Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/432 E. 2022/1286 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/432
KARAR NO : 2022/1286

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2021/1116 Esas – 2021/900 Karar
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
DAVA : Trafik Kazası Nedeniyle Kazanç Kaybı
İSTİNAF TARİHİ : 03/12/2021 (Davalı)
KARAR TARİHİ : 10/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinini kendisine ait … plakalı ticari kamyonuyla İstanbul da faaliyet gösteren … A.Ş isimli firmada kiralık olarak çalıştığını, 29/09/2020 tarihinde müvekkilinin oğlunun idaresindeki Milastan Yatağan’a giderken davalı şirkete ait diğer davalının kullandığı … plakalı ticari kamyonu müvekkilinin aracına arkadan vurması sebebiyle kaza meydana geldiğini, aracın onarım masraflarını sigortadan aldığını, tamir süresiyle kira taahhütünü yerine getiremediğini, 4 ay 18 gün tamirde kaldığından 30.000,00 TL kardan mahrum kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla anılan tutarın dava tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; her iki tarafın tacir olması nedeniyle davanın ticari dava niteliğinde olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli bulunduğunu, davalıların ikametgahlarının Çine olup, Çine Mahkemelerinin yetkili olduğunu, zamanaşımı definde bulunduklarını, kusura ve hasara ilişkin zararları kabul etmediklerini, diğer davalıya rucü haklarını saklı tuttuklarını,reeskont faiz oranını kabul etmediklerini savunarak davanın sigorta şirketine ihbar edilmesine bu süre esasta davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı gerçek kişinin cevap dilekçesine dosyada rastlanmamıştır.
DELİLLER:
Tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce 27/07/2021 tarih ve 2021/163 Esas 2021/412 Karar sayılı dosya da, dosya üzerinden “Yargılama sırasında yürürlüğe giren 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih, 608 sayılı kararı mahkememizin Asliye Ticaret sıfatının kaldırıldığı, eldeki davaya bakma görev ve yetkisinin Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu, dosyanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine devrine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denildiği,
Dava konusuna göre görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerektiği, ancak Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin devir kararı verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilmiş ve gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderildiği, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı, bu sebeple görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği,
Davanın trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi dışındaki işletenlere karşı açılan, maddi tazminat davası olduğu, davacının tacir sıfatının bulunmaması, uyuşmazlık konusunun 6102 Sayılı TTK’da düzenlenmemiş olmasına göre, davaya ticaret mahkemesinde bakılması düşünülemeyeceği, ayrıca davaya konu kaza ticari araç ile gerçekleşmiş ise de sırf aracın ticari olması, davayı ticari dava vasfına sokmadığı, buna göre haksız fiilden kaynaklı, işletenlere karşı açılan tazminat davasında Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğu gerekçesiyle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eldeki davanın 6102 sayılı TTK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığını, bu kanunun geçici 9.maddesinde yer alan hükmüne göre görevsizlik kararının verilmesinin doğru olmadığını, devre ilişkin karara karşı kanun yolunun tüketilmemiş olması nedeniyle merci tayine gidilemeyeceği bu sebeple 6100 sayılı 20.maddesi anlamında görev uyuşmazlığın çıkması için dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği gerekçesinin yerinde olmadığını, her iki tarafında tacir olduğundan ihtisas mahkemesinin ticaret mahkemesi olduğunu, davacının gerçek kişi olup tacir olup olmadığı konusunda araştırma yapılmadan karar verildiğini, HSK’nın 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararıyla dava tarihi itibariyle görevli mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme olmadığını, 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu ileri sürerek görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, haksız fiil niteliğinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle kiralamaya yönelik mahrum kalınan karın tahsiline ilişkin davadır.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince re’sen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
(I) Dava ilk önce Yatağan AHM’nde 12/04/2021 tarihinde açılmıştır. Bu mahkemece yapılan yargılama sonunda gerekçeli karar başlığına Ticaret Mahkemesi sıfatı ibaresi eklenerek 2021/163 E – 2021/412 K sayılı 27/07/2021 tarihli kararıyla özetle; dava açıldıktan sonra Muğla ilinde Ticaret Mahkemesi kurulduğu ve HSK’nın 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararıyla yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları olarak belirlendiğini, somut olayda başlangıçta görevli olmakla birlikte ticaret mahkemesi sıfatıyla bakma görevinin sona erdiğini, görevsiz hale geldiğini, dosyanın Muğla Ticaret Mahkemesine gönderilmesini (devrine) karar verilmiştir.
Yatağan AHM’nce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda esas hükümle birlikte istinaf kanun yolu açık olmak üzere verildiği belirtilmiştir.
Aynı mahkemece kesinleşme şerhine ilişkin 21/10/2021 tarihli tutanakta dosyanın Muğla Ticaret Mahkemesinin esasına kaydının yapılması için görevsizlik kaydının yapılması ve kesinleştirilmesi gerektiği bu nedenle kesinleşme şerhi yerine bu tutanağın düzenlendiği belirtilerek tutanakla dava dosyası Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
(II) Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi gerekçeli kararında; 01/09/2021 tarihinde mahkemenin faaliyete geçtiğini, bu tarihten önce açılan davalar yönünden hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkemenin kararlarının istinaf edilmeden kesinleşmesi gerektiğini ancak Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesince devir kararı verildiğini, 6100 sayılı HMK’nın 20.maddesi anlamında bir görevsizlik kararı bulunmadığından, mahkemelerinin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde görev uyuşmazlığının çıkması için Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği belirtilmiştir.
Yatağan AHM’nin kararı gerekçesi ve sonucu bakımından teknik olarak bir görevsizlik kararı niteliğinde olmayıp yargılama sırasında yürürlüğe giren 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı RG’ de yayınlanan HSK’nın 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararına Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları olarak belirlenmesi ve nedeniyle mahkemenin görevli olmakla birlikte bu görevinin sona erdiği gerekçesiyle devir kararı niteliğindedir. Bu itibarla adı geçen mahkemenin karar kesinleşmeden Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
(III) Eldeki dava, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girdiği tarih olan 01/07/2012 tarihinden sonra 12/04/2021 tarihinde açılmıştır.
6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin taraflarının ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin; ödünç para verme işlerine ilişkin uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İİK’nun 154 ve devamı maddeleri gereğince ticari dava sayılır. Buna karşılık 4. Madde uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari dava sıfatını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nun 19/2. Fıkrası gereğince; taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. Maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri aralarındaki ilişki artık iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisi haline dönüşmüştür. Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan her aşamada re’sen gözetilmelidir.
Bu kuralın tek istisnası; 6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. Fıkrasında düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerinde açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, asliye ticaret mahkemesinin görevsizlik kararının verilmesini gerektirmeyecektir.
6102 Sayılı TTK’nun 12.maddesinde; bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret sicilde tescil ederek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlatmamış olsa bile tacir sayılır.
Anılan kanunun 11.maddesinde “ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkartılacak kararnamede gösterilir.”,
15.maddesinde de “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddesinin 2.fıkrasında çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3/a maddesinde “Esnaf ve sanatkâr tanımı yapılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanununa göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline yada odaya kayıtlı olmamakta tacir olmanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi vergi mükellefi olup olmamakta tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt kabul edilemez. (Yargıtay 3.HD’nin 2018/4288 E- 2018/8854 K sayılı 20/09/2018 tarihli kararı)
Türk Ticaret Kanun’un gerek 11.gerekse 15.maddesinde öngörülen sınırı belirleyen Bakanlar Kurulu kararı ise 21.07.2007 yürürlük tarihli, 207/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı şöyledir;
“Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı 1.maddesinde; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b)213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.”şeklindedir.
Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararında tacir ile esnaf arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 177.maddesine atıfta bulunulmuştur.
Somut olayda; davacı kendisine ait ticari kamyonu ile dava dışı bir firmaya kiralayarak yük taşımacılığında çalıştığını, kazanın bu taşıma sırasında meydana geldiğini ileri sürerek kazaya sebebiyet veren kamyonun işleteni ile sürücüsü aleyhine eldeki davayı açmıştır.
Davalı araç işleteni Limited Şirket ünvanını taşıyan sermaye şirketi olarak tacir olduğu tartışmasızdır. Ancak davacının tacir yada esnaf mı olduğu Yatağan AHM’nce araştırılmamış, genel mahkeme sıfatıyla dava görülürken 27/07/2021 tarihli gerekçeli karar başlığına “Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla” ibaresini kullanarak devir kararı verilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere Vergi Usul Kanuna göre bir kimsenin esnaf sayılması, Ticaret Kanunu yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmeyeceği gibi ticaret siciline ya da odaya kayıtlı olmamasının, tacir olmadığına kesin kanıt sayılmayacaktır. Davacının ticari olarak nitelediği kamyonu nedeniyle Türk Ticaret Kanunu ve Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Hakkında Kanunun yukarıda belirtilen ilgili hükümleri ile yapılan atıf uyarınca Vergi Usul Kanunu 177.maddesindeki sınırları aşan miktarda gelirinin bulunup bulunmadığının tespiti ile davacının tacir sayılıp sayılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu yolda araştırma yapılmaksızın Yatağan AHM’nce Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla karar verilmesi 6102 sayılı TTK’nun 5/4. Fıkrasında göreve ilişkin getirilen istisna kapsamında usul ve yasaya aykırıdır.
(IV) Bir an için davacının da tacir olması halinde tacirler arası haksız fiil nedeniyle davanın Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği kanaatine varılsa bile, Yatağan AHM’nin dayanağı bulunan 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı RG’de yayınlanan 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararıyla Muğla ATM’nin yargı çevresi Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtildiğinden ve bu tarihten önce açılmış derdest davaların yeni görevlendirilmiş mahkemelere aktarılacağı yönünde bir karar ve bu yönde bir usul hükmü bulunmadığından gönderme/devir kararı verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 4.HD’nin 2022/2384 E-2022/7144 K.Sayılı 11/04/2022 Sayılı Kararı).
Diğer bir anlatımla somut uyuşmazlıkta Muğla ATM’si görevli olmadığından davalının aksine yönelen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 162,10-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 80,70-TL’den mahsubuyla, bakiye 21,40-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 10/06/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.