Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/4165 E. 2022/633 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DOSYA NO : 2021/4165
KARAR NO : 2022/633

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2021
ESAS NO : 2021/867
KARAR NO : 2021/1018
MAHKEMESİ : KINIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2021
ESAS NO : 2021/22
KARAR NO : 2021/235
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 03/02/2022
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 03/02/2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi arasında oluşan görev uyuşmazlığının yargı yeri belirlenmesi yoluyla giderilmesi İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından talep edilmekle dosya kapsamı incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, itirazı iptali istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı Kınık Asliye Hukuk Mahkemesince, davacı tarafından, haksız fiil teşkil eden trafik kazasından ötürü Sigortacılık Kanunundan ve TTK 1483/1 den kaynaklı hak sahiplerine yaptığı ödemenin rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. TTK’nın 4/1-(a) ve 5. maddeleri gereğince mutlak ticari nitelikteki bu davada asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince de, SK’nın 7.7.2021 tarihli kararının incelenmesinde; yalnızca 01.09.2021 tarihinden sonra geçerli olmak üzere İzmir ili Ticaret Mahkemelerinin yargı yetkisindeki alan belirlenmiş olup, 1.9.2021 tarihinden önce mahallinde açılan dosyaların da dahil olmak üzere İzmir ili Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir idari tasarruf bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-10 Esas ve 2019/401 Karar sayılı ve 04.04.2019 tarihli ve kesin olarak verilen kararında da belirtildiği gibi, davada yeni bir Mahkemenin görevlendirilmesi halinde o Mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak Mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı takdirde her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan Mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Yeni bir Mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest olan davaların istek üzerine veya doğrudan doğruya Görevsizlik ya da Gönderme kararı ile Yeni Mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığı açıkça belirtilmiş olup, HSK’nun kararında da yukarıda belirtildiği gibi derdest davalarla ilgili açıkça bir düzenleme bulunmadığı, HSK’nun aldığı Yargı Alanı Yetkisi Kararının 01.09.2021 tarihinden sonra açılacak olan davaları kapsadığı anlaşılmakla, 01.09.2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan iş bu davanın Mahkememize Görevsizlik kararı ile gönderilmesi doğru bulunmadığı gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
TTK’nun 1472.maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nun 1472.maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün defilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği;doğal olarak sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, 3 Temmuz 1944 tarihli ve 5746 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. sayılı kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.” şeklindedir.
Somut olayda;Davacı , dava dışı zarar görene ödediği tazminatın davalıdan rücuen tahsilini talep etmiştir. Bu durumda, zarar gören ile zarar veren arasındaki ilişkiye bakmak gerekir. Zararın gören ile zarar verenin sıfatı arasında akti ilişki olmaması gözetildiğinde uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Kınık Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın yargı yeri belirlenmesini talep eden mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-c maddesi uyarınca temyiz kanun yolu kapalı olmak üzere 3.2.2022 günü oybirliği ile karar verildi.