Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/385
KARAR NO : 2023/1773
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/154
KARAR NO : 2020/428
DAVA TARİHİ : 14.03.2018
KARAR TARİHİ : 17.12.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 05.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.10.2023
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli, 2018/154 Esas ve 2020/428 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, ticari ilişki çerçevesinde fatura alacağından kaynaklanan alacağının tahsili konusunda Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2017/10650 E.sayılı dosyası ile yapılan takibe davalı tarafın haksız ve yersiz itiraz ettiğini bildirerek, sözü edilen icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı şirketin kendi firma araçları ve elemanları ile dikim amaçlı getirdiği işleri atölyesinde dikilip yine kendi araçları ve elemanlarına düzenlenen irsaliye ve imzaları karşılığı teslim ettiğini, yine son yaptığı işlerin de kendi araçları ile gelen firma personelleri … ‘a 39206 nolu sevk irsaliyesi ile 05.10.2017 tarihinde imzası karşılığında teslim ettiğini, bu irsaliyeye ait 03.11.2017 tarih 45532 nolu kendisi tarafından düzenlenen faturayı … ‘a teslim ettiğini, karşı tarafa borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Taraflar arasında, davacıya ait kumaşların davalı tarafından dikilip davacıya teslimi konusunda ticari ilişki kurulduğu, bu ticari ilişkinin 10.03.2017 tarihinde başladığı ve 31.12.2017 tarihinde sona erdiği, davacı tarafından muhtelif tarihlerde ödemelerde bulunulduğu, davalı tarafından da dikim işlerinin yapıldığı, davacı ticari defter kaydına göre, davacının davalıdan 13.141,76 TL tutarında alacaklı gözüktüğü; davalı ticari defter kayıtlarında davacı şirketin ödemelerinin işlenmediği; davalı tarafından davacı şirkete düzenlenen satış faturalarının 03.11.2017 tarih 9.040,38 TL tutarlı satış faturası dışındaki tüm faturaların davacı şirket kayıtlarında işli olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktada asıl çözülmesi gereken sorun, açık hesap şeklinde yürütülen süreçte davalı tarafından düzenlenen faturalardan dava konusu edilen 13.141,76 TL’lik bölüme ilişkin iş ve kumaşın yerine getirilip davacıya teslim edilip edilmediği, davacının bu işleri üçüncü kişilere yaptırıp yaptırmadığı, üçüncü kişilere yaptırılmış ise bu iş bedelinin ne kadar olduğu hususundadır. Bu çerçevede toplanan delillere göre, davalı tarafından düzenlenen 03.11.2019 tarih 45532 nolu fatura ve 05.10.2017 tarih ve 30206 nolu sevk irsaliyesi içeriklerinde son iki sırada yer alan 1058 miktar ve 1415 miktar ürünün “işlem yapılmış yarı mamul” karşılıklarının KDV hariç 3.570,75 TL ve 4.068,12 TL olduğu, davalının serim-kesim ön işçilik işlemlerini yaptığı, bu işler için harcanan mesainin karşılığı olan bu tutarı hak ettiği, keza sözü edilen faturanın diğer bölümlerinde yer alan işleri de yapıp bedellerini hakkettiği, bunun dışında kalan (4.101,38 TL tutarlı) işleri yaptığını davalı tarafın ispatlayamadığı, bu kapsamda davacı tarafın üçüncü kişiye bir takım işler yaptırdığı, bu durumda davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle 13.141,76 – 9.040,38 = 4.101,38 TL alacağının bulunduğu, fazlaya ilişkin istemin yersiz olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alınan son bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulduğunu, icra dosyasına konu alacak 13.397,75 TL olup, dayanağı ise müvekkili şirketin cari hesap kayıtları olduğunu, yapılan yargılama sonucu müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunun ortaya çıktığını, mahkemenin kararına dayanak yaptığı son bilirkişi raporunda tespit edilen 4.101,38 TL’lik bakiye cari hesap alacağı tespitinin hatalı yapıldığını, müvekkili şirketinin cari hesap bakiyesi olan 13.141,76 TL’den mahsup yapılmasını gerektirir borçludan sadır olan bir fatura bulunmadığını, müvekkiline böyle bir faturanın yasal süresi içerisinde iletilmediğini, tarafların ticari defterlerinde ve yine BA/BS formlarına da dayanmayan faturaların mahsuba konu edildiğini, davalı tarafından yasal süre içerisinde düzenlenmeyen, müvekkiline gönderilmeyen doğal olarak defterlerine de işlemediği, BA/BS formu da verilmemiş ve müvekkilinin itiraz hakkını kullanamadığı ve dava dosyasına da süresinde sunulmayan yasak delil kapsamındaki bir faturaya dayalı olarak müvekkilinin cari alacağından bu fatura bedeli mahsup edilmek suretiyle kurulan hükmün usul ve yasaya uygun olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480.maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.
Eser sözleşmesi yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü eser sözleşmesi yapılması da mümkündür.
Taraflar arasında cari hesaba dayanan ancak sözlü olarak akdedildiği anlaşılan fason kumaş dikim işine dair ticari ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere; dikim işi yapılacak olan kumaşların davacı işveren tarafından kendi elemanları ile davalı yükleniciye teslim edildiği, bu kumaşların kesim planının hazırlanması, bu plana uygun şekilde toplu halde serilmesi, kesilmesi ve dikime hazır hale getirilmesi, daha sonra kesilmiş kumaşların dikilmesi, dikimi yapılan giysilerin ütülenmesi, kalite kontrol ile paketleme ve kolileme işlemleri yapıldıktan sonra da yüklenici tarafından yine irsaliye düzenlenmek sureti ile davacı işverenin elemanına imza karşılığı teslim edildiği ve tarafların bu şekilde çalıştığı sabittir.
Davacı işverenin davalı yükleniciye dikim için teslim ettiği kumaşlar nedeniyle değişik tarihlerde davalı yükleniciye ödemeler yaptığı, davalı yüklenicinin de kendisine teslim edilen ham kumaşlara ilişkin yukarıdaki paragrafta açıklandığı şekilde imalatı gerçekleştirdikten sonra yaptığı imalatın bedeline ilişkin fatura düzenlediği ve bu fatura bedelinin işveren tarafından yapılmış olan ödemelerden mahsup edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı işveren, taraflar arasında ihtilaf konusu olan 05.10.2017 tarih ve 30206 nolu sevk irsaliyesi ile bu sevk irsaliyesine bağlı olarak düzenlenmiş olan 03.11.2017 tarih ve 45502 seri nolu 9.040,38 TL tutarlı faturanın son iki satırında belirtilmiş olan 1058 adet B10350 order numaralı ürün ile 1415 adet B10606 order numaralı ürünlerin herhangi bir işlem yapılmadan kendisine iade edildiğini, bu kumaşların dikim işinin dava dışı başka firmalara yaptırıldığını iddia etmekte, davalı yüklenici ise; sevk irsaliyesinde ve buna bağlı olarak düzenlediği faturada kendisine teslim edilen kumaşlara ilişkin işlem yapılmış yarım mamül olarak geri iade ettiğini savunmaktadır.
Bu duruma göre; davacı işveren tarafından fason dikim yapılmak üzere teslim edilen ve davalı yüklenici tarafından 05.10.2017 tarih ve 30206 nolu sevk irsaliyesi içeriğinde belirtilen dikimi yapılan ürünlerin dışında B10606 ve B10350 order numaralı ham kumaşlara ilişkin olarak davalı yüklenicinin bu kumaşların kesim işlemi yapılıp dikime hazır hale getirildiğini belirten “işlem yapılmış yarım mamül” kaydı düşülmek suretiyle davacı işverenin ürünleri almaya gelen elemanına imzası karşılığı teslim edildiğinin anlaşıldığı, davacı işverenin bu durumun aksini ispat edemediği anlaşılmakla, taraflar arasındaki cari hesaptan kaynaklanan davacı işverenin fazla ödeme yaptığı 4.101,38 TL kısım yönünden davanın kısmen kabulü yönünde ilk derece mahkemesince kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken istinaf karar harcı 269,85 TL olup, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL karar harcının ilk derece mahkemesince davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 05.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.