Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/165
KARAR NO : 2023/999
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/469
KARAR NO : 2020/581
DAVA TARİHİ : 27.04.2017
KARAR TARİHİ : 08.10.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.05.2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.10.2020 tarih ve 2017/469 Esas, 2020/581 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı arasında düzenlenen 01.07.2015 tarihli sözleşme, ekleri ve ek protokol hükümleri dahilinde teklif fiyat birim esası ile, … İli, … İlçesi, … Mahallesi … ada, … parselde kayıtlı 13.034.22 m2 alana sahip taşınmazın (kargo depolama alanı) hafriyatını (by-pass temini, iş makinası çalıştırma, drenaj hattı yapımı vs yan ve ek işlerle birlikte topografik hizmetler dahil) üstlenildiğini, müvekkili şirketin sözleşme doğrultusunda ve işverenin gözetimi altında edimlerinini yerine getirdiğini iş ve bedellerinin karşılıklı anlaşma sonucu düzenlenen hak edişlerle yansıtılarak kesinleştiğini, hakedişlere dayalı faturaların itirazsız kabul edilerek ödenmiş ise de, kesinleşen hak edişe dayalı bakiye 254.800,94 TL alacak sebebiyle düzenlen 20.12.2016 tarihli faturanın davalı tarafından müvekkiline iade edildiğini, müvekkilinin alacağın tahsili için İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/830 Esas sayılı dosyasıyla ilamsız takip başlattığını, takibinin davalının borcu bulunmadığını belirterek itiraz etmesi nedeniyle durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının, müvekkili şirketin eski proje danışmanı olan …’la birlikte müvekkilinin güvenini kötüye kullanmak suretiyle gerçekte yapılandan çok fazla hafriyat yapıldığını, metrajda iş yapılmış gibi gösterdiklerini, bu durumun müvekkilince fark edilmesi üzerine ölçüm yapıldığını, gerçekte yapılan işle davacının hak edişlere yansıttığını işin bedelleri arasında çok fark olduğunu, müvekkilinin şikayetiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/9129 sayılı dosyasında soruşturmanın devam ettiğini, davacı şirket yetkilisi …’nin metrajdaki afaki farkı kabul ettiğini ve davacıyla ölçüm sonrasında gerçekleştirilen hakediş üzerinde mutabakat sağlanarak 1 nolu hakedişin düzeltildikten sonra bunu 4 nolu hakedişe işlendiğini, ilk düzenlenen ve gerçeğe aykırı ve hatalı metraj arasındaki farkın 159.808.95 TL+ KDV olduğu hususunu tarafların kabul ettiklerini ve 4 nolu hakedişe 159.808,95 TL’nin (+KDV) işlendiğini, müvekkili şirketin davacı yana hakedişler üzerinden uygulanan fiyat farkı’ açıklamalı 12.02.2016 tarihli 119029 numaralı ve 170.520.54 TL bedelli fatura düzenlediğini, ancak müvekkilce, davacı yana 159.808.95TL + KDV tutarında fatura düzenlemesi gerekirken eksik fatura düzenlenmiş olduğunun fark edildiğini, bu durumun 4 nolu hakediş ve tarafların defter ve kayıtları incelenmesiyle ortaya çıkacağını, davacı tarafından dosyaya sunulmayan müvekkili tarafından yapılan ödemelerin olduğunu, davacı tarafından mesnetsiz ve haksız yere düzenlenen 05.02.2016 tarihli 02706 nolu ve 254.662.65 TL bedelli, 30.04.2016 tarihli, 02728 Nolu ve 200.600.00 TL bedelli, 20.12.2016 tarihli, 58769 nolu ve 254.800.94 TL bedelli (Davaya konu olan) faturaların davacıya noter kanalıyla iade edildiğini, … isimli şahsın müvekkilinden habersiz davacıdan 100.000,00 TL tutarlı çek aldığını, bu çekin de … ve bir akrabası tarafından karşılıksız şerhi vurdurularak icra takibi başlattıklarını, çekin doğrudan … adına yazılı olduğunu, müvekkilinin bu olayla bir ilgisi olmadığını, çekle ilgili olarak … ve davacı arasında İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1460 Esas sayılı dava bulunduğunu, davacı tarafından yapılan ve müvekkilinin resmi kayıtlarına giren işleri kabul etmekle birlikte davacının dosyaya sunmuş olduğu ve müvekkil şirket yetkilisinin imzalarını içermeyen muhtemelen dava dışı … isimli şahsın imzalarını içeren sözleşme ve ek protokolleri kabul etmediklerini savunarak, davanın reddine, davacını tarafın kötü niyetli olmasından dolayı %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, hakediş raporları doğrultusunda düzenlenen faturalardan bir kısmının dava dışı … İnş.-…’a fatura edildiği, bu fatura tutarlarının çek keşidesi ile davacı şirkete ödendiği, dava dışı …’ın aynı zamanda davalı şirketin yetkilisi ve ortağı olduğunun ticaret sicili kayıtlarından anlaşıldığı, davacı şirket tarfından her ne kadar dava dışı … İnş.-…’la olan iş ilişkisinin farklı bir iş olduğunu ve ödemelerin davalı şirkete fatura edilen işlerle bir ilgisinin bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu yönde herhangi bir somut delil (sözleşme, fatura vb.) sunulmadığı, bu haliyle dava dışı … İnş.-… tarafından yapılan 430.000,00TL’lik ödemenin davacı ile davalı arasındaki sözleşmeden kaynaklanan faturaların ifası kapsamında yapıldığı gerekçesiyle, davanın reddine, davacının kötü niyetli hareket ettiği ispat edilemediğinden davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafın ne cevap dilekçesinde, ne de ön inceleme aşamasında taraflar arasındaki hakedişlere giren alacakların bir kısmının dava dışı … firmasına fatura edildiğine ilişkin bir savunma ve itiraz ileri sürmediği gibi bu konuda herhangibir delil, belge de sunmadığını, davalı yanın süresinde yapmadığı savunma ve sunmadığı belgeleri bilirkişi raporuna itiraz aşamasında ileri sürdüğünü, bu durumun savunmanın genişletilmesi niteliğinde bulunduğunu, özellikle çek teslim belgesi olarak sunulan belgenin tahrifat ve geçerliliğine yönelik iddiaların doğruluğunun mahkemece araştırılmaya gerek dahi duyulmadan bu savunmanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki davalı şirkete yapılan ve davanın tarafları arasındaki hakedişlere giren işin iddia edildiği gibi dava dışı şirkete fatura edilmesinin sözkonusu olmadığını, dava dışı … firmasına yapılan işe karşılık iki adet fatura düzenlendiğini, bu faturaların dava dışı firma tarafından, itirazsız kabul edilerek taraf defterlerine işlendiğini, ödemesinin de yapıldığını, tebliğ aldığı faturaya itiraz etmeyen ve defterine işleyen tacirin fatura içeriğinin doğruluğunu kabul etmiş sayıldığı yönündeki yasal karine dikkate alındığında, – ki dava dışı firma fatura içeriklerine itiraz da etmemiştir- davalı şirketin sonradan ileri sürdüğü savunmanın hiçbir dayanağının bulunmadığını, eser sözleşmesinin yazılı olmasının geçerlilik şartı olmadığını, taraflar arasında yazılı sözleşmenin bulunmamasının, aralarında iş ilişkisi bulunmadığı sonucunu doğurmayacağını, kararın gerekçesinde iş ilişkisinin ispatı bakımından sözleşmenin yanında fatura vb.delil sunulmadığı ifade edilmekte ise de, davacı ve dava dışı firma arasındaki iş ilişkisi sebebiyle düzenlenen faturaların dava dışı firma defterlerinde kayıtlı olduğunun mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile tesbit edildiğini, nitekim, dava dışı …-…’a ait ticari defterlerin incelenmesi sonucunuda düzenlenen bilirkişi ek raporunda “..davacı şirket ile dava dışı şirket arasında fatura ve ödemelere bağlı ayrı bir ticari ilişkinin bulunduğunun…” açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla, davacı ve dava dışı şirket arasındaki hukuki ilişkiye dayalı olarak yapılan iş karşılığı düzenlenen ve dava dışı şirket ticari defterlerinde kayıtlanan faturalara ilişkin dava dışı şirket tarafından yapılan ödemelerin davacı ile davalı arasındaki sözleşmeden kaynaklı faturaların ifası kapsamında değerlendirilmesinin usul ve yasa aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının kötüniyetli olduğunu, mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığının farkında olduğunu, müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, mahkemenin icra tazminatının reddine ilişkin kararın kaldırılarak davacının %20 haksız icra tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözlemesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Taraflar arasında … ili, … ilçesi … ada … parselde yer alan 13.044,22 m2 büyüklüğündeki taşınmazda alınan harfiyatın (topografik hizmetler dahil) proje ve sözleşme koşullarına uygun olarak teklif birim fiyat esası ile yüklenici tarafından icra edilmesi konulu 01.07.2015 tarihinde sözleşme düzenlenmiş, işin bitiş tarihi 31.07.2015 olarak kararlaştırılmıştır. Taraflar ayrıca 18.08.2015 tarihinde avans ödemesi ve sözleşmenin feshi konularına ilişkin ek protol düzenlemişlerdir.
Davacı tarafından davalı aleyhine İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/830 sayılı dosyası ile 23.01.2017 tarihinde, 20.12.2016 tarihli 254.800,94 TL bedelli faturaya dayalı ilamsız takip başlatılmış, davalı borçlunun borcu bulunmadığına yönelik itirazı ile takibin durudurulmasına karar verilmiştir.
Takibe dayanak faturada, 19.01.2016 yılı kesin hakedişe (… kargo aktarım merkezi kalan miktara) ilişkin olduğu yazılı olup, 215.933,00 TL + 38.867,94 TL olmak üzere 254.800,94 TL bedellidir. Söz konusu fatura davalı tarafından İzmir 21. Noterliğinin 0660 yev. Nolu 04.01.2017 tarihli ihtarı ile davacıya iade edilmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporları ile davacı ile davalı arasında … kargo depolama alanı şantiyesi ile Menemen Serbest bölgesi şantiyesinde iki ayrı imalat işi bulunduğu, davalı tarafından 592.000,00 TL ödeme yaptığı uyuşmazlık dışıdır.
Davalı bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, bilirkişi raporunda belirtilen 01.09.2015 tarihli 354.402,89 TL miktarlı 2 nolu hakediş faturası ile 09.10.2015 tarihli 78.860,88 TL miktarlı 3. hakediş faturasının müvekkil şirketin sahibi olan …-… şahıs firması adına düzenlendiğini, … tarafından faturalara karşılık 430.000,00TL ödeme yapıldığı savunmuştur.
15.09.2015 tarih ve 2654 sıra nolu 380.000.00 TL bedelli faturan harfiyat kazı ve nakli iş makinası çalışması, drenaj yapılması, bypass temini ve nakli (alt temel malzeme temini) işleri için; 08.10.2015 tarih ve 2656 sıra nolu 78.860,88 TL bedelli fatura ise harfiyat kazı ve nakli, by-pass temini ve nakli işi için davacı tarafından, dava dışı … İnşaat- … adına düzenlenmiştir.
15.06.2020 tarihli bilirkişi ek raporuna göre faturalar nedeniyle davacı tarafa vadeli çek ile 430.000,00 TL ödendiği anlaşılmış olup, davacı her ne kadar … firmasına yaptığı işin farklı olduğunu iddia etmiş ise de, faturalara konu imaltaların, hangi işe ilişkin olduğuna dair bir beyanda bulunmadığı, özellikle 08.10.2015 tarihli faturada belirtilen harfiyat kazı ve nakli 4.792,43 m3 bedeli 61.098,00 TL, By-pass temini ve nakli 674,50 m3 bedeli 5.733,25 TL olmak üzere toplam 78.860,88 TL fatura içeriği ile 3 nolu hak ediş imalat kalem ve miktarlarının birebir aynı olduğu görülmüştür.
Bu durumda, bilirkişi heyeti tarafından düzenlen 21.10.2019 tarihli asıl ve 15.06.2020 tarihli ek raporda … kargo depolama alanı şantiyesi ile Menemen Serbest bölgesi şantiyesi işi nedeniyle toplam 998.442,72 TL miktarlı 7 adet hakediş düzenlendiği, davalının 592.000,00 TL, dava dışı … İnşaat- … tarafından 430.000,00 TL ödenme yapıldığı, buna göre davacının davalının takibe konu fatura nedeniyle borçlu olduğunu ispat edemediği, ödeme savunmasının yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği anlaşılmakla mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalı vekili her ne kadar mahkemece kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de, kötüniyet tazminatına karar verilebilmesi için -icra inkar tazminatından farklı olarak – icra takibinin haksızlığının yanı sıra ayrıca alacaklının takibi yapmakta kötü niyetli olduğunun da kanıtlanması gerekmektedir. Somut olayda, kötüniyete yönelik bir ispat bulunmadığından, mahkemece davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvuruların esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’nin peşin alınan 59,30 TL’den mahsubu ile kalan 120,60 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’nin peşin alınan 54,40 TL’den mahsubu ile kalan 125,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 15.05.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.