Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/832
KARAR NO : 2023/1971
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1141
KARAR NO : 2021/160
DAVA TARİHİ : 25.09.2018
KARAR TARİHİ : 19.02.2021
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.10.2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.02.2021 tarihli, 2018/1141 Esas ve 2021/160 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ve davalı arasında 29.11.2017 tarihinde … ili … ilçesi … Otoyolu … Mevkii Park alanında bulunun iki parselden oluşan gayrimenkulle ilgili mimarlık ve mühendislik hizmetleri geliştirilmesine ilişkin “Proje Hizmetleri Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmeye göre müvekkilinin projelendirme hizmetleri vermeyi, davalının ise 1.800,000,00 TL + KDV bedel ödemeyi üstlendiğini, sözleşmenin 4. maddesinde konsept proje çalışmaları başlangıcında tasarım ve proje girdisi olarak kullanılacak dokümanların işveren tarafından temin edileceğini, ilgili dokümanların kullanılacak arazi sınırları, yükseklikleri vs imar koşullarının karayolları ile görüşülerek kesinleştirileceğini, müvekkilinin işle ilgili çalışmaya, işverenin bilgisi dahilinde sözleşme öncesinde başladığını, müvekkili tarafından 07.05.2018 tarihine kadar çalışmalara devam edildiğini, müvekkilinin sözleşme koşulları gereği proje paketlerini dışarıdan firmaları da çalıştırarak söz verdiği tarihlerde teslim ettiğini, ancak davalının ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, 1.670.000,00 TL’nin temerrüde ilişkin ihtarnamede tanınan süre sonu olan 26.06.2018 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacının sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmediğini, sözleşmeye göre 27.12.2017 tarihinde tamamlanması öngörülen projenin 6 hafta kadar geciktiğini, sözleşmenin imzalanması sonrasında davacı şirketin yaptığı çalışmaların sırf söz konusu toplantılara katılım ve sunumlardan ibaret kaldığını, 05.03.2018 tarihine kadar Karayolları Genel Müdürlüğünün onayına sunulabilecek nitelikte bir proje geliştirilemediğini, gecikmenin yanı sıra ilk defa 05.03.2018 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğüne onay için sunulan projenin ise Karayolları Genel Müdürlüğünün 10.04.2018 tarihli yazısı ile idarece uygun bulunmadığı ve revize edilerek ivedi idareye sunulmasının gerektiğinin müvekkili şirkete bildirildiğini, çünkü davacı şirketin yaptığı çalışmanın Karayolları Genel Müdürlüğünün tahsis ettiği ve kamulaştırma sınırları içerisinde kalan araziden taşarak mülkiyeti üçünçü kişiye ait olan arazi üzerine de projelendirme yapıldığının belirlendiğini, bu durumun ortaya çıkmasına kadarki süreçte işveren müvekkili şirketin bir yatırımcı olarak en hızlı şekilde yatırım projesini hayata geçirmek arzusu taşıdığından davacı şirketin hazırladığı hatalı proje çalışması doğrultusunda bir kısım inşaat malzemelerini satın alarak parselde hafriyat işlerine başladığını, farkından olmadan mülkiyeti üçüncü kişelere ait olan araziler üzerine yaptığı çalışmalardan ötürü üçüncü kişilerin şikayeti üzerine başladığı bu hafriyat çalışmalarının resmi merciler tarafından durdurulduğunu, bu durumun ortaya çıkmasından sonra müvekkili şirket tarafından davacı şirketten hatalı proje çalışmasının düzeltilmesinin ve vaziyet planının revize edilmesinin istenildiğini, buna karşın davacı şirketin bu hatayı kabullenmeyerek müvekkili şirketten haksız ve sözleşmeye aykırı olarak ilave süre ve ilave bedel talebinde bulunduğunu, projeden kaynaklanan hata ve eksiklikler ile talep edilen revizyonların projeci şirketin ilave bedel talep etme hakkının istisnaları olarak sözleşmede açıkça belirtildiğini, dava dilekçesinde ifade olunan güney parselin küçülmesi hususunun Karayolları Genel Müdürlüğünün tahsis ettiği ve kamulaştırma sınırları içerisinde bulunan araziye uygulanması gereken projenin kamulaştırma sınırları dışına taşması nedeniyle tahsis edilen araziye sığacak şekilde küçültülmesi olup taraflar arasında imzalanan sözleşmenin hükümlerini değiştiren ya da bu sözleşmeye ek sayılacak nitelikte karşılıklı ve yazılı başkaca bir protokolün taraflar arasında akdedilmediğini, sonrasında davacının Kadıköy 30. Noterliğinin 24.05.2018 tarih ve 24554 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek haksız olarak 1.620.000,00 TL’nin ödenmesini talep ettiğini, müvekkili tarafından da İzmir 17. Noterliğinin 04.06.2018 tarih ve 6690 yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, benimsenen kök ve ek rapora göre davacı tarafça sözleşme kapsamında hazırlanan projelerle ilgili olarak KGM’ye yapılan sunumlarda bildirilen eksikliklerde düzenleme yapılarak bir sonraki sunuma geçildiği, işin sözleşmeye uygun olarak yapıldığı, sözleşmenin 6. maddesine göre işin süresinin sözleşmenin imzası ile başlayarak konsept proje için 4 hafta, kesin proje için 8 hafta ve uygulama projeleri için 8 hafta olmak üzere toplam 20 hafta olduğu, projelerin teslim edilmesi gereken tarihin 29.04.2018 olduğu, teslimin ise 25.04.2018 tarihinde gerçekleştirildiği, dolayısıyla teslimde bir gecikme olmadığı, diğer yandan sözleşmenin 13/1 maddesi gereğince işverenin sözleşmenin yürürlükte olduğu herhangi bir zamanda en az 20 gün önce projeciye yazılı ihbarda bulunmak kaydı ile sözleşmeyi sona erdirebileceği, bu durumda da davacı projeciye fesih tarihine kadar tamamlanmış tüm işlerin bedelini ödemekle yükümlü olduğu, davacıya davalı tarafça 13/1 maddesine uygun şekilde yapılmış bir ihbarın bulunmadığı, davacının yaptığı işin %75 seviyesinde olduğu, bunun karşılığı hak ettiği ücretin ise 1.327.500,00 TL olduğu, 100.000,00 TL avans düşüldükten sonra davacı alacağının 1.227.500,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 1.227.500,00 TL’nin 26.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşme ile üstlenilen işi %100 oranında tamamladığını, müvekkilinin kendisine verilen metraja, arazi bilgisine göre aslında işi tamamladığını, müvekkili işi tamamladığından ücretin tamamına hak kazandığını, müvekkilinin kusuru olmaksızın ortaya çıkan ve yeniden çizimler yapılmasını gerektiren arazi boyutlarındaki ve metrajdaki değişikliğin müvekkilinin önceki metraja göre üzerine aldığı edimi tamamlamadığı anlamına gelmeyip aksine işin tamamı hatta sözleşmede belirlenen işten fazlasını yaptığını ortaya koyduğunu, davalının hafriyata başlamasının proje tamamlanmadan hafriyata başlanamayacağı gerçeği karşısında müvekkilinin tam ücreti hak ettiğinin tartışmasız olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; arsa küçülmesinin ya da hatalı eksik evrak iletmenin söz konusu olmadığını, zararın tamamen davacının kusurundan kaynaklandığını, söz konusu tesisin KGM tarafından kamulaştırılan bir alan olduğu, belediyeye tabi olmadığı için imar planı, durumu, aplikasyon krokisi gibi bir evrakın olmadığını, bu hususta kamulaştırma sınırlarını gösterir ekli vaziyetin mevcut olduğunu, bu vaziyet planının da davacıya teslim edildiğini, bilirkişi raporunda bu vaziyetin dahi incelenmeden rapor düzenlendiğini, davacının proje alanını ve kamulaştırma sınırlarını kendi kusur ve hatası ile hatalı inceleyerek/anlayarak veyahut dikkat etmeden üçüncü kişilerin taşınmazına taşarak proje çizdiğini, arazide küçülme, değişme gibi bir durumun olmadığını, davacının açıkça karayolları sınırları dışına taşarak aykırı çizim yaptığını, “işbu sözleşme kapsamında olmadığı halde projesini etkileyecek konularda işvereni uyaracak ve gerekli tüm doküman ve bilginin temin edilmesini sağlayacak, temin edilmediği taktirde raporlayacaktır.” hükmü gereğince eksik evrak doküman var ise teminini projecinin sağlayacağını, gerektiğinde eksikliği rapor edeceğini, davacının kusurlu imalat ve çizimi neticesinde üçüncü şahıslara ait araziye taşmalar olduğunu, müvekkili hakkında davalar açıldığını, bu davaların celbi gerektiğini, bu davalardan görüleceği üzere müvekkilinin ciddi anlamda maddi zarara uğradığını, davacının çizdiği projenin komple hatalı olmasından kaynaklı olarak idareye karşı 8 aylık gecikme yaşandığını, yeni firma olan … Firmasına yeni çizim ve proje yaptırıldığını, bedelin ödendiğini, davacının yaptığı projenin … Şirketi tarafından revizesinin yapılmadığını, davacının yaptığı proje tamamen hatalı olduğundan adeta çöp olduğunu, müvekkilinin … firmasına baştan ve yeni bir proje çizdirdiğini, mahkeme kararında belirtildiği şekilde KGM proje onayının takip sorumluluğunun yükleniciye bırakılmadığı iddiasının gerek sözleşmeye gerekse hukuka aykırı olduğunu, zira KGM onayının işin niteliği gereği zorunlu unsur olduğunu, sözleşme kapsamında bedel ödeme vadelerinin dahi onaya bağlandığını, müvekkilinin KGM onayı olmadığı sürece bedel ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacı öncelikle vaziyet planı onayı alarak diğer projelerinin çizimine devam etmesi gerekirken idare tarafından onaylanan ve kesinleşen bir proje olmadan uygulama projelerine başlamasının da davacının kendi kusurundan kaynaklı olarak ortaya çıkan zararın daha da artmasına sebebiyet verdiğini, davacının hiçbir safhada onay alamadığı projelerini sözleşmeye göre taahhüt ettiği işi yapmış gibi göstermeye çalıştığını, bilirkişi tarafından da eksik inceleme yapıldığından dolayı bu hususlar irdelenmeden sanki sözleşmede yer alan tüm edimler ifa edilmiş gibi değerlendirilip hüküm kurulduğunu, davacı tarafından eksik ve hatalı olmak üzere yapılan ve KGM ile taraflarınca kabul edilmeyen projelerin avan proje aşamasındaki vaziyet ve mimari ruhsat projeleri olduğunu, bu projeler de idare tarafından uygun bulunmadığı için sonraki aşama olan uygulama projeleri aşamasına geçilemediğini, bu nedenle sözleşmede belirtilen şekilde 20 haftalık süre içinde projelerin teslim edildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle işin geciktiğini, sözleşmeye göre ayrıca müvekkilinin davacıdan gecikme cezası alacakları olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği 16, 19, 20 ve 25 Nisan 2018 tarihlerindeki mekanik, elektrik, keşif özeti gibi raporların da müvekkili şirket yetkililerine ulaşmadığını, davacının bu hususta yazılı bir belge sunmadığını, davacının sözleşmenin üç ana başlığında toplanan aşamalardan avans proje aşamasında kaldığını, müvekkilinin sözleşmeyi İzmir 17. Noterliğinin 04.05.2018 tarih ve 6690 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı nedenle feshettiğini, bu feshin mahkeme tarafından belirtilen sözleşmenin 13/1 maddesi kapsamındaki fesih olmadığını, verilen kararın bu nedenle de hatalı olduğunu, sözleşme bedeli ve içeriğinde bulunan iş kalemleri dikkate alındığında statik projelerinin en az 600.000,00 TL + KDV olması gerektiğini, 300.000,00 TL olarak kabulünün taraflarınca mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda salt davacının beyanına göre değil işin sözleşme bedeline göre rayicini hesap ederek rakam belirlemesi gerektiğini, bilirkişilerin eksik inceleme yapmasının heyette inşaat mühendisi olmamasından kaynaklandığını, gerek statik proje gerekse mekanik, elektrik ve diğer sözleşme kapsamında bulunan projeler nedeniyle inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi gibi alanında uzman diğer bilirkişilerin de heyette bulunması gerekirken sadece mimarlardan oluşan bir heyetin kararının kaldırılması gerektiğini, işin gerçekleşme aşamasının %75 değil, konsept dahil avan proje aşamasının ancak %10’luk bir oran olabileceğini, hükmedilen faizin usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; davacı … Şti’nin yüklenici, davalı … A.Ş’nin iş sahibi sıfatıyla imzaladığı 29.11.2017 tarihli “Proje Hizmetleri Sözleşmesi” ile yaklaşık 65.000,00 m² toplam inşaat alanına sahip olarak planlanan her iki arazinin teslim edilen ticari programları dikkate alınarak teklif aşamasında belirlenen süreler içinde kalınarak sözleşme eki teklif dokümanında belirtilen kapsamda TMMOB standartları ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yüklenici tarafından imar yasa ve yönetmelikleriyle usulüne uygun olarak gerçekleştirilmesi, bu doğrultuda yüklenici tarafından teslim edilen güncel ihtiyaç programını, arsa resmi evrakları ve yönetmelikler çerçevesinde her iki arazi için etüd ederek konsept proje hazırlanması, onaylanan konsept proje üzerinden her iki arazi üzerindeki yatırım için avan projesinin geliştirileceği, mimari projeyi hazırlayacağı, statik proje ve hesaplarını hazırlayacağı, mekanik tesisat projesinin ve hesaplarının hazırlanacağı, alçak gerilim tesisatı elektrik proje ve hesaplarının hazırlanacağı, altyapı projelerinin hazırlanacağı, aydınlatma tasarımının hazırlanacağı, peyzaj projesinin hazırlanacağı, yangın danışmanlığı hizmetleri çerçevesinde yangın raporunun hazırlanacağı, ihale teknik dokümanları kapsamında sistem ve malzeme teknik şartnamelerinin ve metrajlı keşif özetinin hazırlanacağı, işin ihalesi sırasında projelerle ilgili anlaşılmayan konular veya sorular olursa cevaplanacağı kararlaştırılmıştır.
Sözleşme konusu işin bedeli, sözleşmenin 7. maddesi ile konsept proje bedeli 300.000,00 TL + KDV, mimarlık&mühendislik ve teklif kapsamında belirtilen diğer disiplinler proje bedeli 1.500.000,00 TL + KDV olmak üzere toplam 1.800.000,00 TL + KDV olarak kararlaştırılmıştır.
Belirlenen sözleşme bedelinin KDV hariç olmak üzere 900.000,00 TL’sinin projeye ait banka finansman onayı ile, 500.000,00 TL’sinin kesin proje teslimi ile ve 400.000,00 TL’sinin ise uygulama projelerinin tamamlanması ve teslimi ile ödeneceği, ödeme zamanları için belirlenen etapların ancak Karayolları tarafından uygun bulunduktan ve onaylandıktan sonra tamamlanacağı sözleşmenin 7. maddesinde kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi davalı iş sahibi tarafından keşide edilen İzmir 17. Noterliğinin 04.06.2018 tarih ve 06690 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiştir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesi nakit bedel karşılığı düzenlenmiş olduğundan tek taraflı fesih beyanı ve bunun karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki sonuç doğurur.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imar, fen ve sanat kuralları ile tekniğine uygun imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Götürü bedelli sözleşmede, yüklenicinin hak ettiği iş bedeli, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, ilave yani sözleşme dışı işlerle ilgili olarak da yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayici ile hesaplama yapılıp (serbest piyasa rayici içerisinde KDV bulunduğundan ayrıca KDV ilave edilmemelidir.) her iki kalemin toplamı yüklenicinin hakkettiği iş bedeli olarak bulunmalı, iş sahibinin ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmelidir.
Somut olayda; taraflar arasındaki sözleşme karşılıklı edimleri içermekte olup sözleşmenin 7. maddesinde ödeme zamanları için belirlenen etapların ancak Karayolları tarafından uygun bulunduktan ve onaylandıktan sonra tamamlanacağı kararlaştırılmıştır. Bu durumda öncelikli edim davacının sözleşme doğrultusunda hazırlayacağı projelerin Karayolları tarafından onaylanmasıdır.
Karayolları Genel Müdürlüğü İşletmeler Dairesi Başkanlığı’nın 28.08.2019 ve 12.12.2019 tarihli yazı cevapları ile taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin davacı şirket tarafından hazınlanmış geçerli proje, kabul ve işlem bulunmadığı bildirilmiştir.
Ancak; sözleşmenin 4.1 ve 4.6 maddeleri gözetildiğinde davacı yüklenici tarafından yapılan konsept projenin işveren tarafından onaylanması üzerine kesinleşen konsept proje üzerinden avan proje aşamasına geçildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, sözleşmede iş bedeli TBK’nın 480. maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmış olup davacı yüklenicinin sözleşme ilişkisinin devam ettiği sürede yaptığı işe göre hak ettiği iş bedelinin fiziki oran kurularak saptanması gereklidir. Buna göre; bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak davacı yüklenicinin taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında yaptığı ve işveren tarafından onaylanan “konsept proje”nin, tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, böylece yüklenicinin hakettiği iş bedeli bulunmalı, bu bedel ile iş sahibinin ödediği iş bedeli göz önünde bulundurularak davacının somut olayda talep edebileceği alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.02.2021 tarihli, 2018/1141 Esas ve 2021/160 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 21.021,93 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 27.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.