Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1768 E. 2022/1152 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1768
KARAR NO : 2022/1152

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/07/2020
NUMARASI : 2018/756 Esas 2020/298 Karar
DAVA : Sözleşmenin geçersizliğinin tespiti olmadığı taktirde alacağın tahsili
İSTİNAF TARİHİ : 23/03/2021 Davacı
KARAR TARİHİ : 30/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/05/2022
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …. Kooperatifi vekili dava dilekçesi özetle; müvekkili kooperatif ile davalı kooperatif arasında 01/11/2007 tarihinde İzmir ili, … ilçesi, … ada, … pafta, … nolu parselde kayıtlı arsa üzerinde, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bilahare 25/06/2014 tarihli zayilnamenin taraflarca imzalandığını, müvekkilinin sözleşmede üstlendiği edimin ifasına başlayıp, 2015 yılı sonuna kadar tüm işin %30 oranda ifasını tamamladığını, 19/01/2016 tarihinde, davalı kooperatif, müvekkil kooperatif ve dava dışı … Ortaklığının taraf olarak katıldığı dava konusu devir sözleşmesinin imzalandığını, işbu sözleşmenin müvekkili kooperatifi temsile ve yetkili olmayan kişilerce yapıldığını, bu hususta kooperatif genel kurulu ve yönetim kurulunca yetki verilmediğini, yine sözleşmeyi dava dışı şirket adına imzalayan şahsın, şirketi temsile ve imzaya yetkili olmadığını beyanla, 19/01/216 tarihli devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti aksi kanaat oluşması halinde haksız olarak elde edilen kazancın fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın belirsiz alacak davası olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı vekili davacı kooperatifin yüklenici sıfatıyla hukuki anlaşma yaptığı arsa sahibi davacı kooperatif ile anlaşmasını bir başka yükleniciye devretmek için genel kurul yapıp yönetim kuruluna bu yolda yetki vermiş yönetim kuruluda davada taraf olmayan bir şirket ile devir anlaşması yapmış müvekkili kooperatifinde bu anlaşmaya onay verdiğini, yönetim kurulunun yetkili olduğunu, başkaca bir dayanağa ihtiyaç bulunmadığını, davanın … şirketine ihbarı gerektiğini, bu davanın davacı kooperatifin yöneticilerinin sorumluluklarını aklamak için açıldığını zira 05/05/2018 tarihli toplantı tutanağında ibrasının geri bırakılmasına karar verildiğini yani yöneticilerinin ibra edilmediğini bununda suç oluştuğunun endişeleri ile açıldığının anlaşıldığını, devir sözleşmesinin geçersiz sayılamayacağını, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresininde dolduğunu savunmuştur.
DELİLLER :
KKİS sözleşmesi, zeyilname, devir sözleşmesi, sicil kayıtları, dava dışı şirketle yapılan KKİS sözleşmesi dosyası, ihtarname, ibraname, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; davacının sözleşmenin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkin davanın nispi harca tabi olduğu, taraflar arasındaki iptali istenen sözleşme bedeli üzerinden eksik kalan peşin harcın tamamlanması için davacı tarafa Harçlar Kanunu 30.maddesi uyarınca 05/03/2020 tarihinde yapılacak duruşma gün ve saatine kadar tamamlaması için süre verildiği, ancak davacı tarafın verilen süre içerisinde eksik harcı tamamlamadığı, son oturumda davacının sözleşmenin geçersizliği yönündeki talebinden vazgeçtiği, belirsiz alacak davasının devam edilmesi talebi ile harç ikmaline gerek olmadığı beyan edilmiş ise de, Harçlar Kanunu 30.maddesinde, “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükmü düzenlenmiş olup, işbu düzenlemeye göre yargılamaya devam olunması dava değeri üzerinde eksik harcın tamamlanması şartına bağlı olup, davacı tarafça da Mahkememizce keşif ve bilirkişi raporları ile tespit edilen dava değeri üzerinden harcın ikmal edilmediği görülmekle, dava dosyasının 05/03/2020 tarihinde Harçlar Kanunu 30 ve HMK 150 maddesi uyarınca yenileninceye ve harç ikmal edilinceye kadar işlemden kaldırıldığı, işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 aylık yasal süresi içerisinde davacı tarafça harç ikmali yapılıp, yenileme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 150. Md. uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kendilerine 13/11/2018 tarihinde harcın tamamlanması için süre verilip ihtarat yapıldığını ancak 19/02/2019 tarihli celsede beyan dilekçesi sunarak sözleşme bedelinin 100.000,00 TL olup bu bedel üzerinden eksik harcının yatırıldığını, makbuzun ibraz edildiğini, 30/01/2021 tarihli celsede keşif ile saptanan 7.439.103,00 TL üzerinden 125.247,89 TL eksik harcın tamamlanması için yeniden süre verildiğini, 05/03/2020 tarihli celsede sözlü olarak terditli davalarından sözleşmenin geçersizliği yönündeki taleplerinden vazgeçtiklerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak devam ettiklerini bu nedenle harç ikmaline gerek olmadığını ve bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra davalarını ıslah etmek üzere süre talep ettiklerini buna rağmen dosyanın işlemden kaldırıldığını, sözleşmenin geçersizliğinin tespitine ilişkin istemin emsal Yargıtay kararı gereğince maktu harca tabi olduğunu, hak kaybına yol açmamak için 100.000,00 TL değer bildirerek harcın yatırıldığını ayrıca 01/11/2007 tarihinde yapılan sonradan 25/06/2014 tarihinde zeyilname ile düzeltilen KKİS sözleşmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak şekil şartlarına uymaması nedeniyle baştan itibaren yok hükmünde olduğunu bu sebeple KKİS sözleşme bedelinin tespit edilerek bu bedel üzerinden harç alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL belirsiz alacak davasının kabulüne ve taşınmazın üzerine ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İSTİNAFA CEVAP:
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, KKİS sözleşmesinden sonra yapılan 19/01/2016 tarihli devir sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin davadır.
İDM’nce yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın 6100 sayılı HMK’nun 150/5. Fıkrası gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince re’sen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
(I) Davacı vekili 19/01/2016 tarihli sözleşmenin geçersizliğinin tespiti aksi kanaat oluşması halinde haksız olarak elde edilen kazancın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsilini istemiştir.
6100 sayılı HMK’nun 111/1. Fıkrasına göre davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir.Bunun için talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. 2.fıkra gereğince mahkeme davacının asli talebini esastan reddine karar vermedikçe ferilik talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
Eldeki davanın terditli dava olarak açıldığı çekişmesizdir. Bu durumda karar ve ilam harcın nasıl alınacağına ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme mevcut değildir.Terditli davalarda birden fazla talep olmakla birlikte davanın sonunda taleplerden sadece biri kabule şayan olup bu talepler birbiri yerine ikame edilme özelliğine sahiptir. Fakat dava açılırken bu taleplerden hangisinin kabul edileceği belli değildir. Aynı şekilde taleplerden birinin değeri az diğerinin çok veya birisi maktu diğerinin nispi harca tabi olması veya her ikisini maktu veya nisbi harca tabi olması mümkündür. Ancak uygulamada kabul edilen şekilde davadaki harçlar asli talebin konusu veya değerine göre belirlenmeli ve asli talebin reddi halinde yardımcı talebin konusu, miktar ve değeri alınarak yeniden hesaplanmalıdır.
(II) Davacı vekili dava açarken sadece 85,39 TL karar ve ilam harcı yatırmıştır.
İDM’nce 13/11/2018 tarihli ara kararın 4 nolu bendinde öncelikli talebinin 19/01/2016 tarihli devir sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespitine ilişkin olup bu sözleşmede değer bakımından bir açıklama bulunmadığı bu hususta eksikliği gidermek ve beyan edilen dava değeri üzerinden eksik harcı yatırmak üzere davacı vekiline Harçlar Kanunun 30 ve HMK’nun 150. Maddesi gereğince gelecek celseye kadar süre verilmesine yatırılmadığı taktirde işlemden kaldırılmasına karar verilmiş bu husus davacı vekiline ihtar edilmiştir.
Davacı vekili 18/02/2019 tarihli dilekçesiyle terditli istemlerden sözleşmenin geçersizliğinin tespitine ilişkin olarak Yargıtay 15. HD’nin 1983/3315 E – 1984/380 K sayılı emsal kararı uyarınca nispi harcın yatırılmaması gerektiğini ancak kendilerine kesin süre verildiğinden hak kaybına yol açmamak için 100.000,00 TL sözleşme bedelini belirlemek zorunda kaldıklarını beyan ederek aynı tarihte bu bedel üzerinden 1.708,00 TL karar ve ilam harcını tamamlamıştır.
Davalı vekilinin dava değerinin eksik bildirildiği gerekçesiyle itiraz etmesi üzerine İDM’nce salt bu amaçla keşif kararı verilmiş bilirkişinin 11/06/2019 tarihli asıl ve 01/10/2019 tarihli ek raporuna göre KKİS sözleşmesinin değerinin 7.439.103,00 TL gösterilmesi üzerine İDM’nce bu kez 30/01/2020 tarihli ara kararı gereğince 125.247,89 TL eksik harcın tamamlanması için Harçlar Kanunun 30. Maddesi gereğince gelecek celseye kadar süre verilmiş tamamlanmadığı taktirde HMK 150. Maddesi gereğince işlemden kaldırılacağı ihtar edilmiştir.
Davacı vekili 05/03/2020 tarihli takip eden duruşmada “terditli davamızdan sözleşmenin geçersizliği yönündeki talebimizden vazgeçiyoruz”, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davasına devam ediyoruz, bu nedenle harç ikmaline gerek yoktur, bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra davamızı ıslah etmek üzere tarafımıza süre verilmesi talep olunur” şeklinde beyanda bulunmuş ve imza altına alınmıştır.
İDM’nce aynı tarihli oturumda dava dosyasının işlemden kaldırılmasına, giderek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Her şeyden evvel davacının terditli ilk talebinin nispi harca tabi olduğu söylenemez. Nitekim davacı vekilinin dayandığı Yargıtay 15 HD’nin 1983/3155 E – 1984/380 K sayılı 14/02/1984 tarihli kararında “sözleşmenin feshi isteği harçlar kanununa göre maktu harca tabidir” şeklindeki içtihadıda gözetildiğinde kira tespiti, menfi tespit gibi istisnalar hariç bir sözleşmenin geçersizliğinin tespitine ilişkin davalar maktu harca tabidir.
Nitekim sözlü olarak kurulduğu ifade edilen adi ortaklık sözleşmesinin fesih ve tasfiyesi ile tarafların hak ve yükümlülüklerini gösteren protokolün aşırı yararlanmayla iptali bildirimini tespiti istemine ilişkin bir davanın istinaf incelemesi nedeniyle verilen Dairemize ait 2019/2293 E – 2019/1681 K sayılı 25/10/2019 tarihli kararımızda;
“Somut olay bir tespit isteminden ibaret olduğuna göre konusu belli bir değerle ilgili bulunmadığından uyuşmazlığın maktu harca tabi olduğu kanaatine varılmıştır. ” denmiştir.
İDM’nin kabulüne göre asli talebin harca tabi olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde görülmemiştir.
(II) Terditli davalarda davacının asıl talebinden feragat etmesi halinde yardımcı taleple ilgili davaya devam edilmeli ve yardımcı taleple ilgili bir karar verilmelidir.
Davacı vekili terditli asıl talebinden 05/03/2020 tarihli duruşmada feragat etmiştir. Bu durumda harca esas değer yardımcı talep bakımından hesaplanmalıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinin konu kısmında aksi kanaat oluşması halinde haksız olarak elde edilen kazancın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL’sinin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince tahsili olarak göstermiş sonuç kısmı (b) bendinde konu kısmından farklı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin “belirsiz alacak davasının kabulüne” karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 18/02/2019 tarihli dilekçesinde 10.000,00 TL tahsil istemini belirsiz alacak olarak talep edildiğini bildirmekle birlikte gerek 28/02/2020 tarihli beyan dilekçesinde gerekse asıl talebinden vazgeçtiğine ilişkin 05/03/2020 tarihli beyanında bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra (talep arttırımı yerine) ıslah edeceklerini ifade etmiştir.
Özetle davacının 6100 sayılı HMK’nun 107. Maddesi gereğince belirsiz alacak davası mı yoksa 109. Maddesi gereğince kısmi dava mı açtığı kesin olarak anlaşılamamaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 107/1. Fıkrasına göre;Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2.fıkraya göre; (Değişik fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./7. md) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
109/1.fıkra gereğince; Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
Somut olayda davacının bir yandan fazlaya ilişkin hakkını saklı tuttuğu öte yandan belirsiz alacak olarak nitelendirdiği 10.000,00 TL talebinin 6100 sayılı HMK’nun 119/1.fıkra (ğ) bendi ve 31. Maddesi gereğince açıklattırması zorunlu ise de eldeki dava bakımından henüz ıslah veya talep arttırımı söz konusu olmadığından 10.000,00 TL üzerinden harcın tamamlanıp tamamlanmadığına bakılması gerekir.
Davacı vekili 13/11/2018 tarihli duruşmada verilen karar gereğince sözleşmenin geçersizliğinin tespiti bakımından dava değerini 100.000,00 TL olarak gösterip aynı tarihte 1.708,00 TL yatırmıştır. Bu durumda yardımcı talep bakımından toplam yatırılan karar ve ilam harcı peşin yatırılan 85,39 TL ile birlikte 1.793,39 TL’ye ulaşmıştır. 10.000,00 TL için alınması gereken karar ve ilam harcı 170,77 TL olup davacı tarafından fazlasıyla yatırılmıştır.
Davacının yardımcı talebi nispi harca tabi olup yukarıdaki parağraf gereğince fazlasıyla yatırıldığından feragat edilen ve maktu harca tabi olan asli talebine ilişkin değer gerekçe gösterilerek eksik harcın 492 Sayılı Harçlar Kanunu 30, 32.maddeleri gereğince tamamlanmadığı gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK2nun 150.maddesi işlemden kaldırılmasına, giderek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Bilindiği üzere, 7251 sayılı Kanunla Değişik 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendinde; “mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına, duruşma yapılmadan kesin olarak karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre ; ilk derece mahkemesi’nce uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmadan ve toplanan deliller değerlendirilmeden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,ihtiyati tedbir isteminde ilk derece mahkemesi görevli olduğundan görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/756 Esas 2020/298 Karar sayılı, 14/07/2020 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-İhtiyati tedbir isteminde İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan görev yönünden REDDİNE,
4-Davacının peşin yatırdığı 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine, 162,10 -TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 353. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 30/05/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.