Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/2311 E. 2022/919 K. 25.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2311
KARAR NO : 2022/919

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/536 Esas – 2019/599 Karar
KARAR TARİHİ : 09/05/2019
DAVA : Maddi Tazminat
İSTİNAF TALEP TARİHİ: 10/06/2019 (Davalı)
KARAR TARİHİ : 25/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/04/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü

DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait, … Aş’nin kullanımına tahsis edilen … plakalı aracın 28/09/2015 tarihinde davalı şirkete ait otoparka dolan yağmur sularının içinde kaldığını, aracın tüm aksamının zarar gördüğünü, İzmir 5. SHM’nin 2015/176 D.İŞ sayılı dosyası ile tespit yaptırdıklarını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.000,00.TL hasar bedeli, 200,00.TL kazanç kaybı olmak üzere toplam 15.200,00.TL alacağın ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş;18/02/2019 tarihli dilekçe ile toplam alacağını 24.900 TL sına artırmıştır.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetkiye yönelik olarak itirazda bulunduklarını, yetkili mahkemenin Adana ATM olduğunu, esas yönünden ise davaya konu aracın şirket çalışanı … tarafından müvekkili şirkete ait otoparkın bodrum katına park edildiğini ve aracın anahtarının talep edilmesine karşın müvekkili şirket çalışanlarına teslim edilmediğini, sel nedeniyle otoparkta bulunan tüm araçların tahliye edildiğini ancak anahtarı bulunmayan davacı aracının tahliye edilememesi nedeniyle çekilemediğini, bu nedenle selden etkilendiğini, müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını, bu nedenle davanın öncelikle yetkisizlik kararı ile Adana ATM’ne gönderilmesini, aksi taktirde davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İDM KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucu verilen kararda özetle; davacı şirkete ait … plakalı aracın içersine 28.09.2015 tarihinde davalı şirkete ait otoparka giren yağmur sularının dolması sonucu hasar gördüğü, davacı aracında yedek parça ve işçilik dahil olmak üzere 38.055,00 TL KDV dahil hasar meydana geldiği, davacı aracının kaza tarihi öncesi 2.el piyasa değerinin 40.000,00 TL olduğu, bu durumda araç rayicinin %50sini aşan şekilde hasar gördüğünden aracın ağır hasarlı olduğu ve pert total olarak değerlendirilmesinin teknik ve ekonomik açıdan uygun olduğu, aracın sovtaj bedelinin 16.000,00 TL olduğu, bu durumda davacının talep edebileceği gerçek zarar bedelinin 24.000,00 TL olduğu, aracın pert total olması yeni bir araç edininceye kadar geçecek makul sürenin ise 15 gün olduğu ve günlüğü 60,00 TL den hesaplandığında ikame araç bedelinin 900,00 olduğu belirlenmesine göre, davacının da bu miktarlara uygun olarak dava miktarını artırdığı ve eksik harcını tamamladığı anlaşılmakla davanın artırılan miktarlar dikkate alınarak kabulüne, 24.000,00. TL hasar, 900,00. TL kazanç kaybı bedeli toplamı 24.900,00. TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
D E L İ L L E R:
İzmir 5. SHM’nin 2015/176 D.İş sayılı dosyası, olaya ait kroki, tutanak, faturalar, tüm dosya kapsamıdır.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın … Sigorta A.Ş. ne ihbar edilmesini talep etmiş isek de dava … Sigorta A.Ş ne tebliğ edilmediğini, bu nedenle bozulması gerektiğini, mahkeme tarafından karar kurmaya yeterli bilirkişi raporu alınmaksızın ve bilirkişi raporuna karşı itirazlarımız değerlendirilmeksizin karar verildiği, olayın Adana’da meydana gelmiş olup olayın meydana geldiği müvekkile ait otoparkta keşif icra edilmemiş, otoparkın fiziki yapısı ve zararın oluşumundaki katkı ve etkisi değerlendirilmediği, esasen davanın temeli buna dayanmakta olup kusurun kime ait olduğu ve zararın oluşumunda müvekkilin kusuru belirlenmeden karar verilmesi hatalı olduğunu, mahkeme karar duruşmasında sunmuş olduğumuz haklı mazeretimizi kabul etmemiş, sözlü yargılama için süre de vermediği, bu da usul bakımından hatalı karar verilmesindeki etkenlerden olup kararın bu yönüyle de bozulması gerektiği, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, otoparka bulunan aracın sel basması nedeniyle zarara uğradığından bahisle maddi tazminat isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın kabulüne karar reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Bilindiği üzere; 6100 Sayılı HMK’nın 118-186. maddeleri arasında düzenlenen yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona erdirilmesi ve sözlü yargılama ile hüküm aşamalarıdır.Yargılama yapılan tarihte yürürlükteki Hukuk Muhakemeleri Kanunu “ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde karar verilmeden önce, bu konuda tarafların ön inceleme duruşmasında dinlenebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularının tam olarak belirleneceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe ve arabuluculuğa teşvik edileceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği, “Ön İnceleme Duruşmasına Davet” başlıklı 139. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen inceleme tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit edilerek taraflara bildirileceği, çıkarılacak davetiyede duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceğinin ayrıca ihtar edileceği, “Tarafların duruşmaya daveti” başlıklı 147. maddesinde ise, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için tarafların duruşmaya davet edileceği belirtilmiş, devamında Kanun’un, ”Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesinde ve sözlü yargılama hükümlerinin yer aldığı 186. maddesinde, tahkikat ve sonlandırılmasına yönelik olarak; hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilerek, taraflara son sözlerinin sorulmasından sonra hüküm verileceğine dair düzenleme getirilmiştir.
Ayrıca, 6100 Sayılı HMK.nın hukuki dinlenilme başlıklı 27. maddesinde, “davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak yargılama ile ilgili olarak; bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir” hükmü düzenlenmiştir. Anılan madde gerekçesinde; “hukuki dinlenilme hakkı Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu sonucu olarak, yargılama sürelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gereklidir. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin, doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMK.’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Hukuki dinlenilme hakkı, çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Somut olayda,ilk derece mahkemesince 12/12/2019 tarihli duruşmada bilirkişi raporunun davalı tarafa tebliği ile tebliğden itibaren iki haftalık süre verilmesine karar verilerek duruşmanın 09/05/2019 tarihine ertelendiği; davalı vekilinin tarihi zuhulen 12/12/2018 olarak yazıldığı anlaşılan dilekçe ile 09/05/2019 tarihli duruşmaya ilişkin olarak mazeret dilekçesini verdiği ve dosya numarasını da bildirmek suretiyle o dosyanın duruşmasına katılacak olması nedeniyle eldeki davanın duruşmasına katılamayacağını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin gerekçeli olarak düzenlenmiş mazeret dilekçesi, duruşmada hazır olan davacı vekilinin beyanı sorulmadan ve gerekçesiz olarak “mazeret talebinin reddine” karar verilerek devam edilen yargılamada aynı celse davanın esastan sonlandırılarak kabulüne karar verilmiştir.
Bilirkişi raporunun tebliğinden sonraki ilk duruşmada davalı vekilinin mesleki mazeret beyanının doğru olmadığı yönünde bir bilgi, beyan ve itiraz olmadığı halde gerekçesiz olarak mazeretin reddine karar verilerek davanın karara çıkartılması hukuki dinlenilme hakkının ihlalini oluşturur. Kaldı ki, davalı vekilinin duruşmanın yokluğunda tamamlanması şeklinde bir beyanı olmadığı gibi karar tarihinde yürürlükte olan HMK 184 ve 186 maddeleri uyarınca tahkikatın sonlandırılması ve sözlü yargılamaya ilişkin hükümleri uygulanmadan karar verilmiş olması da yerinde değildir.
Davalı vekili 09/05/2019 tarihli duruşmaya mesleki mazeretini içerir dilekçe vererek katılmayacağını bildirmiş bulunmakla, mahkemece davalı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmek suretiyle yeni duruşma günü belirlenerek yargılamaya devamla hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken davalının iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu yaratacak şekilde yargılamaya devam edilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Bilindiği üzere; 7251 Sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra a-6 ıncı bendinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş” olması halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Maddi olayda olduğu gibi davalının iddia ve savunma hakkına aykırı olacak şekilde yapılan yargılama sonucunda yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra a-6 ıncı bendi kapsamında değerlendirilmelidir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince davalının iddia ve savunma hakkının ihlali sonucuna doğuracak şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davalı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/536 Esas – 2019/599 Karar sayılı, 09/05/2019 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-Davalının peşin yatırdığı 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına, 425,22 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde yatırana iadesine,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 353. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 25/04/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.