Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/1112
KARAR NO : 2023/1736
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/234 Esas 2022/392 Karar
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF TARİHİ :Davalı … 28/02/2023
KARAR TARİHİ : 14/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ‘in 16/05/2014 kaza günü … plakalı araç ile İzmir Ulucak’tan Yakaköy istikametine seyir halindeyken davalılardan … AŞ’nin maliki diğer davalı … ‘ın idaresinde olan … plakalı aracın şerit ihlali yaparak meydana gelen trafik kazasında kaza tespit tutanağına göre davalı sürücünün şeride tecavüz etmeden dolayı asli kusurlu gösterildiği, İzmir CBS’nın 2014/54036 soruşturma sayılı dosyasında müvekkilinin şikayetçi olmaması nedeniyle 2014/32519 karar sayılı kararıyla KYOK kararı verildiğini, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi tarafından 75175460 numaralı ZMMS sigortasıyla sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin kazada omuz ve üst kol kırığı, humerus alt uç kırığı şeklinde yaralandığını, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gördüğünü, operasyon geçirdiğini, kaza tarihinden 20/11/2014 tarihine kadar işgöremezlik raporu verildiğini, evde haricen 2 ay fizik tedavi gördüğünü, ama tam olarak iyileşemediğini, müvekkilinin … mezunu olup … Okulunda eğitimine devam ederken çeşitli firmalarda çalıştığını, daha sonra … Ltd. Şti. İsimli iş yerinde 08/10/2012 – 04/06/2013 tarihine kadar Operasyon Müdürü olarak, daha sonra bu şirketin kardeş işletmesi olan … isimli işletmede 05/06/2013 tarihinden itibaren Mesul Müdür olarak görev yaptığını, gelirinin asgari ücretten bildirilmekle birlikte mezuniyeti ve unvanına göre aylık 3.500,00 TL maaş + prim usulü çalıştığını, yaralanmasından dolayı maddi kayıpları olduğunu, efor kaybına uğradığını ileri sürerek efor kaybı sürekli iş kaybından doğan maddi tazminat için 1.000,00 TL, geçici iş göremezlik kazanç kaybına ilişkin 100,00 TL, tedavi, bakıcı ve iyileşme giderleri için 100,00 TL, belirsiz alacak davası için toplam 1.000,00 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı … ve … AŞ’nden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 15/02/2022 tarihli ara karar gereğince; 16/02/2022 tarihinde verdiği dilekçenin son kısmında harca esas değerin 1.000,00 TL gösterilmiş ise de toplam 1.200,00 TL olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili sigorta şirketi yönünden 13/07/2020 tarihinde feragat dilekçesi verdikten ve aktüerya bilirkişisi tarafından sunulan 11/03/2022 tarihli bilirkişi raporundan sonra 22/04/2022 tarihli dilekçesiyle; davacının bakiye sürekli işgöremezlik tazminat alacağının 855.472,29 TL hesaplandığını, 6100 sayılı HMK’nun 107. Maddesi gereğince sürekli işgöremezlik tazminatını bu tutara arttırdıklarını beyan etmiş aynı tarihte 3.000,00 TL karar ve ilam harcını (ıslah harcı olarak) yatırdığı anlaşılmaktadır.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi davalı … ‘a 29/05/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine esasa cevap süresi içerisinde 10/06/2015 tarihinde cevap süresinin uzatılmasını talep etmiş ise de İDM’nce 11/06/2015 tarihinde süre uzatım talebinin reddi üzerine 11/06/2015 tarihinde esasa cevap süresi içerisinde verdiği dilekçede özetle;
Kazanın oluşumunda müvekkilinin asli kusurlu olduğundan söz edilemeyeceğini, kaza tespit tutanağını kabul etmediklerini, olayın şeklinin keşifle anlaşılacağını, davacı tarafından kullanılan aracın … model … Marka araç olduğunu, araç üzerinde emniyet kemeri düzeneğinin dahi bulunmadığını, kornanın çalışmadığı, frenlerin arızalı olduğunu, kaza sonrası davacı tarafından beyan edildiğini, zararın artmasına davacının sebep olduğundan tazminat sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, bu savunmalarının bilirkişi ve tanık beyanlarıyla ispat edileceğini, kaza sonrası verdiği ifade de herhangi bir zararı ve şikayeti bulunmadığını beyan eden davacının 1 yıl sonra dava ikame etmesinin kötü niyetli olduğunu, davacının 3.500,00 TL ücret aldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, SGK kayıtlarının aksinin eş değerle kanıtlanması gerektiğini, SGK yahut sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme olup olmadığının sorulmasını beyan ederek davacının araç üzerinde beklenmeksizin tespit yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile dava dışı kiracı … AŞ ile uzun süreli araç kiralama sözleşmesi akdedildiğini, kazaya konu … plakalı aracın 20/01/2012 tarihinde 36 ay süreyle kiracıya teslim edildiğini, müvekkilinin davalı … ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, 2918 sayılı KTK’nun 3. Maddesi gereğince işleten sıfatları olmadığından davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacının şikayetçi olmaması nedeniyle KYOK kararı verildiğini, tespit tutanağında davacı olmayacağını beyan ettiğine göre tazminat talep etme hakkından vazgeçtiğini, trafik zabıtasının kusuru tespit etme yetkisinin olmadığını, davacının ne kadar maaş aldığının SGK’ya sorulması gerektiğini, çalıştığı şirketteki konumunu ispat etmesi halinde emsal ücretin araştırılması gerektiğini, manevi tazminatın fahiş talep edildiğini, tedavi için taksi kullanmanın zaruri olup olmadığının tespiti gerektiğini savunarak müvekkili şirket yönünden husumetten reddine, davanın kiracı … AŞ ‘ye ihbarına karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Sigorta Şirketi cevap dilekçesinde özetle; Davacının talebine konu tedavi gideri, bakıcı gideri ve geçici işgöremezlik tazminatının 6111 sayılı Yasa’nın geçici 1. Maddesi gereğince; sorumlunun SGK’ya ait olduğuna, daimi maluliyet tazminatının ise limit ve sigortalının kusuru oranında olacağını, kusur ve maluliyet tespiti için ATK’dan tazminat hesabı için aktüer sıfatına sahip bilirkişiden rapor alınması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
Kaza tespit tutanağı, soruşturma dosyası, sigorta poliçesi, araç ruhsatları, keşif, kusur raporu, maluliyet raporu, aktüerya raporu, feragat, ibraname, talep arttırım dilekçesi, ücret araştırması, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını gösterir araştırma tutanakları, tanık beyanları, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Davalı …. tarafından değer artırımı konusunda zaman aşımı definde bulunulmuş ise de, davanın belirsiz alacak davası olduğu, zaman aşımının ilk dava tarihine göre hesaplanması gerektiği ve zaman aşımının söz konusu olmadığı sonucuna varıldığı,
Davacının 16/05/2014 tarihinde sevk ve idaresindeki … plakalı araçla seyir halinde iken karşı yönden gelen … ‘ın sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin davacının şeridine girmesi sonucunda çarpması ile davacının yaralandığı, … plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, … plakalı aracın trafikte davalı … A.Ş. adına kayıtlı olduğu ancak kaza tarihinden evvel 20/01/2012 tarihli araç kiralama sözleşmesi ile 36 süreyle … AŞ’ne kiralandığı, yine … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle … AŞ tarafından KTK ZMM sigortası ile sigortalanmış olduğu,
Yargılamanın devamı sırasında davacı ile … AŞ arasında sulh gerçekleşerek … AŞ’nin poliçe teminat limitini davacıya ödediği, davacının sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme nedeniyle ,,, AŞ hakkındaki davadan ve poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere … AŞ’nin sigortalısı ve sigortalı araç sürücüsü hakkındaki davadan feragat ederek poliçe limitini aşan maddi zararlar yönünden ve manevi tazminat talebi yönünden sürücü ve araç maliki hakkındaki davayı sürdürdüklerini bildirdiği,
Davacının bu kaza nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin 6 ay, sürekli iş göremezlik oranının %33 olarak belirlendiği, davacının gördüğü eğitime yaptığı işe göre gelirinin asgari ücretin 1,63 katı oranında olduğunun kabulü ile bilirkişi … ‘ın 11/03/2022 tarihli raporunda ortaya koyduğu üzere sigorta şirketinin yaptığı ödemenin, ödeme tarihi itibariyle davacının zararını karşılamadığı, güncel verilere göre yapılan hesaplamaya göre sigorta şirketinin yaptığı ödemenin güncellenmiş tutarının da düşülmesi sonucunda davacının karşılanmamış sürekli iş göremezlik zararının 855.472,29-TL olduğu, kendisine SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödemesi düşüldüğünde bakiye geçici iş göremezlik zararının kalmadığı, SGK sorumluluğunda olmayan tedavi amaçlı yol gideri zararının 1.504,80-TL, SGK kapsamında olmayan bakıcı gideri zararının 2.142,00-TL olduğu kanaatine varıldığı,
Davalı … A.Ş.’nin … plakalı aracın maliki olduğundan davayı açılmış, söz konusu araç bu şirket adına kayıtlı ise de, bu şirketin kaza tarihinden evvel 20/01/2012 tarihli araç kiralama sözleşmesi ile 36 ay süreyle söz konusu aracı ihbar olunan … AŞ’ye kiraladığı, araç üzerindeki hakimiyetini kiracıya devrettiği, dolayısıyla kaza tarihi itibariyle aracın işleteni olmadığı, kendisine husumet yöneltilemeyeceği kanaatine varıldığı,
Davacı yargılamanın devamı sırasında … AŞ ile sulh olması ve poliçe teminat limitini ödemesi nedeniyle hakkındaki davadan feragat ettiği,
Davalı … aleyhine açılan dava nedeniyle yapılan değerlendirmede; … ‘ın %100 kusuru ile kazaya sebebiyet verdiği, davacının maddi ve manevi zararlarından sorumlu olduğu, davacı tarafından … AŞ tarafından yapılan ödeme nedeniyle poliçe teminat limiti ile sigortalı ve sürücüsü hakkındaki davadan feragat edilmiş ise de, iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, feragate konu tutarın üzerinde davacı zararının hesaplandığı, davacının bütün zararı yapılan ödeme kapsamında giderilmediğinden … hakkında feragat edilen poliçe limiti dışında kalan maddi zararları ile ilgili davaya devam edildiği, davacının karşılanmamış sürekli iş göremezlik zararının 855.472,29-TL olduğu, yine davacının bilirkişi tarafından hesaplanan geçici iş göremezlik zararının 4.190,31-TL olup SGK tarafından ödenen 4.413,85-TL dikkate alındığında bakiye geçici iş göremezlik zararının kalmadığı, bilirkişi tarafından hesaplandığı üzere tedavi amaçlı yol gideri zararının 1.504,80-TL ve bakıcı gideri zararının 2.142,00-TL olduğu, ancak davacının tedavi gideri olarak 100,00-TL istediği gerekçeleriyle oy çokluğuyla;
Davalı … AŞ aleyhinde davanın husumet yönüyle reddine,
Davalı … şirketi hakkında davanın feragat nedeniyle reddine,
Davalı … aleyhindeki davanın kısmen kabulüne, davacının … aleyhindeki maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 855.472,29-TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 100,00-TL tedavi, bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 855.572,29-TL maddi tazminatın, 16.05.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı … ‘dan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine,
Davacının … aleyhine olan manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne,
16.05.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile 50.000,00-TL manevi tazminatın davalı … ‘dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Belirsiz alacak davası olarak 101.200,00 TL olarak ikame edilen davada, bilirkişiler tarafından hesaplama yapılmadan önce 19/06/2020 tarihli “İbraname, feragatname ve makbuz” başlıklı belge ile davacı davalı sigorta şirketi tarafından 324.717,33 TL ödendiğini belirttiğini, bunun üzerine davacının davaya diğer davalılar yönünden devam ederek aktüerya raporuna göre değer arttırımı yaptığını, feragattan sonra değer arttırımı yapılamayacağını, feragatın kayıtsız ve şartsız olması gerektiğini, ödeme aldıktan sonra alacağının tam ve kesin belirlenmediğini iddia edilerek değer artırımının usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim muhalefet şerhinin de bu yönde olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılarak feragat nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili 22/04/2022 tarihli dilekçe ile, sürekli işgöremezlik zararını arttırmış olup, kaza tarihi itibariyle bu alacak kesimi için öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak zamanaşımı def’ilere itirazlarının incelenmesini talep ettiklerini,
Davacıya ait aracın taleplerine rağmen mahkemece incelenmediğini, incelenmiş olsaydı davacının kullandığı aracın … model olduğu, model yılı itibariyle emniyet kemeri düzeneğinin dahi olmadığını tespit edeceğini, tanıkları … ‘ın 07/02/2017 tarihli beyanında davacının çalıştığı restaurant sahibinin kendisine davacının aracının frenlerinin iyi olmadığını, emniyet kemeri düzeneğinin bulunmadığı, tamir ettiremediklerini beyan ettiğini, aracın son muayenesinin 03/11/2009 tarihinde yapıldığını, 03/11/2011 tarihli muayenesinin yapılmadığını, kaza tarihinde trafiğe çıkmanın son derece tehlikeli ve yasak olduğunun ortaya çıkacağını, eksik inceleme yapıldığını, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nun 51, 52 ve Yargıtay içtihatları nedeniyle hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, zararın oluşumuna davacının sebebiyet verdiğini,
Gerekçe göstermeden asgari ücretin 1,63 katı kazanç elde ettiğinin kabul edilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek kararın usul ve esastan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar istinaf dilekçesi sunmamışlardır.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı … ‘ın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, çift taraflı trafik kazası nedeniyle bedensel yaralanmaya dayalı geçici ve daimi işgöremezlik kazanç kaybı, tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat ile manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle, davalı işleten yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, sigorta şirketi yönünden feragat nedeniyle reddine, davalı sürücü yönünden geçici işgöremezlik tazminat talebinin tümden reddine, daimi işgöremezlik ve tedavi giderleri bakımından davanın tam kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Karara karşı sadece davalı sürücü istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6098 Sayılı TBK. 49 maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. 56. maddesine göre bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda zarara uğrayana hakim bir miktar manevi tazminat verir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; aynı Kanunun 357. maddesine göre de İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağına ilişkin maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
(I) Zamanaşımı;
Dava dilekçesi davalı Hakan’a 29/05/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 11/06/2015 tarihinde esasa cevap süresi içerisinde verdiği dilekçede herhangi bir zamanaşımı def’inde bulunmamıştır.
Davacı vekili 22/04/2022 tarihli beyan ve değer arttırım konulu dilekçesiyle; sürekli işgöremezlik tazminat talebini 6100 sayılı HMK’nun 107. Maddesi gereğince dava dilekçesinde bildirdikleri 100,00 TL taleplerini 855.472,29 TL’ye arttırmış ve aynı tarihte 3.000,00 TL bakiye harcı (ıslah harcı olarak) tamamlanmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nun 107/1. Fıkrası gereğince; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2. fıkra; Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir.
3. Fıkra; Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
28.07.2020 tarih ve 31199 S.R.G. de yayımlanan 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunun ile ” Belirsiz Alacak ve Tespit Davası” olan madde başlığı “Belirsiz alacak davası” olarak değiştirilmiştir. Maddenin yeni hali aşağıdaki şekilde oluşturulmuş, 3. Fıkra mülga edilmiştir.
1. fıkra; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2. fıkra; (Değişik fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./7. md) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
3. Fıkra; (Mülga fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./7. md)
Dava dilekçesi okunduğunda, davacı vekilinin sonuç ve talep kısmında açık biçimde; “Belirsiz alacak davası niteliğinde davamızda şimdilik” şeklinde beyanda bulunarak belirsiz alacak davası açtığı çekişmesizdir.
6098 sayılı TBK’nun 54 ve 55. Maddeleri dikkate alındığında davacının tedavi giderleri ve kazanç kaybına ilişkin bedensel zararların bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuki ilkelerine göre hesaplanmasının ancak ve ancak karşı tarafın bilgi ve tahkikat sonucu alacağı miktarı veya değerini tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün bulunduğundan davanın maddi tazminat yönünden belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabulü dosya kapsamına uygundur.
Yasal düzenlemeye göre belirsiz alacak davalarında davacının iddianın genişletilme yasağına tabi olmaksızın talebi tam ve kesin olarak belirlenmesi halinde artırabilir.Diğer bir anlatımla zamanaşımı tüm alacak için dava tarihinde kesilir.
Davacı vekili aktüerya bilirkişisinin 11/03/2022 tarihli raporu üzerine İDM’nce 14/04/2022 tarihinde verilen iki haftalık kesin süre içerisinde 22/04/2022 tarihinde talep arttırımında bulunmuştur. Alacağın tamamı için zamanaşımı dava tarihinde kesildiği gibi davalı vekili esasa cevap süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmadığından davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
(II) Feragat – İbra;
1-Yargılama devam ederken davacı vekili 13/07/2020 tarihli dilekçesiyle;
Davalılardan … AŞ ile sulh olunduğunu, poliçe gereği sorumlu olunan asıl alacak ve fer’ileri yönünden … AŞ, sigortalısı ve sigortalı araç sürücüsüne karşı taleplerinin konusuz kaldığını, taleplerinden poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere feragat ettiklerini, ancak müvekkilinin zararının teminat limitlerini aşacak olduğundan yargılamaya … Sigorta hariç diğer davalılar yönünde devamla belirlenecek ZMMS ‘yi aşan maddi tazminat ve manevi tazminat taleplerinin kabulünü talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 15/10/2020 tarihli dilekçesinde; yaptıkları anlaşma gereğince mutabık kaldıkları maddi tazminat ve fer’ilerini davacı vekili hesabına yatırdıklarını, maddi tazminat taleplerinin konusuz kaldığını, davacı tarafın feragat beyanı sunması halinde karşı vekalet ücreti ve yargılama gideri talep etmediğini beyan etmiştir.
… Sigorta AŞ’ne yazılan müzekkere üzerine, 11/12/2022 tarihli cevabı yazının ekinde; “İbraname, feragatname ve makbuz” başlıklı belgenin gönderildiği, yapılan incelemede, dava konusu açılan eldeki davanın esas numarası ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 75175460 poliçe numaralı ZMMS kapsamında davacı tarafa asıl alacak tutarı 263.556,15 TL olmak üzere işlemiş faiz, yargılama gideri, dava ve icra vekalet ücreti toplamı ve %20 stopaj kesintisinden sonra davacı vekilinin hesabına 367.014,45 TL’nin ödendiği, … AŞ’den başkaca hiçbir hak ve alacaklarının kalmadığı, derdest olan 2015/234 Esas sayılı dosyasındaki tazminat taleplerinden … AŞ’yi maddi tazminat kalemleri yönünden ödenecek olan asıl alacak miktarı kadar sigortalısı ve sigortalı araç sürücüsü yönünden gayrı kabili rücu ibra ve feragat edileceğinin taahhüt edildiği belirtilmiş, devamında ödemenin yapıldığı ifade edilmiştir.
Sigorta şirketi tarafından hasar dosyası gönderilmemiş ise de, geçici işgöremezlik ödeneği olarak İzmir 15. İcra Müdürlüğü dosyasına sigorta şirketi tarafından 15/07/2016 tarihinde 5.410,12 TL ödeme yapıldığı belirtilmiştir.
2-Öte yandan;2918 Sayılı KTK’nın 91. maddesi gereğince de; “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” denilerek, işletenlerin trafik sigortası yaptırma zorunluluğu düzenlenmiştir. Sigorta şirketi, sigorta teminat limitine kadar olan zararlardan; sürücü/işleten ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Keza müteselsil borçluluğu düzenleyen 6098 Sayılı TBK’nun162 ve devamı maddelerinden,müteselsil borçlulardan birinin alacaklıya karşı sürebileceği defiler varsa bunu diğer borçlulardan bağımsız olarak ileri sürmesi mümkün olup, bu defi sonucu kurtulduğu borç miktarını diğer müteselsil borçlulara karşı da ileri sürebilir.
Bu defiler 6098 TBK 164. maddesinde gösterilen ve şahsi ilişkiler veya mütelsil borcun sebep veya konusundan doğan defiler olup, bunların dışında ileri sürülen defiler müteselsil borçlular arasındaki rücu hakkını kaldırmaz.Aynı Kanunun 165 inci maddesine göre; müteselsil borçlular arasında aksine bir sözleşme bulunmaması taktirde borçlulardan biri diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. Dış ilişkide alacaklıya karşı sonuç doğurabilen böyle bir işlem, iç ilişkide rücu hakkını kısmen yada tamamen kaldırıcı etkiye sahip değildir.
Diğer taraftan, 6098 Sayılı TBK 166/1. Fıkrasına göre; Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.
2. Fıkraya göre; Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.
3. Fıkra gereğince; Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” denilerek, müteselsil sorumlulukta borcun sona ermesi ve diğer müteselsil borçlulara sirayeti düzenlenmiştir.
Yine 168/1. Fıkraya göre; Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. 2. Fıkraya göre; Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.” denilerek ödemede bulunanın alacaklıya halefiyeti düzenlemiştir.
İlgili hükümler çerçevesinde, müteselsil borçlulardan birisi tarafından, alacaklıya yapılan ödeme kadar diğerleri de borcundan kurtulduğu gibi, borçlulardan birisi ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuş ise diğerleri de durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde bundan yararlanabilirler. Ayrıca alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bu durumundan iyileştirme aleyhine olan borçlu da istifade eder. Sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde diğeri bu oranda borçtan kurtulur. Ancak müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması gereklidir. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için alacaklının açıkça davadan feragat etmiş olması veya böyle bir feragatın durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır.
Somut olayda; davacının dava dışı davalı aracının zorunlu trafik sigortacısı olan müteselsil borçlulardan … A.Ş ile yaptığı 19/06/2020 tarihli “İbraname, Feragatname ve Makbuz” başlıklı belge uyarınca davacı vekiline daimi işgöremezlik kapsamında “263.556,15 TL” ödenmiştir.
… AŞ tarafından verilen 11/12/2020 tarihli ödeme belgesine göre; alacaklının SGK olduğu İzmir 15. İcra Müdürlüğü dosyasına 15/07/2016 tarihinde 5.410,12 TL geçici işgöremezlik ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. SGK tarafından İDM’ne gönderilen 27/03/2015 tarihli cevabı yazıya göre; davacıya 16/05/2014 – 21/11/2014 tarihleri arasında geçici iş göremelik tutarı 4.413,85 TL dır.Bu durumda, … AŞ tarafından toplamda davacı tarafa 4.413,85 TL geçici, 263.556,15 TL olmak üzere toplam 267.970,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre; olay tarihi olan 16/05/2014 tarihi itibariyle yürürlükte olan 75175460 sayılı (03/12/2013- 03/12/2014) sigorta poliçesinde kişi başı sağlık teminatı 250.000,00 TL’dir. Ancak sigorta şirketi tarafından bir sonraki dönem olan 03/12/2014 – 03/12/2015 tarihleri arasında geçerli olan 91896702 numaralı 268.000,00 TL limitli poliçe gereğince ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer bir anlatımla, 250.000,00 TL limitli poliçeden dolayı toplamda 267.970,00 TL ödenmiştir. Yani, 17.970,0 TL limit fazlası ödeme vardır. Ancak, gerek ibranameye ilişkin protokolde gerekse bilirkişi asıl ve ek raporunda teminat limiti (toplam ödeme 267.970,00 olduğu halde yuvarlanarak) 268.000,00 TL olduğu kabul edilerek davacının davalı sigorta şirketini 268.000,00 TL üzerinden ibra ettiği ve değer artırımında bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı vekilinin 13/07/2020 tarihli feragat dilekçesinde de açık biçimde; poliçe teminat limitleriyle sınırlı olmak üzere feragat ettiklerini, limitleri aşacak tutarda sigorta şirketi hariç yargılamaya devam edilmesini talep etmiştir. Özetle; davacı vekili toplam 268.000,00 TL üzerinden davalı Hakan lehine feragat etmiştir. Vekaletnamesinde açıkça feragat yetkisini olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı araç sürücüsü olan … poliçe ilişkisinin tarafı olmadığından ve haksız fiil sorumlusu olarak sürücünün davalı sigorta şirketine rücu hakkı sözkonusu olmadığından, sigorta şirketi tarafından yapılan 268.000,00 TL ödeme kadar davalı sürücünün borcu sona erecek, sigorta ödemesinin üstünde kalan hasar miktarından ise sürücü sorumlu olacaktır. Bu itibarla, davalı Hakan vekilinin feragat ve değer arttırımına ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
(III) Şikayetten Vazgeçme – Güncelleme;
1-Davalı … vekili, davacının soruşturma sırasında herhangi bir zararın olmadığını, şikayetin bulunmadığını, bu sebeple aradan geçen süre sonra dava açılmasının hayatın olağan akışına aykırı ve kötü niyetli olduğunu savunmuştur.
İzmir CBS’nın 2014/54036 soruşturma, 2014/32519 K. Sayılı 18/06/2014 tarihli karara ait dosyanın incelenmesinde; davacının 16/05/2014 tarihli ifadesinde “Ben bu olayla ilgili kimseden şikayetçi ve davacı değilim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
5237 sayılı TCK’nun 73/7. Fıkrasına göre; Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
Davacının şikayetten vazgeçme beyanı sırasında açık biçimde şahsi haklarından vazgeçtiğini ifade etmediğinden tazminat davası açmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
2-İDM’nce davalının itirazı üzerine aktüerya bilirkişisi tarafından sunulan 11/03/2022 tarihli raporda; sigorta şirketi tarafından dava tarihinden sonra yapıldığı kabul edilen 268.000,00 TL ödeme tarihinden rapor tarihine kadar yasal faiz oranında güncellenmiş ve 40.468,00 TL ilave edilerek toplam daimi iş göremezlik zararından mahsup edilmiştir.
Yargıtay 17. HD’nin 2016/6038 E. – 2016/7496 K. Sayılı 20/06/2016 tarihli kararında vurgulandığı gibi davacıya dava açıldıktan sonra yapılan ödemenin güncelleme yapılmadan mahsubu gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Ancak, davacı vekili bu şekilde mahsup yapılan ek rapor doğrultusunda değer arttırımında bulunduğu gibi istinaf kanun yoluna da başvurmadığından davalı lehine usulü kazanılmış hak teşkil ettiğinden sadece yapılan yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.
(IV) Kazanç Unsuru;
Tazminat hesaplarında gerçek ücretlerin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise işçinin kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, iş yeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri arasındadır. İmzalı ücret bordroları gerçeği yansıtmıyorsa meslek kuruluşlarından gerçek ücret araştırılmalıdır. Bu durumda da kişinin yaptığı iş, yaşı, kıdemi de dikkate alınarak bordrodaki ücretin günün koşullarına uygun olup olmadığı araştırılmalıdır.
Yine SGK’nın gösterdiği prime esas kazançları aylık ücret olarak kabul edilemez. Kazançlar konusunda gerektiğinde tanık dinlenmeli, tanıkların ayrıntılı ve somut açıklamalarda bulunmaları halinde anlatımlarına değer verilmeli, birbirini tamamlayan ifadeleri dikkate alınmalıdır. Yukarıda belirtildiği gibi somut bir bilgi bulunmaması halinde meslek kuruluşlarından gerçek ücret araştırılmalıdır.
Davacı vekili, müvekkilinin … bölümünden 30/04/2010 tarihinde mezun olduğunu beyan ederek diplomasını sunmuş, … Okulu’na devam ederken çalıştığını, 08/10/2012 – 04/06/2013 tarihleri arasında … ‘nde Operasyon Müdürü olarak aylık 3.000,00 TL maaş + tur başına 250,00 TL prim ile çalıştığını, 05/06/2013 tarihinden kaza tarihine kadar ise tur şirketinin kardeş şirketi olan … ‘ta aylık 3.500,00 TL maaş + primle Mesul Müdür olarak çalıştığını iddia etmiştir.
İDM’nce anılan işletmelere yazılan müzekkerelere cevap verildiğinde davacının en son … ‘ta Mesul Müdür olarak 3.500,00 TL maaş + primle çalıştığı, kaza tarihi olan 16/05/2014 tarihinden önce Nisan ayında 1.030,00 TL, Mart ayında 910,00 TL, Şubat 873,00 TL yan ödeme aldığı belirtilmiştir.
İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından geçici işgöremezlik ödeneği bilgisi ile gönderilen 27/03/2015 tarihli cevabı yazının ekinde davacının 2014 Şubat, Mart, Nisan ayındaki kazancının 1.071,00 TL olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
İDM’nce yaptırılan sosyoekonomik durum araştırmasına göre, davacının 04/01/2016 tarihi itibariyle geçirdiği kazadan dolayı sol kol ve kalçadan hareket kısıtlılığının bulunduğu da belirtilerek İzmir … ‘de bir restaurantta 2.000,00 TL’ye çalıştığı polis memuru tarafından tespit edilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne yazılan müzekkereye verilen 03/02/2016 tarihli cevabı yazıda; herhangi bir ücret bildirilmemiştir. Buna karşılık, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin 13/04/2016 tarihli cevabı yazısına göre; 2015 yılı aylık ücretinin net sigorta ve yemek hariç 1.500,00 TL – 2.000,00 TL arası olduğu belirtilmiştir.
Davacı tanıkları … davacının çalıştığı … ‘ta aylık ortalama kazancının 4.000,00 TL olduğunu, davacının da aynı işi yaptığını; tanık … ise davacının kış aylarında 3.000,00 TL – 3.500,00 TL, yaz aylarında 5.000,00 TL ücretinin olduğunu ifade etmiştir.
Bilirkişi tarafından sosyoekonomik durum araştırmasında bildirilen 2.000,00 TL ücretin o tarihte AGİ dahil net asgari ücret olan 1.300,99 TL’nin 1.53 katı olduğunu, davacının bir önceki çalıştığı tur şirketine mahsusa … ‘ın gönderdiği bilgiye göre asgari ücretin 1.750,00 TL, 2015 yılındaki AGİ dahil asgari ücret tutarı olan 1.000,54 TL’nin 1,74 katı olduğu hesabıyla ikisinin aritmetik ortalaması olan 1,63 üzerinden davacının aylık kazancı hesaplanmıştır.
SGK’dan gönderilen cevabı yazıda adı geçenin aylık ücreti olarak bildirilen 1.071,00 TL gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Zira davacının kaza geçirmeden önce son olarak … ta sorumlu müdür olarak çalıştığı, aylık 3.500,00 TL maaş+ prim aldığı, kazadan önce kendisine Şubat 2014 ayında 870,00 TL, Mart ayında 910,00 TL, Nisan ayında 1.030,00 TL yan ödeme verildiğine göre, davacı sıradan, vasıfsız bir garson olmayıp turizm ve otelcilik konusunda eğitim aldığı, kıdemi ve yaptığı iş de göz önünde tutularak mevcut asgari ücretin 1,63 katı kazanç elde ettiğinin kabulü ile hesaplama yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
(V) Takdiri İndirim;
Davalı vekili, davacının idaresindeki … plakalı aracın … model … (… ) araç olduğunu, bizzat davacının beyanına göre üretim tarihine göre emniyet kemeri düzeneği dahi bulunmadığını, kornasının çalışmadığı, frenlerinin arızalı olduğunu beyan ederek zararın ağırlaşmasına neden olduğu gerekçesiyle 6098 sayılı TBK’nun 51 ve 52. Maddeleri gereğince hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur.
… Muayene İstasyonu’ndan verilen 10/08/2015 tarihli cevabı yazıya göre; … plakalı aracın 09/11/2007 tarihinde trafiğe çıktığı … model … Marka araç olduğu, en son muayenesinin 03/11/2009 tarihinde yapıldığı, sonraki muayene tarihi olan 03/11/2011 tarihinde muayenesinin yapılmadığı, son muayenesinde el freninin tek taraflı olarak hafif kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nden verilen 05/02/2016 tarihli cevabı yazısında, sorgulamada ağır hasar, pert bilgisi bulunamadığı belirtilmiştir.
Olay sonrası tutulan kaza tespit tutanağının 2. Sayfasında … plakalı araç için kazaya etki eden araç aksamları kısmı boş bırakılmıştır. Yine aynı tutanakta koruyucu tertibatlar kısmında emniyet kemerinin olup olmadığının tespit edilemediği tutanağa geçilmiştir.
Makine mühendisi eşliğinde yapılan 05/05/2017 tarihli keşifte, … plakalı aracın davacı tarafça ara karara rağmen hazır edilmediğinden teknik bakımdan incelenememiş, bilirkişilerin 10/02/2021 tarihli raporlarında kaza tarihinde aracın fenni muayenesi yapılmamış olmasına rağmen kazaya etki edecek teknik arızasının olup olmadığı konusunda somut bir veri olmadığı, sonuç kısmında emniyet kemeri takıp takmadığı hususunda veri bulunmadığından bir değerlendirme yapılmadığı ifade edilmiştir.
Davalı tanığı … 07/02/2010 tarihli ifadesinde; davacının patronu … ‘in bir gün bir eczanede oturduklarında kendisine davacının kullandığı aracın frenlerinin iyi olmadığını, emniyet kemeri düzeneğinin olmadığını, tamir ettiremediklerini ifade ettiğini beyan etmiştir.
Somut olayda, davacının kullandığı araçta emniyet kemeri tertibatının bulunup bulunmadığı ve teknik bakımdan trafiğe trafiğe elverişli olup olmadığı konusunda kaza tespit tutanağında bir değerlendirme bulunmamakla birlikte davacının kaza sonrası araç içerisinde sıkıştığı, araçtan fırlamadığı,İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 29/03/2019 tarih 6333 sayılı raporuna göre, sol üst kol omuz, sol kalçasından yaralandığı, diğer bir anlatımla davalının savunmasında geçen emniyet kemeri ve trafiğe elverişli bulunmadığı hususları ile doğan zarar arasında zararın artması bakımından illiyet bağı tespit edilemediğinden, davalı vekilinin anılan hususa yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı … vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı … vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … tarafından peşin yatırılan 492,00-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 15.464,91-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 61.859,64-TL’den mahsubuyla, bakiye 46.394,73-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 14/09/2023 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a Maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.