Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/273 E. 2023/2045 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/273
KARAR NO : 2023/2045

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/1298 Esas – 2022/115 Karar
KARAR TARİHİ : 14/09/2021
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2023

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/10/2014 tarihli kazada belediye otobüsünün yaya …’a çarparak ölümüne sebep olduğunu , müvekkillerinden …’ın babasız kaldığını, yine müvekkillerinden …’ın da hayat arkadaşını kaybettiğini, merhum …’ın kayınvalidesi olan …’in de doksan yaşını geçkin olduğunu ve vefat eden damadının evine sığındığını , her ne kadar kendisi dul maaşı alsa da günümüz koşullarında yaşanan hayat zorluğu nedeni ile damadının da maddi desteğine başvurduğunu, müteveffanın kayınvalidesi olan …’nin …’te bulunan ve içerisinde eşyaları olan evinin kirasını da müteveffanın ödediğini, müvekkillerinin yaşanan bu olay sonrasında toparlanamadıklarını , büyük elem ve acı duyduklarını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile müteveffanın kızı … için 15.000,00 TL manevi, eşi … için 15.000,00 TL manevi , 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı , kayınvalidesi … için de 8.000,00 TL manevi , 1.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 2000 TL maddi , 38.000,00 TL manevi tazminatın ölümün meydana geldiği tarih olan 02/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı … A.Ş. Vekili tarafından Mahkememize sunulan 18/02/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın ortak ve kesin yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesini, davalı araç sürücüsünün davacının zarar görmesinde kusuru olmadığını, şirketin sorumluluğunun 268.000- TL poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini, davacının davasının ispatı halinde şirketlerinin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden önce başlatılmasını davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep edilmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin tüm çabalarına rağmen kazanın meydana geldiğini, müteveffanın asli kusurlu olduğunu , … adına da tazminat talep edilmiş ise de, bu davacının murisin kayınvalidesi olup mirasçılık sıfatı olmadığını, muris de çok ileri yaşlarda olan bir kişi olup yaşı itibari ile bakıma muhtaç olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle … yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddini talep ettiklerini, bunun yanında dava dilekçesinde maddi tazminatın neden istenildiği anlaşılmadığı, Dava dilekçesinde pek çok maddi zarar kalemi açıklandığı, hangi kalemler için ne kadar talep edildiğinin belirtilmediği, bu nedenle davacı tarafa öncelikle alacak kalemlerinin açıklatılmasını talep ettiklerini, yine dava dilekçesinde murisin hastane masrafları da maddi zarar kalemi olarak açıklandığını, hastane masrafları yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, son olarak davalılar adına kayıtlı malvarlıkları üzerinde ihtiyati tedbir konulması talep edildiğini, İhtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 6100 sy HMK’nın 389. maddesi gereğince dava konusu olmayan malvarlıkları üzerine tedbir konulması mümkün olmadığını, davacı tarafın istediği manevi tazminat tutarları da fahiş oluş, zenginleşme amacı taşıdığını, Murisin asli kusurlu olması nedeni ile davacıların tazminat isteme hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesinin talep edilmiştir.
DELİLLER :
Hasar dosyası, Nüfus kayıtları, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Mezarlıklar Dairesi Başkanlığı yazı cevabı, Bilirkişi raporları, İzmir 10 Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1415 Esas, 2020/982 karar sayılı kesinleşmiş karar sureti, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1358 Esas, 2016/1325 karar sayılı ilamı, İzmir 8. ASCM’nin 2014/792 esas ve 2015/690 karar sayılı dosyası dosya ve tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; meydana gelen kazada davalı sürücünün %40 , müteveffanın %60 oranında kusurlu olduğu , 25/08/2021 tarihli Aktüerya hesap raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu , ancak ıslaha konu miktar davacı … yönünden 21.298,37 TL olduğundan , 21.298,37 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen ( davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle) alnarak davacı …’a verilmesine, davacı …’in müteveffanın desteğinden yararlandığı ispatlanamadığından …’in destekten yoksun kalma tazminatı isteminin reddine, Cenaze ve defin giderlerine yönelik istemin reddine, vefat öncesi tedavi giderleri yönünden davanın açılmamış sayılmasına, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geliş şekli, kusur durumu dikkate alınarak yapılan değerlendirme neticesinde istem konusunu oluşturan tutarın somut olay ve hakkaniyet bakımından yapılan değerlendirmesinde isteme konu edilen tutar üzerinden indirim yapılması gerektiği kanaati ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 02/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … San. A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın 02/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … San. A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, 4.000,00 TL manevi tazminatın 02/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … San. A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile davacı … Terekesine verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine ve ayrıca her ne kadar davacılar tarafından manevi tazminat talebi aynı zamanda davalılardan sigorta şirketi yönünden talebe konu edilmiş ise de dosya kapsamındaki deliller uyarınca bu davalının söz konusu istem bakımından sorumluluğunun olmadığı anlaşılarak davalı … yönünden istem konusu edilen manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlliyet bağının müteveffanın kendi kusuru ile kesildiğini bu nedenle zarardan sorumlu tutulmaması gerektiğini, aksi kabulde dahi nüfus kayıtları çıkarılarak destekten yoksun kalma tazminatı istemi yönünden başkaca pay sahipleri olup olmadığı nazara alınarak hesaplama yapılması gereketiğini, manevi tazminat yönünden hükmedilen tazminatların hukuka aykırı olarak fahiş olduğunu, . menfaatler dengesi gözetilmediğini, toplam 24.000 tl manevi tazminatın müvekkilin ekonomik durumu göz önüne alındığında zor duruma düşereceğini beyanla istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesi ve savunmalarının değerlendirilmediğini, kusur raporu ve Aktüerya hesap raporunun denetime elverişsiz olduğunu, manevi tazminatların fahiş miktarda ve müvekkilinin rücu edeceği davalı sürücüyü yıkıma götürecek miktarda olduğunu, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddini, aksi halde esastan reddine talep ile istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafların itirazlarının haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu , işbu dosya kapsamında 4 adet bilirkişi raporu alındığnı …’ nın %40 kusurunun bulunduğu sabit hale geldiğinden illiyet bağını kesen bir durum söz konusu olmadığını belirterek davalıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, davacı …’ın babası, davacı …’ın eşi ve davacı …’in damadı olan müteveffa …’ın trafik kazasında vefatı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş , bu karara karşı davalı … ve … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bilindiği üzere; trafik kazasında sürücünün kusurlu olması halinde zarar gören zararını, 6098 Sayılı TBK un 49 uncu maddesi gereğince sürücüden, 2918 Sayılı Kanununun 85 inci maddesi uyarınca işletenden ve motorlu aracın zorunlu trafik sigortacısından zararını isteyebilir. Araç işleteni de, sigorta şirketi de zarar görene karşı sürücü ile birlikte müteselsilen sorumludur. Yine, 6098 Sayılı TBK un 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Zarar miktarının tespiti açısından; haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat davasında, zarar veren kaza tarihi itibariyle meydana gelen gerçek zarardan sorumludur. Zarar; kişinin isteği dışında gerek malvarlığında ve gerekse kişi varlığında meydana getirilen bir eksilmedir. Miktarı ise malvarlığında hukuka aykırı tecavüzün meydana gelmeden önceki ve sonraki durumları arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Malvarlığındaki eksilmenin saptanması için zarar bırakıcı eylemden sonra meydana gelen durum ile bu davranış yapılmasa idi gösterecek olduğu durumun karşılaştırılması gerekir. Zararın varlığı ile tutarının belirlenmesi tazminatın saptanmasından önceki bir evredir ve onun dayanağını oluşturur. Tazminat miktarı hiçbir zaman meydana gelen gerçek zarar tutarını aşmamalıdır. Zarar gören oluşan zararın üstünde bir yarar sağlayamaz.
Kural olarak, 6098 Sayılı TBK. 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır (Yargıtay HGK’nun 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 esas, 2008/536 karar). Ancak, maddi olgunun belirlenmesi bakımından HAGB kararı (5271 Sayılı CMK’nun 231. maddesi) kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, ceza miktarı yönünden verildiği anda kesin olan kararlar maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığından kesin bir hüküm oluşturmadığından hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olmadığının kabulü gerekir.
Somut olayda ; 01/10/2014 tarihinde , davalı …’nın , sevk ve idaresindeki davalı …’ın malik ve işleteni olduğu … plakalı otobüs ile yaya …’a çarpması suretiyle gerçekleşen trafik kazasında …’ın hayatını kaybettiği, Kaza tespit tutanağında müteveffanın asli, davalı sürücünün tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, yine ceza dosyasında İstanbul ATK Trafik ihtisas Dairesinden alınan raporda sürücünün tali, müteveffanın asli kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği, işbu raporlar hükme esas alınarak İzmir 8 Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/792 esas 2015/690 karar sayılı 06/1/2015 tarihli kararı davalı …’nın 5237 sayılı TCK’nın 87/1 maddesi uyarınca taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan mahkumiyetine , verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verildiği, karara yönelik itiraz üzerine itirazın reddi ile hükmün 14/12/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar anılan ceza mahkemesi kararı hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değil ise de; ceza dosyası kapsamı ile davalı sürücü …’nın 01.10.2014 günü saat 15:15 sıralarında, yönetimindeki … plaka sayılı otobüs ile tek yönlü Kazım Karabekir Caddesinin sol şeridini takiben Bornova Meydanı istikametine seyir halinde iken , yaya …’ın yolun karşısına geçmek için 30 m geride bulunan yaya geçidini kullanmadan sağ taraftan yola girip karşıya geçmeye çalışması esnasında yaya …’a otobüsün sağ ön köşe kesimi ile çarpması ile kazanın meydana geldiği, 14.12.2017 tarihli Trafik Bilirkişi raporunda , yaya …’ın K.T.K.’nun 68/b Maddesini ihlal ettiğinden % 75, sürücü …’nın K.T.K.’nun 47/d ve 52/1-b Maddelerini ihlal ettiğinden % 25 oranında kusurlu oldukları, Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinin 29/03/2018 tarihli raporunda ise davalı sürücünün ön ilerisinde sağ taraftan yola giren yayaya, tedbirde gecikip etkili önlem almadan çarpması sonucu meydana gelen olayda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketi ile % 40 oranında, yaya …’nın olay mahallinde yolun karşısına geçmek için 30 m geride bulunan yaya geçidini kullanmaya özen göstermeyip, gelen aracın hız ve mesafesini dikkate almadan, kendi can güvenliğini tehlikeye atacak tarzda kontrolsüzce yola girip, tereddütlü davranması nedeniyle dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketi ile % 60 oranında kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği , yine İTÜ Trafik Kürsüsünden alınan 08/12/2020 tarihli heyet raporunda da sürücünün %40 müteveffanın %60 kusurlu olduğunun bildirildiği , mahkemece ATK ve İTÜ Heyetince hazırlanan raporlardaki kusur oranının hükme esas alındığı anlaşılmıştır. Aynı yöndeki işbu raporların Ceza Mahkemesi dosyası ve hukuk yargılaması sırasında aşamalarda alınan tüm raporlar , CD görüntüleri nazara alınarak incelenerek hazırlandığı ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından davalı … ve … vekillerinin kusur belirlemesine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Aktüerya Hesabı yönünden ise; 29/03/2018 tarihli kusur raporundaki oranları gözetilerek 29/11/2018 tarihli aktüerya hesap raporu alındığı, bu rapordaki hesaplama doğrultusunda davacı tarafça 17/12/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat kalemlerine ilişkin talebin Davacı … için 21.298,37 TL destekten yoksun kalma tazminatı , Davacı … için 3.091,62 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve , 400 TL Cenaze ve defin giderleri olarak bildirildiği görülmüştür.
29/11/2018 tarihli hesap raporunda PMF 1931 tablosu esas alınarak , ölüm tarihi itibariyle murisin geliri asgari ücret (Agisiz) , davacı eş için destek süresi 02/10/2014-02/03/2022 , davacı kayınvalide için destek süresi 02/10/2014-02/10/2017 olarak kabul edilerek hesaplama yapıldığı, davacı …’in 17/11/2018 tarihinde vefat ettiği, 18/08/2021 tarihli aktüerya hesap raporunda ise TRH 2010 tablosu esas alınarak , ölüm tarihi itibariyle murisin geliri asgari ücret (Agisiz) , davacı eş için destek süresi 02/10/2014-08/08/2023, davacı kayınvalide için destek süresi 02/10/2014-17/11/2018 olarak kabul edilerek hesaplama yapıldığı, ilk derece mahkemesince ıslah dilekçesi ve taleple bağlılık kuralı gereği 17/12/2018 tarihli ıslah dilekçesinde davacı eş yönünden talep edilen miktar yönünden maddi tazminat isteminin kabul edildiği, davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı isteminin reddedildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar, daimi iş gücü kaybı ve destek zararının hesaplanmasında bakiye ömür süresi tespitinde daha güncel ve ülkemize ait verilere göre hazırlanmış olan TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması ve gerçek zararın tespiti ve uygulama birliği açısından daha isabetli olacağı Yargıtay 4.HD’nin 2020/6063 E- 2021/3196 K sayılı ve benzer kararlarında vurgulanmış ise de, maddi tazminat hesaplamalarında TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması yönünde emredici bir yasal düzenleme bulunmadığından taraflarca ileri sürülmez ise resen dikkate alınması gereken bir neden olarak kabul edilmesi mümkün görülmemiştir. (Dairemizin 2020/1732 E- 2022/36 K sayılı 11/01/2022 tarihli kararı) Taraflarca özellikle davacı yönünden TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf nedeni olarak ileri sürülmediği gibi 6100 Sayılı HMK’nun 357/1 maddesi hükmüne göre istinaf aşamasında ıslah imkanı da bulunmadığından davacı … maddi tazminat isteğinin ıslah edilen miktar üzerinden kabulüne karar verilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön görülmemiştir. Bu nedenle istinaf edenin sıfatına göre davalı … ve … vekillerinin aktüerya hesabına ve kabul edilen maddi tazminat miktarına ilişkin istinaf nedenleri kabul edilmemiştir.
Manevi tazminat miktarına yönelik istinaf nedenleri yönünden ise; 6098 Sayılı TBK un 56 ıncı maddesi uyarınca mahkeme manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nesafetle) karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu kazanın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, tarafların kusur oranı, müteveffanın yaşı , davacılar ile yakınlık derecesi , hak ve nesafet kaideleri, yukarıda açıklanan ilkeler ile davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için fazla olmadığı belirlendiğinden , davalı … ve … vekillerinin manevi tazminat miktarına değinen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı … ve … vekillerinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı … ve … vekillerinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … tarafından peşin yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 155,00 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 3.094,33 TL’den mahsubuyla, bakiye 2.939,33 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından peşin yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 794,00 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 3.094,33 TL’den mahsubuyla, bakiye 2.300,00 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına
4-Davalılar tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 11/10/2023 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.