Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/281 E. 2023/1715 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/281
KARAR NO : 2023/1715

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/550
KARAR NO : 2020/232
DAVA TARİHİ : 17.03.2011
KARAR TARİHİ : 23.09.2020

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Rucuen Alacak
KARAR TARİHİ : 27.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.09.2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.09.2020 tarihli, 2019/550 Esas ve 2020/232 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … Şti. vekili ve fer’i müdahil … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı arsa sahipleri …, … ve … ile 26.02.1998 ve 09.03.1998 tarihlerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmeye konu olan … ada … parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin kısmının davacı şirket müdürünün insiyatifi ile davalı … Şti.’ne devredildiğini, … Şti.’nin de kendi insiyatifi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesini diğer davalı … Kooperatifine devrettiğini, devirlerden Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/145 Esas sayılı dosyasın konu dava nedeniyle haberdar olduklarını, kısmi devir sözleşmesinin müvekkilini bağlamadığını, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/145 Esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil isteminde bulunduklarını bu taleplerinin reddedilmesi ihtimaline binaen eldeki davayı açtıklarını, taraflar arasındaki kısmi devir sözleşmesine konu taşınmazdaki inşaatların süresinde teslim edilmediği gibi geç teslim edilen inşaatta eksik ve ayıplı imalatlar olduğunu, arsa sahipleri tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı ve muhatapları müvekkili aleyhine yine Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/390 Esas, 2008/31 Esas, 2010/41 Esas sayılı dosyaları ile gecikme tazminatı ile eksik ve ayıplı iş bedelinin tahsiline yönelik olarak dava açıldığını, Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca kat karşılığı inşaat sözleşmesini devralan davalı şirket ile diğer davalının halefiyet ilkesi gereğince arsa sahiplerine ve devreden müvekkiline karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, arsa sahiplerinin ilam ve icra takibi içeriği alacaklarının büyük bölümünün davalıların yaptığı inşaattan kaynaklandığını, bu alacakların şimdilik 500.000,00 TL’lik kısmını dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı … Kooperatifi temsilcisi …, öncelikle usule yönelik olarak husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduğunu ve … Kooperatifinin davacı ve dava dışı arsa sahipleri ile herhangi bir sözleşmesinin bulunmadığını, 09.03.1999 tarihli kısmi devir sözleşmesindeki yükümlülükler yerine getirilirken sözleşmedeki mevcut hak ve yetkiye istinaden devir hakkı kullanılarak 15.03.1999 tarihli kısmi devir sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin kooperatif ile davalı … arasında düzenlendiğini, bu sözleşmenin 17. maddesinde arsa sahiplerine karşı tek muhatabın davalı … Şti. olduğunun belirtildiğini, bu sebeple davacının kendisine bu davayı yöneltemeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Şti. tasfiye memuru, … Şti. ile … Şti. arasında noterde düzenlenen sözleşme bulunduğunu, … Şti.’nin bu sözleşmeyi … Kooperatifine devrettiğini, … Şti. ile arsa sahipleri arasındaki sözleşmede resmi kurumlardaki işlemlerle ilgili olarak firmanın yetkililerine vekalet verileceğinin bildirildiğini ve vekalet verildiğini, ancak … Şti. tarafından veya arsa sahiplerince … Şti.ne verilmiş bir vekalet olmadığını, olmayan bir vekiletnameye istinaden dava konusu işlemlerin yapılmasının mümkün olmadığını, arsa sahiplerine karşı bir sorumluluklarının olmadığını, inşaat yapı ruhsatının mimar ile ilgili olan tüm sözleşme ve belgelerin davacı şirket adına olup bu sözleşmelerden kaynaklı olarak kendilerinin fillen ve hukuken sorumlu tutulamayacaklarını, arsa sahiplerine karşı davacı ile aralarındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki belirtilen müteahhit firmanın tüm edimlerini … Şti. Ve … Kooperatifine karşı yerine getirdiğini, sözleşmeler uyarınca kendilerinin yükümlendikleri dairelerin tamamının verildiğini, davacı ile aralarındaki ihtilafın kendilerini bağlamayacağını, bu sebeple davanın … Şti. yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda 05.07.2017 tarih ve 2011/100 Esas, 2017/393 Karar sayılı karar ile “Davacı tarafından davalı … Kooperatifi hakkında açılan davanın reddine, davacı tarafından davalı … Şti hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, 275.049,82 TLnin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı … Şti’nden alınarak davacı … Şirketi’ne verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkemenin bu kararının davacı vekili ve davalı … Şti. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 23.09.2019 tarih ve 2017/1519 Esas, 2019/1059 Karar sayılı ilamı ile; “….. içerikleri kısaca açıklanan bu raporlar doğrultusunda 20/08/2015 tarihli ek rapora değer verilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; davacının rücu edebileceği miktar, davacının, kesinleşen mahkeme kararları ile dava dışı arsa sahiplerine ödemesi gereken miktar olmakla, tarafların aralarında yapmış oldukları protokollere göre belirledikleri rakamların mahkeme kararında belirtilen miktarları aşan kısmın rücu davasına konu olması mümkün değildir. Mahkemece ek rapor veya gerekli görüldüğü takdirde yeniden ve konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kuruluna dosyanın tevdi ile, kesinleşen mahkeme kararlarına konu dosyalara sunulan bilirkişi raporları ile belirlenen eksik ve ayıplı işler ile gecikme tazminatı esas alınmak suretiyle … ada … parseldeki işler nedeniyle davacının davalı şirkete rücu edebileceği miktarın yukarıda belirtildiği şekilde saptanarak bu bedelin hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş davalı şirketin istinafının kabulü gerekmiştir. Davacının istinafına gelince; her ne kadar davalı kooperatifin de diğer davalı ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek bu davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirtmiş ise de dairemizce verilen kararın niteliği gereğince davacı avukatının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararı kaldırılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “istinaf kararı çerçevesinde, rücu davasına konu edilebilecek alacak tutarının 335.890,59 TL (=209.481,08 TL+74.148,11 TL+52.261,40 TL) olduğu kanaatine varılmıştır. Ne var ki, BK.nun 43.maddesi uyarınca davacının aynı yerde işlemlerine devam ettiği, davalı şirketi uyarması gerekirken bu konuda uyarılar yapmadığı ve zararın meydana gelmesinde sorumluluğunun bulunduğu gözetilerek, talep edebileceği tazminat miktarından %50 oranında indirim yapılmış, hakkaniyet indirimi yapıldığından reddedilen kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmemiştir. Davacı tarafından davalı … Kooperatifi hakkında açılan davanın reddine, davacı tarafından davalı … Şti hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, 167.945,29 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı … Şti’nden alınarak davacı … Şirketi’ne verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … Şti. vekili ve fer’i müdahil … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı … Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin kısmen kabul kararına dayanak oluşturan bilirkişi raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları dosyaya getirtilip incelenmediğini, davacı ile arsa malikleri arasındaki davalarda müvekkili şirketin taraf olmadığını, bu davaların müvekkiline ihbar edilmediğini, müvekkilinin bu nedenle savunmada bulunamadığını, arsa sahipleri tarafından açılmış olan davalar nedeniyle tüm sorumluluğun davacı tarafa ait olduğunu, davacı tarafından arsa sahiplerine ödenen bir bedel de bulunmadığını, davacı tarafından ödenmeyen bir bedelin kendilerinden istenmesinin de mümkün olmayacağını, müdahillerin dosyaya sunmuş oldukları beyanlar, davacı aleyhine açtığı davalar ve icra takiplerinin çelişki yarattığını, davacı yükleniciden tahsil edilen miktarlara ilişkin beyanların birbirini tutmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Fer’i müdahil … vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK’nun 27.maddesi kapsamında davaya fer’i müdahil olan müvekkilinin de hukuki dinlenme hakkının bulunduğunu, eldeki görülen davayı başta müvekkilinin Avukatı … takip etmekte iken müvekkilinin avukatını azlettiğini, Avukat … ‘nın 27.05.2015 havale tarihli beyanına göre müvekkilinin davacıdan hiçbir alacağının kalmadığı, yalnızca kendisinin vekalet ücreti ve tahsil harcı alacağının anlaşıldığını, ancak davanın seyri açısından önemli olduğundan ve alacak hesabını etkileyeceğinden avukatın bu beyanı gerçek olmayıp müvekkilinin kesinlikle böyle bir para tahsil etmediğini, müvekkilinin eski avukatı … ‘dan yalnızca 50.000,00 TL civarında para tahsil etmiş olduğunu, yükleniciden olan alacağının tahsili talebiyle Karşıyaka 2. İcra Müdürlüğünün 2010/3861 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, bu takibe dayanak Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/390 Esas sayılı dosyasında açılan davanın 30.07.2009 tarihinde karara çıktığını, bu nedenle ilamlı icra takibi yapıldığını, dosyada yapılan alacak hesabı yönünden dikkate alınacak 115.000,00 TL’nin akıbetine dair bir açıklama bulunmadığını, bu yönüyle eksik bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurulduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Taraflar istinafa cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan rucuen alacak isteğine ilişkindir.
Davaya konu tazminatın kaynağını oluşturan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin düzenlendiği tarih itibarıyla bu sözleşmeler, yapıldıkları tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türüdür. Eser sözleşmesi ile taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklenmektedir. Yüklenicinin borcu inşaatın sözleşmeye, eklerine, projesine, fen ve sanat kurallarına uygun olarak yapılıp arsa sahibine teslim etmek, arsa sahibinin borcu da yapılan iş karşılığı olarak taşınmazda pay mülkiyetinin devri borcudur.
Sözleşmeler hukukunda temel koşul, sözleşmenin kurulmasından sonra tarafların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmalarıdır. Sözleşme kurulduktan sonra, şartlarda değişiklik ortaya çıksa bile, taraflar sözleşme gereğini aynen yerine getirmek zorundadır. Temel kural budur ve bu kurala “ahde vefa” (söze bağlılık) ilkesi denilmektedir.
Borçlu sözleşmeden doğan edimini zamanında yerine getirmez ise alacaklı BK’nın 106/II. maddesinde kendisine tanınan seçimlik hakkını kullanarak gecikme tazminatını da talep edebilir. İfanın gecikmesinde borçlu kusursuzluğunu kanıtlayamadığı sürece bundan doğan zarardan sorumludur.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin sözleşmeden doğan hakkı, inşaatın zamanında bitirilip teslim edilmesini isteme hakkıdır. Yüklenicinin edimini zamanında ifa etmemesi nedeniyle arsa sahibinin gecikmeden kaynaklanan kira tazminatını talep hakkı ise kanundan doğan bir haktır (BK. md. 106/I).
Somut olayda; davacı dava dışı arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalayan asıl yüklenici, davalılar ise; asıl yükleniciden kat karşılığı inşaat sözleşmesini devralarak inşaatları yapan alt yüklenicilerdir.
Davacı, dava dışı arsa sahipleri ile 09.03.1998 ve 26.02.1998 tarihinde yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmeleri gereğince … ada, … parsel ve … ada … parsel numaralı taşınmazlarda inşa etmeyi üstlendiği inşaatlardan … ada … parsel numaralı taşınmazdaki inşaatın, 09.03.1999 tarihinde şirket müdürünün inisiyatifi ile davalı … Şti.’ye devir edildiğini, bu şirketin de taşeron olarak üstlendiği işi 11.03.1999 tarihinde diğer davalı … Kooperatifi’ne devir ettiğini, arsa sahiplerinin sözleşmeye konu taşınmazdaki inşaatın süresinde teslim edilmediği gibi, eksik ve ayıplı ifa nedeniyle Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/390 Esas, 2008/31 Esas ve 2010/41 Esas sayılı dosyaları ile açtıkları davalar sonucunda arsa sahiplerine tazminat ödemek zorunda kaldıklarını, arsa sahiplerinin kısmi devirden haberdar olmamaları nedeniyle davalarını davalılara yöneltmediklerini, kesinleşen mahkeme kararlarına konu alacaklarının bir çoğunun davalılar tarafından yapılan imalatlardan kaynaklandığını, bu nedenle her iki davanın müştereken ve müteselsilen sorumlu olması gerektiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 500.000,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalılardan … Kooperatifi 15.03.1999 tarihli sözleşmenin 17.maddesi ile arsa sahiplerine karşı tek muhatabın davalı … Şti. olduğunun belirtildiğini, bu nedenle davacının kendisine ödediği tazminat nedeniyle rücu edemeyeceğini, … ada … parselde yüklendiği edimlerin süresinde ve gereği gibi yerine getirdiğini, … Şti ile yapılan iş nedeniyle 20.07.2006 tarihinde ibraname düzenlendiğini, hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Şti. Vekili ise; devir sözleşmesi ile yüklendiği edimleri davalı … Kooperatifi’ne devir ettiğini, davalı şirkete arsa sahipleri veya edimini kısmen devir eden yüklenici şirketin vermiş olduğu bir vekaletname bulunmaması nedeniyle arsa malikleri adına yapılması gereken bir kısım işlerin mümkün olmadığını, inşaat yapı ruhsatı ve diğer belgelerin davacı şirket adına kayıt olduğunu, hukuken ve fiilen sorumlu tutulamayacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı ile dava dışı arsa malikleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı ve bu sözleşmeye göre yüklenicinin edimini zamanında ve sözleşmeye uygun olarak yerine getirmemesi nedeniyle, arsa malikleri tarafından davacı aleyhine üç ayrı davanın açıldığı, yapılan yargılamalar sonucunda davacı aleyhine gecikme tazminatı ile eksik ve ayıplı işlerden kaynaklanan tazminat kararlarının verildiği ve bu kararların kesinleştiği, kesinleşen kararların da arsa sahiplerince icra takibine konulduğu sabittir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenmiş olan 10.01.2020 tarihli ve arsa malikleri tarafından davacı aleyhine açılan davalar sonucu kesinleşen ilamların icra takibine konulması sonucu dava dışı arsa sahipleri tarafından davacı yükleniciden tahsil edilen bedellerin fer’ileri ile birlikte ne kadar olduğuna dair yapılan hesaplamaya ilişkin rapor içeriği hükme esas alınmaya yeterli olup, belirlenen bedelden BK’nun 43.maddesi uyarınca davacının aynı yerde işlemlerine devam ettiği halde davalı şirketleri yapılan eksik ve ayıplı imalatlar konusunda uyarmadığı ve bu şekilde zararın meydana gelmesinde sorumluluğunun bulunduğu gözetilerek talep edebileceği tazminat miktarından %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulü yönünde yerel mahkemece kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu itibarla, davalılardan … Şti.’nin istinaf talebi yerinde değildir.
Fer’i müdahil … ‘nın istinaf talebinin değerlendirilmesinde;
Fer’i müdahil … ‘nın davacı şirketin alacağının doğru olarak hesaplanmasına dair davaya davacı yanında fer’i müdahale talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda davaya müdahale (katılma) iki türlü olup; bunlar asli müdahale ve fer’i müdahale olarak adlandırılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 65. maddesinde “Asli Müdahale” başlığı altında; “Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun “Fer’i Müdahale” başlıklı 66. maddesinde ise; “Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Belirtilen müdahale şekillerinin davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.
Müdahale talebinin kabulü halinde fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket ederek davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Hüküm, lehine müdahale edilen taraf hakkında verilir. Müdahil hakkında karar verilemez. Müdahil hükmü ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte istinaf edilebilir. Lehine müdahale edilen taraf istinaf yoluna başvurmazsa, HMK’nın 68. maddesi uyarınca, yanında katıldığı tarafla birlikte hareket etmek zorunda olan fer’i müdahil, yalnız başına kararı istinaf edemez. Müdahile husumet tevcih edilmediği gibi müdahil aleyhine bir karar da verilmemiş bulunan hallerde müdahilin tek başına istinaf isteğinde bulunmaya hakkı yoktur.
Somut olaya gelince; davacı … Şti. tarafından istinaf isteminde bulunulmaması ve istinafa konu kararda feri müdahil hakkında bir hüküm kurulmamış olması nedeniyle, feri müdahilin tek başına istinaf hakkı bulunmamaktadır. Fer’i müdahil … ’nın istinaf hakkı bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı … Şti.’nin istinaf başvurusunun esastan reddine, fer’i müdahil … ‘nın istinaf başvurusunun HMK’nun 68, 69, 114/1-d ve 352. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Şti.’nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Fer’i müdahil … ‘nın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 68, 69, 114/1-d ve 352/1-ç maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
3-İstinaf yoluna başvuran fer’i müdahil … tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesince istek halinde bu fer’i müdahile İADESİNE,
4-Fer’i müdahil … tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin, kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Fer’i müdahil … tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının kendisine İADESİNE,
6-Davalı … Şti.’den alınması gereken istinaf karar harcı 11.472,34 TL olup, peşin alınan 2.868,09 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.604,25 TL karar harcının ilk derece mahkemesince bu davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA, 7-Davalı … Şti. tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
8-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı … Şti.’nin yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
9-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
10-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 27.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.