ karşı davacıdan alınarak davacı/ karşı davalı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı/ karşı davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı/ karşı davacı tarafından yapılan toplam 8,50 TL yargılama giderinin %40’ı olan 3,4 TL kısmının davacı/ karşı davalıdan alınarak davalı/ karşı davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davalı/ karşı davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Karşı dava yönünden;
Alınması gereken 59,30 TL karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından tekrar alınmasına yer olmadığına,
Davalı/ karşı davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT.’ne göre belirlenen miktar 7.375 TL vekalet ücretinin davalı/ karşı davacıdan alınarak davacı/ karşı davalı tarafa ödenmesine,
Davacı/ karşı davalı tarafından yapılan posta masrafları 55 TL, talimat dosya gönderim 32,70 TL, bilirkişi ücreti 650 TL olmak üzere toplam 737,70 TL yargılama giderinin davalı/ karşı davacı taraftan alınarak, davacı/ karşı davalı tarafa ödenmesine,
Davalı/ karşı davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvuru harcı, 650 TL bilirkişi ücreti, 43,60 TL talimat gönderim ücreti olmak üzere toplam 752,90 TL yargılama giderinin davalı/ karşı davacı taraf üzerinden bırakılmasına,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, İstinaf Kanun yolunun İzmir Bölge Adliye Mahkemelerinin 11. Ve 20. Hukuk İstinaf Daireleri nezdinde açık olduğuna dair verilen karar, hazır bulunan tarafların huzurunda usulen okunup anlatıldı.24/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)