Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/3038 E. 2022/2620 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/3038
KARAR NO : 2022/2620

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2020/752 Esas 2022/649 Karar
KARAR TARİHİ : 20/07/2022
DAVA : Yapı Malikinin Sorumluluğu-Maddi/ManeviTazminat
KARAR TARİHİ : 20/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/12/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin depo olarak kullanmak üzere davalı …’a kayıtlı 6 adet iş yerinden 4 nolu iş yerinin 01/08/2006 tarihinde kiraladığını, bu yere bitişik 3 nolu iş yerinin 01/04/2011 tarihinden itibaren kiralanacağını, müvekkilinin kiraladığı her iki yerin imalathane tapusuna sahip olduğunu, bu yerlerin kiralanmasından evvel davalı şirket tarafından diğer davalı …’den 01/02/2011 tarihinden itibaren makine satışı ve imalatı yapması için yer kiralayıp daha evvel (2 nolu) bu bölüme taşındığını, taşındıktan 1,5 ay sonra ruhsat başvurusunda bulunduğunu, ÇED raporlarının sonradan alındığını, 04/05/2011 tarihinde ruhsatsız olarak imalata başlaması nedeniyle bu yerde çıkan yangın nedeniyle kendisinin zarar gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 125.000,00 TL maddi tazminatın yangın tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen, her bir davalıdan 5.000,00 TL olmak üzere 10.000,00 TL manevi tazminatın yangın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini ve davanın İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/12 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;İDM’ce 28/11/2014 tarihinde açılan davada dilekçeler aşaması tamamlanmadan 01/12/2014 tarihinde birleştirme kararı verildiğinden dosya içerisinde bu davaya özgü verilmiş cevap dilekçelerine rastlanılmamıştır.
Birleştirme kararından sonra birleşen dosya üzerinden (2013/12 esas) 11/12/2014 tarihli alınan ara karar gereğince dava dilekçesinin davalı …’a 4001158877717 barkod numarasıyla tebliğe çıkarıldığı, yine davalı … Şirketine 4001158877700 barkod numarasıyla tebliğe çıkarıldığı, tebligat mazbatalarının dosya içerisinde bulunmadığı, UYAP üzerinden barkod numarasıyla sorgulamada dava dilekçelerinin ne zaman tebliğ edildiği anlaşılamamıştır.
Davacı vekilinin birleşen 2014/1483 Esas sayılı dosya bakımından 14/01/2015 tarihli cevaba cevap dilekçesinde davalı … vekilinin 29/12/2014 tarihli cevap dilekçesinden bahsettiği anlaşılmaktadır. Ancak dosyanın önce birleştirilip sonra tefrik edilmesi suretiyle karar verilmesi nedeniyle tüm uğraşlara rağmen dava dilekçesinin tebliğ evrakları bulunamadığı gibi davalı …’ın cevap dilekçesine de ulaşılamamıştır. Sonuç olarak her iki davalının davaya cevap verip vermediği vermişse savunmalarının ne olduğu özetlenememiştir.
DELİLLER :
Delil tespit dosyaları, ceza mahkemesi kararı, bilirkişi raporu, yangın raporu, fotoğrafları tanık beyanları, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Davalı şirket tarafından diğer davalı …’ın maliki bulunduğu … parselde … numaralı bağımsız bölümün 01/02/2011 tarihinde kiralandığı yine davacının aynı malike ait tapuda imalathane olarak gözüken … numaralı bağımsız bölümü 01/08/2006 … numaralı bağımsız bölümü 01/04/2011 tarihinde başlayacak şekilde kira sözleşmesiyle depo olarak kullandığı davalı şirketin kiraladığı iş yerinde ruhsatsız imalata başlayıp 04/04/2011 tarihinde yangına sebebiyet verdiği, davacının komşu kendi iş yerinde depolanmış malların yandığı iddiasıyla dava açıldığı ancak bu dosyadan tefrike dilen İzmir 7. SHM’nin 2021/64 esas sayılı dosyasının yargılamasının devam ettiği derdest olduğu tüm dosya incelendiğinde;
13/06/2011 tarihli inş. mühendisi, elektrik mühendisi ve makine mühendisinden alınan bilirkişi raporunda, davacı şirketin kiralamış olduğu 3 nolu deponun arka sol bölümünün yangının başlangıç yeri olduğu, kusurlu ambalajlama hatası veya yanlış depolama sonucu ortaya çıkan harici basınç sebebi ile, infilak eden içinde yangına hassas madde barındıran basınçlı kutuların yangının başlatıcısı olduğu, infilak eden kutuların yapının her bölümüne fırlayıp, dağılarak yangının büyümesine ve yayılmasına neden olduklarının bildirildiği,
08/06/2012 tarihli Kemalpaşa SCM’nin sunulan iş güvenliği uzmanlarından ve itfaiyeci bilirkişiden oluşan 6 kişilik bilirkişi heyet raporunda polistren malzemeleri muhafaza etmek için 3 ve 4 nolu depoları kiralayan … ‘nin kendi kullanım alanları içerisinde gerekli güvenlik tedbirini almadığı bildirildiği,
Mahkememizce alınan 05/06/2014 tarihli inşaat mühendisi, itfaiye bilirkişi ve hukukçu bilirkişi hesap bilirkişisinden alınan karar vermemize dayanak teşkil eden raporda dikkate alınıldığında; davacı şirketin kiraladığı iş yerlerinden 3 nolu iş yerinde yangın çıktığı daha sonra 4 nolu iş yerinede yangının sıçradığı,
Yine dosya içerisinde bulunan 17/02/2012 tarihli bilirkişi heyetinde alınan raporda yangının tespit edilemeyen bir nedenden dolayı 3 nolu depoda başladığı, depolanan ürünler tabak veya şilte görünümünde de olsada sonuç olarak kimyasal madde olduklarını, böyle bir depoda; gerekli önlemlerin alınmadığı … ortaklarının kusurlu oldukları belirtildiği,
Davacı … bu yangından kaynaklı 150.000,00 TL zararına ilişkin sigorta şirketi … Sigorta şirketinden almış olup, davacı şirkete yangın nedeni ile 150.000,00 TL ödeme yapan … Sigorta şirketini herhangi bir üçüncü kişiye karşı yangına sebebiyet vermesinden dolayı ödedikleri bedele ilişkin rücuen tazminat davası açmadıkları;
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde Yard. Doç. Dr. … ‘ün ek raporunda; “somut olayda davacı-karşı davalı … ‘nin tüzel kişi tacir olduğu göz önünde bulunduğundan, tacirin basiretli davranma yükümlülüğü gereği iş yerinin yerini seçerken ve orada faaliyetini yürütürken gerekli özeni göstermek olup, kimyasal madde depolama için depoyu kullandığı anlaşılmakta olup kimyasal maddeler fazla ısından bile etkilenerek alev alabilecek niteliğe sahip ürünlerdir, bu ürünlerin depolanması için tercih edilecek iş yerinin de uygun bir iş yeri belki klimalı bir iş yeri olması gerektiği, davacı karşı davalı … ‘nin tacir olarak üzerine düşen basiretli davranma yükümlülüğünü ihlal ettiğinden ve kendi davranışının ağır ihmal niteliğinde olduğu” ve alınan tüm raporlarda davacı şirketin kullandığı kimyasal maddelerin bulunduğu 3 nolu depodan yangının diğer taraflara sirayet ettiği, yangıda kimyasal maddeleri deposunda bulunduran davacının basiretli tacir gibi davranmadığı ağır ihmalinin bulunduğu açıkça belirtildiği hiç kimse kendi kusuruna dayanarak meydana gelen zararın tazminini karşı taraftan talep edemez, kaldı ki sigorta şirketinden zararlarıda sigorta sözleşmesi gereğince kendilerine ödendiği,
Gerek ceza dosyasında birden fazla alınan heyet bilirkişi raporları gerek mahkememizce alınan bilirkişi raporunda tacir olan davacının kimyasal maddeler yönelik iş alanı ile ilgili depoladığı gerekli ihtimamı göstermediği tacir olarak üzerine düşen basiretli davranma yükümlülüğünü uygulamadığı ve davranışının ağır ihmal niteliğinde olduğu anlaşılmakla her nekadar davacı ve birleşen dosya davacı vekili birleşen dosya yönünden keşif ve bilirkişi rapor alınmasını talep etmiş ise de alınan raporlar, davacı tarafın yangın olayında tamamen kusurlu olduğu ağır ihmalinin bulunduğu anlaşıldığından kendi ağır ihmal ve kusuruna dayanarak karşı taraftan bu yangından dolayı maddi manevi tazminat davası isteyebilmesi hukuk kurallarına uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama sürecini özetledikten sonra, dava dosyasının birleştirilip tefrik edildiği kira ilişkisine dayalı davanın İzmir 7. SHM’nin 2021/64 esasında kayıtlı olup derdest olduğunu, eldeki davanın 28/11/2014 tarihinde açıldığını, gerekçeli kararda hükme esas alınan mahkemece alınmış tek bilirkişi raporunun 05/06/2014 tarihli rapor olduğunu, oysa davanın da 28/11/2014 tarihinde ikamet edildiğini, dolayısıyla 05/06/2014 tarihli raporda müvekkilinin iddialarının incelenmesi ve rapor aldırılmasının mümkün olmadığını, ısrarlara rağmen yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını,
Kemalpaşa 1. ASHM’nin 2011/29 değişik iş delil tespit dosyasının davalı … tarafından yaptırıldığını yokluğunda yapılan tespit sonrası sunulan rapora itiraz edildiğini,
Kemalpaşa SCM’nin 2011/592 esas sayılı dosyasından iki kez rapor alındığını birincisinin 17/02/2012 ikincisinin 08/06/2012 tarihli olduğunu, yargılama sonucunda yangının çıkış nedeninin kesin olarak tespit edilmemiş olması ve kusurlarının tespit edilemediğinden dolayı beraat kararı verildiğini bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, 17/02/2012 tarihli raporun yeterli olmaması nedeniyle alınan 08/06/2012 tarihli raporda 3 numaralı depoda çıkan yangının çıkış sebebinin tespit edilemediğinin beyan edilmekle birlikte depoların sahip ve kiracı işletmecilerin yönetmelikte belirten durumları almadığının mütalaa edildiğini, bu raporun dikkate alınmadığını, oysa malik ve davalı kiracının 19/12/2007 tarih 26375 sayılı RG’de yayınlanan, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine aykırı davrandıklarını açıkça ortaya koyduklarını istinafa konu davanın konusunda tam da bu olduğunu,
Hükme esas alınan 05/06/2014 tarihli raporun bu davanın açılmadan önce alınmış bir rapor olduğunu, binada hasar değeri kira kaybına yönelik değerlendirmeler olması gerekirken müvekkili aleyhine kusur belirlediklerini, heyette hesap bilirkişisi olarak görev yapan öğretim görevlisi … ‘ün 07/07/2014 tarihli raporunda kusura ilişkin değerlendirmelerin hukukilikten ve fiili gerçekten uzak olduğunu, ayrıca kusur incelemesinin her iki taraf bakımından yapılması gerektiğini, adı geçenin mesleki bakımdan da yeterli olmadığını,
Kemalpaşa SHM’nin 2017/27 değişik iş delil tespit raporuna itiraz ettiklerini rapor içeriğinin dava konusuyla ilgisiz olduğundan hükme esas alınamayacağını, yine davalı şirketin iş yerinin açma ve çalıştırma ruhsatının olmadığının göz ardı edildiğinin, ileri sürerek İDM’nin kararının kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
Davalı taraf istinafa cevap vermemiştir.

G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, haksız fiil niteliğinde meydana gelen yangın nedeniyle yapı malikinin sorumluluğa dayalı maddi ve manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle davanın tümden reddine karar verilmiştir.
6098 Sayılı TBK. 49 maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
58/1.fıkraya göre kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; aynı Kanunun 357. maddesine göre de İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağına ilişkin maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
(I) Somut olayda, davalı şirket tarafından diğer davalı … maliki olduğu İzmir … … Köyü … Mevkii … parsel sayılı niteliği imalathane gözüken (… ) nolu bağımsız bölümün 01/02/2011 tarihinde kiralandığı,davacının yine aynı malike ait tapuda imalathane niteliğinde gözüken (…) nolu bağımsız bölümün 01/08/2006 tarihinde, (… ) nolu bağımsız bölümün 01/04/2011 tarihinde başlayacak kira sözleşmesi ile depo olarak kullanıldığı,davalı şirketin kiraladığı iş yerinde ruhsatsız imalata başlayıp sebebiyet verdiği 04 /05/2011 tarihinde çıkan yangın nedeniyle komşu olan kendi işyerinde depolanmış malların yandığı iddiasıyla 28/11/2014 tarihinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava ilk önce İzmir 1. ATM’nde 28/11/2014 tarihinde açılmış, bu mahkemenin 2014/1483 E. – 2014/551 K. sayılı 01/12/2014 tarihli kararıyla İzmir 4. ATM’nde görülmekte olan 2013/12 esas sayılı dosyasıyla 6100 sayılı HMK’nun 166. maddesi gereğince birleştirilmesine karar verilmiştir.
İzmir 4. ATM’nde yapılan yargılama sonucunda 2013/12 E. – 2017/649 K. sayılı 22/06/2017 tarihli kararla asıl dava bakımından davacı (… iken isim değişikliği) … .’nin açtığı davanın reddine, aynı davada karşı davacı …’ın açtığı davanın kısmen kabul kısmen reddine, bu dosya ile birleşen İzmir 1. ATM’nin 2014/ 1483 Esas sayılı dosyası bakımından davacının isteminin reddine karar verilmiştir.
Söz konusu karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İzmir BAM 6. HD’nin 2018/3041 E. – 2019/532 K. sayılı 26/03/2019 tarihli kesin kararıyla; asıl davanın kira ilişkisinden kaynaklandığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nun 4. maddesi hükmü gereğince SHM’nde, (birleşen dava bakımından) kiralanan alan dışındaki kısma ilişkin hukuki sorumluluğun ise yapı malikinin sorumluluğu haksız fiil hükümlerine göre HMK’nun 2. maddesi gereğince genel mahkemelerde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden bahisle kararın asıl dava ve karşı dava bakımından görev yönünden kaldırılmasına, kaldırma sebeplerine göre tarafların istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İzmir BAM’ 6. HD’nin sözü edilen kararından sonra dava dosyası İzmir 4. ATM’nin 2019/267 esas sırasına kaydedilmiş ve bu mahkemenin 07/11/2019 tarihli kısa kararıyla asıl ve karşı dava yönünden SHM’nin görevli olduğundan bahisle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dava dosyasının İzmir 7. SHM’nin 2021/64 esasına kaydedildiği, halen derdest bulunduğu,
Birleşen dava dosyası bakımından öncelikle tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmesini ve AHM’nin görevli olduğundan bahisle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Tefrik kararı uyarınca birleşen dava dosyası aynı mahkemenin 2019/456 Esas sırasına kaydedilmiş ve 2019/1205 K. sayılı 07/11/2019 tarihli gerekçeli karar yazılarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda 2020/1611 E- 2020/1623 K sayılı 04/12/2020 tarihli uyuşmazlıkta görevsizlik kararı veren İzmir 4. ATM’nin görevli olduğu gerekçesiyle kararın kaldırılmasına kesin biçimde karar verilmiştir. İDM’nce anılan karar üzerine yukarıdaki esas numarasına kaydı yapılarak istinafa konu red kararı verilmiştir.
(II) İDM’nin gerekçeli kararının incelendiğinde; karar başlığında davacının dava dilekçesinin özetine yer verildiği ancak davalı …’ın davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinden anlaşıldığı kadarıyla 29/12/2014 tarihinde cevap dilekçesi verdiği halde bu cevabının özetine gerekçeli kararda yer verilmediği, dosyada …’ın cevap dilekçesinin fiziki veya taranmış bir örneği dosyada bulunmadığı, yine anlaşıldığı kadarıyla birleştirmeden sonra 07/03/2017 tarihli ara kararın 1 numaralı bendi gereğince davalı …’ın zamanaşımı definin ceza zamanaşımına tabi olduğu gerekçesiyle definin reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda bu yolda herhangi bir gerekçeye yer verilmediği,
Yine birleştirmeden sonra dava dilekçesinin her iki davalıya tebliğine karar verildiği ve kapalı tebligat parçaları dosyada bulunduğu halde tebliğe ilişkin evrakların dosya içerisine konulmadığı ,gerekçeli kararda aynı gerekçenin birden fazla tekrarlandığı, bu sebeple kararın anlaşılmayacak derecede karmaşık hale geldiği, birleştirme, tefrik görevsizlik ve yeniden esasa kayıt sürecine değinilmediğinden yargılama sürecinin takip edilemediği anlaşılmaktadır.
Ayrıca davacının manevi tazminat istemi hakkında gerek gerekçede gerek hüküm fıkrasında gerekçe hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı HMK’nun 297/2.fıkra gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait bir söz tekrar edilmeksizin taraflardan her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir.Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve istinaf dairesinin hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu kanun ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Bölge Adliye Mahkemesince denetimi yapılamaz. İstinaf incelemesi yapılabilmesi için delillerin değerlendirildiğini gösterir biçimde usulüne uygun gerekçeli kararın bulunması zorunludur.
(III) 6098 sayılı TBK’nun 69 (818 sayılı 58.) maddesi gereğince bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden bir kusurları söz konusu olmaksızın doğan zararı gidermekle yükümlü tutulmuşlardır. Bu sorumluluğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kusursuz sorumluluk veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Yapıdaki eksiklik üçüncü bir kişinin örneğin yüklenicinin mimar gibi kişilerin eyleminden ileri gelse dahi yine sorumludur.
Yargıtay kararlarında vurgulandığı gibi bina ve yapı malikinin sorumluluğunun objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk hali olduğu için zarar ile özen eksikliği arasında uygun nedensellik bağının sorumluluk için yeterli bulunduğundan özel hukuk sorumluluğu bakımından her zaman kusur unsurlarının bulunmasının zorunlu olmadığı, bu gibi durumlarda zararın, hukuka aykırı bir davranıştan doğması yani objektif koşulun gerçekleşmesi yeterli olup ayrıca subjektif (kusur) aranmayacaktır. Ancak nedensellik bağının, mücbir sebep, mağdurun veya üçüncü kişinin ağır kusur sonucu kesilmesi durumunda malikin sorumluluğundan söz edilemez ise de malikin ek kusur var ise nedensellik bağının kesilmesinin halinde sorumluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Ancak bu halde 6098 sayılı TBK’nun 51-52. Maddeleri gereğince takdiri indirim sebeplerinin uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılması gerekir.
Somut olayda; davalı … yapı maliki diğer davalı adı geçen malikten 2 numaralı bölümü kiralayan kişi konumunda olup davalı şirket haksız fiil faili olarak davalı …’de yapı maliki olarak sorumlu olduğu gerekçesiyle eldeki dava açılmıştır.
(IV) 6100 sayılı HMK’nun 266. Maddesine göre mahkeme çözümü hukuk dışında , özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
1- İDM’nce 28/11/2014 tarihinde açılan dava için bu tarihten önce düzenlenen asıl dava ile ilgili 05/06/2014 tarihli rapor ve bu rapora ek olarak alınan 07/07/2014 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır.
Söz konusu 05/06/2014 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; raporun kira ilişkisi için açılan sonradan tefrik edilip görevsizlik kararı verilen (İzmir 4. ATM 2013/12 esas, görevsizlik kararı sonucu yeni esası İzmir 7. SHM 2021/64 olan) dosya için düzenlendiği, rapor tarihinde henüz eldeki davanın açılmadığı anlaşılmaktadır.
İDM’nin hükme esas aldığı İtfaiye bilirkişisi … , İnşaat Mühendisi , hesap bilirkişisi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunun hukuki değerlendirmeler başlıklı kısmında basiretli tacirden ve mücbir sebepten bahsedilerek davacının kimyasal madde depolanmış bir iş yerinde yangına karşı özel söndürme tedbirlerini alarak olası bir yangın tehlikesinin önüne geçilmesinin mümkün olduğu bunlar alınmadığı için çıkan yangından doğan zarar da borçlunun mücbir sebebe dayanarak kurtulmasının mümkün olmadığı yolunda hukuki mütalaa da bulunarak yapı malikinin sorumluluğundan ziyade kira kaybına ilişkin hesaplamalar yapılmıştır.
Aynı raporun son sayfasında hesap bilirkişisi “kusur görüşünü bilahare ibraz edeceğini” ifade etmiştir. Adı geçen bilirkişinin 07/07/2014 havale kayıtlı raporuna dosyada içerisinde bulunamamış ancak davacı vekilince istinaf dilekçesinin ekinde sunulduğundan incelenebilmiştir.
Anılan ek raporda bilirkişi özetle (3) numaralı depoda başlayan yangında davacının basiretli tacir olarak gerekli önlemleri almadığından ağır ihmali olduğu mütalaa edilmiştir. Her şeyden evvel bilirkişi heyette hesap uzmanı olarak yer almasına rağmen teknik bilirkişilerinin alanına giren bir konuda Ticaret Hukuku ABD dalında öğretim üyesi olarak hukuki mütalaa da bulunulmuştur. Söz konusu rapordan teknik kısımları bakımından bir çeşit delili tespiti gibi faydalanılması mümkün ise de hükme esas alınması hem tarih hem de hukuki görüş içeren içerik bakımından 6100 Sayılı HMK’nun 266.maddesi karşısında mümkün görülmemiştir.
2- Davalı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafça tek taraflı olarak yapılan delil tespiti sonucu düzenlenen bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. Bu gibi hallerde mahkemece ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunludur (Yargıtay 3. HD 2019/4708 E – 2020/1933 K sayılı 03/03/2020 tarihli kararı)
6100 Sayılı HMK.nun 400-406.maddeleri (Mülga 1086 Sayılı HUMK.nun 368-374. maddeleri) gereğince, delil tespitinde, “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.”
Delil tespitinin konusunu maddi vakıalar oluşturur ve bilirkişi raporunda belirtilen zarar miktarı davacı lehine kazanılmış hak oluşturmaz.Yani delil tespiti kesin delil niteliğinde değildir. Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir. (Dairemizin 2019/344 E – 2019/355 K sayılı 27/02/2019 tarihli kararı)
a-İDM’nin gerekçeli kararında bahsettiği ancak hangi dosyaya ait olduğu ancak davacı vekilin istinaf dilekçesinden anlaşılan Kemalpaşa 1.AHM’nin 2011/29 D.İş delil tespit dosyası dosyanın ekleri arasında bulunmamaktadır.
b-Kemalpaşa SHM’nin 2011/27 değişik iş tespit dosyasının dava dosyasına ekli olduğu, İnşaat mühendisi … ‘e ait 12/05/2011 tarihli raporda yangının 3 ve 4 numaralı bölümlerde başladığı tespiti dışında tespit isteyen davalı …’ın zararının tespitine ilişkin mütalaadan ibaret bulunduğu anlaşılmaktadır.
c-Her ne kadar gerekçeli kararda söz edilmemekle birlikte davacının başvurusu üzerine İzmir 1.ATM’nin 2011/249 değişik iş tespit dosyasında alınan yangına ilişkin itfaiye bilirkişisi … , Elektrik mühendisi … ve İtfaiye bilirkişisi … ‘den alınan 07/12/2011 tarihli bilirkişi raporunda;
(2) numaralı (davalı … ‘nin kullanımında olan ) depoda yapılan kesme, taşlama ve kaynak gibi çalışmalardan dolayı akkor halindeki kıvılcımın (3) numaralı depoya sirayet etmesinin kuvvetli olduğu ancak kamera ve fotoğraf olmaması nedeniyle kesinlik kazanamayacağı, (3) numaralı depoda yapılan incelemede maddelerin elektrik veya sigara etkisiyle tutuşarak yangının başlangıç noktası olarak değerledirilebileceği ancak yapılan keşifte bu etkenlere ait izlerin olmadığından elektrik veya sigara kaynaklı olmasının zayıf olduğu mütalaa edilmiştir.
Aynı dosyadan Makine mühendisi … , Elektrik mühendisi … , İnşaat mühendisi … , İtfaiye bilirkişisi … ve Mali müşavir … ‘ın ek bilirkişi heyeti raporu altında sundukları raporun görüş kısımlı 3. Sayfasında;
Yangının başladığı (3) numaralı depo ile buna bitişik (4) numaralı deponun tespit isteyen tarafından aşırı yanıcı emtianın depolanması amacıyla kullanmasına rağmen olası bir yangın başlangıcını haber verecek erken uyarı ikaz sisteminin bulunmadığı, bu sistemlerin kurulmadan işletilmesinin doğru olmadığı, (3) numaralı depo kiralanırken yan taraftaki iş yeri arasında havalandırma boşluklarının görüldüğü, basiretlik bir kişinin yangın açısından riskli bir malzemeyi depolarken bu delikleri kapatmasının gerekli olduğu halde işlem yapılmadığı, 3 numaralı deponun kapısının açma kapama sırasında elektrik panosu kapağındaki elektrik ile metal depo kapısının temas ederek yangını başlatabilecek bir kısa devreye sebep olma ihtimaline rağmen keşif sırasında elektrikle ilgili pano ve kapağının yerinde bulunduğu mütalaa edilmiştir. Aynı raporun 4 numaralı sayfasında; (2) numaralı depoda makine imalatı yapan firmanın ruhsatsız olduğu ileri sürülmekle birlikte ruhsatlı olup olmamasının tespite konu yangın arasında bir bağ kurulamadığını ayrıca firmanın inceleme sırasında ruhsatının bulunmadığı ifade edilmiştir.
Yukarıda ifade edildiği gibi delil tespit raporlarından faydalanılsa bile taraflar açısından kesin delil gibi bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu itibarla İDM’nce Kemalpaşa 1. ASHM’nin 2011/29 değişik iş delil tespit dosyasının dosya arasına eklenmemekle birlikte 13/06/2011 tarihli olduğu belirtilen raporun hükme esas alınarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
3-Ceza Mahkemesi Kararı ve raporları
Kural olarak, 6098 Sayılı TBK. 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 esas, 2008/536 karar).
Kemalpaşa SCM’nin 2011/592 E- 2012/1207 K sayılı 29/06/2012 tarihli kararının incelenmesinde;
Katılan olarak (2) numaralı deponun kiracısı olan davalı … Yetkilisi … ile davalı yapı maliki …’ın katılan olarak yer aldığı ve (3) ve (4) numaralı depoların kiracısı davacı şirketin yetkilileri … ile … ‘in sanık olarak yargılandığı davada yapılan yargılama sonucunda yangının çıkış nedenin belirlenememiş olduğu, soyut olarak sanıkların iş yerinde söndürme ve benzeri konularda bazı tedbirler almamış olmalarının suçun konusunun oluşturmadığı, çıkan yangın ile alınmayan tedbirler arasında illiyet bağının bulunması gerektiğinden bahisle davacı şirket yetkilileri olan sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 8. CD’nin 2013/16748 E- 2014/12147 K sayılı 13/05/2004 tarihli kararıyla onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Gerekçede; yapılan keşiften dinlenen tanık beyanlarına göre yangının (3) numaralı depodan başladığı fakat çıkışı konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları, yangın bilirkişisi … ,Kimya mühendisi … , İnşaat mühendisi … ve Makine mühendisi … ‘dan alınan 17/02/2012 tarihli raporda suça konu yangının tespit edilemeyen bir nedenden dolayı (3) numaralı depoda başladığı, yangın alarm ve söndürme sistemin ve benzeri tertibatın bulunmaması üzerine sanık konumunda bulunan … ortaklarının kusurlu olduğu mütalaa edildiği,
İtiraz üzerine itfaiye bilirkişisi … dışındaki diğer 5 bilirkişinin aynı zamanda iş güvenliği uzmanı olarak makine mühendisi … , kimya mühendisi … , inşaat mühendisi … , elektrik mühendisi … , makine mühendisi … ‘ten oluşan 6 kişilik bilirkişi heyetinden alınan 08/06/2012 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında;
Yangının (3) numaralı depoda çıktığı, ancak aradan geçen süreçte tadilat ve benzeri nedenlerle yangının çıkış sebebinin tespitinin yapılamadığı, yangının (2) numaralı depodan (yani davalı … nin kullanımında olan) (3) numaralı (yani davacıya ait depoya) sıçramasının mümkün olmadığı polistren malzemeleri muhafaza etmek için (3) ve (4) numaralı depoları kiralayan … nin kendi kullanım alanları için gerekli güvenlik tedbirini almadığı bu hususta gerekli girişimlerde bulunmadığı;
“Ancak raporda zarar gören depoların yapı şekli itibarı ile bitişik nizam oldukları dikkate alındıklarında, altı depodan oluşan genel yapı için bulunması gereken güvenlik önlemlerini düzenleyen 19/12/2007 tarih 26735 numaralı RG’de yayınlanan Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin 6. maddesine göre depoların sahibi ve kiracı işletmelerinde yönetmeliğin uygulanmasında ortak sorumlulukları bulunduğu görüş ve kanaatinde oldukları” mütalaa edilmiştir.
Her ne kadar davacı şirket yetkililerinin kendi (3) numaralı depolarında çıkan yangın nedeniyle beraatlerine karar verilmiş ise de bu beraat yangının çıkış sebebinin tespit edilememiş olmasına dayandığından Hukuk Mahkemesinin bağlayıcı olduğu söylenemez.
Açıklanan tüm bu nedenlerle yukarıdaki delil tespiti ve bilirkişi raporlarında beyanda bulunan bilirkişiler dışında 2 inşaat, 1 kimya, 1 elektrik mühendisi ile mal sigortaları konusunda uzman 1 kişiden oluşacak 5 kişilik bilirkişi heyetinden; derdest olan İzmir 7.SHM’nin 2021/27 Esas Sayılı dosyası incelenerek yapı malikinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklikten kaynaklanan kusursuz sorumluluğu bulunup bulunmadığı yani illiyet bağının olup olmadığı, 19/12/2007 tarih 26735 numaralı RG’de yayınlanan Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin 6. Maddesi de gözetilerek yangının meydana gelmesinde zarar gören davacının veya üçüncü bir kişinin ağır kusurunun bulunup bulunmadığı, davacının ağır kusurlu bulunma olasılığına karşılık yapı maliklerinin (yangının meydana geldiği 6 adet deponun birbirine bitişik olması, havalandırma boşluklarının kapatılmaması ve benzeri sebeplerle) ek kusurlarının bulunup bulunmadığı varsa oranı konusunda, ayrıca davacının olay tarihi itibariyle isteyebileceği tazminat tutarının ne olabileceği, dava dışı sigorta şirketi olan … tarafından yapıldığı belirtilen ödemeye ilişkin olarak olarak açılan hasar dosyası (içinde poliçe, hasar veya ekspertiz raporu, ödeme belgesi olacak şekilde) getirtilerek 150.000,00 TL (dava tarihinde önce yapılmış olması halinde tutara rapor tarihinde kadar yasal faizinin de ilave edilerek) mahsubuyla davacının karşılanmayan bir zararının bulunup bulunmadığı konularında rapor alınmadan karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Bilindiği üzere, 7251 sayılı Kanunla Değişik 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendinde; “mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına, duruşma yapılmadan kesin olarak karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre ; ilk derece mahkemesi’nce gerekçeli kararının 6100 sayılı HMK’nun 297. Maddesine aykırı düzenlenmesi,dava dilekçesinin tebliğini gösterir mazbatalar ile cevap dilekçesinin dosyaya eklenmemesi ve özetlenmemesi,bir kısım delil tespit raporlarının dosyaya kazandırılmaması, manevi tazminat talebi hakkında hüküm kurulmaması, aynı kanunun 266. Maddesi gereğince uyuşmazlığa özgü bilirkişi raporu alınmadan eksik incelemeyle karar verilmiş olması nedeniyle İlk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/752 Esas – 2022/649 Karar sayılı, 20/07/2022 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacının peşin yatırdığı 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine, 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 353. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 20/12/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.