Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/886 E. 2022/1257 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/886
KARAR NO : 2022/1257

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1274
KARAR NO : 2021/243
DAVA TARİHİ : 16.11.2015
KARAR TARİHİ : 02.03.2021
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 01.07.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.07.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2021 tarih ve 2015/1274 Esas, 2021/243 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında (07.11.2012 tarihli proforma fatura kapsamında) yapılan anlaşma gereğince, müvekkili firmanın İzmir İli, … İlçesi’nde bulunan fabrikasına, davalı tarafından toz üretim dolum torbalama makinesi kurulduğunu, (deterjan dolum makinası) makinenin istenilen amaca uygun bir şekilde çalışmadığını, eksik veya fazla tartım yaptığını, toz deterjanın kefeye düzgün şekilde aktarılmadığını, vibrasyon sisteminin yetersiz olduğunu, kefe sisteminin yetersiz kaldığını, küçük olduğunu, farklı materyaller için üretildiğinden her ürün değişikliğinde makinenin temizlenmesi gerektiğini bu nedenle amacına uygun olarak kullanılamadığını, 28.06.20213, 15.09.2014 tarihlerinde ayıpların giderilmesi için noter aracılığı ile bildirimde bulunduklarını, davalının 23.09.2014 tarihli ihtarnamesi ile; işin 22.07.2013 tarihinde kurulumunun yapılarak, çalışır durumda teslim edildiğini, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gibi, 1 yıllık garanti süresinin dolması nedeniyle sorumluluklarının söz konusu olmadığını belirttiğini, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/775 Değ. İş sayılı dosyası ile yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre, ayıbın gizli ayıp olduğunun belirtildiğini, bir başka şirket aracılığı ile makinenin kullanılabilir hale getirildiğini, 40.000,00 TL bedel ödendiğini belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile ayıbın giderilme bedeli olarak 40.000,00 TL’nin tespit tarihinden itibaren ve satılanın teslim tarihi olan 16.06.2013 tarihinden dava tarihine kadar geçen sürede makinenin çalıştırılamamasından kaynaklanan maddi zarar karşılığı 9.000,00 TL olmak üzere toplam 49.000,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, şirket merkezinin Bandırma olması nedeniyle Bandırma Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, makinenin davacı şirkete ihtirazi kayıtsız olarak çalışır vaziyette 22.07.2013 tarihinde teslim edildiğini, 1 yıllık garanti süresinin dolduğunu, iddia edilen ayıpların gizli ayıp olmadığını, açık ayıplar yönünden süresinde yapılan ihbar bulunmadığını, yasal süresi içinde yapılmayan ayıp ihbarından davalının sorumlu tutulamayacağını, davacının dilekçesinde, makinenin kurulduğu tarihten itibaren kullanılamadığını belirtmiş olmasına rağmen ayıp ihbarının 15.09.2014 tarihinde yapıldığını, tespit raporunun ehil bilirkişi tarafından düzenlenmediğini, belirlenen rakamın keşif tarihi itibarıyla karşılığının 36.549,00 TL olmasına rağmen revize bedelinin 40.000,00 TL olarak belirlenmesinin bedelin fahiş olduğunu gösterdiğini, toz özellikte deterjanlar için üretilmiş olmakla makinenin bulunduğu ortamın ve kullanılan ürünün toz özelliğini korumadığı sürece sağlıklı çalışmasının söz konusu olmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…taraflar arasındaki satım sözleşmesi ile gerçekleştirilen toz üretim dolum torbalama makinesinin düzenli olarak çalışmamasından kaynaklı olarak açılan davada dosyamız kapsamında alınan bilirkişi raporlarının hüküm vermeye ve denetime elverişli olduğu ve aynı zamanda söz konusu makinedeki düzenli çalışmamasının sebebininde tespit ediliği ve bu anlamda söz konusu makinenin düzenli olarak çalışır hale getirtilmesi için yapılan masraflarında tespit edildiği anlaşılmakla revizyon bedeli olarak 40.000,00 TL nin tespit raporunun davalıya tebliğ tarihi olan 28.01.2015 tarihinden ve söz konusu makinenin 27.02.2013 ila 07.11.2015 tarihine kadar verimli olarak kullanılamamasından kaynaklı 9.000,00 TL tazminatın ise dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsili yönünde karar vermek gerekmiş…” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulü ile; toz üretim dolum torbalama makinesinin revizyon bedeli olarak 40.000,00 TL tazminatın tespit raporunun davalıya tebliğ tarihi olan 28.01.2015 tarihinden itibaren ve 22.07.2013 tarihinden 07.11.2015 tarihine kadar verimli kullanılamamasından kaynaklanan 9.000,00 TL dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının iddiasına göre ayıbın gizli ayıp değil açık ayıp olduğundan süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığını, ürünün kurulumunun yapılarak çalışır vaziyette 22.07.2013 tarihinde teslim edildiğini, bu hususun davacı tarafından da 21.11.2013 tarihli belge ile teyit edildiğini, ürünün 1 yılı aşkın süre kullanılmasından sonra, 15.09.2014 tarihinde gönderilen ihtarname ile ayıplı olduğunun bildirildiğini, tarafların tacir olması nedeniyle ayıp ihbarının TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince açık ayıplarda 2 gün, gizli ayıplarda ise malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde ve yasanın 18/3. maddesi gereğince noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile ayıp ihbarında bulunulması gerektiğini, davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkilinden satın aldığı makine yerine sözleşmeden dönmeksizin ve aldığı makineyi de iade etmeksizin, müvekkilinden aldığı makine yerine satın aldığı başka sistem ve cinsteki makine bedelinin ödenmesini talep edemeyeceği halde ayıp adı altında yeni alınan farklı sistem makine bedelinin talep edilmesinin kabul edilebilir olmadığını, müvekkiline ısmarlanan makinenin toz deterjan paketleme ve torba ağzı kapama makinesi olup vibrasyonlu sistem olduğunu, davacının bu makineden verim alamadığı gerekçesi ile sistem değişikliği yaparak ve buna göre yeni makine satın alarak yandan helezon beslemeli zincirli elevator montajlı sistem haline dönüştürdüğünü, 28.03.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda bu hususun açıkça belirtildiğini, davacının müvekkilinden aldığı makine bedelinin 30.664,89 TL olmasına rağmen 40.000,00 TL ödetilmesine karar verilmesinin ve müvekkiline ait makinenin de iadesine karar verilmemesinin usul v eyasaya aykırı olduğunu, TBK’nın 227. maddesi gereğince davacının seçimlik hakları arasında bu şekilde bir hakkın tanımlanmadığını, TBK’nın 228. maddesine göre, biçimin değiştirmiş ise davacının ancak satış bedelinden indirim talep edebileceğini, davacının açılan dava ile ayıp nedeniyle tazminat değil sistemin revize edilmesi nedeniyle alının yeni makinenin bedelinin tahsili olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, 09.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda makinede yapılan tadilat ve revizyon bedelinin 15.000,00 TL olabileceğini belirttiğini, davacının dilekçesinde fazladan 2 işçi çalıştırılması nedeniyle bir tazminat talebi olmadığı halda mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak 9.000,00 TL bedeli hükmedilmesinin de yerinde olmadığı gibi kabul edilse dahi davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmayarak zararın artmasına neden olması nedeniyle talebin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin makinenin revize edilmesi için 42.609,00 TL bedel ödediğini, bu bedelin bilirkişi raporları ile uyumlu olduğunu, davalının üretip kurulumun yaptığı makinenin müvekkilinin kullanım amacına hizmet etmediğini, üretimde aksamaların yaşanmasına neden olduğunu, verimli çalışmaması nedeniyle eksik ve ayıplı olduğunu, davalı tarafa çeşitli yollarla defalarca ayıp ihbarında bulunulduğunun dosya kapsamı ile sabit olduğunu, makinenin işler hale getirilmesi için yapılması gerekenler konusunda talimat verildiğini, yapılan iş karşılığı ödemenin defter kayıtları ile de sabit olduğunu belirterek, davalı vekilinin istinafının reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinin ayıplı ifa nedeniyle açılan alacak ve maddi tazminat isteğine ilişkindir.
Taraflar arasında kurulan ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 (818 sayılı BK’nın 359-363) maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek davada iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Somut olaya gelince; davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında 07.11.2012 tarihli proforma faturada belirtilen özelliklere sahip toz dolum makinesinin davacıya ait fabrikaya kurulması konusunda, 14.11.2012 tarihli faturada belirtilen, 13.050,00 Euro karşılığı eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, makinenin davalı tarafından üretilerek 22.07.2013 tarihinde düzenlenen tutanak ile teslim edildiği, bu hususun 21.11.2013 tarihli belge ile davacı tarafından da teyit edildiği dosya kapsamı ile sabittir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya teslimi yapılan makinenin sözleşmeye uygun olarak yapılıp teslim edilip edilmediği, ortaya çıkan sorunun makineden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, ayıplı imalat bulunup bulunmadığı, varsa ayıbın niteliği, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı ve davacının talep edebileceği bedellerin belirlenmesine ilişkindir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisi, satış değil eser sözleşmesi olduğundan TTK hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün değildir. Mahkemece uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekirken, satış sözleşmesi olarak değerlendirilmesi ve TTK hükümleri uyarınca çözülmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince bilirkişi heyetinden, önceki raporlar ve dosyaya sunulan belgelerde değerlendirilerek, eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek derecede olup olmadığı, ayıbın ağırlığına göre ayıpların giderilmesinin mümkün bulunup bulunmadığı, ayıplı eserden ötürü ücretten indirim gerekip gerekmediği konusunda ek rapor alınarak, garanti süresi ve ayıp ihbarı itirazlarının da eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2021 tarih ve 2015/1274 Esas, 2021/243 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan toplam 896,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 01.07.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.