Emsal Mahkeme Kararı İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/120 E. 2021/261 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/120
KARAR NO : 2021/261

DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, önlenmesi
DAVA TARİHİ : 18/12/2015
KARAR TARİHİ : 13/12/2021

Mahkememizden verilen 26/01/2016 tarih ve …/… Esas …/… Karar sayılı kararı Yargıtay …Hukuk Dairesi Başkanlığının 09/01/2018 tarih ve …/… Esas …/… Karar sayılı ilamı ile BOZULMAKLA, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi, yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili vakfın 1991’de kurulduğunu, 1991’den beri aynı adreste faal olduğunu, TPE’de “…” ibareli markayı 01/12/2010 tarihinden itibaren 44. sınıf tıbbi hizmetlerde …/… no ile tescillemiş olduğunu belirterek, davalı … bünyesindeki özel hastanede bir süredir “…” isminin kullanıldığını, davalının “www…com.tr” internet sitesi ve yazışmalarında açıkça anlaşıldığını, ayrıca, www….com.tr şeklinde alan adı kullandıklarını, davacı müvekkilinin hastanesi ile davalının hastanesinin adreslerden de belli olduğu üzere, aynı sokak üzerinde olduklarını, bu durumun iltibasa, karışıklıklara tebligat ve adres sorunlarına yol açtığını ileri sürmüştür. Davalıya 19/03/2013 tarihli ihtarname ile markaya tecavüzü durdurmaları yolunda ihtar çektiklerini ve sonuç alamadıklarını belirterek, tecavüzün önlenmesine ilişkin talepte bulunmuştur.
Sonraki dilekçesinde de benzer ve bağlantılı beyanlarda bulunmuş ve ayrıca davalıların husumet yeterlilikleri ile ilgili açıklamalar yapmıştır. Davalı … kendi beyanlarında “…” başlığı altında ” … ” bilgisinin yer aldığını belirtmiştir.
Birleşen dosya bakımından savunma: Davalı vakıf vekili cevabında özetle; açılan davanın haksız olduğunu, davalının “…” ticaret unvanını 16/09/1998’de edindiğini, öncesindeki unvanın “… ”olduğunu, ancak, bu tarihten sonra “… ” şeklinde bir kullanımının söz konusu olabileceğini, bir öncelikleri bulunmadığını, dayandıkları hastane açılış ruhsatının da sonraki tarihte düzenlendiğini belirtmiş ve bu konuda sicil kayıtlarındaki bilgilere dayanmıştır.
Davacının 1966’dan beri kullanma iddiasının doğru olmadığını, markanın müvekkiline ait olduğunu, müvekkili vakfın 07/10/1991 tarihinde kurulduğunu ve aynı isimle bugüne geldiğini savunmuştur.
SAVUNMA: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; ” … “nin müvekkili tarafından işletildiğini, ilk defa 1969’da “… Merkezi” adı ile kurulduğunu, 1997 yılında “…”na katıldığını ve öteden beri “…” ibaresini kullandığını, 1969’dan beri kullandığı bu isimle tanınıp bilindiğini, markanın hastane ile özdeşleştiğini, MarKHK 8/3 maddenin kendilerine hak sağladığını, davacının kötü niyetle marka tescil ettiğini ve bu markanın iptali için …/… Esas da dava açtıklarını belirtmiştir.
Hastanenin isminin Bakanlığı 13/11/2011 tarihli onayları ile “… ” olarak değiştirildiğini, “…” ibaresinin ayırt edici kıldığını belirtmiştir.
Sonraki dilekçelerinde de benzer ve bağlantılı açıklamalar yapmıştır.
Davalı (…) … vekili cevabında özetle; açılan davanın haksız olduğunu, husumet yönünden ilgileri olmadığını, “… “nin cevabında belirttiği üzere hastanenin onun bünyesinde olduğunu, kendilerinin İstanbul dışında şubelerinin bulunmadığını ileri sürmüş ve davanın husumetten reddini istemiştir.
Müvekkilinin esasen “…” markasını kullanmadığını, müvekkili şirket holding ile diğer davalı … ‘nin farklı tüzel kişilikler olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen dosya bakımından dava: Davacı vekili müvekkilinin “…” markasının sahibi olduğunu, hastane işletme faaliyetine bu marka altında sürdürdüğünü, 1969 yılında sicile kaydedildiğini, 1997’de …’na girdiğini, davalı vakfın ise, kendisine karşı söz konusu tescilli markasına dayanarak marka tecavüzü davası açtığını, oysa uzun süredir “…” ibaresini kullandıklarını, tanınmış kıldıklarını belirterek, davalının haksız tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
TESPİT, DELİL DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesine ilişkindir.
Davacı vekili 13/09/2021 tarihli duruşmanın gün ve saatinden haberdar olup, mazeret bildirmemiş ve belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiştir. Davalı vekili ise 13/09/2021 tarihli duruşmada mazeret sunmuştur mazereti gerekçelendirmediğinden reddedilmiştir.
Yanlarca takip edilmeyen dosya, 13/09/2021 tarihli duruşmada dosya işlemden kaldırılmıştır.
13/09/2021 tarihinde takipsiz bırakılan dosya, bu tarihten başlayan 3 aylık sürede yenilenmemiştir. Bu bakımdan, HMK 150.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
HMK 150. madde uyarınca, taraflarca takip edilmeyen davaların, AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Alınması gereken 59,30 TL karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 24,30 TL harçtan mahsubu ile eksik 35 TL karar harcının davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
Davalı … Anonim Şirketi kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT’ne göre belirlenen 7.375 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 631,75 TL yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı … tarafından yapılan 212,05 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı … tarafa ödenmesine,
Davalı … Tarafından yapılan 264,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı … ‘ne ödenmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
Gerekçeli hükmün, tebliğinden itibaren 15 gün içinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne temyiz yolunun açık olduğuna dair verilen karar, tarafların yokluğunda usulen okunup anlatıldı.13/12/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)