Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/764 E. 2023/1921 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/764
KARAR NO : 2023/1921

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1328
KARAR NO : 2021/199
DAVA TARİHİ : 21.11.2017
KARAR TARİHİ : 19.02.2021

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.10.2023
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.02.2021 tarihli, 2017/1328 Esas ve 2021/199 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında müvekkilinin ihtiyaç duyduğu internet yazılımlarını hazırlamayı yükümlendiği eser sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin sözleşme bedeli olan 7.690,00 TL’yi davalıya ait şahıs firması olan … Yazılım’a 16.10.2013 tarihinde gönderdiğini, davalının sözleşme bedelinin tamamını tahsil etmesine rağmen hizmeti sunmaktan imtina ettiğini, müvekkili şirketin bedelin iadesi için davalıya Bornova 4. Noterliğinin 28.04.2016 tarih ve 15339 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşme bedelinin iadesini istediğini, davalının adres bırakmadan faaliyet adresini değiştirmesi nedeniyle bu ihtarnamenin davalıya ulaşmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2016/8048 esas sayılı dosyası kapsamında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının kötüniyetli olarak takibe itiraz ettiğini, alacağın likit olduğunu ileri sürerek, davalının İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2016/8048 esas sayılı takip dosyasında gerçekleştirdiği itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirketle ticari ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin belirtilen tarihte … Şti. isimli şirkete verdiği hizmetin bedeli olarak ödeme kabul ettiğini, müvekkili tarafından … Şti. isimli şirketin ortağı ve yetkilisi … ‘a 19.07.2013 tarihli elektronik posta ve ekindeki teklif metninin gönderildiğini, müvekkili ile … Şti. arasındaki hukuki ilişkide müvekkilinin yükümlülüğünün internet yazılımı olmayıp kurumsal web sitesi ve e-ticaret sitesinin bir yıl süreyle altyapısının sağlanması olduğunu, müvekkilinin sözleşmede yazılı olan yükümlülüklerinin grafik tasarım ve programlama, e-ticaret için istenilen bir alan adı üzerine kurulum ve bir yıllık yayınlama ve teknik destek hizmeti olduğunu, yükümlülüklerin süresinin bir yıl olduğunu, web sitesinin grafik tasarımının müvekkilinin yükümlülüğünde olduğunu, ancak içerik sağlama yükümlülüğünün hizmet alanda olduğunu, müvekkilinin … Şti’nin kurumsal websitesinin grafiklerini, e-ticaret sitesini tasarladığını, programladığını ve davacıya teslim ettiğini, teslim tarihinin 01.08.2013 olduğunu, ödemenin 16.10.2013 tarihinde yapıldığını, bu aşamadan sonra … Şti’den devamlı surette içerik talep edildiğini, çünkü web sitesinin bir kaba inşaat gibi olduğunu, içeriğinin hizmet alan tarafından verilecek bilgilerle donatılacağını, hizmet alanın hizmet verene içerikle ilgili bilgi vermesine rağmen bu bilginin web sitesinde yer almamasının hizmet verenin kusuru olduğunu, ancak hizmet alan bu içeriği sağlamadıysa hizmet verenden de bir beklentisinin söz konusu olamayacağını, sözlü olarak defalarca talep edilmesine rağmen … Şti. isimli şirket tarafından içerik bilgisinin verilmediğini, bununla ilgili olarak müvekkilinin çalışanı … tarafından … mail adresine 14.11.2013 tarihinde elektronik posta gönderildiğini, site içeriği için istekte bulunulduğunu, ancak şirketin bu bilgiyi müvekkiline vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında web sitesinin kurulması, tasarlanması ve teknik destek hizmetinin verilmesine ilişkin eser sözleşmesi bulunduğu, her ne kadar davalı davacı tarafından içerik sağlanmadığını ve bu nedenle web sitesinin tamamlanmadığını ileri sürmüş ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin web sitesinin kurulması, tasarlanması ve davacıya teknik hizmet sunulmasına ilişkin olduğu, davacı tarafından davalıya içerik sağlanmasa bile davalının kullanıma olanak verecek şekilde web sitesinin kurulumunu tamamlaması ve buna ilişkin kodları davacıya vermekle yükümlü olduğu, davalının diğer yükümlülükleri yanında bu yükümlülüğünü de yerine getirmediği, bu sebeple tacir olan davalının eser sözleşmesinden kaynaklanan teslim borcu konusunda kusurlu olarak temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği, sözleşmeye konu web sitesi yapılıp davacıya teslim edilmediğinden davalının sözleşme iş bedeli olarak davacıdan tahsil ettiği bedeli davacıya iade etmesi gerektiği, dosya kapsamına göre davacının iddiasını ve alacağının varlığını ispat ettiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/8048 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, yasal şartları oluşmadığından icra inkar tazminatının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; temel ilişkinin müvekkili ile … Şti arasında kurulduğunu, icra takibinin alacaklısının ise … Şti. olduğunu, iki şirketin unvan ve nevilerinin farklı olduğunu, davacının ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığını, müvekkilinin ticari defterinde davacının alacağının saptanmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, temel ilişkinin saptanması fiziki evraklarda değil dijital ortamda bilirkişi incelemesi yapılmasını zorunlu kıldığını, müvekkilinin keşif deliline dayandığını, yerinde inceleme de yapılmadığını, bütün süreci dijital ortamda ilerleyen iş akışının tümü ile fiziki ortama aktarılmasının imkansız olduğunu, bilirkişinin davacının kusurlu olduğunu ortaya koyduğunu, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun sitenin hazır hale getirilememesinin nedenini içerik eksikliği olarak açıkça gösterdiğini, mahkemenin gerekçesinin hükme esas aldığı raporla çeliştiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerinin tamamına yakınını karşıladığını, müvekkilinin teslim ettiği işlerin parasal karşılığının 6.643,08 TL olduğunu, bu tutarın alacak miktarından mahsubu gerektiğini, yani davacının takipte alacaklı olduğu tutarın bilirkişi raporuna göre sadece 1.046,92 TL olduğunu, bununla birlikte bu kısımla ilgili kusurun da müvekkilinde değil davacı da olduğunu, bu nedenle davanın tümünün reddinin gerektiğini, en azından tutardan hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar sözleşme … Şti. ile akdedilmiş ise de davacı şirketin nevi değiştirmek suretiyle Anonim Şirket olduğunu, ticari ilişki ve yapılan ödeme davalı tarafından inkar edilmemişken ve hatta ikrar edilmişken tarafların ticari defterlerinin incelemeye konu edilmesinin zaman ve masraf kaybı olacağını, davalı tarafın parasını aldığı işi sürüncemede bırakarak gerekli destek ve hizmeti sağlayacağını bildirip “logo, görsel, video ve metin eksikti, o yüzden işi tamamlayamadık” diyerek sözleşmenin bölünebilir olduğu iddiasıyla bir demo için 2013 yılı şartlarında oldukça yüksek bir meblağ olan dava değerine hak kazandığını iddia etmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerine göre açılmış, eser sözleşmesinden kaynaklanan ödenen iş bedelinin iadesine ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; davalı yüklenici, … Şti arasında eser ilişkisi kurulduğu, davacı şirket ile arasında eser ilişkisi bulunmadığı iddiasında bulunmakta ise de, davalının eser ilişkisinin kurulduğunu kabul ettiği şirketin unvan değişikliğine giderek … A.Ş adını aldığı dosya kapsamındaki İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından anlaşılmakla davalının, davacının aktif husumetinin bulunmadığına yönelik itirazı yerinde değildir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik karar ve içtihatları uyarınca sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesi talep edilmiş olmakla sözleşmeden dönüldüğünün kabulü gerekmektedir.
Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 15.H.D.’nin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Mahkemece; davacı iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkının doğduğunun kabulü ile ödediği bedelin tamamı olan 7.690,00 TL yönünden başlattığı takibe yönelik itirazın iptaline karar verilmiştir.
Taraflar arasında “19.07.2013 tarihli teklif formu” ile kurulan eser ilişkisinde ek bilirkişi raporundan da görüleceği üzere davalı yüklenici tarafından hosting kiralama ve alt yapı kurulum hizmeti, e-ticaret mağazası şablon tasarımı ve programa ve grafik tasarım ve programlama işleri yapılmış, ancak davalı yüklenicinin talebine rağmen içerikler eksiksiz olarak davalıya sağlanmadığı gibi içeriklerin eksikliğinden bağımsız olmak üzere de davalının yükümlülüğünde olan davacı adına web alan adı (domain name) tahsisinin de gerçekleştirilmediği, davalı tarafından yapılan tasarım ve alt yapı hizmetlerinin maliyetlerinin olduğunun belirtildiği, raporun ise dijital meteryal üzerinde yerine incelenerek değil dosya üzerinden hazırlandığı görülmektedir.
Eser sözleşmesinin eksik veya ayıplı ifa edilip edilmediği, eksik iş ve ayıplardan dolayı talep haklarının ne olduğu ve hangi koşullarla istenebileceği yönünden, sözü edilen eksik ve kusurların eksik iş, açık ayıp ve gizli ayıp olup olmadığının saptanması gerekir. Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işlerin bedeli, teslim tarihine bu işlerin ikmâl edilebileceği sürenin ilavesiyle bulunan tarihteki rayiç bedellerle talep edilebilir. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır. Açık ayıp, eserde dikkatli bir inceleme sonunda görülebilen ve anlaşılabilen bozuklukları, gizli ayıp ise dikkatli bir inceleme ile ortaya çıkmayan ve sonradan kullanılmakla ortaya çıkan ayıpları ifade eder. Yüklenicinin açık ayıplar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için teslimden itibaren makul sürede (işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir zaman süreci içinde) eserin muayenesini yaptırıp varsa ayıplarını ihbar edilmesi gerekir. Aksi halde yüklenici ihtirazî kayıtsız eseri kabul etmiş sayılacağından ayıba bağlı haklarını yitirir. Sonradan ortaya çıkan gizli ayıpların da ayıba vakıf olunur olunmaz derhal bildirilmesi gerekir. Aksi halde iş sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve ayıba bağlı hakları düşer. Sözleşmede garanti (teminat) süresi kararlaştırılmışsa ayıp ihbarı bu süre içinde de yapılabilir. Süresinde ayıp ihbarı yapılmışsa, açık ayıplı imalâtın bedeli eserin teslim edildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı, gizli ayıplı imalâtın bedeli de gizli ayıbın ortaya çıktığının anlaşıldığı tarihteki rayiçlerle istenebilir. Şayet sözleşmede özel düzenlemeler varsa öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Öte yandan ayıplı işlere ilişkin ihbar mükellefiyeti getiren kanun koyucu eksik işler yönünden iş sahibine böyle bir yükümlülük yüklememiştir. Bir başka deyişle, eksik işlerde ihbara gerek olmaksızın zamanaşımı süresi içerisinde eksik işler bedeli her zaman talep edilebilir.
O halde; mahkemece, dosyada rapor hazırlayan bilirkişiden dijital meteryal üzerinde inceleme yapması sağlanarak davalı yüklenici tarafından tamamlanan işlerin, eksik ve ayıplı işlerin tespiti gerçekleştirilerek, davalı tarafından tamamlanan işler nedeniyle hak ettiği bir alacak bulunup bulunmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.02.2021 tarihli, 2017/1328 Esas ve 2021/199 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 131,32 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 19.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.