Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/953 E. 2021/1644 K. 14.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/953
KARAR NO : 2021/1644

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2013/394 Esas – 2020/750 Karar
KARAR TARİHİ : 29/12/2020
DAVA : Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)

İSTİNAF TALEP TARİHİ : 24/02/2021 (Davalı)
KARAR TARİHİ : 14/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2021

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından dava dışı … hakkında Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/6474 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, 04/11/2013 tarihinde bu takibe binaen haciz için müvekkili şirketin adresine gelindiğini, müvekkilinin takip borçlusu olmadığından hacze itiraz edildiğini ve haczine karar verilen mallar hakkında müvekkili adına istihkak iddiasında bulunulduğunu, müvekkiline ait işyerinde adresin takip borçlusuna ait olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunamadığını, icra memuru hakkında şikayet yoluna başvurulduğunu, aynı icra dosyası için 21/11/2013 tarihinde hacze devam edilmek üzere müvekkili şirketin işyerine 2. kez gelindiğini, bu haciz esnasında Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1027 Esas, 2013/841 Karar sayılı kararı ile İİK’nın 97/1 maddesi uyarınca haczin ve takibin devamına karar verildiğinin öğrenildiğini, Bursa 10. İcra Müdürlüğü dosyasında borçlu tarafın müvekkili olmayıp, … olduğunu, ödeme emri ve haciz tutanaklarının müvekkilinin borçlu olmadığını gösterdiğini buna rağmen icra takibine konu borcun müvekkilinden tahsiline çalışılmasının hukuka aykırı olup müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ve haksız yere müvekkilinden tahsil edilen tutarın iadesinin gerektiğini, her iki şirketin iki farklı tüzel kişilik olup aralarında bağ bulunmadığını, dava dışı … firmasının yabancı yatırım/sermaye almış ve 2010 yılında kurulmuş yabancı ortaklı bir girişim olduğunu, müvekkilinin ise sadece iki Türk gerçek kişiye ait ve milli sermayeli ve 1995 yılından beri faaliyette olan şirket olduğunu, davalı …’nın başlattığı icra takibinde taraf olmayan müvekkilinin restorant olarak işletilen işyerine geldiğini, muhafaza işlemlerini gerçekleştirdiğini belirterek baskı altında borcun ödenmesini sağladığını, müvekkilinin İstanbul’un bilindik ve prestijli restoranları arasında olup öğlen saatlerinde müşterilerin en yoğun olduğu bir zamanda haczedilen malların muhafaza ile restoranttan çıkarılması ve satışını önlemek, işyerine ait faaliyeti devam ettirmek adına icrai bir tehditle karşı karşıya kalması nedeni ile borcu ödemek zorunda kaldığını, bu durumun haciz tutanağında yazılı “söz konusu meblağ kesinlikle borcun kabulü ve borçlu şirketle aynı firma adı altında faaliyet gösterildiği anlamına gelmemek kaydı ile ihtirazi kayıt ile dosyaya yatırılmış olup ödeme müvekkil şirketin hali hazırda faaliyetini devam ettirdiği cafenin en işlek olduğu saatlerde haciz ve muhafaza altında yapılmış bir ödemedir” ifadesi ile belirli olduğunu belirtmiş, müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, yasaya ve usule aykırı haciz işlemlerine dayanan ve borçlu olmayan müvekkili şirketten tahsil edilen 23.595,21 TL’nin ödeme günü olan 21/11/2013 tarihinden itibaren müvekkiline iade edilen tarihe kadar işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İİK’nın 72. Maddesi gereğince istirdat davalarının icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, yetkili mahkemenin Bursa Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının müvekkiline değil TBK 77 vd hükümleri gereğince dosya borçlusuna rücu ederek ödenilen parayı borçludan genel mahkemelerde açacağı dava ile talep etmesi gerektiğini, sebepsiz zenginleşenin pasifinden kurtulan …. olduğunu, müvekkilinin eldeki davada taraf sıfatının bulunmadığını, davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddinin gerektiğini, İİK 72. Maddesine göre açılacak istirdat davasının davacısının da ancak borçlu olabileceğini, dolayısıyla davacının ödediği paranın iadesine yönelik açtığı davada aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, açılan davanın ödenen paranın iadesi talepli istirdat davası olduğunu, haciz için gidilen adresin davacıya ait olup olmadığı veya davacı ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususlarının eldeki davanın konusunu teşkil etmeyip bunların icra mahkemesinde açılan istihkak davasının konusunu teşkil edebileceğini, istihkak davalarında görevli mahkemenin icra hukuk Mahkemeleri olduğunu, Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/6474 Esas sayılı icra takip dosyası ile borçlu … hakkında 17.703,36 TL bedelli alacak ile ilgili icra takibine geçildiğini, takibin devamında İstanbul 21. İcra Müdürlüğünün 2013/196 Talimat sayılı icra dosyasında talimatta belirtilen borçlu adresine 04/11/2013 tarihinde hacze gidildiğini, adreste davacı şirketin istihkak iddiası üzerine Bursa 5. İHM’nin 2013/1027 Esas 2013/841 Karar sayılı 12/11/2013 tarihli kararıyla takibin devamına yönelik karar verildiğini, 3. Şahıs şirket ve borçlu şirketin ortaklarının aynı olduğu, haciz tutanağına göre borçlunun takip adresi ile fiilen ilgili olduğu, İİK’nın 97/A maddesi uyarınca alacaklı lehine karinenin varlığı ve böylece haczin borçlu elinde bulunan mal hakkında uygulandığının kabulü ile davacı şirketin istihkak iddiasının reddi ile takibin devamına karar verildiğini, ticaret sicil kayıtları ve dosya kapsamında sabit olduğu üzere davacı ile borçlu arasında organik bağ bulunduğunu, borçlu şirketin kurucusu, yetkilisi ve ortağı … ve …’in davacı şirketin de yetkilisi, ortağı ve müdürleri olduğunu, davacı ve borçlu şirketlerin aynı kişiler tarafından yönetilmelerinin şirketler arasındaki organik bağın ispatı olduğunu, borçlu ve davacı şirketlerin … markası altında faaliyet gösteren grup şirketler olduğunu, davacı şirkete ait Beşiktaş 13. Noterliğinin 18/01/2012 tarih ve 805 yevmiye nolu vekaletnamesinde … ile davacı … adına vekalet veren yetkili temsilcinin … olduğu ve …’nın adresinin de borçlu şirketin kuruluş adresi olan … Mahallesi … Caddesi No:.. olduğunun görüldüğünü, davacı şirketin borçlu şirketin şu anki adresinin … Mah. … Sok. No:… olduğunu ima etmeye çalışacak ise de borçlu şirketin diğer grup şirketleri ile birlikte icra takibinden sonra eşzamanlı olarak kağıt üzerinde adres değişikliği yaptığını, borcun doğumundan ve icra takibinden sonra yapılan adres değişikliklerin muvazaalı ve alacaklılardan mal kaçırma amaçlı olduğunun aşikar olduğunu, ayrıca haciz adresine ait kira kontratında haciz adresini davacı şirkete kiralayan … ve …’un borçlu şirketin ortakları …’un anne ve babası olup borçlu şirketin diğer ortağı ve yetkilisi …’un da kayınpederi ve kayınvalidesi olduğunu, haciz adresinin de borçlu şirket yetkilileri olan irtibatının davacı şirketin kira kontratından açıkça belli olduğunu, İstanbul 21. İcra Müdürlüğünün 2013/196 Talimat sayılı icra dosyasından yapılan 04/11/2013 tarihli haciz işleminde ileri sürülen istihkak iddiası üzerine yapılan evrak araştırmasında borçlu şirketin isim, adres ve vergi dairesi bilgilerinin yazılı olduğu fihristin haciz mahallinde bulunmasının da borçlu şirketin adres ile olan irtibatını ortaya koyduğunu belirtmiş, öncelikle yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesini, davanın aktif ve pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesini, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/6474 sayılı dosyası, Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1146 Esas 2014/846 Karar sayılı dosyası, bilirkişi raporu, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; davacı tarafça Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/6474 sayılı dosyası kapsamında yapılan haciz sırasında dava dışı borçluya ait borcun haciz baskısı altında ödendiğinden bahisle yapılan ödemenin istirdatına karar verilmesine yönelik olarak davalı hakkında mahkememize dava açıldığı, davalı tarafça borçlu şirket ile davacı şirket arasında organik bağ bulunduğu gerekçesiyle yapılan haciz işleminin hukuka uygun olduğunun belirtildiği, davacı şirketin sicilde kayıtlı adresinin … Sok. No:… …/… olup dava dışı borçlu…’nin ise ticaret sicilde kayıtlı son adresinin … Mah. … Sok. No:… …/… olduğu, davalı tarafça şirket ortak ve yöneticilerinin aynı olduğu gerekçesiyle organik bağın varlığının kanıtlandığının belirtildiği ancak şirket ortak ve yöneticilerinin aynı olmasının şirketler arası organik bağın varlığına yeterli olmadığı, bunun yanında organik bağın varlığı kabul edilse dahi davalı şirketin dava dışı şirketin borcundan davacı şirketin de sorumlu olduğunu bu hususta açacağı bir alacak davası ile ispat etmesi gerektiği , davalı tarafça davacı şirketten alacaklı olunduğunun iddia edilmediği yalnızca organik bağ sebebiyle davacı şirketin dava dışı şirketin borcundan sorumlu olacağının belirtildiği , her iki şirketin kayıtlı adreslerinin farklı adresler olduğu, buna rağmen davalının borçlu şirketin adına kayıtlı olmayan davacı şirket adresine hacze gelinmesini sağladığı ve davacının da haciz baskısı altında söz konusu borcu ödemek zorunda kaldığı, davacının icra dosyasına taraf olmadığı, icra dosyasında borçlu sıfatına haiz olmadığı , davacı adresi ile dava dışı borçlu adreslerinin farklı adresler olduğu, davacının borçla ilgisi olmadığı halde söz konusu borcu ihtirazi kayıtla ödemek zorunda kaldığı, davacı tarafça yapılan bu ödemenin davalı yönünden haksız kazanç ve sebebsiz zenginleşme sayılması ve yapılan ödemenin davalıdan istirdatının gerektiği, Mahkememizce Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1146 Esas 2014/846 Karar sayılı dosyasının bekletici mesele yapıldığı ancak Bursa 5. İHM dosyasında verilecek kararın Mahkememizce verilecek kararı etkilemeyeceği , ortada sebebsiz zenginleşmenin varlığının sabit olduğu bu sebeble Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1146 Esas 2014/846 Karar sayılı dosyasının sonucunun beklenilmesinden vazgeçilmesinin gerektiğinden davanın kabulü ile 23.595,21- TL nin 21/11/2013 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacaklı müvekkilin icra takibi neticesinde sadece ve sadece alacağını tahsil etmiş olup tahsil edilen tutarın davacı şirkete iade edilmesini gerektirir hukuki ve fiili herhangi bir sebep bulunmadığını, husumet ve görev itirazında bulunduklarını belirterek kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı iddialarının yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, 2004 sayılı İİK’nun 72/7. fıkrası gereğince istirdat davasına ilişkindir.
İDM’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; HMK’nun 357. Maddesine göre de “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
Davanın dayanağını teşkil eden Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2013/6474 sayılı dosyasında, alacaklının …, borçlunun …, borç miktarının 17.703,36-TL olduğu, Bursa 10. İcra Müdürlüğü tarafından İstanbul 21. İcra Müdürlüğüne haciz işlemi yapılmasına yönelik talimat yazıldığı, talimat icra müdürlüğünce 04/11/2013 tarihinde hacze gidildiği, bu hususta haciz tutanağı düzenlendiği, haczin … Sok No:… …/… adresinde yapıldığı, haciz sırasında dosyamız davacısı … tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, icra müdürlüğünce dosyanın icra hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1027 Esas, 2013/841 Karar sayılı kararı ile istihkak konusu menkul mal yönünden davanın reddine, ilamın tebliğ tarihi itibari ile 7 gün içinde istihkak davası açması için 3. Şahsın muhtariyetine karar verildiği, karar doğrultusunda haciz işlemi için yeniden icra müdürlüğünce İstanbul 21. İcra Müdürlüğüne talimat yazıldığı, talimat icra müdürlüğü tarafından 21/11/2013 tarihinde … Sok No:… …/… adresine ikinci kez haciz yapıldığı, haciz esnasında … tarafından 21.595,21 TL’lik ödeme yapılmıştır.
2004 sayılı İİK’nun 72/7. fıkrası gereğince; takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren 1 sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geri alınmasını isteyebilir.Eldeki dava ödeme tarihi olan 21/11/2013 tarihine göre, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde 28/11/2013 tarihinde açılmıştır.
2004 sayılı İİK’nun 72/8. fıkrası son cümle gereğince; davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.
Bilindiği üzere istirdat davası icra hukukunun bir kavramı olmasına rağmen uyuşmazlığı maddi hukuk yönünden çözümleyen bir davadır. Bir eda davası olan bu dava nitelikçe sebepsiz zenginleşme davasına benzemektedir. Ne var ki, burada borçlu 6098 sayılı TBK’nun 77. maddesinde öngörülen ilkenin aksine kendini borçlu sanarak hataen ödeme yaptığını ispatla yükümlü değildir. Zira ödeme icra baskısı ile yapılmıştır. Ödeme emrine zamanında itiraz edilmemesi veya itirazın kaldırılması halinde taraflar arasındaki uyuşmazlık sadece icra hukuku açısından sonuçlanır. Maddi hukuk açısından eda davasının konusu öncelikle ödeme emrindeki alacağın aslında olmadığı, ya da hukuken borçluyu bağlayıcı nitelikte bulunmadığının ispatıyla ilgilidir. Alacaklıya karşı hiçbir surette borçlanmadığını, bu davada ileri sürebileceği gibi borçlanmış olsa bile bunun butlan sebepleriyle birlikte malul olduğunu veya ifa edildiğini ve hukuken talep edilmesi mümkün olmayan bir parayı ödemiş olduğunu ileri sürecektir. Genel kural bu olmakla birlikte Yargıtay uygulamalarında ispat yükü bakımından bir ayrım gözetilmekte, 2004 Sayılı İİK’nun 72/8. fıkrası son cümlesi gereğince davacı yalnız paranın verilmesini lazım gelmediğini ispata mecbur hükmünü 6098 Sayılı TBK 77. maddesiyle ilgili olmadığını yani verilenin geri alınabilmesi için hataen verildiğini ispat zorunluluğunun bulunmadığını belirtmek amacını taşımaktadır. İcra takibi alacağı teyit eden hiç bir belgeye bağlanmadan yapılmış, itiraz etmemekle kesinleşmiş olduğu takdirde borçluyu borcu olmadığına ispata zorlamak hakkaniyet kuralları ve mantık karşısında mümkün değildir. Böyle bir durumda alacaklı alacağını müsbet bir takım delillerini ispat etmeye, borçlu da bunlara yönelttiği iddia ve itiraz sebeplerini paranın ödenmesinin gerekmediğini ispata mecburdur. Diğer bir anlatımla, bu davada öncelikle alacaklı alacağının varlığını ispat etmek ve bu yön gerçekleştiği yani alacağın varlığı subut bulduğu takdirde davacı borçlu paranın ödenmesinin lazım gelmediğini ispatlamak zorundadır.(Yargıtay HGK’nun 03/02/1982 tarih 1980/3-1347 E. – 1982/73 K. sayılı kararı)
Özetle; 2004 Sayılı İİK’nun 72.maddesi gereğince menfi tespit davasında da kural olarak, 4721 sayılı TMK’nun 6, 6100 sayılı HMK’nun 190. maddesi uyarınca bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran iddia taraf o vakıayı ispata mecbur olduğundan, ispat yükü borçluya düşer. Başka bir anlatımla, menfi tespit davasında da ispat yükü bakımından değişiklik yoktur. Borçlu borçlanma iradesi bulunmadığını yada borçlanma iradesi bulunmakta ise de sonradan ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Ancak, borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı alacaklıya düşer.Davalı alacaklının borcun varlığını ispat etmesi gerekir. (YHGK 17/12/2003,2003/10-781,2003/768 Sayılı Kararı.)
Yukarıda da belirlendiği gibi, davacı şirketin sicilde kayıtlı adresinin … Sok. No:… …/… olup dava dışı borçlu …’nin ise ticaret sicilde kayıtlı son adresinin … Mah. … Sok. No:… …/… olduğu, davalı tarafça şirket ortak ve yöneticilerinin aynı olduğu gerekçesiyle organik bağın varlığının kanıtlandığını iddia ettiği, şirket ortak ve yöneticilerinin aynı olmasının şirketler arası organik bağın varlığına yeterli olmadığı, her iki şirketin kayıtlı adreslerinin farklı adresler olduğu, bu savunmanın doğruluğu kabul edilecek olsa bile icra takibinde borçlu sıfatı bulunmayan davacıdan doğrudan tahsil yapılmasının mümkün olmadığı, buna rağmen davalının borçlu şirketin adına kayıtlı olmayan davacı şirket adresine hacze gelinmesini sağladığı ve davacının da haciz baskısı altında borcu ödemek zorunda kaldığı, davacının borçla ilgisi olmadığı halde söz konusu borcu ihtirazi kayıtla ödemek zorunda kaldığı tespit edildiğine ve ispat külfetinin de davalı alacaklıda olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin aksine yönelen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 162,10-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 402,95 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 1.611,78 TL’den mahsubuyla, bakiye 1.208,83 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
5- Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 14/09/2021 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.