Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2409 E. 2022/247 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/2409
KARAR NO : 2022/247

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/750 Esas – 2020/625 Karar
KARAR TARİHİ : 11/07/2020
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF TARİHİ : 30/03/2021 (Davalı …) – 06/04/2021 (Davalı …)
KARAR TARİHİ : 08/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/02/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalılar ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;05/07/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı …’e ait … plakalı araç alkollü olan …’in sevk ve idaresinde iken müvekkili … ve …’a çarptığını, …’ın vefat ettiğini müvekkili …’in kalıcı sakatlık olacak şekilde ağır yaralandığını, olaya ilişkin davanın Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/240 Esas sayılı dosyasında devam ettiğini, davacı …’in geçirdiği kaza nedeniyle beden gücü kayıp oranının … Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu’nun 16/10/2012 tarih ve 6290 Sayşılı raporuyla %92 olarak belirlendiğinden bahisle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6100 Sy. Yasanın 107 md. göre belirlenecek sonradan arttırılmak üzere davacı anne … için 10.000,00 TL, davacı baba … için 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … için 20.000,00 TL işgöremezlik tazminatı ile davacı … için 75.000,00 TL, davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı sigorta şirketinin poliçe limitiyle sınırlı ve maddi tazminattan sorumlu olmak üzere) karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı …’ın kazaya neden olan aracın maliki olduğunu, olay tarihinde yanında işçi olarak çalışan davalı …’in izin almadan suça karışan aracı kaçırmış olduğunu, davalı …’ün araç sahibi olup işleteni olmadığını, …’in aracı kaçırması üzerine Bodrum Cumhuriyet Savcılığı tarafından davalı … adına hırsızlıktan yargılanması için iddianame tanzim edildiğini, bu durumda davalı …’ün kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili aracılığı ile sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazada sürücünün alkollü olduğunu, Yeni Ticaret Kanunu gereği alkollü kazalarda trafik poliçesi teminat dışında olduğunu, davalı sigorta şirketi yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının manevi tazminat talebinin teminat dışı olduğundan reddi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili aracılığı ile sunduğu cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, ceza dosyasında tespit edilen kusur durum ve mezkur Yargıtay kararlarında belirtilen ilkeler naza alınarak manevi tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER :
İzmir 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1861 Esas ve 2012/1552 Karar sayılı dosyası ,Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 01.11.2018 tarih ve 22483-6194 sayılı raporu, İzmir Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden alınan 11.04.2017 tarihli rapor : Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2015/148 – 2015/400 esas karar sayılı dosyası, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını gösterir araştırma tutanakları, tanık beyanları, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; davacıların maddi tazminat taleplerinden feragat etmeleri sebebiyle bu yönden davanın reddine karar verildiğini , İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporuna göre %60 oranında sürekli iş göremezlik zararı meydana gelen davacılardan kısıtlı … için kazanın meydana gelmesindeki kusur oranı, sosyal ve ekonomik durumu, yaşı ve geleceği üzerindeki etkileri ile duyduğu acı ve elem sebebiyle takdiren 100.000,00-TL manevi tazminata, aynı kaza sebebiyle ebeveynleri olan diğer davacılara da aynı sebeplerle takdiren 25.000,00-TL’er olmak üzere toplam 150.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ile …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine yönelik karar vermek gerektiği’ gerekçesi ile Davacıların maddi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine -05.07.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde sürekli işgöremezlik zararı da bulunan davacı … için 100.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 150,000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …den tahsiliyle davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kazanın meydana geldiği tarih ve olay tarihindeki paranın alım gücü, kazada zarar görenlerin çokluğu ve zarar talepleri nedeniyle davalı yanın içine düşebileceği mali güçlükler, manevi tazminatın yukarıda ifade edilen amacı göz önünde bulundurularak davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha dü şük manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken takdir edilen tazminatın miktarları yüksek olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle;kararın ” deliller ve gerekçe kısmında” neden davalının tazminattan sorumlu olduğu konusunda bile bir gerekçeye yer verilmediğini , huzurdaki tazminat davasında sorumlu olan tarafın diğer davalı … iken, işleten sıfatı ile davalının tazminata mahkum edilmesi yönünde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, davanın davalı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini , bekletici mesele yapılması talep edilen Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/ 968 Esas 2018/ 296 Karar sayılı ceza dosyasının yerel mahkemece delil olarak nazara dahi alınmadığını , gerekçeli kararda bu dosyadan bahsedilmediğini , diğer davalı sürücünün hırsızlık suçundan mahkumiyetinin YARGITAY tarafıdan onanmak sureti ile kesinleştiğini , tanık anlatımları ve aksi ispat edilemeyen şikayetçi beyanları gereğince, kazaya karışan aracın diğer davalı … tarafından çalınmasında davalıya atfedilecek hiç bir kusur olmadığını , hükmedilen manevi tazminatın yüksek olduğunu , faizi ile birlikte tutarının davalının ekonomik mahvına neden olacak miktarda olduğundan bahisle İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/ 750 E. 2020/ 625 Karar Sayılı kararın kaldırılmasına , davanın müvekili yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, yaralamalı trafik kazası nedeniyle manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesi’nce yukarıda gösterilen gerekçelerle manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
6098 Sayılı TBK. 49 maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. 56. maddesine göre bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda zarara uğrayana hakim bir miktar manevi tazminat verir. 56/2. fıkrası gereğince ağır bedensel zarar görenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
6100 Sayılı HMK’nun 355.maddesi gereğince resen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilne sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
Kural olarak 6098 Sayılı TBK. 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır (Yargıtay HGK’nun 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 esas, 2008/536 karar). Ancak, maddi olgunun belirlenmesi bakımından HAGB kararı (5271 Sayılı CMK’nun 231. maddesi) kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, ceza miktarı yönünden verildiği anda kesin olan kararlar maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığından kesin bir hüküm oluşturmadığından hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olmadığının kabulü gerekir.
Somut olayda 05.07.2012 günü saat 01:10 sıralarında sürücü …, sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonet ile Gündoğan istikametinden Yalıkavak istikametine seyri sırasında olay yerine geldiğinde aracın ön kısımlarıyla, kendisiyle aynı istikamette yolun sağındaki banketi takiben yürüyen yayalar … ve …’e çarpması neticesinde ölümlü ve yaralanmalı dava konusu olayın meydana geldiği, Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2015/148 – 2015/400 esas karar sayılı dosyasında ” Olaydan 2 saat 20 dakika sonra düzenlenen adli raporla 108 promil alkollü olduğu tespit edilen sanığın, idaresindeki kamyonet ile meskun mahaldeki, çift yönlü, aydınlatması bulunan yolda seyri sırasında olay mahalline geldiğinde idaresindeki aracın ön kısımlarıyla, kendisiyle aynı istikamette yolun sağındaki banketi takiben yürüyen yayalara çarpması sonucu bir kişinin öldüğü, bir kişinin ise kemik kırığı oluşacak ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda, bilinçli taksir koşulları oluştuğundan sanığın cezasının 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca artırılması gerektiğinin gözetilmiş ve sanığın cezalandırılması yoluna gidildiği ” gerekçesi ile bilinçli taksirle yaralama ve ölümüme neden olma suçundan mahkumiyet kararı verildiği , kararın onanarak kesinleştiği görülmüştür.
İşleten; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış, ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimselerin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. Kanun’un 85. maddesinde ise; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi hâlinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır. İşletenin sorumluluktan kurtulabileceği durumlar ise 86. maddede sayılmıştır.
Karayolları Trafik Kanunu’nda işletenin sorumluluktan kurtulabileceği hâller sadece 86. madde ile sınırlı tutulmamış, 107. madde ile işletenin, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, motorlu aracın çalınmasında kusurlu olmadığını kanıtlayabilmesi hâlinde, o motorlu aracın meydana getirdiği zarardan sorumlu olmayacağı hükme bağlanmak suretiyle 86. maddede sayılan kurtuluş beyyinelerine bir yenisi daha ilâve edilmiştir (Ulaş, Işıl: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s. 904).
Karayolları Trafik Kanunu’nun “Çalınan veya gasbedilen araçlarda sorumluluk” başlıklı 107. maddesi aynen; “Bir motorlu aracı çalan veya gasbeden kimse işleten gibi sorumlu tutulur. Aracın çalınmış veya gasbedilmiş olduğunu bilen veya gereken özen gösterildiği takdirde öğrenebilecek durumda olan aracın sürücüsü de onunla birlikte müteselsilen sorumludur. İşleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulamaz. İşleten, sorumlu olduğu durumlarda diğer sorumlulara rücu edebilir. Aracın çalındığını veya gasbedildiğini bilerek binen yolculara karşı sorumluluk, genel hükümlere tabidir…” şeklinde düzenlenmiş, poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigortası (KZMMS) Genel Şartları’nın A.3-J uyarınca; “Çalınan veya gaspedilen araçların sebep oldukları ve Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletenin sorumlu olmadığı zararlar ile aracın çalındığını veya gaspedildiğini bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürülecek talepler ile çalan ve gaspeden kişilerin talepleri” teminat kapsamı dışında bırakılmıştır.
Anılan madde uyarınca işletenin bu sorumluluktan kurtulabilmesi için sadece aracının çalındığını veya gasbedildiğini kanıtlaması yeterli olmayıp, işletenin ayrıca çalınma veya gasp eyleminde hiçbir kusuru bulunmadığını da ispatlaması zorunludur. Zira araç sahibi, onun izinsiz kullanılmasını önlemek için gözetim ve bakımdan kaynaklanan gerekli bütün dikkat ve özeni göstermelidir. Eş söyleyiş ile; çalınmanın önlenmesi bakımından olağan, makul, uygulanabilir türden gerekli tüm önlemler yerine getirildiği hâlde, çalmanın önüne geçilemediğinin de kanıtlanması gerekmektedir. Gerçek işleten ancak, çalma ve gasp eyleminin gerçekleşmesinde kendisi veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin kusuru bulunmadığını ispat ettiğinde sorumluluktan kurtulabilecektir. Aksi takdirde gerçek işleten ile farazi işleten (hırsız ve gasp eden) müteselsilen sorumlu olacaktır. İşletenin kusurlu sayılmaması için, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin aracın gözetimi ve özen görevi yönünden gerekli tedbirleri almış olması gerekir. Örneğin; işleten ve fiillerinden sorumlu olduğu kişiler tarafından aracın kapı ve camlarının kapatılmış olması, kontak anahtarının araç üzerinde veya kolayca elde edilebilecek bir yerde bırakılmaması, sürücü ve yardımcılarını seçmede, talimat vermede, denetlemede, her türlü özeni gösterdiği hususlarının ispat edilmesi gerekir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2011 tarihli ve 2011/17-398 E., 2011/434 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Buna karşılık, işletenin veya adamlarının kusuru ile aracın çalınması veya gasp edilmiş olması hâlinde, bu aracın meydana getirdiği eşyaya ve bedene verilen zararlardan işleten sorumlu olduğundan, onun KZMMS sözleşmesini yapan sigortacı da sorumlu olmaktadır. Sigortacı ise, böyle bir zararı karşıladıktan sonra sigorta ettiren işleticiye karşı rücu hakkını kullanabilecektir (Ulaş-s.907). Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2021 tarihli ve 2017/17-3195 E., 2021/434 K. sayılı kararında
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/ 968 Esas 2018/ 296 Karar sayılı ceza dosyasının incelemesinde ” sanık …” in katılan …’ e ait işyerinde çalıştığı, … plaka sayılı aracın da katılanın işyerinde kullanıldığı, mesai saatleri dışında aracın anahtarının işyerinde bulunan duvara monteli kutuya bırakıldığı, olay günü sanığın saati tam olarak belirlenemeyen bir zaman diliminde … plaka sayılı sanık adına kayıtlı aracın anahtarını bulunduğu yerden aldığı ve trafikte seyir halinde iken kazaya karıştığı, meydana gelen kaza sonucunda … isimli kişinin ölümüne neden olduğu , sanığın böylece TCK nun 142/2-d maddesinde öngörülen hırsızlık suçunu işlediği mahkememizce sabit kabul edilmiştir.” gerekçesi ile hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmiş , karar onararak kesinleşmiştir. Söz konusu ceza dosyasındaki maddi kabule göre işletenin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin aracın gözetimi yönünden gerekli tedbirleri aldığının kabul edilemeyeceği, anahtarın çalışanlar tarafından kolaylıkla alınacak yerde muhafaza edildiği, anahtarın alınmaması konusunda talimat verilmiş olmasının anahtarın alınmaması için her türlü önlemin alındığının kabulünü gerektirmeyeceği, dolayısıyla işletenin aracın çalınmasında kusurlu olduğu, tazminattan işleten sıfatı ile müteselsil sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığı kabul edilmiş, davalı … vekilinin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
… Hastanesi’nin 20/09/2012 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda; trafik kazası sonrası subdural hematom, diffüz aksonal injury, sol alt extremitede spastisisite, ağır-orta kognitif yıkım, yürüme bozukluğu, sol üst extremitede ağır-orta fonksiyon kaybı nedeni ile özür oranının %92 olduğu, Adli Tıp Şube Müdürlüğü Raporunda , geçirdiği trafik kazası nedeni ile beyin kanaması, kaburgada kırık, akciğerde yaralanma oluştuğu beyan edilen davacı … ‘ın; Kafa Travması, Kognitif Yıkım, Subaraknoidal Kanamaya Bağlı Parazi Ve Spastisite, Yürüme Ve Konuşma Bozukluğu; arazları nedeni ile Meslekte Kazanma Gücündeki Azalma Oranının %60 olduğu mütalaasında bulunulmuş olup, davacı …’nin tarif edilen yaralanması ve kazanın meydana gelişi şekline göre davacı ile davacı anne ve baba lehine manevi tazminata hükmedilmiş olmasında da hukuka aykırılık bulunmaktadır.
Manevi tazminata yönelik olarak yapılan incelemede; hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nesafetle) karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olayın işleniş biçimi, ceza dosyasının kapsamı, bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması, yaralanın tali kusurunun olması, tarafların sosyal ekonomik durumu birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesinin davacılar lehine takdir ettiği manevi tazminat miktarı usul, yasa ve dosya kapsamına uygun bulunmuştur. Davalılar vekillerinin manevi tazminat miktarına yönelen istinaf istemleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalılar vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalılar vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Davalı … tarafından peşin yatırılan 162,10-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 2.339,30-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 10.246,50-TL’den mahsubuyla, bakiye 7.907,2‬0-TL’nin davalı …’den alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından peşin yatırılan 162,10-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 2.049,32-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 10.246,50-TL’den mahsubuyla, bakiye 8.197,18‬-TL’nin davalı …’den alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda her bir davacı için hükmedilen miktarlar itibarıyla 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 08/02/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.