Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/544 E. 2021/477 K. 19.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/544
KARAR NO : 2021/477
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/631
TALEP TARİHİ : 03.11.2020
ARA KARAR TARİHİ : 06.11.2020
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan
Menfi Tespit)
KARAR TARİHİ : 19.04.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.04.2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.11.2020 tarih ve 2020/631 Esas sayılı ara kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör başkan … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :
İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, taraflar arasında … İli, …. İlçesi, … Mahallesinde bulunan … parsel numaralı yerde Güneş Enerji Santrali (GES) kurulması hususunda 22.08.2018 tarihinde 1.080.000 USD bedelli sözleşme yapıldığını, tapuda cins değişikliği sonucunda … parselin …, … ve … parsel numaralarını aldığını, projenin ruhsatı uyarınca …. parsel üzerinde inşa edilmesinin kararlaştırıldığını, sonrasında aynı yerde … parsel üzerinde ikinci bir GES kurulması değerlendirilerek bu kapsamda … tarafından davalı … ne … bankası … Şubesi aracılığıyla 22.06.2018 tarihinde 142.012,00 TL ve 888.000,00 TL ile 03.10.2018 tarihinde de 850.000,00 TL ödemeler yapıldığını, ancak bu GES projesinin … tarafından bedeli alınmasına rağmen santral yapılmadığını ve yapılmasına yönelik hiçbir iş ve işlem yapılmadığı gibi alınan paraların da iade edilmediğini, sözleşme sırasında davalının lehtarı olduğu, borçlusu …, kefili … olan üzerlerinde tanzim tarihi olarak 22.02.2018 günü yazılı bulunan 27.02.2018 vade tarihli 300.000 USD bedelli, 15.05.2018 vadeli 600.000 USD bedelli, 15.06.2018 vadeli 250.000 USD bedelli üç adet bononun düzenlenerek davalıya verildiğini, davacıların davalıya … numaralı parsel üzerinde kurulan tesis bakımından tüm borcu ödediklerini ve hiçbir borçlarının kalmadığını, bonoların ve bonoların verilme nedeni olan GES projesinin tüm bedelinin ödenmesine rağmen davalının bonoları müvekkillerine iade etmediğini, davalının kötü niyetle hareket ederek bu bonolardan 600.000 USD bedelli olanı cebri icra takibine koyarak mükerrer tahsilata giriştiğini, bu bono bakımından ayrıca dava ikame edeceklerini, davalının 300.000 USD ve 250.000 USD bedelli bonoları da kötü niyetle icraya koyma ihtimalinin mevcut olduğunu, her iki bononun da ödendiğine ilişkin belgelerin ekte olduğunu, bedelsiz kalmış bonoların iade edilmediğini ileri sürerek, davaya konu 300.000 USD ve 250.000 USD bedelli bonolar yönünden bakımından borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesi talepli davada, ihtiyati tedbir olarak, İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinden önce çılan menfi tespit davasında icra takibinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin Güneş Enerjisi Santrali Kurulum işinden ileri geldiğini, konuya ilişkin … ile … arasında bir sözleşme yapıldığını ve bu hukuki ilişkiden doğan borçlarla ilgili de 3 adet bono ( 300.000 USD / 600.000 USD / 250.000 USD) düzenlendiğini, davacıların bir kısım ödemeler yaptığını, ancak kalan 537.000 USD bakiyenin ödenmediğini, bu nedenle İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5947 sayılı dosyasıyla 600.000 USD’lik bonoya dayanarak 537.000 USD üzerinden takip başlatıldığını ve takibin halen devam ettiğini, bu senede/takibe ilişkin olarak İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/654 Esas sayılı dosyasında bu davayla aynı gün menfi tespit davası açıldığını, ayrıca İzmir 11. İcra Hukuk Mahkemesinde 2020/320 Esas sayılı dosya üzerinden borca itiraz davasının devam ettiğini, davaya konu edilen 300.000 USD ve 250.000 USD’lik bonolardan dolayı da bir alacağı olmadığını, davacının, şirkete banka aracılığıyla ödemeler yaptığını ve bu iki senedin bu şekilde ödendiğini, davacının bu davadan önce müvekkili şirketten bu bonoları talep etmediğini, arabuluculuğa başvurmuş olsalar ya da bir ihtar gönderselerdi, zaten senetlerin iade edilecek olduğunu dilekçe ekinde davaya konu senet asıllarını sunduklarını, davacının talep ederse, teslimine muvafakatlerinin de bulunduğunu, bu haliyle, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, bulunduğu kabul edilirse de, davanın bu haliyle konusuz kaldığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet de vermediğini, senet alacaklısının, ödeme yapılması halinde senedi borçluya götürmesine, borçluyu bulmasına dair bir hukuk kuralı olmadığını, aksine, borçlunun makbuz/senet aslını talep hakkı (ve yükümlülüğü) bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 06.11.2020 tarihli ara karar ile; mahkemeye sunulan taraflar arasındaki Güneş Enerji Santrali kurulum sözleşmesinde, sözleşme maddelerinde, dava konusu edilen senetlerle ilgili sözleşmede ödeme yönünden herhangi bir hüküm bulunmadığı, senetlere bir atıf bulunmadığı, HMK 389 uyarınca yaklaşık ispat şartlarının da oluşmadığı, teminat karşılığı senetler üzerinde tedbir verilmesi talebinin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacılar vekili, dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla, taraflar arasındaki güneş enerji santrali kurulumuna yönelik hizmet sözleşmesi dışında başkaca herhangi bir ticari ya da hukuki ilişki mevcut olmadığını, verilmiş olan bonoların da GES sözleşmesinin bir parçası ve bütünleyeni konumunda olduğunu, yapılması planlanan güneş enerji santrali için kararlaştırılan bedelin tamamının davalı şirkete ödendiğini, yapılan ödemelere ilişkin banka dekontlarının yanında davalı şirket tarafından bedelin tahsil edildiğine ilişkin verilmiş olan tahsilat makbuzları ve ayrıca borcun bittiğine ilişkin yine davalı şirket tarafından düzenlenen 10.07.2018 tarihli ibraname de ve davalı tarafça tanzim edilmiş kapalı faturanın da mevcut olduğunu, ödemelerle bedelsiz kalan bonoların müvekkillereine iade edilmediğini, davalının bedelleri ödenmiş olmasına rağmen müvekkillerine teslim edilmeyen bonolardan 600.000 USD bedelli olan bonoyu kötü niyetli olarak cebri icra takibine koyarak mükerrer tahsilat yoluna başvurduğunu, (İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2020/5947 E.) bu takibe ilişkin de İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/654 Esas sayılı dosyasında menfi tespit menfi tespit davası açmış olduklarını, davalının 250.000 USD ve 300.000 USD bedelli bonoları da kötü niyetle cebri icra takibine konu edilebileceği tehlikesinin mevcut olduğunu, İİK’nın 72. maddesindeki ve HMK’nın 389. maddesindeki ihtiyati tedbir şartlarının mevcut olduğunu, borcu ödendiği halde müvekkillerine teslim edilmeyen ve henüz icra takibine konu edilmemiş olan bonolar yönünden dava konusu bonoların takibe konulması tedbiren durdurulmadığında davalı tarafça kötü niyetle icra takibine girişilebileceğinin ve bunun telafisi zor, ciddi bir zarara sebebiyet verebileceğinin açık olduğunu, müvekkillerinin ödemelerine ilişkin banka dekontları, davalı şirket tarafından verilmiş olan tahsilat makbuzu ve borcun bulunmadığına ilişkin düzenlenen ibranamenin ve davalı firma tarafından tanzim edilen kapalı faturanın varlığının açılmış olan davada haklılıklarını yaklaşık olarak ispat edecek nitelikteki deliller olduğunu, teminat vermeyi de dava dilekçelerinde belirtmiş ve talep etmiş olmalarına rağmen bonoların sözleşmede açıkça belirtilmediği dolayısıyla bonoların sözleşmeden ayrı bir borç ihtiva edebileceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir taleplerinin reddedilmesinin yerinde olmadığını, sözleşme ile ilgili bonoların düzenlenme tarihinin aynı olması, taraflar arasında başkaca herhangi bir hukuki ya da ticari ilişkinin bulunmamasının bu bonoların sözleşmeye bağlı olarak düzenlendiğinin göstergesi olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Talep, eser sözleşmesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir.
HMK’nın 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Menfi tespit davalarına ilişkin ihtiyati ihtiyati tedbir 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; icra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
Somut olayda, davacı tarafça eser sözleşmesine dayalı olarak davalıya teslim edilen 300.000 USD ve 250.000 USD bedelli iki adet bonoya ilişkin olarak borçlu olmadıklarının tespiti talebiyle açılan davada, dava konusu bonolara dayalı olarak icra takibi başlatılmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davayı kabul ettiklerini bildirerek dava konusu olan iki adet bonoyu mahkemeye teslim etmiş olmakla, ihtiyati tedbir kararı verilmesine gerek kalmadığından, sonucu itibarıyla doğru olan mahkeme kararına yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir talep eden davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 97,70 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 43,30 TL’nin davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle tedbir talep eden davacılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 19.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.