Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2564 E. 2023/2151 K. 30.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/2564
KARAR NO : 2023/2151

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2023/693 Esas – 2023/564 Karar
KARAR TARİHİ : 17/07/2023
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/10/2023

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin maliki olduğu ve …’in sevk ve idaresindeki … Plakalı araca maliki … olan ve … sevk ve idaresindeki … Plakalı aracın dur tabelasını fark etmeyerek çarptığını ve tam kusurlu olarak maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, davacının aracında ciddi miktarda maddi hasar meydana geldiğini, aracının ticari bir araç olduğunu, müvekkilinin aracı tamir olana dek uzun süre aracından ve kazancından mahrum kaldığından bahisle 50 TL kazanç kaybının tüm davalılardan faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın maddi kaybının olduğunun kendisinin belirleyip ikame etmesi gerektiğini bu sebeple açılan davanın usulden reddi gerektiğini, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davada kendisinin araç sahibi olarak bulunduğunu, kaza ile ilgili görgüsünün ve bilgisinin olmadığından bahisle açılan davanın tarafı açısından reddine karar verilmesini ve davanın … Sigorta şirketine ihbar edilmesini talep etmiştir.
Davalı … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmadığını , 26/07/2022 tarihinde … plakalı araç kendi kullanımı altında iken dur levhasını son anda fark etmesi ile birlikte davacının aracına çarptığını, davacının çok hızlı olduğunu, trafik kurallarının ihlal ettiğini, kusur oranın trafik bilirkişisi tarafından tespit edilmesi gerektiğini, meydana gelen hasarın çok küçük olduğunu, davacı tarafından dava nedeni ile küçük bir kazadan haksız kazanç elde etmeye çalıştığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Ruhsat Ve Sürücü belgeleri , Trafik Kazası Tespit Tutanağı, Faturalar, Sigorta Hasar Dosyası , Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Kayıtları, Ticari Defterler tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Buna göre davalıların tacir sıfatının bulunmaması, uyuşmazlık konusunun 6102 Sayılı TTK’da düzenlenmemiş olmasına ve tarafların ticari işletmesiyle ilgili olmamasına göre, davaya Ticaret Mahkemesinde bakılmasının düşünülemeyeceği , haksız fiilden kaynaklı açılan iş bu tazminat davasında Asliye Hukuk Mahkemelerin görevli olduğunu , Mahkemenin görev alanına giren herhangi bir husus ya da talep söz konusu olmadığından görevsizlik kararı verildiğini , Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde ‘devir’ kararı verildiğinden HMK’daki usule göre verilmiş bir görevsizlik kararı olmadığından, karşı görevsizlik kararı verilmediği ” gerekçesi ile Mahkemenin görevsizliğine , görevli Mahkemenin Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; trafik kazası sonucu davacının uğramış olduğu kazanç kaybı bedeline ilişkin Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesi 2022/566E. sayılı dosyası ile dava açıldığını , yerel mahkeme tarafından görevsizlik kararı verilerek görevli mahkemenin Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna dair karar verildiğini , Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/693E. sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda da mahkemenin görevsiz olduğuna, görevli mahkemenin Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verildiğini , iki ayrı görevsizlik kararı olduğundan yerel mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesini ve görevli mahkemenin belirlenmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, haksız fiil niteliğinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle kazanç kaybının tahsiline ilişkindir.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince re’sen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
Dava önce Ortaca 1. AHM’nde 31/10/2022 tarihinde açılmıştır. Bu mahkemece yapılan yargılama sonunda 2022/566 Esas 2023/49 karar sayılı , 06/04/2023 tarihli kararıyla özetle; dava açıldıktan sonra Muğla ilinde Ticaret Mahkemesi kurulduğu ve HSK’nın 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararıyla yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları olarak belirlendiğini görevli mahkemenin ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle dosyanın Muğla Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ve devrine karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi gerekçeli kararında; uyuşmazlık konusunun 6102 Sayılı TTK’da düzenlenmemiş olmasına ve tarafların ticari işletmesiyle ilgili olmamasına göre, davaya Ticaret Mahkemesinde bakılmasının düşünülemeyeceği , haksız fiilden kaynaklı açılan iş bu tazminat davasında Asliye Hukuk Mahkemelerin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.
08/07/2021 tarihli 31535 sayılı RG’ de yayınlanan HSK’nın 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararına Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları olarak belirlenmesi nedeniyle dava Asliye Hukuk Mahkemesine açıldığından dava ve karar tarihi itibariyle Ortaca AHM’nin kararı gerekçesi ve sonucu bakımından teknik olarak bir görevsizlik kararı niteliğinde olduğundan , 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c bendi gereğince “mahkemenin görevli olması”na ilişkin dava şartı eksikliği halinde 115/2.fıkrası gereğince “göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine” karar vermesi gerekirken yasada olmayan biçimde “Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığının 08/07/2021 tarih 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı uyarınca, dosyanın Muğla Ticaret Mahkemesine devrine ve gönderilmesine,” karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de , adı geçen mahkemenin karar kesinleştikten ve davacı tarafça talep edildikten sonra Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girdiği tarih olan 01/07/2012 tarihinden sonra 31/10/2022 tarihinde açılmıştır.
6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin taraflarının ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin; ödünç para verme işlerine ilişkin uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İİK’nun 154 ve devamı maddeleri gereğince ticari dava sayılır. Buna karşılık 4. Madde uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari dava sıfatını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nun 19/2. Fıkrası gereğince; taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. Maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri aralarındaki ilişki artık iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisi haline dönüşmüştür. Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan her aşamada re’sen gözetilmelidir.
Bu kuralın tek istisnası; 6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. Fıkrasında düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerinde açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, asliye ticaret mahkemesinin görevsizlik kararının verilmesini gerektirmeyecektir.
6102 Sayılı TTK’nun 12.maddesinde; bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret sicilde tescil ederek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlatmamış olsa bile tacir sayılır.
Anılan kanunun 11.maddesinde “ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkartılacak kararnamede gösterilir.”,
15.maddesinde de “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddesinin 2.fıkrasında çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3/a maddesinde “Esnaf ve sanatkâr tanımı yapılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanununa göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline yada odaya kayıtlı olmamakta tacir olmanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi vergi mükellefi olup olmamakta tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt kabul edilemez. (Yargıtay 3.HD’nin 2018/4288 E- 2018/8854 K sayılı 20/09/2018 tarihli kararı)
Türk Ticaret Kanun’un gerek 11.gerekse 15.maddesinde öngörülen sınırı belirleyen Bakanlar Kurulu kararı ise 21.07.2007 yürürlük tarihli, 207/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı şöyledir;
“Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı 1.maddesinde; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b)213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.”şeklindedir.
Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararında tacir ile esnaf arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 177.maddesine atıfta bulunulmuştur.
Somut olayda; davacı kendisine ait aracın klima servis vb işinde kullanıldığını esnaf olduğunu ileri sürerek kazanç kaybını talep etmiş olup , davalı araç işleteni ve sürücüsünün ise tacir olduğuna ilişkin dosyada iddia savunma ve delil bulunmadığından davada Ticaret Mahkemesi görevli değildir. Diğer bir anlatımla somut uyuşmazlıkta Muğla ATM’si görevli olmadığından görevsizlik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda , Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen karar sonuç olarak görevsizlik kararı olduğundan, Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde yargı yerinin belirmesi yönünde işlem yapılacağı hususunun gerekçeli karara yazılmamış olması nedeni ile davacı tarafın görevli mahkemenin belirlenmesi yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmüş , ancak ikinci görevsizlik kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulduğundan bu eksiklik sonuca etkili olmadığından karara eklenerek düzeltilmesi yönüne gidilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince görevsiz olduğundan bahisle usulden red kararı verilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından, yargı yerinin belirlemesi yönünde davacı tarafın istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılane 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcının istemi halinde iadesine , 738,00 TL istinaf yoluna başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 30/10/2023 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.