Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1616 E. 2023/645 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1616
KARAR NO : 2023/645

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/478 Esas – 2019/1150 Karar
KARAR TARİHİ : 12/11/2019
DAVA :Tazminat (Trafik Kazası (Maddi Hasarlı) Nedenli
İSTİNAF TALEP TARİHİ: 20/02/2020 Davalı
KARAR TARİHİ : 17/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/03/2023
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’a ait … plakalı …. marka kapalı kamyoneti Bornova 858. Sokakta park halinde durmakta iken, davalı … hakimiyetinde bulunduğu … plakalı …. marka kamyoneti ile 863. sokaktan geri manevra yaparken, davacının park halindeki aracının sol yan tarafına çarptığını , davacıya ait aracın hem sol tarafında hem de sağ tarafında hasar meydana geldiği, kazadan sonra iki araç sürücüsünün kendi aralarında anlaşmalı kaza tespit tutanağı düzenlediği, davacıya ait araç üzerinde oluşan hasar ve değer kaybı tespiti amacıyla İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/138 D.İş sayılı dosyasında tespit davası açıldığından bahisle davanın kabulünü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacıya ait … plakalı araçtaki hasar miktarı, İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/138 D.İş sayılı dosyasında yapılan masraf ve vekalet ücretleri ve ikame araç ücreti için kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte 2.000,00 TL alacağın karşı taraftan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından herhangi bir yanıt verilmediği, vekil ile temsil edilmediği, davalının yargılama sırasında duruşmalara bizzat katıldığı ve davanın reddine karar verilmesi isteminde bulunduğu görülmüştür
DELİLLER :
İzmir C. Başsavcılığının 2017/89399 Sor. Sayılı dosyası İzmir 1 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/138 D.iş sayılı tespit dosyası, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; 26/08/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıya ait … plakalı araca park halinde olduğu sırada davalıya ait … plakalı aracın çarpması sonucu davacıya ait araçta meydana gelen hasarın ve aracı kullanamamasından kaynaklı araç ikame bedelinin tazmini istemi ile iş bu davanın davalı araç maliki ve sürücüsü aleyhine açıldığı, kazada, davalının asli ve tam kusurlu olduğu, davacıya ait araçta 7.734,23 TL hasarın oluştuğu, ayrıca davacının aracını kullanamamasından kaynaklı olarak ikame araç bedeli olarak 1.475,00 TL bedelin hesaplandığı, bu konuda düzenlenen raporun dosyadaki delil, belge ve kayıtlarla uyumlu olduğu, davalının tespit edilen bu zarardan sorumlu olduğu, davacının bu zararın tazmini için davacıya başvurabileceği, haksız fiil sorumluluğunun davalı yönünden oluştuğu, zararın doğduğu tarih itibariyle zarara yasal faiz uygulanması gerektiği, bu hali ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; talep ile verilen karar arasında bir mübayenet bulunduğunu, aracın hangi tarihte tamir için gittiği ve hangi tarihte tam olarak tamir edildiğinin muallakta olduğunu, dava açılırken ikame bedeli olarak dava ikame bedeli 2.000,00 TL olarak gösterildiğini, kararda ise araç ikame bedeli 1.475.00 TL olarak gösterildiğini kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, haksız fiil niteliğinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İDM’nce yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş , karara karşı davalı istinaf isteminde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi gereğince re’sen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
Dava İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ ne açılmış , Mahkemenin 2017/473 Esas ve 2018/56 karar sayılı ile ” davaya konu trafik kazasına karışan araçlardan … plakalı aracın kamyonet olduğu, ticari araç olduğu anlaşılmakla İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan” gerekçesi ile dava dilekçesinin Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin görevli olduğundan bahisle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulen reddine karar verilmiştir. Karar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş, süresinde yapılan başvuru ile Asliye Ticaret Mahkemesine dosya tevzi edilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi’nce tarafların tacir olup olmadıkları yönünde araştırma yapılmaksızın işin esasına girilerek karar verilmiştir.
Dosyada bulunan kayıtlarda davacı … ‘ a ait … plaka sayılı … kapalı kasa araç ile davalıya ait … plaka sayılı … marka kamyonetin kullanım amacının ” Hususi” olarak yazıldığı görülmüştür. Davacı dilekçesinin bir bölümünde davalıya ait aracın plakası maddi hataya bağlı olarak … belirtildiğinden bu araç için alına kayıtta kullanım amacı ticari yazdığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nce taraflar ve dava ile ilgisi olmayan … plaka sayılı aracın kaydı dikkate alınarak karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin taraflarının ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin; ödünç para verme işlerine ilişkin uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İİK’nun 154 ve devamı maddeleri gereğince ticari dava sayılır. Buna karşılık 4. Madde uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari dava sıfatını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nun 19/2. Fıkrası gereğince; taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. Maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri aralarındaki ilişki artık iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisi haline dönüşmüştür. Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan her aşamada re’sen gözetilmelidir.
Somut olayda; her iki taraf gerçek kişi ve her iki araç hususi plakalı olduğuna göre dosyada bulunan trafik kayıtları ile sabit olduğuna ve dava konusu olay haksız eylem iddiasından kaynaklandığına göre dava mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği taşıyıp taşımadığının tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).
5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır.
TTK 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; tarafların tacir olup olmadığı konusunda yukarıda belirtildiği gibi bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan, delilleri toplanmadan , mahkemenin görevli olup olmadığı belirlenmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince, görev yönünden deliller toplanmadan hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması suretiyle ve tarafların tacir olup olmadığı usulunce araştırılmadan davanın esası ile ilgili karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine , kaldırma sebebine göre kararı icrasının geri bırakılmasına ilişkin ibraz edilen teminatın İİK’nun 36/5 inci maddesi uyarınca yatırana iade edilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/478 Esas – 2019/1150 Karar sayılı, 12/11/2019 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalının peşin yatırdığı 166,50 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine, 148,60 TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
6- Kararı icrasının geri bırakılmasına ilişkin ibraz edilen teminatın İİK’nun 36/5 inci maddesi uyarınca yatırana iade edilmesine
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 353. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 17/03/2023 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.