Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/906 E. 2023/2188 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/906
KARAR NO : 2023/2188

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/841 Esas – 2021/1061 Karar
KARAR TARİHİ : 30/11/2021
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 31/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/10/2023

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı / davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkiline ait … sitesi … NO: … ve … adresinde İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2012/6694 esas sayılı dosyasından yazılan talimat gereği Menderes İcra Müdürlüğünün 2012/569 Tal sayılı dosyadan … Şirketi’nin borcu için müvekkili şirketin adresine hacze gelinirek borçlu adına bir kısım menkul mal ve kalamarın haczedildiğini, dosyanın İ.İ.K.’nın 97. maddesi gereğince İcra Mahkemesine gönderildiğini İzmir 12. İcra Mahkemesince 2013/674 E, 2013/574 karar sayılı ilamı ile istihkak davası açmak üzere taraflarına süre verildiğini açılan istihkak davasının halen derdest olduğunu, tüp kalamarların haczedildiğini ancak her hangi bir tedbir alınmadan yediemin deposuna bırakıldığını, bozulmaması için tedbir alınmadığını hacizli olması nedeni ile satışının yapılamadığını ve hacizli kalamarların bozularak imha edildiğini fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 2.373,35-TL’si imha masrafı ve 30.000,00-TL maddi ( belirsiz alacak ) ve 10.000,00 TL manevi tazminatın alacaklarının 29.05.2013 tarihinden itibaren ticari ( avans ) faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle ; Söz konusu olayda idarenin görevlilerinin bir kusurunun olmadığını, kararın hukuku uygun olduğunu idarenin görevlilerinin görevlerinin gereğini yaptıklarını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şti vekili, cevap dilekçesinde özetle ; davacı tarafın açtığı istihkak davasının halen derdest olduğunu, açtıkları şikayetin ise davacı aleyhine neticelendiğini, söz konusu kalamarları davacının muhafaza etmekle yükümlü olduğunu, imha edilen ürünlerin ikame edilebilir ürünler mi başka ürünler mi olduğunun belli olmadığını, duyumlarına göre davacı yanın buzhanelerde kalmış malları toparlayarak sanki mahcuz ürünlermiş gibi imha ettiğini düşündüklerini, tüp kalamarların muhafaza süresinin 24 ay olduğunu, davacının iddia ettiği kadar kısa bir sürede bozulmayacağını, kaldıki yediemin uhdesindeyken zarar gören mahcuzun zararının alacaklıdan karşılanmasına olanak tanıyan bir hükmün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 20126694/ E sayılı dosyası, Menderes İcra Müdürlüğünün 2012/569 Tal sayılı dosyası, İzmir 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/55 Esas sayılı dosyası , tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Tüm dosya kapsamı ve mahcuz malların haczedilme, bozulma süreçleri birlikte değerlendirildiğinde; öncelikle davacı tarafın istihkak davası reddedilmiş olduğuna ve haczin hukuka uygun olduğu Yargıtay denetiminden geçmiş kesin hüküm niteliğindeki icra mahkemesi kararı ile sabit hale geldiğini , bu durumda dava konusu ürünler hakkında haciz uygulanmış olmasının tek başına zararın tazmini nedeni olarak kabul edilemeyeceğini , ancak haciz hukuka uygun olsa dahi haciz nedeniyle ürünlerin bozulmasından dolayı davacının zararının doğmuş olması halinde bu zararın davalıların kusur veya ihmalinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının ayrıca incelenmesi gerektiğini , dava konusu mahcuz mallarla ilgili davacı şirketin istihkak iddialarının kabul görmediği ve davasının reddedildiği, bir an için dava reddedilmiş olsa dahi malların icra satışından elde edilebilecek miktar kadar zararın bulunduğu düşünülse bile ürünlerin davacıya ait işyerinde davacı işçisine yediemin olarak bırakıldığı, davacı şirketin kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü ürünlerin son kullanma tarihlerini ve bozulabilecek nitelikte olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, ancak buna rağmen son kullanma tarihlerinin üzerinden 2-3 aylık zaman dilimleri geçmesinden sonra icra müdürlüğüne gerekli uyarının yapıldığı, icra dairesine yapılan bildirim tarihi itibariyle ürünlerin tamamının son kullanma tarihlerinin geçmiş olduğu, davacının ürünlerin bozulmasında kendisinin ve yediemin olarak ürünlerin bırakıldığı bağlı çalışanının ağır kusurunun bulunduğu, konunun uzmanı olmadığı gibi mahcuz mallarla ilgili kısıtlı bilgi sahibi olan icra dairesinin ve alacaklı tarafın malların bozulmasında kusurunun bulunmadığı değerlendirilmiş, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça imha giderleri de talep edilmiş olup mahcuz malların bozulmasında davalıların bir kusurunun bulunmadığı değerlendirildiğinden ” gerekçesi ile maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafa ait su ürünleri işleme tesisi ve soğuk hava deposunda davalı şirketin bir başka şirketten alacağı için donmuş tüp kalamar emtia üzerinde haciz uygulandığını , istihkak dava sürecinin işletme devri vs. gerekçelerle alacaklı taraf lehine neticelendiğini , yaklaşık 16 ton donmuş tüp kalamar cinsi emtea bir gıda ürünü olmasına rağmen sadece haczedilip bırakıldığını , tasarruf hakkının sınırlandığını , ancak hiçbir koruma önlemi alınmadığını , ürünlerin imha edildiğini , herhangi bir uzmanlık gerektirmeden sıradan herkesin bilebileceği ve bilmesi gerektiği donmuş kalamar ürününün kısa sürelerde bozulabileceği, son kullanma tarihlerinin olacağı, gibi hususları dikkate almayan, İ.İ.K.m.113 madde uygulamasını değerlendirmeyen , gerektiğinde her türlü uzman bilgisinden yararlanabilecekken bunu yapmayan , taraflara eşit mesafede durup tüm alakadarların haklarını aynı anda gözetmek durumunda bulunan icra memurunun bu hak ve yetkilerinin hiç birini kullanmadan, hiç bir önlem almadan ve alacaklının talebini aynen uygulayıp , haczettiği ürünün vasıflarına göre alması gereken tedbirleri de almayan, haciz uygulayıp giden icra memurunun malların bozulmasında kusursuz görülmesi tamamen hukuka aykırı, temel hukuk kurallarına da uygun olmayan bir kabul olduğunu , bütün sorumluluğu üstlenerek haciz uygulamasını talep alacaklının kusursuz bulunmasının da aynı derecede hukuka aykırı olduğundan bahisle kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalı taraf istinafa cevap vermemiştir.

G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, 2004 sayılı İİK’nun 5. Maddesi gereğince icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurundan doğan tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle davanın tümden reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; aynı Kanunun 357. maddesine göre de İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağına ilişkin maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
Bilindiği üzere; 2004 Sayılı İİK’nun 5.maddesinde icra ve iflas müdürleri ile yardımcılarının ve icra iflas dairesi katip, mübaşir ve hizmetlilerinin kusurlu hareketleri ile takibin taraflarına ve üçüncü kişilere vermiş oldukları zararlardan dolayı Devletin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş olup, … birinci derecede sorumludur.Yasal düzenlemede gösterilen kişilerin sorumluluğu için üç koşulun gerçekleşmesi gerekir.
Birincisi görevlerini yaparken kusurlu hareket etmiş olmaları, ikincisi bu hareketleriyle alacaklı yada üçüncü kişilere zarar vermiş olmaları, üçüncü ve son olarak zararla kusurlu hareket arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
Öte yandan icra müdürünün hatalı işlemi nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesine ilişkin davada davaya konu alacağın tahsili için borçlunun başkaca hak ve alacağının bulunup bulunmadığının araştırılması, takip hukukunun alacağın tahsili için sağladığı hukuki yolların tüketilip tüketilmediği araştırılmalıdır.
Bilindiği üzere; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Husumet (sıfat),dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, husumet(sıfat) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Husumet (sıfat) usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.Husumet (sıfat) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece re’sen dikkate alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.(Yargıtay HGK’nun 2010/4-4 Esas – 4 Karar Sayılı 03/02/2010 Tarihli kararı).
2004 Sayılı İİK’nun 113.maddesi uyarınca kıymeti süratle düşen ve muhafaza masrafları fazla olan taşınır mallar icra dairesinin vaktinden evvel kendiliğinden satış yetkisini kullanması ile satılabilir. Kullanım süreleri dolabilecek gıda maddeleri de kıymeti süratle düşen mal kapsamındadır, Kanunda icra dairesinin vaktinden evvel kendiliğinden satışını yapacağı kıymeti hızla düşen ve muhafaza masrafları fazla olan malların satışı için yapılacak masrafların kim tarafından ve ne şekilde ödeneceğine dair düzenleme bulunmadığı gibi istihkak davasına ilişkin hükümler arasında da kıymeti hızla düşen mallar yönünden resen satışa ilişkin düzenleme yoktur. Esasen son kullanma tarihi olan bir mal hakkında dava süresince satış yapılmadığından mahcuz tamamen bozulduğunda imha edildiğinde istihkak davasının dava konusu ortadan kalktığı için üçüncü kişinin istihkak iddiasının haklı olması bir fayda sağlamayacaktır. Dolayasıyla mahcuz mal hakkında istihkak iddiası bulunsa dahi İcra dairesi kullanım süresi olan malı haczettikten sonra, değer kaybı ve oluşabilecek muhtemel zararların önüne geçerek malların satışını resen ve gerekirse masrafı kamudan karşılanarak gerçekleştirmelidir.
İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2012/6694 sayılı dosyasının incelemesinde , davalı alacaklı vekili tarafından dava dışı borçlular … Şti, ve … Şti hakkında 43.027,05 TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine mahsus yolla takip başlatıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine borçlu … Şti, … No:…-… …/… adresinde Menderes İcra Müdürlüğü’nün 2012/569 talimat sayılı dosyasından 14/05/2012, 14/01/2013 ve 29/05/2013 tarihlerinde haciz işlemi yapıldığı , 29/05/2013 tarihinde yapılan haciz işlemine ilişkin olarak 3. Kişi … Şti.’ye vekili tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu , mahcuzların yediemin …’e teslim edildiği, İzmir 12. İcra Mahkemesinin 15/07/2013 gün 2013/674 Esas 2013/517 Karar sayılı İİK’nun 97. maddesi uyarınca takibin devamına karar verildiği , 17/09/2013 tarihinde Yediemin … ‘ ün mevcut hacizli 16 ton kalamar cinsi ürünün sıhhati konusunda il tarım müdürlüğüne müzekkere yazılması, son kullanma tarihine tabii hassas ürün konusundaki yedieminliğime son verilerek teslim alınmasını talep ettiği, mahcuz tüp kalamarların Çin ve İspanya’dan ithal edildikleri, etiketlerde son kullanım ya da tavsiye edilen tüketim tarihlerinin 22/04/2013 (Çin menşeili), 06.2013 (İspanya menşeili) ürünler için olduğu, ürünlerin haciz edildiği 29/05/2013 tarihinde Çin menşeili ürünlerin son kullanım süresinin dolmuş olduğu diğer ürünler içinde 1 ve 2 aylık bir zaman kaldığı , 25/09/2013 tarihli yazı ile son kullanma tarihleri geçen ürünleri bertaraf edilmesi gerektiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasında İzmir 2. İcra Mahkemesinin 05/04/2016 tarih ve 2015/55 E, 2016/275 karar sayılı ilamı ile borçlu şirket ile davacı şirket arasında esasen organik bağ ve muvazaalı işlemler bulunduğu, her iki şirketin de aynı iş kolunda faaliyet gösterdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/02/2020 tarihli ve 2020/648 Esas, 2020/1862 Karar sayılı ilamı ile davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının reddine, vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilen bu şekli ile onanarak karar düzeltme talebinin reddi ile kararın 11/02/2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bu hali ile icra dairesinin vaktinden evvel kendiliğinden satış yapmamış olması nedeni ile meydana gelen zararların ödetilmesi talebi yerinde ise de , kusurlu hareket sonucu zarar görenin davacı üçüncü kişi olmadığı açıktır. Keza istihkak talebinin reddi kararının kesinleşmesi ile artık mahcuzun borçluya ait olduğunun kabulü gerekir. İstihkak prosedürünün hukuka ve kanuna uygun uygulandığı kesinleşen karar ile sabit olduğundan bu hususta tazminat talebi yerinde olmadığı gibi borçluya ait malın zamanında satılmamış olması nedeni ile zarar gören borçlu olup , üçüncü kişinin başlangıçta bulunan aktif husumet ehliyeti istihkak davasının reddi kararı ile kalkmıştır. Keza malın davacı zilyetliğinde iken haczedilmiş olması somut dava yönünden davacıya zilyetliğe dayalı olarak zararı talep etme hakkı tanımayacaktır. Bu hali ile davacı taraf alacaklı ve icra müdürlüğü kusurlu davranışı ile zarar gördüğünü ispat edilemediğinden red kararı sonuç itibariyle yerinde olmakla istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 492,00 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 269,85 TL’den mahsubuyla, bakiye 89,95 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 31/10/2023 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.