Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1557
KARAR NO: 2023/2413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1419
KARAR NO : 2021/464
DAVA TARİHİ : 15.12.2017
KARAR TARİHİ : 27.05.2021
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit-İstirdat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 14.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 14.12.2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.05.2021 tarihli, 2017/1419 Esas ve 2021/464 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, “Keşan 150 Yataklı Devlet Hastane İkmal Yapım İşi” bünyesinde bulunan 9 adet asansörün Sağlık Bakanlığı projelerine, mahal listelerine ve şartnamelere uygun işlerinin yapılması ve Belediyenin yönlendirdiği onaylı kuruluştan yeşil etiket alınarak idareye teslim edilmesi konusunda davalı şirket ile 14.08.2017 tarihli teklif metni üzerinde mutabık kalınarak 195.000,00 TL bedelle sözleşme yapıldığını, yapılacak işlere karşılık davalı şirkete toplam 170.000,00 TL tutarında dört adet çek keşide edilerek 14.08.2017 tarihinde teslim edildiğini, davalı şirketin taahhütlerini yerine getirmediğini, yapması gereken işlerin %90 nispetinde olan kısmını yapmadığını, eksik işlerin tamamlanması için Bornova 6. Noterliğinin 09.10.2017 tarih ve 015149 yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtara yanıt verilmediği gibi eksik işlerin de tamamlanmadığını, davalı şirketin tüm talep ve uyarılara rağmen şantiyede hiç faaliyette bulunmadığını, personel göndermediğini, Türk Akreditasyon Kurumu onaylı … A.Ş tarafından 03.11.2017-07.11.2017 tarihleri arasında sözleşmeye konu asansörlerin periyodik muayenesinin yapıldığını, düzenlenen raporda asansörlerin tamamının “Güvensiz” durumda olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle çeklerin karşılıksız kaldığını ileri sürerek, toplam 110.000,00 TL bedelli iki adet çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve çeklerin iptaline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davadan önce açılan bir takip bulunmadığından yetkili mahkemenin davalının yerleşim yerinin esas alınarak belirlenmesi gerektiğini, yetkinin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğunu, müvekkilinin sözleşme doğrultusunda üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, asansör yapım işinde müvekkilinin taahhüdü dışında kalan inşaat, elektrik, çelik, kat kapı cephe, emniyet ve diğer ilgili işler nedeni ile oluşan eksikliklerden dolayı müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bu belirtilen işler bitirilmeden asansörlerin tamamlanmasının da mümkün olmadığını, davacının inşaatın ve su ile dolu olan asansör kuyularının durumundan bahsetmediğini, müvekkilinin davacının davasına dayanak yaptığı tüm eksiklikleri giderdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının eser sözleşmesi ile üstlenmiş olduğu edimi tam olarak yerine getirmediği, eksik ifada bulunduğu anlaşılmakla bu hususun tarafların da kabulünde olduğu, davacı tarafın daha sonradan eksik işleri tamamlaması için dava dışı üçüncü şahısla yapmış olduğu sözleşme kapsamında ödemiş olduğu bedele dair bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmeler de dikkate alınarak özellikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesine dair tanzim edilen 04.06.2020 tarihli bilirkişi raporu ile 20.04.2021 tarihli ek bilirkişi raporundaki hesaplamaların Mahkemece de benimsendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 41.145,77 TL’nin istirdatı ile ödeme tarihi olan 20.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşmenin edimlerini yerine getirdiğini, davacı ve inşaat alanında faaliyet gösteren diğer firmaların eksikliklerinin, taşeron … İnşaatın borçları nedeni ile inşaat alanında yaşanan elektrik kesintilerinin, insan kullanımı için üretilen ve montajı tamamlanan asansörler ile inşaat malzemelerinin taşınması gibi nedenlerle sürecin tamamlanmasında gecikmeler yaşandığını, müvekkilinin personellerini inşaat alanına göndererek durumu tespit ettiğini ve eksiklikleri tamamladığını, işin %100 tamamlanabilmesi için kuyu dibinin temizlenmesi, kapı alt boşluklarının yapılması, kapı kenar sıvalarının yapılması, bodrum katının kapı önlerinin yapılması ve aydınlatma çekilmesi gibi eksikliklerin giderilmesi gerektiğinin davacı şirkete iletildiğini, davacının söz konusu eksiklikleri tamamlamaması üzerine müvekkilinin yine de üzerine düşen edimleri yerine getirmek maksadıyla personellerini şantiye alanına gönderdiğini, son durumda tüm asansörlerin montajının yapıldığını, kullanılabilir halde davacıya teslim edildiğini, davacının kusuru ile sebebiyet verdiği durumdan haksız menfaat elde etmeye çalışmasının kabul edilemeyeceğini, dosyada üç kök, bir ek bilirkişi raporu tanzim edildiğini, tüm ısrarlı taleplerine rağmen keşif dahi yapılmadan, üçüncü şahıslar ile hangi şart ve esaslarla kurduğu bilinmeyen hukuki ilişkiler esas alınarak bilirkişi raporlarının düzenlendiğini, bilirkişi raporlarının yalnızca davacı tarafından sunulan fatura ve belgeler incelenerek rapora derc edildiğini, bu belgeler doğrultusunda tahmini varsayımlar üzerinden bir değerlendirme yapıldığını, itirazlarının değerlendirilmediğini, dosya özelinde uzmanlığı nedeniyle atanan bilirkişinin rapor tanzim ederken uzmanlık konusuna ilişkin değerlendirmesinin olmadığının görüldüğünü, hangi talep ve işlemler neticesinde düzenlendiği dahi bilinmeyen dava dışı firma faturalarına dayanılarak müvekkilinin borçlu olduğu sonucuna varıldığını, dava dışı firma tarafından düzenlenen fatura esas alınarak müvekkilinin edimlerini eksik bıraktığının koşulsuz ve şartsız olarak kabul edildiğini, … Şti tarafından yapıldığı beyan edilen işlerin piyasa rayicine dair ne kadar bedelle yapılabileceğine ilişkin bir araştırmanın da yapılmadığını, hesaplamalara konu edilen faturanın davanın ikame edilmesinden beş ay sonra düzenlendiğini, ihtarnamenin gönderilmesinden sonra asansörlerin hor kullanılmasından kaynaklı tüm zarar ve masrafların da müvekkilinin sorumluluğunda olduğunun kabul edildiğini, davanın menfi tespit davası olarak açıldığını, davanın gerekçede istirdata dönüştürülmesinin hukuka aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, yargılama sırasında istirdat davasına dönüşmüştür.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. HMK 222. maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olaya gelince; taraflar arasında imzalanan 14.08.2017 tarihli eser sözleşmesi ile davalı yüklenici tarafından Keşan Devlet Hastanesinde teklif formunda ayrıntıları belirtilen 9 adet asansörün Sağlık Bakanlığı projelerine, mahal listelerine ve şartnamelerine uygun işlerinin yapılması, belediyenin yönlendirdiği onaylı kuruluştan yeşil etiket alınarak idareye tüm sistemler çalışır halde teslimi kararlaştırılmıştır. Sözleşmede kararlaştırılan işin bedeli KDV dahil 195.000,00 TL’dir. Sözleşmede ödeme şekli 20.11.2017 tarihli iki adet 30.000,00 TL bedelli, 20.12.2017 tarihli 1 adet 55.000,00 TL bedelli ve 20.01.2017 tarihli 1 adet 55.000,00 TL bedelli çek olup, kalan 25.000,00 TL’nin ise yeşil etiket alındıktan sonra 60 gün vadeli çek ile ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Davacı, sözleşme ile iş bedeli olarak verildiği sabit olan 55.000,00 TL bedelli iki adet çekin, işin yüklenici tarafından eksik ve ayıplı ifa edilmesi nedeniyle bedelsiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme ile iş bedelinin 195.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, davacı iş sahibi tarafından davalıya toplam 110.000,00 TL olmak üzere 55.000,00’er TL bedelli iki ayrı çek verildiği, çek bedellerinin ödendiği uyuşmazlık konusu değildir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Götürü bedelli sözleşmede, iş sahibinin fazla ödemesinin bulunup bulunmadığı fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle asıl sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, ilave yani sözleşme dışı işlerle ilgili olarak da yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayici ile hesaplama yapılıp (serbest piyasa rayici içerisinde KDV bulunduğundan ayrıca KDV ilave edilmemelidir.) her iki kalemin toplamı yüklenicinin hakkettiği iş bedeli olarak bulunmalı, davacının ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmelidir.
Ancak; mahkemece keşif yapılmaksızın ve götürü bedelli sözleşme usulüne göre bilirkişi tarafından orantılama yapılmaksızın karar verilmiştir. Götürü bedelli işlerde, yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin saptanması ya da iş sahibinin ödemesinin fazla olup olmadığının belirlenmesi için gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınarak tüm işe oranının tespiti, bulunacak bu oranın toplam iş bedeline uygulanarak hak edilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerekmektedir.
O halde mahkemece yapılması gereken iş, alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyet ile keşif icra edilerek aralarındaki sözleşmenin götürü bedelli olduğu göz önünde bulundurularak, davalı yüklenici tarafından yapılan işler belirlenerek, taraflar arasındaki sözleşmeye ve yukarıda belirtilen ilkelere uygun hesaplama yapılmak sureti ile rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.05.2021 tarihli, 2017/1419 Esas ve 2021/464 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 702,67 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 14.12.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.