Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/507
KARAR NO : 2023/1427
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/520
KARAR NO : 2020/436
DAVA TARİHİ : 22.06.2018
KARAR TARİHİ : 18.12.2020
BİRLEŞEN KARŞIYAKA A.T.M.’NİN 2018/522 E – 2018/410 K SAYILI DAVADA;
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali – Alacak
KARAR TARİHİ : 14.07.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.07.2023
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.12.2020 tarih ve 2018/520 Esas, 2020/436 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Asıl dosyada davacı … Şti vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 20.04.2016 tarihli, … numaralı alt yüklenici sözleşmesine dayanarak 12.03.2018 ve 04.05.2018 tarihli ıslak imzalı mutabakat metnine göre davalıdan 30.839,81 TL cari/bakiye alacaklı bulunduğunu, karşılıklı mutabakat içermesine rağmen alacağın ödenmediğini, bu bağlamda İzmir 11. Noterliği’nden 10.05.2018 tarihli ihtarnamenin davalıya 14.05.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak davalının ihtarnameye bir yanıt vermediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2018/2194 sayılı dosyasıyla davalı aleyhine ilamsız takip başlatıldığını, davalının 07.06.2018 tarihinde takibe haksız şeklide itiraz ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla itirazının iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 19.07.2020 tarihli dilekçesi ile alacak bedelini 38.353,23 TL olarak ıslah etmiştir.
Birleşen davada davacı … Şti. vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 20.04.2016 tarihli, alt yüklenici sözleşmesine dayanarak … şantiyesinde iş yaptığını ve yükümlülüklerini tamamlayarak şantiye alanından çekildiğini, sözleşmenin 14.1, 15 ve 17. maddeleri uyarınca ekipmanları sağlama yükümlülüğünün müvekkilinde olduğunu, dilekçe içeriğinde varsayımsal olarak değerleri belirtilen malzemelerin 2018 yılı Ocak ayından beri davalıdan teslimi rica edilmesine rağmen ısrarla teslim edilmediğini, 2018 yılı Şubat ayı sonlarına doğru davacı şirket tarafından hazırlanan tutanağın davacının şantiye şefi … tarafından davalı şirketin şantiye şefi …’a sunulduğunu, malzemelerin teslimi için İzmir 11. Noterliği’nin 10.05.2018 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtarnamenin 14.05.2018 tarihinde davalıya tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir yanıt verilmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde ayrıntılı olarak belirtilen ekipman ve malzemelerin aynen teslimine, bu mümkün değil ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ekipman bedelinin dava tarihinden itiberen işleyecek yasal faize ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Asıl ve birleşen davada davalı … Şti vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın dayanılan mutabakat metinlerinin dava dilekçesi ekinde taraflarına tebliğ edilmediğini, bu hususta itiraz haklarını saklı tuttuğunu, söz konusu mutabakat metinlerinde, müvekkili şirket adına kim tarafından imzalandığının açık olmadığını, yetkisiz kişiler tarafından imza edilmesi halinde geçerlilik kazanamayacağını, bunun yanında fatura, cari hesap mutabakatı ve benzeri belgelerin taraflar arasında ihtilafa konu olan ve devam eden işler açısından alacağın ispatı için yeterli olmadığını, taraflar arasında davacının işi bırakması ile sonlanmış bir eser sözleşmesi bulunduğunu, davacının sadece hesap mutabakatına dayanarak alacak talep edemeyeceğini, alacağın hak edildiğinin taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında ispat edilmesi gerektiğini, bu hususların ortaya konulması için gerçekleştirilen hak edişlerin uzman bir heyet tarafından, yerinde de inceleme yapılarak tespit edilmesinin zorunlu olduğunu, davacı tarafından çalıştırılan lakin alacakları verilmeyen işçiler tarafından müvekkili aleyhine davaların açıldığını, söz konusu dosyalarda müvekkili şirketin İş Kanunu’nun 2 maddesi anlamında müşterek müteselsil sorumlu olarak kabul edilecek şekilde kararlar verilebileceğini, bu halde sözleşmeye aykırı şekilde müvekkili tarafından ödeme yapılması gerekecek olup, bu durumun sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gereken bir husus olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirkete belirtilen miktarda borcu bulunmadığını, zira taraflar arasındaki işe konu hak edişler hususunda anlaşmazlıklar olduğunu, bu nedenle evvelce gerçekleştirilmiş yazışmalar ve gönderilen ihtarnamelerin bulunduğunu, nitekim davacının müvekkili için gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği işi yarım bırakarak iş sahasını terk ettiğini ve sözleşmeye aykırı davrandığını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının aksine, davacının müvekkilinden fazladan bedeller talep etmesi ve gerekçesiz bir şekilde fiyat farkları çıkarması, netice olarak fahiş taleplerde bulunması nedeniyle 2017 yılının Ağustos ayından bu yana anlaşmazlıklar olduğunu, müvekkili şirketin birçok hak ediş için çekince ve ihtirazi kayıt koyduğunu, diğer hak edişler için ise birim fiyatların düzenlenmesi gerektiğini davacı şirkete ilettiğini, ancak davacının, müvekkili şirket adına gerçekleştirmeyi üstlendiği işi yarım bırakarak iş sahasını terk ettiğini, bu hususta davacı tarafından İstanbul 18. Noterliği’nin 22.08.2017 gün 02964 yevmiye numaralı, müvekkili şirket tarafından ise, Kadıköy 30. Noterliği’nin 05.09.2017 gün 44347 yevmiye numaralı ihtarnamelerin gönderildiğini, müvekkili şirketin bu noktadaki itirazları ve davacı şirketin iş sahasını terk ederek müvekkili şirketi zarara soktuğu ve derhal iş başına dönmesi gerektiğinin ihtar edildiğini; öte yandan yine, davacının … Projesi kapsamında gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği işi yarım bırakarak iş sahasını terk etmesi nedeniyle Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/46 Değişik İş sayılı dosyası üzerinden tespit yapıldığını, bilirkişi raporu ile davacı şirketin tespit tarihinde AREA 1 bölgesindeki Operatör 2,4 ve 8 binaları ile Substatiton 10 ile 11 binalarındaki üstlendiği işin ancak %0 ila %60’ını; AREA 2 bölgesinde ise Substation 2,3,5 binaları ile Operatör 6 ve 0 binalarındaki üstlendiği işin ise ancak %30 ila %65’ini gerçekleştirdiği ve tüm çalışanlarını alarak iş sahasını terk ettiği, sahada hiçbir personelini bırakmadığı, açık bir şekilde işini durdurduğu tespit edildiği halde üstelik de taraflarınca davacıya bu husus 05.09.2017 tarihli ihtarname ile açıkça belirtilmiş ve davacı şirketin iş başına dönmesi talep edilmişken davacı şirket tarafından herhangi bir iş tamamlama girişiminde bulunulmadığını, hatta buna rağmen davacı şirketin hak etmediği sözleşme bedellerini tahsil etmeye çalıştığını, öncelikle davacı şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca üzerine düşen edimi ifa etmesinin ve iş sahasındaki üstlendiği görevlerini tamamlamasının gerektiğini, davacının dava dilekçesinde sanki tüm edimlerini ifa etmiş ve taraflar da tüm ödemeler noktasında mutabıkmış ancak müvekkili şirketin üzerine düşen ödemeleri yerine getirmemiş gibi bir algı yaratmasını kabul etmediklerini, ortada müvekkili şirket tarafından ödenmesi taahhüt edilmiş ve davacı şirket tarafından da hak edilmiş ancak ödenmemiş bir bedel bulunmadığını; birleşen dava yönünden ise iddia edildiği gibi şantiye alanında söz konusu ekipmanların bulunmadığını, davacı şirketin, 2017 yılı Ağustos ayında iş sahasını tüm personelini ve ekipmanlarını da alarak ve işleri de yarım bırakarak terk ettiğini, bu hususun taraflarınca Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen tespit işlemi ile sabit olduğunu, bunun yanında iş sahasının geniş bir alana yayılması ve hali hazırda davacı tarafın sözleşme kapsamında müvekkili şirkete borcu olması sebebi ile kalan eşyalar var ise, hapis hakkının da kullabileceğinin açık olduğunu, bu taleplerinin ancak yapılacak olan bir yargılama tahtında ortaya çıkabileceğini, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatını talep edemeyeceğini savunarak davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 20.04.2016 tarihli 200416 nolu alt yüklenici sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin 3. maddesine göre sözleşmenin konusunun 6’ıncı maddesinde belirtilen işlerin, sözleşme, ana işveren sözleşmesi ve ekli şartname ve detaylara uygun olarak alt yüklenici tarafından kanal boru malzeme dahil sarf malzemeli (ana havalandırma ekipmanları yüklenici tarafından verilmek üzere) ve işçilikli olarak yapılması olduğu, davalının savunmasında, davacının üstlendiği işleri tamamlamadığı şantiye alanını terk ettiği belirtilmiş ise de, eksik bırakılan işlerin ve miktarının somut verilerle belirtilmediği ya da başka firmaya tamamlattırıldığı yönünde herhangi bir delil sunulmadığı, sözleşmenin süresinin 31.12.2016 tarihinde sona ermesine rağmen fesih işlemine de rastlanmadığı, davacı ve davalının defter ve kayıtlarının incelenmesi ile davalının icra takip tarihi itibariyle davacıya 38.353,23 TL borçlu olduğunun belirlendiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi nin Esas No : 2019/2453 Karar No : 2020/3767 ilamı ile de belirlendiği üzere itirazın iptali davalarında; fazlaya dair hakların saklı tutulması ve ıslah ile talep miktarının artırılması mümkün olmadığı, birleşen dosya yönünden gerek taraflar arasında düzenlenen 20.04.2016 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin 17. maddesinde gerekli teçhizat ve iskelenin alt yükleniciye ait olduğunun belirtilmesi, gerekse 14 kalem malzemenin ve teçhizatın davacı şirket yetkililerine 01.03.2018 tarihinde teslim edileceğine dair tutanak, dosyada teslime dair somut bir verinin bulunmaması, … sahasına malzeme giriş ve çıkışının kontrollü olup davacı firmanın söz konusu teçhizat ve malzemeleri izinsiz olarak saha dışına çıkarmasının mümkün olmadığının bilirkişilerce değerlendirildiği gerekçesiyle, asıl davada, davacı tarafından davalı … Şti aleyhine mahkemenin 2018/520 E.sayılı asıl dosyası ile açılan itirazın iptali davasının kısmen kabulüne, davalının 30.839,81 TL asıl alacak ve 127,16 TL işlemiş faiz yönünden itirazının iptaline, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 10,75 ticari temerrüd faizi üzerinden devamına, İİK’nun 67/2 maddesi gereğince, % 20 icra-inkar tazminatı 6.167,96 TL’nin davalı alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; birleşen davada, kısmen kabulüne 9.330,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, dayanak mutabakat metinlerinin müvekkili adına kim tarafından imzalandığının açık olmadığını, yetkisiz kişiler tarafından imza edilmesi durumunda geçerli olmamasına rağmen bu husus gözardı edilerek hüküm kurulduğunu, taşeron sözleşmesine göre davacı tarafın edimlerini yerine getirip getirmediği hususunda eksik inceleme yapıldığını, taraflar arasında davacı tarafın işi bırakması ile sonlanmış bir eser sözleşmesi mevcut olup, davacı tarafın sadece hesap mutabakatına dayanarak alacak hakkına sahip olamayacağını, alacağın hak edildiğinin taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında ispat etmesi gerekmekte iken ispat edilemediğini, sözleşme ve gerçekleştirilen hak edişlerin uzman bir heyet tarafından, yerinde de inceleme yapılarak tespit edilmesi gerekmekte iken gerekli tetkik ve incelemeler yapılmadığını, bunların yanında davacı firma tarafından çalıştırılan lakin alacakları verilmeyen işçiler tarafından müvekkili firma aleyhine halihazırda davalar açılmakta olup, mezkur davalar tahtında müvekkili şirketin İş Kanunun 2 maddesi anlamında müşterek müteselsil sorumlu olarak kabul edilmesi hususunda kararlar verilebileceğini, bu durumun sözleşmeye aykırı şekilde müvekkil şirket tarafından ödeme yapılmasını gerektireceğini, davacı tarafından da hak edilmiş ancak ödenmemiş bir bedel bulunmadığını, davacının müvekkili şirket iş sahası nezdinde belirtilen ekipmanlarının olmadığını, davacının 2017 yılı Ağustos ayında iş sahasını tüm personelini ve ekipmanlarını da alarak ve işleri de yarım bırakarak terk ettiğini, ayrıca iş sahasının geniş bir alana yayılması ve hali hazırda davacı tarafın sözleşme kapsamında müvekkili şirkete borcu olması sebebi ile kalan eşyalar üzerinde hapis hakkını da kullanılabileceği ve bu yöndeki taleplerin, yapılacak olan bir yargılama sırasında ortaya çıkabileceğini, davacının alacak iddiasının likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, kötüniyetli olarak dava açan davacı hakkında dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından çalıştırılan lakin alacakları verilmeyen işçiler tarafından müvekkili firma aleyhine davalar açılmakta olup bu sebeple takas mahsup taleplerinin bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarının davalı tarafa tebliğ edildiğini, raporların herhangi bir itiraz görmeyerek kesinleştiğini, bilirkişi incelemesinin tarafların ticari defterleri üzerinde yapıldığını ve müvekkilinin alacağının netleştiğini, davalının, üçüncü kişilerin alacağına dair mahsup-takas isteminin yerinde olmadığını, sözkonusu davaların, müvekkilinin açtığı bu davalardan önce karara bağlandığını ve taraflarca istinaf kanun yoluna götürüldüğünden henüz kesinleşmediğini, kesinleşme sonrası davacının bir sorumluluğu var ise davalının rücu hakkı bulunduğunu birleşen davada, davalının 11.04.2019 tarihli bilirkişi raporuna yönelik herhangi bir beyanda bulunmadığını, davaya cevap dilekçesindeki beyanları dışında savunmasını ve/veya karşı iddialarını kanıtlamak üzere başkaca bir kanıt göstermediğini belirterek davalı vekilinin istinaf talebinin reddini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptali, birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklı terditli olarak açılan davalının yeddinde bulunduğu iddia edilen davacıya ait malzemenin aynen iadesi olmazsa bedelinin tahsili isteğine ilişkindir. Davacı (taşeron) yüklenici, davalı (asıl yüklenici) iş sahibidir.
Taraflar arasında 20.04.2016 tarihli 200416 nolu alt yüklenici sözleşmesi ile yüklenici davacı tarafından 10 adet binanın kanal malzeme montaj, ekipman montaj, sıhhı tesisat ve borulama işlerinin birim fiyatlı olarak yapılacağı, 17. madde ile alt yüklenicinin gerekli ekipmanı işyerinde bulunduracağı, işin 31.12.2016 tarihinde bitirileceği kararlaştırılmıştır.
Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2018/2194 sayılı icra takip dosyası fotokopisinin incelenmesinde davacı tarafından 24.05.2018 tarihinde, davalı aleyhine, 30.839,81 TL asıl alacak, 634,00 TL faiz alacağı, 338,52 TL noter masrafı olmak üzere toplam 31.812,33 TL alacağın tahsili için 7 örnek takip başlatıldığı davalı-borçlunun 04.06.2018 tarihinde borcu bulunmadığını belirterek takibe itiraz etmesi ile takibin durduğu anlaşılmıştır.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26.09.2018 tarih ve 2018/2696 E- 3431K. Sayılı ilamı)
Somut olayda; davacı ve davalı tarafın ticari defterleri bilirkişiler tarafından incelenmiş, 11.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın ticari defterlerine göre davacının alacağının 38.353,37 TL, davacıya ait olduğu belirtilen 13 çeşit malzemenin ikinci el piyasa rayiç bedelinin 9.330,00 TL olduğu tespit edilmiş, yine talimat yoluyla alınan ve davalıya ait ticari defterlerinin incelendiği 13.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda davalının ticari kayıtlarına göre davacıya borcunun 38.353,23 TL olduğu bildirilmiş, raporlar asıl ve birleşen davada davalı vekilline usulüne uygun tebliğ edilmiştir.
Asıl davada davalı vekili her ne kadar mutabakat metninin, dava dışı … AŞ. muhasebe çalışanlarına ait olduğunu, müvekkili şirketin çalışanları olmadığından temsile yetkili olmadıklarını ancak müvekkilinin muhasebe kayıtlarını bildiklerini, davacının sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirmediği savunmuş ise de, yapılan bilirkişi incelemeleri sonucu davacı ticari defterlerindeki kayıtların, davalı ticari defterlerindeki kayıtlara aykırı olmadığının tespit edildiği, davalı vekilince bilirkişi raporlarına itiraz edilmediği, buna göre davacının, davalı ticari defterleri ile uyumlu olan kendi ticari defterleri ile alacağını ispatladığı anlaşılmakla mahkemece davalının 30.839,31 TL asıl alacak ve 127,16 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; itirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likid olması gerekir. Somut olayda, alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Birleşen dava yönünden istinaf itirazlarının incelenmesinde ise, davacı tarafından 2018 yılı Şubat ayı sonunda düzenlendiği belirtilen ve davalı şantiye şefi olduğu iddia edilen … tarafından imzalanan “Tutanaktır” başlıklı belgede, 14 çeşit malzemenin 01.03.2018 tarihinde … şirketine teslim edileceği yazılı olup, bilirkişi heyetince malzemelerin ikinci el piyasa rayiç değeri 9.330,00 TL tespit edilmiştir. Davalı tarafından tutanaktır başlıklı belgeye ve bilirkişi raporuna itiraz edilmemiştir. Dosya içeriğine göre, davacıya ait malzemelerin davacıya iade edilmediği anlaşılmış olup, davalı malzemelerin davacı tarafından götürüldüğü savunmasını ispatlayamadığından, mahkemece birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden talep hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.12.2020 tarih ve 2018/520 Esas, 2020/436 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-ASIL DAVADA;
-Davacı tarafından davalı … Şti aleyhine mahkememizin 2018/520 E.sayılı asıl dosyası ile açılan itirazın iptali davasının kısmen KABULÜNE,
-Davalının 30.839,81 TL Asıl alacak ve 127,16 TL işlemiş faiz yönünden itirazının iptaline, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 10,75 ticari temerrüd faizi üzerinden devamına,
-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
-Kabul edilen bedel üzerinden alınması gereken 2.106,66 TL nispi harçtan, davacı tarafından yatırılan 543,28 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik 1.563,43 TL harcın davalıdan alınarak hazineye ırat kaydına,
-Davacı tarafından yatırılan toplam 543,28 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-AAÜT gereğince, kabul edilen bedel üzerinden 4.625,97 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya, redde konu bedel üzerinden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
BİRLEŞEN DAVADA;
-Birleştirilen mahkemenin 2018/522 E. sayılı asıl dosyası ile açılan alacak davasının KISMEN KABULÜNE,
-9.330,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
-Kabul edilen bedel üzerinden alınması gereken 637,33 TL nispi harçtan, davacı tarafından yatırılan 181,71 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik 455,62 TL harcın davalıdan alınarak hazineye ırat kaydına,
-Davacı tarafından yatırılan toplam 181,71 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-AAÜT gereğince, kabul edilen bedel üzerinden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya, redde konu bedel üzerinden 1.310,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Davacı tarafından sarf edilen ve peşin harç haricinde kalan 35,90 TL x 2=71,80 başvuru harcı, 5,20 TL x 2=10,4 TL vekalet harcı, 2.245,90 TL bilirkişi ücreti, tebligat gideri toplamı 2.328,10 TL yargılama giderinden davanın kabul/ret oranı nazara alınarak, taktiren 1.908,80 TL kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
HMK’nın 333. maddesi gereğince, yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının ilgili taraflara iadesine,
3-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davalı tarafından yatırılan toplam 686,00 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ve 32,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 194,60 TL’nin asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 14.07.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.