Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1371 E. 2022/1921 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1371
KARAR NO : 2022/1921

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2021/929 Esas 2022/367 Karar
KARAR TARİHİ :15/03/2022
DAVA : Tacirler arası haksız fiil
İSTİNAF TARİHİ : Davacı 16/04/2022
KARAR TARİHİ : 07/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/08/2003 tarihli rödevans sözleşmesi gereğince müvekkili şirketin … ilçesi … mevkii eski … yeni … ruhsat numaralı mermer madeni işletme ruhsat sahasında rödevansçı sıfatıyla hak sahibiyle 2008 yılı başından itibaren davalı … Şirketi tarafından cebri engelleme ve sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle Mayıs 2016 tarihine kadar üretime ara vermek zorunda kaldığını, Mayıs 2016 tarihinden sicilden terki tarihi olan Haziran 2020 tarihine kadar üretim faaliyetinde bulunduğunu, sözleşmenin … tarafından onaylanarak sicile şerh edildiğini, davalıların şerhten haberdar olduğunu, müvekkilinin sahada çalışmak için Ocak 2016 tarihinde geldiğinde sahanın bir bölümünün … bir bölümünün … maden şirketleri tarafından üretimde bulunulduğunun tespit edildiğini, davalı … şirketi hakkında Yatağan CBS’nin 2016/590 soruşturma dosyasında bu şirketin yetkilisinin rödevanslı alanda mermer üretimini yaptığını kabul ettiğini, bu çalışmayı … şirketi ile yaptığı rödevans sözleşmesine dayandığını ifade ettiğini, müvekkilinin sözleşmesinin … ruhsatlar siciline tescil edildiğini, aynı sahada ikinci bir rödevans sözleşmesi düzenlenemeyeceğini, davalıların sahayı kendi aralarında paylaşarak üretim faaliyeti yaptıklarını, maden haklarının ihlal edilip tecavüz edildiğini, mermer cevherini gaspedip piyasada satarak haksız kazanç elde ettiklerini, Muğla 2.SHM’nin 2018/2058 sayılı dosyasıyla tahliyesine ve rödevans şerhinin kaldırılmasına karar verildiğini, kesinleşmeye müteakip 2020 yılında tahliye edildiklerini, tahliye kararında belirtilmiş ise de Afyon 1. AHM’nin 2008/328 Esas sayılı dosyasında belirtilen raporun uzman teknik bir rapor olmadığını, davalı şirketlerden …’ın sözleşmeye aykırı olarak üretimi engellediğini, üretim yaparak ekonomik değeri olan rezervi kendisine mal ettiğini, haksız üretim ve kalan rezervin tespit edilmesinin mümkün olmadığını bu nedenle TMK 107.maddesi gereğince belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere tam miktarın bilirkişilerce belirlenmesine takiben arttırmak ve fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL tutarındaki mermer blok bedelinin beyanname tarihine göre her yıl için işletilecek ticari faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirlemeli olarak tazminini talep etmiştir.

DAVALILAR CEVABININ ÖZETİ:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı ve davacının iddialarını kabul etmemek kaydıyla aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı şirket 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun geçici 7.maddesi uyarınca …. Müdürlüğü tarafından ihtar 08/04/2014 tarih 8623 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ilana rağmen süresi içerisinde bildirilmediğinden 31/10/2014 tarihinden itibaren sicilden resen silindiği ve tescil edildiğinin ilan edildiğini, bu surette hukuk alemindeki varlığı sona eren münfesih şirketin yargılamanın tarafı olmak ehliyetinin bulunmadığı, Afyon 2. AHM’nin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla verdiği 2016/258 sayılı dosyasından verilen ihlal kararının incelendiğinde taraf ve dava ehliyeti olmayan şirketin vekili vasıtasıyla mahkemeye başvurarak ihyasın talep ettiğini, …. Müdürlüğü tarafından hükmün temyiz edilmemesinden dolayı kesinleşmiş ise de kararın yok hükmünde olduğunu, davacı tarafından benzer şekilde Yatağan AHM’de Ticret mahkemesi sıfatıyla açtığı 2017/334 E – 2018/683 K 04/06/2018 tarihli kararanda yapılan incelemede taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, bu kararın istinaf başvurusu üzerine İzmir BAM 4.HD’nin 2017/1752 E – 2018/1284 K sayılı 12/09/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğini, bu kararın temyiz üzerine Yargıtay 4.HD’nin 2018/5038 E – 2020/1772 K sayılı 09/06/2020 tarihli kararıyla onandığını, bu dosyanın kesinleşmesi üzerine davacı şirketin yeniden ihya talebiyle İscehisar AHM’nin 2018/420 Esas sayılı dosyasında dava açmışsa da aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğini, davacının taraf ehliyetinin bulunmadığını, aynı konuda verilmiş ve kesinleşmiş bir karar olduğundan ortada kesin hüküm bulunduğunu, görevli mahkemenin 6098 sayılı TBK’nun 357 ve 6100 sayılı HMK’nun 4/1-a bendi gereğince Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde harca esas değerin 10.000,00 TL gösterilip içeriğinde 30.000,00 TL istendiğini, esas bakımından davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER :
…. Müdürlüğünün davacıya ait sicil dosyası, Muğla SHM’nin 2016/189 E sayılı derdest dava dosyası, İzmir 6. HD. 2016/126 E. 2016/146 K. sayılı ilamı, Afyonkarahisar 2. AHM’nin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla verdiği 2016/258 E – 2016/355 K sayılı 12/04/2016 tarihli ihya kararı, … kayıtları, Yatağan CBS’nın 2016/590 soruşturma – 2016/355 K sayılı 25/03/2016 Tarihli KYOK kararına ait dosya ve tüm dosya kapsamı.

İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Uyuşmazlığın aynı sahaya ilişkin rödevans sözleşmesi gereğince tacirler arası haksız fiil nedeniyle tazminat isteminden kaynaklandığı, davacı şirketin sicil kayıtları ve ihyasına ilişkin dava dosyasına göre 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7.maddesi gereğince 31/10/2014 tarihinde sicilden terkin edildiği, bu hususun, 05/11/2014 tarih 8687 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğinin çekişmesiz olduğu belirtildikten sonra Dairemize ait 2018/1752 E – 2018/1284 K sayılı 12/09/2018 tarihli kararın gerekçesinden alıntı yapılarak;
Davacı şirket yukarıda da belirtildiği gibi 31/10/2014 Tarihinde ticaret sicilden silindiğine göre vekalet veren …’ın da ihya için şirketi temsile yetkisi kalmamıştır. Vekilinin de dava açma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Bir an için yetkinin bulunduğunun kabulü halinde bile ihyanın yalnızca verildiği konu ile sınırlı olarak şirkete canlılık kazandıracağı gibi şirketin faaliyetlerine devam edilmesi amacıyla ihya kararı verilemeyeceği de açıktır.
6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi 4. fıkra c bendine göre; terkinden önce münfesih şirketler ile kooperatiflerden ayrıca faaliyetlerine devam etme isteğinde bulunmaları halinde münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemleri yapılarak ispat edici belgelerin bildirilmesi isteneceği öngörülmüştür. Davacı şirket tarafından ihtara rağmen bu yolda herhangi bir belge sunulmadığına göre ihya yoluyla ticari faaliyetine devam ettiğinin kabulü mümkün değildir. Özetle şirketin tasfiye memuru son yönetim kurulu üyeleri, şirket müdürü, şirket ortakları veya şirketin alacaklıları tarafından açılmış ve verilmiş bir ihya kararı bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği sona ermiş şirket tarafından açılan davayla verilen ihya kararı ile tüzel kişiliğinin devam ettiği kabul edilemez. Diğer bir anlatımla terkin edilmek suretiyle hukuk aleminde varlığı sona eren şirketin davada taraf ehliyeti bulunmamaktadır. (İzmir BAM 4 HD 2018/1752 E. -2018/1284 K. Sayılı ilamı)
Davacı şirketin 4721 Sayılı TMK’nun 48, 6100 Sayılı HMK’nun 50. Maddesi gereğince; taraf ehliyeti bulunmadığı gibi gerek yetkilisinin gerekse vekilinin 6100 Sayılı HMK’nun 52 ve 53 maddeleri gereğince kanuni temsil ve davayı takip yetkisi de bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin HMK m.114/1-d’de dava şartı olarak öngörülen taraf ve dava ehliyetinin dava tarihi itibariyle bulunmadığı anlaşıldığından HMK m.115 uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ihyanın yalnızca verildiği konuda şirkete canlılık kazandıracağı, şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi amacıyla ihya kararı verilemeyeceğine ilişkin kabulünün kabul edilemeyeceğini, Afyon 2.AHM tarafından verilen ihya kararının müvekkili şirketin faaliyetine sürekli olarak devam etmesi ve ticareti siciline kaydının sağlanması amacını taşıdığını, tasfiye sürecinde olmadığı için terkin ve tasfiye talebide olmadığını, Afyon 2.AHM’nin 2016/258 sayılı dosyasıyla şirketin faal olduğu kanıtlanarak tekrar sicile kaydının sağlandığını, bu ihya kararının hatalı yorumlandığını, Muğla SHM’de görülen 2016/189 sayılı dosyasında 25/10/2016 tarihli ara kararında davacı şirketin tasfiye aşamasında iken şirketin ihyası kararı mahkememizin iş bu dosyasında münhasıran alınmış olması nedeniyle ihyanın yalnızca verildiği konuya ilişkin olarak şirkete canlılık kazandıracağı şeklindeki tespitinin İzmir BAM 6.HD’nin 2016/16 E – 2016/146 K sayılı ilamıyla yasaya uygun bulunduğunu ancak bu dosyadan verilmiş ve kesinleşmiş bir ara karar bulunmadığını, esas bakımdan da davalarının kabulü gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına yeniden hüküm kurularak davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; istinaf talebinin usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, aynı sahaya ilişkin rödevans sözleşmeleri gereğince tacirler arası haksız fiil nedeniyle tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle davacının taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 355. Maddesi gereğince resen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
(I)Taraflar arasındaki uyuşmazlık aynı sahaya ilişkin rödevans sözleşmeleri gereğince tacirler arası haksız fiil nedeniyle tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
Diğer bir anlatımla taraflar arasında 6098 Sayılı TBK’nun ürün kirasına ilişkin 357 ve devamı maddeleri öngörülen bir çeşit ürün kirasına ilişkin rödevans sözleşmesinin tarafları arasında sözleşmeden doğan bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Bu itibarla 6100 sayılı HMK’nun 4/1.fıkra (a) bendi gereğince Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine giren bir kira ilişkisi bulunmadığından davanın Muğla ATM’de görülüp hükme bağlanmış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
(II) Davacı Yatağan AHM’nin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla verdiği 2017/334 E – 2018/683 K sayılı 04/06/2018 tarihli kararının Dairemizin 2018/1752 E – 2018/1284 K sayılı 12/09/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddedildiği ve Yargıtay 4.HD’nin 2018/5038 E – 2020/1772 K sayılı 09/06/2020 tarihli kararıyla onandığından bahisle kesin hüküm itirazında bulunmuştur.
Dava şartlarının hangi sırada inceleneceğine ilişkin açık bir düzenleme mevcut değildir. Ancak 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesi incelendiğinde (1-d) bendinde taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, (1-i) bendinde aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmamış olması şeklinde bir sıraya tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartının kesin hüküme ilişkin dava şartından önce incelenmesi gerektiği açıktır. Zira ilkinin incelenmesi halinde kesin hüküm dava şartının incelenmesine gerek kalmayacaktır. Bu itibarla öncelikle taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartı incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
(III) Davacı şirketin sicil kayıtları ve ihyasına ilişkin dava dosyasına göre 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesi gereğince 31/10/2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği, bu hususun 05/11/2014 Tarih 8687 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tartışmasızdır.
6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında 01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki halleri tespit edilen yada bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtların silinmesi ilgili kanundaki usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır.
Davacı şirket yetkilisine gönderilen ihtarnamede infisah sebebi 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Birliği Kanununun 10. maddesi gerekçe gösterilmiştir.
Davacı şirket yetkilisine geçici 7. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca; ihtar ve ilana rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle terkin işleminin 11. Fıkra gereğince gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
Geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesinde; ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.
(IV) Davacı limited şirketinin yetkilisinin şirket adına düzenlediği İsçehiser Noterliğinin 09/03/2016 Tarih, 800 Yevmiye Sayılı vekaletnamesi ile avukat …’e verilen vekalet ile 11/03/2016 Tarihinde Afyonkarahisar 2. AHM’nde, …. Müdürlüğüne karşı “usulsüz olarak ticaret sicilden silinmiş olan şirketin hükmü şahsiyetinin ihyası” şeklinde açtığı ihya davasında; ticaret sicilinden silinme şartları olmadığı, şirketin faaliyetlerine devam ettiğini ve aktifini boşaltmadığını, şirketin taraf olduğu Muğla SHM’nin 2016/189 E sayılı dosyanın derdest olduğunu, sicilden silinmesi nedeniyle tüzel kişiliğini kaybettiğinden davada temsil edilemeyeceğini, verilen tedbir kararının uygulanması için yetki verildiğini, bununu için ihyasının gerektiğini, dilekçe ekinde sunulan rödevans sözleşmesinin tarafı olduğunu, tasfiye dışında kaldığını ileri sürerek şirketin ihyasına karar verilmesini istemiş, yapılan yargılama sonucunda tasfiye işlemlerinin gereği gibi yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, şirketin ihyasına karar verilmiş, herhangi bir tasfiye memuru atanmamıştır. Bu karar gereğince şirketin 27/04/2016 Tarihinde sicile tekrar kaydedilmiştir.
Muğla SHM’nin 2016/189 E sayılı dosyanın incelenmesinde; dava dışı diğer bir şirket aleyhine 16/08/2013 tarihli rödevans sözleşmesinin yürürlükte olduğunun tespiti bakımından dava açıldığı, mahkemenin 28/10/2010 Tarihli tedbirin kaldırılması kararına itirazın reddine ilişkin ara karar gerekçesinde davacı şirketin tasfiye aşamasında iken şirket ihyası kararının mahkemelerinin bu dosyasına münhasıran alınmış olması nedeniyle ihyanın yalnızca verildiği konuya ilişkin şirkete canlılık kazandıracağı, bu nedenle şirketin dosyada taraf olmakla birlikte aktif ticari hayatının bulunmadığı, bu gerekçe ile ihtiyati tedbirin kaldırıldığı belirtilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde Afyonkarahisar 2. AHM tarafından verilen ihya kararının şirketin faaliyetin sürekli olarak devam etmesi ve ticaret siciline kaydının sağlanması amacının taşındığını açıkça ifade etmiştir.
(V) 4721 Sayılı TMK’nun 48 maddesine göre; tüzel kişiler bütün haklara ve borçlara ehildirler. 6102 Sayılı TTK’nun 125 maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahiptir ve 588 maddesi gereğince ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanırlar.
6098 Sayılı TBK’nun 43 maddesine göre hukuki işlemden doğan temsil yetkisi aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer. Bu hüküm tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır. Aynı hükümlere 513. Maddesinde de yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 2013/6825 Başvuru Sayılı 07/01/2016 Tarihli kararında ” ihya kararı ile şirketin yalnızca ihya nedenine özgü sınırlı olarak hukuki varlık kazanacağı, terkinden önceki hukuki statüsüne kavuşmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
(…) ticaret sicilinden kaydının silinmesi ile tüzel kişiliğini ve bireysel başvuru ehliyetini kaybettiği, hukuki varlığı sona eren ve ihyasına yönelik herhangi bir dava açılmayan şirket adına yetkisi olmayan temsilci ve bu temsilcinin vekalet verdiği avukat tarafından bireysel başvuruda bulunmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. ” denmiştir.
Yargıtay 11. HD’nin 2016/13703 E – 2018/4721 K Sayılı 21/06/2018 Tarihli içtihadında şirket ihyasının eksik tasfiye işlemlerinin tamamlanması amacıyla yapılabilir. Bu nedenle 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7 maddesinde öngörülen terkin koşullarının oluşmuş olması karşısında şirketin faaliyetlerine devam etmek amacıyla ihya kararı verilemez.
6102 Sayılı TTK’nun 547 maddesinde de tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işleminin yapılmasının zorunluluğu anlaşılır ise ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilinin istenebileceği belirtilmiştir.
(VI) Somut olayda davacı şirketin Afyonkarahisar 2. AHM’nin 2016/258 E – 2016/355 K Sayılı 12/04/2016 Tarihli dosyasından Muğla SHM’nin 2016/189 E Sayılı dosyasında kendisi tarafından davalı … AŞ aleyhine açılan rödevans sözleşmesinin yürürlükte olduğunun tespiti davası nedeniyle ve tasfiye işlemlerinin gereği gibi yapılmadığı gerekçesiyle ve buna rağmen tasfiye memuru atanmadan karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirket yukarıda da belirtildiği gibi 31/10/2014 Tarihinde ticaret sicilden silindiğine göre vekalet veren …’ın da ihya için şirketi temsile yetkisi kalmamıştır. Giderek vekilinin de dava açma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Bir an için yetkinin bulunduğunun kabulü halinde bile ihyanın yalnızca verildiği konu ile sınırlı olarak şirkete canlılık kazandıracağı gibi şirketin faaliyetlerine devam edilmesi amacıyla ihya kararı verilemeyeceği de açıktır.
6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi 4. fıkra c bendine göre; terkinden önce münfesih şirketler ile kooperatiflerden ayrıca faaliyetlerine devam etme isteğinde bulunmaları halinde münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemleri yapılarak ispat edici belgelerin bildirilmesi isteneceği öngörülmüştür. Davacı şirket tarafından ihtara rağmen bu yolda herhangi bir belge sunulmadığına göre ihya yoluyla ticari faaliyetine devam ettiğinin kabulü mümkün değildir. Özetle şirketin tasfiye memuru son yönetim kurulu üyeleri, şirket müdürü, şirket ortakları veya şirketin alacaklıları tarafından açılmış ve verilmiş bir ihya kararı bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği sona ermiş şirket tarafından açılan davayla verilen ihya kararı ile tüzel kişiliğinin devam ettiği kabul edilemez. Diğer bir anlatımla terkin edilmek suretiyle hukuk aleminde varlığı sona eren şirketin davada taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
Davacı şirketin 4721 Sayılı TMK’nun 48, 6100 Sayılı HMK’nun 50. Maddesi gereğince; taraf ehliyeti bulunmadığı gibi gerek yetkilisinin gerekse vekilinin 6100 Sayılı HMK’nun 52 ve 53 maddeleri gereğince kanuni temsil ve davayı takip yetkisi de bulunmamaktadır. (Dairemizin 2018/1752 E – 2018/1284 K sayılı 12/09/2018 tarihli kararı ve Yargıtay 4.HD’nin 2018/5038 E – 2020/1772 K sayılı 09/09/2020 tarihli onama kararı)
Nitekim İsçehisar AHM’de 2018/420 E – 2020/38 K sayılı 06/02/2020 tarihli kararına göre davacı şirketin yeniden ihyası talep edilmiş ise de mahkeme gerekçeli kararında Afyon 2.AHM’nin 2016/258 Esas sayılı kararına atıfta bulunarak bu kararın hüküm fıkrasında ihya kararının tasfiye işlemlerine münhasıran verildiği yönünde bir ifade mevcut değil ise de mahkemenin gerekçesinden şirketin ihyasına dair verilen kararın tasfiye işlemlerine münhasıran verildiği açıkça anlaşılmaktadır. Şu halde tasfiye işlemine münhasıran canlılık kazandırıldığı tartışmasız olan davacı şirketin, vekalet ilişkisi kurma ve dava açma yetkisine haiz olmadığı ve eldeki davada taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle ihya isteminin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 07/10/2022 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a maddeleri uyarınca davacı yönünden kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde, temyiz yoluna başvurulması halinde davalı yönünden temyiz dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde katılma yoluyla Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.