Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/252 E. 2021/639 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/252
KARAR NO : 2021/639
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/686
KARAR NO : 2020/439
KARAR TARİHİ: 30.09.2020
DAVANIN KONUSU: Eser Sözleşmesini Feshi, Ödenen Bedelin İadesi, Menfi
Zararların Tahsili Olmadığı Takdirde Sözleşmenin Aynen İfası İle Cezai Şart Ve Tazminat
KARAR TARİHİ: 26.05.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.06.2021

İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.09.2020 tarih ve 2018/686 Esas, 2020/439 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01.05.2010 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşme konusu makinenin müvekkili şirketin … … adresinde bulunan fabrika binasının montajının kararlaştırıldığını, davalı şirketin sözleşmenin imzalanmasından sonra ödeme güçlüğüne girmesi nedeniyle işi süresinde bitiremediğini ve müvekkili şirketten KDV hariç 66.000,00 TL daha ödemesini isteyerek eksik kalan makineyi tamamlama sözü verdiğini, bunun üzerine karşılıklı iyi niyet çerçevesinde eksik işler giderilerek makinenin tamamlanması hususunda 16.09.2013 tarihli ek sözleşme imzalandığını, davalı şirketin ana sözleşme ve ek sözleşmede yazılı bedelleri tahsil ettiği halde sözleşmenin teknik şartnamede yazılı işleri teslim edemediğini, her seferinde maddi imkansızlıkları ileri sürerek sözler verdiğini, müvekkili şirketin fabrika binasına gelerek makinenin bir kısmının eksik işleri tamamlanmış ise de halen bitirilmeyip hiç çalıştırılmamış vaziyette olduğunu, davacı şirketin makineyi kullanarak elde etmeyi umduğu gelirden mahrum kaldığını ve fabrika binasını kiraya verdiğini, davacı ile kiracı arasındaki kira sözleşmesi ile dava konusu makinenin imalatçı davalı şirket tarafından tamamlanması durumunda aylık KDV hariç 15.000,00 TL bedelle kiralanması konusunda anlaştıklarını, makinenin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle kiracının makineyi kiralamaktan vazgeçtiğini ve kaldırılmasının istendiğini, bunun üzerine Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/81 D.iş sayılı dosyası ile yaptırılan tespit bilirkişi raporunda 18.10.2013 tespit tarihi itibariyle makinenin %60 imalatının yapıldığı ve %40’ının tamamlanmadığının belirtildiğini, tespitten sonra davalı şirkete ihtar keşide edildiğini, makinenin sökülerek kaldırılmadan önce İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/613 D.iş sayılı dosyasında 18.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit konusu elektronik narenciye paketleme servisinin tamamlanmamış olduğunu hiç çalıştırılmamış ve halen eksikliklerin olduğunu, eksikliklerin giderilmesi için tahmini güncel işler bedelinin 114.500 Euro olduğunu, tesisin çalıştırılamaması nedeniyle yazılım programının makineye uygun olup olmadığının belirlenemediğini, uygun olmaması halinde eksik işler bedelinin 164.550 Euro olacağının belirtildiğini, süreçte kiracının talebi ile dava konusu natamam makinenin 03.09.2018 tarihide sökülerek kaldırıldığını, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/613 nolu dosyası ile yapılan tespitten sonra davalı tarafından makinedeki eksikliklerin küçük bir kısmı tamamlanmış ise de halen makinenin tamamlanmadığını, müvekkilinin makineden yararının kalmadığını ve teslim edilmesi konusunda menfaatinin sona erdiğini, 2010 senesinde bu makinenin imalatı ile hedeflediği karın bu güne kadarki süreçte kaçırılmış olduğunu, ve bundan sonra da umulan oranda kazanç elde edemeyeceğini, ana sözleşme ve ek sözleşmede makinenin bitirilmesi öngörülen vadelere göre makinenin 8 senedir hala bitirilmemiş olması davalı şirketin bu yönde bir tasarrufu olmadığını gösterdiğini, müvekkili şirketin her iki sözleşmeden doğan 300.000 Euro + KDV ve 66.000,00 TL + KDV tutarındaki bedelleri ödediğini bildirerek 01.05.2010 ve 16.09.2013 tarihli sözleşmelerin feshi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 01.05.2010 tarihli sözleşme karşılığı ödenen alacağı mahsuben 1.100 Euro alacağın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince, 16.09.2013 tarihli sözleşme ile ödenen şimdilik 300,00 TL alacak için dava tarihinden itibaren avans faizi ile davacı şirketin uğramış olduğu menfi zararların tahsiline yönelik 100,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine, mümkün olmadığı takdirde sözleşmenin aynen ifası ile birlikte davacının gecikmeden kaynaklı zararları kapsamında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eksik iş bedeline mahsuben şimdilik 1000 Euro, cezai şarta mahsuben 100 Euro, makinenin kiralanamaması nedeniyle yoksul kalınan kazanç ve meydana gelen zarara mahsuben 100,00 TL, makinenin güncelliğini yitirmesi ile meydana gelen değer düşüklüğü nedeniyle 100,00 TL, yoksun kalınan kar kaybına mahsuben 100 TL, makinenin sökülmesi nedeniyle davacı şirketin yapmak zorunda kaldığı 100,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkili şirketin makineyi tam ve eksiksiz şekilde davacı tarafa teslim ettiğini, davacı tarafça ileri sürülen söz de ayıplara karşı müvekkili şirkete yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmadığını bildirerek zaman aşımı itirazında bulunmuş esasa ilişkin davacı tarafın dava konusu tesisi kırsal kalkınmayı destekleme planının 4. Etabı çerçevesinde satın aldığını, destek kapsamında ödemenin yapılabilmesi için makinenin çalışır vaziyette teslim edilmesi ve bu durumda hibeyi verecek kurul tarafından tespitinin gerektiğini, İzmir İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak hibenin ödenmesine esas olan tutanak ile hibe ödeme belgelerinin istenmesi durumunda müvekkili şirketin makineyi tam eksiksiz ve çalışır vaziyette teslim ettiğini ispat edileceğini, davacı tarafça ödemelerin sözleşmeye göre düzenlendiğini, kırsal kalkınma desteği kapsamında gelecek ve makinenin çalışmasına bağlı ödenecek bedeli ise bakiye ödemesi kalmasına rağmen davalı şirket tarafından davacı tarafa aktarıldığını ve teminat senedinin de müvekkili tarafından iade alındığını, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edim yükümlülüğünün bittiğini, sözleşme yükümlülüğü yerine getirildikten sonra davacı tarafça başka taleplerde bulunulmaya başlandığını, davacı tarafın makineyi yeni yerine taşımayı istediğini, müvekkiline yeni makineler sipariş verildiğini, bunların imalatının da müvekkili tarafından yerine getirildiğini, gerek ihtarnamelerde gerekse tespite itiraz dilekçelerinde belirttikleri gerekli alt yapının hazır edilmemesi ve makinenin kiralanmaması, tesis konusunda eğitimsiz kişilerin makineyi kullanması gibi nedenlerden doğan zararlardan müvekkili şirketin sorumlu olmadığının bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…Dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen ve taraflar arasında düzenlenen 01/05/2010 tarihli sözleşme bedelinin 300.000 Euro + KDV, 16/09/2013 tarihli sözleşme bedelinin KDV hariç 66.000 TL olduğu belirlenmiştir.
Davada dava konusu 01/05/2010 ve 16/09/2010 tarihli sözleşmelerin feshi de talep edildiğinden sözleşmelerin bedeline göre davacı tarafça yatırılması gereken 37.978,02 TL nispi harcın yatırılması yönünde mahkememizce 23/05/2019 tarihli ara karar ile davacı tarafa süre verilmiş, eksik harç depo edilmemiş, davacı taraf 19/06/2019 tarihli dilekçesi ile sözleşmenin feshine yönelik talepleri yönünden davanın takip edilmemiş sayılarak terditli olarak 2 nolu talepleri yönünden davanın devamına karar verilmesini talep etmiş, mahkememizce 20/06/2019 tarihli ara karar ile davacının dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmındaki 1 nolu talepleri hakkında davanın takip edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir.
HMK 11. Maddesi “(1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.” hükmünü içermektedir.
Harçlar Kanunu Madde 30 “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz.” hükmünü içermektedir.
6100 sayılı HMK 111. Maddesi gereğince mahkeme ” davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe feri talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz, anılan madde gereğince taleplerle ilgili aynı anda hüküm kurulmalıdır. ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/24176 Esas 2019/10109 Karar sayılı 16/10/2019 tarihli kararı)
Davacı tarafça taraflar arasındaki 01/05/2010 ve 16/09/2013 tarihli sözleşmelerin feshi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı tarafa ödenen 1100 Euro ile 300 TL alacak ve 100 Tl menfi zararın tahsili mümkün olmadığı takdirde sözleşmenin aynen ifası ile birlikte gecikmeden kaynaklı zararlar için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1100 Euro ve 400 TL nin davalıdan tahsilinin talep edildiği, davacı tarafça terditli talep edilen 7000 TL miktar üzerinden nispi harcı yatırıldığı, mahkememizce davacı tarafa 23/05/2019 tarihli ara karar ile sözleşme bedeline göre eksik nispi harcı yatırmak üzere süre verildiği ve nispi harcın yatırılmadığından davacının 1 nolu taleplerine ilişkin davanın takip edilmemiş sayılmasına karar verildiği, davacı taraf vekili 24.02.2020 tarihli dilekçesi ile terditli açılan davada ilk talepleri sözleşmenin feshine ilişkin taleplerinden feragat ettiklerini bildirdiği, ancak HMK 111/2 maddesi kapsamında davacının asli talebi hakkında karar verilmedikten sonra feri talebinin incelenemeyeceği ve taleplerle ilgili olarak aynı anda hüküm kurulması gerektiğinden bu nedenle ilk talep yönünden yapılan feragatin hüküm sırasında karara bağlanması ve davacı tarafın öncelikle asli talebi yönünden yatırılması gerekli harcı yatırması gerektiği anlaşılarak, mahkememizce verilen 20/06/2019 tarihli ara karardan rücu edilmiş; davacı tarafa HMK 111. Madde gereğince yatırılması gerekli harcın yatırılması hususunda 2 haftalık kesin süre verilmiş, kesin süre içinde eksik harç yatırılmadığından 25/06/2020 tarihinde davanın Harçlar Kanunu 30 ve HMK 150 maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, davacı tarafça 3 aylık yasal süre içinde harç tamamlanmadığı anlaşılarak Harçlar Kanunu 30 ve HMK 150 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına…” şeklindeki gerekçe ile davanın Harçlar Kanunu’nun 30. ve HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece tesis edilen 23.05.2019 tarihli 1 no’lu ara karar ile; “Dava konusu fesih talep edilen sözleşmelerin bedeline göre öncelikle davacı tarafça hesaplanan 37.978,02 TL nispi harcı yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde harçlar kanunu 30 ve HMK 150.madde gereğince sözleşmelerin feshine yönelik talepler yönünden davanın takip edilmemiş sayılacağının davacı tarafa ihtarına…” şeklinde hüküm kurulduğunu, bu ara karara istinaden, mahkemenin açıkça sözleşmelerin feshine yönelik 1 no’lu talep yönünden davanın takip edilmemiş sayılacağına ilişkin ara kararı doğrultusunda, yerel mahkemeye sundukları 19.06.2019 tarihli dilekçe ile; “sözleşmenin feshine yönelik 1 no’lu talebimiz yönünden davanın takip edilmemiş sayılarak dava dilekçemizin sonuç ve istem bölümünde terditli olarak talepte bulunduğumuz üzere 2 no’lu talebimiz doğrultusunda yargılama yapılarak davamızın kabulüne karar verilmesi” şeklinde beyanda bulunarak kademedeki istem yönünden davaya devam edilmesini istediklerini, mahkemece 20.06.2019 tarihli duruşmada da aynı yönde hüküm kurularak 2 no’lu talep yönünden yargılamaya devam olunduğunu, ancak 13.02.2020 tarihli duruşmada ilgili ara karardan dönülerek yeniden harcın tamamlanması için taraflarına süre verildiğini, bu noktada, neredeyse 1 yıl önce verilen ara karardan 1 yıl sonra dönülerek, müvekkili şirketin aleyhine ve müvekkili şirketi zarara uğratan usulî işlemler gerçekleştirildiğini, mahkemece ara karardan dönülmesi nedeniyle, yerel mahkemeye 24.02.2020 tarihli feragat dilekçesi sunularak özetle; terditli davanın ilk talebi olan sözleşmenin feshine yönelik talepten feragat ettiklerini bildirdiklerini ve ilk talebin feragat nedeniyle reddine karar verilerek ikinci talep hakkında işin esasına girilmesinin talep edildiğini, yerel mahkemenin 26.02.2020 tarihli ara kararına istinaden sundukları 27.02.2020 tarihli dilekçelerinin de dikkate alınmayarak dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/3707 Esas 2019/204 Karar sayılı 16.01.2019 tarihli, somut dosyaya oldukça benzer “…terditli dava hakkındaki terditli talepten feragat durumunda harcın tamamlanmasına yer olmaksızın yargılamaya devam edilmesi…” yönündeki kararı yerel mahkemeye 23.07.2020 tarihli dilekçe ile sunarak dosyanın yenilenmesinin talep edilmesine rağmen yerel mahkemenin “harcın tamamlanmadığı gerekçesiyle” davanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 31.12.2018 tarihli dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında yer alan ikinci talep olan, sözleşmenin aynen ifası (eksik iş bedeli) ve gecikmeden kaynaklı zararların tazmini ve sözleşmenin aynen ifası ile birlikte davalı şirketin temerrüde düşmesi sebebiyle davacı müvekkili şirketin gecikmeden kaynaklı zararlarının tazmini kapsamında fazlaya ve fazlanın faizine ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; eksik iş bedeline mahsuben şimdilik 1.000,00 Euro ve Ana sözleşme ve ek sözleşmeden doğan cezai şartlara mahsuben şimdilik 100,00 Euro olmak üzere toplam 1.100,00 Euro’nun dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince, fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarından o yabancı para için açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödedikleri en yüksek faizi ile birlikte tahsiline, makinenin sözleşmede yazılı tarihte teslim edilmemesi nedeni ile sözleşmenin gereği gibi ifasına güvenilerek akdedilmiş kira sözleşmesinden kaynaklı makinenin kiralanamaması nedeni ile yoksun kalınan kazanç ve meydana gelen zararlara mahsuben şimdilik 100,00 TL, makinenin imalat tarihi ile dava tarihi arasında geçen yaklaşık 8 yıl nedeniyle makinenin güncelliğini yitirmesi nedeniyle değerinde meydana gelen değer düşüklüğü nedeniyle şimdilik 100,00 TL, makinenin kullanılamaması nedeniyle yoksun kalınan kar kaybına mahsuben 100,00 TL, makinenin fabrika binasından sökülmesi nedeniyle davacı şirketin yapmak zorunda kaldığı söküm, taşınma ve depo masraflarına mahsuben 100,00 TL olmak üzere, toplam 400,00 TL’nın dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin ikinci talepleri hakkında işin esasına girilerek yargılamaya devam edilmesine karar verilmesi istemi ile anılan kararı istinaf etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı HMK’nın 111/2 de açıkça; “(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.” düzenlemesinin bulunduğunu, Yüksek Yargı kararlarının da bu görüşü desteklediğini, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2016/24176 Esas, 2016/10109 Karar sayılı kararının da bu yönde olduğunu, Yerel Mahkeme dosyasında yapılan yargılamanın 13.02.2020 tarihli ara kararında “…davacı tarafça yatırılması gerekli 37.978,02-TL harcı yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde davanın Harçlar Kanunu 30 ve HMK’nun 150. maddesi uyarınca davanın takip edilmemiş sayılacağının ihtarına (İhtarı yapıldı)…” demek sureti ile davacı yana usulüne uygun, kesin ve ihtarlı bir şekilde harcı tamamlaması için süre verildiğini, davacının süresi içerinde harcı yatırmadığını, bu nedenle mahkemenin, 25.06.2020 tarihli celsesinde;13.02.2020 tarihli 5 no’lu ara kararı gereğince davanın HK’nın 30 ve HMK’nın 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, davacı tarafın 23.07.2020 tarihinde eksik harcı tamamlamadan yenileme talebinde bulunduğunu, eksik harcın ikmali için davacı tarafa süre verilmesine rağmen süresi içinde harcın ikmal edilmemesi halinde Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemleri yapılmayacağını, davacı yanca dava dilekçelerinin ekinde dosyaya ibraz edilen ve taraflar arasında düzenlenen 01.05.2010 tarihli sözleşme bedelinin 300.000-EURO + KDV, 16/09/2013 tarihli sözleşme bedelinin KDV hariç 66.000,00 TL olduğunu, sözleşmelerin bedeline göre mahkemece belirlenen 37.978,02 TL nispi harcı yatırmayan davacının bir takım taleplerde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece HK’nın 30 ve HMK’nın150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair verdiği kararın doğru olduğunu, davacı vekilinin istinafının reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmelerine konu edimin verilen ilave süreye rağmen teslim edilmediği gerekçesi ile sözleşmenin feshi, ödenen bedelin iadesi, menfi zararların tahsili olmadığı takdirde sözleşmenin aynen ifası ile cezai şart ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Dava dilekçesinde dava değeri, iadesi istenen bedel ve tazminat isteklerine özgü olmak üzere, 1.100,00 Euro+400,00 TL olmak üzere 7.000,00 TL olarak gösterilmiş, peşin harçta bu bedel üzerinden yatırılmıştır.
Mahkemece davada sözleşmenin feshi isteği de bulunduğu gerekçesi ile 23.05.2019 tarihli celsede sözleşmeler bedeli üzerinden belirlenen 37.978,02 TL peşin harcın yatırılması için davacı vekiline iki haftalık kesin süre verilmiş, davacı vekili 19.06.2019 tarihli dilekçesi ile fesih istemine ilişkin davanın takip edilmemiş sayılarak kademedeki talepleri hakkında inceleme yapılması isteminde bulunmuştur. Mahkemece 20.06.2019 tarihli celsede, harç yatırılmadığından dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmındaki 1 nolu taleplerinin takip edilmemiş sayılmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, ancak 13.02.2020 tarihli celsede davanın terditli olarak açıldığı belirtilerek 37.978,02 TL peşin harcın yatırılması için yeniden süre verilmiştir.
Davacı vekili 24.02.2020 tarihli dilekçesi ile fesih isteminden feragat ettiklerini, dilekçelerinde ikince talep olarak yer alan istem yönünden davaya devam edilmesini istemiştir. Mahkemece 25.06.2020 tarihli duruşmada 13.02.2020 tarihli ara kararının 5. Bendi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yenileme talebi, eksik harç yatırılmadığından kabul edilmemiş ve 30.09.2020 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davanın açılması harca tabi usuli bir işlemdir. Davanın açılması nedeniyle alınacak yargı harçlarının türü, ödeme yeri, zamanı ve usulü, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16 ve devamı maddeleri ile bağlı tarifede gösterilmiştir. Harcın eksik yatırılması halinde yapılacak işlemler ve izlenecek yol ile harcın yatırılmaması ve yaptırımı aynı Kanun’un 27. ve 32. maddelerinde belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip işlemlere ancak harç ödendikten sonra devam olunacağı vurgulanmış ve 30. maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturum gününe kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, HMK’nın 150/5. maddesinde gösterilen süre içerisinde dosyanın işleme konulmasının eksik harcın ödenmesine bağlı olduğu açıklanmıştır.
Mahkemece anılan hükümler gözetilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de eldeki dava terditli olarak açılmış olup davacı vekili sözleşmelerin fesih isteminden feragat ettiklerini, dilekçelerinin 2.kısmında belirtilen talepleri yönünden inceleme yapılmasını talep etmiş olup, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisi bulunduğu, feragat beyanının tek taraflı bir irade beyanı olduğu gözetilmeksizin kademedeki isteme ilişkin talepler yönünden taraf delillerinin toplanıp değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçerilmiş olması da dairemizce kanuna aykırılık hali olarak görülmüştür.
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-(a)-5. maddesinde belirtilen, ”Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.” durumunda Bölge Adliye Mahkemesi’nin esası incelemeden kararı kaldırarak davanın yeniden görülmesi için dosyayı kararı veren mahkemeye göndereceği ve bu kararın duruşma yapılmadan verilmesi gerekli kesin karar niteliğinde bulunduğu düzenlenmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-5. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.09.2020 tarih ve 2018/686 Esas, 2020/439 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-5. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 26.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.