Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/91 E. 2023/2386 K. 14.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/91
KARAR NO : 2023/2386

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/13 Esas – 2022/258 Karar
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

DAVA : Maddi Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 14/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/11/2023

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/07/2011 günü saat 20:20 sıralarında, işleteni davalı …Şirketi sürücüsü davalı … olan, davalı … AŞ ye ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsünün, Torbalı Çaybaşı mahallesi, Şehitler Köyü yol kavşağında kusurlu hareketi sonucu, arkasında davacı oğlu …’nun bulunduğu, müvekkili davacı …’nun sevk ve idaresindeki …plaka sayılı motosiklete çarpması sonucu, müvekkiller … ve …’nun ağır şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğini, davalı …’ın yargılandığı Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20112/460 Esas sayılı dava dosyasında alınan rapora göre asli kusurlu bulunarak cezalandırıldığını ileri sürerek davacı … için 30.000 TL manevi, müvekkili … için 50.000 TL manevi, müvekkili …için oğlu … yönünden 30.000 TL, eşi … yönünden 15.000 TL olmak üzere toplam 45.000 TL manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren davalılar … ile … Şirketi’nden işleyecek faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, kaza neden ile sakatlanan … ve ve …’na bakması nedeni ile çalışmayacak olan müvekkili … için hesaplanacak maddi tazminat ile kaza nedeni ile diğer maddi kayıplar için kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 20/09/2021 tarihli bedel arttırımına ilişkin talep dilekçesinde, davacı müvekkili …’na ait maddi tazminat alacağını, sürekli maluliyetten ve bakım giderinden kaynaklı olarak sırasıyla 993.688,32-TL + 839.820,27-TL olarak toplam 1.832.508,49 TL olarak hesaplandığından, … için talep edilen 1.000,00 TL maddi tazminat istemini 1.833.508,49 TL ye artırmıştır.
Davacılar vekili, 02/04/2019 tarihli dilekçe ile de davacı … bakımından tüm davalılar hakkındaki maddi tazminat davasından feragat etiğini, manevi tazminatın devam ettiğini, … bakımından ise sigorta şirketinden feragat ettiğini diğer davalılar bakımında maddi manevi tazminat isteğinin devam ettiğini bildirmiştir.
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkile ait … plakalı araç diğer davalı …’ın sevk ve idaresinde iken meydana gelen kazada, davacı karşı taraf motosiklet sürücüsü …’nun kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmadığından kusurlu olduğunu,ayrıca davacılardan …’nun dava dilekçesine ekli sağlık raporunda organik mental bozukluk (kısmen düzelen) travmaya bağlı olduğu kontrol süresinin :1(bir) yıl psk. servisinde yapılacağı ve ağır özürlü olmadığının tespit edildiğini, ruhsal bozukluğun açıkça ve net olarak sadece trafik kazasına bağlı olmadığını, kazaya bağlı maluliyet oranlarının yeniden tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini, öncelikle müvvekkil hakkında açılan davanın reddine olmadığı takdirde tazminat miktarlarının olayın oluş şekli ve tarafların mütefarik kusurları dikkate alınarak belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul etmediklerini, öncelikle; işverenine ait araç ile seyir halinde iken kazaya karışan müvekkilin söz konusu kazadan sonra çok üzüldüğünü, müvekkilinin annesi kazayı takiben davacılar hastaneye kaldırıldıklarında hastaneye gittiğini, kazanın yarattığı duygusal patlamalar ve kızgınlık sebebiyle davacıların yakınlarının olumsuz yaklaşımı üzerine geri çekildiğini, davaya konu kazanın oluşumunda davacılardan …’nun tali kusurlu olduğunu, diğer davacı … için verilen raporda da görüldüğü üzere özrünün büyük bir oranını psikolojik rahatsızlıkların oluşturduğundan davanın reddini savunmuştur.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı araç, müvekkil şirket nezdinde trafik sigortası ile sigortalı olduğunu ve sorumluluklarının şahıs başına 200.000, TL ile sınırlı olduğunu, açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğundan reddi gerektiğini, söz konusu kaza sonucunda malul kalan davacıların başvurusu neticesinde hasar dosyası açıldığını, dosyanı aktüere gönderildiğini, ödenmesi gereken tazminat miktarının hesaplandığını ve … için 23/03/2015 tarihinde 18.592,09 TL … için 25/06/2015 tarihinde 159.685,08 TL tutarındaki maluliyet tazminatının davacı taraflara ödendiğini, bu nedenle müvekkili sigorta şirketinin başkaca sorumluluğunun kalmadığından davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucu verilen kararda özetle; 15/07/2011 günü saat 20:20 sıralarında davalı sürücü … sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı, davalı … Şirketi’ne ait … plaka sayılı kamyoneti ile Arslanlar istikametinden Eğerci mahallesi istikametine seyir halinde iken kaza mahalli olan kavşak mahallesine geldiği esnada seyir istikametine göre sağ tarafında Şehitler mahallesi istikametine seyir halinde olup kavşağa giren davacı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile çarpışması neticesi meydana gelen trafik kazasında, kazanın oluşumunda, davacı sürücü …’nun yaralanmasında; davalı sürücü …’ın %75 oranında, davacı sürücü …’nun %25 oranında kusurlu olduğu; davacı yolcu …’nun yaralanmasında; davalı sürücü …’ın %75 oranında, kaza sırasında davacı …’nun beyin hasarı sonucunu doğuran yaralanmasında, %20 oranında mütefarik kusurunun bulunduğu, kaza nedeni ile davacı …’nun %100 oranında malul olduğu ve kalan ömrünün bakıcı desteği ile idame ettirebilecek şekilde yaralandığı, davacı …’nun sürekli maluliyetinden doğan maddi zararının 2.553.448,67-TL, bakıcı giderinden kaynaklı 1.520.527,28-TL zararının oluştuğu, davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi arasındaki sulh sözleşmesine istinaden, davacılar vekilinin vekaletnamesindeki yetkiye dayalı olarak, müvekkili … yönünden maddi tazminat istemlerine ilişkin davadan feragat edildiği, yine müvekkili davacı …’nun oluşan maddi zararına karşılık, poliçe limiti ve kapsamında kalan kısım yönünden, davalı araç işleteni ve sürücüsü yönünden davadan kısmen, davalı sigorta şirketi yönünden tüm maddi tazminat istemleri yönünden, vekaletnamesindeki yetkiye dayalı olarak feragat ettiği, iş bu feragate binaen, davacı …’nun tüm davalılar aleyhine maddi tazminat istemli açmış olduğu davanın feragat nedeni ile, yine davacı …’nun davalı … AŞ aleyhine açtığı davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği, davacı …’nun sürekli maluliyetinden doğan 2.553.448,67 TL maddi zararının davalı araç sürücüsünün %75 kusur oranına göre, iş bu miktarın 1.915.116,50-TL nin davalılardan talep edilebileceği, davacı …’nun %20 oranındaki mütefarik kusur indirimi sonrası, davalı tarafın sorumlu olduğu miktarın 1.532.093,20 TL olacağı, davacıya 25/06/2015 tarihinde ödenen ve hesaplama tarihinde güncelleştirilen bedel 255.096,92 TL ile 27/03/2019 tarihinde ödenen 40.315,00 TL mahsubu sonrası, davalıların bakiye sorumluluk miktarının 1.236.681,28 TL olduğu, davacının iş bu zarar kalemine ilişkin olarak talep ettiği sürekli maluliyetten kaynaklı 993.688,32-TL maddi zararının, davalı araç sürücüsü ve araç işleteninden tahsili ile, davacıya ödenmesi gerektiği, yine davacının bakım giderinden kaynaklı 1.520.527,28 TL zararının, davalı tarafın %75 oranındaki kusur oranına göre, 1.140.395,46 TL den davalıların sorumlu olduğu, davacı … ‘nun %20 oranındaki mütefarik kusur indirimi sonrasında davalıların sorumlu olduğu bedelin 912.316,36 TL sinin davalılarca tazmini gerektiği, davacılar vekilince feragat dilekçesinde, ZMSS poliçesi limiti ve kapsamı dahilinde kalan tazminat istemlerine ilişkin olarak davadan kısmen feragat etmiş olup, sigorta şirketine ilişkin feragat, diğer müteselsil sorumlu davalı işleten ve sürücüye de sirayet edeceğinden, bakım giderinden kaynaklı poliçe teminat limiti kapsamında kalan 200.000,00 TL nin iş bu miktardan mahsubu ile davacıya ödenmesi gereken bakım giderinden kaynaklı tazminat miktarının 712.316,36 TL olduğu kanaatine varılmakla, davacı …’nun sürekli maluliyetinden kaynaklanan 993.688,32 TL maddi tazminat alacağı ile bakım giderinden kaynaklı 712.316,36 TL maddi tazminat alacağı dahil olmak üzere toplam 1.706.004,68 TL maddi tazminat alacağının, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ile …Şirketinden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, sürekli maluliyet tazminatından doğan alacak yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile talep edilen alacağın tamamı yönünden kabul, bakım giderinden kaynaklı 712.316,36-TL alacak yönünden davanın kabulü, fazlaya ilişkin bakım gideri alacağı yönünden talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın oluşumunda, tarafların kusur oranı, kaza sebebi ile davacılar … ve …’nda oluşan yaralanmalardan kaynaklı maluliyet ve geçici iş göremezlik durumu, kaza ve kaza sonrası tedavi süresince yaşadıkları ve maluliyetlerinden dolayı bundan sonraki ömürlerinde yaşayacakları acı ve ızdırap, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kaza tarihi itibarı ile paranın satın alma gücü de dikkate alınarak davacı …’nun manevi zararına karşılık 10.000,00-TL, davacı …’nun manevi zararına karşılık 50.000,00-TL, davacı …’nun manevi zararına karşılık 26.000,00-TL tazminatın davalılar …ve … Şirketi nden müştereken ve müteselsilen, kaza tarhinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D E L İ L L E R :
Kaza tespit tutanağı, trafik kayıtları, sigorta poliçesi, bilirkişi incelemesi, tanık beyanları, Torbalı 1. ASCM nin 2012/460 Esas sayılı dosyası, Torbalı CBS nin 2011/3871 soruşturma sayılı dosyası, hastane raporları ve tedavi evrakları, hasar dosyası, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını gösterir araştırma tutanakları, tüm dosya kapsamıdır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … istinaf dilekçesinde özetle; işbu tüm davacılar acısından hükmedilen maddi manevi tazminata ha dayanak olan husus davacı … ‘nun sürekli maluliyet durumudur ve kazadaki kusur oranı olduğunu, her iki kriter için dosyada istinaf denetimine elverişli şekilde bir inceleme yapılamadığını, Ege Üniversitesi Ana Bilim Başkanlığı raporu tamamen hatalı olduğunu, gerekçesiz bir şekilde hiç değerlendirilmemesi dosyanın Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ilgili ihtisas dairesine gönderilmemesi ve bu maluliyet oranı üzerinden hesaplama yapılması tüm davaçılarına bu orana göre hesaplama yapılarak hükmedilen maddi manevi tazminat kalemi açısından haklı istinaf sebebi olduğunu, işbu kazadaki tarafımın kazadaki kusur oranı da İstanbul Adli tıp trafik İhtisas dairesi hatalı tespit ettiğini, davacı … ile davacı … un kask takmadığını, bu sebeple de davacının asli kusurlu olduğunu, ayrıca hükmedilen manevi tazminatlar fahiş olup reddedilen üzerinden taraflarına lehine vekalet ücretine hükmedilememesinin da yanlış olduğunu, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle, davacı …’un maddi tazminat davasının tüm davalılar bakımından feragat nedeniyle reddine, davacı … ‘un davalı sigorta şirketi aleyhine açtığı maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verildiği, bu karara karşı davalılardan …’ın istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.
Dairemizce inceleme, 6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; HMK’nun 357. Maddesine göre de; İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz, maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
Bilindiği üzere; sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda zarar gören 6098 Sayılı TBK’nun 49. maddesi gereğince “olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı BK’nun 41.maddesi” sürücüye, 2918 Sayılı Kanunun 85. maddesi gereğince motorlu araç işletenine ve TTK un 1402 nci maddesi uyarınca sorumluluk sigortacısına karşı dava açabilir. İşleten ve sigorta şirketi de sürücü ile birlikte zarar görene karşı TBK’nun 61 maddesi gereğince müteselsilen sorumlu olup; davacı 6098 Sayılı TBK’nun 163 maddesi gereğince müteselsil sorumlulardan biri yada hepsine veya birkaçına başvurmakta serbesttir.
6098 Sayılı TBK’nın 49/1. fıkrası gereğince; (mülga 818 Sayılı Kanunun 41 inci maddesi) kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. 50/1, fıkraya göre; zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Yine 6098 Sayılı TBK’nun 53,54 ve 55 (olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’ nun 45 ve 46. Maddeleri) gereğince yaralananların isteyebileceği maddi tazminatlar düzenlendiği gibi 6098 Sayılı TBK’nun 56. (818 Sayılı BK’nun 47) maddesi uyarınca zarar görenin kendisine ve yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir paranın ödenmesine karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Kural olarak, olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı BK un 53 üncü maddesi yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 esas, 2008/536 karar)
Somut olayda, Torbalı 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/460 Esas ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda 2013/397 sayı 01/07/2013 tarihli karar ile davalı …’ın; olay tarihinde … plaka sayılı motosiklet ile seyir halinde olan sürücü … ‘un yolcu … ile birlikte kavşağa giriş yaptığı, bu sırada ayrı kavşağa sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonla kontrolsüz ve hızlı bir şekilde giriş yaparak geçiş hakkına haiz olan …’na geçiş hakkını vermeden çarpması nedeniyle asli kusurlu olduğundan taksirle birden çok kişinin yaralanmasına neden olduğundan bahisle TCK un 89/4 üncü maddesi ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2014/295 Esas, 204/295 sayılı 26/11/2014 tarihli kararı ile onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza yargılamasında davalının kavşağa kontrolsüz bir hızla giderek geçiş hakkı üstünlüğü olan davacıya yol vermeden dikkatsiz tedbirsiz bir şekilde araç kullanması nedeniyle kusurlu olduğu yönündeki maddi olgu hukuk hakimi bakımından bağlayıcı taraflar bakımından kesin delil niteliği taşımaktadır. Kaldı ki, ilk derece mahkemesince de, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 11/05/2017 tarih,136 sayılı rapor içeriğinde de, aynı maddi olgularda bahisle kazanın gerçekleşmesinde davalı sürücünün %75 oranında asli. …’un ise %25 oranında tali kusurlu olduğu belirlendiğinden, başkaca bir kusur raporu alınmasını gerektiren bir eksiklik bulunmadığından davalı sürücü …’ın kusura yönelen tüm istinaf nedenleri yerinde değildir.
Öte yandan, 2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 16/2 maddesinin (c) bendi uyarınca ve 15/07/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4 numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 17/2-c maddesinde; Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu’nun görevleri arasında “maluliyetler, meslekte kazanma gücü kaybı, beden çalışma gücü kaybına ilişkin işlemler hakkında bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmek” gösterilmiş olup, yerleşik içtihatlar uyarınca Adli Tıp Kurumu ile birlikte Üniversitelerin Adli Tıp ABD kürsüleri de maluliyet belirlenmesinde yetkili kılınmış olduğundan, Ege Üniversitesi Adli Sağlık Kurulunun 11/09/2018 tarih, 1992 sayılı ve 09/02/2021 tarih, 300 sayılı denetime elverişli ve yöntemine uygun düzenlenen raporlarından davacı …’un 15/07/2021 tarihli kaza nedeniyle yaralanmasından dolayı işitme kaybı, periferik fasiyal paralizi, frontal işlev bozukluğu, frontal lob sendromu (tedavi ile çalışma olanağı vermeyen) olay tarihindeki yaşına göre meslekte kazanma gücünü %100 oranında kaybettiği belirlendiğine göre, davalı …’ın yeniden maluliyet raporu alınması gerektiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Beri yandan, 09/03/1995 doğum tarihli olan davacı … ‘un sürekli başlangıç tarihi olan 15/07/2011 tarihinde 16 yaşında olduğu ve aktif olarak 60 yaşına kadar çalışacağının esas alınması ve ülkemiz koşullarına daha uygun olan ve Yargıtay ve Dairemiz uygulamasında kabul edilen TRH 2010 yaşam tablosuna göre, 15/07/2011 -/9/03-2055 tarihleri arası aktif dönem, 09/03/2011-09/11/2068 tarihleri arası pasif dönem olarak kabul edilmesinde ve asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu veriler uyarınca, davacı … ‘un sürekli maluliyetten kaynaklanan maddi alacağının 1.709,911,05 TL olarak hesaplandığı, davalının %75 kusuruna isabet eden 1.282.433,28 TL sından sorumlu olacağı, davadan önce davacılardan … ‘na sigorta şirketi tarafından 25/06/2015 tarihinde 159.685,08 TL sı yapılan ödemenin güncellenmesi suretiyle 248.430,06 TL sının ve yargılama devam ederken ödenen 40.315 TL sının mahsubu suretiyle davalı tarafın bakiye sorumluluğunun 993.688,22 TL olduğu, ayrıca davacı … ‘in maluliyeti nedeniyle sürekli bakıma ihtiyacı olduğundan 1.119.760,37 TL bakım gideri olacağı bunun davalının kusuruna isabet eden 839.820,27 TL sından davalının sorumlu olacağı yönünde yapılan hesaplamada usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Her ne kadar, ilk derece mahkemesince anılan bilirkişiden alınan 09/01/2022 tarihli ek raporda karar tarihine yakın verilerle yapılan hesaplama üzerine davacı …’un kask takmamış olmasının kazanın gerçekleşmesine etkili olmadığı ancak kaza sonrası zararın sonucunun ağırlaşması hususunda etkili olduğundan bahisle %20 bölüşük kusur indirimi de yapılması suretiyle davacının zararının maluliyet tazminatından kaynaklı zararı 1.036.681,28 TL, bakım giderinden kaynaklı zararının ise 912.316,36 TL olacağı belirlenmiş ise de; bu miktarların toplamı olan 1.948.997,64 TL, davacıların bedel artırımı dilekçesinde belirtilen toplam 1.706.004,68 TL miktardan daha fazla olduğundan, ilk derece mahkemesince bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı … ‘ı tazminat miktarına ve hesaplama yöntemine değinen tüm istinaf nedenleri yerinde değildir.
Ayrıca, müteselsil borçluluğu düzenleyen 6098 Sayılı TBK un 162 ve devamı maddelerinden,müteselsil borçlulardan birinin alacaklıya karşı sürebileceği defiler varsa bunu diğer borçlulardan bağımsız olarak ileri sürmesi mümkün olup, bu defi sonucu kurtulduğu borç miktarını diğer müteselsil borçlulara karşı da ileri sürebilir. Bu defiler 6098 TBK 164. maddesinde gösterilen ve şahsi ilişkiler veya mütelsil borcun sebep veya konusundan doğan defiler olup, bunların dışında ileri sürülen defiler müteselsil borçlular arasındaki rücu hakkını kaldırmaz.Aynı Kanunun 165 inci maddesine göre; müteselsil borçlular arasında aksine bir sözleşme bulunmaması taktirde borçlulardan biri diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. Dış ilişkide alacaklıya karşı sonuç doğurabilen böyle bir işlem, iç ilişkide rücu hakkını kısmen yada tamamen kaldırıcı etkiye sahip değildir.
Diğer taraftan, 6098 Sayılı TBK 166 maddesine göre “(1)Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. (2)Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. (3) Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” denilerek, müteselsil sorumlulukta borcun sona ermesi ve diğer müteselsil borçlulara sirayeti düzenlenmiş, yine TBK’nın 168. Maddesinde “(1)Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. (1)Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.” denilerek ödemede bulunanın alacaklıya halefiyeti düzenlemiştir. İlgili hükümler çerçevesinde, müteselsil borçlulardan birisi tarafından, alacaklıya yapılan ödeme kadar diğerleri de borcundan kurtulduğu gibi, borçlulardan birisi ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuş ise diğerleri de durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde bundan yararlanabilirler.
Ancak, müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması gereklidir. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için alacaklının açıkça davadan feragat etmiş olması veya böyle bir feragatın durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır.
Eldeki davada, davacılardan …’ un bu kaza nedeniyle zararının tamamı karşılanmadığı, bu yönde bir savunma ve davacının feragati de bulunmadığından davalı sürücü ve işletenin davacının zararının tamamından TBK un 61 ve 163 üncü maddeleri uyarınca müteselsilen sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer yandan, kalıcı maluliyet tazminatı hesaplamalarında, bakiye ömür süresi tespitinde daha güncel ve ülkemize ait veriler kullanılarak hazırlanmış olan TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasının gerçek zarar tespiti ve uygulama birliği açısında daha isabetli olduğundan; ilk derece mahkemesince hesaplamanın bu yönde yapılmasında esas ve usul bakımından hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davalı … ‘ın manevi tazminat miktarlarına değinen istinaf başvurusuna gelince, 6098 Sayılı TBK un 56 ıncı maddesi uyarıca mahkeme manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nesafetle) karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Bu ilkeler kapsamında, olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, kusur oranları, davacıların yaralanma derecesi, yaşları, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşme ve fakirleşme aracı olmaması, istinaf başvurusunda bulunanın sıfatı, hak ve nesafet kaideleri birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince davacılardan … için 10.000 TL, davacı … yararına 50.000.TL, davacı … yararına 26.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için yeterli olduğu, fazla olmadığı belirlendiğinden davalı …’ın bu yöne değinen tüm istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından ve davalı …’ın tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı …’ın tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 30.602,97 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 122.411,83 TL’den mahsubuyla, bakiye 91.808,86 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 14/11/2023 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a Maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.