Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/428
KARAR NO : 2023/1183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/529
KARAR NO : 2020/401
DAVA TARİHİ : 30.04.2018
KARAR TARİHİ : 03.07.2020
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.06.2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.07.2020 tarih 2018/529 E – 2020/401 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan … arasında 26.02.2015 tarihinde “Elektrik Tesisat İşleri Taşeron Alt Sözleşmesi” imzalandığını, daha sonra 08.03.2017 tarihinde taraflar arasında “tutanaktır” başlıklı belge ile o zamana kadar sözleşme gereği yapılan işlerin, teminatın, ödeme durumlarının hesap dökümünün yapıldığını, müvekkilinin 12.690,00 TL + 7.117,00 TL = 19.807,00 TL teminatı olduğunun belirtildiğini, davalılardan …’nin müvekkilinin imzasını havi boş-şablon bonoyu doldurmak suretiyle diğer davalılardan …’a ciro ettiğini, …’ın da …’a ciro ettiğini, müvekkili ile … arasındaki sözleşmenin yerine getirilmemesi, ödemelerin yapılmaması nedeniyle ilişkilerin bozulduğunu, taraflar arasındaki hukuki ve ticari ilişkinin sona erdiğini, bu tarihlerden 4-5 ay sonra …’nin müvekkiline nakten 80.000,00 TL borç para vermesinin yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu, sonraki hamillerin de kötü niyetli olduğunu, davalının ve … Şti’nin yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle … ili … ilçesi … ada … parselde yapılacak C blok inşaatın projesi ile ilgili olarak ana firma … Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi ile sözleşmesinin ana firma tarafından 17.10.2017 tarihinde feshedildiğini, bu fesihten üç gün sonraki tarih ile boş bonoya düzenleme tarihi yazılmasının bononun mücerret olduğunu, yani “bedeli nakden alınmıştır” ibaresinin doğru olmadığını kanıtladığını, müvekkilinin borcunun bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin … Bankası … şubesindeki lehdarı …, düzenleme tarihi 20.10.2017, ödeme tarihi 27.04.2018, tutarı 80.000,00 TL olan “emre muharrer senet” nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, diğer davalıların da iyiniyetli olmadıklarının tespiti ile dava konusu emre muharrer senedin tüm davalılar yönünden iptaline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalılar … ve … vekili, müvekkillerinin davacıyı tanımadıklarını, müvekkillerinden …’ın, … Şti.’nin büyük ortağı diğer davalı …’ın yeğeni olduğunu, davalılardan … ve sahibi olduğu şirket ile … Şti. arasında geçmişte ticari olarak iş yaptıklarını, müvekkillerinin aynı zamanda müşteri olan …’ye kısa bir süre içinde geri vermeye söz verdiği için 270.000,00 TL borç para verdiklerini, ancak …’nin makul süre içinde ödeme yapamaması üzerine taraflar arasında 19.01.2018 tarihli protokol yapıldığını, davalılardan …’nin dava konusu senet de dahil olmak üzere müvekkillerine üç adet evrak teslim ettiğini, bunlardan iki tanesinin her biri 12.500,00 TL bedelli çek olup tahsil edildiğini, ancak senedin mahkemede dava konusu yapıldığını, …’nin bakiye borcunu halen ödemediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, somut olayda ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, bilindiği üzere kambiyo senedi bir ödeme aracı olup mevcut bir borcun tasviyesi amacıyla verildiği, bononun ödeme dışında başka bir amaçla verildiği iddiasının davacı tarafça HMK md. 200 gereğince ispatlanması gerektiği, somut olayda davacı davalı … ile yapmış olduğunu belirttiği sözleşmeye istinaden davaya konu ettiği bonoyu teminat amacıyla verdiğini iddia etmiş ise de davalı … ile davacı arasında herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, davacı ile davalı …’nin yetkilisi bulunduğu şirketin arasında sözleşme bulunduğu, bu sözleşmeye ilişkin olarak teminat amacıyla verildiği bildirilen bononun davalı … tarafından duruşmada ibraz edilmiş olması da dikkate alındığında bu durumda iki adet bononun bulunduğu, bunlardan birinin 75.000,00 TL bedelli olduğu ve kenarında teminattır ibaresinin yer aldığı ve alacaklı kısmının boş bulunduğu davaya konu edilen bononun üzerinde teminata ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmadığı, borcun senetten mücerretlik ilkesi de dikkate alınarak davacının iddiasını ispatlayamamış olduğundan dolayı yemin delilinin hatırlatıldığı, fakat davacının yemin deliline dayanmayacağını belirttiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı … tarafından 23.05.2019 tarihli celsede mahkemeye sunulan senedin taraflarına tebliğ edilmediğini, senet aslının taraflarınca incelenmediğini, bu senede karşı beyan ve kanıt sunma fırsatı tanınmadığını, davalı …’nin süresinde yanıt vermediğini, ilk oturuma katılmadığını, davayı inkar sayılsa bile kanıt bildirme hakkını kaybedeceğini, bu husustaki itirazlarının dikkate alınmadığını, ön inceleme aşamasından sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceğini ya da değiştirilemeyeceğini, bu nedenle davalı …’nin 25.05.2019 tarihli celsede sözlü savunmasının alınması ile sunduğu kanıtın değerlendirilmesinin isabetsiz olduğunu, davalı …’nin 24.10.2019 tarihli oturumdaki beyanında dahi müvekkili …’a şirket olarak iş yaptırdığına dair açıklama bulunmadığını, kişi olarak müvekkiline iş yaptırdığını beyan ettiğini, mahkemenin gerekçesinin davalılarca savunulmadığını, dile getirilmediğini, taraflarına açıklama fırsatı tanınmadığını, ispat yükümlülüğünün müvekkilinde değil davalıda olduğunu, her ne kadar limited şirket var ise de şirket adına tüm işleri bizzat davalı …’nin yaptığını, aralarında borç alıp verme gibi ya da başka türlü özel ilişki bulunmadığını, dava konusu bonoyu da alan kişinin ister şirket adına ister şahsen … olduğunu, burada şirket ya da kişi ayrımı yapılmasının isabetsiz olduğunu, davalılar … ve …’ın dava konusu senette … ile birlikte davalı …’den de hukuken alacaklı olduklarını, amaçları alacaklarını tahsil etmek ise … ile birlikte ciranta … aleyhine de takip başlatabileceklerini, …’nin mal varlığı itibarıyla alacağı çok rahat karşılayabilecek durumda olduğunu, davalılar … ve …’in …’den tahsil yoluna başvurmamalarının cironun danışıklı olduğuna delalet olduğunu, davalılar … ve …’in amca yeğen olduklarına ve birlikte çalıştıklarına göre …’den alınan senedi neden bir diğerine ciro etme gereği duyduklarını, bu durumun dahi olayda iyiniyetli üçüncü kişi pozisyonunu oluşturulmasına yönelik danışıklı işlem olduğunu kanıtladığını, davalılar … ve …’ın basiretli iş adamları olarak davalı …’ye borç vermelerinin yaşamın olağan ve ticari akışına uygun olmadığını, taraflarınca sunulan kanıtların toplanmadığını, eksik incelemeye dayalı karar verildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar tarafından istinafa cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiği iddia edilen bononun takibe konmasından sonra açılan menfi tespit isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Somut olayda; davacı ile davalılardan senet lehtarı …’nin temsilcisi olduğu … Şirketi arasında imzalanan 26.02.2015 tarihli “Elektrik Tesisat İşleri Taşeron Alt Sözleşmesi” ile … Şirketi’nin yüklenicisi olduğu … ili … ilçesi … ada … parsel sayılı taşınmazda yapılacak A ve C blokların projelerine uygun malzemeli elektrik tesisatının götürü bedel üzerinden yapılması kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 7. maddesinde hakedişlerde %6 tutarında teminat kesileceği düzenlenmiş olup sözleşme kapsamında teminat senedi düzenleneceği hususunda herhangi bir anlaşma bulunmamaktadır.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü,
HMK’nın 190. maddesi ise, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” hükmünü içermekte olup müddei, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır.
Bono, hukuksal niteliğince sebebini içermeyen bir borç ikrarı senedidir. 12.04.1933 gün ve 30/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, soyut borç ikrarını içeren bononun bedelsizliğini ileri süren taraf önce bu senedin bir sebebi olduğunu, sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmek durumundadır.
İzmir 1. İcra Dairesi’nin 2018/6555 esas sayılı takip dosyası ile alacaklı … tarafından borçlular … ve … aleyhine dayanağı 80.000,00 TL asıl alacak, 730,41 TL faiz, 146,21 TL asıl alacak ve 1,33 TL faiz olmak üzere toplam 80.877,95 TL üzerinden takip başlatıldığı, takibin dayanağının dava konusu bono olduğu, takibin davacı yönünden kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bono, belli bir borç ikrarını içeren kambiyo senedi olup, bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti keşideci olan davacıdadır. Dava konusu edilen bonolarda “nakten” kaydı bulunmaktadır. Tabidir ki bu kaydı değiştiren taraf ispat külfetini üzerine almış olacaktır. Davacı, bononun lehdar …’nin temsilcisi olduğu şirket ile arasındaki eser sözleşmesi nedeniyle teminat olarak verildiğini ileri sürmektedirler. Bu iddia ve savunmalar kapsamında değerlendirme yapıldığında; senetteki edinme sebebini tadil eden davacı keşidecidir. İspat külfeti bu nedenle davacı keşidecidedir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2018 tarih, 2018/135 esas ve 2018/2170 karar sayılı ilamı) Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı – borçlu taraf takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekir. Takibe konu yapılan senedin (bononun) metninden bu anlaşılamadığı gibi, davacı bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunmamıştır. Zira, davacı, senedin (bononun) keşidecisi olup senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, bedelsizlik iddiasını tanıkla değil, usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerekir.
Bedel kaydı senedin lehdarı ile senedi tanzim eden ve imzalayan arasındaki hukuki ilişkiyi gösteren bir kayıttır. Bu kayıtlar bonoyu tanzim edenin lehdardan hangi karşı edimi aldığını ifade eder. Davaya konu 80.000,00 TL bedelli senette nakden kaydı bulunmaktadır. Davacı bedelsizlik iddiasını yazılı veya diğer kesin delillerle ispat yükü altındadır.
Sözleşmenin hükümleri incelendiğinde teminat senedi verileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Öte yandan davaya konu senet üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin bir ibare de bulunmamaktadır. Senedin tanzim tarihi ile taraflar arasındaki sözleşmenin tarihleri de dikkatli bir şekilde değerlendirildiğinde bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği sonucuna ulaşılamamaktadır. Sözleşme tarihi 26.02.2015 iken senedin tanzim tarihi 20.10.2017 olup, sözleşmenin imzalanmasından bir hayli sonra senedin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durum da davacının iddialarının yerinde olmadığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarih, 2018/837 esas ve 2019/1648 karar sayılı ilamı)
Davacı iddiasını yazılı ya da kesin delil ile ispat zorunluluğu bulunmasına rağmen bu ispat, davacı keşideci tarafından yerine getirilemediğinden ve yemin deliline de başvurulmayacağı açıkça belirtildiğinden mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’nin peşin alınan 1.366,20 TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye artan kalan 1.186,30 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 0.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.