Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/954 E. 2023/662 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/954
KARAR NO : 2023/662

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/989
KARAR NO : 2021/366
DAVA TARİHİ : 08.09.2017
KARAR TARİHİ : 27.04.2021

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 31.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31.03.2023

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.04.2021 tarih 2017/989 E – 2021/366 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin Adnan Menderes Havalimanı mevkiinde bulunan şantiyesinde yaptığı bulon imalatlarına ilişkin olarak 10.10.2013 tarihinde 53.100,00 TL bedelli ve 02.11.2013 tarihinde 64.900,00 TL bedelli iki fatura düzenlediğini, faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğini, itiraz edilmeden ticari defterlerine işlendiğini, davalı şirketin bu faturalara mahsuben yaptığı ödemelerden sonra bakiye 64.900,00 TL alacağın kaldığını, ödeme yapılmaması üzerine İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2014/655 esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davalı şirketin işlemiş faize yönelik itirazının doğru olup sair itirazlarının yerinde olmadığını ileri sürerek, İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2017/11281 esas sayılı dosyasına gerçekleştirilen itirazın iptaline, takibin 64.900,00 TL üzerinden devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, 17.01.2014 tarihli ödeme emrine müvekkilinin süresinde itiraz ettiğini, 11.09.2017 tarihinde eldeki davanın 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, müvekkili ile … – … firması ile bulon imalatına ilişkin olarak davacıya 35.000,00 TL ödenmesi hususunda anlaştıklarını, davacının işin bitiminde müvekkilinden tarafların üzerinde anlaştıkları bedelin çok daha üzerinde bir bedel olan 100.000,00 TL’nin ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin tarafların anlaştığı bedelin üzerinde 53.100,00 TL ödeme yaptığını, taraflar arasında 02.11.2013 tarih ve 23918 numaralı 64.900,00 TL bedelli faturaya konu bir işin mevcut olmadığını, müvekkilinin bu nedenle iade faturası düzenleyip bu faturaya itiraz ederek davacıya iade ettiğini, faturada müvekkili tarafından alındığı iddia edilen hizmetin cinsinin açıkça yazılmadığını, faturada yalnızca “02 nolu hakediş” açıklamasına yer verildiğini, hakedişin neye ilişkin olduğunun belli olmadığını savunarak davanın reddini ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından takibe dayanak gösterilen faturanın davalı şirkete usulüne uygun şekilde teslim edildiği ve davalı şirket tarafından TTK mad. 21/2 uyarınca yasal süresi içinde fatura içeriğine itiraz edilmediği, faturanın davalı ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, davalı tarafça söz konusu faturanın iade edildiği beyan edilmiş ise de iade faturasının davacıya teslim edildiği gösterir herhangi bir kaydın dosyada mevcut olmadığı, davalı tarafça beyan edildiği şekilde taraflar arasında faturada gösterilen işe ilişkin herhangi bir anlaşma olmadığı, davalı tarafın takibe konu edilen borcunun olmadığı yönündeki davalı iddiasının davalı tarafça ispatlanması gerektiği, dosyada ispata dönük herhangi bir delil tespit edilmediği, alacağın niteliği dikkate alındığında likit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2017/11281 esas sayılı takip dosyasında davalı … Şirketi’nin itirazının iptaline, takibin 64.900,00 TL alacak üzerinden devamına, icra inkar tazminatı isteminin kabulüne, hüküm olunan alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava tarihinden önce tüzel kişiliği sona ermesine rağmen … İnşaat aleyhine açılan bu davanın usulsüz olduğunu, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davacının taraf değişikliği talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili … hakkında takip bulunmadığını, müvekkilinin takip borçlusu olmadığını, itirazın iptali davasında ancak takip borçlusunun yer alabileceğini, … A.Ş. hisselerinin 19.03.2015 tarihinde müvekkili … A.Ş tarafından satın alındığını, bu şirketlerin birleştiğini, bu hususun Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, … A.Ş’nin unvan ve işletme kaydının ticaret sicilinden silindiğini, tüzel kişiliğin sona ermesi ile taraf ehliyetinin sona ereceğini, davanın 08.09.2017 tarihinde açıldığını, davanın TTK’nın 151. maddesi gereğince külli halef olan şirkete açılması gerektiğini, müvekkili aleyhine takibin devamına hükmedilemeyeceğinden davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, davacı ile müvekkili arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, … İnşaat ile davacı arasında 64.900,00 TL bedelli faturaya konu herhangi bir iş bulunmadığını, faturanın düzenleyen lehine delil olabilmesi için öncelikle fatura konusu işin ifa edildiğinin ispat edilmesi gerektiğini, faturanın içeriğinin neye dayandığının belli olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; fatura tarihi ve takip tarihinden sonra birleşme gerçekleştiğini, dava açma süresinin itiraz evrakının müvekkiline tebliği ile başlayacağını, itirazın müvekkiline tebliğ edildiğine ilişkin bir tebliğ mazbatasının davalı tarafından dosyaya sunulmadığını, faturanın davalı şirket tarafından ticari defterlerine işlendiğini, faturaya itiraz etmeyip ticari deftere işledikten sonra tek taraflı iade faturası düzenlemesinin kabul edilemeyeceğini, fatura içeriğinin kabul edildiğini belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerine göre açılmış, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili konusundaki icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olayda; taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesi bulunmasa da davacı yüklenici ile … İnşaat arasında sözlü eser ilişkisi kurulduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, yüklenici tarafından hak edilen iş bedeli üzerinde toplanmaktadır.
Davalı vekili her ne kadar eldeki davanın süresinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de; itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanunî düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlar. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise kanunda öngörülen bir yıllık süre başlamayacaktır. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. Bu nedenle davanın süresinde açılmadığına yönelik davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.2020 tarih, 2017/(19)11-949 esas ve 2020/621 karar sayılı ilamı)
Ayrıca, davalı vekili tarafından, takip borçlu olan … İnşaat’ın 19.03.2015 tarihinde müvekkili … A.Ş ile birleşmesi nedeniyle dava tarihi itibarıyla … İnşaat’ın tüzel kişiliği bulunmadığından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği ve taraf değişikliği yapılarak davanın … A.Ş yönünden devam etmesinin usule aykırı olduğu istinaf nedeni olarak ileri sürülmüştür. Dava tarihinde … İnşat Şirketinin birleşme nedeniyle tüzel kişiliği sona ermiş ise de, bu şirket … A.Ş tarafından devralındığından, şirketin külli halefi olan … A.Ş’nin davalı sıfatının bulunduğu ve kabul edilebilir yanılgıya dayalı olarak dava dilekçesinde davalı olarak … İnşaat’ın davalı olarak gösterildiği anlaşılmış olup, bu durumda, mahkemece, HMK’nın 124/4. maddesi gereğince davacı vekilinin taraf değişikliği isteminin kabul edilip yargılamaya devam edilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.10.2022 tarih, 2021/3077 esas ve 2022/7047 karar sayılı ilamı)
Ancak; davacı tarafından, eser ilişkisi kapsamında yüklenilen tüm işlerin eksiksiz olarak tamamlanarak teslim edildiği iddia edilerek ödenmeyen bakiye iş bedeli talep edilmiştir. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu sabit olup bedelde anlaşamamaları halinde gerçekleştirilen iş ve imalât bedelinin 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi gereğince yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi gerekir. Mahkemece davacının hakettiği iş bedelinin mahallinde keşif yapılarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesine göre yapıldığı yılın mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi ve davalı iş sahibi tarafından ispatlanan ödemelerin mahsubu gerekirken, keşif yapılmaksızın şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.04.2021 tarih 2017/989 E – 2021/366 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 1.109,00 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 31.03.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.