Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/2325 E. 2022/29 K. 10.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/2325
KARAR NO : 2022/29
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/1241 Esas – 2019/440 Karar
KARAR TARİHİ : 17/04/2019

DAVA : Adi Ortaklık Sözleşmesinin Feshi-Alacak
İSTİNAF TALEP TARİHİ : 05/08/2019 Davacı
KARAR TARİHİ : 10/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 10/01/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerine ait …. ile davalı şirket arasında dava dışı üçüncü kişilere ait taşınmazlar üzerinde kat karşılığı inşaat yapımına ilişkin iş ortaklığı kurulduğunu, 10/11/2012 ve akabinde 23/11/2013 tarihli sözleşmeler imzalandığını,
…. …. ve …. parsellerin tevhidinden oluşan …. parsel üzerinde …. adet, (Karşıyaka …. Noterliğinin 43591 yevmiye nolu 09/12/2011 tarihli KKİS)
…. …. ve …. nolu parsellerin tevhidinden oluşan …. parselde …. adet, (Karşıyaka …. Noterliğinin 42471 yevmiye nolu 28/11/2011 tarihli KKİS)
Şemikler …. ve …. nolu parsellerin tevhidinden oluşan …. parselde …. adet, (Karşıyaka …. Noterliğinin 51495 yevmiye nolu 28/12/2011 tarihli KKİS)
…. …. nolu parselde taşınmaz üzerine 1 adet dükkan ve 8 adet bağımsız bölümün yapıldığını, (Karşıyaka …. Noterliğinin 31069 yevmiye nolu 18/08/2011 tarihli KKİS)
Bu sözleşmelerin haricinde de başka KKİS sözleşmeleri akdedildiğini belirttikten sonra,
11/10/2012 tarihli sözleşmenin 2.maddesinde daire satışlarından elde edilen gelir ve zararların iki firma arasında eşit olarak bölünmesi kararlaştırılmışsa da zaman zaman her iki tarafta da sermaye eksikliği söz konusu olduğundan taraflarca konulan sermaye payına göre oransal dağıtım yapıldığını, nitekim 23/11/2013 tarihli sözleşmenin 4.maddesinin de bu yönde düzenlenerek daire satışlarıyla elde edilen gelir ve zararın iki firma tarafından konulan sermayeye göre bölüneceğinin hüküm altına alındığını, ancak inşaatların tamamlanmasına rağmen taraflarca konulan sermaye ve masraf ödemelerinde denge oluşturulamadığından kazanç paylaşımında uyuşmazlık çıktığını, davalı şirketin müvekkillerinin kazancını ödemekten kaçındığını, şöyle ki müteahhit payına düşen bazı bağımsız bölümlerin devri yahut satışından elde edilen gelir ile ortaklığın piyasaya olan borçlarının ödendiğini, geriye kalan bağımsız bölümlerin paylaşımı esnasında davalı şirketin borçlara karşılık devredilen yahut satışından elde edilen parayla ödeme yapılan bağımsız bölümlerin kendi sermayesi olduğunu, müvekkillerinin hissesine düşen bağımsız bölüm olmadığını, bu nedenle kardan ödeme yapamayacaklarını iddia ederek ödemeye yanaşmadıklarını, oysa ki dairelerin her iki tarafça koyulan sermayeyle yapıldığı ve sermaye oranında kazanç haklarının bulunduğunu,
23/11/2013 tarihli sözleşmenin 4.maddesinde gelir ve zararın taraflarca ödenen sermayeye göre paylaştırılacağının hüküm altına alındığını, müvekkillerine sermaye oranında kazançtan pay verilmesi gerektiğinin açık olduğunu, bu amaçla İzmir 4.İcra Müdürlüğünün 2014/10599 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, fakat davalı tarafın tüm hak ve borçları ödediğinden bahisle takibe itiraz ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından müvekkili aleyhine başlatılan İzmir 14.İcra Müdürlüğünün 2014/10599 sayılı takip dosyasında süresinde itiraz ettiklerini, bu itiraza rağmen herhangi bir itirazın iptali ve kaldırılması davası açılmadığını, bu icra takibinin iyi niyete ve hakkaniyete dayalı olmadığını, takipte kuruş hanesi dahil olmak üzere tutar net olarak talep edilmişken eldeki davada talep edilen miktarın ne kadar olduğuna ilişkin görüş ve tespitinin bulunmamasının dikkat çekici olduğunu,
Dava dilekçesine ekli olarak sunulan 10/11/2012 tarihli inşaat yapım sözleşmesinin konusunun …. Mah. …. ve …. parsellerin tevhidi ile oluşan …. nolu parseldeki taşınmaz olduğunu, bu sözleşmenin 8.maddesine göre iş ortaklığının devamı teklif edilmesi ile …. ‘un devam edip etmemeye kendisinin karar vereceği şekilde açıklama olduğundan iş ortaklığının devam edeceği konusunda kesin bir bağlayıcı hüküm bulunmadığını, kesin olan tek şeyin …. nolu parsel üzerindeki inşaat yapabilineceğine ilişkin iş ortaklığı olduğu ve müvekkili şirket tarafından bu iş ortaklığından gelen gelirin paylaşımı ve ödemelerinin gerçekleştirildiğini, bu sözleşmenin 9.maddesinde ipotek ve satışı alınan yerlerin iş bitimi sonucu kayrılan inşaata iade edilecek şekilde hüküm olduğunu, …. ada …. nolu parsel arsa sahipleri, …. ada …. parselde bulunan arsa ve …. ada …. nolu parselde bulunan dükkanın davacılar lehine ipotek edildiği, …. ada …. nolu parselde bulunan 5 nolu dairenin davacılara satışının yapıldığı, işin bitimi sonucunda da davacılar tarafından iade edileceğinin hüküm altına alındığını, …. parsele ilişkin inşaat tamamlanıp alacaklar paylaşılıp ödemeler yapıldığı halde ipoteklerin davacılar tarafından kaldırılmadığını, satışı yapılan dairenin de iade edilmediğini, ihtiyati tedbir taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğunu, dava dilekçesinin ekinde Ek-7 olarak sunulan 12/07/2013 ve 13/09/2013 tarihli sözleşmelerin dava konusu edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ek-9 da sunulan Karşıyaka …. Noterliğinin 2010/36577 sayılı 26/11/2015 tarihli ihtarnamesiyle bir kısım arsa sahipleri tarafından 20/03/2013 ve 11/06/2013 tarihli sözleşmelerin tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiğini, hal böyleyken inşaata başlanıp maddi kazanç sağlanmasını, henüz arsa sahipleriyle sözleşmelerinin bile tamamlanmadığı, ortada henüz birşey yokken davacıların hak talep etmelerinin dayanağı olmadığını, tüm arsa sahipleriyle sözleşme imzalanarak inşaata başlanmış ve kazanç elde edilmiş olsaydı taraflar arasında düzenlenen 23/11/2013 tarihli inşaat sözleşmesinde belirtilen hususlar dahilinde ve bir kazanç paylaşımı olacağını, işe başlanılmadığı, kazanç sağlanılmadığına göre 23/11/2013 tarihli sözleşmesinin konusuz ve hükümsüz kaldığının ortaya çıktığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER :
10/11/2012 ve 23/11/2013 tarihli inşaat yapım sözleşmeleri başlıklı sözleşmeler, KKİS sözleşmeleri, ihtarname, tapu kayıtları, bilirkişi raporu, keşif, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Bir tarafta davacılar ile diğer tarafta davalı olmak üzere taraflar arasında imzalanan 11/10/2012 tarihli inşaat yapım sözleşmesinin incelenmesinden; arsa sahipleriyle imzalanan …. ilçesi, …. mahallesi, …. ada …. ve …. parsellerin tevhidi sonucunda oluşan yeni parsel üzerinde 5 katlı her katta ikişer daireden toplam 10 bağımsız bölümlü apartmanın inşasının sözleşmenin konusunu oluşturduğu, sözleşmenin 2.maddesinde yapının tüm giderlerinin iki firma arasında karşılanması ve işin sonucunda daire satışlarıyla elde edilen gelir ve zararın iki firma tarafından eşit olarak bölünmesi ile yapılacağı, sözleşmenin 5. maddesinde işin tümünün tek firma veya şirket tarafından bitirilmesi durumunda diğer tarafın haklarını bitiren tarafa devredeceği, işin süresinin 06/12/2011 tarihinden itibaren 20 ay olduğu, işin yönetim ve mali konularda …. ‘un yetkili olduğu düzenlemelerinin yer aldığı anlaşılmıştır.
Bir tarafta davacılar ile diğer tarafta davalı olmak üzere taraflar arasında imzalanan 23/11/2013 tarihli inşaat yapım sözleşmesinin incelenmesinden;sözleşmenin 1. maddesinde bu inşaat sözleşmenin mevcutta yapılan inşaatlar ile diğer tüm inşaat işlerinde anlaşmaya varılan kısımlarla ilgili olarak düzenlendiği, sözleşmenin 3.maddesinde bir işin başlangıcında iki tarafın ortak ve eşit sermaye koyacağı para koyulmaması durumunda hangi taraf ne koymuşsa bu oranda satıştan pay alır hükmünün bulunduğunu yine sözleşmenin 4.maddesinde sözleşme mevcutta olan yerde yapının tüm giderleri iki firma arasında karşılanması ve işin sonucunda daire satışlarıyla elde edilen gelir ve zararın iki firma tarafından konulan sermayeye göre bölünmesiyle yapılacaktır düzenlemesinin bulunduğu belirlenmiştir.
Mahallinde 31/03/2017 tarihinde yapılan keşif sonrasında bilirkişiler inşaat mühendisi …. , YMM …. , hukukçu nitelikli hesap uzmanı bilirkişi …. ‘in sundukları 07/11/2017 havale tarihli raporlarında; kat karşılığı inşaat sözleşmesi sunulan …. ili, …. ilçesi, …. mahallesi …. ve …. parsellerin tevhidinden oluşan …. ada …. parselde … adet mesken ve kömürlük, …. mahallesi …. ve … parsellerin tevhidinden oluşan … ada …. parselde 10 adet meskenin, …. mahallesi …. ve …. parsellerin tevhidinden oluşan …. ada …. parselde 10 adet meskenin, …. Mahallesi …. ada …. parselde 1 adet dükkan ve 8 adet meskenin, …. mahallesi …. ada …. parselde 1 adet dükkan ve 5 adet meskenin yapıldığını, bu binadaki 4.kat 5 nolu bağımsız bölümün 11/10/2012 tarihinde ….’a satılmış/verilmiş ve onunda 04/06/2013 tarihinde …’e satmış olduğunu, …. ilçesi, …. Mahallesi, …. ada …. parselde 5 mesken yapıldığını, birinci kat 2 nolu bağımsız bölümün 25/04/2013 tarihinde ….’a satış yapıldığının anlaşıldığını, tarafların yapılan gider ve harcamalara hangi oranda katkılarının olduğu belirlenemediğinden elde edilen kar paylaşımının 1/2 oranında kabul edilmesinin gerekeceğini, toplam inşaat faaliyet giderinin 4.673.904,00-TL olacağını, dairelerin satışından elde edilebilecek 5.550.000,00-TL gelirden düşüldüğünde kalan karın 876.096,00-TL olacağını, davacıların 1/2 oranında kardan pay alacakları düşünüldüğünden 438.048,00-TL olacağını, bu inşaatlardan davacılara verilmiş iki dairenin davacıların karı gibi düşünüleceğini, böylelikle davacıların davalıdan alacağının kalmadığı kanaatinde olduklarını bildirmişlerdir.
Bu bilirkişi raporuna karşı davacılar vekilince itiraz edilmiş, raporda her ne kadar 1/2 oranında paylaşım görüşü bildirilmiş ise de, gerek sözleşmede ve gerekse fiili durum itibariyle müvekkillerinin %70 oranında davalı şirketin %30 oranında paylaşıma katılmasına karar verildiğini, bu oran üzerinde hesaplama yapılması gerektiğini, ….’a satıldığı/ verildiği belirtilen dairenin ….’e satıldığını, satım bedelinin de davalı şirkete verildiğini, ….’a satıldığı belirtilen dairenin de sadece bankadan kredi çekmek için tapuda devredildiğini, …. tarafından bankadan kullanılan kredinin davalı şirket müdürü tarafından çekildiğini, bu nedenle iki adet dairenin müvekkillerine verildiğine kabulüne olanak bulunmadığını, hesaplamanın dava dilekçesindeki …. parselle yapılmasının gerektiği, bunun dışındaki taşınmazların dava konusu edilmediğini bildirerek rapora itiraz etmiştir.
Davalı vekili de ….-….-…. parsellere ilişkin taraflar arasında düzenlenmiş kesin bağlayıcı bir inşaat yapım sözleşmesinin bulunmadığını, davalı şirketin ….-….-…. parseller üzerindeki inşaatlara katacakları sermaye oranında kara katılabilecekleri yönünde karşılıklı söz ve iradeleri çerçevesinde cüzi miktarda harcamalara giderlere katılmış iseler de devam eden süreçte inşaat giderlerine katılmadıklarını, ….-….-…. parsellere yönelik bir iş ortaklıklarının bulunmadığını bildirerek rapora itiraz etmiştir. Tarafların itirazlarının değerlendirilmesi bakımından bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler 09/10/2018 tarihli ek raporlarında; dava dilekçesinde yazılı 4 ayrı taşınmaz üzerindeki binanın yapım maliyetinin 3.410.880,00-TL olduğunu, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde %60 müteahhide %40 arsa sahibine kalması ve davacı ile davalının %70-30 kar payı konusunda anlaştıklarının kabulü halinde davacıların aldığı iki adet daire bedelinin düşülmesi sonucunda davacıların davalıdan 1.354.384,00-TL alacağının kalacağını, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde %50 müteahhide %50 arsa sahibine paylaşım kabul edildiğinde ve taraflar arasındaki kar payının davacı tarafın %70 davalının %30 kar paylaşımında anlaştıklarının kabulü halinde davacıların kalan alacağının 647.384,00-TL olacağını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhide %60 arsa sahibine %40 verileceği ve tarafların %50 bölüşümü ihtimalinde davacıların kalan alacaklarının 824.560,00-TL olacağını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhide %50 arsa sahibine %50 bölüşüm ve taraflar arasında %50 kar payı bölüşümü kabul edildiğinde davacıların alacağının 319.560,00-TL olacağını, gerçek yapı maliyetleri gerçek satış bedelleri bildirilmediği sürece hesapta günün rayiçlerinin dikkate alınması gerektiğini ortaya koymuşlardır.
Davacı vekili dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olduğundan yemin delili hatırlatılmış yemin deliline dayanmayacaklarını bildirmişlerdir.
Her iki sözleşme birlikte değerlendirildiğinde ilk sözleşmede konu olarak gösterilen …. Mahallesi, …. ada, …. ve …. parsellerin tevhidinden oluşan (…. parsel) dışında diğer dava konusu parsellerin iş ortaklığına konu olduğu ve davacı ile davalı tarafın koyduğu sermaye ile yapıldıkları ile binanın yapımı için tarafların ne tutarda sermaye koydukları da sübuta ermediği, davacı taraf dava konusu 4 ayrı parseldeki inşaatlar için kendilerine %70 oranında sermaye koyduklarını ileri sürmüş iseler de, bu iddialarını yazılı delillerle ispatlayamadığı, kendilerine yemin teklifi hatırlatıldığı halde yemin deliline dayanmadıkları, kaldı ki bilirkişi raporunda ortaya konulduğu üzere davacılara yapılan iş karşılığı olarak her birine bir daire olmak üzere daire devri sağlanmış olup, davacıların iddia ettiği gibi bu dairelerin bedellerinin veya bu daire karşılığında çekilen kredinin davalıya verildiği de sübuta ermediği gerekçesiyle sonuç olarak …. parsel dışındaki parsellerin iş ortaklığı tarafından yapıldığı ve davacıların koyduğu sermaye payı ispatlanamadığından gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ret kararının eksik ve hatalı incelemeye dayandığını, taraflar arasında imzalanan 10/11/2011 tarihli ilk sözleşmenin belirsiz olması ve bu belirsizliğin taraflar arasında soruna sebebiyet vermesi nedeniyle 23/11/2011 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin temel amacının iki tarafın haklarının korunması ve devam etmesini sağlamak niteliğinde düzenlendiğinin başlıkta yazan ifadeden anlaşıldığını, sözleşmenin içeri başlıklı 1.maddesinde; bu inşaat sözleşmesinin mevcutta yapılan inşaatlar ile diğer tüm inşaat işlerinde anlaşmaya varılan kısımlarla ilgili olarak düzenlendiğinin açıkça yazılı olduğunu, bu maddeye göre iş ortaklığına konu birden fazla inşaat olduğunun açıkça anlaşıldığını, bu hususun davalının cevap dilekçesinde dahi belli olduğunu, dosyaya ibraz edilen istinaf dilekçesine ek olarak sunulduğu belirtilen Ek-4, Ek-5, Ek-6, Ek-7, Ek-8, Ek-9 da ki belgelerde müvekkillerinin kaşesi yanında davalı şirket kaşesi ve yetkilisinin imzası bulunduğunu, bazılarında davalı şirket yetkilisinin el yazısı olduğunu, buna rağmen davalının dayanaksız iddialarına dayanarak davanın reddedildiğini, öte yandan dava konusu 4 ayrı parselde inşaatlar için %70 oranında sermaye koyduklarına ilişkin iddianın ispatlanamadığı hususunun yerinde olmadığını, zira gerek imzalanan sözleşmeler gerekse fiili durumda davacıların %70, davalı şirketin %30 oranında paylaşıma karar verildiğinin anlaşıldığını, nitekim ek-10 da sunulan davalı şirket ortağı olan aynı zamanda şirket müdürü …. ‘ın el yazısını içeren 20/01/2014 tarihli tabloda iş ortaklığına konu edilen parseller açıkça görüldüğü gibi dağılımın %70 müvekkilere ve %30 davalı şirkete olacak şekilde yapıldığının anlaşıldığını, İDM’nce davacılara yapılan iş karşılığı olarak her birine birer daire olmak üzere devrinin sağlandığı, iddia edildiği gibi daire bedellerinin veya bu daire karşılığında çekilen kredinin davalıya verildiğinin subuta ermediği gerekçesinin de hatalı olduğunu, kök raporunun 8.sayfasının e maddesinde; …. Mahallesi …. Sk. No… adresindeki …. nolu bağımsız bölümün müvekkilinden ….’a satıldığı yönündeki bir tespit varsa da bu bağımsız bölümün ….’e satıldığı, satım bedelinin de davacı şirkete verildiğinin açıkça itiraz dilekçesinde belirtildiğini, yine bilirkişilerin kök raporunun 8/f bendinde …. …. Mah. …. Sk. No… adresindeki …. nolu bağımsız bölümün ….’a satıldığı tespitine yer verilmiş ise de bu taşınmaz devrinin sadece ….’a kullandırılan kredi için olduğu, kredinin de davalı tarafından bankadan çekildiğinin ek-11 de ki dekontla ispat edildiğini, yine haklılıklarını tüm dosya kapsamıyla ispatladıkları için niteliği, işlevi ve doğuracağı sonuçları bakımından müvekkillerinin yemin deliline dayanmamasının haklı bir sebebi olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacıların %70, %30 oranında kar payı dağıtımına ilişkin anlaşma olduğu iddiası dava ve cevap dilekçesinde olmadığını, rapor sunulduktan sonra ilk defa ileri sürüldüğünü, bu iddiaya muvafakat etmediklerini beyan ettiklerini, bir inşaatın yapı maliyeti ortadayken …. parselde hiçbir katkısı olmayan …. parselde katkısı 17.250,00 TL gibi cüzi miktarda kalan masraflara katılmayan davacıların %70 kar iddiasında bulunmasının gülünç olduğunu, …., …. ve …. parsellere ilişkin olarak taraflar arasında düzenlenmiş kesin ve bağlayıcı bir sözleşme olmadığını, taraflar arasında imza atılan sözleşmelerde iki tarafın da eşit sermaye koyacaklarını, ancak para konulamaması durumunda işin bitiminde hangi taraf ne koymuşsa bu oranda satıştan pay alacağının açıkça belirtildiğini, sözleşmede de inşaatın bitiminden sonra kar payının dağıtımının yapılacağının hüküm altına alındığını, davacıların …., …. ve …. parsellerde çok cüzi miktarda harcama ve giderlere katılmış iseler de devam eden süreçte harcama ve giderlere katılmadıklarını, çekildiklerini, sgk vergi borçları gibi giderlere katılmadıklarını, davacı ….’un konut kredisi çekilmesiyle ilgili olarak dava, cevap dilekçesi, delil beyanında yer almadığını, rapordan sonra itirazda dile getirildiğini, müvekkili şirket yetkilisi ….’ın isminin yanına vekaleten ibaresi sunmak suretiyle kendisi tarafından çekildiği yönünde açıklama olup, vekaleti de ….’ın verdiğini, aynı kişinin satış yetkisi elinde bulunan …. tarafından davacı ….’a verdiğini, esasen krediyi çeken, parayı alan da …. olduğunu, davacı tarafından en çok üzerinde durulan konunun taraflarca imza altına alınmış olunan dosyada mevcut tablo olduğunu, tablodan görüleceği üzere müvekkili davalı şirketin kendi adına yaptığı inşaatlardan daire satışları neticesinde alınan paralardan 695.700,00 TL’nın davacılara verildiğinin ortada olduğunu, bu parayı aldıklarına dair davacıların imzası ve kaşesi bulunduğunu, bu tablonun ödemelerin kayıt altına alınması, hangi ödemenin yapıldığının hatırlanması amacıyla kendi aralarında düzenlenen bir not alımından ibaret olduğunu, durumun davacılarla birlikte farklı bir şekilde yansıtılmasının doğru olmadığını, üstelik sağlıklı bir hesaplama yapılırsa tabloda çıkan oranın %70 olmadığının ortaya çıkacağını, bu tablo gereğince gösterilen ödemenin ortaklık ve kar payını gösterir tespitten uzak olduğunu, ayrıca ….’a 15/08/2013 tarihinde 49.000,00 TL, 27/08/2013 tarihinde 118.000,00 TL havale yapıldığının dosyada bulunduğunu, y ine 11 adet çek karşılığı 106.547,00 TL ödeme yapıldığını belirterek davacıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur.

G E R E K Ç E

Uyuşmazlık, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin alacak davasıdır.
İDM’nce yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 355.maddesi gereğince resen gözetilecekler dışında istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan incelemede;
(I) Davacı vekili dava dilekçesine ekli 11/10/2012 tarihli ve 23/11/2013 tarihli “inşaat yapım sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile taraflar arasında adi ortaklık kurulduğunu, ancak sözleşmelar gereğince gelir ve zararın ödenen sermayeye göre paylaştırılacağının hüküm altına alındığını, davalı şirket tarafından müvekkillerinin hakettiği kazanç payının verilmediğini ileri sürmüştür.
Buna karşılık davalı vekili taraflar arasında düzenlenen 11/10/2012 tarihli sözleşme dışında başka bir sözleşme olmadığını ve bu sözleşmenin konusu olan …. parseldeki iş ortaklığına konu binanın yapımı sonrasında gelirlerin paylaşılıp ödemelerin gerçekleştiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İDM’nce sonuç olarak …. parsel dışındaki parsellerin iş ortaklığı tarafından yapıldığı ve davacıların koyduğu sermaye payı ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
10/11/2012 tarihli “inşaat yapım sözleşmesi” başlıklı sözleşme incelendiğinde;
1 nolu madde de belirtilen arsa sahipleri ile davalı şirket arasında düzenlenen …. …. ada …. ve …. ada …. nolu parsellerin üzerinde Karşıyaka …. Noterliğinin 09/12/2011 tarih 43591 yevmiye nolu KKİS ile arsa üzerinde inşaat yapımı konusunda sözleşmeye atıfta bulunularak, 2 nolu bendine göre sözleşme “mevcutlu olan yerli yapının tüm giderleri iki firma arasında karşılanması ve işin sonucunda daire satışlarıyla elde edilen gelir ve zararın iki firma tarafından eşit olarak bölünmesi ile yapılacaktır” şeklinde ortaklık kurulduğu anlaşılmaktadır.
Aynı sözleşmenin 4 nolu bendinde; “tarafların iş sürecinde anlaşmaya düşmesi durumunda yapılan inşaat üzerinden işin tümü için değer tespiti yapılarak işin toplamı oranından kendisine ödeme yapılacaktır” düzenlemeye yer verildiği, 5 nolu bendinde; işin tümünün tek firma veya şirket tarafından bitirilmesi durumunda diğer tarafın haklarını bitiren tarafa devredeceği belirtilmiş, 8 nolu bendinde; “iş ortaklığı ile …. inşaatının sözleşmede yapmış olduğu işlerde (kat karşılığı yerler için) ….’a iş ortaklığının devamını teklif eder, ancak …. devam edip etmemeye kendisi karar verir” hükmüne yer verilmiştir.
Sözleşmenin son paragrafında “işin yönetimi ve mali konularda …. yetkilidir. Sözleşme içeriğini belirler. Onaylanması durumunda sözleşme yapar. Ancak yapılacak işle ilgili iki taraf teklif alır ve en uygun teklif için iki tarafın onayladığı teklif karara bağlanır” şeklinde yönetici ortağın davacı …. olduğu belirtilmiştir.
Yine davacı vekilinin dayanağı olan 23/11/2013 tarihli diğer sözleşme incelendiğinde;
“Sözleşmenin içeriği” başlığının hemen altında sözleşmenin temel amacının iki tarafın haklarını koruması ve devam etmesini amaçlar” dendikten sonra 1 nolu bendinde; “bu inşaat sözleşmesi mevcutta yapılan inşaatlar ile diğer tüm inşaat işlerinde anlaşmaya varılan kısımlarla ilgili olarak düzenlenmiştir.” hükmüne yer verilmiştir.
3 nolu bendinde; “bir işin başlangıcında iki taraf ortak ve eşit bir sermaye koyacaktır. Para konulmaması durumunda hangi taraf ne koymuşsa bu oranda satıştan payını alır. İşin kaba inşaat bitimine kadar bu ortak sermaye durumu uygulanacaktır. Ancak kaba inşaat sonrası aynı koşullar devam etmesi istenir, taraflardan biri bu koşulları sağlamazsa satış olması durumunda mevcut konulan paraya göre oran tespit edilerek bu oranda kar ve ana para dağıtımı yapılır.” denmiştir.
4 nolu bendinde de; “sözleşme mevcutta olan yerde yapının tüm giderleri iki firma arasında karşılanması ve işin sonucunda daire satışlarıyla elde edilen gelir ve zararların iki firma tarafından konulan sermaye ile bölünmesi yapılacaktır.” hükmüne yer verilmiş, 6 nolu bendinde; iş sürecinde anlaşmaya düşülmesi halinde yapılan imalat üzerinden işin tümü için değer tespiti yapılarak toplamında konulan paraya göre oran belirlenir ve bu oranda kendisine ödeme yapılacağı belirtilmiştir.
İşin yönetimi ve sorumlusu başlıklı kısmında; işin yönetimi ve mali konularda …. ve …. yetkilidir ifadesine yer verilmiştir.
Davacı vekili 10/11/2012 tarihli sözleşmenin …. …. ve …. parsellerden tevhidden oluşan …. parselle ilgili olduğunu belirttikten sonra 23/11/2013 tarihli sözleşmenin ise bu parselle birlikte …. …. ve …. nolu parsellerin tevhidinden oluşan …., …. …. ve …. parsellerin tevhinden oluşan …. parsel ve …. Mahallesi …. parsel için de davacılar arasında iş ortaklığının olduğunu ileri sürmüş, davalının aksine olan savunması üzerine 19/02/2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde 13/09/2013 tarih 35516 yevmiye nolu ihtarname (KKİS) ile müvekkilleriyle davalılar arasında iş ortaklığının …. parsel haricinde de devam ettiğini ileri sürerek çok sayıda para makbuzu, havale dekontu ve müvekkillerince iş ortaklığı için yapılan harcamaları gösterir davalı şirket onaylı harcama tabloları ve diğer belgeler olduğunu belirttiği çizelgeleri delil olarak ibraz etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde cevaba cevap dilekçesinde dayanmış olduğu anılan belgeleri Ek-4, Ek-5, Ek-6, Ek-7, Ek-8, Ek-9, Ek-10 ve Ek-11 olarak numaralandırarak dayanılan bu belgelerle taraflar arasındaki her iki sözleşmenin …. parsel dışında …., …. ve …. parselleri de kapsadığını iddia etmiştir.
Söz konusu Ek-4 olarak işaretlenen belgenin 13/04/2013 tarihli olduğu ve …. parsele yapılan harcamalar şeklinde düzenlendiği belgenin altında davacı …. ile davalı şirketin kaşelerinin ve imzası bulunmaktadır.
Davacının Ek-5 olarak işaretlediği …. parsel için yapılan harcamaları gösteren çizelge içerisinde …., …. parsellerinde yazılı olduğu 6 sayfadan ibaret çizelge olduğu, belgenin altında …. ile davalı şirketin kaşelerinin basılarak imzalarının atıldığı anlaşılmaktadır.
Ek-6 olarak işaretlenen …. parsele yapılan harcamalar başlığını taşıyan, içeriğinde …. ve …. parsellerin yazılı olduğu ve davalı şirketin kaşesi bulunan belge ibraz edildiği anlaşılmaktadır.
Ek-7 olarak işaretlenen “….’ın el yazısıyla yazılan ödemeleri gösterir belge” başlıklı kareli kağıda yazılmış belgede …. ve …. nolu parsellerden bahsedilip, %70 YTS ödendiği kaydının düşüldüğü not bulunduğu, ancak bu notun cevaba cevap dilekçesinde ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Ek-8 olarak işaretlenen çekler başlıklı belgede çekle yapılan ödeme tutarlarına ilişkin …., …. nolu parsellere ilişkin ödemelerden bahsedildiği, belgenin davacı …. ve davalı şirket kaşesiyle altının imzalandığı anlaşılmaktadır.
Ek-9 olarak işaretlenen alınan başlıklı belgede …., …., …. ve …. nolu parsellerden bahsedilerek davacıya 695.700,00 TL, davalıya 416.900,00 TL olmak üzere toplam 1.112.600,00 TL gelirin paylaşılmasına ilişkin davacı …. ile davalı şirket yetkilisinin kaşeleri ve imzasının bulunduğu belge ibraz edilmiştir.
Ek-10 olarak işaretlenen ve davacı vekilinin dosya kapsamına göre davalı şirket müdürü ….’ın el yazısını içerdiğini ve tarihinin 20/01/2014 olduğunu iddia ettiği belgede …., …., …. ve …. nolu parsellerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili özellikle bu belgeye dayanarak kar payının %70 ve %30 olarak paylaşıldığını ileri sürmüştür.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde; vekili bulunduğu davalı şirketin …., …. ve …. parseller üzerindeki inşaatlarına katacakları sermaye oranında katılabilecekleri yönündeki karşılıklı söz ve iradeleri çerçevesinde bir kısım kısmi harcama ve giderlere katılmış iseler de devam eden süreçte harcamalara katılma ve sermaye girişine son vermek suretiyle çekildiklerini, ayrıca …. ve …. parselle ilgili olarak cüzi bir ödeme yapıldığını, harcamalara katılmadıklarını savunmuş, istinafa cevap dilekçesinde; davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde sunduğu belgelerle ilgili olarak dilekçenin 4 nolu bendinde “davacı tarafça en çok üstünde durulan konu taraflarca imza altına alınmış bulunan ve dosyada mevcut tablodur.” ifadesine yer vermiş,” tablodaki satış parseli notunun o parsele ilişkin ortaklıktan kaynaklı bir hak ve alacak olduğu açıklaması olmadığını, ödeme yapılırken o ödemenin hangi tarihte hangi parseldeki dairenin satışından elde edildiğini gösterir ve para ödemesinin yapıldığının kayıt altına alınması ve hatırlanması amacıyla kendi aralarında düzenlenen bir not alımından ibarettir.” açıklamasına yer verilmiştir.
Davacı vekilinin dayandığı yukarıda sözü edilen belgelerin asılları dosyada bulunmadığı gibi sıhhati bakımından bir irdeleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Anılan belgelerin asıllarının ibrazı istenmeden, davacının dayandığı …. …. ve …. parseller tevhinden oluşan …. parsele ilişkin Karşıyaka ….Noterliğinin 43591 yevmiye nolu 09/12/2011 tarihli, …. Mah. …. ve …. parsellerin tevhinden oluşan …. parsele ilişkin Karşıyaka …. Noterliğinin …. yevmiye nolu 28/11/2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi, …. Mah. …. ve …. parsellerin tevhinden oluşan …. parselle ilgili Karşıyaka ….Noterliğinin 51495 yevmiye sayılı 28/12/2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve dava dilekçesinde belirtilmemekle birlikte …. Mah. …. parsel (muhtemelen …. ada ….parsel ve bitişikteki …. nolu parselin tevhidi sonucu oluştuğu düşünülen) ile ilgili Karşıyaka …. Noterliğinin 18/08/2011 tarih 31069 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesi getirtilmeden, bu sözleşmelerin (tevhid ve ifraz görmesi nedeniyle) hangi parsellerle ilgili olduğu, sözleşmeler gereğince inşaatların tamamlanıp tamamlanmadığı, inşaatı üstlenen yüklenicilere düşen taşınmazların hangileri ve oranların (yüklenici ile arsa sahipleri arasında) ne olduğu, davacılar vekilinin özellikle ek-9 ve ek-10 olarak numaralandırdığı belgeler ve tarafların ticari defter ve muhasebe kayıtları incelenerek gerekirse davacı asiller ile davalı şirket yetkilisi isticvap edilerek iki ayrı adi ortaklık sözleşmesinin birbirinin tamamlayıcısı olup olmadığı, ilk ve ikinci sözleşme gereğince kar payı oranının 6098 Sayılı TBK 623.madde hükmü de gözetilerek KKİS tümü için tek veya her biri için ayrı ayrı veya iddia edildiği gibi davacılar için %70, davalı için %30 olarak olup olmadığı belirlenmeden; …. parsel dışındaki parsellerin iş ortaklığı tarafından yapıldığı ve davacıların koyduğu sermaye payı ispatlanamadığı gerekçesiyle eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
(II) Yukarıdaki belirtilen durum karşısında taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu anlaşılmakla birlikte 11/10/2012 tarihli sözleşmeyle başlayan adi ortaklığın 23/11/2013 tarihli sözleşmeyle tadil edilip edilmediği, …. parsel dışında …., …., …. nolu parselleri kapsayıp kapsamadığı ve ortaklık paylarını ne oranda olduğu saptandıktan sonra aşağıdaki şekilde izlenecek yöntemle karar verilmesi gerekir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerini dikkate almak ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerini taraflar arasındaki adi ortaklığa uygulamak olmalıdır. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 644. maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Adi ortaklığın tasfiyesinde tamamen irade özelliği ilkesi hakimdir. Bunun sonucunda ortaklar adi ortaklıkta tasfiyenin nasıl ve kimler tarafından yapılacağını, ortaklık sözleşmesinde kararlaştırabilecekleri gibi ortaklığın sona ermesinden sonra yapacakları bir anlaşmayla da düzenleyebilirler. Somut olayda tasfiyenin ne şekilde yapılacağı konusunda kısmi düzenlemeler bulunmakla birlikte tümünü kapsar şekilde tasfiye hükümlerine yer verilmediği gibi tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi de atamadıkları anlaşılmaktadır.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.
Aynı Yasanın “Kazanç ve zararın paylaşımı” başlıklı 643. maddesinde ise; ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır ( TBK md 642)
Keza, aynı yasanın “Kazanç ve zarara katılma başlıklı” 623. maddesi de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Bu aşamada mahkemece; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle tarafların anlaşarak tasfiye memuru belirlemeleri istenmeli; tarafların bu konuda anlaşamamaları halinde ise tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru resen atanmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya(ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nın 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda (I) nolu bentte gösterilen deliller toplanıp irdeleme yapıldıktan sonra adi ortaklığın tasfiyesi için öncelikle, ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren ortaklığın tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve bu defterlerin dayanağı olan belge ve faturaların ibrazının sağlanması, yönetici ortağın belirlenmesinden sonra bu ortaktan yapılan tüm iş ve harcamalar ile gerekli görülecek olan diğer hususlarda hesap listesinin istenilmesi, hesap listesinin verilmemesi halinde yönetici ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağının kabul edilmesi, hesap listesi verilmesi halinde, defter kayıtları ve diğer belgelerle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi, aksi durumda emsal işletmenin kazanç durumunun araştırılması, ayrıca ortaklığın üçüncü kişilere ve kurumlara olan borcunun olup olmadığının tespit edilmesi suretiyle, tasfiyenin yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek yapılması gerekir.
İDM’nce bilirkişilerden asıl ve itiraz üzerine ek rapor alınmış ise de rapor aşamalı tasfiye hükümlerini içermediğinden hükme esas alınması da mümkün görülmemiştir. Diğer bir anlatımla eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 7251 Sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra a-6 ıncı bendinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş” olması halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre ; ilk derece mahkemesi’nce uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmadan, aşamalı tasfiyeye ilişkin işlemler gerçekleştirilmeden davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1241 Esas – 2019/440 Karar sayılı, 17/04/2019 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacıların peşin yatırdığı 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine, 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacıların tehiri icra kararı için yatırdığı teminatın 2004 Sayılı İİK 36/5.fıkrası gereğince talep halinde yatırana iadesine,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 353. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 10/01/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.