Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/3557 E. 2022/221 K. 26.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/3557
KARAR NO : 2022/221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 07/02/2017
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
NUMARASI : 2017/139 Esas, 2021/612 Karar
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAİRE KARAR TARİHİ : 26/01/2022
DAİRE KARARININ YAZILMA TARİHİ : 26/01/2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2021 tarih ve 2017/139 Esas, 2021/612 Karar sayılı hükmünün, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 11. H.D’nin 07/12/2021 tarih ve 2021/1962 Esas, 2021/1494 Karar sayılı görevsizlik kararı uyarınca, dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği düşünüldü:
İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; emekli bir asker olan davacı … ‘in 2005 yılında tüm emeklilik birikimlerini değerlendirmek üzere davalı … ile nakit yatırım ile önce Yeşilyurt ‘da bir cenaze levazımatı işine giriştiğini bilahere davalının telkinleri ile ağaç tabut üretim ve ihracatı işi yapmak üzere daha önce davalı tarafından İzmir ‘ de kurulan … ‘ne ortak olduğunu, diğer ortakların aynı yıl içinde ayrılmasını müteakip bu kere Almanya ‘ da yaşayan diğer davacı …’ın Ağustos 2005 tarihinde katılımı ile 3 ortaklı şirket olarak faaliyete devam edildiğini, davacıların katılmasından itibaren şirketin esas amacının ağaç tabut üretimi ve bunun yurt dışına ihracı olarak belirlendiğini, bu süreçte İzmir Kısıkköy ‘de büyük bir atölye kiralandığını, atölyeye önemli miktarda masraf yapılarak iki büyük fırın kurulduğunu, pres makineleri alındığını, iki adet kalınlık makinesi, iki adet yatar testere, iki adet kompesör, cila ve şerit bileme makineleri, 150’ nin üzerinde sayıda mengene, şerit bileme makinesi, mengeneler, avadanlıklar ve şeritler alınarak küçük çapta bir fabrika kurulmak suretiyle üretime başlandığını, alınan ürünlerin o zamandaki değerinin 40-50 bin TL’den aşağı olmadığını, üretilmeye başlanan tabutlar için her iki davacının yurt dışında pazarlamalara başladığını, davacı …’in Almanya ‘nın Hannover şehrinde yaşaması sebebiyle alınan ortak karar doğrultusunda davacı …’in şirketin Almanya ayağını yönetmeye başladığını, bu amaçla şirketin yurt dışı bürosunu Hannover ‘de kurduğunu, 4 yıl boyunca bu büronun başta 400,00-Euro kirası olmak üzere hemen her türlü giderini üstlendiğini, şirketin 4 tır dolusu ürünü ihraç ettiğini, şirket müdürlüğünü davalı …’ın yaptığını, diğer ortakların onun yaptığı hesaplar ve onun el yazısı ile tuttuğu defterlere güven ile hareket ettiğini, davacı …’ in zaman içinde sağlık sorunları yaşadığını, davacı …’in de Almanya ‘da çalışmaya devam ettiğini, her iki ortağın şirketten biraz uzak kaldıklarını, bu süreçte davalının müdür ortak olarak ortakların kararı olmaksızın Menderes ‘de daha büyük bir yer tuttuğunu, imalata devam ettiğini, mevcut atölyeyi de alt kiraya verdiğini, davalının davacılar ile ilişkisini keserek internette kendi iş yerini adres olarak gösterdiği … ünvanlı bir şirket sayfası açarak ağaç tabut ihracı reklamı yapmaya başladığını, bunu takiben davacıların koydukları sermaye ile alınan tabut üretimine yarayan tüm şirket mamelekini … ‘ne devrettiğini, bu şirketin davacılardan …’ın gıyabında imzası taklit edilerek kurulmuş bir şirket olduğunu, bu konu ile ilgili İzmir 8. Ascm’nde sahte imzaya yönelik ceza davası görüldüğünü, davacıların şirkette neler olup bittiğine yönelik öğrenme girişimlerinin her seferinde sonuçsuz kaldığını, davalı tarafından şirketin fesih ve tasfiyesi istemli İzmir 1. Atm’nin 2009/711 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, davanın reddedildiğini, davalının şirketin bütün mal varlığını kendisinin ilişkili olduğu, … ‘ne düşük meblağlar ile geçirdiğini, davalının bu eyleminin TTK anlamında müdürün azlinin temel koşullarından olduğunu, yapılan tasarrufların iptalinin gerektiğini belirtmiş, davalının yapmış olduğu kötü niyetli işlemler sebebiyle … ‘nin şirket müdürlüğünden kendisine yönelik her türlü tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla azline, davalının davacılar ile ortak olduğu … ‘nden, … ‘ne veya başka şirketlere şirket emtiasına ilişkin yaptığı tüm devir ve temliki tasarrufların iptali ile ağaç işlemesine ilişkin olarak şirket envanterine kayıtlı iki büyük fırın, pres makineleri, iki adet kalınlık makinesi, iki adet yatar testere, iki adet kompesör, cila ve şerit bileme makineleri, 150’nin üzerinde sayıda mengene, bir şerit bileme makinesi, mengeneler, avadanlıklar ve şeritlerden ibaret şirket mamelekinin şirkete iadesine, bunun mümkün olmaması halinde sayılan şirket mamelekinin davalıdan bilirkişi marifeti ile bulunacak güncel değeri üzerinden tazmin ile şirkete iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; dava konusu tasarrufun iptali talepleri yönünden 1-2 ve 5 yıllık zaman aşımı süreleri geçmiş olup davacıların davasının dinlenmesinin mümkün olmadığını, şirketin tasfiyesine ilişkin dava açılmadan önce davacılardan …’in ortaklar kurulunun toplantıya çağrılması, şirket defterlerinin incelenmesi istemi ile başvurusu sonucunda , İzmir 2. Atm’nin 2009/394 E. 2009/614 K. Sayılı ilamı ile şirketin 2006-2007-2008 yılları kar zarar bilançolarının görüşülmesi gündemi ile ortaklar kurulunun toplantıya çağrılmasına karar verildiğini ve ortakların şirketin belge, defter ve tüm bilgileri inceleme olanağına sahip olduğunu ayrıca her iki ortağında şirkete dair yapılmış her türlü faaliyet ve tasarruftan bilgi sahibi olduklarını, bu sebeple davanın tüm talepler yönünden zaman aşımına uğradığını, dava dilekçesinin 6. maddesinde; davalının şirket mamelekini … ‘ne devrettiğinin iddia edildiğini, şirketin ortağının davacı … olduğunu, bahsi geçen makinelerin 17/09/2007 tarihli 095461 numaralı fatura ile satıldığını, davacının kendi ortağı olduğu şirkete satılan şirket eşyalarına ilişkin satıştan 10 yıl sonra şirket müdürüne tasarrufun iptali davası açmasının hukuken dinlenemeyeceğini, şirket kuruluşunun noter huzurunda atılan imzalar ile yapıldığını, bu durumda sahte imza iddiasının inandırıcı olmadığını, davalı tarafça tarafların birlikte ortak olduğu … ‘nin tasfiyesi istemi ile dava açıldığını, davanın şirket müdürü davalı olduğundan reddedildiğini, davacıların şirket işleri ile ilgilerini kesip davalıyı tek başına sorunlar ile başbaşa bıraktıklarını , şirketin tasfiye aşamasına gelmesine her iki davacının kusurlu davranışlarının yol açtığını, davalının müdürlük sıfatını aşan şekilde yük altına girerek şirket işlerini yürütmeye çalıştığını, davalının şirkete kredi ile alınan araçlarda şahsi kefaleti olduğundan kredi taksitlerinin önemli bir kısmını şahsi olarak ödemek zorunda kaldığını, kredi borçları dışında şirketin sigorta, vergi borçluları ve günlük giderlerinin de davalı tarafından şahsi olarak karşılanmak zorunda kalındığını , davalının mülkiyeti kendisine ait olan ofisi sembolik bir bedel karşılığı şirkete tahsis ettiğini, önemli bir kira gelirinden mahrum kaldığını, şirket ortağı davacı …’in sorumlu olduğu şirkete ait ambülansların 2006 yılından itibaren bandrollerinin yatırılmadığı ortaya çıkınca 2009 yılında bu ödemelerinde davalının şahsi bütçesinden yapıldığını, davacı …’ın şirkete ait 3 tır tabutu yurt dışına sattığını ancak bedelini şirkete aktarmadığını, davalının şirket müdürü olarak şirketin devamı ve faaliyetleri için elinden geldiğini yaptığının dava aşamasında ispatlanacağını, bu sebeple tasarrufun iptalini gerektirir bir hususun söz konusu olmadığı gibi geriye iadeyi gerektirir bir bedelin söz konusu olmadığını ayrıca şirkete ait araçların halen şirket üzerinde kayıtlı ve atıl bir halde durduğunu, şirketin elden çıkarılmış, kötü niyetle devredilmiş bir malının söz konusu olmadığını, davacıların hangi tasarrufun iptalini talep ettiklerini ve davalının hangi kusurlu davranışı ile şirkete verdiği zararı tazmin ile yükümlü olduğunu somut olarak ispatla yükümlü olduklarını, davalının şirketin ödemelerini kendisinin yapmış olmasından kaynaklı şirketten 69.706,04-TL alacaklı konuma geçtiğini, İzmir 1. Atm’nin 2009/711 E. sayılı dosyasında alınan raporlar ile ek raporlar ile davalının alacağının tespit edildiğini, o tarihten sonra davalının başkaca vergi ve diğer borçları ödemeye devam ettiğini, bu alacağın miktarının daha da arttığını, davacıların iade taleplerinin kabulü halinde davalının alacağının da işlemiş faizi ile birlikte takas ve mahsubuna karar verilmesi talep etme zorunluluğu doğduğunu, şirketin tasfiye noktasına gelmesinde sorumluluğun davalıda olmayıp davacı ortaklarda olduğunu, davacıların şirket ortaklığından beklenen dürüstlük ve iyi niyet kuralları çerçevesinde davranmadığını belirtmiş, davanın öncelikle zaman aşımı nedeniyle usulden ve esas yönünden reddine, davanın kabulü halinde davalının şirketten olan alacaklarının takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davanın REDDİNE,” karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığına ilişkin mahkemenin ret hükmünün hatalı olduğunu, davacıların ortağı oldukları şirketin müdürlüğünün şirketin diğer ortağı olan davalının yaptığını, davalının, müvekkili davacıların muvafakati olmaksızın, yer tutup, imalata devam ettiğini, ortağı oldukları şirketin atölyesini de alt kiraya verdiğini, müvekkillerinin ortağı olduğu şirketin mamalekinin, her hangi bir ortaklar kurulu kararı olmadan … ‘ne muvazaalı olarak müvekkillerinin girişimlerinin, her seferinde sonuçsuz kaldığını, tarafların ortağı oldukları şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik açtıkları davanın reddedildiğini, müvekkilleri adına açtıkları davanın kabulü yerine reddine yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürerek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından, istinaf kanun yoluna taşınmıştır.
Mahkemece dava, ticari dava olarak benimsenerek, “Asliye Ticaret Mahkemesi” sıfatıyla görülüp sonuçlandırılmıştır.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 07/02/2017 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunu’nun 2. maddesi ile değişik, 6102 Sayılı TTK’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri’yle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nunda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nun 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunu’nun 2. maddesi ile değişik, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir. Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği, 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki işbölümü değil görev ilişkisidir. Somut olayda da, dava bu tarihten sonra 07/02/2017 tarihinde, İİK’nun 277. ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış olduğundan görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir (HGK’nun 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar; Yargıtay Kapatılan 17. H.D’nin 2015/16518 Esas, 2018/4875 Karar).
6100 sayılı HMK’nun 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan, HMK’nun 1/(1) maddesindeki düzenleme uyarınca, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup taraflarca görev hususu ileri sürülmese dahi mahkemece re’sen görev hususunun gözetilip davanın, “Asliye Hukuk Mahkemesi” tarafından bakılarak sonuçlandırılması için, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken “Asliye Ticaret Mahkemesi” sıfatıyla görülüp sonuçlandırılmıştır.
Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin, görevsiz mahkemece davanın görülerek sonuçlandırılmış olması nedeniyle, HMK’nun 355/1 ve 353/1-a-3. maddeleri doğrultusunda kabulü ile; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2021 tarih ve 2017/139 Esas, 2021/612 Karar sayılı kararının, HMK’nun 353/1-a-3. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görev yönünden KABULÜ ile; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2021 tarih ve 2017/139 Esas, 2021/612 Karar sayılı kararının, HMK’nun 353/1-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-HMK’nun 353/1-a maddesi uyarınca, davanın “Asliye Hukuk Mahkemesi” tarafından görülerek sonuçlandırılması için, görevsizlik kararı verilerek, İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere, dosyanın, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacıların istinaf başvurusu nedeniyle yatırmış olduğu maktu istinaf karar harcının, verilen kararın mahiyeti gereği, istek halinde yatıran davacılara iadesine,
4-Davacıların istinaf başvurusu nedeniyle yaptıkları istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.26/01/2022