Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/2525 E. 2022/1440 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2525
KARAR NO : 2022/1440

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/375 Esas – 2019/78 Karar
KARAR TARİHİ : 22/01/2019
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF TARİHİ : 31/05/2019 Davacı – 10/06/2019 Davalı
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/06/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı / davacı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının Ticarethane vasfındaki aboneliğine ait ödenmeyen 2013/3 kaçak bedelinin tahsili amacı ile İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nde 2014/3884 Esas sayılı (Yeni Esas:2017/8556 Esas) sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, 38.475,70-TL Asıl alacak, 5.781,61-TL işlemiş faiz, 1.040,49-TL KDV Toplam 45.298,00-TL üzerinde takip açıldığını, borçlu vekilinin aracılı ile “ müvekkil şirketin alacaklı yana böyle bir borcu bulunmamaktadır” beyanı ile takibe itiraz ettiğini, davalı şirket yetkilisinin 21.08.2010 tarihinde abonelik sözleşmesi ve 24.08.2010 tarihinde de taahhütname imzaladığını, şirket yetkilisinin abone dosyasına yetkili olduğunu gösterir Ticaret Sicil Gazetesini sunduğunu, abone dosyasında 2010 yılında imzalanan sözleşmeden sonra aboneliğinin iptal edilmesinin istendiğine yönelik bir talebinin mevcut olmadığını, enerjinin kaçak olarak kullanılması nedeni ile 21.03.2013 tarihinde tahakkuk ettirilen ve faturalandırılan kaçak ve kaçak ek tahakkuk borcu mevcutken, davalı yanın itirazının yerinde olmadığını, açıklanan bu nedenlerle, borçlu şirketin itirazı, alacağı sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu ve kötü niyetli olduğunu, itiraz üzerinde de davayı açma zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile, kötüniyetli ve haksız itirazın iptali ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin borcu olmadığını, ödeme emrinde takip müstenidatı olan ne abonman sözleşmesi ne de elektrik tüketim bedellerine ve diğer hususlara ilişkin bir fatura ibraz etmediğini, davalı müvekkil şirketin kaçak elektrik kullanmadığını ve bu nedenlerle davacının faiz talebinin de yerinde olmadığını bildirilerek itiraz edildiğini ve itirazları sonucunda takip durduğunu, davacı tarafın vekillerinin dosyaya 05.08.2014 tarihinde vekaletname sunduklarını ve dosyada işlem yaptıklarını, davacı tarafın vekili 08.10.2014 tarihinde de vekaletname sunduğunu, böylece davacı alacaklı tarafın bu anılan müvekkil şirketin itirazından bu vekaletname sunumları ile haberdar olduklarını, buna rağmen davacı alacaklı tarafın bu icra takibini 1 yıldan fazla takipsiz bıraktığını, dosyayı 2016 yılı son ayında akıbetini araştırdıklarında takipsizlik nedeniyle arşive kaldırıldığı öğrendiklerini, daha sonra davacı tarafın 06.06.2017 tarihli dilekçesi ile icra takibini yenilediğini, dosya arşivden getirttirilerek İzmir 10. İcra Müdürlüğünce 2017/8556 Esas numarasının verildiğini, bu yenilenen İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2017/8556 Esas sayılı dosyasından müvekkil şirkete, 04.07.2018 tarih 2017/8556 Esas sayılı yenileme emri ve önceki takip talebi ve ödeme emri gönderildiğini, müvekkil şirketçe 14.08.2017 tarihinde bu yenileme emri ve ekleri tebliğ edildiğini, müvekkil şirket vekilince süresi içinde 17.08.2017 tarihinde icra takibine karşı itiraz dilekçesi ile borca, takibe, ödeme emrine, faize, faiz oranına, işlemiş faize ve diğer ferilerine açıkça itiraz ettiklerini, bu itirazı üzerine İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2017/8556 Esas sayılı takibinde 17.08.2017 tarihli kararı ile takibin durdurulmasına karar verildiğini, takibin durması üzerine davacı tarafça iş bu haksız ve yersiz dava 22.03.2018 tarihinde, müvekkil şirket dava konusu aboneliğin olduğu yer olan … Caddesi No:… …/…. İzmir adresindeki mecurda kiracı iken kendisine dava açılmadan 25.11.2010 tarihinden önce davacı tarafın müvekkil şirkete çekilen 10.05.2010 tarihli noter ihtarnamesinden sonra tahliye etttiğini, bu hususun 27.05.2011 tarihinde kesinleşen İzmir 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.04.2011 tarih 2010/1333 Esas 2011/489 Karar sayılı kiralanın tahliyesi davasında tarafların ve mahkemenin kabulünde olarak belirlendiğini, müvekkil şirketin davaya konu aboneliğinin olduğu yer olan … Caddesi No:… …/İZMİR adresindeki yerde olmadığını ve taşınmazın halen …. şti. tarafından kullanıldığı İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/28 Değişik iş sayılı tespit dosyasında alınan 31.01.2011 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiğini, icra takibine dayanak yapılan 2013 yılı Mart ayında müvekkil şirket tarafından söz konusu taşınmazdaki abonelik kullanılmadığından ve elektrik kullanımı yapmadığından müvekkil şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkil şirketin kaçak elektrik kullanmadığını, müvekkil davacı tarafça temerrüde düşürülmediğinden gecikme zammının talep edemeyeceğini, ayrıca davacının işlettiği faizin KDVsini isteyemeyeceğini, açıklanan bu nedenlerle İİK’nın 67. Maddesi gereğince 1 yıllık kanuni hak düşürücü süresi içinde açılmayan iş bu davanın, esasa girilmeksizin ön inceleme celsesinde ve aşamasında reddine, bu talepleri kabul görmez ise davanın esas yönünden sübut bulmadığından reddine, bu hususlardan birinin reddi halinde, haksız ve kötüniyetli takip yapıp dava açan davacı aleyhine İİK’nın 67/2 maddesi gereğince alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri, harç giderleri ve vekalet giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Kira sözleşmesi, elektrik satış sözleşmesi başvuru dilekçesi (tüzel kişiler için), sicil tasdiknamesi, vergi levhası belgesi, oda sicil kayıt ve faaliyet belgesi, kaçak elektrik tespit tutanağı, ilamsız takiplerde ödeme emri, taahhütname, İzmir 10. İcra Dairesi 2017/8556 esas sayılı yenileme emri, bilirkişi kök ve ek raporu, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Davacının açtığı davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, İzmir 10. İcra müdürlüğünün 2017/8556 Esas sayılı takip dosyasına davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 21.141,20-TL asıl alacak, 2.477.00-TL faiz üzerinden devamına, fazlaya dair isteminin reddine, alacağın likit olmadığı anlaşıldığından icra inkar tazminatına yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının kaçak elektrik kullandığı ve abone sözleşmesinin sona erdirilmemesi nedeni ile borçtan sorumlu olduğu konusunda tereddüt olmadığını, bilirkişinin müvekkil şirketçe tahakkuk ettirilen kaçak ek tüketimi (kıyaslama-revizyon) faturasında hesaplama yapılırken faturaya esas tüketim miktarından mahsup edilecek miktarda (sayacın kaydettiği tüketim miktarında) hata yapılmış olduğu ve kıyaslama faturasının 18.487,50 TL. olması gerektiği yönündeki tespitte hataya düşüldüğünü, 12.03.2014 tarih ve 004461 seri nolu tutanak ile kaçak kullanım tespit edilerek,dışarıdan cihazla yapılan müdahale de resimle belgelendiğini, alacağın 151 günlük revizyon ile 99.688 kWh üzerinden hesaplama yapılması gerekirken hatalı hesaplama ile 51.448,20 kWh üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, eksik inceleme yapılarak verilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/375 E.- 2019/78 K. Sayılı kararın kısmen red kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 31/05/2019 tarihli ek istinaf gerekçeleri dilekçesinde ise; Yerel mahkemece verilen kararda icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verildiğini, alacağın fatura alacağı olduğunu, borçlunun davalı tarafından yapılan itirazında alacağı sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, eksik inceleme yapılarak verilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/375 E.- 2019/78 K. Sayılı kararın kısmen red kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, istinaf taleplerinin kabulü ile İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/375 E.- 2019/78 K. Sayılı kararında kısmen ret kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Söz konusu itirazın iptali davası hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, süresinde itirazın iptali davası açılmadığından davanın bu yönden reddi gerekirken yerel mahkemece itirazlarının gözetilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, bilirkişi raporunda açıkça vurgulandığı üzere; uyuşmazlık konusu ile alakalı, tarafları, konusu, sebebi aynı olan bir dava daha önce görüldüğünü ve kesinleştiğini, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E:2014/654 ve 2015/99 K sayılı ilamı Yargıtay 3.Hukuk Dairesi nin 2018/2820 E ve 2019/2777 K sayılı 01/04/2019 Tarihli ilamı ile onararak kesinleştiğini, dolayısı ile ortada tarafları, konusu, sebebi aynı olan daha önce açılmış ve kesinleşmiş bir dava olması nedeniyle, derdestlik nedeniyle, iş bu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E:2014/654 numarasında görülen davanın varlığı ve sonucu bilinmesine rağmen, kötüniyetli olarak, aynı alacağa ilişkin yeni bir takip yapması ve akabinde iş bu davayı açması hukuken kabul edilecek nitelikte olmadığını, dolayısı ile, bilirkişi raporunda da açıkça yer alan bu hususun, yerel mahkeme tarafından dikkate alınmamasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, derdestlik itirazlarının değerlendirmeye alınmadığını, kaldı ki konusu, tarafları, sebebi aynı olan iki davada aynı bilirkişinin farklı hesaplamalar yaparak kendisiyle çeliştiğini, bilirkişinin aynı konu hakkında çelişkili karar verdiğinin görüleceğini, bu yönüyle de yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirket tarafından kaçak elektrik kullanılmadığını, dolayısı ile bu durumun sorumlusu olarak müvekkilin kabul edilmesinin mümkün olmadığını beyanla İzmir 2. Ticaret Mahkemesinin 2018/375 E ,20019/78 k sayılı 22.01.2019 tarihli kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile bozulmasına, öncelikle, davanın derdestlik nedeniyle reddine, İİKnın 67. maddesi gereğince 1 yıllık kanuni hak düşürücü süresi içinde açılmayan iş bu davanın reddine; talepleri kabul görmez ise davanın esas yönünden sübut bulmadığından reddine, yukarıda belirtilen hususlardan birisi nedeniyle davanın reddi halinde, haksız ve kötüniyetli takip yapıp dava açan davacı aleyhine İİKnın 67/2 maddesi gereğince alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine; yargılama giderleri, harç giderleri ve vekalet giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Taraflar birbirlerinin istinaf dilekçelerine cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, ticarethane aboneliği bulunan iş yerinde kaçak elektrik kullanımı nedeniyle başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda gösterilen gerekçelerle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
6100 Sayılı HMK’nun 355 inci maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; aynı Kanunun 357 inci maddesine göre de, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz, maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
İzmir 10.İcra Müdürlüğü’nün 2017/8556 E sayılı icra takip dosyasının yapılan incelemesinde; alacaklının-davacı, borçlunun-davalı, takibin 38.475,70-TL asıl alacak,5.781,61.-TL işlemiş faiz, 1.040,69-TL KDV olmak üzere toplam 45.298,00-TL tahsili talebi ile ilamsız icra takibi olduğu, takibin dayanağının 2013 yılı kaçak elektrik tahakkuku olarak gösterildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya 14.08.2017 tarihinde TK 21’e göre tebliğ edildiği, takibe davalı-borçlu tarafından 17/08/2017 tarihinde takibe ilişkin olarak borca, takibe, ödeme emrine, faize, faiz oranına, işlemiş faizlere ve ferileri olmak üzere takibe tüm ferileriyle birlikte takibe, borca ödeme emrine itiraz edildiği, alacaklı vekiline itirazın tebliğine ilişkin belge bulunmadığına göre eldeki davanın itira 2004 Sayılı İİK un 67 inci maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerekmiştir.
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/654 esas 2015/99 karar sayılı dosyasında davalı tarafından davacı aleyhine 09/12/2013 tarihinde 35.822,00-TL ve 2.623,70-TL bedelli faturalardan dolayı borçlu olmadığının tespiti için açılan menfi tespit davasında -Davanın kısmen kabulü ile davacının dava konusu yapılan 20130321100GUSGVK nolu, 35.822 TL bedelli, faturanın 17.334,50 TL lik kısmından borçlu olmadığının tespitine, dava konusu edilen faturanın bakiye kısmından sorumlu olduğuna, 12/02/2015 tarihinde karar verilmiştir. Verilen karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesini Başkanlığının 01/04/2019 tarih ve 2018/2820 esas, 2019/2777 karar sayısı ile onanmasına karar verilmiştir.
Eldeki itirazın iptali davası ile daha önce karar verilen menfi tespit davasının temelini oluşturan vakıa aynı hukukî ilişkidir. Menfi tespit davasında borçlu hukukî ilişkinin olmadığını ileri sürmekte, itirazın iptali davasında da alacaklı hukukî ilişkinin varlığını iddia etmektedir. Her iki davada da davanın türüne bağlı olarak talep sonucunda farklılık karşımıza çıkmaktadır, talep sonucunda her iki davada tazminat talep edilmesi ve buna bağlı olarak tazminat talebini haklı gösteren vakıaların ileri sürülmesi gerekir. Ancak talep sonucunda yine temel vakıa taraflar arasında hukukî ilişkinin olup olmadığıdır.
Menfî tespit davası ile itirazın iptali davasından hangisinin önce sonuçlandığına göre, kesin hükmün kesin delil niteliği ile dava şartı niteliğini ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Kesin hükmün kesin delil niteliği ile olumsuz dava şartı olması birbirinden farklı kavramlardır.
Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkân söz konusu olmadığından borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim söz konusu bu halde, yapılan itiraz üzerine takip durmuşsa da, “takibe itiraz” sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, “itirazın iptali” davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altında olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İcra iflas Kanununun 72/1. Ve 2. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Nitekim ayni ilkeler HGK 2010/19 E. – 123 E. – 154 K., 2011/13 -576 E. – 747 K., 2011/19-622 E. – 2012/9 K. sayılı kararlarında da benimsenilmiştir.
Görüldüğü gibi itirazın iptali davasında davacı alacaklı, menfi tespit davasında ise davacı borçlu olup talep sonuçları farklıdır. Talep sonucunun farklılığı dava konusunu da farklı kılar. Dolayısı ile derdestlik olmayacağı gibi kesin hükümden de söz edilemez. Kaldı ki davacı itirazın iptali davasını menfi tespit davası kesinleşmeden açmış olduğundan davalı vekilinin derdestlik ve kesin hüküm itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan 06/09/2018 tarihli Elektrik Mühendisi bilirkişi raporunda da belirttiği üzere; 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/654 Esas – 12.02.2015 tarih ve 2015/99 sayılı kararı ile ; ‘Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacının dava dilekçesinde belirtilen 2.653,70 TL bedelli faturanın tamamından sorumlu olduğu, davalı şirketin davacı adına kesmiş olduğu 20130321100GUSGVK seri nolu 35.822,- TL bedelli faturanın 18.487,50 TL’sinden sorumlu olduğu, bakiyesi olan 17.334,50 TL’lık kısmından sorumlu olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne’ karar verilmiştir.
Bu durumda davalı … Şti’nin davaya konu kaçak elektrik kullanımı nedeniyle borcu; Kaçak elektrik faturası olarak ; 2.653,70 TL, Kaçak Ek tüketimi (kıyaslama) faturası olarak :18.487,50 TL, Toplam ; 21.141,20 TL ve İşlemiş faiz olarak; 2.477,00 TL, olmakta olduğunu belirttiği bilirkişi raporunun kesinleşen menfi tespit davası ile uyumlu olduğu anlaşıldığından; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, İzmir 10. İcra müdürlüğünün 2017/8556 Esas sayılı takip dosyasına davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 21.141,20-TL asıl alacak, 2.477.00-TL faiz üzerinden devamına, karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.
Ayrıca, kaçak elektrikten kaynaklanan alacak miktarı İİK un 67 inci maddesi uyarınca belirli ve likit olmadığından, icra inkar tazminatı koşulları yasal olarak oluşmamış olup, ilk derece mahkemesince davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmemiş olmasında hukuka aykırılık görülmediğinden, davacı vekilinin bu hususa değinen istinaf istemi de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davacı vekili ile davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 121,30-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 44,40-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 80,70-TL’den mahsubuyla, bakiye 36,30-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından peşin yatırılan 121,30-TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 403,33-TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 1.613,36-TL’den mahsubuyla, bakiye 1.210,03-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 28/06/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.