Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/2082 E. 2022/3709 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/2082
KARAR NO : 2022/3709

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 25/11/2010
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
NUMARASI : 2021/71 Esas, 2022/224 Karar
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAİRE KARAR TARİHİ : 13/12/2022
DAİRE KARARININ
YAZILMA TARİHİ : 13/12/2022
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2022 tarih ve 2021/71 Esas, 2022/224 Karar sayılı hükmünün, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı …’tan 10/06/2007 vadeli, 289.000,00-TL bedelli, senet nedeni ile alacaklı olduğunu, senedin borçlu tarafından otelleri olduğu ve satılınca ödeme yapılacağı belirtilerek uzun süre ödenmediğini ve bahse konu senedin İzmir 2. İcra Dairesi’nin 2010/10588 esas sayılı dosyasından takibe konulduğunu, takip tebligatının Tebligat Kanunu’nun 35. maddeye göre yapılarak takibin kesinleştirildiğini, ancak davalı ve diğer borçluların adreslerinde bulunamaması nedeni ile borcun tahsil edilemediğini, …’ın borcun doğumundan sonra üzerinde birçok malvarlığı bulunan … Şti’ndeki hisselerinin muvazaalı bir şekilde şirkete diğer hissedar olan …’a devrettiğinin tespit edildiğini, hisse devir tarihinin 21/06/2006 olup alacağa konu senedin tanzim tarihinin 10/06/2006 olduğundu devrin amacının davacının alacağını almasına engel olmak olduğunu, davalının halen bildirilen şirkette hissedar olduğunu, fiilen ortak olarak imza atmak dışında her tür faaliyette bulunduğunu, şirket hisselerini devretme amacının şirket üzerinde kayıtlı taşınmazların bulunması olduğunu, dava açılmasından sonra gerek hisseleri devralan davalının, gerekse şirketin malvarlıklığını kaçırma ihtimali bulunduğunu, bu nedenle şirketin adına kayıtlı taşınmazlar ve banka hesaplarına tedbir konulmasını istediklerini belirtelerek hisse devrinin iptalini ve hissenin … adına tescilini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirket hisseleri üzerinde ihtiyati haciz talebinin kabul edilemeyeceğini, ihtiyati haczin gecikmesinde sakınca bulunan hallerde alınacak bir karar olduğunu, davacının şirket hissesini satma, kaçırma, 3. şahıslara devretme gibi bir durumunun bulunmadığını, böyle bir durum olsa aradan geçen zamanda gerçekleştirilmiş olacağını, davacı …’un diğer davalı …’ın hisselerini dışardan 3. şahıs olarak değil, şirket ortağı olarak satın aldığını ve satın aldığı tarihte de şirket ortağı olduğunu, taraflar arasında bir şirket bulunmadığını, davalı …’un borç ilişkisinin tarafı olmadığını, davacı … ve diğer davalı … arasındaki alacak borç ilişkisinden dolayı davalı …’un malvarlığının ihtiyati haciz konulmasının mümkün olmadığını, bu durumun telafisi imkansız sonuçlar doğuracağını, davalının diğer davalı …’ın şirket hisselerini satın aldıktan sonra davalı …’ın, … Şti. Hisselerine sahip olmaya devam ettiğini ve bu şirketin Çeşme Dalyan mevkiinde milyon dolarları aşan gayrimenkulu bulunduğunu, ayrıca … Şti’de de ortaklığı olup söz konusu gayrimenkulun varlığının sürdürdüğünü, tüm bu nedenlerle ihtiyati haciz talebini reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ın cevap dilekçesi sunmadığı, yargılama sırasında 08/10/2014 tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının eşi … ve çocukları … ve … olduğu, eşinin miras reddi talebinde bulunduğu ve İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1727 Esas sayılı dosyasından miras reddi talebinin yetkisizlikle Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiği, kararın temyizsiz kesinleştiği, ayrıca davalı …’ın çocuklarının İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/10 esas sayılı dosyasından miras reddi talebinde bulundukları ve bu dosyadan da dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilerek dosyanın Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi kararı verildiği ve Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/87 ve 2015/47 Esas sayılı dosyalarından miras reddi taleplerinin kabulüne karar verilerek söz konusu kararların kesinleştiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEME KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “1-Davanın reddine,
2-Ölü davalı … mirasçıları olan dahili davalılar …, … ve … tarafından mirasın reddedildiği ve iş bu kararlarında kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla dahili davalılar hakkında davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, davanın İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali davası olduğunu, tanzim edilen bononun tasarruf işleminden önce düzenlendiğini, verilen kararın hatalı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istemiyle istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalıların ve tereke tasfiye memurunun, istinaf başvurusu bulunmamaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince verilen ilk kararın, Dairenin 2019/1658 Esas, 2021/164 Karar sayılı ilamı ile özetle; mahkemece, HMK’nun 31. maddesi uyarınca davacı tarafın isteğinin ne olduğu, davayı, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı? yoksa, TBK’nun 19. maddesine dayalı iptal davası olarak mı? açtıklarının açık ve net bir şekilde açıklattırılması ve sonucuna göre taraf delilleri toplanarak, dava koşulları değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yeniden görülmesi amacıyla mahkemesine iadesine karar verildiği, mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna taşınmıştır.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK. md. 283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. (Yargıtay (Kapatılan) 17. H.D’nin 2018/669 E. – 2019/12066 K.; 2017/5240 E. – 2018/8614 K.).
Somut olaya gelince; ölü davalı … tarafından, İzmir 18. Noterliği’nin 21.06.2006 tarihli “Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” ile, bu sözleşmeye konu… Şti’ndeki, 40 adet payını, 1.000,00-TL bedelle, diğer davalı …’a devri dava konusudur. Dava dayanağı, İzmir 2. İcra Dairesi’nin 2010/10588 Esas sayılı takip dosyasındaki borç kaynağı, 10/06/2006 tanzim tarihli, bonodan kaynaklanmaktadır. Yani tasarruf, borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olarak görülmektedir.
Takip dosyasına konu senedin incelenmesinden, dava dışı … A.Ş tarafından, dava dışı … lehine, 10.06.2006 tarihinde keşide edilmiş, 10.06.2007 vade tarihli ve 289.000,00-TL bedelli senet olduğu, iş bu senedin, senette lehtar ve ilk ciranta durumunda bulunan … tarafından, ölü davalı …’a ciro edildiği ve ölü davalı … tarafından da, dava dışı …’e ciro edildiği ve … tarafından da davacı …’a ciro edildiği, senet metni üzerindeki cirolar üzerinde herhangi bir tarihin bulunmadığı görülmüştür. TTK’nun 690/2. maddesi gereğince, aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir ciro, protestonun düzenlenmesi için ön görülen sürenin geçmesinden önce yapılmış sayılır.
İlk derece mahkemesince davacıya verilen süre içinde, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 24.01.2022 tarihli dilekçe ekinde, dava konusu senedin davacıya hangi tarihte ciro edildiğine dair herhangi bir yazılı belgenin veya delilin dilekçe ekinde dosyaya sunulmadığı ve yine, yargılama sırasında ilk derece mahkemesinin 10.03.2022 tarihli duruşmasında, davacının tacir olmadığı, bu kapsamda mahkemece dava konusu bono ve bu kapsamda davacı açısından alacağın doğum tarihinin tespiti ile ilgili olarak üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılacak ticari defter ve kayıtlarının da bulunmadığı bildirildiğinden ve de özellikle, senedin düzenleme tarihi olan 10.06.2006 tarihinden, davaya konu iptali talep edilen tasarruf tarihi olan 21.06.2006 tarihi arasında 11 günlük bir süre bulunduğu da dikkate alındığında, davacıya dava konusu bononun tasarruf tarihinden önce ciro edildiği ve bu şekilde davaya konu iptali talep edilen tasarruftan önce davacı açısından alacağın doğduğu hususunu ispat yükü kendisinde olan davacı tarafça ispatlanamadığından tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için gerekli olan ön koşul bu şekilde gerçekleşmemiş olduğundan bahisle, davanın reddine yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. (Yargıtay (kapatılan) 17. H.D’nin 2014/20993 E. – 2017/3069 K.; 2014/19026 E. – 2016/11005 K.; 2012/15972 E. – 2014/5149 K.).
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince, istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı vekilinin, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2022 tarih ve 2021/71 Esas, 2022/224 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken, 80,70-TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin, davacının istinaf başvurusu hakkında verilen kararın mahiyeti gereği, kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesinde duruşma açılmadığından, vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nun 361/1 maddesi uyarınca, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.13/12/2022