Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1658 E. 2021/2468 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1658
KARAR NO : 2021/2468

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/288 Esas – 2019/44 Karar
KARAR TARİHİ : 17/01/2019
DAVA : Alacak (Araç Tamirinden Kaynaklanan)
İSTİNAF TARİHİ : 22/04/2019 Davalı
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/12/2021

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1(b-1/son) cümle uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü
TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firmanın talebi üzerine firmaya ait … marka makinenin servis, bakım ve tamirat işlemleri müvekkil şirket tarafından yapıldığını, bu işlemler sonunda makinenin çalışır bir vaziyette imza karşılığı karşı tarafa teslim edildiğini, yapılan servis (işçilik, tamirat ve parça değişim) bedeli olan 26.04.2016 tarihli 14.442,10 TL ile 26.05.2016 tarihli 531,00 TL. olmak üzere toplam 14.973,84. TL. bedelli 2 adet fatura kesilerek ve ekli iş listesi ile birlikte karşı tarafa tebliğ edildiğini, ancak söz konusu hizmet karşılığının ödenmesi gereken tutar davalı şirket tarafından ödenmediğini, davalının teslimden 6 ay sonra Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/47 Değ.İş sayılı tespit dosyası ile tespit işlemi yapıldığını, makine üzerinde müvekkil firma tarafından yapılmayan bir takım hatalı değişiklikler ve eklemeler yapılmak suretiyle ve aradan geçen zaman ve makinenin kullanım ve yıpranma durumu dikkate alınmadan yapılan tespit ile müvekkilinin alacağının ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.000 TL nin reeskont faizi ile birlikte davalı borçludan alınarak müvekkili şirkete verilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiş;30/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak miktarını 14.973,83 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mezkûr makinenin arazi düzleştirmek için kullanılan bir iş makinesi olduğunu, davacı tarafından makine kamyon vasıtası ile getirilerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, makinenin sürekli ihtiyaç duyulan ve kullanılan bir makine olmadığı gibi komplike bir iş makinesi olduğunu, bu iş makinesi aynı zamanda her mevsimde ve her hava koşulunda kullanılabilen bir makine olmadığını, filtre sisteminin kontrol edildiğini, parçasının değiştirilmediğinin görüldüğünü, üretici … firması yetkilileri ile de bu durumun görüşüldüğünü, filtre sisteminde yapılan inceleme sonucunda bulunan olumsuz bulgu nedeni ile yapılan servis hizmeti ve değişen parçalardan şüphelenilmesi üzerine müvekkili şirket tarafından diğer parçalarında değiştirilip değiştirilmediğinin kontrol edildiğini ve iş listesinde değiştirilen parçaların açıkça yazılı olmasına rağmen yapılan incelemede de davacı tarafça değiştirildiği belirtilen birçok parçanın değiştirilmediği veya kullanılmış parçalar ile değiştirildiğinin yapılan servisin eksik ve hatalı olduğunun tespit edildiğini Karşıyaka 5. Noterliği’nin 25751 yevmiye sayılı ihtarname keşide edildiğini, mevcut durumun tespiti için Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/47 D.İş sayılı dosyası ile de tespit talep edildiğini ve bilirkişi raporu tanzim edildiğini, davacının kötü niyetli olarak eksik ve hatalı edimlerinin tespit edildiğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucu verilen kararda özetle;davacı yüklenici tarafından davalıya ait iş makinasının onarımının yapılarak davalı elemanına çalışır vaziyette teslim edildiğini, davalının gizli yada açık ayıpları ihbar süresinin teslimden itibaren başlamasına rağmen süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı, kaldı ki ayıpların açık ayıp olduğu, dolayısıyla faturaların tebliğinden itibaren 8 gün içinde bu yöndeki haklarını kullanmadığından, davacının davasının kabulü ile 14.973,83 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
D E Lİ L L E R:
Faturalar, Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/47 D.İş sayılı dosyası, 15.05.2018 tarihli keşif dosyası, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamıdır.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas bilirkişi raporunun yetersiz ve hukuki dayanaktan yoksun ve hatalı olduğunu, tüm tanıklar dinlenilmeden rapor tanzim edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/47 D. İş sayılı dosyasında yapılan tespitten önce makineye ilişkin herhangi bir bakım yapılmamışken eksik inceleme tespitten önce makinenin bakım ve onarıma tabi ve onarıma tabi tutulduğu iddiasının doğru olmadığını, makine arazide kullanılan bir araç olduğunu, arazide test edilmeden servisin düzgün yapılıp yapılmadığının anlaşılmasının mümkün olmadığını, aracın sadece çalışıyor olduğu iddiası servisinin düzgün yapıldığının işaretinin de olmadığını,tespit dosyası ile eldeki davada alınan bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu, makinenin her zaman kullanılabilen bir makine olmadığını, makinede olağan kontrol ile servisin düzgün yapıldığı ve ayıpların tespit edilemeyeceğini, arızaların tespit edilir edilmez davacı tarafa bilgisinin verildiğini,davacı şirket yetkilisinin yani davacı …’in keşifte dinlenmesinin mümkün olmadığını, taraflarca dilekçelerinin ibraz edilmesinden ve delil sunma sürelerinin geçmesinden sonra davacı taraf tanığınca delil sunulmasına rıza ve muvafakatlerinin olmadığını, hukuka ve kanuna aykırı olan İzmir 4. Asliye ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2019 tarih, 2017/288 E. 2019/44 K. Sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, istinaf yargılaması sonucunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP:
Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, iş makinasının onarımına dayanan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Bilindiği üzere; 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri hem de 6098 Sayılı 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında, davacının üstlendiği aracın tamir işini özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde eksiksiz olarak yapmakla ödevlidir.
Eserin; sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine ya da işsahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da birkaçının bulunmaması halinde, ayıplı ifa, edildiğinin kabulü gerekir.
Eserdeki ayıp nedeniyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibi seçimlik haklardan birini kullanabilir. Hem, 6502 Sayılı Kanunun 13 ve devamı maddeleri uyarınca, hem 6098 Sayılı TBK’nun 475 maddesine göre, 1-Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı yada sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme, 2-Eseri alıkoyup aynı oranda bedelden indirim isteme, 3-Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masraflar yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarımını isteme haklarını kullanabilir (iş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır).İlk üç hakkın kullanılabilmesi için yüklenicinin kusuru aranmaz, ayıbın yükleniciden kaynaklanması yeterlidir.
Kural olarak eser sözleşmesinde ayıbın varlığı her türlü delil ile kanıtlanabilir. (Yargıtay 15. HD 06/02/2002 tarih 4689/546 vb. kararlar) 6098 Sayılı TBK’nun 474. maddesi hükmü gereğince iş sahibi eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulmaz, eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. Sonradan ortaya çıkan gizli ayıplarda ise, iş sahibi gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır. Aksi taktirde iş sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve 475. maddesi hükmünden yararlanamaz.
Somut olayda, davalıya ait …. model paletli iş makinasının 31/03/2016 tarihinde çalışmaması nedeniyle bakım ve onarımı için davacının işyeri ile görüşülmesi üzerine davacıya bırakıldığı, bakım ve onarımının yapılması sonrası 18/04/2016 tarihinde ” test ederek teslim aldığı ” beyanı ile davalının elemanına çalışıp çalışmadığı test edilerek teslim edildiği, davalının onarım bedelini ödemediği gibi süresinde de ayıp ihbarında bulunmadığı halde, kendisine teslimden yaklaşık 5 ay kadar sonra ihtarname keşide edip, tespit yaptırmak suretiyle iş makinasında davacı tarafından değiştirildiği iddia edilen yağ filtresinin, hava filtresinin değişmemiş, motor yağının kirli ve değişmemiş, kornanın, klima sisteminin çalışmadığı gibi hususlarda davacının ayıplı ifada bulunduğunu ileri sürerek davacıya onarım bedelini ödemekten imtina ettiği anlaşılmıştır.
Ne var ki; davalının iş makinasının davacı tarafından 18/04/2016 tarihinde teslimi üzerine basiretli bir tacir olarak iş makinası üzerinde inceleme yaparak veya yaptırmak suretiyle usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol etmesi, fatura içeriğinin yerinde olup olmadığını denetlemesi ayıp varsa davacıya makul bir sürede bildirmesi gerekirken, bu şekilde bir ihbarda bulunmadığı keza, ayıp olarak belirtilen hususların gizli ayıp kapsamında kalmadığı açık ayıp olduğu denetime elverişli uzman bilirkişiler tarafından yöntemine uygun düzenlenen 25/05/2018 tarihli rapor içeriği ile sabit olduğuna göre, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunmaması nedeniyle 6100 Sayılı TBK un 475 inci maddesinden yararlanması söz konusu olmadığından; ilk derece mahkemesince davalının onarım bedelinden sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin anılan hususlara değinen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK.nun 400-406.maddeleri (Mülga 1086 Sayılı HUMK.nun 368-374. maddeleri) gereğince, delil tespitinde, “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.”
6100 Sayılı HMK’nun 266. maddesine göre çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması, taraflarca öne sürülen itirazların da yine bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerekir. Karşı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda diğer tarafça tek taraflı olarak yapılan delil tespiti sonucu düzenlenen bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. Bu gibi hallerde mahkemece ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunludur (Yargıtay 3. HD 2019/4708 E – 2020/1933 K sayılı 03/03/2020 tarihli kararı)
Delil tespitinin konusunu maddi vakıalar oluşturur ve bilirkişi raporunda belirtilen zarar miktarı karşı taraf lehine kazanılmış hak oluşturmaz.Yani delil tespiti kesin delil niteliğinde değildir.Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir. Davalı tarafca tek taraflı yapılan delil tespit raporu davacı tarafından itiraz edilmesi nedeniyle kabul edilmediğinden bu rapora itibar edilmeden yeniden uzman bilirkişilerden rapor alınmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Keza, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda tespit raporuna neden itibar edilmediği gerekçeleri ile anlatıldığından iki rapor arasında çelişki bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi tanık beyanları mahkemece diğer deliller ile birlikte değerlendirileceğinden, bir kısım tanıkların bilirkişi raporundan sonra dinlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından; davalı vekilinin bu hususlara değinen istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Ayrıca, dava konusu iş makinasının niteliği gereği arazide kullanılması, davacı tarafından davalıya teslim edildikten sonrada arazide kullanıldığı tanık beyanlarıyla sabit olduğuna ve bu kullanım sonrası filtrelerin tozlanmasının olağan olması nedeniyle; yaklaşık 5 ay sonra yapılan tespitte kullanılmış filtrelerin değişmediğinden bahsedilmesi işin niteliğine uygun değildir. Keza, davacıda paketinden açılmamış olarak raf ömrünü doldurmuş yada doldurmamış olan filtrelerin iş makinasına takılmış olması, filtrelerin çalışmasına engel olmayacağından ayıplı hizmet niteliğinde olmadığından, davalının tüm istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Beri yandan; dava dilekçesinde açıklanan olayların bir kez de mahkemede şirket yetkilisi tarafından anlatılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf istemi de usul ve yasaya uygun değildir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından ve davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 300,40 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 1.022,87 TL’den mahsubuyla, bakiye 722,47 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK’nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 08/12/2021 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.