Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/763 E. 2023/1854 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/763
KARAR NO : 2023/1854

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/74
KARAR NO : 2020/388
DAVA TARİHİ : 17.01.2018
KARAR TARİHİ : 15.09.2020

DAVANIN KONUSU: Ayıplı İfa Nedeniyle Eser Sözleşmesinden Dönülerek Ödenen Bedelin İadesi
KARAR TARİHİ : 12.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.10.2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.09.2020 tarihli, 2018/74 Esas ve 2020/388 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 25.05.2017 tarihinde akdedilen eser sözleşmesine göre 175.000,00 TL bedel mukabilinde davalı şirketin 1200 kg/gün kapasiteli 4’lü sistem mangal kömürü yapma makinesi imal ederek filtre sistemi ve bacaları dahil olmak üzere 12.08.2017 tarihinde faal ve çalışır vaziyette müvekkiline teslim etmeyi taahhüt ettiğini, sözleşme sırasında müvekkili tarafından davalı şirkete 100.000,00 TL ödendiğini, davalı şirketin 15.08.2017 tarihinde mangal kömürü yapma makinesini parçalar halinde müvekkilinin İzmir ili … ilçesinde bulunan iş yerine getirdiğini, montaja başlamadan ve tesisi kurmadan müvekkilinden 30.000,00 TL daha ödeme aldığını, makineyi tam ve faal vaziyette teslim ettiğinde ayrıca bir adet ekstruve makinesini de (odun talaşını delikli odun haline getirme makinesi) bedelsiz teslim etmeyi vadettiğini, ancak makinenin çalıştırılamadığını, en son ekim ayında gelen … isimli yetkilinin elemanlarının da makineyi çalıştıramadığını, ekte sunulan 25.10.2017 tarihli raporu tanzim ederek makineye gerekli olan malzeme kalınlığının 1 cm olması gerekirken 3 mm yapıldığının tespit edildiğini, tesisin diğer hatalı ve eksik malzemelerinin de raporda belirtildiğini, davalının hemen ertesi gün KDV dahil 206.500,00 TL bedelli fatura keşide ettiğini, faturanın iade edildiğini, Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/67 değişik iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, istenilen üretimin yapılmasının mümkün olmadığının belirlendiğini, müvekkilinin sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ileri sürerek, sözleşmeden dönülmesine, makinenin davalıya iadesine, davalı şirkete ödenen 130.000,00 TL’nin en yüksek avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin ayıplı maldan doğan zararlarının tespiti ile kendisine ödenmesine, ayıplı mal için müvekkili tarafından yapılan giderlerin tespiti ile kendisine ödenmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin makinenin kurulumunu sorunsuz yaptığını, makineyi çalışır halde teslim ettiğini, bu durumun kamera ile görüntülendiğini, teslimden sonra makinenin davacı tarafından kasten veya ihmalen yanlış bir şekilde kullanılması ve yanlış müdahalede bulunulmasından kaynaklı sorunların olması halinde müvekkilinin bundan sorumlu olmayacağını, … tarafından iddia edildiği gibi bir belge verilmediğini, delil tespitinin aleyhlerine delil olarak değerlendirilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, yüklenicinin üretim ve montajını üstlendiği odun kömürü yapma makinesinin üretimde kullanılan sac kalınlıklarının teknik ve fen kurallarına uygun olarak seçilmemesi nedeniyle sözleşmedeki 1200 kg/gün kapasitesini sağlayamayacak ölçüde gizli ayıplı olduğu, davacı yüklenicinin odun kömürü yapma makinesinin üretimini tamamladıktan sonra montaj için gerek kendisi gerekse işçisi tarafından gelinen tarihlerde çalışır vaziyette teslimini gerçekleştirdiği, dolayısıyla davalının makinenin ayıplı olduğunu bildiği ve teslim borcunu usulüne uygun şekilde yerine getirmediği, davacı işsahibinin TBK 475/1. madde uyarınca eseri kabule icbar edilemeyecek şekilde eserin gizli ayıplı olduğu, davacı iş sahibinin ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebinde haklı olduğu, davacı tarafça dava dilekçesinde, genel hükümlere göre tazminat ve ayıplı mala yapılan masraf talebinde bulunulmuş ise de dava değerinin yalnızca iadesi talep edilen eser bedeli olarak gösterilip, peşin harcın da bu miktar üzerinden yatırıldığı, son duruşmada gerek davacı asil gerekse davacı vekili eserin ayıplı olması nedeniyle genel hükümlere göre tazminat ve ayıplı mala yapılan masraflara ilişkin alacak haklarını saklı tuttuklarını ifade ederek bu istekler yönünden peşin karar ve ilam harcı yatırmayacaklarını ifade ettikleri, dolayısıyla anılan istekler konusunda peşin harcı yatırılarak usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 130.000,00 TL eser bedelinin, odun kömürü yapma makinesinin davacı tarafından davalıya teslimi karşılığında, teslim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının, genel hükümlere göre tazminat ve ayıplı mala yapılan masraf talebi konusunda peşin harcı yatırılarak usulüne uygun şekilde açılmış bir davası bulunmadığından anılan istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ayıplı mal bedeli olan 130.000,00 TL’nin odun kömürü makinesinin teslimi tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından ayıplı mal için 2017 yılında ödenen 130.000,00 TL’nin günümüze kadar değer kaybettiğini, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmediği taktirde müvekkilinin zarara uğrayacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının makineyi teslim aldıktan sonra makul süre içinde makine hakkında herhangi bir eksiklik ya da bozukluk iddiasında bulunmadığını, makinenin kendilerine tesliminden 2,5 ayı aşkın bir süre geçtikten sonra böyle bir iddiada bulunmalarının kötüniyetli olduklarını gösterdiğini, makinenin davacıya çalışır vaziyette teslim edildiğini, şayet makinede bir eksiklik ya da bozukluk tespit edilmesi halinde bunun teslimden sonra davacının kullanımından kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında bir inceleme yapılmadığını, davacının kendilerine fatura tebliğ edilene kadar makine hakkında herhangi bir eksiklik ya da bozukluk iddiasında bulunmadığını, neden haftalarca herhangi bir ihtarda bulunulmadığını, şayet gizli bir ayıp varsa bunun derhal bildirilmesi gerektiğini, davacının davasını açarken sadece … tarafından düzenlendiğini iddia ettikleri bir belgeye dayandıklarını, ancak bu belgenin mahkemece dikkate alınmadığını, bu gerçek dışı tutanak dışında davacının derhal ihbarda bulunduğuna dair bir kanıt bulunmadığını, … tarafından davacı şirkete bir belge imzalanıp verilmediğini, bu tutanak hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/48982 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, mahkemenin bu itirazlarını dikkate almadığını, mahkeme kamera kayıtlarına ilişkin delilini de değerlendirmediğini, davacı tarafça usule aykırı olarak alınan delil tespiti raporunu gerekçeli kararda belirttiğini, kamera kayıtlarının flash bellek içerisinde yerel mahkemeye sunulduğunu, bu delilin değerlendirilmediğini, mahkeme kararının gerekçesinde sac kalınlıklarının uygun olmaması nedeniyle gizli ayıp oluştuğunun belirtildiğini, bu hususun makinenin kullanım şekliyle alakalı olduğunu daha önce beyan ettiklerini, tasarım hesaplarında sac kalınlıklarının 4 mm ile yapıldığını, davacıya teslim edilen dava konusu makinenin de sac kalındığının 4 mm olduğunu, ayrıca raporda da belirtildiği üzere sac kalınlığının mukavemet açısından bir probleminin bulunmadığını, sac kalındığı seçiminin uygun olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinin ayıplı ifası nedeniyle sözleşmeden dönülerek ödenen bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı tarafından iş bedeli olarak ödenen 130.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 25.05.2017 tarihli sözleşme ile 175.000,00 TL bedel karşılığında, 1200 kg/gün kapasiteli 4’lü sistem mangal kömürü yapma makinesinin yapımı hususunda anlaşma sağlanmıştır. Sözleşme doğrultusunda davacı iş sahibi tarafından 130.000,00 TL ödendiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf eserin ayıplı imal edilip edilmediği, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, eserin ayıplı imal edilmesi halinde bu ayıpların eserin reddini gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler 6098 sayılı TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Mahkemece; davacının sözleşmeden dönme seçimlik hakkı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar davalı vekili tarafından süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı ileri sürülmekte ise de, ayıp ihbarı yapılması hukuki bir işlem değil “hukuki işlem benzeri bir fiil” olması nedeniyle süresi içerisinde ayıp ihbarının yapıldığının, tanık da dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanması mümkün olduğundan, mahkemece keşifte davacının göstermiş olduğu tanık …’ın beyanı ve davacıya tebliğ edilen faturanın iadesine yönelik İzmir 15. Noterliğinin 09.11.2017 tarih ve 17814 yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalıya 13.11.2017 tarihinde tebliği dikkate alındığında ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü gerekmektedir.
Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir.
Mahkemece iki farklı bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. 04.04.2019 tarihli ilk raporda eser sözleşmesine konu makinenin gizli ayıplı olduğu ve davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği belirtilmiştir. Ancak bu raporda, eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olup olmaması yönünde bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
Mahkemece alınan 04.06.2020 tarihli ikinci heyet raporunda ise üründe belirlenen ayıpların giderilebilir nitelikte olduğu ifade edilmiştir.
Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde diğer seçimlik hakların kullanılması gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme ile davacının sözleşmeden dönme seçimlik hakkının kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, 04.06.2020 tarihli bilirkişi raporunu hazırlayan heyete dosyanın tevdii ile BK’nın 475. maddesinde belirtilen seçimlik haklara göre ayıbın niteliği, başka deyişle eserin reddini gerektirip gerektirmediği, yine ayıbın niteliğine göre eserin reddi gerekmiyorsa bedelden indirim yapılıp yapılmayacağı ve onarımın aşırı masraf gerektirip gerektirmediği konularında; indirim gereken miktar ve onarım masrafları konusunda gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak davanın sonuçlandırılması gerekir.
Kabule göre; yerel mahkemece davacı iş sahibi tarafından ödenmiş olan bedelin iadesine karar verilmiş ise de; dava konusu 1200 kg/gün kapasiteli 4’lü sistem mangal kömürü yapma makinesinin davalı yükleniciye iadesine karar verilmemiş olması doğru değildir.
Yine kabule göre; mahkemece 130.000,00 TL’nin, sözleşme konusu makinenin davacı tarafından davalıya teslimi karşılığında, teslim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ise de, muaccel bir alacağa faiz yürütülebilmesi için taraflarca kararlaştırılmış kesin vadenin bulunması veya alacak miktarı belirtilerek istenilmek suretiyle borçlunun usulen temerrüde düşürülmesi zorunludur (BK’nın 101. maddesi). Davadan önce temerrüdün varlığı kanıtlanamadığından borçlu temerrüdü, dava tarihinde gerçekleşmiş kabul edilmelidir. Kaldı ki davacı dava dilekçesinde faizin başlangıç tarihini belirtmediğinden, faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gereklidir.
O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.09.2020 tarihli, 2018/74 Esas ve 2020/388 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 2.220,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 12.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.