Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/555 E. 2022/2470 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/555
KARAR NO : 2022/2470
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/1375 Esas – 2019/987 Karar
KARAR TARİHİ : 03/10/2019
DAVA : Maddi Tazminat
İSTİNAF TALEP TARİHİ : 31/12/2019 Davacı – 22/11/2019 Davalı
KARAR TARİHİ : 25/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın kiralandığı … A.Ş. Ortaklarından …’in, davalı şirkete ait … otelinde kaldığı sırada resepsiyonuna söyleyerek yıkanmasını istediği, ancak otel görevlilerinin ve dolayısıyla otel yönetiminin aracı yıkamak için kendi valesi ile gerekli ihtimamı göstererek yıkamaya yollayacaklarına, kendilerinin irtibat kurduğu yıkama şirketinden ehliyeti olmayan …’e teslim ettiklerini, bu nedenle de davalı şirketin tüm zararlardan sorumlu olduğunu, ehliyetsiz sürücünün %100 kusurlu olarak trafik kazası yaptığını, kaza nedeniyle müvekkilinin gelir ve değer kaybı da yaşadığını belirterek, fazlaya ilişkin hak ve talepler saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000 TL sının kaza tarihi olan 12/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aracın 12/05/2017 tarihinde müvekkil şirket tarafından işletilen … Oteline getirildiğini, … tarafından aracın yıkanmasının talep edildiğini, ancak … tarafından, kendilerinde böyle bir hizmetin olmadığının bilgisinin verildiğini, bunun üzerine …’in otelden bağımsız ve otel dışında bulunan ve araç yıkama hizmeti veren başka bir şirketin şoförüne anahtarıyla birlikte aracı teslim ettiğini, ancak aracı yıkamak için alan otel haricindeki kişinin kaza yaptığını, bu kazanın da otel sınırları dışında ve otelden bağımsız bir şekilde meydana geldiğini, daha sonra davacı tarafından araçtaki zarar miktarının tespiti amacıyla İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/118 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, alınan raporda maddi zararın 116.500,00 TL, değer kaybının ise 15.000,00 TL olarak belirlendiğini, tespit dosyasında davalı olarak …’in de eklendiğini, adı geçen şahsın müvekkil şirket ve otelden bağımsız ve tamamen ayrı bir tüzel kişilik olan yıkama firmasının çalışanı olduğunu, müvekkili şirket ile diğer yıkama şirketi arasında herhangi bir sözleşmenin veya bağın olmaması nedeniyle pasif husumet yönünden davanın reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucu verilen kararda özetle; 12/05/2017 tarihinde davacı kiralama şirketine ait dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Anadolu Caddesi üzeri no:45 sayılı adresin önünde dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu hasarlandığı ve bu nedenle davacı aracında maddi zarar oluştuğuna dair, taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı tarafın dava dışı … A.Ş ‘ye kiraladığı aracın, dava dışı şirket ortağı tarafından davalı şirketin işlettiği otele bıraktığı aracın yıkamaya götürülüp getirilmesi sırasında oluşan trafik kazasından dolayı meydana gelen davacı zararının tazmininde, davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı, gerek ceza dosyası içeriği ve gerekse de eldeki dava dosyasına temin edilen belge ve kayıtlar ile tanık anlatımlarına göre, davacı şirkete ait aracın kiracısı şirket ortağı tarafından davalı şirketin işlettiği… oteline götürüldüğü, davacı aracını kiralayan şirket ortağı …’in aracı yıkanması için davalı şirket çalışanlarına teslim ettiği, davalı şirket çalışanlarının da aracı yıkaması için yıkama hizmeti sunan dava dışı yıkamacının gönderdiği … isimli şahsa aracı yıkamacıya götürüp getirmesi için teslim ettiği, …’in sevk ve idaresindeki araçla seyir halinde iken dava dışı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, kaza sırasında ehliyetsiz olan dava dışı araç sürücüsü …’in kazanın oluşumunda %100 oranda asli ve tam kusurlu olduğu, kaza sebebiyle davacı aracında 116.500,00 TL hasar, 15.000,00 TL değer kaybı ve 5.000,00 TL ikame araç bedeli olmak üzere toplam 136.500,00 TL hasar oluştuğu; davacıya ait aracın dava dışı kiracısı şirket ortağı tarafından, davalı şirket çalışanlarına park edilmesi ve yıkanmak üzere teslim edilmesi ile dava dışı kiracı ile davalı şirket arasında, içerisinde TBK.nun 561 ve müteakip maddelerinde düzenlenen saklama sözleşmesi ile TBK.nun 502 ve müteakip maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesini kapsayan karma bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu, TBK.nun 506/2 maddesine göre vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu, yine TBK.nun 564 maddesine göre, saklayan, saklananı bütün çoğalmaları ile birlikte geri vermekle yükümlü olduğu, düzenlenmiş olup, davalı şirket çalışanları tarafından davacıya ait aracın kaza tarihinde henüz 18 yaşını tamamlamamış ve ehliyetsiz olan dava dışı yıkamacının çalışanı sürücüye, aracı yıkamacıya götürüp getirmek üzere teslim etmesi eylemi sonrası dava dışı ehliyetsiz sürücünün, aracı sevk ve idaresinde iken %100 asli ve tam kusur ile oluşan trafik kazası sonucu, davacı aracında maddi zararın oluşumunda, davalı şirketin, özen gösterme ve aracı olduğu gibi teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle davacı aracında oluşan maddi zarardan %20 oranında mütefarik kusuru nedeniyle sorumluluğu bulunduğu kanaatine varılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
D E L İ L L E R :
İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/118 D. İş sayılı dosyası, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/22 Esas sayılı dosyası, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını gösterir araştırma tutanakları, tanık beyanları, tüm dosya kapsamıdır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının cevap dilekçesi zımni kabul anlamında olduğunu, aracın yıkanmak için işletmecisi davalının olduğu otele teslim edildiği çekişmesiz olduğu, burada savunma yıkama hizmetinin otel tarafından verildiği ve yıkamanın bir başka firmaca yapıldığı ancak aracın tesliminin yinede otel görevlileri tarafından yapıldığı belirtildiği, her şeyden evvel böyle bir bilgilendirme yapılmadığı tanık …’in beyanıyla anlaşılacağı, böyle bir bilgilendirme yapıldığı bir an için kabul edilmiş olsa bile; kendilerine emanet edilmiş aracı ehliyetsiz yıkama şirketi çalışanına teslim edilmesi zarardan tam sorumluluğunu engellemeyeceği, olayda özensizlik olduğu,en azından organizasyon hatası olduğu ve davalının zararda kusursuz sorumlu olduğu açık olduğu, nitekim onarım için bırakılan araçlarda oluşan zararlardan iş yerinin sorumlu olduğu Yüksek Mahkeme kararlarıyla sabit olduğu, kaldı ki, Haluk Tandoğan Borçlar hukuku kitabında bahsettiği gibi özetle otelcilerin ağır mesuliyeti olduğu, bu olayımızda hasarın otel davalı tarafından karşılanması gerektiği açık olduğu, ehliyetsiz bir sürücüye aracı teslim eden davalı hasardan %100 sorumlu olduğu, davalının istinafa talebinin reddinine katılma yoluyla istinaf edilen kusur oranı yönünden yerel mahkemenin kararında bu hususun (kusur oranının) düzeltilerek karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin işletmecisi olduğu otelde, müşterilere sunulan hizmetler arasında oto yıkama servisi bulunmadığı, davaya konu somut olayda da, davacı şirketten kiralanan aracın sürücüsü … otele geldiği tarih olan 12.05.2017’de otel görevlilerinden aracının yıkanmasını talep ettiğinde, otel çalışanları tarafından, araç yıkama ya da aracın otel dışındaki başka bir yere yıkama için götürülmesine yönelik bir hizmet verilmediğine dair kendisine defaten bilgi verildiği, ne var ki … bu bilgi kendisiyle paylaşılmasına rağmen, sorumluluğu tamamen kendisine ait olmak üzere otelden bağımsız, otel dışında bulunan ve araç yıkama hizmeti veren başka bir şirketten hizmet almayı tercih ettiği, taraflar arasında herhangi bir vekalet veya saklama sözleşmesi kurulmamış olup, müvekkil şirket “saklayan” konumunda da olmadığı, dolayısıyla, müvekkil şirket’in konumu ve durumu ile ilgili hiçbir ilgisi bulunmayan fakat sayın ilk derece mahkemesi tarafından kurulan hükme esas oluşturan, tbk 561, 502 ve 564. maddelerinin huzurdaki davada uygulama alanı bulunmadığı, otel sınırları dışında, otelin sağlamadığı bir hizmetin görülmesi sırasında,
otel çalışanı olmayıp, başka bir şirketin çalışanı olan kişi tarafından yapılmak suretiyle gerçekleştiği, müvekkili otel ve/veya çalışanlarının yıkama şirketinde çalışan valenin kimliğine bakarak yaşını ve/veya ehliyeti olup olmadığını denetleme hakkı ve görevi bulunmadığı, bu mantık, hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle kararda çok büyük hukuksal hatalar bulunmakta olup, müvekkil yok yere ve zorlamayla %20 kusurlu çıkarıldığı, %20 kusuru kabul etmemekle beraber, kalan %80 kusurun kimde olduğu ve neye göre böyle bir kusur paylaşımının yapıldığı da belli olmadığı, bu sebeple sayın ilk derce mahkemesi tarafından kurulan kararın tarafımızca kabulü katiyen mümkün olmadığı, davacı şirket pek tabi sürücü …’ten zararını tahsil edemeyeceğini anlamış ve müvekkil şirket huzurdaki davada “davalı” tahtına oturtulduğu, kararının tehir-i icra talepli olarak müvekkil şirket lehine istinaf incelemesi ile kaldırılmasına ve istinaf mahkemesince yeniden görülmesine, aksi kanaat halinde kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, trafik kazasından kaynaklanan haksız eylem nedeniyle araçta oluşan değer kaybı ile ikame araç bedelinin hem saklama sözleşmesi hem de adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında tahsili isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş bu karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; HMK’nun 357. Maddesine göre de “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
Bilindiği üzere; 6098 Sayılı TBK un 49 uncu maddesi uyarınca kasten veya ihmali bir eylemle başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.Aynı Kanunun 50/1. fıkra gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
6098 Sayılı TBK’nun 66 maddesine göre; ”Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.” Buna göre; adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Adam çalıştıranın sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde bile zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi gerekecektir.
Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa ile adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadir. Bu halde yukarıda sözü edilen objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmektedir.
Öte yandan, TBK un 561 ve davamı maddelerinde düzenlenen saklama sözleşmesi; saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
Aynı Kanunun saklayanın borçları başlıklı 563 üncü maddesi uyarınca, saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı kullanamaz. Bu yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir kullanım bedeli ödemekle yükümlü olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik hâlden doğacak zararlardan da sorumlu olur.
Saklama sözleşmesinde saklayanın muhafaza borcu, bu sözleşmenin konusunu ve amacını oluşturmaktadır. Saklayan (Vedia alan) taşınırı, saklatanın (vedia verenin) belirlediği yerde ve onun istediği şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Bu husus sözleşmede açıkça belirtilmemişse, saklayan taşınırı güvenli bir yerde ve değeriyle orantılı bir dikkat ve özenle muhafaza etmek zorundadır. Saklama sözleşmesinde muhafaza borcu mutlak nitelikte olup açıkça veya zımnen izin verilmedikçe, saklayan tevdi edilen taşınırı kullanamaz veya üçüncü kişilere kullandıramaz.
Saklayan kusursuz olduğunu ispat etmedikçe, taşınırı geri vermemekten veya kötü bir durumda geri vermekten doğan zararı tazmin etmek zorundadır. Zira burada, 6098 Sayılı TBK’nın 112 inci maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Başka bir deyişle geri verme saklayanın kusuru sonucunda gerçekleşemiyorsa geri verme borcu yerine tazminat borcu geçecektir.
Aynı Kanunun konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu üst başlıklı koşulları ve kapsamının düzenlendiği 576 ıncı maddesinde de otel, motel, pansiyon, tatil köyü gibi yerleri işletenler, konaklayanların getirdikleri eşyanın yok olması, zarara uğraması veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın bizzat konaklayana veya onu ziyarete gelen ya da beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
Somut olayda, davacı şirkete ait … plaka sayılı aracın dava dışı …A.Ş ne kiraya verildiği ve şirket ortaklarından …’in davalı şirkete ait … otelinde konakladığı sırada aracın anahtarını davalı otelin görevlisine bırakarak aracın yıkanmasını istediği,otelde yıkama işlemi yapılmadığı için her zaman olduğu gibi otelde vale olarak çalışanların sorumluluk otele ait olmak üzere yıkanma isteğini kabul ettikleri, aracı yıkanması için yıkamacı bir yere götürmeyerek araç yıkayan ….- … isimli iş yerine aradıkları oradan gelen olay tarihi itibariyle yaşı küçük olan dava dışı ….’e aracı teslim ettikleri, bu kişinin aracı alarak yıkamaya götürdüğü sırada tam kusurlu eylemi ile gerçekleşen trafik kazasında davacı şirkete ait aracın yedek parça ve işçilik olmak üzere 116.500 TL hasara uğradığı, kaza tespit tutanağı, İzmir 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017-118 D.İş Esas sayılı dosyası, İzmir 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/22 Esas sayılı dosyası içeriği, eldeki davada tanık olarak dinlenen otel çalışan …, … ile aracı teslim eden …’in beyanları ve alınan üç kişilik heyet raporu içeriğinden anlaşılmıştır.
Bu durumda, davalı şirkete konaklama hizmeti ile birlikte saklanması için bırakılan davacıya ait aracın davalı şirkette çalışan kişilerce araç yıkama yerine götürülüp yıkanması sağlanması gerekirken,…- … isimli işyerini arayarak oradan gelen ancak ehil olmayan …’e aracı teslim etmeleri nedeniyle kusurlu olduklarından; oluşan zarardan davalının hem konaklama,hem saklama sözleşmesi kapsamında hem de adam çalıştıran sıfatıyla kusursuz sorumluluk ilkeleri kapsamında sorumlu tutulmasında hukuk aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin anılan hususlara değinen tüm istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Beri yandan, hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar; kişinin isteği dışında gerek malvarlığında ve gerekse kişi varlığında meydana getirilen bir eksilmedir. Miktarı ise malvarlığında hukuka aykırı tecavüzün meydana gelmeden önceki ve sonraki durumları arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Malvarlığındaki eksilmenin saptanması için zarar bırakıcı eylemden sonra meydana gelen durum ile bu davranış yapılmasa idi gösterecek olduğu durumun karşılaştırılması gerekir. Zararın varlığı ile tutarının belirlenmesi tazminatın saptanmasından önceki bir evredir ve onun dayanağını oluşturur. Tazminat miktarı hiçbir zaman meydana gelen gerçek zarar tutarını aşmamalıdır. Zarar gören oluşan zararın üstünde bir yarar sağlayamaz.
Ayrıca, kural olarak araçta meydana gelen “değer kaybı” (istikrar kazanan yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre); aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle önceki kazalar araştırılarak niteliği ve etkisi göz önüne alınarak, tartışılarak hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, modeli, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonraki tamir edilmiş halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki azalmadan ibarettir. Daha somut bir ifade ile aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriteri esas alınmalıdır. (Yargıtay 17. HD’nin 2016/16876 E – 2017/12161 K sayılı, 27/12/2017 tarihli ve 2015/5301 E – 2017/11098 K sayılı, 28/11/2017 tarihli kararları) Bir aracın onarılmış durumdaki değeri; ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikte ki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşük olacağı bilinen bir gerçektir.
Eldeki davada, davacı aracının kazadan önceki hasarsız ikinci el değerinin anılan ölçütler esas alındığında 290.000 TL olduğu halde kazadan sonraki 2.el değerinin 275.000 TL olduğu böylece fark kriterine göre araçtaki değer kaybının 15.000 TL olacağı, ayrıca aracın onarımının düzenli çalışıldığında 25 iş gününde yapılabileceğinden günlüğü 200 TL den toplam 5.000 TL ikame araç bedelinden kaynaklanan zarar oluştuğu hesaplanmış olup bu zararın tamamından davalının sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Keza, 6098 Sayılı TBK’nın 61 inci maddesi uyarınca; birden çok kişi birlikte bir zarara neden oldukları veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacaktır. Aynı yasanın teselsül hükümlerini düzenleyen 163. Maddesi uyarınca ise; alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Bu nedenle davalı şirketin dava dışı … ve işleteni aleyhine dava açılması gerektiği yönündeki husumete yönelen istinaf nedenleri de hukuku uygun bulunmamıştır.
Ayrıca, hükme esas alınan 26/06/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda bir kısım kusur oranları belirlenmiş davalı şirkete %25 kusur izafe edilmiş, İlk derece Mahkemesince de kararın gerekçe kısmında davalıya %20 müterafik kusur verildiğinden bahsetmiş ise de, olayda kusursuz olan davacıya karşı davalı bu kusur oranı ile değil, müteselsil sorumluluk nedeniyle tamamından sorumlu olacağından ve davalının kusuruna yönelik belirleme davalı ile dava dışı üçüncü kişiler arasındaki rücu ilişkisinde değerlendirileceğinden, eldeki davada sonuca etkili değildir.
Nitekim, davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak değer kaybı ve ikame araç bedeli olarak şimdilik 20.000 TL sının tahsilini istemiş, bilirkişilerce bu iki zarar kalemi toplamının 20.000 TL olduğu belirlenmiş ve davada talep edilen miktar üzerinden kusur indirimi yapılmadan davanın tam kabulüne karar verilmiş olması da davalının davacının uğradığı zararın tamamından sorumlu olacağı kabul edilerek karar verilmiş olduğunu göstermektedir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında davalının davacıya karşı kusuru oranında sorumlu olacağı yönünde açık bir gerekçe açıklaması da yapılmadığına göre; gerekçeli kararda sözü edilen müterafik kusurun iç ilişki kapsamında değerlendirildiği sonuç ve kanaatine varıldığından, davacı vekilinin bu hususa değinen istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; 6100 Sayılı HMK un 355 ve 357 inci maddelerince yapılan inceleme üzerine ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı vekili ile katılma yoluyla istinaf isteminde bulunan davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekili ile katılma yoluyla istinaf isteminde bulunan davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 148,60 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 80,70 TL’den mahsubuyla, bakiye 26,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından peşin yatırılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile toplam 344,40 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 1.366,20 TL’den mahsubuyla, bakiye 1.021,80 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Tarafların yaptığı istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 25/11/2022 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a Maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.