Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/431 E. 2023/1234 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/431
KARAR NO : 2023/1234

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/103
KARAR NO : 2020/526
DAVA TARİHİ : 22.01.2018
KARAR TARİHİ : 15.10.2020
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.06.2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.10.2020 tarih 2018/103 E – 2020/526 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında İzmir 21. Noterliğinin 06.06.2016 tarih ve 16500 yevmiye numaralı ile “Düzenleme Şeklinde Bedel Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi” müvekkili şirketin bu anlaşma ile davalı şirkete ait olan … ili … ilçesi … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde sözleşmede belirtilen inşaatın yapılması işini üstlendiğini, müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen edimleri yerine getirmeye başladığını, sözleşmenin 12. maddesi gereğince davalıya 21.09.2016 tarihli 436.479,40 TL bedelli faturayı düzenleyerek gönderdiğini, davalının faturayı ticari defterine işlediğini, 23.09.2016 tarihinde 100.000,00 TL kısmi ödeme yaptığını, dekont üzerinde “21.09.2016 tarihli faturaya istinaden kısmi ödeme” yazdığını, müvekkili şirket tarafından yine dava ve takip konusu 25.10.2016 tarihli 6.456,00 TL bedelli faturanın düzenlenerek gönderildiğini, ancak davalının kısmi ödemeden sonra bir daha ödeme yapmadığını, takibe itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/17260 esas sayılı takip dosyasındaki itirazlarının iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede bahsi geçen ve sözleşmenin ayrılmaz parçası niteliğinde olan Teknik Şartname incelendiğinde Gençlik ve Spor Bakanlığının 15 yıla kadar ön protokolle kiralanması planlanan yurtlara ilişkin ilanında yer alan teknik şartnamenin kopyası olduğunun görüleceğini, bu süreçte davacının sözleşmenin kendisine yüklediği yükümlülük gereği projeyi hazırlattığını, ancak hazırlanan projenin Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından onaylanmadığını, bu nedenle sözleşmenin konusuz kaldığını, taraflarca bu teknik şartnameye uygun yurt binası yapılması konusunda anlaşmaya varıldığını, davacı tarafça proje henüz bakanlıkça onaylanmadan ve belediyeden ruhsat alınmadan yapılması planlanan inşaat ile ilgili birtakım giderler yapılmasının basiretsiz bir davranış olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete iddia ettiği giderlere ilişkin olarak 23.09.2016 tarihinde 100.000,00 TL ödeme yapıldığını, ancak sözleşme konusuz kaldığından bu hususun Karşıyaka 5. Noterliğinin 30.11.2016 tarih ve 34478 yevmiye numaralı ihtarnamesinde açıkça beyan edildiğini, davacı tarafça sözleşme gereği inşaat yapılmamış olmasına rağmen fatura bedellerini talep etmesinin kabul edilemeyeceğini, faturalara bakıldığında 21.09.2016 tarihli faturada “Ergene Bina İmalat Bedeli”, 25.10.2016 tarihli faturada da “İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi” açıklamasının yer aldığını, müvekkilince proje hazırlanması vs giderlere ilişkin bedelin zaten ödendiğini, davacı proje onaylanmadan, ruhsat dahi alınmadan yaptığı masraflara ilişkin olarak mal siparişlerini iptal etmek sureti ile bedellerini iade almasına rağmen ve inşaat yapılmamış olmasına rağmen kötüniyetli olarak faturaları takibe koyduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı … Tic. Ltd. Şti. arasında davalı arsa sahibine ait parsel üzerinde yurt binası yapılması hususunda İzmir 21. Noterliğinin 06.06.2016 tarih ve 16500 yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Bedel Karşılığı İnşaat Yapımı Sözleşmesi”, “Teknik Şartname” ve 20.06.2016 tarihli “Ek Protokol” düzenlendiği, davacı yüklenicinin Bornova Belediye Başkanlığı İmar Ve Şehircilik Müdürlüğünün 30.01.2017 tarih ve E.3699 sayılı yazısındaki “… İlçesi, … Mahallesi … ada … parselinde kayıtlı taşınmaz için talep edilen yapı ruhsatı dosyası Müdürlüğümüzce incelenmiş olup, mimari (08.11.2016), mekanik (08.11.2016) ve betonarme projeler (17.11.2016) onaylanmış, yapı ruhsatı düzenlenerek imzaya açılmış, ancak yapı denetim kuruluşunun ruhsat imzasını tamamlamadığı ve ruhsat harçlarının ödenmediği tespit edildiğinden dosyanız iade edilmiştir. Ruhsat işleminiz, yeniden başvuru yapılması durumunda değerlendirilecektir…” belirlemesi göz önüne alındığında sözleşmenin kendisine yüklediği yapı ruhsatı alma işlemini yerine getirmediği ve yapı ruhsatı alınmadan sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği, TBK 97. maddesi gereğince karşılıklı borçlanmayı içeren bir sözleşmenin yerine getirilmesini isteyen tarafın kendi borcunu ödemiş olması gerektiği, bunun yanında davalı tarafça sunulan 21.12.2016 tarihli belgede de belirtildiği üzere dava konusu edilen işe karşılık davalı tarafça davacı tarafa toplam 825.101,00 TL’lik ödeme yapıldığı, yapılan ödeme göz önüne alındığında davacının davalıdan herhangi bir alacağının kalmadığı, davacı tarafça yapılan icra takibinin haksız olduğu ancak takibin kötü niyetli olduğunun davalı tarafça iddia ve ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine ve yasal koşulları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla müvekkili şirketin hesaplarında ve ticari defterlerinde 825.101,00 TL sözde ödemenin görünmediğini, bu ödeme ile ilgili her zaman geçmişe dönük adi bir belge düzenlenmesinin mümkün olduğunu, sözde ödeme belgesine cevap dilekçesinde ve ikinci cevap dilekçesinde değinilmediğini, ödemelerin tamamının sözleşmenin 12. maddesi gereğince belirlenen hesaba yapılması gerektiğini, sözleşmenin açık hükmüne rağmen noter ihtarları ve tüm yargılama boyunca bahsi geçmeyen ve müvekkili şirketin ticari defterlerinde gözükmeyen fakat davalı tarafça 02.05.2019 tarihinde bilirkişi incelemesi aşamasında ortaya çıkartılan davalı şirketin hissedarının birinci derece yakını olup aynı zamanda müvekkili şirketin ortağı olan … tarafından düzenlenen geriye dönük olarak her zaman düzenlenmesi mümkün olan 21.12.2016 tarihli adi yazılı sözde ödeme belgesine dayanarak mahkemece hüküm tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ruhsat başvurularını yaptığını, gerekli gayreti gösterdiğini, fakat davalının 21.09.2016 ve 25.10.2016 tarihli faturaları ödememesi üzerine TBK’nın 97. maddesi ve sözleşmeye uygun olarak inşaat ruhsatı işlemlerini durdurduğunu, zira müvekkilinin sözleşmeye dayalı olarak hakedişini almamasına rağmen kendisinden yeni bir harcama yapmasını beklemenin hakkaniyete ve TBK’nın 97. maddesine uygun olmayacağını, sözleşmenin herhangi bir yerinde projenin Gençlik Spor Bakanlığının onayına bağlandığını, bu onayın alınmasının müvekkilinin sorumluluğunda olduğunu belirtir doğrudan veya dolaylı tek bir ibare bulunmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla projenin bakanlık tarafından onaylanmaması sebebiyle inşaat yapım sözleşmesinin konusuz kaldığını, müvekkili tarafından işlemlerin devamı ve sözleşmenin askıda kalmaması adına iyi niyetli olarak söz konusu kısmi ödemelerin yapıldığını, davacı proje onaylanmadan, ruhsat dahi alınmadan yaptığı masraflara ilişkin olarak mal siparişlerini iptal etmek sureti ile bedellerini iade almasına rağmen ve inşaat yapılmamış olmasına rağmen kötüniyetli olarak faturaları takibe koyduğunu belirterek davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan İzmir 21. Noterliğinin 06.06.2016 tarih ve 16500 yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Bedel Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi” ile davalı … Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu … ili … ilçesi … Mahallesi … ada … parsel sayılı 2.459,00 m²’de kayıtlı arsa üzerinde yeni imar durumuna göre inşa edilecek olan yurt binasının bu sözleşme muhteviyatında belirtilen teknik şartnameye uygun yapılması kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin “süre” başlıklı 3. maddesi ile inşaat süresinin başlangıcının inşaat ruhsatının alındığı tarih olacağı, inşaatın bitim tarihinin ise başlangıç tarihinden itibaren 12 ay olduğu belirlenmiştir.
Sözleşmenin “Yüklenici Tarafa Yapılacak Ödeme Şekli ve Zamanı” başlıklı 12. maddesi ile inşaatın başlaması ile yüklenicinin inşaat adına gerçekleştirdiği işlemler dolayısıyla kendisine düzenlenen fatura ve ödeme makbuzlarının fotokopilerini (masraf olarak anılacaktır) her ayın 25’inde arsa sahiplerine ibraz edeceği, masraf toplam tutarın %22’si oranına denk gelen bedelin (kar olarak anılacaktır) hesaplanacağı, şirket masraf ve kar bedellerinin toplam miktarının yüklenici tarafından düzenlenen faturanın arsa sahibine ibrazından itibaren 7 gün içinde yükleniciye ödeneceği, ödemenin yükleniciye ait sözleşmenin 12/son paragrafında belirtilen banka hesabına yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Davacı tarafından, İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/17260 esas sayılı takip dosyası ile 336.479,40 TL bakiye fatura alacağı, 37.379,17 TL işlemiş faiz, 6.456,00 TL fatura alacağı ve 717,19 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 381.031,76 TL alacağın tahsili amacıyla 26.12.2017 tarihinde başlatılan takibe davalı tarafından gerçekleştirilen itirazın iptaline ilişkin süresinde eldeki dava açılmıştır.
Takibe ve davaya dayanak faturaların ilki 21.09.2016 tarih ve 132751 numaralı “Ergene Bina İmalat Bedeli” açıklamalı 436.479,40 TL bedelli, ikincisi ise 25.10.2016 tarih ve 132752 numaralı “İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi” açıklamalı 6.456,00 TL bedellidir.
Davalı tarafça dosyaya sunulan ve davacı şirket tarafından kaşeli ve imzalı 21.12.2016 tarihli belge ile dava konusu sözleşme kapsamında gerek alınan malzeme bedeli gerekse şirket alacaklarına karşılık olarak 100.000,00 TL’si banka aracılığı ile kalanı elden nakit olmak üzere toplam 825.101,00 TL’nin davalı arsa sahibinden davacı şirkete ödendiği, belge tarihi itibarıyla arsa sahibi olan davalıdan davaya konu sözleşmeden dolayı başkaca hak ve alacaklarının bulunmadığı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi davacı yüklenici tarafından keşide edilen Karşıyaka 6. Noterliğinin 27.12.2016 tarih ve 24175 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiştir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesi nakit bedel karşılığı düzenlenmiş olduğundan tek taraflı fesih beyanı ve bunun karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki sonuç doğurur.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Somut olayda; davacı yüklenici tarafça, dava konusu inşaat sözleşmesi gereğince gerçekleştirdiği masrafların ve inşaatın yapılmasında kullanılacak olan ve davalının arsasına bırakıldığı belirtilen malzemelerin bedeli istenilmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi sebebiyle davacı menfi zararlarını diğer taraftan talep edebilir.
Somut olayda da; her ne kadar davacı yüklenici tarafından menfi zararının tazmini talep edilmiş ve bilirkişi raporuyla davacının menfi zararları belirlenmiş ise de bu zararların bedelini karşılar nitelikte davacı şirket kaşeli ve imzalı 21.12.2016 tarihli dava konusu sözleşme kapsamında gerek alınan malzeme bedeli gerekse şirket alacaklarına karşılık olarak 100.000,00 TL’si banka aracılığı ile kalanı elden nakit olmak üzere toplam 825.101,00 TL’nin davalı arsa sahibi tarafından, davacı şirkete ödendiği, belge tarihi itibarıyla arsa sahibi olan davalıdan davaya konu sözleşmeden dolayı başkaca hak ve alacaklarının bulunmadığının belirtildiği belge sunulduğu, bu belgedeki imzaya davacı tarafça itiraz edilmediği, imzanın davacı şirketi temsile yetkili olmayan bir kişi tarafından atıldığına yönelik bir iddiada bulunulmadığı anlaşılmakla, bu belge borcu söndüren belge niteliğinde olduğundan savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilemeyip yargılamanın her aşamasında karar kesinleşinceye kadar ileri sürülebileceğinden mahkemece de bu belgeye itibar edilerek davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’nin peşin alınan 59,30 TL’den mahsubu ile kalan 120,60 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 19.06.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.